Ana Sayfa Blog Sayfa 289

AB’nin yenilenebilir enerji için kurduğu ‘Hidrojen Bankası’ ilk ihaleye çıktı

Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği‘nin (AB) enerji karışımında yenilenebilir hidrojenin artışını desteklemek amacıyla kurduğu “Hidrojen Bankası”nın açılışını yaptı. Komisyondan yapılan açıklamada ilk ihalenin de yapıldığı duyuruldu.

Açıklamada, bankanın, AB’nin emisyon ticareti gelirlerinden sağlanan 800 milyon avroluk kaynağı, yenilenebilir hidrojen üreticilerini desteklemeye yönelteceği belirtildi.

Buna göre, yenilenebilir hidrojen üreticileri, üretilecek hidrojenin kilogramı başına sabit prim şeklinde destek almak için teklif sunabilecek. Bu prim ile üretim fiyatı ile tüketicilerin ödemeye hazır olduğu fiyat arasındaki boşluğun doldurulması hedefleniyor.

Açıklamada, Hidrojen Bankası’nın amacı; yenilenebilir hidrojen için pazar oluşturmayı, üretim kapasitesine yönelik yatırımları teşvik etmeyi ve üretimi artırmak olarak tanımlandı. Yenilenebilir hidrojenin Avrupa’nın gelecekteki enerji karışımında özellikle de ağır sanayi ve ulaşımda önemli bir role sahip olacağı da kaydedildi.

Namibya’da yeşil hidrojen projesi başlatılıyor
Türkiye’nin ilk ‘yeşil hidrojen’ tesisini kamu-özel sektör girişimi kuracak
Japonya’da hidrojenle çalışan, karbon salmayan ilk tren martta test sürüşlerine başlıyor
Hollanda’da hidrojenle çalışacak uçak ticari uçuşlara 2028’de başlayacak
Biden’ın ‘dev hidrojen yatırımı’ iklime gerçekten yardımcı olabilir mi?
Bilim insanlarından yeşil hidrojende olası sızıntı riski uyarısı: Veri eksik, yeterli araştırma yok

Projenin, AB’nin 2050 yılına kadar emisyon azaltma hedeflerine ulaşabilmesi için karbondan arındırılmasında önemli bir rol oynaması bekleniyor.

Komisyon İdari Başkan Yardımcısı Maroš Šefčovič, geçen pazartesi günü, bir röportajda şunları söylemişti:  “Bu yeni teknolojilerin kullanımı söz konusu olduğunda küresel lider olduğumuzu açıkça göstermek istiyoruz. Ve, fosil yakıtları gerçekten yeşil hidrojenle değiştirebileceğimizi, çok düşük karbon ayak izine sahip veya hiç karbon ayak izi olmayan çelik üretebileceğimizi ve aslında yeşil hidrojenle görsel olarak güç sağlayan arabalara, otobüslere, trenlere, hatta uçaklara ve gemilere sahip olabileceğimizi… ”

2030’a kadar 10 milyon ton üretim hedefi

Komisyon açıklamasında, AB’nin 2030 yılına kadar üye ülkelerde 10 milyon ton hidrojen üretmeyi hedeflediği anımsatıldı;  başlatılan ihale sürecinde alınan tekliflerin en düşükten en yüksek fiyata doğru sıralanacağı ve ihale bütçesi bitene kadar destekleneceği bildirildi.

Teklifler, 8 Şubat 2024’e kadar alınacak. Belirlenecek projeler, 10 yıla kadar hidrojen satışlarından elde edecekleri gelirlere ek olarak sübvanse edilecek.  Ayrıca bu süre içinde 10 milyon ton hidrojen de ithal edilecek.

Hidrojen, 2022’de bloğun enerji tüketiminin yüzde 2’sinden azını oluşturuyordu ve öncelikle plastik ve gübre gibi kimyasal ürünlerin üretiminde kullanılıyordu.

Brüksel‘de pazartesi günü başlayan Hidrojen Haftası‘nda Euronews‘e konuşan Hydrogen Europe CEO’su Jorgo Chatzimarkakis, şunları söyledi:  “Avrupa’nın şu ana kadar karşı karşıya kaldığı enerji krizi, özellikle de Rusya‘nın Ukrayna‘yı işgal etmesi nedeniyle, ne kadar bağımlı olduğumuzu gösterdi. Hidrojen Avrupa’da, özellikle de çok rüzgar ve güneş enerjisi olan ülkelerde üretilebiliyor. İspanya, İrlanda veya Danimarka hidrojen üretimi için mükemmel ülkelerdir. Ama dürüst olmak gerekirse hidrojeni de ithal etmemiz gerekiyor ve bu yüzden burada Güney Afrika‘yı, Brezilya‘yı ve Suudi Arabistan‘ı ağırlamaktan çok mutluyuz.”

