Ana Sayfa Blog Sayfa 472

Dünya Sağlık Örgütü: COVID-19’dan daha ölümcül kıyamet günü varyantına hazırlıklı olmalıyız

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yeni bir halk sağlığı krizi tehdidinin yolda olduğunu ve buna karşı şimdiden hazırlıklı olunması gerektiğini bildiriyor.

İsviçre‘nin Cenevre kentinde düzenlenen Dünya Sağlık Asamblesi forumunda konuşan DSÖ Başkanı Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Yeni hastalık ve ölüm dalgalarına neden olan başka bir varyantın ortaya çıkma tehdidi devam ediyor” diyor.

Yeni varyantın COVID-19’dan çok daha ölümcül olabileceği konusunda uyaran Ghebreyesus, “Bu kutuyu böyle yoldan aşağı tekmeleyemeyiz. Meseleyi erteleyemeyiz. Bir sonraki salgın kapıyı çaldığında kararlı ve toplu bir şekilde yanıt vermeye hazır olmalıyız” ifadelerini kullanıyor.

‣ Bitti derken: COVID-19’un daha bulaşıcı Arcturus varyantı duyuruldu

Dünya Sağlık Örgütü

‘Kıyamet günü varyantı ortaya çıkabilir’

Euronews‘ün aktardığına göre, Ghebreyesus daha da ölümcül potansiyele sahip başka bir patojenin ortaya çıkma tehdidinin oldukça yüksek olduğunu vurguluyor.

DSÖ 2018’de, halk sağlığı için en büyük riski oluşturan dokuz öncelikli hastalık listesi belirlemişti. Korona türü virüsler tedavi eksikliği veya bir pandemiye neden olma yetenekleri nedeniyle en riskli tür olarak kabul ediliyor.

Ghebreyesus, koronavirüs pandemisinin en karanlık günlerinin tarihe geçmesine rağmen, dünyayı başlı başına değiştirme gücüne sahip bir “kıyamet günü varyantı“nın hala ortaya çıkabileceğini belirtti ve en tehlikeli patojenleri tespit etmek ve izlemek için yeni bir küresel plan ortaya koyulması gerektiğinin altını çiziyor.

‣ DSÖ: Covid-19 vakalarının çoğunu Omicron’un alt varyantı BA.2 oluşturuyor
‣ BM: Çevre kirliliği Covid-19’dan daha çok ölüme neden oluyor

Erdoğan’ın iki gün önce açılışını yaptığı hastaneyi su bastı: Hatay bir kez daha iktidarın kurbanı oldu

İktidarın iki gün önce açılışını gerçekleştirdiği Hatay’daki Defne Devlet Hastanesi’ni dün (23 Mayıs) su bastı. Sağanak yağışın ardından tavandan su akarken temizlik görevlileri hastaneyi kaplayan suyu temizledi.

BirGün‘den İlayda Kaya‘nın aktardığına göre; SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Feray Aytekin Aydoğan, hastaneye gittiği sırada hastaneyi sular altında gördüğünü söyledi.

Aydoğan, “Hatay halkı bir kez daha, her şeyi rant için hayata geçiren siyasi iktidarın seçime sayılı günler kala yaratmaya çalıştığı algının kurbanı oldu” dedi.

‘İnsan sağlığı riske atılıyor’

Hatay Tabip Odası Başkanı Sevdar Yılmaz da hastanedeki inşaatın devam ettiğini kaydederek “Hastane test edilmeden açıldı. İnsan sağlığı riske atılıyor” ifadelerini kullandı.

‘Sağlığa erişim ciddi bir sorun’

Feray Aytekin Aydoğan, Hatay’daki en temel sorunlardan birinin sağlık sistemi olduğunu belirtti ve şunları söyledi:

“Sağlığa erişim ciddi bir sorun. Özellikle Antakya, Defne, Samandağ’da kent merkezlerinde yaşanan yıkım çok ağır olduğu için nüfusun büyük çoğunluğu köylerde yaşıyor. Aile sağlığı merkezlerinin köy köy mahalle mahalle yaygınlaştırılmasına yaygın bir şekilde sağlık kurumlarına ihtiyaç var” dedi.

Depremin üstünden 3,5 ay süre geçmesine karşın gerekli adımların atılmadığını söyleyen Aydoğan “Bu gerçeklik, ihtiyaç çok açıkken ve depremin yaşandığı ilk günden bugüne üç ayı aşkın bir zaman geçmişken ulaşılabilir bir sağlık hizmeti planlaması hayata geçirilmedi. Hatay’da dün yaklaşık bir saat süren sağanak yağmurda hastanenin açılışıyla birlikte yağan ilk yağmurda Defne Devlet Hastanesi’ni su bastı. 21 yıllık iktidarın esas aldığı temel hat algı oluşturmak ve rant politikalarıydı. Siyasi iktidarın görkemli törenle açtığı Defne Devlet Hastanesi’nde bir yaz yağmurunda dahi yaşanılan siyasi bekalarını daha fazla rant üzerine yaratmaya çalıştıkları algının ilk günden itibaren çöküşüydü” ifadelerini kullandı.

