Ana Sayfa Blog Sayfa 618

Dünyanın en yalnız Sibirya Turnası Omid’e Belçika’dan eş geliyor

Soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan Sibirya turnalarını kurtarmak için 15 yıldır yalnız olan İran’daki erkek turna Omid ile Belçika’da yetiştirilen dişi turna Roya, bir araya getirilecek.

BBC‘den Yusuf Özkan’ın aktardığına göre, Sibirya turnalarının umudu olan Roya, yeni eşi Omid’le buluşmak için İran’a doğru yola çıktı.

Nesli tükenmek üzere

Sayıları bütün dünyada sadece birkaç bin adet kalan Sibirya turnası, özel koruma altında. Kuşlar, her yıl Sibirya’dan Hindistan, Çin ve İran’a göç ediyor. Hindistan’da soyu tükenen kuşlardan, Çin’de de sadece birkaç bin tane var.

İran’daki batı göç güzergahında ise, 15 yıldır sadece Omid adlı erkek turna yolculuk yapıyor.

Uzun süredir yalnız olan Omid’e uygun eş bulmak bu zamana kadar pek mümkün olmadı. Uygun eş adayının kendi ebeveynleriyle büyümüş ve insanlara alışkın olmaması ve en önemlisi de yumurtalayabiliyor olması gerekiyordu. 

Roya yola çıktı

Belçika Zutendaal’daki bir üreme merkezinde yetiştirilen ve insanlardan uzakta bir yerde tutulan Roya adlı Sibirya turnasının, Omid’in aradığı tüm özelliklere sahip olduğu belirlendi. Cracids Breeding And Conservation Center (CBCC) adlı üreme merkezi, Roya’yı İran’a göndermeye karar verdi.

CBCC yetkililerinden Geer Scheres, Belçikalı kamu yayıncısı VRT’ye,   “Amacımız zaten çok az olan bu kuş nüfusunun artmasına katkı sağlamak” dedi.

Belçikalı Roya, İran’da Omid ile birlikte özel bir üreme alanına konacak. Geer Scheers’e göre, yeni kuş yavruları konusunda başarı şansı oldukça yüksek. Belçikalı uzmana göre, Omid çiftleşmeye hazır ve sadece içgüdülerini takip edecek. 

Bill Gates’ten yeni ‘gaz’ projesi: İnekler yosunla beslenecek, daha az metan salacak

Milyarder iş insanı Bill Gates ineklerin daha az gaz çıkarmalarını sağlamak için deniz yosunu bazlı bir yem geliştiren Avustralyalı Rumin8 şirketine yatırım yapacağını duyurdu.

 Metan güçlü bir sera gazı. Atmosferdeki varlığı, karbondioksite göre daha kısa ömürlü olmakla birlikte, 20 yıl gibi kısa bir sürede 84 kat daha fazla küresel ısınma potansiyeline sahip olduğu belirtiliyor. Küresel metan emisyonlarının yaklaşık üçte biri ise çiftlik hayvanlarından; bunun çoğu da besi ve süt ineklerinden geliyor.

İneklerin midelerindeki bakteriler, hayvanlar yiyecekleri sindirirken metan üretiyor, ancak yemlerine deniz yosunu eklendiğinde, salınan gaz miktarının önemli ölçüde azaldığı öne sürülüyor. Şirketin 2021’de yaptırdığı bir araştırma hayvanlara birkaç ay boyunca az miktarda deniz yosunu vermenin metan emisyonlarını yüzde 80’den fazla azalttığını buldu .

Rumin8 ise kırmızı deniz yosununda (Asparagopsis) bulunan biyoaktif bileşenden yem için bir katkı maddesi üretiyor. Şirket, laboratuvar denemelerinde, katkı maddesinin metan emisyonlarını yüzde 95’e kadar azaltabileceğini gösterdiğini de öne sürdü.

Yıl sonuna kadar yem üretimi başlayabilir

Metan azaltıcı yem katkı maddeleri gibi çözümlere yöneltilen eleştirilerden biri, dikkatleri hayvanları ve yemleri için ekin yetiştirmek için gereken devasa miktardaki arazi de dahil olmak üzere, besi hayvanlarıyla ilgili iklim sorununun temel nedenlerini ele almaktan uzaklaştırmaları.

İki yıl önceki COP26 Zirvesi‘nde ABD ve AB, besi hayvancılığıyla ortaya çıkan metan salımının azaltılması için bir inisiyatif başlatmıştı. Salımı 2030’a kadar yüzde 30 azaltmayı öngören taahhüde 80’den fazla ülke katılıyor.

Metan emisyonu azaltma taahhüdünde yeni adım: AB, ABD ve 11 ülke gaz yakmayı 2030’a kadar sonlandıracak
Bilim uyarıyor: Yalnızca karbondioksiti değil, metan emisyonunu da kesmeliyiz
IPCC raporu: Metan salımını azaltmak iklim krizine karşı mücadelede önemli fırsatlar sunuyor
2021’de atmosferdeki metan gazı yoğunluğu tarihin en yüksek seviyesinde: Karbondioksit seviyelerinde de büyük sıçrama var
Rapor: Dünyada kömür madenlerinin çıkardığı metan gazı, ABD’deki madenlerin çıkardığı karbondioksite rakip

Hayvancılığa odaklanmak çözüm mü?

Araştırmalar 2013-2018’deki metan gazı salımının önceki 5 yıla göre yüzde 50 arttığını gösteriyor. Ancak metan salımı sadece endüstriyel hayvancılıktan kaynaklanmıyor. En büyük sorumlu ise fosil yakıtlar. 2019’da ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi’nden (NOAA) araştırmacılar ise metan salımının miktarının artışında tropik bölgelere işaret etmişti.

Gazın kaynağından emin olmadıklarını belirten araştırmacılar, artışın tropik sulak alanlardaki mikrobiyal değişimden kaynaklandığına inandıklarını açıklamıştı. Buna göre sıcaklık artışı, daha çok metanın salınmasına neden olabilir.