Altyapı ve yatırım konusunda halen yapılması gereken çalışmalar bulunuyor. Ancak bazı projeler halihazırda devam ediyor. Almanya, diğerlerinin yanı sıra, Birleşik Krallık‘tan Kuzey Denizi altından 400 mil uzunluğunda bir hidrojen boru hattının inşasını düşünmesini istedi ve İspanya ile Fransa arasında yeşil hidrojeni taşıyacak bir su altı boru hattı hazırlanıyor.

 

Gazze’de geçici ateşkes ve rehine takası bugün başladı: Yardım tırları giriyor

İsrail ve Hamas arasında varılan dört günlük geçici ateşkes ve esir takası anlaşması bu sabah itibarıyla yürürlüğe girdi. Bugün 08.00 itibarıyla başlayan uzlaşıya göre, Gazze’ye saldırılar geçici olarak durdurulacak, esir takası ve insani yardıma imkan sağlanacak.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada ise bunun “insani bir ara” olduğu ve savaşın bitmediği ifade edildi.

Anlaşma kapsamında İsrail  cezaevlerinden salıverilmesi beklenen Filistinli tutuklu kadın ve erkek çocuk için gerekli süreç başlatıldı.

Reuters‘a konuşan Filistinli yetkili Quadura Fares de Hamas’ın elindeki 13 rehineyi serbest bırakması karşılığında tutuklu 24 kadın ve 15 çocuğun İsrail tarafından serbest bırakılacağını bildirdi. Fares, tamamı Batı Şeria veya Kudüs’te tutulan kadın ve çocukların bugün yerel saatle 16.00’da (TSİ 17.00) İsrail’in Ofer askeri hapishanesinden Uluslararası Kızılhaç Komitesi’ne teslim edileceğini bildirdi.

Bu kişilerin Batı Şeria’daki Beytullah kontrol noktasından serbest bırakılacağı bildirildi.

Hamas’ın da 13 rehineyi aynı saatte salıvermesi bekleniyor.  Buna göre, Gazze’de tutulan ve bugün TSİ 17.00’de serbest bırakılması beklenen 13 kişinin Refah Sınır Kapısı üzerinden Mısır‘a geçmesi bekleniyor.

Anlaşma için arabulucu olan Katar’ın Dışişleri Bakanlığı’nın açıkladığı mutabakat planına göre,çatışmaları durmasının arrdından Refah Sınır Kapısı’ndan insani yardımların ve yakıtın Gazze Şeridi’ne nakliyesi de başladı. Buna göre, Gazze’nin her bölgesine günde 200 kamyon yardım ve tıbbi malzeme taşınacak. Günde dört yakıt tankeri de Gazze’ye girecek. Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, esas hedeflerinin kalıcı ateşkes sağlanması olduğunu belirtti.

İnsani ara Gazze’nin hem kuzeyini hem güneyini kapsayacak. Öte yandan İsrail ordusu güneyden kuzeye geçişe izin vermiyor.  İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin güneyinden kuzeyine dönmeye çalışan Filistinlilere ateş açması sonucu da çok sayıda kişi yaralandı

Dublin karıştı: Çocukların yaralandığı saldırıdan sonra protestolar şiddet olaylarına dönüştü

İrlanda’nın başkenti Dublin’de bir bıçaklı saldırıda üçü çocuk, beş kişinin yaralanmasının ardından düzenlenen gösterilerde araçlar ateşe verildi, mağazalar yağmalandı.

Kent merkezindeki Parnell Meydanı’nda bir okulun önünde yerel saatle 13:40 dolaylarında, kent düzenlenen saldırıda beş yaşındaki bir kız çocuğu ve 30’lu yaşlarındaki bir kadın ağır yaralandı. Polis, soruşturmalarda 40’lı yaşlarındaki ağır yaralı bir erkeğin üzerinde durduklarını açıkladı. Polis zanlının milliyeti konusunda bilgi vermedi ancak BBC’ye konuşan kaynaklar şüphelinin, İrlanda vatandaşı olduğunu ve ülkede 20 yıldır yaşadığını söyledi.

Polis, saldırıyla ilgili olarak başka herhangi bir kişinin aranmadığını da ekledi.

göstericiler

Kent merkezinde olay yerinin yakınlarındaki bazı caddelerde yoğunlaşan protestolarda bazı araçlar, bir tramvay ve bir otobüs ateşe verildi. Bir mağaza yağmalanırken, diğer mağazaların vitrin camları kırıldı. Kalabalığın artması üzerine çevik kuvvet güçleri olay bölgesinde konuşlandırıldı.

