Ana Sayfa Blog Sayfa 675

Bakan, barınaklar için ‘ormanlar’ dedi, aktivistler tepkili: Yaşam alanları değil, absürtlük var

Türkiye günlerdir Konya ve Ankara’daki köpek katliamını konuşuyor. Hayvanların insanlardan uzakta, tutuldukları sözde rehabilitasyon merkezinde yaşadıkları sosyal medyada gündem olmuş ve akabinde hayvan hakları aktivistleri Konya’ya akın etmişti. Görüntülerdeki olaylar, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Belediyeler, barınaklar inşa ederek sahipsiz, başıboş sokak hayvanlarını toplamalı. Mesela bizim Konya Büyükşehir Belediyemizin gerçekten çok örnek bir çalışması var. İstanbul’da Beykoz Belediyemizin de gerçekten çok örnek bir çalışması var” sözlerinden sonra yaşanmıştı. Barınaklara ilişkin son açıklamayı ise Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi yaptı.

Kirişçi, barınaklarla ilgili İstanbul Valiliği ile çalışma başlattıklarını belirterek “Bu barınakların doğal hayata yakın olması da gerekiyor. Biz ormanlarımızdan yer vermeyi planlıyoruz. Yerel yönetimlere ormanlık alanlardan yer vererek İstanbul’un barınak sorununu gidereceğiz. Bir derneğe ya da gönüllere veremeyiz ama belediyelere yer verebiliriz. İstanbul’un 39 ilçesi için otuzar dekarlık yerleri yerel yönetimlerin doğal hayvan barınağı olarak kullanmalarını sağlayacağız” dedi.

Peki ormanlarda ayrılacağı söylenen ve pilot çalışmasına İstanbul’da başlandığı belirtilen yerler sokakta yaşayan hayvanları koruyabilecek mi? Bu soruyu  HAKİM‘den (Hayvan Hakları İzleme Komitesi) Fatma Biltekin’e sorduk.

‣ Cinayet mahalli barınakta nöbet: Yollar kapatıldı, köpeklerin akıbeti bilinmiyor

‘Doğal yaşam alanları ormanlar değil, burada absürtlük var’

Söz konusu ‘doğaya yakın barınak’ söylemlerinin nihayetinde ormanlara işaret ettiğine ilişkin “Bu hayvanların doğal yaşam alanı ormanlar değil. Burada bir absürtlük var” diyor Biltekin ve ekliyor:

“2011’de, yasanın değiştirilmesi gündeme geldiğinden beri, sürekli iktidardan ‘doğal yaşam alanları gibi şeyler’ duyuyoruz. ‘Bu doğal yaşam alanları nerede olacak’ sorularımızsa cevapsız kaldı. Ama aslında yasa sürecinde sürekli olarak geri çektirtmeye çalıştığımız maddelerden birisi bu, bir şekilde  doğal yaşam alanı gibi anlamlara çıkan şeyler sundular. Biz bunların yasalaşmaması için çok uğraştık. Çünkü bunun yasalaşması demek fiilen 6. Maddenin delinmesi demektir.”

‣Sokakta yaşayan hayvanlara yönelik şiddeti durdurmak için rekor destek

Erdoğan’ın Konya’dan sonra işaret ettiği örnek (!) çalışma Beykoz’daydı

Sokakta yaşayan hayvanların toplanarak kapılar ardında bir yerlere konulmasının, Konya’da da olduğu gibi belediye çalışanlarının insafına bırakmak anlamına geldiğini belirten Biltekin, İstanbul’da başlatılan ve mevkisi bildirilmeyen pilot uygulama başlangıcı olarak seçilen alanın muhtemelen Beykoz olabileceğini söylüyor.

Beykoz, Erdoğan’ın konuşmasında Konya’dan sonra iftiharla bahsettiği bir başka barınak.

‘Beykoz’daki bakımevinde hayvanların sayısının azaldığı görüldü’

Beykoz Belediyesi’nin bakımevinde, doğal yaşam parkı inşa edildiğine işaret eden Fatma Biltekin, örnek (!) olarak gösterilen Konya’daki sözde barınakta hayvanların küçüklü büyüklü bir yere koyulduğunu, açlıktan birbirini yediğini ve korkunç bir cehennem olduğunu belirtiyor ve ekliyor:

“Beykoz için de şöyle bir durum var. Beykoz’da böyle [Konya’daki gibi] görüntüler yok elimizde. Beykoz’a en son arkadaşlarımız gittiğinde hayvan sayısının az olduğunu söylemişlerdi. Pazartesi günü HAKİM’den bir avukat arkadaşımız Beykoz barınağına gitti. Gönüllülerden bize hayvanların toplatıldığı, öncesinde çok fazla hayvan olduğunu gördüklerini ve daha sonra gittiklerinde hayvan sayısının az olduğunu gördüklerini söylüyorlar. Barınak çalışanları hayvanları sahiplendirdiklerini söylemişler.”

