Çeşme Turizm Projesi’ne bilirkişi raporu: Tahribatı geri döndürülemez boyutta olacak

İzmir’in Kanal İstanbul’u olarak anılan Çeşme Turizm Projesi’nin bilirkişi raporu projenin yapılması durumunda bölgede gerçekleşecek nüfus artışını, çevresel tahribatı, su miktarındaki yetersizliği, sebep olunacak sera gazı emisyonlarını gözler önüne serdi.

Çeşme’deki turizm tesisleri ve kullanım alanları projesine karşı açılan davalardan birinin bilirkişi raporu 25 Mart’ta çıktı. 25 Ocak 2019’da Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla alanda Turizm Geliştirme Bölgesi ilan edilmesi ve birçok parsel için acele kamulaştırma izni verilmesinin iptali için açılan davanın bilirkişi raporu projede kamu yararı olmadığını ve çevrede geri dönülemez şekilde tahribata neden olacağını ortaya koydu.

İzmir’in Kanal İstanbul’u olarak bilinen Çeşme Turizm Projesi’ne karşı açılan davanın bilirkişi keşfi beş kişiden oluşan uzman isimlerin bulunduğu bir heyet tarafından 27 Ekim 2021’de gerçekleştirilmişti. Bilirkişi raporu Çeşme’deki projenin yapılması durumunda ortaya çıkabilecek çevre tahribatını gözler önüne serdi.

‘Doğanın tahribi insanlık açısından yıkımı getirir’

Bilirkişi kurulu raporda, dava konusu olan Çeşme Kültür ve Turizm Koruma, Geliştirme Bölgesi (KTKGB) projesinde ilişkin olarak farklı turizm yaklaşımlarına yer vererek “Turizm, döviz ve ulusal gelir artırma hedefleri ihmal edilmeden, ülkenin genel dinlence planlaması içinde sürdürülebilir/gelecek nesillere aktarılabilir bir olgu olarak ele alınmalı, dinlence ve turizm eylemleri birlikte geliştirilirken koruma konusu da mutlaka dikkate alınmalıdır. Bu bağlamda turizmin kaynağını oluşturan doğal çevreler ve kültürümüzün zenginliğini yansıtan tarihi değerlerimiz korunarak turizmin hizmetine sunulmalı, konu kıyıda ise kıyı planlarının bir parçası olarak ele alınmalıdır” dedi.

“Doğanın tahribi insanlık açısından yıkımı getirmektedir” vurgusu yapılan raporda söz konusu proje ölçeğinde bir planda alınacak kararların doğal ve tarihsel değerlerin ve çevrenin korunması ve iktisadi gelişme hedefleriyle bütünleştirilmesiyle sağlanacak kamusal yararlara kısa erimli yararlar ve çözümlerin uzun erimli hedef çözüm ve yararlarla bütünleşmesi yoluyla kamusal yararın güçlendirilmesinin beklendiği belirtilerek Çeşme’de bu duyarlılığın gösterilmediği ifade edildi.

Bilirkişi raporunda “Dava konusu alan son 40 yıllık süre içinde defalarca yeniden ve yeniden planlanmış, bu plan ve kararlarla ilgili olarak Danıştay’ın iptal kararlarına karşın, aynı alanlarda ve iptal gerekçelerine fazla dikkat edilmeden yeni planlar yapılmış ve kararlar alınmıştır” sözlerine yer verildi.

‘Kesinlikle yapılaşmaya açılmamalı’

Aynı zamanda Çeşme’deki proje kapsamına giren kara bölümü içinde kalan alanın yüzde 65’inin yapılaşmaya, kullanmaya ve geliştirmeye kesinlikle açılmamasını gerektiren bir nitelikte olduğu belirtildi. Söz konusu bölgenin koruma alanları kapsamında kaldığı vurgulandı.

‘Projenin sınırlarının belirlenmesi gerek’

Çeşme’deki projede sınır belirleme işlemiyle ilgili olarak ise davalı idarenin keşif sırasında sık sık davanın planla ilgili olmadığını ve bir sınır davası olduğunu, ancak planlama çalışması yapıldıktan sonra plana karşı dava açılmasının gerektiğini söylediği bildirildi. Bunun aksine bilirkişi raporunda idarenin söylemlerinin geçerli olmadığı, her idari işlemde olduğu gibi projedeki sınır belileme işleminin de idari bir işlem olarak dava konusu olabileceğine yer verildi. Projenin sınırlarının belirlenmesi gerektiğine ayrıca vurgu yapıldı.