‘Ya halk, emekçiler kazanacak ya beşli çeteler kazanacak’

Aydoğan, iktidarın ranta yönelik politikalarına tepki göstererek “İlk depremde yıkılan, yağmurda su basan hastanelerin, yolların, köprülerin ülkesini yarattılar. Hatay halkı bir kez daha her şeyi rant için hayata geçiren siyasi iktidarın seçime sayılı günler kala yaratmaya çalıştığı algının kurbanı oldu. SOL Parti olarak bu seçimin yalnızca bir oy verme meselesi olmadığını bir referandum niteliğinde olduğunu aylardır açıklıyoruz. Ya halk, emekçiler kazanacak ya beşli çeteler kazanacak. Kamusal, halk için sağlık, eğitim, barınma hakkımız için bu felaketler iktidarını göndermenin mücadelesi, bugünümüze ve geleceğimize sahip çıkma mücadelesidir” dedi.

‘Bir taraftan inşaat sürüyor, bir taraftan hastalar girip çıkıyor’

Hatay Tabip Odası Başkanı Sevdar Yılmaz da seçime sayılı günler kala hastanenin açılmasını eleştirdi:

“Açılışından sonra hastaneye giderek başhekimle ve orada çalışanlarla görüştük. Hastanenin yapılıp teslim edilmesinden iki ay önce bitmeyeceği söylenmişti. Poliklinik düzeyinde sadece ayakta hasta kabulü yapılıyor. Yataklı servis, yoğun bakım, acil servis, laboratuvar kısmı ise yok. Röntgen, diğer görüntüleme yöntemleri, ultrason çalışmıyor. Sadece sağlık ocağındaki muayeneler gibi hizmet veriliyor. Oradaki halk, orada çalışan sağlık personeli, hekimler, orada çalışan işçilerin sağlığı da riske atılıyor. Çünkü bir taraftan inşaat sürüyor, bir taraftan hastalar girip çıkıyor. Üstyapısı ve altyapısı tamamen tamamlanmadan, hastane test edilmeden açılması kesinlikle doğru değil. Bugün su bastıysa yarın kanalizasyon da taşabilir. Ama şunu gördük ki; hızlı bir şekilde yapılabiliyormuş bu işler. İsteseler daha önce de yapabilirlermiş. Açılmasının nedeni siyasidir. Seçim öncesinde hızlıca açılması, insan sağlığının riske atılması doğru değil.”

Fransa, emisyonlarını azaltmak için kısa rotalarda uçuşları yasakladı

İklim kriziyle mücadele kapsamında 2030 yılına dek emisyonlarını yüzde 50 oranında azaltmayı hedefleyen Fransa, tüm ulaşım sektörlerinden salınan sera gazlarının yaklaşık yüzde 10’undan sorumlu olan havacılık sektörüne kısıtlamalar getiriyor.

Fransa, trenle iki buçuk saatten daha kısa sürede kat edilebilen kısa rotalarda iç hat uçuşlarını resmen yasakladı.

Euronews‘ün aktardığına göre, havayolları şirketlerinin itiraz ettiği karar karbondioksit emisyonlarını azaltmayı hedefliyor.

Tedbir 2021 tarihli bir iklim yasasına dahil edilmiş ve halihazırda uygulanmaya konmuş olsa da, bazı havayolları Avrupa Komisyonu‘ndan bunun yasal olup olmadığını araştırmasını istemiş, bu nedenle uygulama askıya alınmıştı.

‣ Fransa’da trenle gidilebilecek yerlere iç hat uçuşları kaldırılıyor
‣ ‘Çevre dostu’ uçuşlar emisyon artışının önüne geçemiyor
emisyon
Fotoğraf: AFP

Yasak hangi güzergahları kapsıyor?

Değişiklik, daha çok Paris ile Nantes, Lyon ve Bordeaux gibi bölgesel merkezler arasındaki hava yolculuklarını kapsayacak ve bağlantılı uçuşları etkilemeyecek.

Tren yolculukları için kesişme noktası olan Paris’ten Akdeniz‘deki liman kenti Marsilya‘ya yüksek hızlı trenle üç saatte seyahat ediliyor.

Yasa, bu güzergah üzerindeki tren seferlerinin, normalde hava yoluyla seyahat edecek yolcuların ihtiyaçlarını karşılayacak ve yolcu sayısındaki artışı karşılayabilecek şekilde sık, zamanında ve yeterince bağlantılı olması gerektiğini de belirtiyor.

Bu tür seferleri yapan kişilerin varış noktalarında sekiz saat geçirdikten sonra, aynı gün içinde gidiş ve dönüş tren yolculukları yapabilmesi sağlanacak.

‣ Birleşik Krallık, Avrupa’da özel uçaklardan kaynaklanan hava kirliliğinde ilk sırada
‣ Google havayollarının karbon emisyonunu düşük göstermekle suçlanıyor

emisyon

Haksız rekabet olmayacak

Hükümet, 2020 koronavirüs mali destek paketi karşılığında Air France‘ın plana uyumunu zaten sağlamıştı. Rakiplerin de oluşan boşlukları doldurmaları yasaklanmış oldu.

Avrupa Havayolları Endüstri Grubu (A4E) Geçici Başkanı Laurent Donceel ise AFP‘ye verdiği demeçte hükümetlerinin havayolu emisyonlarına “sembolik yasaklar” getirmek yerine “gerçek ve önemli çözümleri” desteklemesi gerektiğini söyledi.

A4E, 2050 yılına kadar fosil olmayan kaynaklardan jet yakıtına geçiş ve pille veya hidrojenle çalışan uçakların kullanılmasını içeren kendi net sıfır karbon emisyonu stratejisine sahip olduğunu açıkladı.