Barolar ve gönüllülerden barınak katliamı açıklaması: Yasadan üstün talimat, söylem, ‘pilot proje’ yoktur

‘Sahiplenme belgelerini bizimle paylaşmıyorlar’

Sahiplendirme verilerinin kendileriyle paylaşıp paylaşılmadığını soruyoruz Biltekin’e ve ne kadar güvenilir olduğunu:

“Sahiplenme belgelerini bizimle paylaşmıyorlar. Ellerindeki kayıtlara güvenemiyoruz. Konya’da iki gün boyunca içeri insan sokmadılar. İçeriyi temizlediler. Temizlemelerine rağmen ne korkunç görüntülerin geldiğin gördük. Temizleme dedikleri de çok korkunç; hayvanların ölülerinin yok edilmesi. Korkunç bir noktadayız. Sahiplendirdik dedikleri hayvanlar, sokakta yaşayan hayvanlar. Hepimizin bildiği gibi de yuvalandırılması çok zor hayvanlar. Küçük olmayan hayvanlar.. O yüzden biz belediyelerin ‘bunları yuvalandırdık’ demelerine asla inanmıyoruz.”

İstanbul’da tek doğal yaşam alanı olan bakımevinin şehirde bulunan ve belediye tarafından yapılan tek bakımevi olduğunu vurgulayan Fatma Biltekin, “Ancak şimdi [yerle ilgili] isim vermiyorlar. Konya’da isim verdiler sonra böyle bir olay ortaya çıktı” diyor.

Kuraklık ve koruma eksikliği, Dicle ve Fırat’ın kollarında yaşayan mandaları yok ediyor

‘Bu bir çözüm değil’

Hayvan hakları aktivistleri olarak Konya’daki görüntülerin bir ilk olmadığını belirten Fatma Biltekin şunları aktarıyor:

“Konya’daki görüntüler insanları şok etti ama biz bu görüntüleri yıllardır görüyoruz zaten insan hakları aktivistleri olarak.”

2011’den bu yana benzer görüntüleri göreceklerini bildiklerini belirten Biltekin, “Bu bir çözüm değil” ifadelerini kullanarak şunları aktarıyor:

“Ormanlar bunun için uygun yerler değil. Bizler ormandaki hayvanları iyileştirmeye, onları yaşatmaya çalışıyoruz. Kaç bin yıldır insanlarla evrimleşen, insanlara alışan hayvanlardan bahsediyoruz. Ormanlarda yaşama ihtimalleri mümkün değil bu hayvanların. Orman beslemesi yapan insanlarla konuştuğumuzda da; hayvanların korkak olduğunu, aç olduğunu söylüyorlar. Ne kadar korkak, ürkek ve aç olduklarını görebilirsiniz.”

‘Bu hükümetin yok etme politikası var’

Belediyelerin yıllardır hayvanaları zaten ormanlara attığını vurgulayan Fatma Biltekin, “Ormana attıkları hayvanları artık ormanlarda kapalı alanlar içerisine çit çekerek bizim görmediğimiz yerlerde yok edecekler aslında. Geldiğimiz noktada böyle uygulamaların başka bir işlevi olabileceğini ben artık düşünmüyorum. Korkutucu bu açıklama. İnsanlar bunun daha iyi bir şey olduğunu düşünüyorlar ama böyle olmayacak. Bu hükümet kaç senedir iktidarda ve bu hükümetin sokakta yaşayan hayvanlarla ilgili yıllardır yaptığı bütün uygulamaları biliyoruz. Yok etme politikası var. Bu politikayı yıllardır bilen bir yapının bir günde değişmesini nasıl bekliyor insanlar, anlamıyorum” diyor.

Gerçek çözüm yollarından biri olarak yıllardır mücadelesi verilen “kısırlaştırma”ya işaret eden Biltekin şunları ifade ediyor:

“Çalıştay yapacaklarını söylemişler uzmanlarla. Bu gerçekten artık komik. Ne konuşuluyor anlamıyorum. Defalarca konuşuldu. Yasa açık bir şekilde ne yapılması gerektiğini yazıyor. Yıllardır aynı şeyi anlatıyoruz ama karşı tarafta hiçbir adım yok. kısırlaştırma yapılması gerekiyor. Siz bir bölgedeki hayvanı alıp başka bir yere attığınızda o bölgeye başka yerden başka köpekler geliyor. Bunu yıllardır anlatamıyoruz.”

Sokakta yaşayan hayvanlar için tek ses: Saldırılara karşı bir şey yapmayan siyasetçileri unutmayacağız

Hayvanlar için yapılan şeyler: İşkencehaneler

1910’a, Hayırsız Ada’ya işaret eden Biltekin, hükümetin sistematik öldürme politikası güttüğünü ifade ediyor:

“2004’e kadar bu güdüldü. 2004’te yasa çıktı. O zaman bunun öldürerek de çözülemeyeceğini görmüş olduk. Kısırlaştırma yapılarak STK ile çalışılarak, belediyenin yasadan doğan sorumluluklarını yerine getirmesiyle bu mesele zaten çözülürdü. 2022 oldu biz hala belediyeler kısırlaştırma yapacak diye bekliyoruz. Bu enflasyonda cebimizden para vererek kısırlaştırma yapıyoruz. Belediyenin yapması gereken şeyi yapıyoruz. Belediyeleri hala soruşturtamıyoruz. Geldiğimiz noktada yıllardır konuştuğumuz ama yapılmayan şeyleri hala konuşmaya devam ediyoruz. Yapılan şeyler de Konya’da ve Beykoz’da hayvanların tecrit edildikleri, bizim ‘toplama kampları’ dediğimiz; unutuldukları, sistematik olarak yok edildikleri işkencehaneler.”