The Guardian‘ın aktardığına göre de göstericiler ile çevik kuvvet arasında da arbedeler yaşandı. Göstericilerden bazılarının polise doğru işaret fişeği ateşlediği, bazılarının da arbedede çevredeki bar ve restoranlardan buldukları sandalyeleri kullandığı görüldü.

Gece saatlerinde İrlanda parlamento binasının etrafında bir polis kordonu oluşturulduğu ve alışveriş caddesi Grafton’da güvenlik önlemleri artırıldı. Polisin sosyal medya hesabından paylaşılan videoda üst düzey bir yetkili, saldırıya uğrayan ve darp edilen polis memurları olduğunu söyledi.

İrlanda Adalet Bakanı Helen McEntee, olayların “kabul edilemez” olduğunu söyledi ve “mide bulandırıcı bir trajedinin sokakları dağıtmak için kullanılmaması gerektiğini” ifade etti.

İrlanda Polis Teşkilatı‘nın yöneticisi Drew Harris ise, saldırının ardından yaşanan olaylardan “aşırı sağ ideolojiyle hareket eden delirmiş, holigan bir kesimi” sorumlu tuttu.

olay yeri

 

İrlanda Başbakanı Leo Varadkar, olaydan şoke olduğunu ve “ayrıntıların hala belirlenmeye çalışıldığını” bildirdi. Polis şefi de  halka “sorumlu davranma, dezenformasyonu ve sosyal medyada dolaşan dedikoduları dinlememe” çağrısı yaptı.

Şef Harris “Ne yaşandığını biliyoruz ama neden yaşandığı hala belirsiz” dedi.

Daha önce düzenlenen basın toplantısında da üst düzey polis yetkilisi Liam Geraghty ise beş yaşındaki kız çocuğunun hastanede tedavi gördüğünü, altı yaşındaki bir diğer kız çocuğu ve beş yaşındaki bir erkek çocuğunun yaralarının daha hafif olduğu bilgisini verdi.

Geraghty soruşturmanın ilk aşamalarında olmalarına rağmen, polisin olayın “terör bağlantılı bir eylem” olmadığı konusunda emin olduğunu ve “münferit bir saldırı” gibi göründüğünü kaydetti.

‘Brezilya’da ormansızlaşma en geç iki yılda tarihi seviyelere düşebilir’

Brezilya’nın Çevre Koruma Ajansı Başkanı Rodrigo Agostinho, ülkenin solcu Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva yönetiminde çevre koruma çalışmalarını artırması nedeniyle Brezilya’nın bir ila iki yıl içinde ormansızlaşmada tarihi düşük seviyelere ulaşabileceğini söyledi.

Reuters’dan Jake Spring’in aktardığına göre; Lula’nın 1 Ocak’ta çevreyi koruma uygulamalarını oldukça kötü bir noktaya getiren ve ormansızlaşmanın son 15 yılın en yüksek seviyesine çıkmasına neden olan aşırı sağcı Jair Bolsonaro‘dan başkanlığı devralmasından bu yana ormansızlaşma azaldı.

Buna göre Temmuz 2023’e kadar geçen 12 aylık sürede, Brezilya’nın Amazon bölgesindeki tahribat 9001 kilometrekareye kadar düştü. Bu, Bolsonaro’nun göreve gelmeden önceki yıldan, 2018’den, bu yana görülen en düşük seviye.

Ancak yine de bu alan, 2012’de kaydedilen 4571 kilometrekarelik seviyenin -Amazon’daki ormansızlaşma için tüm zamanların en düşük seviyesinin- neredeyse iki katı.

Brezilya’da seçimleri Lula kazandı
‣ Işık Latin Amerika’dan yükseliyor

‣ Yasa dışı altın madencileri Amazonlar’daki yerli halka otomatik silahlarla saldırdı
Brezilya Amazonları’nda ormansızlaşma nisan ayında da rekor kırdı
‣ Brezilya’da binlerce kişi Amazon’u madenciliğe açan yasa tasarısını protesto etti

‘Sıfır ormansızlaşma yönünde çalışacağız’

Ülkenin birincil federal çevre çalışmaları uygulama kurumu olan Ibama‘nın başkanı Rodrigo Agostinho, dün (23 Kasım) gazetecilere yaptığı açıklamada, hükümetin ormansızlaşmayı daha da azaltmak için sıkı bir şekilde çalışmaya devam edeceğini söyledi.

