Ana Sayfa Blog Sayfa 938

Rusya, Bulgaristan ve Polonya’ya gaz sevkiyatını kesti

Rus enerji şirketi Gazprom, ödemeleri ruble ile yapmayı redddeden Bulgaristan ve Polonya‘ya gaz akışını durdurduğunu açıkladı. Bu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin‘in “dost olmayan ülkelerin” doğal gazı ruble olarak ödemek zorunda kalacağını söylemesinden bu yana yaşanan ilk arz kesintisi.

Rusya’nın bu adımı, Avrupa‘da diğer bölgelere de ithalatın kesilebileceği endişesi yarattı ve Avrupa’da doğalgaz vadeli işlemleri yüzde 23’e kadar yükseldi.

İlgili haber: Rusya, ‘dost olmayan’ ülkelere doğal gaz ve petrolü rubleyle satmaya karar verdi

Polonya doğal gaz şirketi PGNiG, Gazprom’dan yaptığı doğal gaz teslimatlarının tamamen durduğunu söyleyerek kesintiyi doğruladı. Polonya İklim Bakanı yaptığı açıklamada, ülkenin enerji kaynaklarının güvende olduğunu ve tüketicilere giden gazın kesilmeyeceğini söyledi.

Polonya, Ukrayna’ya giden NATO yardımlarının en önemli duraklarından biri. Dün ABD ve müttefik 40 ülke, Ukrayna’ya silah yardımını artıracağını söylemişti.

İlgili haber: Putin’in savaşı, otokrasilerin ve fosil yakıtların el ele yürüdüğünü gösteriyor

Rus gazına büyük oranda bağımlı olan Bulgaristan da henüz tüketime kısıtlama getirilmeyeceğini açıkladı. Ülkenin enerji bakanı Aleksandr Nikolov, Bulgaristan’ın önümüzdeki ay için yeterli gaz kaynağına sahip olduğunu belirterek, “Bulgaristan baskı altında ve başı eğik pazarlık yapmayacak” dedi.

Enerjide Rus doğal gazına bağımlı olan Avrupa, Ukrayna‘nın işgalinden bu yana bu enerji bağımlılığını kesmek için mücadele ediyor.

İlgili haber: Avrupa Rus gazından çıkmak için ABD gazına geçiyor: Kısa görüşlü bir güvenlik önlemi

Tuzla açıklarında müsilajın arttığı görüntülendi

Havaların ısınmasıyla İstanbul‘da Tuzla ve Kadıköy açıklarında yüzeyde görünür hale gelen müsilaj, birkaç gün içinde arttı.

DHA‘nın havadan görüntülerinde, Tuzla’daki müsilajın önceki günlere göre daha fazla olduğu görüldü. İki gün önce Kadıköy Fenerbahçe Sahili’nde de benzer görüntüler kaydedilmişti.

İlgili haber: Müsilaj kabusu geri mi dönüyor?

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Üzgünüm, şu an Marmara Denizi’nin farklı bölgelerinde yüzeyde müsilaj görünür durumda” ifadelerini kullanmış, geçen yıldan bu yana kirlilik yükünün azalmadığı Marmara Denizi’nde müsilajın diplerde olduğunu ve hiç yok olmadığını belirtmişti.

Kışın bitmesiyle müsilajın da yüzeye çıktığını belirten, “Nedenler ortadan kalkmadan müsilajın ortadan kalmasını bekleyemeyiz. Denizin zamanı yok. Hep beraber Marmara çevresinde yaşayan insanları denize yardıma çağırmamız gerek” demişti.

Geçen yıl başlayan müsilaj sorunu nedeniyle TBMM’de kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi kurulmasını önermiş, tüm evsel ve endüstriyel atık suların ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulması, arıtma tesislerinde su geri kazanımı sağlanması ve böylece Marmara Denizi’nin azot-fosfor yükünün azaltılması öncelikli önlem olarak sunulmuştu.

İlgili haber: Müsilaj Araştırma Komisyonu raporu: Marmara Denizi’ne artık biyolojik arıtma olmadan su verilmemeli

Meclis’te müsilaj gündemi

TBMM Genel Kurulu, Müsilaj Araştırma Komisyonunun sunduğu rapordaki öneriler ve  Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı‘nın AKP Meclis grubuyla birlikte üzerinde çalıştığı yasa teklifi, bu hafta TBMM Genel Kurulu‘nda görüşülecek.

İlgili haber: Müsilajla mücadele için gecikmeli yasa hazırlığı: Arıtma tesisi zorunluluğu planlanıyor

Teklif, Marmara Havzası’nda bulunan İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bursa ve bu illere sınır olan il belediyelerine İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi kurma zorunluluğu getirilmesini öngörüyor. Belediyelere, tüm atık suların denize ulaşmadan yeniden kullanılabilir hale gelmesini sağlayan tesisle ilgili proje hazırlamaları için belli bir süre tanınacak.

AKP kaynaklarının verdiği bilgiye göre, atık suların denizi kirletmemesi için Marmara Havzası’ndaki illerde en az 60 tesis kurulması gerekecek.

Gezi protestosunda bir gazeteci dahil 51 gözaltı!

Gezi Davası’nda verilen ağırlaştırılmış müebbet ve onlarca yıllık hapis cezalarının ardından karar Taksim’de protesto edildi. Protestolara katılan vatandaşlara polis sert müdahale etti. TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) İstanbul Şubesi önünde bir araya gelen göstericilerden 51 kişi gözaltına alındı.

Taksim Dayanışması tarafından önceki gün yapılan çağrıyla dün Beyoğlu’nda buluşan göstericiler polis müdahalesiyle karşı karşıya kaldı. Protestocularla birlikte bir de gazeteci gözaltına alındı.

İstanbul Valiliği tarafından yapılan açıklamada 51 kişinin gözaltına alındığı bildirildi.

DİSK’e bağlı Basın-İş Sendikası tarafından yapılan açıklamada gazeteci Umut Taştan’ın serbest bırakılması için çağrıda bulunuldu.

Yeniden protesto çağrısı

Dün gerçekleştirilen eylemde Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi‘ye verilen hapis cezalarının protesto edilmesinin ardından bugün de 19.00’da yeniden bir araya gelme çağrısı yapıldı.

Taksim Dayanışması tarafından yapılan açıklamada şunlar aktarıldı:

“Bu hukuksuzluk, bu keyfilik, bu adaletsizlik, bu vicdansızlık, bu düşmanlık sona erinceye kadar;  arkadaşlarımız serbest bırakılıncaya kadar, hukuk tarihine kara leke olarak girecek; bu davadan beraat edinceye kadar mücadeleye devam edecek, arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız!”