Bazı ülkeler ise çiftlik hayvanlarından kaynaklanan metan emisyonlarını azaltmak için mevzuat arayışı içinde. Geçen ekim ayında, hayvancılığın büyük bir endüstri olduğu ve sera gazı emisyonlarının yaklaşık yarısının çiftliklerden geldiği Yeni Zelanda’da hükümet çiftçileri emisyonlarını azaltmaya teşvik etmek için metan vergisi almayı planladığını duyurmuş; bu da çiftçilerin büyük tepkisine yol açmıştı.

Yeni Zelanda’da çiflik hayvanlarının çıkardığı gazdan vergi hazırlığı
Yeni Zelanda’da ‘gaz çıkarma’ vergisine protesto ve destek eylemleri

Ülkede Silikon Vadisi’ne atıfla kurulan Gumboot Vadisi’nde de yüzlerce bilim insanı teknoloji şirketleriyle işbirliği içinde çalışarak soruna çözüm arıyor. Denenen yöntemler arasında Rumon8’in yaptığı gibi hayvanları deniz yosunuyla beslemek, ‘Kowbucha’ içeceği vermek, inekler gaz çıkarırken metan gazını oksitleyen bir koşum giydirmek, hayvanları daha az gaz çıkarmaları için aşılamak da bulunuyor. 

 

Enginkent konut projesine karşı mahkemenin kararı yine Akçay’dan yana

Akçay Sazlığı ve Sulak Alanı‘nda Edremit Belediyesince Enginkent konut projesini hayata geçirmek için verilen ruhsatların iptali için açılan davada, karar doğadan yana çıktı.

Ekoloji aktivistleri ve sivil toplum kuruluşlarının açtığı davada Akçay Sulak Alanı’nda projenin hayata geçmesi durumunda alanın geri dönülmez bir şekilde zarar göreceği ifade edilerek işlemin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulmuştu.

Balıkesir 2. İdare Mahkemesi, suç duyurusunu haklı bularak Edremit Belediyesince Erginkent’e verilen inşaat ruhsatına yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Ancak bu Mahkemenin projeye ‘dur’ dediği ilk karar değil. Daha önce de inşaat ruhsatının iptali ve yürütmesinin durdurması için dava açılmış ve yürütmeyi durdurma kararı verilmişti. Kararın üzerine Belediye Başkanlığınca İstinaf Mahkemesi’ne eksik inceleme gerekçesiyle başvuruda bulunulmuştu. Son çıkan kararda Mahkeme bilirkişilerden istenen ek görüşlere işaret ederek yeniden yürütmeyi durdurma kararı verdi.

‣Bilirkişi raporunda ‘kamu yararı yok’ denmişti: Mahkemeden Akçay’da yürütmeyi durdurma kararı
‣Akçay Sulak Alanı’nın bilirkişi raporu: Yönetmeliğe aykırı ve kamu yararı yok 

Kararla ilgili açıklamada bulunan Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği yönetim kurulunca şu açıklamalar yapıldı:

“Çok mutluyuz. Kesin kararın da bizden yana olacağına inanıyoruz. Akçay sulak alanı rantçıların inşaat alanı değildir. Flamingoların, yılan balıklarının yuvasıdır.”

akçay

Belediyenin projesinin bulunduğu ruhsat alanıyla ilgili olarak Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Doğa Araştırmaları Derneği, Yeşil Düşünce Derneği, Edremit Çevre Sağlığı ve Doğayı Koruma Derneği, S.S. Proje Evi Üretim Eğitim İşletme ve Çevre Koruma Kooperatifi, Doğa Derneği ve iki vatandaş davacı olmuştu.

Ruhsat alanına giren Akçay Sulak Alanı işaret edilerek Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Edremit Belediye Başkanlığı hakkında suç duyurusunda bulunulmuştu.

Projenin ruhsat alanının Enginkent Akçay konut projesi ile ilgili olan kısmının; hukuka aykırı olduğu, toplu konut yapılmak istenen taşınmazların, Akçay sulak alanı içinde olduğu için dava açılmıştı.

Telafisi imkansız zararlar…

Ayrıca Akçay Sulak Alanı’nın Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Sulak Alanlar Envanter Sistemi‘ne (SAYBİS) kaydedildiğine de işaret edilerek sulak alanlarda konut projesi yapılmasının mümkün olmadığı belirtilmişti.

Proje kapsamında yürütülmesi planlanan faaliyetlerin, sulak alanların korunmasına yönelik ulusal yasal mevzuat hükümlerine açıkça aykırılık teşkil ettiği de ayrıca ifade edilmişti.

Faaliyetlerin uygulanması durumunda Akçay Sazlığı ve Sulak Alanı’nın geri dönülemez bir biçimde kaybı ile bölgenin geleceğinde önemli kayıpların oluşmasının söz konusu olduğu da belirtilerek yürütmenin durdurulması talep edilmişti.

Mahkeme projenin hayata geçirileceği bölgeye verilen inşaat ruhsatları sonucunda gerçekleştirilecek faaliyetlerden dolayı telafisi güç zararlar doğabileceği gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Göksu Nehri yine siyaha büründü

Mersin‘in Silifke ilçesinde Göksu Nehri‘nin denize dökülen kısmında suyun rengi, yine siyaha döndü. Göksu Deltası Kuş Cenneti‘nden geçen ve kötü kokunun etkisini gösterdiği nehrin durumu, canlılara zarar vereceği endişesine neden oldu.

Silifke ilçesinden geçip denize dökülen Göksu Nehri’nde geçen günlerde yaşanan kirlilik bir kez daha görüldü. Suyu siyah renkte akan nehirden, çevreye kötü kokular yayılıyor.

DHA‘nın aktardığına göre; Göksu Nehri, Uluslararası Ramsar Sözleşmesi ile koruma altında olan ve dünyanın en önemli kuş göç yolları üzerindeki Göksu Deltası Kuş Cenneti’nin içinden geçip, denize dökülüyor. Kuş cennetinde yaşayan canlıların zarar görmesinden endişe eden bölge halkı, kirliliğin nedeninin tespit edilip, önlem alınması için yetkililerden yardım istedi.

göksu
Fotoğraf: DHA

Nehirde geçen günlerde de kirlik yaşanmış, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından iki pirina işleme tesisine faaliyeti durdurma ve 3 milyon 73 bin lira idari para cezası kesilmişti.

