Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Mikroplastikler antroposen çağı tanımlama çabalarında ne kadar etkili oluyor?

0
Fotoğraf: Chesapeake Bay Program

İnsanoğlunun Dünya’ya olan etkisinin en üst düzeye çıktığı Sanayi Devrimi‘nden günümüze kadar olan süreç bazı araştırmacılar tarafından Antroposen Çağ (İnsan Çağı) olarak tanımlanıyor. Bilim insanları antroposen çağının başlangıcını, insan nüfusunun ve tüketim alışkanlıklarının aniden hızlanmasını ifade eden Büyük Hızlanma döneminin başladığı 1950’lere dayandırılıyor. Nature dergisinde yayımlanan bir araştırma, yeni bir jeolojik döneme girdiğimizin, yani insanlığın dünyaya olan etkisinin en üst düzeylere çıkmasını ifade eden Antroposen çağına girdiğimizin yeni bir kanıtı olarak gösteriyor. Bu etkinin göl ve denizlerdeki tortularda ve kayalardaki izlerinin milyonlarca yıl sonrasında bile görüleceği ifade ediliyor.

Bilim insanları, çeşitli çalışmalar ile 1900’lü yıllardan bu yana üretilmiş insan yapımı nesnelerin ağırlığını, gezegenimizdeki tüm canlıların ağırlığı (biyokütle) ile karşılaştırdı ve bu karşılaştırmalar insan yapımı ürünlerin ağırlığının her 20 yılda bir, ikiye katlandığını gösterdi. Buna karşılık ise yeryüzündeki canlıların toplam ağırlığı 1900’lerden bu yana; sürekli olarak, ormanların ve doğal ortamların kaybı nedeniyle giderek azalıyor. Sonuç olarak bilim insanları, insan yapımı nesnelerin ağırlığının 2020 yılı sonu itibarıyla dünyadaki tüm canlıların toplam ağırlığını aşmış olduğu hesaplanıyor. Yani yeryüzündeki tüm plastik, tuğla, beton, metal ve diğer insan yapımı nesneler, ilk kez 2020’dan bu yana gezegenimizdeki bitki ve hayvanların ağırlığını aştı; sürekli aşmaya da devam ediyor. Mevcut gidiş aynı şekilde devam ederse 2040 yılında insan yapımı nesnelerin ağırlığı 1,1 teratondan yaklaşık 3 teratona (3 trilyon ton) yükselmiş olacak. Bu ise insanların her yıl 30 gigaton (30 milyar ton) yeni madde ürettiği anlamına geliyor.

Fotoğraf: Lisa Sheehan/Asillo 3D @Debut Art

Antroposen’in başladığı tarih hala tartışılıyor. Antroposen çağına girdiğimizin bir kanıtı olarak en çok kullanılan yöntem, deniz ve göl diplerindeki tortularda ve kayalardaki insan yapımı nesnelerinin izlerinin tespit edilerek tarihlenmesidir. Üstelik bu nesnelerin izlerinin milyonlarca yıl sonrasında bile görüleceği ifade ediliyor. Bugüne kadar mikroplastiklerin varlığı, jeologların insan faaliyetinin bir etki yaratıp yaratmadığını görmek için göllerden ve denizlerden gelen materyalleri analiz ederken baktığı yöntemlerden biriydi. Mikroplastik içeriği de jeolojik çökeltileri tarihlendirmenin bir yolu olarak önerilmişti. Ancak şimdi bu konuda kafalar biraz karışık… Göllerin dibine çöken malzeme katmanlarında mikroplastiklerin varlığı, son araştırmaya göre antroposen’in başlangıcını belirlemenin güvenilmez bir yolu olabilir. Çünkü artık son yıllarda, mikroplastiklerin yapım tarihinden önce oluşmuş, eski çökeltilerin derinliklerine de sızabileceğini gösteren araştırmalar var.

Bu araştırmalardan biri de geçtiğimiz günlerde Science Advances’te yayınlanan bir çalışma… Bu araştırmada, bilim insanları Letonya‘daki üç gölden (Seksu, Pinku ve Usmas) gelen tortularda plastik aramışlar. Araştırma sonucu tortu örneklerinde 14 çeşit plastik buldular. Göllerin üçünde de, en son, en üstteki tortu katmanları en fazla plastik parçacığı içeriyordu. Ancak ekip, daha küçük, daha dar parçacıkların, 1950’lerde plastik üretimi başlamadan çok önce oluşan çok daha eski çökeltilere doğru ilerlediğini de buldu. Örnek vermek gerekirse, biyolojik olarak parçalanabilen plastikler polilaktik asit (PLA) ve polihidroksibutirat (PHB) parçacıkları, 1950 sonrası olan yapım tarihinden çok öncesi oluşmuş; 200 yıldan daha eski tortularda bulundu. Üstelik araştırmacılar, tortu örneklerini tarihlendirmek için, örneklerin içerdiği kurşun izotoplarının ve küresel karbon içeren parçacıkların miktarlarını ölçen yerleşik teknikler de kullandılar. Araştırma ekibinden, Letonya Su Ekolojisi Enstitüsü‘nde ekolojist olarak çalışan Inta Dimante-Deimantovica ‘Jeologların mikroplastikleri kesin belirteçler olarak kullanamayacağı açık’ diyor. Ona göre en azından Letonya’daki üç gölde, Seksu, Pinku ve Usmas, ‘Antroposen çağın başlangıcı, göl çökeltilerindeki mikroplastik kalıntılara dayanarak 1950 tarihi için tanımlanamaz.’

Buna karşın Montevideo‘daki Uruguay Cumhuriyeti Üniversitesi‘nde yer bilimci olan Felipe García-Rodríguez ise daha önce Güney Amerika‘daki Patos-Mirim lagün sistemini incelemişti ve mikroplastiklerin antroposen çağın başlangıcı için doğru belirteçler olarak kullanılabileceği sonucuna varmıştı. Son bulgularından sonra García-Rodríguez, bu plastiklerin tortuda aşağı doğru çökebileceğini kabul ediyor, ancak bunun ne ölçüde gerçekleştiğinin incelenen tortul sisteme bağlı olduğunu iddia ediyor. Dimante-Deimantovica ise ekibinin bulgularının, antroposen çağın ne zaman başladığını anlamak için mikroplastikler kullanılacaksa çok dikkatli olunması gerektiğini gösterdiğini söylüyor.

Antroposen çağ acı bir gerçek… Antroposen çağın ne zaman başladığını anlamak için ise bugüne kadar özellikle göllerde biriken torlularda mikroplastikler kullanıldı. Son araştırmalar bu yöntem için dikkatli olunması gerektiğini gösteriyor. Artık antroposen çağın başlangıcını belirlemede çok sayıda insan yapımı belirteç var ve mikroplastikler tek yöntem değil.

Eğer antroposen çağın başlangıcını doğru belirleyebilirsek, belki doğal yaşamın çöküşünü engellenemesek bile, en azından yavaşlanabiliriz.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.