Açıklamanın tamamı şöyle:

“Hukuka güvenin iyice azaldığı, mahkemelerden adalet çıkacağına dair inancın zayıfladığı ülkemiz; Gezi davasında açıklanan kararlar sonrasında dün itibariyle; ranta karşı çıkıp, doğanın talanına itiraz edenlerin,  hayatımıza müdahale etme diyen milyonların sesine ses olanların, GEZİ Parkı park olarak kalsın diye çabalayan mimar, şehir plancı ve avukatların   “Ağırlaştırılmış müebbet ve ağır hapis” ile cezalandırıldığı bir ülke haline geldik.

Durumumuz budur artık!

Gezi parkı park olarak kalsın diye, Taksim Dayanışması bileşenleri ile birlikte ilk günden itibaren Mimarlar odası adına mesleki ve yasal girişimleri başlatan Mimarlar Odası Çevre Etki Değerlendirme Kurulu sekreteri Mimar Mücella Yapıcı; mevcut yasa ve yönetmeliklere uymayan kararlara karşı Şehir Plancıları Odası Başkanı olarak itiraz dilekçeleri yazan Şehir Plancıları Odası dönem Başkanı Tayfun Kahraman ve Mimarlar odasının yetkili avukatı olarak Gezi Parkı‘na dair bütün davaları açan ve takip eden avukat Can Atalay ile birlikte bu hukuksuz davada yargılanan Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi‘nin 18’er yıl ağır hapis ile cezalandırıldığı; 4,5 yıldır kanıtsız, tanıksız hapis yatırılan ve hepsinin ötesinde Gezi sürecinde Parka birkaç kez uğradım diyen Osman Kavala‘nın  ise Gezi üzerinden “Darbeye teşebbüs” gibi absürd bir itham ile “Ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezası aldığı bir ülkenin yurttaşları haline geldik.

Durumumuz budur artık!

Polis tutanaklarına göre en az üç buçuk milyon insan, yani Gezi’ye gelen, destekleyen, mesaj atan, börek getiren, revir kuran, kütüphane yapan, yeryüzü sofrası açan; şarkı söyleyen, tiyatro sergileyen, dans eden hatta ağaçlara sarılan milyonların “Müebbet ve ağır hapis cezaları” ile korkutulmaya çalışıldığı bir ülke haline geldik.

Durumumuz budur artık!

Tek adam rejiminin ihtiyaçlarına göre karar veren mahkemelerin hukuksuz, tanıksız, kanıtsız, keyfi ve tutarsız kararlar aldığı bir rejimde, demokrasinin kuvvetler ayrılığının ve en temel anayasal hakların yok sayıldığı bir ülke haline geldik.

Sadece Gezi Parkı’na değil Kazdağları’ndan Cerattepe’ye,  Kuzey Ormanları’ndan Salda Gölü’ne kadar yeşile, doğaya sahip çıkan gençlerin ve çevre örgütlerinin düşman görüldüğü bir ülke haline geldik.

Durumumuz budur artık

Gezi Parkı’na sahip çıktığı için, yaşamıma daha fazla karışma dediği için Gezi direnişi sırasında polis şiddeti ile hayatını kaybeden gençlerin katillerinin aklandığı, bu vahşete isyan edenlere hapis cezaları verilebildiği bir ülke haline geldik.

Durumumuz budur artık!

Gezi’de gür sesleriyle biz de varız diyen kadınların, LGBTİ+‘ların taleplerinin yok sayıldığı, cinayetlere kurban gitmelerine ses çıkarılmasının engellendiği bir ülke haline geldik.

Durumumuz budur artık!

İşçilerin ekmeğine, köylülerin ürününe sahip çıkmasının istenmediği, hayatın pahalı, emeğin ucuz olduğu bu düzenin sorgulanmasının, emeğinin karşılığını talep etmek için ses çıkaranların vatan haini olarak görüldüğü bir ülke haline geldik.

Bu durumu değiştireceğiz

Başta Gezi Parkı olmak üzere ülkemizin yeşiline, doğasına, kaynaklarına sahip çıkacak demokratik bir ülke mücadelesinden vazgeçmeden, delillere dayanan objektif ve tarafsız yargılama yapan bir adalet sistemi kuruluncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. Bu hukuksuzluk, bu keyfilik, bu adaletsizlik, bu vicdansızlık, bu düşmanlık sona erinceye kadar;  arkadaşlarımız serbest bırakılıncaya kadar, dünya hukuk tarihine kara bir leke olarak girecek bu davalardan beraat edinceye kadar mücadeleye devam edecek, arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız!

2013’ün Haziran’ında Gezi Parkı’ndaki o rengarenk, dayanışmacı anlayışı sahiplenen tüm yurttaşları özgürlük ve demokrasi talebiyle ülkemizin geleceğine umut olan tüm kurumları, “darbecilik” gibi asılsız ithamlarla lekelenmek istenen Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Gezi’ye sözünü ve sesini katan milyonlar adına; ülkemizde adaleti, demokrasiyi, özgürlüğü ve doğakent katili rant projelerine karşı duruşu simgeleyen, başta Gezi Parkı olmak üzere ülkemizin her şehrinde parkları çoğaltacak, çocuklarımızın oyunlar oynayacağı bu parklarda bütün çocuklarla birlikte  “Mücella ablamızın içindeki çocuğun” da bineceği salıncaklar kuracak, Gezi’nin inatçı, yaramaz ve mücadeleci çocukları, kadınları ve gençleri olmaya devam edeceğiz.

Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!”

Cumhurbaşkanı kararıyla dokuz bakanlıkta onlarca yeni atama yapıldı

Et ve Süt Kurumu, Milli Eğitim Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve bazı kamu kurumlarındaki atama kararları Resmi Gazete‘de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlandı.

“Kuyruklar olutuğu için zam yaptık” açıklamasının ardından Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Osman Uzun görevden alındı.

Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu üyeleri Zekeriyya Erdurmuş ve Hasan Hüseyin Aydemir,  Sezai Aydın görevinden alındı, üyeliğe Mehmet Ali Köse getirildi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı Başmüfettişliklerine 36 başmüfettiş, Vergi Müfettişliğine 9 müfettiş atandı.

Ticaret Bakanlığında açık bulunan İhracat Genel Müdürlüğüne Mehmet Ali Kılıçkaya, İthalat Genel Müdürlüğüne Mehmet Azgın, Uluslararası Hizmet Ticareti Genel Müdürlüğüne Emre Orhan Öztelli, Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğüne Hakkı Karabörklü, Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğüne Oğuzhan Şatıroğlu, Strataji Geliştirme Başkanlığına Süleyman Alıcı atandı.

Hazine ve Maliye Bakanlığı Hazine Başkontrolörlüklerine Harun Gürer, İsmail Halıcı, Semih Şahin ve Turgut Sayılır, Hazine Kontrolörlüğüne ise Fatih Yetişen getirildi.