BM: İklim krizi insan ticaretini tırmandırıcı rol oynuyor

BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) tarafından yayımlanan İnsan Ticareti Küresel Raporu’na göre, istismara karşı savunmasızlığı artıran COVID-19 salgını, iklim değişikliği ve diğer krizlere rağmen insan ticareti mağdurlarının sayısı azalış gösteriyor.

Düşük ve orta gelirli ülkelerde tespit edilen mağdur sayılarının azalmasıyla, küresel ölçekte tespit edilen mağdurların sayısı 2020 yılında önceki yıla kıyasla yüzde 11 düşüş gösterdi.

UNODC İcra Direktörü Ghada Waly, “Bu son rapor pandeminin nasıl insan ticaretine karşı savunmasızlıkları artırdığını, kurbanları kurtarma ve suçluları adalete teslim etme kapasitelerinin daha da zayıflattığını gösteriyor” dedi.

Krizlerin istismarı artırmasına izin veremeyiz. BM ve donör topluluğunun, insan ticareti tehditlerine yanıt vermesi ve özellikle aciliyet gerektiren ülkelerde kurbanları tespit edip korumak için en çok da  gelişmekte olan ülkelerdeki ulusal makamlara destek vermesi gerekiyor.

Yedincisi yayımlanan rapor, 141 ülkeyi kapsıyor ve 2017 ile 2021 yılları arasında tespit edilen insan ticareti vakalarına dayalı olarak küresel, bölgesel ve ulusal düzeylerde insan ticareti kalıpları ve akışları hakkında genel bir bakış sunuyor.

‣ İklim krizi, milyonları insan ticareti ve modern kölelik riskiyle karşı karşıya bırakıyor

İklim değişikliği insan ticaretini tırmandırıyor

İklim krizi, bir stres çarpanı olarak kişilerin insan ticaretine karşı savunmasızlığını artırıyor.

İklim değişikliğine bağlı olarak topraktan alınan verimin düşmesi insan ticareti için ekonomik kırılganlığa yol açıyor.

Öte yandan hava şartları nedeniyle meydana gelen felaketlerden, iklimden kaynaklanan, insan ticaretine karşı kırılgan göçlere zemin hazırlayabilir.

2021’de, 23,7 milyon insan hava kaynaklı doğal afetler tarafından yerinden edilirken, diğer birçoğu da iklim kaynaklı yoksulluktan kaçmak için ülke sınırlarının dışına çıktı.

Rapor, iklim krizinin insan ticaretini artırmasının önüne geçmek için önerilerde bulunuyor. Bu öneriler genel olarak şöyle:

  1. Üye devletler, özellikle kırılgan durumdaki insanlar başta olmak üzere iklim değişikliğinden etkilenenlerin, insan onuruna uygun bir hayat sürdürebilmeleri için etkili çözüm ve uyum yollarına erişimleri olduğundan emin olmalıdır.
  2. Devletler iklim kaynaklı göçler için sistematik olarak insan ticaretine karşı önlemler getiren acil insani yardım tedbirleri oluşturmalıdır.
  3. Donör topluluklar iklim değişikliğine karşı kırılgan toplulukların geçim kaynaklarını dayanıklı hale getirmek ve onlara daha fazla fırsat tanımak için yatırımlar yapmalıdır.
  4. Uluslararası organizasyonların ve akademi dünyasının veri birikimi ve araştırmalar yoluyla insan ticaretinin muhtemel nedenlerinden biri olarak iklim değişikliğinin etkilerini izlemelidir.

Pandeminin insan ticareti üzerindeki etkisi

Pandeminin, tacirlerin faaliyette bulunma fırsatlarının azaltmasının yanı sıra kolluk güçlerinin mağdurları tespit etme kapasitelerini de zayıflatmış olabileceği düşünülüyor.

Kamusal alanlar kapalı olduğundan ve ilgili kısıtlamalar bu tür ticareti daha gizli ve daha az güvenli yerlere iterek mağdurların tespit edilmesini zorlaştırmış olabileceğinden, pandemi sırasında daha az cinsel istismar amaçlı insan ticareti vakası tespit edildi.

Küresel olarak, insan ticareti suçlarından mahkum edilenlerin sayısı da 2020’de bir önceki yıla kıyasla yüzde 27 azaldı. Özellikle Güney Asya‘da yüzde 56, Orta Amerika ve Karayipler‘de yüzde 54 ve Güney Amerika‘da yüzde 46 olarak kaydedilen keskin düşüşler, 2017’den beri UNODC tarafından takip edilen eğilime ivme kazandırıyor.

Raporda yer alan mahkeme vaka analizi, insan ticareti mağdurlarının tespit edildiklerinde insan tacirlerinden kendi başlarına kaçtıklarını ve aslında ‘kendi kendilerini kurtardıklarını’ gösteriyor.

Kaçan ve kendi inisiyatifleriyle yetkililere ihbarda bulunan mağdur vakalarının oranı yüzde 41 iken, mağdurların yüzde 28’ı kolluk kuvvetleri, yüzde 11’i ise topluluk üyeleri ve sivil toplum üyeleri tarafından tespit ediliyor.

Birçok insan ticareti mağdurunun kendilerini kurban olarak görmeyebileceği veya kendilerini istismar edenlerden kaçmaya teşebbüs edemeyecek kadar korkabileceği düşünüldüğünde, bu durum endişe uyandırıyor.

Savaş ve çatışmalar insan tacirlerine fırsat sunuyor

Rapor ayrıca, savaş ve çatışmaların insan tacirlerine ne tür fırsatları sunduğunu da ayrıntılarıyla anlatıyor. Ukrayna‘daki savaşın yerinden edilmiş nüfus için insan ticareti risklerini artırdığını gösteriyor. Çatışmalardan kaynaklanan mağdurların çoğu, Afrika ve Orta Doğu‘daki ülkelerden geliyor ve bu ülkelere kaçırılıyor.

