Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Plastik kirliliğini azaltmak mümkün mü?

0
Plastik kirliliği

Artık günümüzde Everest Dağı‘nın zirvesinden okyanusun en derin çukuruna kadar, dünyanın hemen her yerinde plastik kirliliği bulunuyor

Şu anda plastiklerin yüzde 95’inden fazlası, fosil yakıtlar kullanılarak üretiliyor. Sadece 2019 yılında, plastik üretimi kaynaklı karbon ayak izi, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 3,7’sine ulaştı. Bu da aynı yıl havacılığın ürettiğinin yaklaşık iki katı.

Bilindiği gibi üretilen plastiğin yaklaşık yarısı, yalnızca bir kez kullanılan ambalaj malzemelerinden oluşuyor. Sadece 2019 yılında 353 milyon ton plastik atık üretildi ve bu atığın yalnızca yüzde 9’u geri dönüştürülebildi. Aynı yıl plastik atığın, çeşitli atık tesislerinde yüzde 19’u yakıldı; bu da özellikle bu tesislerin bulunduğu bölgelerde hava kalitesinin düşmesine neden oldu. Geri kalan plastik atık, depolama alanlarında bertaraf edildi. Daha da kötüsü yanlış yönetilerek, açık alanda yakıldı ya da çöp veya yasa dışı depolama yoluyla çevreye atıldı. 

Plastiklere olan talep artmaya devam ederken, yıllık üretimin 2060 yılında yaklaşık bin 230 milyon tona ulaşacağı; yani üç kat artacağı tahmin ediliyor.

İnsana giden en kısa yol deniz ürünleri

Bugün okyanuslarda, denizlerde ve göllerde atık plastik miktarı çok büyük boyutlara ulaştı; bu miktar günden güne artmaya da devam ediyor. Bu durum ilk olarak sucul canlılar üzerinde etkilerini gösterdi. Bugün birçok balık, deniz memelisi ve su kuşları gibi su canlısının doğal besinleri ile plastiği ayırt edememeleri sonucu bunları yutarak yaşamlarını yitirdiği biliniliyor. 

Bir başka gelişme ise; ultraviyole radyasyon, rüzgar, deniz dalgaları gibi dış etkilerle plastik atıkların parçalanması sonucu, denizlerde mikro ve nanoplastikler oluşuyor. Genellikle partikül boyu 0.1-5000 µm arasında bulanan plastik parçalarına mikroplastik, 0.1µm> olanlara ise nanoplastik deniliyor. 

DEVA Partisi’nden Tarım Bakanı’na: Topraktaki mikroplastik kirliliğine ilişkin ne yapıyorsunuz?
Araştırma: Mikroplastik yiyen planktonlar, nanoplastik olarak sucul ortama geri veriyor
Kullandığımız tüm şekerlerde mikroplastik çıktı

Başta sucul canlılar olmak üzere, tüm canlıların mikro ve nanoplastikleri doğal besinleri ile aldıkları için sağlıklarını kaybettikleri artık inkar edilemeyecek bir bilimsel gerçek.  Nanoplastikler, mikroplastiklerden farklı olarak tüm insan dokularına ulaşabilmekte. Mikroplastikler insanlara besin zincirine karışarak ve solunum yolu ile olmak üzere iki temel yoldan ulaşıyor. Besin zinciri açısından en önemli yol ise deniz ürünlerinin tüketilmesi… 

Plastik soluyoruz

Deniz ürünleri bugün dünyada ortalama 3 milyar insan tarafından tüketiliyor ve hayvansal protein gereksiniminin yüzde 20’den fazlasını karşılıyor. Küresel gıda tüketimi için önemli bir kaynak olan deniz ürünleri; diğer yandan mikro ve nanoplastiklerin insanlara ulaşması açısından en önemli yol. Hiçbir ülkede de, deniz ürünlerinde etkileri zaman içinde görülen mikroplastiklere karşı bir yasal düzenleme de yok. 

Çeşitli bilimsel çalışmalarda deniz ürünleri dışındaki diğer besin maddelerinde de mikroplastikler olduğu ortaya kondu. Bunların başında içinde mikrofibriller bulunan besin maddeleri; şeker ve bal geliyor. Özellikle ballar için havada bulunan mikroplastiklerin yağmurlar nedeni ile çiçeklere bulaştığı; polenlere karıştığı ve bunların arılar tarafından alınması sonucu ballara ulaştığı düşünülüyor. 