Yeşiller Partisi milletvekilleri küçük özel uçuşların da tamamen yasaklanması çağrısında bulunurken, Ulaştırma Bakanı Clement Beaune gelecek yıldan itibaren küçük uçak kullanıcıları için daha yüksek bir iklim vergisi uygulanacağını belirtti.

‣ Belçika’dan özel jet ve kısa mesafeli uçuşlara ek vergi
‣ Özel jetlerin iklime etkisi zannedilenden çok daha dramatik
‣ Araştırma: Milyonerler 2050’ye kadar dünyanın karbon bütçesinin üçte ikisini tüketecek

Uruguaylılar yağmur duasında: Başkent tarihi bir kuraklık yaşıyor

Uruguay’ın başkenti Montevideo‘daki vatandaşlar, şehrin ana rezervinde yalnızca on günlük su kalmasına neden olan boyutta bir tarihi kuraklık yaşarken yağmur yağması için dua ediyor.

Güney Amerika‘nın güney bölgesinde kaydedilen düşük yağışlar ve yüksek sıcaklıklar, geçen yıl Uruguay’ın komşusu olan tahıl üreticisi Arjantin’deki mahsulleri etkileyen ve büyük çiftlik kayıplarına neden olan ciddi bir kuraklığı tetikledi.

Fotoğraf: Mariana Greif / Reuters

Yetkililere göre Uruguay’daki mevcut su açığı son 74 yılın en yüksek seviyesinde. Durum, binlerce hanenin arzını etkiliyor ve su kalitesinin düşmesine neden oluyor.

Reuters‘in aktardığına göre; Vanessa Fleitas, çocuğunun Montevideo’daki öğrenciler için içme suyu olmadığından dolayı erkenden kapanan okulunun önünde, “Tek çözüm olarak yağmura bel bağlıyor olmaktan dolayı endişeleniyorum” diyor ve ekliyor:

“Yılın bu zamanı için alışılmadık derecede sıcak.”

Fotoğraf: Mariana Greif / Reuters

Devlete ait su şirketi Obras Sanitarias del Estado‘ya (OSE) göre, Uruguay’ın 3,5 milyonluk nüfusunun yarısından fazlasına hizmet veren Paso Severino rezervuarındaki su seviyeleri, kapasitesinin yaklaşık yüzde 10’una düştü. Bu oran yetkililere göre “tarihin en düşük seviyesinde”.

Son veriler, ülkenin yaklaşık 6,2 milyon metreküp suya sahip olduğunu gösteriyor ki bu, aylık ortalama 60 milyon metreküpün çok altında.

Başkenti beslemek için her gün yaklaşık 650 bin metreküp su gerekiyor.
OSE, son günlerdeki hafif yağışların durumu değiştirmediğini söylüyor. Ancak bu haftanın ilerleyen günlerinde yer yer sağanak yağışlar bekleniyor.

Meteorologlar, su rezervi seviyelerinin biraz yükselmeye başlaması için Haziran ayına kadar günlük 50 milimetre (2 inç) yağmura ihtiyaç olduğunu söylüyor.

Fotoğraf: Mariana Greif / Reuters

Sudaki sodyum ve klorür seviyelerinde artış

Ülkenin ana rezervuarındaki azalan tatlı su rezervleri, kamu su şirketini Nisan ayı sonunda kaynakları River Plate’den gelen suyla karıştırmaya zorladı ve bu da alışılmadık derecede yüksek sodyum ve klorür seviyelerine neden oldu.

Montevideo şehir merkezinde bir esnaf olan Ramon Arteaga, “Müşterilerim musluktan akan suya güvenmiyor” diyor.

Çarşamba günü (24 Mayıs) başkentte yapılması planlanan sokak gösterileriyle de halkın su kıtlığına yönelik öfkesinin arttığı görülüyor.

Fotoğraf: Mariana Greif / Reuters

‘Yanlış su yönetimi, düşük yağış ve yatırım eksikliği…’

OSE’deki işçi sendikası başkanı Federico Kreimerman, düşük yağışa ek olarak kaynakların kötü yönetimi ve devlet yatırımındaki eksiklerin bu su kıtlığında etkili olduğunu söylüyor.

Kreimerman, soya tarımı, çiftçilik ve ormancılıkta kullanılan suyun insan tüketimi için kullanılan suyla da miktar olarak kapıştığını belirtiyor.

Fotoğraf: Google

Cumhurbaşkanlığı ofisinden konuyla ilgili yorum yapılmazken yerel içme suyunun tuzluluğunun azaltılması için yeni bir rezervuar da dahil olmak üzere ek önlemlerin değerlendirildiği bildirildi.

Diyarbakır’dan depremden bu yana yıkılan binalardan 43 bin metreküp moloz çıktı

Diyarbakır’da, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerde bugüne kadar taşınan moloz miktarı ortaya çıktı. Toplam molozun 42 bin 504 metreküp olduğu öğrenildi. Kentte bulunan ağır hasarlı binaların yıkımının ardından enkazdan çıkarılacak molozların da bu alanda toplanacağı belirtildi.

Depremin etkilediği Yenişehir ilçesinde Kurtismailpaşa 2’nci sokaktaki Sözel Apartmanı, Elazığ Bulvarı’ndaki Galeria Sitesi, Bağlar ilçesinde Tesisler Kavşağı‘nda bulunan Serin-2 Apartmanı, 5 Nisan mahallesindeki Yoldaş Apartmanı, Şeyh Şamil mahallesindeki Dündar Apartmanı ve Mevlana Halit mahallesindeki Hisami Apartmanı ve bir boş bina yıkıldı.