İnsan ticareti istatistiklerinin bölgelere göre dökümünü veren rapor, Sahra Altı Afrika ve Güney Asya‘da daha yüksek düzeyde cezasızlık olduğunu gösteriyor. Bu bölgelerdeki ülkeler, dünyanın geri kalanından daha az insan tacirini mahkum ediyor ve daha az mağdur tespit ediyor. Aynı zamanda, bu bölgelerdeki mağdurlar, diğer bölgelerdeki mağdurlara göre daha geniş bir hedef ülke yelpazesinde yer alıyor.

Ayrıca kadın mağdurlar insan tacirleri tarafından erkeklere kıyasla üç kat daha fazla fiziksel veya aşırı şiddete maruz kalırken, çocuklar da yetişkinlere göre neredeyse iki kat daha sık şiddet görüyor.

‣ İnsan kaçakçılığı ve kadınlar: Le Nuove Desaparecidas / Yeni Kayıplar

Aynı zamanda, insan ticareti suçundan soruşturulan kadınların hüküm giyme olasılıkları da erkeklere göre çok daha yüksek. Bu, adalet sisteminin kadınlara karşı ayrımcılık yapabildiğini ve/veya kadınların insan ticareti ağlarındaki rolünün, bu suçtan hüküm giymiş olma ihtimallerini artırabileceğini düşündürüyor.

Komisyon görüşmeleri: Cinsel yönelimin bilirkişisi olarak konuşan ürologdan, vekillerin homofobi yarışına…

AKP’nin başörtüsü düzenlemesini de içeren anayasa değişikliği teklifi, insan hakları açısından tarihe geçecek cinsten bir ‘anlatı’yla TBMM Anayasa Komisyonu‘nda kabul edildi.

“Başörtüsüne anayasal güvence” getiren ve ailenin yeniden tanımlandığı anayasa değişikliği teklifi yalnızca din ile devlet işlerinin bir cümle içerisinde toplandığı bir teklif değil, aynı zamanda LGBTİ+’ları da dışlayan bir yapıya ve maddeye sahip olduğu için zaten oldukça eleştiriliyor. Bunun üzerine Komisyon görüşmeleri sırasında bir ürolog LGBTİ+’lar üzerine açıklamalarda bulunması üzerine bir bilirkişi mahiyetinde dinlenmek üzere davet edildi.

İktidarın Anayasa değişikliği teklifine CHP ve İYİ Parti destek vermeyecek
Başörtüsü teklifi komisyondan geçti: Muhalefet salonu terk etti
İHD’den LGBTİ+ avına karşı açıklama: LGBTİ+ hakları insan haklarıdır 

T24‘ten Eray Görgülü‘nün aktardığına göre; söz konusu ürolog Prof. Dr. Zeki Bayraktar. Prof. Dr. Bayraktar,“Henüz bunun kamuoyu tarafından da algılanabildiğini düşünmüyoruz çünkü bu dip dalga kamuoyunun algılayabileceği şekle gelmemiş. Kamuoyu eşcinsel ve transseksüel bireyleri görür, biz ise bunun öncüllerini görüyoruz şu anda. Eğer biz bu süreci doğru yönetemezsek; önümüzdeki yıllarda eşcinsel ve transeksüel vakalarda bir patlamayla karşı karşıya kalabiliriz” ifadelerini dile getirdi.

‘Burada derin bir cehalet görüyorum’

Eşcinsellik ve transeksüellikten birer ‘vaka’ olarak bahseden Ürolog Bayraktar’a, CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, “Sapıklık, sapkınlık diyorsunuz. Cinsel kimlik ürolojinin alanı mı?” diye tepki gösterdi. Emir, konuyla ilgili konuşmak üzere bir üroloğun değil, bir psikiyatristin getirilmesi gerektiğini belirterek şunları aktardı:

“Komisyonun ilk gününde ısrarla Türk Psikiyatri Derneği’nin bir temsilcisini çağırın demiştim. Bilim insanı gelsin, birkaç kişi gelsin, Türk Tabipler Birliği’nden de gelsin ve bu konuda bizi aydınlatsınlar. Ben burada derin bir cehalet görüyorum.”

“Ya, bu yüce Meclis bunlara mahkûm mu? Evet, bakın bu soruların hangisi ürolojinin alanıdır? Hocam, bakın söylediğiniz kelimeler… Ergenlik karmaşası ürolojinin alanı mıdır? Psikolojik sorunlar ürolojinin alanı mıdır? İntihar, depresyon ürolojinin alanı mıdır? Ruh sağlığını korumak, cinsel kimlik ürolojinin alanı mıdır hocam?” sorularını yönelten Emir’e, yanıt veren Ürolog Bayraktar şu ifadeleri kullandı:

“Mesela interseks dediğimiz hasta grubu tamamen ürolojinin alanıdır, psikiyatristler tek bir interseks görmezler, bir. Transeksüeller yani cinsiyet değiştirme ameliyatları…”

Emir’in yanıtı ise şöyle oldu:

“Ya yapmayın, ameliyata son anda size geliyorlar.”

Bakandan da homofobik açıklama

Sputnik’ten Osman Nuri Cerit’in aktardığına göre; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Ankara temsilcileri ile bir araya geldiği bir toplantıda homofobi nefret söylemlerinin üzerine bir tuğla daha koyarak eşcinsellikle mücedelenin yaşam tarzına müdahale algısı olarak değerlendirilemeyeceğini söyledi.