Agostinho, “Kim bilir, bir ya da iki yıl içinde 2012’deki rakamlara ulaşabiliriz ve sıfır ormansızlaşma yönünde çalışacağız” dedi.

Lula da bu hedefe uygun olacak şekilde 2030’a kadar ormansızlaşmayı tamamen sona erdirme sözü vermişti.

Brezilyalı yetkililer Birleşmiş Milletler COP28 iklim zirvesi öncesinde yaptıkları açıklamada, Başkan’ın uluslararası itibarını Brezilya’nın çevreci kimliğini yeniden kazanmasına bağladığını ve bu ayın sonunda Dubai’de yapılacak zirveye ülkenin taahhütlerinde ilerleme kaydettiği mesajıyla katılacağını söyledi.

Agostinho, “Ormansızlaşma oranındaki bu azalma, COP28’e başımız dik bir şekilde gideceğimiz anlamına geliyor” dedi.

AKOM’dan uyarı: Hafta sonu İstanbul’da sıcaklık 10 derece düşecek, fırtına var

Sonrasında ise 8-10 derecelik ani sıcaklık düşmesi ile birlikte kuvvetli sağanak yağmur geçişleri yaşanması bekleniyor. Yağışların şehrin yüksek kesimlerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde görülebileceği tahmin ediliyor.

İBB ekipleri, kuvvetli yağış ve fırtına nedeni ile yaşanabilecek olumsuzluklara karşı hazırda bekletilirken, İstanbullulara da yaşanabilecek aksaklıklara karşı tedbirli olmaları gerektiği hatırlatıldı.

Peru, 50 yılda buzulların yarısından fazlasını kaybetti

Yeni hükümet envanterine göre Peru, iklim değişikliği nedeniyle son 50 yılda tropikal buzullarının yüzde 56’sını kaybetti.

Ulusal Buzul ve Dağ Ekosistemleri Enstitüsü’nden (Inaigem), bilim insanları, ülkenin dünyadaki tropik buzulların yüzde 68’ini barındırdığını ve artan sıcaklıkların eriyip taşarak su baskını riski taşıyan yeni dağ lagünlerinin oluşmasına yol açtığını söyledi.

Rapor için, 2020 yılına kadar uydu görüntülerini kullanıldı. 1962’de 2 bin 399 kilometrekarelik buz ve karla karşılaştırıldığında, 2020’de 2 bin 084 buzulun bin 50 kilometre kareye (405 mil kare) indiği tespit edildi.

Himalayalar’daki buzul erimesi son 40 yılda 10 kat hızlandı
İsviçre’deki buzulların hacmi, son iki yılda yüzde 10 azaldı
İklim krizi: Endonezya’daki ‘Sonsuzluk Buzulları’ yok olabilir
İklim krizi: İspanya’nın en büyük buzulu Aneto gelecek 10 içinde yok olabilir

Reuters‘e konuşan enstitü müdürü Beatriz Fuentealba, birçok buzulun kaybolduğu Ancash bölgesinde, 2016’dan 2020’ye kadar, dört yıl içinde yüksek dağ buzullarının neredeyse yüzde 6’sını kaybettiklerini söyledi.

Envantere göre, son dört yılda 164 lagün oluşmuş veya oluşma aşamasında olup buzul lagünlerinin sayısı yaklaşık bin 81 kilometrekareyi kaplayan 8 bin 466’ya ulaştı.

En büyük etkiye neden olan faktör ise, ortalama küresel sıcaklığın artması ve buzulların hızla geri çekilmesine neden olması.

Çevre Bakanı Albina Ruiz, buzulların çekilmesinin doğal dağ ekosistemini etkilediğine dikkat çekerek, “Bu, su rezervlerimizin yarısından fazlasını kaybettiğimiz anlamına geliyor. Daha az kirlilik, daha fazla yeşil alan ve her şeyden önce dağın bize hayat sağladığını kabul ederek, buzulların yıllar içinde kaybolmasını engelleyemesek de kaybolma hızlarını azaltabiliriz” diye konuştu.

Inaigem’den buzul bilimci Mayra Mejía ise ülkede buzulların neredeyse yok olduğu bazı dağ sıralarının bulunduğunu belirterek, 1962’den bu yana buzul yüzeyinin yüzde 99’unu kaybeden Chila’ya dikkat çekti. Bu dağ silsilesindeki buzullar çok önemli çünkü dünyanın en uzun ve en güçlü nehir olan Amazon Nehri’ni doğuran ilk sular bu buzuldan iniyor.