Dünyanın ısınması ne anlama geliyor ve neden bu kadar önemli?

Animasyon: Yasemin Akyüz

*

Fosil yakıt tüketimi nedeniyle gittikçe artan iklim değişikliği etkileri, değişen mevsim sezonları, şiddeti ve sıklığı artan hava olayları ve artan küresel ısınma... Dünya ısınıyor, peki bu sizi nasıl etkiliyor? Ya da 1,2 derecelik sıcaklık ne anlama geliyor? Küresel ısınma nasıl hesaplanıyor?

Her gün, dünyanın farklı yerlerindeki binlerce ölçüm istasyonunda, kara yüzeyinin üzerindeki hava sıcaklığı ve denizin yüzey sıcaklığı ölçülüyor. Bu ölçülen değerin, ölçüm yapılan yerde, o güne ait tarihsel ortalama sıcaklık değeriyle arasındaki fark hesaplanıyor. Buna sıcaklık anomalisi deniyor. Elde edilen toplam sıcaklık anomalilerinin yıllık ortalaması alınıyor. Bu da önceki yıllardaki değerlerle karşılaştırılarak dünyanın küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki değişim hesaplanıyor.

18. yüzyılda gerçekleşen sanayi devrimi öncesi ile bugünkü değerler karşılaştırıldığında dünyanın 1,2 derece ısındığı görülüyor. Petrol, kömür, doğal gaz gibi fosil yakıtları çıkarmaya ve yakmaya, endüstriyel hayvancılığı sürdürmeye devam edilmesi durumunda, bunların sebep olduğu sera gazları gezegeni her geçen yıl daha çok ısıtacak ve sıcaklıklar dayanılmaz hale gelecek.

Bilim insanları 1,5 derece ısınmanın canlılar açısından yaşamsal kritik eşik olduğunu söylüyorlar. Isınmayı 1,5 derece altında tutabilmek oldukça önem taşıyor.

2 derece, 2,5 derece, 3 derece gibi ısınma değerlerine ulaşılırsa dünya, bugünkü halinden çok daha farklı olacak ve giderek yaşanamaz bir yer haline gelecek. Ancak buna engel olmak hala mümkün. Uzmanlara göre; fosil yakıt tüketiminin azaltılması ve sürdürülebilir ve temiz enerji kaynaklarının kullanımı küresel ısınmanın kritik seviyelere ulaşmasını engelleyebilir.

Sokakta yaşayan hayvanlara yönelik şiddeti durdurmak için rekor destek

Türkiye günlerdir Konya’da belediyeye ait hayvan barınağındaki hayvan barınağında kaydedilen sokak hayvanlarına uygulanan şiddet görüntülerini konuşuyor.

Sokak hayvanlarına yönelik şiddetin sadece Konya’da değil, Türkiye’nin birçok yerinde olduğunu, bu olayların artık bir “katliam” boyutuna ulaştığını ifade ederek bu canlılara uygulanan şiddetin son bulması ve sorumluların cezalandırılması talebiyle, Change.org Türkiye’de bir imza kampanyası yürüten Serhat Okur, “Ülkede şu an sokak hayvanlarının yol açtığı sorunlar varsa bunun sorumlusu o hayvanlar değil, yıllardır görevini yerine getirmeyen belediyeler ve kamu görevlileridir.”

2022’nin en çok imzalanan kampanyası

Geçtiğimiz hafta sonu Konya’daki hayvan bakım evinde ortaya çıkan görüntüler sonrasında çok kısa bir süre içerisinde 236.500’den fazla kişinin imzaladığı kampanya 2022 yılının en çok imzalanan kampanyası oldu. Aralarında Murat Boz, Barış Arduç gibi ünlü isimlerin de sosyal medya hesaplarından destek verdiği imza kampanyası şu konulara dikkat çekiyor:

  • Hayvanları öldüren, işkence eden, aç bırakan, tedavi etmeyen tüm belediye ve barınak görevlileri; ve onlara göz yuman, önlem almayan yöneticileri yargılansın.
  • Hayvan Hakları Yasası, konuyla ilgili çalışma yürüten sivil toplum örgütlerinin katılımıyla yeniden düzenlensin, hayvana şiddet suçunun cezai yaptırımı artırılsın.
  • İhtiyaç duyulan tüm barınakların koşulları iyileştirilsin ve denetimi artırılsın.
  • Hayvanları yok etme değil, kısırlaştırma/aşılama seferberliği yapılsın 

Çeşme projesinin yürütmesi durduruldu

Danıştay Çeşme Projesi’nde yürütmeyi durdurma talebini reddetti

İz Gazetesi’ne konuşan davanın avukatlarından Şehrazat Mercan, bundan sonraki gelişmelere ilişkin şunları söyledi:

 “Danıştay 6. Dairesi, projeye ilişkin Bilirkişi Raporu lehimize olmasına rağmen yürütmeyi durdurma talebimizi reddetmişti. Biz bu ret kararını Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na taşıdık. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu da bu ret kararını kaldırdı ve proje hakkında yürütmeyi durdurma kararı verdi. Şimdi dosya tekrar Danıştay 6. Daire’ye gelecek, orada da esas hakkında karar verilecek. Danıştay 6. Daire’den projenin iptali kararı bekliyoruz. Şu anda yürütme durdu. Bu karar sonrasında projeye dair tüm işlemlerin durdurulması gerekir.”