Bakan Derya Yanık, anayasa değişikliği teklifine ilişkin gelen soruları şöyle yanıtlandırdı:

“Türkiye’de özellikle gençler veya aile değerlerine yönelik bir takım hassasiyetler, çalışmalar maalesef uzun zaman yaşam tarzına müdahale tepkisi ile karşılaştı. Eşcinsel vatandaşlarımız bizim vatandaşlarımız. Haklarını korumak ayrı bir konu. Bu devletin sorumluluğu ve bundan taviz veremezsiniz. Ama öbür taraftan eşcinselliği normalleştirmek, eşcinselliği kamusal alanda hiçbir problem değilmiş gibi kabul edilmesini sağlamayı bizden hiç kimse beklemesin. İkisi birbirinden ayrı şeyler. Dünyada keskin bir LGBT propagandası yürütülüyor. Bunun arkasında büyük bir ekonomik desteğin olduğu, lobi desteğini yürütüldüğü biliniyor. Biz sadece kendi inanç değerlerimiz çerçevesinde değil, öbür taraftan insani değerleri çerçevesinde de eşcinselliğin normalleştirilmesine, yayılmasını göz yumamayız.”

Milletvekillerinin homofobi yarışı

Dün (24 Ocak) komisyon görüşmelerinde söz alan milletvekilleri ise homofobik ifadeleriyle ötekileştirme konusunda adeta birbiriyle yarıştı.

Komisyon görüşmelerinde CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan konuşurken MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, söz alarak “41’e gel, 41’e” ifadelerini kullandı.

Sözü geçen 41’inci madde “Evlilik birliği ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” ifadeleriyle bir ailenin tanımını yapıyor.

Konuşmasına devam eden CHP’li Tezcan’a yönelik olarak MHP’li Feti Yıldız, “Yeni bir şey sorayım o zaman. Listelerde yer verecek misiniz LGBT’ye?” diye bir soru yöneltiyor.

Tezcan’ın bu soruya da yanıt vereceğini söylemesinin ardından CHP’li Engin Altay, MHP’li Feti Yıldız’a “LGBT’ye niye bu kadar ilgilisin Feti Bey” sorusunu yönlendiriyor.

CHP’li Bülent Tezcan, “24’üncü madde üzerinden tartışma başladı mı? Çözeriz 24’üncü maddeyi; İYİ Parti’yle beraber geliriz, sizin teklifiniz üzerine bir teklif veririz. Gelin, herkesi kucaklayacak, ayrım yapmayacak, mahzurları… Sizin yapmadığınızı yani bizim kanun teklifimize sizin yapmadığınızı biz yaparız. Ha, 41 ’inci madde meselesine gelince.

Arkadaşlar, sizin oyunun kurallarını koymanızın, hakemi belirlemenizin, sahayı seçmenizin ve böyle önemli bir meseleyi hiç gündemde yokken bir seçim malzemesi hâline getirip gollük pas hâline getirmenizin; hatta daha da ötesinde, bu meselede, toplumda var olmayan yeni çatışma ve yara alanları açmanızın malzemesi olmayız. Ha, öyle bir düşünceniz varsa zaten gideceksiniz, yüz on dört gün sonra yoksunuz; yüz on dört gün sonra Türkiye’de, inşallah, yeni bir iktidar gelecek ve inşallah, o yeni gelen iktidar Türkiye’ye nefes aldıracak, huzur bulduracak bir Anayasa’yı da yapacak milletle beraber ve orada hep beraber bütün bu meseleleri konuşmayacağız “ ifadelerini kullanıyor.

Komisyonun bir sonraki oturumunda ise AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Konya Milletvekili Leyla Şahin Usta, LGBTİ+’lardan bir “dayatma” olarak bahsediyor:

“Ailenin korunması meselesine gelince, tabiiki birtakım lobi faaliyetleri var bu konuda.

Buradaki lobi faaliyetlerine Türkiye’yi terk etmek ve lobicilik üzerinden yaptığımız her türlü kanuni düzenlemeyi kadınları korumakla ilgili, kadına yön elik şiddetle ilgili bu ülkede 2002 ’den sonra yapılan her türlü çalışmayı görmezden gelmek insafsızlık olur.

6284, kadınları koruyan en önemli kanunlarımızdan bir tanesi ve şu anda yürürlükte ve uygulanıyor. Daha da iyisini yapmak için var mıyız? Elbette ki varız ama bunun yolu LGBT lobilerinin bize dayatmalarıyla bu işi, bu ülkeyi yönetmek değil, tam ters ine bu ülkenin millî ve manevi değerlerine bağlı kalarak ve onlara dayanarak bu ülkenin kendi insanının, kendi medeniyetimizin, kültürümüzün bize bıraktığı emanetlere bağlı kalarak biz ailemizi de kadınları da koruma gücüne sahibiz.”

AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ise LGBTİ+’lara dışlayan şu cümleleri TBMM Anayasa Komisyonu’nda dile getiriyor:

“41’inci maddede de… Geçenlerde … Biz partimizin genel olarak veya grup olarak yurtdışındaki görevlendirmelerinde bulunuyoruz. Fransa, Lyon Rhone-Alpes Bölgesi’ne gittik, dört gün orayı gezdik. Oradaki hemşehrilerimizin tamamının ısrarla söylediği bir şey var: ’Vekilim Avrupa’da son dönemde LGBT inanılmaz derecede baskıcı. Çocuklarımıza ilkokulda ve ortaokulda bunun dersini veriyorlar. Biz ailede ‘hayır, evladım böyle bir şey yoktur. ’ dediğimizde çocuklarımızı almaya kadar giden bir süreç yaşıyoruz’ Hatta Danimarka‘da gittiğimizde böyle bir olayla karşılaştık.

Şimdi, bu, Avrupa’da çok yaygınlaşmış durumda. Lyon’un Belediyesinin 15 meclis üyesinin, işte, 7’si 8’i açıktan ‘LGBT’yim’ diyor bir kısmı da gizli ‘LGBT’yim’ dediler ve o günkü basına da çok ciddi yansımıştı. Şimdi Avrupa’da ve dünyanın birçok yerinde hem büyük şirketler hem sosyal medya kuruluşlarının sürekli bunları gündeme getirdiği ve bunun la ilgili çok ciddi örgütlenmelerin olduğu bir toplumda 42’inci maddeye ‘Evliliğin erkek ve kadınla olur’ hükmünü yazmanın bence simgesel ve çok önemli bir faydası var. Sorunu çözer mi? Elbetteki her şeyi çözecek diye bir hüküm yok ama çok ciddi şekilde hukuksal normları düzgün dü zenlersek, düzgün düzenlediğimiz hukuksal normlara da ehliyetli ve liyakatli insanlar yönetici olur, süreçleri tamamlarsa bence iyi bir yönetim ve iyi bir sonuç çıkar diyorum. İnşallah bu çalışmanın Meclisimizin hayırlı bir kanunla Anayasa değişikliğini sonlandırmasını diliyorum.”