Nükleer Düzenleme Kurulu ve Tarım ve Orman Bakanlığı’nda yeni atamalar

Yeni kararla Tarım ve Orman Bakanlığı‘na yedi başmüfettiş atanırken, Batman İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’ne Mehmet Aydın getirildi.

Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu’nda da üye Soner Korkmaz görevinden alınarak yerine Hasan Kaymak atandı.

Nükleer Düzenleme Kurulu İkinci Başkanlığına İsmail Hakkı Arıkan getirilirken, üyeliğine de Memduh Fatih Çınar atandı.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Tersaneler ve Kıyı Yapıları Genel Müdür Yardımcısı Naci Kaya ile 4’üncü Bölge Müdürü Yusuf Taşkan görevlerinden alındı. Tersaneler ve Kıyı Yapıları Genel Müdür Yardımcılığına Burak Okçu, Denizcilik Genel Müdür Yardımcılığına Zafer Aslan, 10’uncu Bölge Müdürlüğüne Buğrahan Çakmak, DLH Marmaray (İstanbul) Bölge Müdürlüğüne Gökhan Taş atandı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında açık bulunan Milli Teknoloji Genel Müdür Yardımcılığına İrfan Keskin atandı.

Pek çok ilin milli eğitim müdürü görevden alındı

Ankara İl Milli Eğitim Müdürü Turan Akpınar  yerine Harun Fatsa getirildi. 

Diyarbakır, Eskişehir ve Isparta İl Milli Eğitim Müdürleri görevden alındı.Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğüne Murat Küçükali, Isparta İl Milli Eğitim Müdürlüğüne Erhan Baydur atanırken, Adıyaman, Amasya, Elazığ, Kyseri, Mardin, Nevşehir ve Trabzon’da İl Milli Eğitim Müdürleri değişti.

Kültür Turizm Bakanlığında açık bulunan Başmüfettişliklere 12 isim atandı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Faik Yıldırım görevden alınırken, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına da 12 müfettiş atandı.

 

Şebnem Korur Fincancı: Maske zorunluluğunun kaldırılması yaşam hakkını ihlal eden bilim dışı bir karar

Bilim Kurulu‘nun bugünkü toplantısının ardından kapalı alanlarda maske zorunluluğu kaldırıldığı duyuruldu.

Kararı bizzat açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, vaka sayısı binin altına düşene dek toplu taşıma araçları ve sağlık kuruluşlarında maske uygulamasına devam edileceğini söyledi.

Erdoğan, sağlık sisteminin Covid-19 vakalarıyla zafiyete mahal vermeden mücadele ettiğini belirtirken, dünyada kendi aşısını üreten dokuz ülkeden birinin Türkiye olduğunu da ifade etti.

“Salgının artık kitlesel bir tehdit olmaktan çıkmasıyla Avrupa ülkelerinin hemen tamamının kısıtlamaları kaldırdığını” kaydeden Cumhurbaşkanı, “Ülkemizin de bu aşamaya geldiğine inanıyoruz. Bilim Kurulumuz bundan sonra olağanüstü bir durum olmadıkça düzenli toplantıya ihtiyaç kalmadığı görüşüne varmıştır” dedi.

Varyantların bizi nasıl etkileyeceğini bilmiyoruz

Yeşil Gazete‘ye konuşan Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, kararı “yaşam hakkını ihlal eden bilim dışı bir karar” olarak tanımladı.

Türkiye’de aşılama oranının düşüklüğüne dikkat çeken Fincancı,  dünyada yaygınlaşmakta olan Covid-19 varyantlarının Türkiye’yi nasıl etkileyebileceğini de henüz bilinmediğini söyledi:

“Dünyada yeni varyantlara karşı önlemler sıkılaştırılıyor. Türkiye’de varyantların etkilerini anlamamızı sağlayan dizin (sekans) analizi yapılmıyor, bu yüzden bu varyantların bizi nasıl etkileyebileceğini bilmemizin olanağı yok.

Toplumsal hareketliliğin artacağı yaz aylarında, bu dizin analizlerinin de yapılmadığı bir yerde, bu varyantların yurt dışında gelenlerce taşınmayacağını nasıl söyleyebiliriz?

Yaygın test uygulaması olmadığını ve risk gruplarının dikkate alınmadığını belirten Fincancı, özellikle kalabalık çalışma ortamlarında maske kullanımının önemine dikkat çekti:

“Biz havalandırması iyi olmayan kalabalık çalışma ortamlarında normal maske bile değil, yüksek koruyuculu maske kullanılmasını önerirken bu karar bilim dışı bir açıklamadır.”

Bu kararın bilimsel ortamlarda konuşulup tartışılması gerektiğini belirten Prof. Fincancı, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından duyurulmasını ise “talihsizlik olarak niteledi ve “Cumhurbaşkanı bunu kendisi açıklayarak bilimsel bir dayanağı olmadığını da ifade etmiş oldu” dedi.

Sağlık kurumlarının yükü artacak

Karara göre vaka sayıları bine düşene kadar toplu taşıma araçlarında ve sağlık kuruluşlarında maske kullanımı zorunluğu kalmaya devam edecek.

Fakat Fincancı, vaka sayısının hala güvenilir olmadığını vurguladı: “Vaka sayısına pandeminin başından bu yana hiç güvenmedik. Bu yüzden yurttaşlara TTB ve Pandemi Çalışma Grubu’nu izlemeye devam etmelerini öneriyorum.”

Aşılama oranlarının bu kadar düşük olduğu bir ortamda bu açıklamanın hiç bir dayanağı olmadığını ifade eden Fincancı mevcut tabloyu şöyle aktardı:

Aşılama oranlarımız çok düşük, hatırlatma dozları neredeyse durma noktasına gelmiş. Bu koşullarda hastalığın ağır geçirildiğini, yoğun bakım yatışının arttığını biliyoruz. Önceki aylarda, vaka sayıları yüksekken gördüğümüz tabloya göre yoğun bakımda yatanlar genellikle aşısız veya hatırlatma dozu eksik olan aşılılar idi.

Sağlık kurumlarının yükü artacak. Bu karar, yurttaşların sağlıklı yaşam hakkının ihlali.

Türkiye’de üretilen aşının etkinliğini hala bilmiyoruz

Erdoğan’ın konuşmasında dikkat çektiği Türkiye üretimi aşıya ilişkin hala  Fincancı, “Neye göre böyle söyleniyor? Bu aşının güvenilirliğine dair bilimsel ortamlarda tartışılmış bir yayın yok” değerlendirmesini yaptı.

Kararın, kapalı alanların havalandırmanın görece daha iyi olabileceği yaz aylarından sonra etkisini daha şiddetli gösterebileceğini söyleyen Fincancı, hava yoluyla bulaşın en temel bulaş olduğunu hatırlattı ve kapalı ortamlarda pencere ve kapıları açarak çok iyi havalandırma yapılması gerektiğinin altını çizdi.