Mikroplastiklerin insanlara solunum yolu ile de ulaşıyor. Yapılan çalışmalar özellikle deniz kenarındaki, kalabalık kentlerde mikroplastiklerin solunum ile alınma riskinin daha büyük olduğunu ortaya koydu. Ayrıca endüstriyel iş ortamları ve hava kalitesine özen gösterilmeyen kapalı alanlar mikroplastiklerin solunum ile alınması açısından riskli bölgeler olarak kabul ediliyor.

Sonuç olarak küresel plastik sorununa bugün acil olarak çözüm aranıyor. Doğrusal bir ekonomiden (al-yap-at ve atıkları doğaya terk et) yerine, ürünlerin yeniden kullanılmak, başka amaçlara uygun hale getirilmek ve geri dönüştürülmek üzere tasarlandığı yeni bir döngüsel ekonomiye geçme; akademik çevrelerde bugün daha ciddi olarak tartışılıyor. Bazı bilim insanları her üretim adımında, çok az atık üretilmesi veya hiç atık üretilmemesi konusunda çalışmalar da yapıyor. 

Plastiği dönüştürebilmek: Al-üret-atık ekonomisinden, malzemelerin geri dönüştürüldüğü, sıkıştırıldığı veya biyolojik olarak parçalandığı bir ekonomiye geçiş…

Ancak doğrusal yapıdan döngüsel yapıya geçiş kolay bir iş değil. Bazı bilim insanları ve mühendisler, mevcut plastiklerin yerini alan, aynı amaçlar için az miktarda ekstra maliyetle üretilen, etkili malzemeler geliştirme üzerinde çalışıyor. Ancak diğer bir konu da, aynı zamanda her adımda üretilen plastik malzemenin geri dönüştürülebilmesini sağlamak. 

Yeni plastik türleri için, maliyet açısından, yeni malzemelerin mevcut plastiklere benzer ölçekte üretilmesi ve pratikte esas olarak aynı teknolojilerin kullanılması gerekiyor. Ayrıca bileşenlerin çevreye sızması veya bırakılması durumunda aylarla ifade edilebilecek kısa zaman aralıklarında tamamen bozunması da hedefleniyor. 

Zehirli lastik tozun okyanusa yolculuğu: En kötü mikroplastik kirliliği olabilir
Plastik kirliliğiyle mücadele anlaşmasının müzakereleri, anlaşmazlıklarla gölgelendi
Rapor: Küresel anlaşma ile plastik kirliliği yüzde 80 oranında azaltabilir

Çalışmalarda pek çok başarıya rağmen, özellikle maliyet konusunda hala büyük zorluklar var. Doğruyu söylemek gerekirse, bilim insanlarının çabalarına endüstri şu ana kadar gerekli desteği vermedi. Çözüm için ifade etmek gerekirse, endüstri-üniversite ortaklıklarını benimsemek ve bunlara yatırım yapmak, plastik kirliliği krizini çözmenin, çevreye ve insanlara verilen zararı azaltmanın en etkili yolu olarak görülüyor. 

Yeni plastik malzemelerin geri dönüştürüldüğü, sıkıştırıldığı veya biyolojik olarak parçalandığı bir ekonomiye geçiş bazı çevrelerce ancak endüstri-üniversite ortaklıkları ile mümkün… Fakat bu gerçekleşmesi oldukça zor ve süre alıcı bir umut. 

Zengin ülkeler ve onların endüstriyel kuruluşları plastik atıklarını yasadışı yollardan fakir ülkelerin üzerine atmayı daha ucuz bir yol olarak görüyor; sanki plastik kirliliği tüm dünyayı tehdit etmiyormuş gibi…

Bugün en gerçekçi çözüm plastik tüketimini kısıtlamak değil mi? Üstelik üretilen plastiğin yaklaşık yarısının yalnızca bir kez kullanılan ambalaj malzemesinden oluştuğu ve yaklaşık üç hafta içinde atığa dönüşüp, doğaya terk edildiği düşünülecek olursa; bu daha gerçekçi bir çözüm değil mi?

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.