AK Parti Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu ise komisyonda 41’inci maddeye ilişkin şunları dile getirdi:

“Aileyle ilgili de: Aile mevhumu gün geçtikçe daha da önemli hâle gelecek. Bugün LGBT üzerinden tartışıyoruz, yarın aileyi daha farklı bir yönden değerlendireceğiz. Onun için de bu 41’inci madde hususunda da hassas davranılması gerektiğini ve bu Anayasa değişikliği in hem muhalefetin hem iktidarın mutabakatıyla mutabakata varılarak çıkarılması gerektiğini burada dile getirmek istiyorum.”

AK Parti milletvekili Hacı Ahmet Özdemir ise şöyle konuştu:

“Şimdi, 41 ’inci maddeyle ilgili farklı bir bakış açısı size sunmak istiyorum. Bakın , Avrupa İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi‘nde ailenin korunmasında hem toplumun hem de devletin yükümlülüğünden bahsediliyor. ‘Aile politikası üreme, bakım, duygusal destek ve nesiller arası dayanışmayı ihtiva eder’ deniyor, üremenin altını çiziyor. Şimdi, biz, LGBT, eşcinsellik ya da nasıl tanımlarsanız tanımlayın, böyle insanların sempati duymadığı ama popüler bir alanda aksine bir konuşma yaptığımızda, şimdi, Twitter‘da LGBT aksine bir konuşma yaptığımda yüzlerce, binlerce saldırı olacak ama insanlarla konuştuğumda insanlar diyor ki: ‘Çocuklarımız için çok büyük tehlike. Buna karşı önlem alınması gerekir. ”Bakın, Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi bu konuda ‘Aileyi korumakla ilgili önlem almak gerekir’ diyor. Dolayısıyla bizim bu gelmesi muhtemel tehlikeye karşı aldığımız önlem aslında takdir edilmesi gereken bir önlem çünkü dünyada toplumların kimyasını bozan bir şeydir bu, geçmişte toplumların helak olma sebebidir. Allahüteala Lût Kavmî’ne üç meleğini gönderiyor bu cinsel sapkınlık diye değerlendirilen bu eylemleri durdurmaları için, sonra durdurmayınca helak oluyorlar. Şimdi, demek ki bu, toplumu bozan bir şey.”

 

İktidarın Anayasa değişikliği teklifine CHP ve İYİ Parti destek vermeyecek

AKP ve MHP‘li milletvekillerinin imzasıyla hazırlanan ve kadınlara başörtüsü serbestliğine Anayasal güvence ile LGBTİ+lara yönelik ayrımcı maddeler içeren Anayasa değişikliği teklifine karşı CHP ve İYİ Parti tavrını netleştirdi. İki parti, dün Anayasa Komisyonu‘ndan geçen teklife, bu haliyle Genel Kurul’da “hayır” diyeceklerini açıkladı.

İki parti, Komisyon’daki görüşmeler sırasında ortamı terk etmiş, teklif iktidar milletvekillerinin oylarıyla geçmişti. Çok sayıda kadın ve LGBTİ+ örgütü de haftalardır muhalefet partilerine, teklife karşı durmaları yönünde çağrı yapıyordu.

Başörtüsü teklifi komisyondan geçti: Muhalefet salonu terk etti
EŞİK’ten muhalefete: Anayasa değişikliğine evet demeyi aklınızdan bile geçirmeyin

HDP de daha önce teklifin görüşmelerinin yapıldığı Komisyon’a katılmayacağını açıklamış; Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Anayasa’yı tanımayanlarla, çiğneyenlerle, rafa kaldıranlarla Anayasa yapılmaz” demişti.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin Anayasa Komisyonu üyeleri Aysu Bankoğlu, İbrahim Kaboğlu, Ali Mahir Başarır, Levent Gök, Murat Emir ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, partilerinin tutumuyla ilgili Meclis’te bir basın toplantısı düzenledi. Tezcan basın toplantısında “Biz bu teklife, bu haliyle Genel Kurul’da destek vermeyiz” dedi.

CHP: Tarihi fırsat heba edildi

Meselenin bir din tartışması değil, bir hak tartışması olduğuna dikkat çeken Tezcan, “Ama Cumhur İttifakı’nın ‘hakkı teslim etmek’ gibi bir hesabı yok. Turnusol kağıdı işledi. Renkleri; bu meseleyi çözme niyetinde olmadıklarıdır” diye konuştu.

CHP’li vekil, İYİ Parti ile birlikte hazırladıkları önergenin komisyonda reddedildiğini hatırlatarak şunları söyledi: “Hiçbir zaman bulunamayacak bir tarihsel uzlaşma fırsatı bulunmuştu. TBMM’de en büyük mutabakatla anayasal güvenceye alacak tarihsel fırsat bulunmuştu. Bu tarihsel fırsat Cumhur İttifakı’nın siyasi hırsına heba edildi.”

İYİ Parti: Cumhur ittifakı fırsatı kaçırdı

İYİ Parti de Genel Kurul’da başörtüsü teklifine karşı oy kullanacaklarını açıkladı. İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta da yaptığı basın toplantısında CHP ile birlikte hazırladıkları teklifin komisyonda reddedildiğini hatırlattı ve “Bu mesele bir daha açılmasın istiyoruz. Toplumun kanayan yaralarına dönmemiz lazım. Ancak AK Parti esas meseleler konuşulmasın istiyor” dedi. Cumhur İttifakı’nın başörtüsü meselesini seçim kampanyasının ana gündemi haline getirmek istediğini belirten Usta, “Tarih Cumhur İttifakı’nı asla affetmeyecek” şeklinde konuştu.