Etiyopya’da kuraklık: En az 50 kişi ve binlerce hayvan açlıktan öldü

Etiyopya‘nın kuzey Tigray ve Amhara bölgelerinde kuraklık ve yardımların dondurulması nedeniyle 50’den fazla kişinin öldüğü açıklandı. Binlerce hayvan da yeterli gıdaya ulaşamadığı için can verdi.

Birleşmiş Milletler’e (BM) göre, Afrika Boynuzu 2019’dan bu yana sadece beş yağışlı sezon yaşadı.

ABD ve BM, insani krizi daha da kötüleştiren yolsuzluk ve hırsızlık iddialarının ardından bu yılın başlarında yardımları askıya almıştı. Tigray, bir yıl önce sona eren iki yıllık iç savaşın ardından toparlanmaya çalışırken, Amhara’da da bir çatışma patlak vermişti.

Tigray’deki savaş sırasında bölgeye insani yardım bağlantısının kesilmesiyle hayatını kaybedenlerin tam sayısı bilinmiyor. Savaş sırasında açlığın yanı sıra tıbbi malzeme eksikliği nedeniyle de yaklaşık 500.000 kişinin ölmüş olabileceği tahmin ediliyor.

Çatışmalar, Etiyopya hükümeti ile Tigray Halk Kurtuluş Cephesi’nin (TPLF) Afrika Birliği‘nin (AU) aracılık ettiği bir barış anlaşmasını imzalamasının ardından sona erse de insani yardımların yetkililerin yolsuzlukları yüzünden ihtiyaç duyanlara ulaştırılmaması sorun yaratıyordu; ancak ABD, gıda malzemelerinin en çok ihtiyaç duyanlara ulaşmasını sağlamak için yapılan önemli reformların ardından geniş çaplı gıda dağıtımlarının aralık ayında yeniden başlayacağını söyledi.

Yerel yetkililer, gıda kıtlığı nedeniyle Tigray’in Yechila kasabasında yaklaşık 46, komşu Amhara bölgesi Wag Hemra‘da ise en az altı kişinin; şiddetli kuraklığa bağlı olarak da dört binden fazla büyükbaş hayvanın  öldüğünü söyledi.

Kuzey’de kuraklık, güney ve doğuda sel

Kuzey Etiyopya kuraklıkla mücadele ederken, ülkenin güney ve doğu bölgeleri ani seller nedeniyle sular altında kaldı.

BM’den X üzerinden yapılan açıklamada, sel nedeniyle 370 binden fazla insanın evlerini terk ettiği belirtildi.

AP’ye göre, Doğu Afrika genelinde son haftalarda Etiyopya, Kenya ve Somali‘de şiddetli yağışlar ve ani su baskınları 130 kişinin ölümüne neden oldu. Somali‘nin doğusunda meydana gelen sel ve toprak kaymalarında ise en az 43 kişi hayatını kaybetti.

BM bunları “yüzyılda bir görülen bir olay” olarak tanımladı.

El Nino olgusu Doğu Afrika’yı büyük ölçüde etkiledi. Pasifik Okyanusu‘ndaki sıcak su akıntısından kaynaklanan hava fenomeni, sel, kasırga, kuraklık ve orman yangınlarını da artıyor.

Tüm kuraklıklar veya seller iklim değişikliğinden kaynaklanmıyor ancak atmosferdeki aşırı sıcaklık, yeryüzünden daha fazla nem çekiyor ve kuraklıkları daha da kötüleştiriyor; iklim değişikliğinin neden olduğu ısınan atmosfer ise aşırı yağış olasılığını artırıyor.

Dünya, endüstriyel çağın başlamasından bu yana yaklaşık 1,2 derece ısındı ve dünyanın dört bir yanındaki hükümetler emisyonlarda ciddi kesintiler yapmadığı sürece sıcaklıklar artmaya devam edecek.

 

Akbelen’de şirkete 2041’e kadar verilen maden ruhsatı için istinaf başvurusu

MUĞLA – Akbelen orman alanını da kapsayan altı paftadaki ve Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret Anonim Şirketi lehine düzenlenen ruhsatı işletme izni iptali davasının reddi kararına karşı istinafa başvuru yapıldı.

Milas‘a bağlı İkizköy‘de bulunan Akbelen‘deki N19C3, N19C4, N19D3, N19C1, N19C2 ve N20D4 paftalarının kapsadığı 23 bin 307 hektar alanları için YK Enerji’ye 2021’den 2041’ye kadar verilen IV. grup maden işletme ruhsatı ile işletme izninin iptali için açılan davada Muğla 1. İdare Mahkemesi‘nce 12 Ekim 2023’te ret kararı verilmişti.