‣Doç. Dr. Gündoğdu’nun deprem sonrası moloz sorununu ele aldığı makalesi Science’da 
Aktivistler ekokırıma karşı Hatay’dan tepki gösterdi: Doğaya dökülen molozlara karşı dava açıldı 
‣ Samandağ’da enkaz döküm alanına karşı yaşam nöbeti başladı

Enkaz altında kalan 414 kişi yaşamını yitirdi, 912 kişi de yaralandı. Depremin ardından Galeria Sitesi’nin diğer üç bloku da kontrollü olarak yıkıldı.

DHA‘nın aktardığına göre;  arama kurtarma çalışmalarının ardından başlatılan enkaz kaldırma çalışmalarında çıkarılan molozlar için Yenişehir ilçesi Dokuzçeltik mahallesinde hafriyat alanı oluşturuldu. Yıkılan binalardan kamyonlarla getirilen molozlar, hangi binaya ait olduğunu belirten tabelaların olduğu alanlara döküldü.

Yıkılan Galeria Sitesi’ndeki enkaz kaldırma çalışmalarında sona gelinirken, hukuki sürecin sona erdiği hafriyat alanında ayrıştırma işlemleri de tamamlandı.

Yedi binadan depremden sonra bugüne kadar 3 bin 542 kamyon moloz taşındı. Alandaki molozun 42 bin 504 metreküp olduğu öğrenildi. Kentte bulunan ağır hasarlı binaların yıkımının ardından enkazdan çıkarılacak molozların da bu alanda toplanacağı belirtildi.

Ne olmuştu?

6 Şubat’taki Maraş depremlerinden bu yana ortaya çıkan molozların döküldüğü alanlar vatandaşlar tarafından eleştirilmiş, birçok meslek odası ve STK tarafından eylemler geçekleştirilmiş ve suç duyurularında bulunulmuştu. Ancak bu alanlarda herhangi bir değişiklik söz konusu olmadı. Molozların çevre ve insan sağlığına tehdit oluşturduğu da ortaya koyuldu. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yöneticisi Medet Güney‘in de Hatay’dan aldığı numunelerin incelenmesi sonucunda molozlarda yüzde 90 oranında asbeste rastlanmıştı.

IPCC fazla iyimserdir

James Hansen, Amerikalı bir iklim bilimcidir. 1981-2013 yılları arasında iklim açısından çok önemli verilerin üretildiği NASA Goddard Uzay Araştırmaları Enstitüsü‘nde (GISS) çalışmış ve bu süre boyunca GISS’in İklim Araştırma Bölümünün direktörü olarak görev yapmıştır. 1988 yılında ABD Senatosu’nda yaptığı tanıklık ile kamuoyunun iklim değişikliği sorununa daha fazla dikkatini çekmiş ve iklim değişikliği konusunda bilimsel bir farkındalık yaratmıştır. Bu ve sonrasındaki aktivizm etkinlikleri ile James Hansen, iklim değişikliği konusunda en bilinen bilim insanlarından biridir. Hansen, iklim değişikliğiyle mücadelede kararlı politikaların ve yenilenebilir enerji kaynaklarının önemini vurgulayan bir savunucudur.

GISS’den emekli olmasına rağmen James Hansen, iklim değişikliği üzerine yaptığı araştırmalara ve etkili iletişimine devam etmektedir. Hazırladığı son makalesinde Hansen iklim bilimi açısından otorite kabul edilen Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ni (IPCC) hedef alıyor.

IPCC genelde iklim krizine inanmayanların ve özellikle de fosil yakıt şirketlerinin hedefindedir. Bu problemin kaynağı ise fosil yakıt şirketlerinin IPCC’nin raporlarını fazla kötümser ve insanları alarma sevk eder nitelikte bulmalarıdır. İklim krizi karşıtları karşımızdaki problemin büyüklüğünü oldukça küçülterek ciddi önlemler alınmasını engellemeye çalışır.

IPCC
Uydu görüntüsü: ESA

James Hansen ise IPCC’yi tam ters açıdan, yani aslında olanı çok daha iyimser göstermekten dolayı eleştiriyor. Eleştiriyi anlatmadan önce arkasındaki bilimden kısaca söz etmekte yarar var:

Güneş’ten Dünya’ya yaklaşık olarak 342 W/m2 enerji gelir. Bu enerjinin bir kısmı uzaya geri yansır, bir kısmı da Dünya’nın yüzeyi tarafından emilir. Emilen enerji Dünya’nın yüzeyini ısıtır, Dünya da bu ısıyı tekrar uzaya yayar. Sonuçta Güneş’ten gelen enerji ile Dünya’nın uzaya yaydığı enerji birbirlerine eşit olursa Dünya’nın yüzey sıcaklığı sabit kalır. Bu iklim sisteminin temel enerji dengesidir. Işınımsal zorlama, iklim sisteminin enerji dengesini değiştiren ve iklim üzerinde etkili olan faktörlerin bir ölçüsü, yani gelen enerji ile giden enerji arasındaki farktır. Eğer ışınımsal zorlama pozitif ise, atmosferde ve yeryüzünde daha fazla enerji tutulur ve iklim sistemi ısınır. Negatif ışınımsal zorlama durumunda ise, daha fazla ışınım yansıtılır ve enerji kaybedilir, bu da iklim sisteminin soğumasına yol açar. Atmosferde ve yeryüzünde gerçekleşen doğal ve insan kaynaklı süreçler, Güneş’ten gelen ışınların atmosferde tutulmasına veya yansıtılmasına neden olur. Bu süreçler; atmosferdeki sera gazları, aerosoller, bulutlar ve yüzey özellikleri gibi faktörler tarafından etkilenir.