İYİ Parti ve CHP’nin genel kurulda teklifi desteklemeyeceğini söyleyen, HDP’nin de oy vermeyeceğini açıkladığını hatırlatan Usta, teklifin Genel Kurul’dan geçmeyeceğini ve bu fırsatı AK Parti ve MHP’nin ellerinin tersiyle ittiğini söyledi.

Ardern’den veda: Yeni Zelanda Başbakanı Chris Hipkins

2017’de ‘Dünyanın en genç kadın başbakanı’ olarak Yeni Zelanda’da koltuğuna oturan Jacinda Ardern, geçtiğimiz günlerde istifasının duyurmasının ardından başbakan olarak son konuşmasını yaptı. Ardern görevinin son gününde, ülkenin kuzeyindeki küçük Ratana kasabasında Maori yerlileri ile bir araya geldi.

Başbakan olarak son kez konuşan Ardern, “Hayatımın en büyük ayrıcalığı için herkese tüm kalbimle teşekkür ederim” dedi. Pek çok şey olmaya hazır olduğunu belirten eski başbakan, “Arka sıralarda bir parlamento üyesi olmaya hazırım. Kız kardeş olmaya hazırım. Anne olmaya hazırım” ifadelerini kullandı.

Yerli halk ise geleneksel Maori kıyafeti ile etkinliğe katılan Ardern’e sevgi gösterilerinde bulundu. Bir Maori yerlisi kadın eski başbakana “Bize birini hızla sevebilmeyi öğrettiğiniz için çok teşekkürler” diye seslendi.

Ardern, geçen hafta 7 Şubat’a kadar başbakanlık görevini ve İşçi Partisi liderliğini bırakacağını açıklamıştı. Yaz tatili boyunca atacağı adımlara karar vermeye çalıştığını söyleyen Ardern, görevi sürdürmek için ‘yeterli gücü kalmadığını’ ve ‘zorlayıcı geçen altı yılın kötü etkileri olduğunu’ kaydetmişti.

Parasız eğitim, kürtaj yasağının kaldırılması ve çocuk yoksulluğunun yok edilmesi gibi konulara odaklanan Ardern’ın başbakanlığı sırasında hamile kalması ve doğum izni kullanması, kadınların siyasetteki konumu konusunda dünyanın birçok yerindeki tartışmalarda ‘ilerici’ bir adım olarak yorumlanmıştı.

Yeni başbakan Hipkins yemin etti

Ardern’in ardından ülkeyi ve İşçi Partisi’ni yönetecek olan Chris Hipkins, yemin ederek başbakanlık koltuğuna oturdu.

44 yaşındaki politikacı için başkent Wellington‘da yemin töreni düzenlendi. Yeni Zelanda Genel Valisi Dame Cindy Kiro’nun ev sahipliğindeki törende Hipkins,  “Bu, hayatımın en büyük ayrıcalığı ve sorumluluğu. Önümdeki zorluklar beni heyecanlandırıyor” dedi.

Yeni Başbakan, “Yeni Zelandalılar önümüzdeki haftalarda yaşam maliyetleri konusunun çalışma programımızın tam ortasında yer aldığını görecekler. Hükümet olarak karşı karşıya kaldığımız önceliğimiz bu ve bunun somut kanıtlarını da görecekler” diye de ekledi. Chris Hipkins, Temmuz 2020’de Sağlık Bakanı olarak göreve gelmiş, daha sonra Covid-19 salgını nedeniyle Covid-19 ile Mücadele Bakanı olarak atanmıştı.

Başbakan Yardımcılığına ise Carmel Sepuloni getirildi.

Ülkede 14 Ekim’de genel seçimler düzenlenmesi planlanıyor.

Kıyamet Saati güncellendi: ‘Geceyarısı’na 90 saniye yakınız

Rusya-Ukrayna Savaşı ve nükleer santraller riski

Saatin güncellenme kararının verilmesinde Rusya-Ukrayna Savaşı‘nın etkisi olduğu açıklandı. Kurulun yaptığı açıklamada, şubat ayı sonuna doğru ikinci yılına girecek olan Ukrayna’daki çatışmanın ‘gerginliğini koruduğuna’ ve ‘her iki tarafın da taviz vermek istemediğine’ işaret edildi.

Açıklamada ayrıca, her ikisi de Ukrayna’da bulunan ve ilki 1986’da bir nükleer kazaya sahne olan Çernobil ve Zaporijya nükleer santrallerini çevreleyen çatışmalara işaret etti.

'Kıyamet Saati' güncellendi: Dünyanın sonuna ne kadar yakınız? - Sayfa 5

 

Şu an, bir kısmı Rusya’nın kontrolünde olan Zaporijya, çatışma bölgesinin ortasında. Zaporijya,  Avrupa’nın en büyük nükleer santrali, dünyanın ise en büyük 10 nükleer santrali arasında yer alıyor.

'Kıyamet Saati' güncellendi: Dünyanın sonuna ne kadar yakınız? - Sayfa 8

Saatin ‘kıyamete’ en uzak olduğu yıl ise, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra 1991 senesinde ’17 dakika olmuştu’.

İstanbul barajlarında alarm: Doluluk oranları son 10 yılın en düşük seviyesinde

Küresel iklim krizi nedeniyle yaşanan yağış azlığı ve buna bağlı kuraklık, Türkiye’nin pek çok bölgesini etkiliyor. Dev metropol İstanbul’da ise barajlar neredeyse boşaldı.

İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi‘nin (İSKİ) paylaştığı son verilere göre Marmara Bölgesi’nde kış ortasında beklenen yağmur ve karın yağmaması nedeniyle İstanbul’a su sağlayan barajlardaki doluluk oranı yüzde 30’un altına düştü. Geçen yıl ocak ayı içinde yüzde 55,25 olan barajlardaki doluluk oranı 25 Ocak itibari ile yüzde 29,95 olarak ölçüldü. .