 

‘Afşin A santraline eklenmesi planlanan iki ünite 1.900 erken ölüme neden olacak’

Kahramanmaraş’ta bulunan Afşin A Termik Santrali, bölgede yaşayanların sağlığına, doğaya ve gezegene büyük zararlar vermesine rağmen genişletilmek isteniyor. 

Greenpeace Akdeniz’in Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi‘ne (CREA) yaptırdığı analize göre, Afşin A Santrali’ne eklenecek iki yeni ünite 1900 erken ölüme neden olacak; 500 kilogramı 1500 kilometrelik mesafe içinde olmak üzere, bölgede yılda 960 kilogram cıva birikimi yaratacak. Santralin salacağı PM (parçacık madde) kirliliği, Karadeniz Bölgesi’ne kadar yayılacak. Elbistan Sağlık Grup Başkanlığı‘nın kayıtları, Afşin A Santrali’nin açılışını takiben bölgedeki kanser vakalarının sekiz kat arttığını ortaya koyuyor. 

Bölgede yaşayan yurttaşlar ve Greenpeace Akdeniz, projenin iptalini talep ediyor.

Hava, su, toprak kirliliği

Santralin insan sağlığına, gıdaya, doğaya ve gezegene etkilerine ilişkin araştırmalar da tablonun aciliyetini ve vehametini ortaya koyuyor:

1984 yılında hizmete giren Afşin A Santrali, bölgede erken ölümlere ve hastalıklara sebep olan hava kirliliğine yol açıyor, beslenme ve geçim kaynağı olan tarımsal üretimi zayıflatıyor, Ceyhan Havzası’nın can suyu olan Ceyhan Nehri’nin debisini düşürerek kaynağını kurutuyor.

Erken ölümler arttı

Afşin A Santrali’nde hali hazırda dört ünite bulunuyor. Greenpeace Akdeniz’in 2018 yılında yaptığı çalışma, iki aktif santral olan Afşin A ve Afşin B’nin 1984 – 2018 yıllarında 17 bin insanın erken ölümüne sebep olduğunu ortaya çıkarmıştı. Çalışmada, o dönemde planlanmakta olan yeni altı santralin, ekonomik ömürleri boyunca çalıştıkları takdirde bu sayının 32 bine kadar yükselebileceği belirtilmişti.

İklim değişikliğinin nedenlerinden 

Santraller aynı zamanda bölgenin ortalama sıcaklığını artırarak iklim değişikliği yaratıyor. İki santralin üzerine kurulu olduğu Elbistan Ovası’ nda,  1987 yılında ortalama sıcaklık 33 derece iken bu rakam 2010 yılında 38 dereceye yükseldi. Bu da tarımsal ürün yetişmesinde büyük kayıplara sebep oldu.

Havaya zehir saçıyor

Greenpeace Akdeniz’in 2020 yılında santrallerin etki sahasının içerisinde yaptığı hava kalitesi ölçümlerine göre, santraller adeta zehir saçıyor. 1 ay süren ölçümlerde hava kirliliği, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği seviyeden tam yedi kat daha kirli çıkmıştı.

Afşin A santrali yerel hareketlerin ve çevreci hareketlerin gösterdiği tepkiler sonucunda 2020 yılında çevre yatırımları tamamlanmadığı için aynı durumda olan 12 santralle birlikte kapatılmıştı. Ancak aynı yılın Haziran ayında 2 ünitesi yeniden faaliyete başladı. Santral Türkiye’nin 2021’de imzalayarak yükümlülüklerini gerçekleştirmeyi vadettiği ettiği Paris Anlaşması, imzacı ülkelere sera gazı emisyonlarını azaltmasını öneriyor. Ancak Afşin A Termik santralinde yapılacak yeni üniteler anlaşma kapsamında atılacak adımlarla çelişki oluşturuyor.

Halk termik istemiyor

Elbistan Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu‘ndan İbrahim Yalçın, kömür santralleri yüzünden bölgedeki hayatın on yıllardır kendilerine zehir olduğunu anlatıyor:

“Biz bu tesislerin bölgeye ne yaptığını ve bundan sonra da ne yapacağını çok iyi biliyoruz: daha fazla kirlilik, daha fazla hastalık, daha fazla yoksulluk. Biz bu santralleri yaşam alanımızda istemiyoruz. Afşin A santralinin genişletme projesinin de, planlanan diğer santrallerin de kalıcı olarak iptal edilmesini istiyoruz. Bunu yıllardır yetkililerden talep ediyoruz, temiz hava hakkımızı, yaşam hakkımızı artık ihlal etmeyin. Halk bu santralleri istemiyor, biz de bu yönde mücadelemize yorulmadan devam edeceğiz” 

STK’ler projenin kalıcı olarak iptal edilmesini talep ediyor

Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Onur Akgül de kömürlü termik santrallerin Afşin – Elbistan bölgesinde sağlıklı yaşam şartlarını ortadan kaldırdığına dikkat çekiyor: 

“Bölgedeki kanser vakalarını sekiz kat artıran santrale eklenecek iki ünite, 1900 kişinin erken ölüme neden olacak. Çocuklarda ve yetişkinlerde yaratacağı sağlık sorunlarının tedavisi için harcanacak para, kırılgan ülke bütçesi üzerindeki yükü artıracak. Bu proje, Türkiye’nin onayladığı Paris Anlaşması’na da taban tabana zıt. Karar vericilerden bu projenin kalıcı olarak iptalini, göz göre göre girilen bu tehlikeli ve ters yoldan bir an önce dönülmesini talep ediyoruz.” 

Kanserin en önemli sebebi termik santraller

Dünya Sağlık Örgütü‘nün 2013 yılında kirli havayı en önemli kanser yapıcı nedenler listesine aldığına vurgu yapan Temiz Hava Hakkı Platformu‘ndan halk sağlığı uzmanı Prof. Ali Osman Karababa ise hava kirliliğine neden olan en önemli etkenlerin başında kömürlü termik santrallerin geldiğine değiniyor:  

“Santrale eklenmesi planlanan iki üniteden kaynaklanacak emisyonların varsayılan 30 yıllık işletim ömrü boyunca oluşacak hava kirliliğinin yerel nüfusun sağlığı üzerindeki kümülatif zararının yaklaşık 1.900 erken ölüm, 527 düşük doğum ağırlıklı bebek, hasta geçirilen 2.5 milyon gün, 292 bin işgünü kaybı olacağı tahmin edilmektedir.”