Işınımsal zorlama, iklim biliminde iklim değişikliğinin anlaşılması ve modellemesi için en önemli bir parametredir. Bu zorlama faktörleri, iklim değişikliği üzerindeki etkilerini değerlendirmek ve iklim modellerini geliştirmek için dikkate alınır. Son yıllarda iklim geleceğini modellemek için kullanılan RCP2.6 veya RCP6.0 gibi değişik senaryolardaki 2.6 ve 6.0 sayıları aslında iklim sisteminin 2100 yılında sahip olmasını beklediğimiz ışınımsal zorlama değerleridir.

Atmosfere saldığımız sera gazları bu ışınımsal zorlama değerinin artmasına, özellikle kömürlü termik santrallerin bacalarından çıkan tozlar da azalmasına neden olur. Son senelerde çevreyi korumak için bacalara takılan filtreler bu tozları azaltarak çevre sağlığına önemli katkıda bulunmuştur ama tozların azalması da ışınımsal zorlamanın ve beraberinde de küresel ısınmanın artmasına neden olur.

Sonuçta bizi ilgilendiren, ışınımsal zorlamadaki artışın Dünya’nın ortalama sıcaklığına nasıl etki edeceğidir. IPCC’nin bu bağlamdaki yaklaşımı ve genel kabulü ışınımsal zorlamadaki her 4 W/m2 artışın sıcaklığı 3℃ artıracağı şeklindedir. Hansen ve arkadaşları bu değerin fazlasıyla iyimser olduğunu ve bu değeri kullanarak IPCC’nin toplumu iklim krizinin varacağı nokta açısından iyimserliğe sürüklediğini anlatıyor. Son 67 milyon yıl boyunca atmosferdeki sera gazlarının neden olduğu ışınımsal zorlama ve küresel ortalama sıcaklıklardaki değişikliklere bakıldığında her 5,75 W/m2 artış sıcaklıkta 7℃ artışa karşılık geliyor. Bundan dolayı da IPCC’nin gelecekteki sıcaklık artışına dair öngörüleri de fazlasıyla iyimser olarak kabul ediliyor. Bu sayılara bakıldığında şu ana kadar Dünya ortalamada 1,2℃ ısınmış olsa da aslında bu ısınmanın 3℃ olması gerektiği anlaşılıyor. Henüz 3℃ ısınmamış olmamızın da sebebi okyanusların daha yavaş tepki veriyor olması olarak gösteriliyor. Yani, biz şu anda sera gazı salımına son versek bile Dünya’nın atmosferi gelecekte en az 3℃ ısınacak. Bu nedenle de acilen sera gazı salımına son vermenin yanında Dünya sisteminin mevcut ışınımsal zorlamaya karşılık vermeden atmosferdeki sera gazı miktarını düşürmeye başlamamız gerekiyor.

Biraz fazla teknik de olsa bu makale önümüzdeki sorunların bizim algıladığımızdan çok daha kötü sonuçlar doğuracağını tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Bize düşen James Hansen ve arkadaşlarının söylediklerini dinleyerek karşımızdaki en iyimser görüntüye değil gerçeklere göre davranmaktır, yoksa çocuklarımızın ve torunlarımızın yaşayacakları Dünya karşımızdakinden çok daha kötü olacaktır.

İklim krizi: Yakında İrlanda’da Akdeniz’dekine benzer bir iklim görülecek

Fransa‘nın başkenti Paris’te 2015 yılında bir araya gelen dünya liderleri BM İklim Zirvesi’nde (COP21) Paris Anlaşması’nı imzalayarak küresel sıcaklık artışının sanayi öncesi seviyelerin 1,5°C üzerinde sınırlanması konusunda anlaştı.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) başta olmak üzere birçok araştırma ekibinin yaptığı çalışmalar, gezegenin 1,5°C’den fazla ısınması durumunda, yiyecek ve su kıtlığı ile aşırı hava olaylarında önemli artışlar olacağını ortaya koyuyor.

Ayrıca 1,5°C eşiğinin aşılmasının, buzulların erimesi, mercan resiflerinin yok olması ve dünya genelinde milyonlarca insanın göç etmesi ile su ve gıda varlıklarına dayalı çatışmaları tetikleyeceği öngörülüyor.

Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) tarafından hazırlanan bir rapor, gezegenin yüzde 66 ihtimalle 2027 yılına kadar 1,5°C hedefini aşacağını ve böylelikle İrlanda’nın ikliminin önemli ölçüde değişeceği sonucuna varıyor.

‘İrlanda’nın altyapısı, Akdeniz iklimine hazır değil’

Newstalk‘un aktardığına göre, College Cork Üniversitesi‘nden Dr. Chris Mays, “Genel olarak, İrlanda’da daha Akdeniz tarzı bir iklime doğru ilerliyoruz” diyor.

Mays, “Akdeniz iklimi için pek de uygun bir yer sayılmaz. Dürüst olmam gerekirse, Akdeniz iklimini Akdeniz’de tutmayı tercih ederdim” diye ekliyor ve uyarıyor:

“İrlanda’dan dinleyenlerin çoğu için bunun kulağa güzel geldiğini biliyorum ama sorun şu ki, altyapı bu tür bir iklim için hazır değil.”