Ne olmuştu?

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hayata geçirilmek istenen Çeşme Projesi, 16 bin hektarlık alanı kapsıyor. Alan içinde bulunan doğal sit alanları, zeytinlikler dâhil tarım ve mera alanlarının vasfı projeye göre değiştirildi.

Resmi Gazete’de 25 Ocak’ta yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile İzmir’in en tanınmış ve turistik bölgeleri olan Urla- Zeytineli Mahallesi‘nde toplam 333 adet parsel, Çeşme Alaçatı bölgesinde ise toplam 178 adet parsel, ‘acele’ kamulaştırma kararı alınmıştı.

TMMOB, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, Ege Çevre ve Kültür Platformu ve 100 yurttaş Çeşme Projesi’nin 2020’de duyurulan planları için dava açmıştı. Bilirkişiler 27 Ekim 2021’de Çeşme’ye keşfe gelmişti.

Bilirkişi incelemesinin ardından 28 Mart 2022 tarihinde rapor yayınlandı.
Bilirkişi raporunda, projenin kamu yararı taşımadığı belirtilmişti.

‘Çeşme’deki turizm projesinin toplumsal yarardan çok zararı var’
Çeşme Turizm Projesi’ne bilirkişi raporu: Tahribatı geri döndürülemez boyutta olacak
Çeşme Turizm Projesi’ne karşı miting: Ranta ve talana izin vermeyeceğiz!
Çeşme Projesi sonunda ortaya çıktı
Çeşme Projesi çağrıları devam ediyor: Belediye başkanları detayları acilen açıklasın!

 

 

HDP’nin AYM’ye verdiği ek savunma Yargıtay Başsavcılığı’na tebliğ edildi

Anayasa Mahkemesince, Halkların Demokratik Partisi‘nin (HDP) kapatma davası dosyasına sunduğu ek savunma, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tebliğ edildi.

AA’nın aktardığına göre; iddianamenin 21 Haziran 2021’deki kabulüyle başlayan yargılama sürecinde, ceza davası prosedürü izleniyor. Davada, iddianameye karşı partinin ön savunma yapması, ardından Başsavcılığın esas hakkındaki görüşüne karşı da savunmasını hazırlaması gerekiyor.

Yasal prosedür gereği, bu işlemler sürerken gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı gerekse davalı HDP, ek delil veya yazılı ek savunma verebiliyor.

Süreçte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının dosyaya yeni deliller sunması nedeniyle bunlara karşı savunma yapmak için Anayasa Mahkemesinden ek süre talep eden HDP, verilen bu sürelerin tamamlanmasıyla 25 Kasım’da ek savunmasını Yüksek Mahkemeye verdi.

HDP tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan ek savunma, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tebliğ edildi.

HDP’nin ek savunmalarının tamamlanmasının ardından Anayasa Mahkemesince belirlenecek tarihlerde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin sözlü açıklama, HDP yetkilileri de sözlü savunma yapacak.

Bütün sürecin ardından davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplayacak raportör, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak.

Raporun, Yüksek Mahkeme üyelerine dağıtılmasının ardından Başkan Zühtü Arslan toplantı için bir gün belirleyecek, üyeler belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacak.

15 üyenin 10’unun oy çokluğuyla karar verilebilecek

HDP hakkındaki kapatma davasını, 15 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi heyeti karara bağlayacak. Anayasa’nın 69. maddesinde sayılan hallerden ötürü partinin kapatılmasına veya dava konusu fiillerin ağırlığına göre devlet yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakılmasına, toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğuyla, yani 15 üyenin 10’unun oyuyla karar verilebilecek.

Siyasi parti kapatma davası sonucunda verilen karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile ilgili siyasi partiye tebliğ edilecek ve Resmi Gazete‘de yayımlanacak.

 

BM Raporu: Büyük Set Resifi’nin tehlike altındaki dünya mirası alanları listesine alınması gerekiyor

Birleşmiş Milletler destekli yeni bir raporda bilim insanları, Avustralya‘daki Büyük Set Mercan Resifi‘nin  iklim krizi nedeniyle büyük tehditlerle karşı karşıya olduğunu ve onu kurtarmak için “son derece aciliyetle” harekete geçilmesi gerektiğini söyledi.

Araştırma ekibi, bölgenin doğal özellikleri üzerinde zararlı etkileri olabilecek büyük tehditlerle karşı karşıya olduğu ve bu nedenle “tehlike altındaki dünya mirasları” listesine kayıt kriterlerini karşıladığı sonucuna vardı.

UNESCO ve Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) ortaklığındaki çalışmada,iklim değişikliğinin resiflerin değerlerini tehdit ettiğini ve su kalitesini iyileştirme çalışmalarının çok yavaş olduğu kaydedildi.

Mart ayında gerçekleştirilen 10 günlük misyonla ilgili uzun zamandır beklenen raporun, Mayıs ayında UNESCO’nun Rusya‘daki Dünya Mirası Komitesi toplantısından önce yayınlanması planlanıyordu ancak Ukrayna‘da devam eden savaş nedeniyle ertelenmişti.