Afşin-Elbistan Avrupa’nın en kirlisi

Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi (CREA) Baş Analisti Lauri Myllyvirta’ya, Afşin – Elbistan linyit kömürü santralleri bölgesinin, Türkiye ve Avrupa’daki en yüksek sanayi kirliliği kaynakları arasındaolduğuna dikkat çekiyor:

“Bölgede linyit yakımının artırılması planı, halk sağlığında uzun dönemli etkilere ve yine uzun dönemli cıva ve diğer ağır metal emisyonlarına neden olacak. Bu etkiler henüz analiz edilememiş ve haklarında yeterli yasal düzenlemeler yapılmamış durumda.”

Planlanan Afşin A  Santrali Genişletme Projesinin Gelecekteki Hava Kalitesi ve Sağlık Etkileri Raporu

AKPM’den Gezi kararına tepki: Kavala derhal serbest bırakılmalı

Avrupa Konseyi‘nin yasama organı olan Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanı Tiny Kox, Osman Kavala ve diğer sanıkların dün çarptırıldıkları cezalar “şok edici” olarak nitelendirdi.

Kox yaptığı yazılı açıklamada “Dün bir İstanbul Mahkemesi tarafından Osman Kavala’ya verilen müebbet hapis cezası beni derinden hayal kırıklığına uğrattı. Yaklaşık beş yıl tutuklu kalması ve şimdi de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi‘ni (AİHS) ihlal ettiği belirlenmiş olan yargısal işlemler sonucunda müebbet hapis cezasına çarptırılması şok edici” dedi.

Kavala Davası bağlamında AİHM kararlarının uygulanmamamış olmasının Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi gündeminde olduğuna dikkat çeken AKPM Başkanı, şunları söyledi:

“Osman Kavala’nın davasında Strazburg Mahkemesi’nin kararının yerine getirilmemesinin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Sözleşme’nin 46.4. maddesi uyarınca davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘ne (AİHM)  götürmeye sevk ettiğini hatırlatmak isterim” dedi.

Kox, Türk makamlarından  Osman Kavala’nın “daha fazla gecikmeden serbest bırakılması”nı istedi.

Komisyonun gündemindeki dava düştü

AİHM, 10 Aralık 2019 tarihli kararında, Osman Kavala’nın tutuklanmasının ve tutuklu yargılanmasının, suç işlediğine dair makul şüpheyi destekleyecek delillerin yokluğunda gerçekleştiğine karar vermişti.

Tiny Kox’un açıklamasında değindiği “Bakanlar Komitesi’nin AİHM’e götürdüğü” Kavala hakkında yerine getirilmeyen derhal serbest bırakma kararının uygulanmamasıyla ilgili süreç, dün Kavala’nın “askeri casusluk” iddiasından beraat ettirilmesiyle kadük hale geldi. Ancak Kavala başka bir dosyadan, “hükümeti ortadan kaldırma” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilince, casusluk suçlamasıyla verilen tutuklama kararının Kavala’nın hapiste tutulması için uydurulmuş düzmece bir karar olduğu da ortaya çıkmış oldu.

Ankara ziyaretine iptal

Öte yandan bugün eş raportörler olarak John Howell ve Boris Cilevics’i yetkilendiren Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi İzleme Komitesi, 24-25 Mayıs 2022’de AKPM’nin izleme prosedürü çerçevesinde Ankara’da yapacağı görüşmeleri iptal etti.

Büyük detoks: AB, zehirli kimyasallara karşı şimdiye kadarki en büyük kısıtlama planını açıkladı

Avrupa Çevre Bürosu’nun (EEB) açıklamasına göre Avrupa; kozmetik, oyuncak ve bebek ürünleri dahil olmak üzere tüketici malları ve profesyonel ürünlerin yüzde 74’ünde buluna npotansiyel olarak toksik 12 bin çeşit kimyasala kısıtlama getirmeyi planlıyor.

EEB kimyasal politikası yöneticisi Tatiana Santos, Avrupa Komisyonu‘nun açıkladığı bu kararın, zararlı maddelerin artan tehdidine karşı artan tehditle yüzleşmede “yeni bir sayfa açtığını” söyledi. ‘Büyük detoks’ adı verilen kısıtlama, üretilen hemen hemen tüm ürünlerin güvenliğini artırmayı ve okulların, evlerin ve iş yerlerinin kimyasal yoğunluğunu hızla düşürmeyi hedefliyor.

Pazartesi günü yayınlanan yol haritasına göre kanser, kısırlık riski yaratan, aşı verimliliğini azaltan ve diğer sağlık sorunlarıyla bağlantılı olan maddeleri yasaklamak için mevcut yasalardan da destek alınacak.

Plan, su şişeleri gibi ürünler için kullanılan sert plastiklerin içindeki alev geciktiriciler, PVC ve bisfenoller gibi kimyasalların tüm alt kategorilerini ve doğada bozunmaları çok uzun sürdüğü için “sonsuz kimyasallar” olarak bilinen PFA‘ları da kapsayacak.

Yasaklı maddeler listesi, Avrupa Kimyasallar Ajansı tarafından düzenli olarak gözden geçirilecek.

The Guardian‘a konuşan Cosmetics Europe genel müdürü John Chave, listeye cildi hassaslaştıran pek çok maddenin de bulunduunu belirterek çeşitli kozmetik ürünlerinin yasaklardan etkilenebileceğini söyledi

Kozmetiklerin yanı sıra, boyalar, temizlik ürünleri, yapıştırıcılar, yağlayıcılar ve böcek ilaçları da yasaklardan etkilenebilir.

Cefic ticaret grubu tarafından yapılan bir araştırmaya göre, yeni yasaklar sektörün yıllık yaklaşık 500 milyar Euro’luk yıllık cirosunun dörtte birinden fazlasını vurabilir. Sektörler, daha dar çerçeveli bir kısıtlamayı ve daha güvenli alternatif ürünler geliştirmeye yardımcı olacak teşvikler ve ithalat kontrolleri yapılmasını savunuyor.

 

Ege madenler ve JES’lerle doldu: Onlarcasına daha onay verildi

Küresel ısınma, gıda krizi ve su sorununun büyüdüğü orman ve tarım alanlarının yok olduğu büyük bir ekolojik krizin içinden geçilirken, ekolojik talan hız kesmeden devam ediyor. Talan için özellikle orman ve tarım alanlarının seçilmesi ise yaşanan bu krizini daha da büyüyeceğine işaret ediyor.

Arka arkaya çıkan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) kararları da maden ve enerji şirketlerinin bu alanları talan etmekte kararlı olduğunu gösteriyor. İptal edilen ÇED süreçleri ise başka bir isim ve küçük değişikliklerle tekrar gündeme geliyor.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ise bu projelere hiç beklemeden “olumlu kararlar” veriyor. Bakanlığın ‘eced-duyuru.csb.gov.tr’ sitesinde her gün onlarca duyuru yapılıyor.