Geçen yıl, İrlanda birçok sıcaklık rekoru kırıldı. Yapılan araştırma, dünyanın rekor düzeydeki en sıcak yılının yüzde 98 ihtimalle 2027’ye kadar yaşanacağını belirtiyor.

İrlanda hükümeti, 2030 yılına dek ülkenin enerjisinin yüzde 80’inin yenilenebilir kaynaklardan üretileceğini ve 2050’ye dek net sıfıra ulaşacağını taahhüt etmişti.

Türkiye’nin çocuklara Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı anlatan ilk kitabı yayında

İklim değişikliği ve ekolojik sorunların üstesinden gelmek, her yaştan insanın mücadeleye dahil olmasını gerektiriyor. Bunun için ise küçük yaşlardan itibaren çocuklara farkındalık ve çevre bilinci kazandırılması, iklime ve çevreye dost nesiller yetiştirilmesi gerekiyor.

Birleşmiş Milletler‘in 2015’te ortaya koyduğu ve 2030 yılına dek dünyada açlık, susuzluk, yoksulluk, eşitsizlik gibi sorunları ortadan kaldırmayı ve iklim krizi için mücadeleyi de içeren Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) tüm ülkeleri bu sorunları çözmek üzere birleşmeye ve mücadeleye çağırıyor.

Günışığı Kitaplığı, küçük yaştan itibaren çocuklara çevre ve iklim konularında bilinç ve farkındalık kazandırılmasına destek olmak adına Türkiye‘de bir ilke imza atarak, SKA Yayıncılar Sözleşmesi‘ni imzalayan ilk yayınevi olma özelliğini taşıyor. Yayınevi, “İklim kriziyle mücadelede bilgiyi çoğaltacak, umudu yüceltecek yeni kitap koleksiyonumuzla da çocukların ve gençlerin yanındayız” diyor.

Yayınevi, bu konuda yaptığı çalışmalara değinerek, şunları söylüyor:

“SKA Yayıncılar Sözleşmesi’ni Türkiye’de imzalayan ilk yayınevi olarak, düzenlediğimiz seminer ve konferanslarla sektörümüzü iklim eylemi konusunda bilgilendiriyor, örnekler yaratıyoruz. Yayınevimizin ve çalışanlarımızın faaliyetlerinden kaynaklanan emisyonu azaltmak amacıyla sera gazı envanteri ve azaltım yol planı çalışmalarını sürdürüyoruz. Bu tarihsel sorumluluğu, yayıncılık sektörüne ve tüm paydaşlarına her vesileyle hatırlatıyor, bize katılmaya davet ediyoruz.”

Ayşe’nin Bulut Projesi

Ayşe’nin Bulut Projesi, Günışığı Kitaplığı’nın Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı anlatan kitaplarının ilki.

Ayşe, tırmanmaya bayıldığı ceviz ağacının kurumaya başladığını görüp, evden su getirmeye koşar. Ancak, yağışsız geçen günler nedeniyle su kesintisi başlatılmıştır. Demek ki, bir yağmur bulutu oluşturmalıdır. Ama nasıl? O sırada tepelerinde beliren minik bir bulut, Ayşe ve kedisi Sarman’ı gökyüzünde bir gezintiye çıkarır. İkisi de, doğadaki su döngüsünden çevre kirliliğine, yenilenebilir enerji kaynaklarından suyun verimli kullanımına ve şehir planlamasına kadar pek çok şey öğrenecektir

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı anlatan kitaplar

“Gülümseten Öyküler” ve “Tombiş Kitaplar” dizilerinin yanı sıra resimli öyküleriyle tanınan sanatçı ve düşünür Behiç Ak, doğayla insanın uyum içinde yaşayacağı bir gelecek için bilimsel bir öykü anlatıyor.

Dünyanın en önemli sorunlarından su krizine dikkat çekerken, bir çocuğun gözünden, kentleşmenin, ormansızlaşmanın, iklim değişikliğinin gezegenimizin su varlıklarına ciddi etkilerini aktarıyor.

Su uzmanı Dr. Akgün İlhan’ın danışmanlığında yenilenen resimli kitap, çocukları ve yetişkinleri, topraktan havaya, gezegenimizin tüm ekosistemi üzerine ortak okumalara ve birlikte öğrenmeye çağırıyor.

SKA Yayıncılar Sözleşmesi nedir?

SKA Yayıncılar Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler’le Uluslararası Yayıncılar Birliği‘nin (IPA) işbirliğiyle hazırlandı, 2015’te kabul edilen 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı, sağlıktan toplumsal cinsiyet eşitliğine, eğitimden inovasyona kadar çeşitli alanları kapsıyor. 17 amaç, dünya genelinde bu konulardaki çabaları harekete geçirmeyi, her türlü yoksulluğu sona erdirmeyi, eşitsizliklerle ve iklim değişikliğiyle mücadele etmeyi ve tüm bunları yaparken kimseyi geride bırakmamayı öngörüyor.

Neden ‘iklim krizi’ amacı?

İklim değişikliğinin etkileri milyonlarca insanı yerinden ediyor, yoksulluğa ve açlığa sürüklüyor. Sağlık ve eğitim gibi en temel hizmetlere erişimlerini engelliyor, eşitsizlikleri artırırken çatışmaları körüklüyor. İklim değişikliğinin yıkıcı etkileriyle mücadele etmek için acil eyleme geçmek, hem hayatları ve geçim kaynaklarını kurtarmak için bir zorunluluk hem de diğer hedefleri gerçeğe dönüştürmenin yegane anahtarı.