Mülki ve yönetsel açıdan yıllar öncesinden belirlenmiş bir alanda, özel bir statü ve yetki alanı oluşturmanın söz konusu olması durumunda bunun desteklenmesi için gerekçe raporlarının olması gerektiği ifade edilen bilirkişi raporunda şu sözlere yer verildi:

“Davalı bakanlığın bu denli geniş alanları tümüyle kendi yetki alanına almasının gerekçesi ‘bölge bütünlüğünün sağlanarak’ işlerin hızlı yürütülmesi ile sınırlıdır; çünkü var olan ‘gerekçe raporları’ ciddi gerekçelere dayanmamaktadır.”

Bilirkişi Kurulu tarafından ayrıca alana ilişkin sınır belirleme raporunun son derece yetersiz olduğu vurgulanarak raporun ciddi bilimsel araştırmalara dayanmadığına, ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin hiçbir şekilde değerlendirmeye alınmadığına ve yüzeysel bir belge olduğuna dikkat çekildi.

Söz konusu alanlardaki yetkilerin tümünün tek bir bakanlığa aktarılmasının rasyonelinin anlaşılamadığının ifade edildiği raporda, sınırların belirlenmesi işleminin kamu yararına ve planlama ilkelerine uygun olmadığının altı çizildi.

‘Çevre tahribatı geri dönülemez bir duruma evrilecek’

Çeşme KTKGB planlama alanının 16.140 hektarlık bir bölgeyi kaplandığının belirtildiği bilirkişi raporunda ayrıca Çeşme’de son 30 yılda tarım alanları ve orman alanlarında ciddi kayıpların söz konusu olduğuna ve yapılı alanların yüzde 231 oranda arttığına dikkat çekildi. Bölgede görülen turizm yatırımlarının gerçekleşmesi durumunda bu doğal çevre tahribatının geri dönülemez bir duruma evrileceği de ayrıca belirtildi. 

Alana ilişkin olarak hazırlanan Kapsam Belirleme Raporu’nda ise koruma alanları sayılırken orman, tarım merak sulak alanlar ve zeytinliklerle baraj koruma kuşaklarının gelişme/kullanma alanı olarak imarlı alanlar haline getirilebilecek alanlar listesine sokulduğu ifade edildi. Buna bağlı olarak bu alanların imara açılmasının öngörüldüğü ve dolayısıyla koruma ve kullanma dengesinin koruma alanları aleyhinde bozulacağı belirtildi. 

200 bin kişilik ek nüfus

Raporda ek olarak alanın günlük en fazla yüz bin kişiye hizmet vermesinin öngörülmesi dolayısıyla planda hedeflenen nüfusun üzerinde bir nüfus ataması yapılacağı ve böylelikle korunması gereken pek çok hassas bölgenin bulunduğu alan için yapılan nüfus atamasının tehdit edici düzeyde olduğu bildirildi. Alanda sürekli bulunacak 80 bin kişilik nüfusun çevrede yaşayacak 200 bin kişilik ek nüfusu da beraberinde getireceği tahmini yapılan raporda alanda yükselecek nüfus miktarının toplamda 300 bin civarında olacağı söylendi. Bu nedenlerle yarımadadaki mevcut su kaynaklarının ve altyapının tümüyle yetersiz kalacağı ve çevrenin de bu gelişmeden geri dönülemez biçimde son derece olumsuz etkileneceği vurgulandı.

’Su açığı dayanılmaz boyutlara çıkacak’

Çeşme KKTG Bölgesi’nin yapılaşma ve diğer habitat tahribatlarından uzak tutularak ekolojik niteliklerinin ve bütünlüğünün korunmasının yerel ekonomi, kamu ve ülke çıkarına olduğu ifade edilen raporda şunlara yer verildi:

“İZSU raporlarına göre Çeşme-Karaburun bölgesindeki su kaynaklarının, yakın zamanda işletmeye alınacak ve Çeşme ilçesine içme-kullanma suyu sağlayacak ek yerüstü suyu kaynakları projelerinin devreye alınması ve kalite sorunlarına rağmen yeraltı suyu kaynaklarının kullanılmaya devam edilmesi durumunda bile, ilçenin gelecekteki nüfus artışı sebepli su açığını dahi karşılamada yetersiz kalacağı belirtilmektedir. Çeşme KTKGB’nin bu durumu çok daha dayanılmaz boyutlara çıkartacağı açıktır.”