Yaşanan bu talandan Ege Bölgesi de nasibini alıyor. Hali hazırda maden ve enerji şirketlerinin talanında olan bölge, yeni yeni talanlarla karşı karşıya kalıyor. Bölge illerindeki projelerle ilgili 1 Nisan ve 24 Nisan arasında alınan ÇED kararlarını Mezopotamya Ajansı derledi.

Arkeolojik sit bölgesine ilişkin imar değişikliği

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İzmir’in Menemen ilçesindeki Emiralem ve Asarlık Mahallesi’nde kalan üçüncü derece arkeolojik SİT bölgesine ilişkin imar değişikliği yaptı. İzmir 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ise plan alanında kalan dört adet Rüzgar Enerji Santrali (RES) türbini ve yola ilişkin hazırlanan revize imar planı değişikliğine onay verdi.

‘Yeni proje yurttaşın geçim kaynağını yok edecek’

Yine RES’lerin yoğun olarak bulunduğu Karaburun ilçesinde, Güneş Enerjisi Santralleri’nin (GES) kurulması gündeme geldi. Karaburun’da RES tahsisi yapılan proje sahaları yarımada yüzölçümünün yüzde 71’ine karşılık geliyor. Bu projeler ile mevcut RES sahalarında her bir santralin altına 10 bin metrekare GES inşa edilecek. Bu santraller ise bölgede hayvancılık yapan halkın mera olarak kullandığı alanlar oluyor.

Mevcut RES’ler bölgedeki keçi yetiştiriciliğine büyük zarar verirken, yeni proje yurttaşın geçim kaynağını tehdit ediyor. Yine tarım arazilerinin de bulunduğu alanda hem hayvancılık hem de tarım için ciddi zararlar söz konusu.

Çöp tesisleri için ÇED süreci

Yine kentte son bir ayda şu projeler için kararlar verildi:

  • 5 Nisan’da Torbalı ilçesi Kazım Karabekir Mahallesi’nde mevkiindeki Prorec Recycling Enerji Atık Yönetimi LTD. ŞTİ. tarafından yapılması planlanan ‘Atık Ara Depolama Tesisi’ projesi için İzmir Valiliği ÇED süreci başlattı.
  • 11 Nisan tarihinde Torbalı ilçesinde Hamburger Recycling Turkey Atık Yönetimi A.Ş. tarafından yapılması planlanan yıllık bin 525 ton kapasiteli ‘Tehlikesiz Atık Ön İşlem’ ve yıllık 150 ton kapasiteli ‘Tehlikesiz Atık Toplama Ayırma Tesisi’ projesi için İzmir Valiliği tarafından ÇED süreci başlatıldı.

Uzun yıllardır Büyük Menderes Nehri’ndeki kirlilikle mücadele eden Denizli’de yeni projelerin hedefinde olan iller arasında yer alıyor. Tavas ilçesinde “yaklaşık üç buçuk milyon metrekarelik” alana açık kömür ocağı işletmesi kurulmak istenmesine karşı mücadelenin devam ettiği bölgede, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı şu projeleri de duyurdu:

  • 16 Nisan’da Tavas ilçesi Kargömülen mevkiinde Ionic Stone Maden Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından yapılması planlanan mermer ocağına ilişkin bakanlık, ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verdi.
  • 18 Nisan tarihinde Honaz ilçesi Aşağıdağdere Mahallesi’nde Çetin İnşaat Malzemeleri Sanayi ve Ticaret LTD. ŞTİ. tarafından yapılması planlanan kalker ocağı kapasite artışı ile ilgili Denizli Valiliği ÇED süreci başlattı.

Aydın JES tehdidi altında

42 tane Jeotermal Enerji Santrali (JES) tarafından adeta işgal edilen Aydın’da ise yurttaşların yeni projelere karşı direnişleri devam ediyor. Çine ilçesine bağlı Topçam Köyü‘nde yıllardır Eysim Madencilik şirketinin kuvars madenine karşı direnen köylüler, bu seferde şirketin alan genişletme çalışmalarına mücadele ediyor.

Şirket bu çalışmalar sırasında yüzlerce yıllık sarıçam ağaçlarını kesti. Yine kentte kurulan çimento fabrikaları ve ağır sanayiler Büyük Menderes Nehri’nde kirlilikler oluştururken şehrin önemli geçim kaynaklarından incirde son yıllarda rekolte düşüşleri yaşandı. Tüm bunlara karşı mücadele eden Aydın için, şu projelerde gündeme geldi:

  • 4 Nisan’da Köşk ilçesi Mezeköy ve Uzundere Mahalleleri’nde Efendi Jeotermal Tarım Oto Kiralama A.Ş. tarafından yapılması planlanan ‘Jeotermal Kaynak Arama Sondajı DES-10 Kuyusu’ projesine ilişkin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararı verdi.
  • 4 Nisan’da Kuşadası ilçesi Türkmen ve Kirazlı mahallelerinde Bozyazı Körfez Turizm ve İnşaat A.Ş. tarafından yapılması planlanan iki adet JES Sondaj Kuyusu projesi ile ilgili olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararı verdi.
  • 11 Nisan tarihinde Nazilli ilçesi İsabeyli Mahallesi’nde Volyak Grup Madencilik Ltd. Şti. tarafından yapılması planlanan ‘Kömür Ocağı, Eleme, Depolama ve Paketleme Tesisi’ projesine ilişkin Aydın Valiliği ÇED süreci başlattı.
  • 18 Nisan tarihinde Bozdoğan ilçesi Örentaht Mahallesi’nde DYG Madencilik tarafından yapılması planlanan ‘Kömür ocağı projesi’ne ilişkin Aydın Valiliği ÇED süreci başlattı.
  • 19 Nisan tarihinde Söke ilçesi Karakaya Mahallesi’nde Kormad Madencilik LTD. ŞTİ. tarafından yapılması planlanan ‘Kırma eleme ve kurutma öğütme tesisi (taş ocağı)’ projesine ilişkin Aydın Valiliği ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verdi.

 Balıkesir’de yeni maden projeleri

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’nin son açıkladığı verilere göre; her ilçesinde madencilik faaliyetlerinin sürdüğü Balıkesir ise ekolojik talanın yoğun olarak yaşanan bölge oldu.