Küresel ısınma: Deniz kaplumbağaları yeni yuvalama alanları arıyor

Tehlike altındaki deniz kaplumbağalarının yaşam koşullarını iyileştirmek ve bu konuda duyarlılık yaratmak amacıyla 2000’den bu yana 23 Mayıs, Dünya Kaplumbağa Günü olarak kutlanıyor.

WWF-Türkiye Denizler ve Yaban Hayatı Program Müdürü Ayşe Oruç, küresel ısınma nedeniyle artan deniz suyu sıcaklığının deniz kaplumbağası yuvalama alanlarının genişlemesine neden olduğunu söylüyor.

AA‘dan Biriz Özbakır‘ın aktardığına göre; iklim değişikliğinin deniz kaplumbağaları üzerindeki etkileri hakkında değerlendirmelerde bulunan Oruç, söz konusu etkilerin kısa vadede gözlemlenemediğini, bu nedenle çok uzun süre veri toplanması gerektiğini belirtti.

Yeşil deniz kaplumbağası

‘Su seviyelerinin yükselmesi ve kum sıcaklığının artması deniz kaplumbağalarını etkiliyor’

Deniz kaplumbağalarının yaşam alanı olarak ılıman denizleri tercih ettiğini anlatan Oruç, “Isınmayla birlikte su seviyelerinin yükselmesi ve kum sıcaklığının artması başlı başına deniz kaplumbağalarını etkileyen ana faktörler. Deniz suyu seviyesinin artmasıyla da yuvaların su altında kalma riski ortaya çıkıyor” dedi.

Küresel ısınmaya bağlı deniz suyu sıcaklığındaki artışın, kaplumbağaların yaşam alanlarının Akdeniz’de batıya doğru genişlemesine neden olduğuna dikkati çeken Oruç, şöyle devam etti:

“Deniz suyu sıcaklığı arttıkça yuvalama alanı genişleyebiliyor. Mesela iri başlı deniz kaplumbağası caretta carettalar için en öncelikli yuvalama alanları Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs‘ken deniz suyu sıcaklığının artışıyla birlikte İtalya‘da yuva sayısında artış tespit edildi. Yuvalarda daha batıya doğru bir kayma görülüyor. Bizim Akdeniz kıyılarımızda tanımladığımız yuvalama alanlarımız var. Mesela Ege‘de yuvalama kayıtları çıkıyor, beslenme alanları genişliyor. Çanakkale kıyılarından, Kuzey Ege‘den beslenme ile ilgili veri artışı var.”

Fotoğraf: Flickr

Adana Akyatan‘daki yuvalama kumsalında yeşil deniz kaplumbağaları üzerine çalışmalar yürüttüklerini bildiren Oruç, deniz kaplumbağalarında yavruların cinsiyetinin kum sıcaklığıyla birebir ilişkili olduğu bilgisini paylaştı.

Oruç, “Deniz kaplumbağaları yuvaya yumurta bıraktıkları zaman yuvalara belli bir süre içinde sıcaklık ölçer denilen küçük cihazlar yerleştiriyoruz. Yavrular çıktıktan sonra da bunları toplayıp bir bilgisayar programıyla yuvanın içindeki sıcaklık değişimini izliyoruz. Biz Adana’da, Akyatan deniz kaplumbağası yuvalama kumsalında çalışıyoruz. Bizim son 10 yılda yaptığımız çalışmalar, kum sıcaklığının artmasıyla Akyatan kumsalından daha çok dişi birey ağırlıklı yavruların çıktığını gösteriyor” diye konuştu.

‘Akdeniz’deki yeşil deniz kaplumbağası popülasyonu kritik seviyede’

Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından deniz kaplumbağaları konusunda çalışan uzmanlarla birlikte ortalama 20 yıllık bir süreçte yapılan değerlendirmelerin sonuçlarını paylaşan Oruç, şunları söyledi:

“Caretta caretta türü için 2015 sonunda bir değerlendirme yapıldı. Son 20 yıl popülasyonu değerlendirildi ve yuvalama esas alınarak yapılan ortalama birey çalışmasında bu türle ilgili koruma çalışmalarının pozitif bir etkisi olduğu ve bu nedenle de kırmızı listedeki durumunun ‘tehlike altındaki tür’ statüsünden, ‘hassas tür‘ statüsüne değiştirildiği yazılı olarak paylaşıldı. Bu, dünyada 10 kilit coğrafi bölgede yapılan bir çalışmanın sonucu. Bunlardan biri de Akdeniz. Akdeniz’den de uzun dönem yapılan çalışmaların verisi paylaşıldı ancak bütün sonuçlar çok iyi. Bu, ‘Koruma çalışmalarını bırakalım.’ anlamına gelmiyor. Koruma çalışmalarına devam etmemiz gerekiyor çünkü bunlar yaşam döngüsünde uzun ömürlü canlılar ve uzun dönemde hayatlarıyla ilgili etkileri izleyebiliyoruz. Yeşil deniz kaplumbağası için ‘tehlike altındaki tür’ statüsü hala devam ediyor. Hatta Akdeniz’deki popülasyonu kritik.”