Küresel ısınma mercanları vurmaya devam ediyor: Büyük Resif’in yüzde 91’i ağardı
Avustralya’nın çevrenin kötüleşen sağlığına ilişkin en önemli raporu: Biyolojik çeşitlilik giderek azalacak

İklim değişikliğinin, resifin 1981’de bir dünya harikası olarak kaydedildiğini gören değerlere göre “ciddi bir değişim” içinde olduğunu söyleyen rapordaki öneriler arasında sera gazı emisyonlarının azaltılması, önerilen projelerin ve kredi planlarının yeniden değerlendirilmesi ve nihayetinde resifleri korumak için mali kaynakların artırılması yer alıyor. Raporda, önelerin avsiyelerin uygulanmasının “Avustralya’nın bölgenin korunmasını sağlama ve ilerletme kapasitesini büyük ölçüde artırabileceği” ve gelecek nesiller için “bu olağanüstü evrensel değerini” koruyabileceği belirtiliyor.

Avustralya çevre bakanı Tanya Plibersek ise bugün düzenlediği basın toplantısında, UNESCO raporunun “dikkatleri haksız yere Büyük Set Resifi’ne çektiğini” savundu.

Plibersek, “Evet, iklim değişikliği bu resif gibi ekosistemler için bir risk, ancak bu, küresel olarak her resif için bir risk olduğu anlamına geliyor. Büyük Set Resifi’ni bu şekilde ayırmaya gerek yok” dedi.

2 bin 900 resif ve 900 adadan oluşan 344, 400 kilometrekarelik alanı ile dünyanın en büyük mercan resif sistemi olan Büyük Set Resifi,  kritik bir deniz ekosistemi olmanın yanı sıra Avustralya ekonomisine yılda 4,8 milyar dolar katkıda bulunuyor ve turizm, balıkçılık ve araştırma alanlarında 64 bin kişiye istihdam sağlıyor.

Isınan okyanuslar ve iklim krizinin neden olduğu asitlenme, okyanuslarda yaygın mercan ağartmasına yol açıyor. İklim değişikliği, aşırı avlanma ve kirlilik nedeniyle 1950’den bu yana yaşayan mercanların yarısı yok oldu.

Araştırma sonunda, Queensland eyalet hükümetinden sürdürülebilir balıkçılık stratejisini uygulamaya koymasını hızlandırması ve deniz parklarındaki ağların kullanımını aşamalı olarak kaldırması istendi.

“Avustralya tarafından son yıllarda yapılan benzersiz bilim ve yönetim çabalarına rağmen, bölgenin olağanüstü evrensel değeri, iklim değişikliği faktörlerinden önemli ölçüde etkileniyor.”

UNESCO şimdi resifin durumu hakkında misyonun bulgularını ve eyalet ve federal hükümetlerden gelecek yanıtları dikkate alarak yeni bir rapor hazırlayacak.

Barolar ve gönüllülerden barınak katliamı açıklaması: Yasadan üstün talimat, söylem, ‘pilot proje’ yoktur

Bu hafta Konya Büyükşehir Belediyesi Hayvan Bakımevinde bir köpeğin başına kürekle vurularak öldürüldüğünün, sayısız köpeğin bu vahşeti izleyerek ölüm sırasında beklediğinin, diğer işçilerin de seyirci kalarak hayvanın öldürülmesine müdahale etmediğinin görüldüğü video kaydı ile Türkiye’deki barınak gerçeği bir kez daha ortaya çıkması üzerine barolar, gönüllüler ve sivil toplum mücadeleyi sürdürüyor.

Geçen akşam bakımevini denetlemeye giren avukat ve gönüllüler, gördükleri tabloyu yazılı açıklamalarında paylaştı:

Barınağa giren ekip, hasta ve sağlıklı hayvanların bir arada tutulduğunu, ‘doğal yaşam alanı’ olarak ayrılan yerlerde tutulan köpeklerin çok ciddi deri hastalıklarının bulunduğunu, hayvanların oldukça zayıf ve bakımsız olduğunu, müşahade alanlarının güneş almayan yere konumlandırıldığı ve bazılarında ölü farelerin yer aldığını kaydetti.

Köpek sayısına göre kulübelerin çok yetersiz olduğu, hayvanların etolojik özelliklerine uygun gruplandırılmadıklar ve kısırlaştırılmış küpeli hayvanların kanuna aykırı olarak hapsedildiğini belirten ekip, alanda son kullanma tarihi geçmiş çok sayıda ilacın bulunduğunu ve bakımevinin genelinde de ağır bir koku olduğunu söyledi.

Köpeklerin yaşadıkları ve tedavi gördükleri alanlardaki zeminin uygun olmadığı bu sebeple de idrar ve dışkı birikintileri oluştuğu, hijyenik bir ortam sağlanmadığı görülürken, bakımevinin mimari yapısının mevzuatta yer alan hükümlere aykırı olduğu tespit edildi.

Sahiplendirilmeye uygun köpeklerin sahiplendirilmemesinin yanı sıra, ‘tehlikeli’ olarak adlandırılan ırkların 3-4 metrekarelik yerlerde güneş görmeyecek şekilde, yanları ve üstü kapalı alanlarda bakıldığı raporlandı.

Raporlarını suç duyurusu ile birlikte Savcılığa ibraz eden avukat ve gönüllüler, Konya Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü‘nün olay öncesinde denetleme görevini ihmal ettiğine, ancak sonrasında Genel Müdür başkanlığında bir heyetle bakımevine resmi kontrol ve denetim yapıldığını ve ‘tüm hayvanların sağlık durumlarının iyi olduğunun açıklandığına’ vurgu yaparak ” Belirtilen tespitlere aykırı beyanlar gerçeği yansıtmamaktadır” dedi.