İlgili haber: Balıkesir madencilik projelerinin sahasına dönüştü

Uzun yıllardır madenlere karşı mücadele edilen kentte, son olarak Burhaniye ilçesinde belediye tarafından yapılan imar değişikliğine karşı mücadele sürürken belediye 11 katlı otel inşaatı için onay verdi.  Bu değişikliğin yanı sıra yine kentte şu projeler için ÇED kararları alındı:

  • 14 Nisan’da İvrindi ilçesi Pafta mevkiinde ATS Mermer Madencilik tarafından yapılması planlanan ‘Mermer ocağı projesi’ ile ilgili Balıkesir ValiliğiÇED Gerekli Değildir‘ kararı verdi.
  • 14 Nisan’da Dursunbey ilçesi Hamzacık Köyü’nde Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yapılması planlanan ‘Kil ocağı projesi’ ile ilgili olarak Balıkesir Valiliği ÇED süreci başlattı.
  • 15 Nisan’da Sındırgı ilçesi Sapçı Mahallesi’nde Kalemaden A.Ş. tarafından yapılması planlanan ‘Kaolen ocağı ve kırma eleme tesisi kapasite arttırımı projesi’ ile ilgili Balıkesir Valiliği ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verdi.
  • 18 Nisan’da Dursunbey ilçesi Veliler Köyü’nde 24 hektar mevkiindeki Divaz Madencilik İnş. Emlak Nak. San. ve Tic. A.Ş. tarafından yapılması planlanan ‘Mermer ocağı projesi’ ile ilgili olarak Balıkesir Valiliği ÇED süreci başlattı.
  • 21 Nisan’da Sındırgı ilçesi Düvertepe Mahallesi’nde Kalemaden A.Ş. tarafından yapılması planlanan ‘Kırma-eleme tesisi ve stok sahası projesi’ ile ilgili olarak Balıkesir Valiliği ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararı verdi.

Muğla’da termik ve maden işgali

Ege bölgesinin önemli tarihi ve turistik bölgelerinden olan Muğla da ise, maden ve termik santrallerinin talanı devam ediyor. Zeytinciliğin önemli merkezlerinden olan kentte 3 tane termik santral bulunuyor. Bu termik santraller için ise kömür ve linyit madenleri açılmaya devam ediyor. Yaşanan bu talan birçok köyün boşalmasına zeytin ve tarım alanlarının yok olmasına neden oldu.

İlgili haber: [İklim Adaleti Kervanı-3] Distopik bir gerçekliğin sınırlarında solumak: Termik Santraller

Milas İkizköy köylüleri ise çevre köylerin sonunu yaşamamak için üç senedir direnişlerini sürdürüyor. Yine Köyceğiz ilçesinde bulunan Sandras Dağı yıllardır bölgede bulunan madenlerle adeta delik deşik edildi.

Onlarca endemik bitki türüne ev sahipliği yapan ve bölgenin su kaynağı olan dağın yüzde 94’ü madenlerle ruhsatlandırıldı. Milas ilçesi sınırları içerisinde yer alan Bargilya Tuzla Sulak Alanı ve Sarıçay Deltası arasında kalan bölgedeyse Ağaoğlu tarafından “Turizm Kenti Projesi” hayata geçirilmek isteniyor.

Milas Belediyesi tarafından da ruhsat verilen alana binlerce konut, alışveriş merkezleri ve hatta golf sahaları yapılacak. 380 hektar olan alan Pelikan, Flamingo, Boz Ördek, Macar Ördeği gibi birçok göçmen kuşa ev sahipliği yapıyor.

Yeni modeller

Tüm bunların yanı sıra Muğlalılar yeni projelerle de mücadele etmek durumunda kalacak. O projeler ise şöyle:

  •  15 Nisan’da Milas ilçesi Kıyıkışlacık Mahallesi’nde ‘İasos Yat Limanı projesi’ ile ilgili olarak Muğla Valiliği tarafından ÇED süreci başlatıldı.
  •  15 Nisan’da Kavaklıdere ilçesi Derebağ Mahallesi’nde DYG Madencilik tarafından yapılması planlanan ‘kömür ocağı projesi’ ile ilgili olarak Muğla Valiliği ÇED süreci başlattı.
  • 19 Nisan’da Menteşe ilçesi İkizce Mahallesi’nde Kommersan Mermer Maden İşletmeleri tarafından yapılması planlanan ‘mermer ocağı projesi’ ile ilgili olarak Muğla Valiliği ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararı verdi.
  • 21 Nisan’da Menteşe ilçesinde Yatağan Termik Enerji Üretim A.Ş. tarafından yapılması planlanan ‘Yatağan Termik Enerji Santrali Yardımcı Kaynak Güneş Enerji Santrali projesi’ ile ilgili Muğla Valiliği ÇED süreci başlattı.

Manisa’nın hava kirliliğinin üzerine yeni maden ocakları

Yine üzüm yetiştiriciliği ve tarım açısından bölgenin önemli kentlerinden olan Manisa da ekolojik tahribattan nasibini alıyor. Termik santral, kömür ve nikel ocakları ile boğuşan kentte JES’lerin de yoğunluk kazanması ile birlikte hava kirliliği yüksek seviyelere çıktı.

Manisa, Temiz Hava Hakkı Platformu tarafından hazırlanan hava kirliliği raporlarında ilk beş içerisinde yer alıyor. Yine geçen ay Gördes’te Zorlu Holding tarafından işletilen nikel madeninin borularının patlaması sonunu tonlarca ağır kimyasal toprağa ve suya karışmıştı. Ağır sanayi fabrikalarının bulunduğu kentte, kentin içinden geçen Gediz Nehri ise uzun yıllardır kirlilik ile anılır oldu. Hava, toprak ve su kirliliği ile mücadele eden Manisa için şu projelerde gündeme geldi:

  • 6 Nisan’da Turgutlu ilçesi Merkez Mahallesi’nde Yüksel Toprak A. Ş. tarafından yapılması planlanan yıllık 280 bin ton kapasiteli ‘Tuğla Kiremit Kili Ocağı projesi’ ile ilgili olarak Manisa Valiliği ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararı verdi.
  • 21 Nisan’da Selendi ilçesi Eskin Köyü’nde Karen Dış Ticaret ve Enerji A.Ş. tarafından yapılması planlanan yıllık 20 bin ton kapasiteli ‘Altın, bakır, kurşun, çinko ocağı projesi ile ilgili olarak Manisa Valiliği ÇED süreci başlattı.
  • Şehzadeler ilçesi İğdecik Mahalllesi’nde Dursunlar İnşaat tarafından yapılması planlanan ‘Kum-Çakıl Ocağı projesi’ ile ilgili olarak Manisa Valiliği ÇED süreci başlattı.

 Uşak’ta yeni madenler

Bölgede bulunan diğer illerde de mevcut talanlar devam ederken yeni projelere imza atılıyor. Bu kentlerden Uşak’ta şu projeler için karar verildi:

  • 1 Nisan’da Banaz ilçesi Ulupınar Köyü ve Boduçdamı Mahallesi’nde Pınar Madencilik tarafından yapılması planlanan ‘mermer ocağı projesi’ ile ilgili olarak Uşak Valiliği ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararı verdi.
  • 4 Nisan’da Karahallı ilçesinde Ümit Çelikten Mermer tarafından yapılması planlanan ‘mermer arama faaliyeti ve mermer ocağı işletmeciliği projesi ile ilgili olarak Uşak Valiliği ÇED süreci başlattı.
  • 14 Nisan’da Karahallı ilçesi Beki Köyü’nde Çetinkayalar Mermer LTD. ŞTİ. tarafından yapılması planlanan ‘mermer ocağı projesi’ ile ilgili olarak Uşak Valiliği ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararı verdi.
  • 14 Nisan’da Eşme ilçesi Çaykışla Köyü’nde Mikroman Madencilik tarafından yapılması planlanan ‘kuvars kırma, eleme, öğütme, triyaj, optik ayırma tesisi ekipman artırımı ile ilgili Uşak Valiliği ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verdi.