‘İklim değişikliği yeni riskler getirecek’

Raporda ayrıca iklim değişikliğine de değinilerek görüşler paylaşıldı. Bu bağlamda bilirkişi raporunda Ege Bölgesi’nde hava sıcaklıklarındaki artışlarla beklenen hidroloji, tarımsal ve ekolojik kuraklık ile çorak koşulların mevcut durumda bile kısıtlı olan su kaynakları üzerindeki baskıların daha da artmasına neden olacağının tahmin edildiği belirtildi. İklim değişikliğinin su miktarı ve kalitesiyle ilgili sorunların armasına neden olacağı ve bölge su kaynakları için yeni riskler getireceği ifade edildi. Bölgede yapılması planlanan projenin de mevcut problemlere ek baskılar oluşturacağı vurgulandı.

Çevresel tahribat ve sera gazı emisyonu

Projeyle birlikte oluşacak ek nüfusun ihtiyaç duyacağı suyun deniz suyu arıtma tesisi ile üretileceğinin planlandığına da değinilen raporda, bu tesislerin çevresel sorunlar oluşturduğuna dikkat çekildi. Bu sorunlar arasında konsantre ve atıkların bertarafı sürecinde oluşan tahribat ve yüksek enerji ihtiyacından doğan sera gazlarının iklim değişikliği üzerindeki etkisi, ağır metaller deşarj edilen deniz ekosistemine verilecek zararlar yer aldı. 

Su kaynağında önemli risk ve olumsuzluklara neden olacak

Ek olarak projenin hayata geçirilmesiyle bölgede oluşacak ek yük ve baskıların ilçenin en önemli iki içme-kullanma suyu kaynağından birisi olan Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı için hem su miktarı hem de su kalitesi açısından önemli risklere ve olumsuzlara sebep olacağına da dikkat çekildi.

Golf sahaları ve termal turizmin çevreye maliyeti

Bölgede bir de golf turizminin yer alacağına değinilen raporda, golf sahalarının su ihtiyaçlarına işaret edilerek 20 adet golf sahası için gerekli olan toplam sulama suyu miktarının Kutlu Aktaş Barajı’nın ortalama üretim kapasitesini dahi aştığı ifade edildi. Bölgede yer alacak termal turizme ilişkin ise jeotermal su kaynaklarının sondajı, kullanımı ve deşarjının uygun standartlarda yapılmaması durumunda çevresel sorunlara yol açtığına dikkat çekildi. 

‘Bölgenin arkeolojik yönden belgelenmesi ve korunması hayati önem taşıyor’

Bölgede ayrıca 11 adet birinci derece, iki adet ikinci derece, beş adet üçüncü derece  olmak üzere 20 adet arkeolojik sit alanı bulunuyor. Henüz araştırılmamış alanlarla birlikte arkeolojik alan sayısının artması ise ihtimal dahilinde. Bu nedenle raporda arkeolojik alanların korunması gerektiğine vurgu yapılarak arkeolojik potansiyelin bölgede oldukça yüksek olduğuna değinildi. Söz konusu alanın turizm bölgesi olarak belirlenmeden önce bölgede sistematik arkeolojik yüzey araştırmaları ile kültürel mirasın etkin biçimde belgelenmesi gerektiğinin ve korunmasının da hayati bir önem taşıdığının altı çizildi. 

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

İstanbul’da trafik sıkışıklığı, ücretlendirilmesi ve toplumun desteği

Ekonomistler, çok uzun bir süreden beri dışsal maliyetlerin fiyatlandırma...

Otoban

Otoban yapılmaya başlanmasıyla birlikte şehrin küçük nüfusunu oluşturan otomobil sahipleri yayalara değil, yayalar onlara tabi kılınmaya başlandı.

Göç sonrası ‘yeniden çiçeklenenler’ İstanbul’da buluşuyor

Galata Postane'de düzenlenecek 'Rebloom: İstanbul'da Göç Sonrası Mekanlar ve Sanatsal karşılaşmalar' festivali, 5-7 Aralık tarihlerinde izleyicilerle buluşacak.

Gözaltına alınan gazetecilerden ikisi tutuklandı, 10 haberci ‘adli kontrol’ şartıyla serbest

Eskişehir merkezli operasyonlarda gözaltına alınan gazetecilerden Bilge Aksu ve Mehmet Uçar tutuklandı. Gözaltına alınan diğer haberciler adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Botsvana’da ölen 350 filin iklim kaynaklı su zehirlenmesine maruz kaldığı düşünülüyor

Uydu veri analizleri, 2020'deki kitlesel ölümlerin ardında yosun patlamalarının olabileceğini gösteriyor.

EN ÇOK OKUNANLAR