‣ Cinayet mahalli barınakta nöbet: Yollar kapatıldı, köpeklerin akıbeti bilinmiyor

Cumhuriyet Savcılarını resen soruşturma başlatmaya davet ediyoruz

Hayvan hakları savunucusu avukatlar, yaşanan vahşete ilişkin sorumluluğun yalnızca iki personele yıkılmasını kabul etmediklerini açıkladı ve çalışan herkesin görebileceği ve müdahale edilebileceği bir yerde gerçekleştirilen bu eylemin kimin doğrudan talimatı veya ihmaliyle yaşandığının araştırılmasını istedi:

“Belediye başkanının, veteriner hekimlerin, denetim yükümlülüğünü yerine getirmeyen Tarım ve Orman Bakanlığı yetkililerinin tamamı yargılanmalı, kanunu yok sayan ve kanunda yer almayan doğal yaşam ortamlarını kuran, derhal serbest bırakılması gereken hayvanları halen tutan tüm bakımevleri ile ilgili derhal soruşturma başlatılmalıdır.

Ayrıca infial yaratan bu olay sonrası bakımevine giden yolların kapatılması, kamu kurumu niteliğindeki bakımevine vatandaşların girişinin engellenmesi Anayasamızın 23. Maddesinde yer alan Seyahat Özgürlüğünün hukuka aykırı, keyfi talimatlarla kısıtlanması demektir. Bugün burada tüm Cumhuriyet Savcılarını Anayasamızın ilkelerini korumaya ve mevzuatın uygulanması için resen soruşturma başlatmaya davet ediyoruz. Aksi durum açıkça kanuna aykırı davranan kamu kurumlarının artmasına ve Anayasamızın 2. maddesinde yer alan Hukuk Devleti İlkesinin ihlaline neden olacaktır. Konya Bakımevindeki bu ihlaller, çalışanların ve denetleme yükümlülerinin kanuna aykırı talimatları yerine getirdiğinin ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin hiçe sayıldığının göstergesidir.”

https://twitter.com/DokuzOlmaz/status/1596869263935307778?s=20&t=UkYn_4L06Fcy2Oc1Ccv-Vw

Toplu yaşamın sonucunda bu hayvanlara ölümden başka bir son yoktur

Barolar, gönüllüler ve hayvan hakları örgütleri, yaptıkları ortak açıklamada, hayvanların barrınakta maruz kaldığı yasa dışı uygulamalar ve vahşete ilşkin şunları söyledi:

“Hayvan Hakları Savunucusu Avukatlar olarak Konya Bakımevinde yaptığımız ziyarette Beykoz Bakımevi ile birlikte “pilot bölge” olarak gösterilen bu yerin, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na aykırı olarak adıyla uyumlu bir şekilde bakımevi değil, barınak adı altında bir toplama kampına dönüştürüldüğü ve içeride binlerce hayvanın esir edildiği tespit edilmiştir.”

Yasadan üstün talimat, söylem, “pilot proje” yoktur. Aslında hayvanlar için “iyi barınak” gibi bir kavram da yoktur. Barınak adı altında, tıpkı Konya Bakımevindeki vahşetin yaşandığı gibi ölüm kampları vardır.

Köpeklerin, doğal yaşam alanı, barınak olarak adlandırılan yerlere toplu halde kapatılması, bu hayvanların doğasına ve hukuka aykırıdır. Toplu yaşam alanlarında hayvandan hayvana bulaşan viral hastalıkların kontrolü de mümkün değildir. Bu sebeple toplu yaşamın sonucunda bu hayvanlara ölümden başka bir son yoktur!

Belediye görevleri gönüllülere taşla saldırdı

Konya’daki katliam görüntülerinin ortaya çıktığı gün Ankara’da da Mamak Belediyesi tarafından kısırlaştırılmış aşılı, küpeli, sakin bir köpek bakımevi çalışanlarınca uyuşturucu tüfek kullanılarak bakımevine götürülmeye çalışılş, bu yasa dışı ve suç teşkil eden eyleme karşı çıkan Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkanı Av. Tuğba Gürsoy darp edilmişti. Zorla götürülen köpeğin akıbetini öğrenmek için bakımevi önüne giden Av. Güven Rıza Taştekin de bakımevi görevlilerince şiddete uğramıştı.

Açıklamada Mamak Belediyesi’nin, yetkisi olmamasına rağmen topladığı hayvanların hiçbirinin akıbetini açıklamadığı ve günlerdir keyfi bir şekilde bakımevine hiçbir vatandaşın girişine izin vermediğinin altı çizildi:

“Belediye yetkilileri, meslektaşlarımızın herhangi bir haksız veya ceza unsuru oluşturan fiili olmadığı halde meslektaşlarımız hakkında suç duyurusunda bulunduklarını belirterek yasadışı mahiyette olan eylemlerine devam edeceklerini açıklamışlardır.

Dün akşam itibari ile de Mamak Belediye görevlileri tarafından gönüllülere taşlı saldırılar gerçekleşmiş ve gönüllüler yaralanmıştır.”