 Kütahya’da ‘ÇED gerekli değil’

Kütahya’da alınan kararlar ise şunlar:

  • 4 Nisan’da Emet ilçesi Esentepe Mahallesi’nde Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan ‘Boroksit Üretim Tesisi projesi’ ile ilgili olarak Kütahya Valiliği ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararı verdi.
  • 4 Nisan’da Altıntaş ilçesinde yaklaşık 11 hektarlık alana Şentaş Marble Madencilik tarafından yapılması planlanan ‘Mermer ocağı kapasite artışı projesi’ ile ilgili olarak Kütahya Valiliği ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararı verdi.
  • 12 Nisan’da Gediz ilçesi Göynükören Köyü’nde Aygrup İnşaat tarafından yapılması planlanan ‘Kum-Çakıl Ocağı Alan Artırımı ve Yıkama-Eleme Tesisi projesi’ ile ilgili olarak Kütahya Valiliği ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verdi.
  • 12 Nisan’da Altıntaş ilçesi Oysu Köyü’nde yapılması planlanan ‘Mermer ocağı alansal ve üretimsel kapasite artışı projesi ile ilgili olarak Kütahya Valiliği ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararı verdi.

 Afyon da talana açıldı

Afyon’da ise şu projeler gündeme geldi:

  • Nisan’da Çobanlar ilçesi Kocaöz Kasabası’nda Say Yapı Mermer ve Madencilik LTD. ŞTİ. tarafından yapılması planlanan ‘Kalker ocağı, kırma eleme tesisi kapasite artışı ve mermer ocağı projesi’ ile ilgili olarak Afyon Valiliği ÇED süreci başlattı.
  • 8 Nisan’da Merkez ilçende Taymandos Madencilik tarafından yapılması planlanan ‘Mermer ocağı kapasite artışı projesi’ ile ilgili Afyon Valiliği ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararı verdi.
  • 8 Nisan’da İscehisar ilçesi İkizcesırtı mevkiindeki Selim Taşkın tarafından yapılması planlanan ‘Feldspat ocağı projesine ilişkin Afyon Valiliği ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararı verdi.
  • 14 Nisan’da İscehisar ilçesinde Alimoğlu Mermer A.Ş. tarafından yapılması planlanan ‘Mermer ocağı kapasite artışı projesi ile ilgili olarak Afyon Valiliği ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararı verdi.
  • 20 Nisan’da Suhut ilçesi Arızlı Köyü’nde yapılması planlanan ‘Krom ocağı kapasite artışı ve kırma eleme tesisi projesi ile ilgili Afyon Valiliği ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararı verdi.

Bulgaristan, Türkiye ve Yunanistan Yeşilleri’nden Çernobil bildirisi: Nükleer mi? Hayır, teşekkürler!

Çernobil felaketinin 36. yılında Türkiye Yeşiller Partisi, Bulgaristan ve Yunanistan Yeşilleri ile ortak yayımladığı bildiride, “Türkiye ve komşuları, bu kadar yoğun ve acı şekilde etkilendiği Çernobil’e rağmen hala nükleer enerji rüyaları görmeye devam ediyor”dedi.

Çernobil nükleer kazasının 36 yıl önce Türkiye’nin yanı başında meydana geldiği,radyoaktif serpintinin ve radyasyonun başta Belarus olmak üzere Ukrayna, Almanya, Avusturya, Romanya, İsviçre, İtalya, Fransa, Belçika, Britanya, Yunanistan, Türkiye, İsrail ve Kuveyt’i de etkilediğine vurgu yapılan açıklamada, Türkiye’deki rpojeye dair şunlar kaydedildi:

“Yeşiller Partisi olarak, bir mühendislik projesi olmaktan çoktan çıkıp takıntılı bir kaynak aktarma ve dış politika malzemesine dönüşmüş bu “sevdadan” acilen vazgeçilmesi gerektiğini üstüne basa basa vurguluyoruz.

Enerji demokrasisini gözeten, dağıtık, yerelden gelen ve adil bir yenilenebilir enerji modelini savunuyoruz. Türkiye’de ve bölgemizde Akkuyu ve başka hiçbir nükleer santralin izi kalmayınca kadar da direnişimize devam edeceğimizi duyuruyoruz.”

Nükleer enerjinin elektrik üretimi için sözde barışçıl kullanımı ile fosil yakıtların çıkarılması ve kullanılmasına karşı oldukların beyan eden Bulgaristan, Yunanistan ve Türkiye Yeşilleri, hükümetleriyenilenebilir enerji biçimlerine eğilmeye ve enerji tasarrufu yapmaya çağırdı:

“Ukrayna’daki savaş, nükleer santrallerin, Çernobil ve Fukushima’da olduğu gibi muazzam etkiler yaratabilecek potansiyel bombalar olduğunu en güçlü şekilde ve tekrar göstermiştir.

Yakın zamanda, Yunanistan ve Bulgaristan da açıkça kendi çıkarlarına yönelik finansmana dayanak olması için nükleer enerji ve fosil gazın Avrupa taksonomisine dâhil edilmesini desteklemiştir.

Ayrıca, Yunanistan hem finanse edeceği hem de tehlikeli atıklarını alacağı yeni bir nükleer enerji santralini Bulgaristan’da inşa etmek üzere öneri götürmüştür. Yine Türkiye, yerelin nükleer santral endişesi ve itirazına rağmen Akkuyu nükleer enerji santralini enerji sorununa “çözüm” olarak kabul etmiştir.”

Biz bölgemizdeki nükleer tehdidine karşı olan üç ülke Yeşilleri olarak, bu tür politika seçimlerinin bölgeyi sadece yenilenebilir olmayan enerjiye bağımlılık kısır döngüsüne batıracağını ve bölgede güneşe ve rüzgâra dayalı tükenmez kaynakları kullanan yerel girişimleri de bu kaynaklardan yoksun bırakacağını görüyoruz.

Yunanistan ve Bulgaristan hükümetlerini aralarındaki neo-sömürge önerisini gözden geçirmeye ve Türkiye hükümetini de Akkuyu nükleer enerji santrali inşaatını durdurup projeyi iptal etmeye çağırıyoruz.