Verilere göre, son 10 yılın en düşük doluluk oranı da bu sene ocak ayında yaşandı. En düşük doluluk oranları 2021’de yüzde 31, 8, 2014’te yüzde 32, 91 olmuştu.

Barajların 25 Ocak 2023 tarihi itibari ile doluluk oranları ise şöyle:

  • Pabuçdere’de yüzde 4,39
  • Kazandere‘de yüzde 4,64
  • Alibey‘de 15,76
  • Istrancalar‘da yüzde 24,56
  • Elmalı’da yüzde 25,7
  • Darlık‘ta yüzde 27,6
  • Ömerli‘de yüzde 32,32
  • Büyükçekmece’de yüzde 32,96
  • Sazlıdere‘de yüzde 35,68
  • Terkos‘ta 35,9.

Barajlarda toplam 265 milyon metreküp su kaldığını dile getirirken günde 2-3 milyon metreküp su kullandığımızı ifade eden İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, “Bu, 80-90 günlük su anlamına geliyor. Bu da ciddi anlamda sıkıntılar bizi bekliyor demektir” dedi. Toros, önümüzdeki 2-3 ay boyunca yeterince yağış almazsa İstanbul’un yaz aylarında susuz kalabileceği uyarısı yaptı.

 Kuraklık: Zernek Barajı’nda su seviyesi dibi gördü
‣ Kuraklık: İstanbul’un suyunu karşılayan barajlarda doluluk oranı düştü
‣ Çanakkale’deki barajlarda su seviyesi yüzde 50’inin altına düştü

İSKİ: Tasarruf şart

Türkiye’de kişi başına düşen su miktarı yıldan yıla azalıyor. 2000 yılında bin 652 metreküp olan bu miktar, 2009 yılında bin 544, 2020 yılında ise bin 346 metreküpe kadar geriledi. TÜİK‘in 2030 yılı için 100 milyonluk nüfus tahmini gerçekleşirse, kişi başına düşen su miktarı bin 120 metreküp şeklinde gerçekleşecek.

İstanbul’un şu anda bir susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya olmadığını, ancak çok dikkatli olunması gerektiğini açıklayan İSKİ, barajların doluluk oranı ne olursa olsun, küresel iklim değişikliğinin etkilerinden korunabilmek adına su tasarrufunda bulunmak gerektiğine dikkat çekti.

Nilüfer Barajı’ndaki doluluk oranı yüzde 1’e düştü
‣ Alibeyköy Barajı son 10 yılın en düşük seviyesinde
‣ İstanbul’a su sağlayan iki baraj kurumak üzere
‣ Gökçe Barajı’nın yüzde 82’si kurudu: Yalova’da 30 günlük su kaldı
Kuraklık: Yazır Barajı’nda çatlaklar oluştu

Kurumdan yapılan 21 tasarruf önerisi ise şöyle:

  • Evdeki su sarfiyatının yüzde 70’inin tuvalet ve banyoda gerçekleştiğini unutmayın.
  • Damlatan musluklarınızı tamir ettirin. Yılda ortalama 6 ton suyun boşa akmasını önleyin.
  • Musluklarınızın altında bulunan vanaları bir miktar kısın veya musluk başlıklarınıza perlatör takın. Akan suda yüzde 50 tasarruf sağlayın.
  • Sızdıran bir tuvalet rezervuarının günde 700 litreye kadar su sarfiyatına sebep olabileceğini unutmayın.
  • Mümkünse tuvalet rezervuarlarınızı daha küçük hacimlilerle değiştirin.
  • Banyoda geçirdiğiniz süreyi 1 dakika kısaltın. Yılda ortalama 16 ton suyu kurtarın.
  • Duş esnasında sabun kullanırken suyu açık bırakmayın.
  • El, yüz yıkarken ya da tıraş olurken musluğu açık bırakmayın. Musluk açık bir şekilde elinizi yıkarsanız suyun 75’ini boşa harcadığınızı unutmayın.
  • Kombinin suyu ısıtmasını beklerden akan suyu bir kapta biriktirerek başka ihtiyaçlarınız için kullanın.
  • Çamaşır ve bulaşık makinelerini tam doldurmadan çalıştırmayın.
  • Bulaşıklarınızı elde değil makinede yıkayın. Her yıkamada 110 litre suyun boşa harcanmasına engel olun.
  • Çamaşırlarınızı elde değil makinede yıkayın. Yılda ortalama 9 ton su tasarrufu sağlayın.
  • Sebze ve meyveleri akan suda değil bir kap içerisinde yıkayın.
  • Ev tipi arıtma cihazları ürettikleri suyun bir kaç katını harcar. Eğer arıtma kullanıyorsanız çıkış suyunu biriktirerek temizlikte kullanın.
  • Sulama yapıyorsanız bunu sabah ya da akşam saatlerinde gerçekleştirin. Buharlaşma kaynaklı kayıpları önleyin. Tarımsal kuraklığa karşı en güçlü yöntemin, damla sulama uygulaması olduğunu unutmayın.
  • Arabalarınızı akan su ile değil kova ve fırça yardımı ile yıkayın.
  • Halıları yıkamak yerine mümkünse silmeyi tercih edin.
  • Sokakta gördüğünüz su kaçaklarını İSKİ’ye bildirin.
  • Tükettiğimiz her bir malzemenin üretiminde su kullanıldığını unutmayın. İsraf edilen her şeyin su kaybına neden olduğunu hatırlayın.
  • İSKİ faturanızın kağıt yerinde sms ya da e-posta ile tarafınıza ulaştırılmasını sağlayan Dijital Fatura uygulamasına geçin. https://www.iski.istanbul/dijital-fatura-talep web sitesinden kolayca başvuru yapın. Fatura kağıdı için harcanan suyu kurtarın.
  • Tasarruf amacıyla yaptığınız her şeyi alışkanlık haline getirin. Böylece hayat boyu tasarruf edin.