İzin vermeyeceğiz, hayvanların burada tutulması suçtur

Hayvanların, yasaya aykırı şekilde uyuşturucu tüfeklerle vurularak, boyunlarına geçirilen boğma halatlı sopalarla yerlerde sürüklenerek toplatılmasına, yaşam alanlarından koparılarak toplama kamplarına götürülmesine izin vermeyeceklerini vurgulayan hayvan hakkı savunucuları,” “Pilot proje olarak adlandırılan bu “doğal yaşam alanları” yasaya aykırıdır ve hayvanların burada tutulması suçtur. Bu hayvanların toplu şekilde bu ortamlarda barındırılması sürdürülebilir değildir.

Bakımevlerinin hiçbir şekilde denetlenmediğinin yaşanan son olayla ortaya çıkması karşısında, bu tecrit yerlerinin tehlikeden kaçabilecekleri, kendilerini koruyabilecekleri, bu mekanların sokaklardan daha güvenli olacağı söylemlerini kabul etmek mümkün değildir.

Olması gereken Yasaya uygun şekilde hayvanların kısırlaştırılması, aşılanması ve alındıkları ortama geri bırakılmasıdır.

Açıklamada, 5199 sayılı kanunun 28/A maddesine dikkat çekildi:

“Hayvanlara karşı işlenen suçlar bakımından yürütülen soruşturmalarda, mağdurun bir canlı olduğu gözetilerek titizlikle delil toplanması, kolluk kuvvetlerinin ilgili kanun kapsamında eğitilmesi, cezasızlığın önüne geçilmesi neticesinde sokaklar onlar için güvenli hale gelecektir.”

Sokak hayvanlarının popülasyon kontrolü titiz bir çalışma ile mümkün: Kısırlaştırma, aşı, denetim!

Açıklamada, sorunun asıl çözümüne de şu sözlerle değinildi:

“Son dönemlerde bazı vatandaşların samimi, bir kesimin ise aksi şekilde provakatif olarak sokak hayvanlarından rahatsız olmasının temel sebebi belediyelerin yukarıda izah etmiş olduğumuz, kısırlaştırma, rehabilite ve sonrasında sahiplendirme görevlerini layıkıyla yerine getirmeyişlerindendir. Sorun köpeklerin sokakta insanlarla bir arada olması değil sorun belediyelerin bu süreci gayretle, istekle ve başarıyla yönetememelerinden kaynaklanmaktadır.”

“Sokak hayvanlarının popülasyon kontrolü titiz bir çalışma ile mümkün iken, bu akla ve mantığa uygun olan yolu seçmek yerine tecritlerini ve hatta uyutulmalarını, yani katledilmelerini savunmaktoplum vicdanına ve kültürel değerlerimize de aykırıdır. Kısırlaştırma ve aşılama süreci doğru yönetildiği ve hayvan üretim ve satışı engellendiği takdirde sokaktaki köpek popülasyonu azalacak, çocuklarımız sokakta hayvan görse bile korkmayıp onu sevecek ve hayvan sevgisiyle büyüyerek daha merhamatli bir yetişkin olacaktır. Bunun sonucunda ise toplum olarak ruhen sağlıklı nesillerimiz yetişecektir.”

Biz hayvanların yaşam hakkını savunmaktan ve ilgili mevzuatın ivedi bir şekilde iyileştirilmesi talebimizden vazgeçmeyeceğiz.

Elektrikli şarj ünitesi destekleri de iktidara yakın isimlere

Elektrikli araç şarj ünitesi hizmetlerinin kurulumuna yönelik teşvik ve destekler artarken bu yatırımlara teşvik ve desteklere yine iktidara yakın isimler hak kazanıyor.

BirGün‘den İsmail Arı‘nın aktardığına göre; Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın düzenlediği yatırım teşvik belgeleri listesinde kamuoyunda ‘Beşli Çete‘ olarak bilinen holdinglerden olan Kalyon Holding’in yeni kurduğu bir şirket de yer aldı. Ekim 2021’de kurulan Kalyon Electrıcal Vehıcle Enerji Yatırım Anonim Şirketi’nin “Elektrikli araç şarj ünitesi hizmetleri” alanında yatırım yapacağı belirtildi. Bakanlık ise şirketin gümrük vergisinden muaf olmasını ve KDV istisnası uygulanmasına onay verdi. Şirketin 60 milyon TL değerinde yatırım yapacağı ifade edildi.

‣EPDK: Elektrikli araçlar için ilk şarj ağı işletmeci lisanslarını verdik

Türkiye’nin 2020’de “En çok sözleşme imzalayan 20 müteahhit” listesinin birinci sırasında da Kalyon İnşaat bulunuyor. 2020’de, 34 milyar 543 milyon TL’lik 20 sözleşmeye imza attı. Listede, Kalyon’u Kolin İnşaat, Cengiz İnşaat, Makyol İnşaat ve Özgün Yapı takip etti.

Eylül’de bin 300 yatırım teşvik belgesi verilirken Akmercan Şirketler Grubu’na bağlı Artvin Doğalgaz Dağıtım Şirketi’ne de KDV istisnası hakkı tanındı. Grubun sahibi AKP’ye yakınlığıyla bilinen Akmercan Ailesi, ticaret hayatına 1991’de servis taşımacılığı ile başladı. Cemal, Şerafettin, Veysel, Ramazan ve Gazi Akmercan’ın işleri sonraki yıllarda kamuyla yaptıkları işlerle hızlı büyüme kaydetti.