Muğla 1. İdare Mahkemesi’nin bu kararının iptali için, 34 yurttaş ve Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğayı Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK) tarafından İzmir Bölge İdare Mahkemesi‘ne dava açıldı.

akbelen, maden ruhsatı
Fotoğraf: @ikizkoydireniyo / X

‘Akbelen’de dinamitler patlatılırken…’

Davanın avukatlarından Arif Ali Cangı, davaya ilişkin açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Akbelen’de dinamitler patlatılırken hiçbir denetim olmadan YK Enerji’nin talebi üzerine ruhsatın uzatılması, ruhsatın kutsal belge olarak kabul edilmesinin, somut örneği. Ekokırım suçuna hazırlık çalışması MAPEG‘in işletme ruhsatı ile izni ilk işlemdir, orman tahsisi ona göre verilir. Nitekim ruhsat süresine uygun olarak orman tahsis süresi de Aralık 2021 ‘de bitiyordu. önce bu işlemle ruhsat süresini uzattılar, ardından gizli gizli orman tahsis izin süresini 2031’ e kadar uzattılar ve 24 Temmuz’da ormana girdiler. İimdi patlayan dinamitleri bu ruhsatın eseri. Ayrıca yurttaşın Ekokırım Yasa Teklifi tam da bu olayla örtüşüyor.”

Akbelen
Fotoğraf: İkizköy Direniyor / X
‣Yurttaşın ekokırım suçu yasa teklifi Meclis’e gidiyor: Doğanın hakları var! 

‘Hukuki dinlenme hakkımız yok sayıldı’

İstinaf başvurusunda hukuka aykırılıklar şu şekilde madde madde aktarıldı:

  • Hukuki dinlenme hakkımız yok sayılmıştır: Davamızda keşif deliline dayanmış olmamıza ve defalarca talepte bulunmamıza rağmen, keşif yapılmadan davanın sonuçlandırılması, en son yürütmeyi durdurma talebi konusunda hiçbir karar verilmeden davanın reddedilmesi hukuki dinlenilme hakkını yok sayılması anlamına gelmektedir.
  • Dava konusu ruhsat sahası zeytinlikler ve tarım alanlarıyla kaplıdır. Bu durum tek başına işlemin iptalini gerektirir: Ruhsat sahası içerisinde yer alan Akbelen Ormanı’nda planlanan maden sahasını çevreleyen ve İkizköy, Karacahisar ve Çamköy mahalleleri sınırları içinde kalan 1354 dönümlük alanda tahmini olarak 35 bin civarında zeytin ağacı bulunmaktadır. Bunun için 23.08.2023 tarihli dilekçemizde Tarım ve Orman Bakanlığı‘nca ‘zeytinlikler hakkında verilmiş izin olup olmadığı, yasanın tanımladığı şekilde 3 kmlik mesafe içindeki yaklaşık 4000 dekarlık alandaki yetişkin zeytinlikler için değerlendirme yapılıp yapılmadığı’ hususlarında bilgi alınması istenmişse de bu önemli tahkikat tamamlanmadan karar verilmiştir.

  • Tarım alanları bakımdan; dava konusu 86541 sicil numaralı ruhsat sahasının tamamı incelendiğinde açık kömür ocağı işletmesinin söz konusu Akbelen Ormanı ile sınırlı olmadığı, devamında İkizköy mahallesine ait tarım arazileri üzerinden, kuzeydeki Çamköy mahallesine doğru ilerleyip daha sonra kuzeybatı istikametinde Karacahisar mahallesi istikametinde tamamı tarım arazileri olan yaklaşık 10 bin dekar alanı kaplamaktadır. Bu tehlikeli gidişin önüne geçilebilmesi için açılan eldeki davada mahallinde bilirkişi incelemesi ve keşif yapılarak dava konusu işlemin zeytinlikler ve tarım alanları bakımından hukuka uygun olup olmadığı denetlenmesi gerekirken, bu konuda hiç bir araştırma yapılmamıştır.
  • Dava konusu işlem, Çevresel Etki Değerlendirmesi yapılmadan madencilik yapılmasını sağlamaktadır: Oysa hiçbir faaliyet çevresel etki değerlendirmesinden muaf tutulamaz.
  • AİHM kararına göre ruhsat alanı içerisinde yapılacak madencilik faaliyeti sonucunda yakıt sağlanan termik santrallerin çalışmaya devam etmesi insan haklarının ihlali sonucunu doğuracaktır.
  • Dava konusu ruhsat alanında yapılması planlanan madencilik faaliyetinin doğuracağı olumsuz sonuçlar ve hukuka aykırılıklar bilirkişi raporu ile açıkça ortaya konulmuştur.

Ne olmuştu?