‘Tehditlerin başında iyi planlanmamış yapılaşma geliyor’

Ses ve ışık kirliliği ile denizel ve karasal kirlilik gibi etkilerin de kaplumbağaların popülasyonlarını olumsuz etkilediğine değinen Oruç, “Deniz kaplumbağalarının yaşamını tehdit eden ana faktörlerin başında iyi planlanmamış yapılaşma geliyor. Kıyı alanlarında yaşam alanlarının kaybı, yine bu kıyı alanlarında yoğunlaşan sanayi bölgeleri var. Aynı zamanda plastik kirliliği ve onunla birlikte balıkçılık faaliyetleri sırasında hedef dışı, tesadüfi olarak ağlara veya diğer av araç gereçlerine takılmalar da var” değerlendirmesini yaptı.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) kapsamında hazırlanan ve kaplumbağaların plastik kirliliğinden nasıl etkilendiğini gösteren rapora atıfta bulunan Oruç, özellikle caretta carettaların yaklaşık yüzde 35 oranında plastikten etkilendiğini gösteren bir veriye sahip olduklarını kaydetti.

Deniz kaplumbağalarının iklim değişikliğinin etkileri karşısında popülasyonlarındaki sağlıklı dağılımının sürdürülebilmesi için dünyada bazı uygulamaların hayata geçirildiğini ifade eden Oruç, kumsallardaki ekosistemin dengesini bozmadan bitkilendirme yoluyla gölgelikler oluşturulmasına ilişkin deneme çalışmaları yürütüldüğünü aktardı.

Kaplumbağaların deniz ekosistemine katkısı

Besin piramidindeki tüm canlılar gibi deniz kaplumbağalarının da deniz ekosistemine önemli katkıları olduğunu işaret eden Oruç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yeşil deniz kaplumbağası deniz bitkileriyle besleniyor. Onu bir çeşit çim biçme makinesi gibi düşünebiliriz. Deniz bitkilerinin daha sağlıklı büyümesini sağlayabiliyor. Tabii bunu dengeli bir beslenme ve dağılımda söyleyebiliyoruz. Ayrıca mesela bizim kıyılarımızda yuva yapmayan ama Akdeniz’den geçiş yapan deri sırtlı deniz kaplumbağası, deniz analarıyla besleniyor. Özellikle yakıcı dediğimiz ve insan sağlığı için zararlı gördüğümüz bazı deniz anası türlerini yiyor. Caretta caretta türü, deniz kabuklularıyla besleniyor ve oradaki dengeyi sağlıyor.”

Deri sırtlı deniz kaplumbağası – Fotoğraf: Jason Isley

Deniz kaplumbağalarının korunması konusunda herkesin yapabileceği şeyler olduğunu vurgulayan Oruç, özellikle Akdeniz kıyılarında tatil yapanların kumsalda şezlong ve şemsiyelerini yerleştirirken yuvalama alanlarının içinde olmadıklarına dikkat etmeleri ve kumsalda evcil hayvanlarını başıboş bırakmamaları uyarısı yaptı.

WWF-Türkiye’nin deniz kaplumbağalarının korunması için yaptığı çalışmalardan bahseden Oruç, sözlerini şöyle tamamladı:

“Türkiye’de deniz kaplumbağalarının korunması için yapılan mevzuat çalışmalarına teknik katkı vermek üzere çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ürettiğimiz veriyi ilgili kamu kurumlarıyla paylaşıyoruz ve koruma için oluşturulan mevzuata böylece katkı vermiş oluyoruz. Aynı zamanda farkındalık oluşturma çalışmalarına önem veriyoruz. Bir türü ve yaşam alanını ne kadar iyi tanırsak koruma faaliyetlerimizi o derece genişletebiliyoruz.”

[Seçim Günlüğü] Kılıçdaroğlu sandığa çağırdı: Cehennemin kapılarını kimin kapayacağı da artık netleşmiştir

Millet İttifakı‘nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, 28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı seçimlerine yalnızca bir hafta kala Cumhur İttifakı‘nın cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan‘ı destekleyeceğini duyuran ATA İttifakı‘nın 14 Mayıs 2023 seçimindeki adayı Sinan Oğan‘a işaret ederek “Cehennemin kapılarını kimin kapayacağı da artık netleşmiştir” dedi.

Vatandaşı sandığa çağıran Kılıçdaroğlu “Seçim sıfırdan başlamıştır” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu şunları kaydetti:

“İkinci turda kimseyi manipüle edemeyecekler. Tüm maskeler düştü, her şey gün gibi ortada. Gençler, kendilerini sahte muhalifle manipüle eden Erdoğan’ın hesabını kesecek. Cehennemin kapılarını kimin kapayacağı da artık netleşmiştir. Seçim sıfırdan başlamıştır. Haydi Sandığa!”

Ayrıca Erdoğan’ın TRT Haber‘de katıldığı programda dile getirdiği “Kılıçdaroğlu’nun Kandil’dekilerle video çekimleri var. Haydi, haydi türü. Ama montaj, ama şu, ama bu… PKK’lılar videolarla bunlara destek verdiler” ifadelerine yönelik olarak Kılıçdaroğlu “Montajcı sahtekar” dedi. Kılıçdaroğlu şunları aktardı:

“Ben iftiraya uğramaktan yoruldum, bu bana iftira atmaktan yorulmadı. Sen kimin temiz olduğunu, kimin kirli olduğunu herkese göster ya Rabbi. Amin!”

‣[Seçim Günlüğü] Sinan Oğan, Erdoğan’ı destekleyeceğini duyurdu