Kalyon Holding’e verilen ihaleler

Doğa tahribatı faaliyetlerinin öne çıkan şirketleri arasında da Kalyon bulunuyor. Cengiz Holding, Limak Holding, Kalyon Grup, Kolin Holding ve Makyol Grubu: Muhalifler için ise nam-ı diğer “beşli çete” ekokırımlarda ön plana çıkıyor. Şirketlerin böyle adlarılmasının sebebi ise AKP’ye yakınlığı ve ihalelerde öne çıkan isimler olmaları.

Kalyon Holding’e verilen ihalelerle yapılan milyonlarca lirayı geçen diğer projeler şöyle:

  • İstanbul Havalimanı 58 milyar liranın üzerinde
  • Kuzey Marmara Otoyolu
  • TANAP 4
  • Metrobüs ulaşım hattı inşaatı
  • Marmaray
  • Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi
  • Yeşilvadi Konakları
  • Taksim Meydanı Düzenleme İnşaatı

Mahkemenin Deştin’de çimento fabrikasına verdiği kararı Danıştay bozdu

Akdeniz Yeşiller Derneği ile sekiz yurttaşın açtığı ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Menteşe Belediye Başkanlığının da müdahil olduğu Deştin’de yapılmak istenen çimento şirketinin projesine ilişkin Danıştay’dan karar çıktı.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Muğla Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye karşı açılan davada, dosya yeniden Muğla 2. İdare Mahkemesi’ne gönderildi.

Deştin’in hukuk mücadelesi

Muğla Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin Muğla, Menteşe’de Tekağaçsırtı mevkiinde kurulması planlanan ‘Entegre Çimento Fabrikası ve Hammadde Ocakları’ projesine 2014’te verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu Kararı’nın iptali istenmişti. Muğla 2. İdare Mahkemesi tarafından verilen kararda dava süre aşımından dolayı reddedilmişti.

Reddin ardından ekoloji aktivistleri davayı Danıştay’a taşıdı. Karar Danıştay’da temyiz edildi. Yerel mahkemede verilen karar Danıştay 6. Dairesince bozuldu. Davanın esastan görüşülmesi için Danıştay, dosyayı yerel idare mahkemesine gönderdi. Söz konusu karara itiraz yolu da kapandı.

Davanın Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde görülmesine devam edilecek.

Konuya ilişkin bölgede mücadeleyi sürdüren çevre örgütlerinden açıklama geldi. Deştin Çevre Platformu, MUÇEP Menteşe Meclisi ve Bayır Çevre Komitesi tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Çimento yıkım projesine karşı yaklaşık bir yıldır hem hukuki hem de alanda fiili olarak mücadelemizi sürdürmekteyiz.

Hukuki mücadelemiz sürüyor, çimento yıkım projesi durdurulana kadar fiili alanda da devam edecek.”

Muğla‘da 1993 yılında ilk girişimlerin başladığı, açılmaması için köylülerin 29 yıldır mücadele verdiği Bayır Mahallesi‘nde entegre çimento fabrikası kurulması için Menteşe Belediyesi tarafından verilen ruhsata ilişkin tepkiler devam ediyor. Vatandaşlar hukuki mücadelelerini sürdürüyor.

‣Muğla’daki çimento fabrikasına ruhsat tepkisi sürüyor: Yeni dava açıldı 

Kılıçdaroğlu’ndan kalıcı yaz saati tepkisi: Türkiye’nin sabahlarını karanlığa boğdular

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından bu sabah saatlerinde paylaştığı videoda, kalıcı yaz saati uygulamasına tepki gösterdi.

“Türkiye’nin sabahları aydınlık olacak. Sabredin, çok az kaldı” açıklaması ile sabah karanlığında konuştuğu videoyu paylaşam Kılıçdaroğlu, Kış saatine geçmeyerek, bakın çocuklarımıza ne yaptılar. Türkiye’nin sabahlarını karanlığa boğdular. Gerçekten de bu bir trajedidir. Bunu hemen, ama hemen, mutlaka düzelteceğiz” dedi.

Bununla ilgili bir rapor hazırlattığını belirten Kılıçdaroğlu, durumun sağlık etkilerinden bahsetti:

“Biyolojik saatimizin en önemli uyaranı gün ışığıdır, sevgili halkım. Gün ışığı bir sinyaldir. Bu sinyal gelir ve fizyolojik süreçleri kontrol eden çeşitli hormonların üretimi başlar. Bunu engellerseniz hastalıklara yol açarsınız. Bu yapılan; bozulmuş biyolojik ritim, nöro hastalıklar, diyabet, kardiyovasküler hastalıklar ve kanser gibi hastalıklar için önemli bir risk teşkil ediyor.

Bunlar rapor mapor bilmez, okumazlar. Kalpleri gibi zifiri karanlığa mahkum ettiler Türkiye’yi. Bunu hemen, ama hemen; mutlaka düzelteceğiz.”

2016 yılından beri ‘tasarruf’ gerekçesiyle kalıcı olarak uygulanan yaz saati uygulaması toplumda tepkilere neden oluyor. Kış aylarında havanın çok geç aydınlanması nedeniyle işe ve okula gidenler gece karanlığında yollara düşüyor.