Limak, IC-İçtaş ortaklığındaki YK Enerji‘nin termik santraline linyit arzı oluşturmak için ağaçları bir bir kesilen Akbelen Ormanı için nöbet tutuluyor.

24 Temmuz’dan bu yana tutulan nöbetin öncesinde ise iki yılı aşkın bir süredir alanda zaten nöbet tutuluyordu. Kesimin ardından sert müdahaleler, gözaltılar, darp ve çeşitli engellemeler yapıldı. Jandarmanın barikat kurduğu ormandaki nöbet alanına kimi zaman hijyen için kullanılan su tankerleri, kimi zaman seyyar tuvaletler alınmadı.

Akbelen Ormanı’ın 740 dönümlük bölümündeki ağaçlar, Limak Holding ve İÇTAŞ ortalığıyla kurulan YK Enerji tarafından işletilen Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerine linyit sağlayacak maden ocağı açmak için kesilmek isteniyor.

Yozgat’ta sulama barajında toplu balık ölümü: Nedeni kuraklık kaynaklı kirli su olabilir

Yozgat‘ta merkeze bağlı Esenli köyündeki Gelingüllü Sulama Barajı‘nın farklı noktalarında ölen çok sayıda balığın kıyıya vurduğu görüldü.

Toplu balık ölümlerini gören vatandaşların ihbarı üzerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği ile İl Tarım ve Orman Müdürlükleri inceleme başlattı.

AA’dan Ömer Ertuğrul’un aktardığına göre; köylülerden Halil Öztürk, gazetecilere, balık ölümlerini duyunca baraj kıyısına geldiğini belirterek, “Bu balıkları topluyorlar. Yenir mi yenmez mi bilinmiyor” dedi.

Ölmek üzere olan balıklardan alan vatandaşlardan Suat İpek de 5-6 kilogram balık topladığını söyledi.

‘Balık ölümlerinin nedeni mevsimsel kuraklıkla ilişkili kirli su olabilir’

Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mahmut Kılıç, balık ölümlerinin mevsimsel kuraklıktan dolayı baraja giren kirli sudan kaynaklanabileceğini belirtti.

Temiz su azalırken özellikle Sorgun ilçesinden gelen kirli su miktarının arttığını ifade eden Kılıç, şunları aktardı:

“Su girişleri üzerinde biyolojik arıtma sistemleri olan tesisler var ama buna rağmen temiz su miktarındaki azalmaya bağlı olarak balık ölümleri olabilir. Su içerisinde ‘saponin’ (kimyasal bileşik) olabilir. Bu maddenin kanserojen bir özelliği yok ama balığı öldürebilir. Bu balığı yiyenlerde insan sağlığı açısından endişe edecek bir durum yok.”

SANKO’nun JES kuyuları projesi iptal edildi: Hukuka uygun değil

MANİSA – SANKO A.Ş’nin Salihli’de açmak istediği 17 jeotermal enerji santrali (JES) kuyusuna açılan davada karar yurttaşın lehine çıktı; proje iptal edildi. Davaya ilişkin açıklamada bulunan dosyanın avukatı Yıldıray Çıvgın, “Bu davanın kazanılması, hem ilçemizin geleceği açısından hem de müvekkillerimizin haklılığını göstermesi açısında oldukça büyük bir hukuki kazanımdır. Umarım bu dava, bir nebze olsun sermaye şirketlerini ilçemizden uzaklaştırır. Şimdi mücadelemizi büyütme zamanı” dedi.

Mahkemenin verdiği kararda şu ifadeler kullanıldı:

  • “Manisa ili, Salihli ilçesi, Yılmaz, Keli, Atatürk, Çavlu, Beşeylül, Hasalan, Süleymaniye ve Pazarköy mahalleleri mevkiinde 17 adet noktada Sanko Enerji San. ve Tic. A.Ş. tarafından yapılması planlanan jeotermal kaynak arama sondaj faaliyeti projesinin; proje tanıtım dosyasının ilgili mevzuatlara göre hazırlanması, tesiste, yönetmeliklerde yer alan zorunlu önlemlerin uygulanması ile toz emisyonu ve gürültü düzeyinin çevre üzerindeki etkilerinin yönetmelik kapsamında kabul edilebilir düzeyde kalacağının öngörülmesi,
  • PTD raporu ve eklerinde açıklanan jeolojik ve hidrojeolojik özelliklerin saha gerçekleriyle uyumlu olması açısından ÇED mevzuatı yönünden uygunsuzluk içermemekte ise de, söz konusu projenin çevresel etkilerinin ve bu etkilerin en aza indirilmesi konularının jeolojik ve hidrojeolojik yönlerden yeterli olmadığı,
  • Sondajlar için yer seçimi, kuyu teçhiz planları, jeotermal akışkanın kimyasal özellikleri, akış testleri ve çevresel etkileri gibi konuların yeterli düzeyde açıklanmadığı,
  • Yüzey ve yeraltı suları ile tarımsal toprakların kirletilme potansiyeli mevcut olduğu,
  • Gediz Havzasının mevcut durumu nedeniyle bu havzada gerçekleştirilecek jeotermal enerji projelerinin çevre dengesini bozabilecek nitelikte olması,
  • PTD raporunda alanda yapılması gerekli jeofizik çalışmalar bulunmadığı,
  • Yapılması planlanan sondaj faaliyetinin kesilecek birimler birimler içindeki sorunlarının belirlenememesinden dolayı,
  • Yeryüzü ve yeraltı suları ile toprak açısından olumsuzluklar oluşturacağı,
  • bitki örtüsüne, canlılar ve tarım sektörüne potansiyel olumsuz etkilerinin olacağı,
  • Mutlak tarım arazisi vasfındaki alanların tarım dışı amaçla kullanılabilmesi için toprak koruma projesinin bulunması gerekli iken proje tanıtım dosyasında bu yönde bir çalışmanın olmadığı hususları göz önünde bulundurulduğunda,
  • Manisa ili, Salihli ilçesi, Yılmaz. Keli, Atatürk, Çavlu, Beşeylül, Hasalan, Süleymaniye ve Pazarköy Mahalleleri mevkiinde Sanko Enerji San. ve Tic. A.Ş. tarafından yapılması planlanan jeotermal kaynak arama sondaj faaliyeti projesi ile ilgili olarak Manisa Valiliği tarafından verilen 23.12.2022 tarih ve E-2022582 karar sayılı ‘Çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir’ kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”

SANKO A.Ş’nin Salihli’de yapmak istediği 17 adet JES kuyusu hakkında daha önce yürütmeyi durdurma kararı verilmişti. 

Ne olmuştu?

SANKO A.Ş. şirketinin Salihli’de açmak istediği 17 adet jeotermal santral (JES) kuyusu için Valilik tarafından verilen ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir’ kararına karşı vatandaşlarca ve Salihli Çevre Derneği’nce iptal davası açılmıştı.

İptal davasında 12 Haziran 2023 tarihinde mahkeme heyeti ve bilirkişilerce keşif yapılmıştı.

ÇED Raporu’nda bulunmayan iki farklı yerde çoktan JES kuyusu çalışması başladığı görülmüştü.

Yapılan keşif sırasında, raporda bulunan iki kuyunun yerinin değiştirildiği, bu yer değişikliğinin ÇED raporunda ve mahkemeye sunulan belgeler arasında bulunmadığı ve ayrıca değişikliğe ilişkin resmi makamlarca herhangi bir ilanın yapılmadığı tespit edilmişti.

Bu iki noktada SANKO şirketi tarafından JES kuyusu çalışmalarının başladığı, kuyuların açıldığı da tespit edilmişti.

Davacı vatandaşların ve Salihli Çevre Derneği’nin avukatı Yıldıray Çıvgın şunları söylemişti:

“Keşfe gittiğimizde, davamıza konu edilen raporda hiçbir şekilde bulunan iki yerde yeni kuyu çalışması yapıldığını öğrendik. Bu iki yeni yer için hiçbir şekilde ilan yapılmadığı gibi mahkeme heyeti de keşiften önce bu yerler hakkında bilgilendirilmemiş. Üstelik ÇED raporuna konu edilen yerlerde kuyu çalışmalarına başlanmamışken, mahkemeye ve vatandaşlara bildirilmeyen yeni iki yerde kuyu çalışmaları çoktan başlamış. Bunun nasıl yapıldığını sorduğumuzda Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden olur alarak yaptıklarını bildirdiler. Bu, kabul edilebilir bir durum değildir. Bu şekilde hem halkın dava açma hakkını fiilen engelledikleri gibi, doğaya zararı bulunan faaliyetlerinin mahkemece denetimini de engellemektedirler. Bu, bölge halkını ve mahkemeyi yok saymaktadır. Bu duruma ilişkin gerekli tüm yasal yollara başvuracağız. Davamızı ve Salihli’nin güzide doğasını korumak için mücadeleye devam edeceğiz.”

SANKO şirketi ve Manisa İl Çevre Müdürlüğü hakkında çevreyi kasten kirletme ve kamu görevini ihmal suçlarından Salihli Cumhuriyet Başsavcılığı‘na suç duyurusu yapılmıştı.