Ana Sayfa Blog Sayfa 937

BM uyardı: 2030’a kadar gün başına 1,5 afet düşecek

Birleşmiş Milletler tarafından dün yayımlanan rapora göre; insan faaliyetleri ve davranışları dünya çapında zaten artan afetlerin sayısının daha da artmasına sebebiyet veriyor. İnsan faaliyetlerinin katkıda bulunduğu afetler milyonlarca hayatı tehlikeye atıyor.

Birleşmiş Milletler Afet Riskini Azaltma Ofisi (UNDRR) tarafından gelecek ay düzenlenecek olan riski azaltmak üzerine odaklanan Küresel Platform öncesinde yayınlanan Küresel Değerlendirme Raporu (GAR2022), son yirmi yılda her yıl 350 ila 500 orta ila büyük ölçekli afetin gerçekleştiğini ortaya koyuyor.

İlgili haber: IPCC 3’üncü Çalışma Grubu’nun raporu açıklandı: 1.5C sınırı için ‘fırsat penceresi’ kapanmak üzere

Günde birin üzerinde afet

Afet olaylarının sayısının 2030’a kadar yılda 560’a ulaşması bekleniyor. Söz konusu sayı günde 1,5 afete eşdeğer.

GAR2022, bu felaketleri, mevcut güvenlik açıklarını şiddetlendiren ve insanları tehlikeye atan politika, finans ve kalkınma kararlarına yol açan “iyimserlik, küçümseme ve yenilmezlik”e dayalı düşük bir risk algısına bağlıyor.

‘Kendi kendini yok etme sarmalı’

Raporu New York’taki BM merkezinde sunan Amina Mohammed, söz konusu riske ilişkin olarak dünyanın insanlığı kendi kendini yok etme sarmalına sokan yaşam alışkanlıkları ve yatırımlar gibi günlük faaliyetlere afet riskinin dahil edilmesi konusunda daha fazlasını yapmasının gerektiğini söyledi. Mohammed şöyle konuştu:

“Toplu gönül rahatlığımızı eyleme dönüştürmeliyiz. Herkes için her yerde Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri‘ni (SKH’ler) yerine getirmek için çalışırken önlenebilir afetlerin oranını birlikte yavaşlatabiliriz.”

İlgili haber: IPCC basın konferansında acil eylem vurgusu: Gelecek yıl değil bu yıl, yarın değil bugün
Genç bir çocuk, Somali’deki şiddetli kuraklık nedeniyle kurumuş bir nehirden toplayabildiği kadar su topluyor.

Afet kaynaklı insan ölümleri

‘Risk Altındaki Dünyamız: Dirençli Bir Gelecek için Yönetim Dönüşümü’ başlıklı raporda, 2015’te kabul edilen Sendai Afet Riski Azaltma Çerçevesi’nde belirtildiği gibi afet riskini azaltma stratejilerinin uygulanmasının, son on yılda hem afetlerden etkilenen hem de afetlerden ölen insan sayısını azalttığını tespit etti.

Bununla birlikte, afetlerin ölçeği ve yoğunluğu son beş yılda önceki beş yıla göre daha fazla insanın ölmesi veya etkilenmesiyle birlikte artıyor.

Güney Sudan’da çiftlik hayvanları da dahil olmak üzere tüm eşyalarını taşımak zorunda kalan aileler.

Etkiler gelişmişlik seviyesine göre değişiyor

Rapora göre afetler ülkeleri gelişmişliklerine göre farklı oranlarda etkiliyor. Buna göre gelişmekte olan ülkeler afetlerden orantısız şekilde etkilenenler arasında yer alıyor.

Gelişmiş ülkeler yılda GSYİH’nın ortalama yüzde birini kaybederken buna kıyasla gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 0.3’ten daha az.

En yüksek maliyet, her yıl GSYİH’nın ortalama yüzde 1,6’sını afetler nedeniyle kaybeden Asya-Pasifik bölgesi tarafından karşılanırken, gelişmekte olan ülkelerde en çok yoksullar zarar görüyor.

Kastamonu sel felaketinden, 2021.

Afetlerin uzun vadeli etkileri

Raporda söz konusu afetlerde destek olarak kullanılacak sigortaların ihtiyacı karşılamamasının da afetin uzun vadeli etkilerine katkıda bulunduğu belirtiliyor.

Çalışmaya göre; 1980’den bu yana, afetle ilgili kayıpların sadece yüzde 40’ının sigortalı olduğu, gelişmekte olan ülkelerdeki sigorta kapsamı oranlarının genellikle yüzde 10’un altında ve bazen sıfıra yakın olduğu belirtildi.

Raporda, 1980’den bu yana, afetle ilgili kayıpların sadece yüzde 40’ının sigortadan karşılandığı, gelişmekte olan ülkelerdeki sigorta kapsamı oranlarının genellikle yüzde 10’un altında ve bazen sıfıra yakın olduğu belirtildi.

Afet Riskini Azaltma Genel Sekreteri Özel Temsilcisi ve UNDRR Başkanı Mami Mizutori, “Afetler önlenebilir, ancak ancak ülkeler risklerini anlamak ve azaltmak için zaman ve kaynaklara yatırım yaparlarsa…” dedi.

Kastamonu sel, 2021.

Ulusal bütçe planlaması ve afet riskinin yönetimi

Öte yandan BM afet riski azaltma ofisi tarafından GAR2022’nin faaliyetlerine de ayrıca işaret edildi. Bu kapsamda iklim değişikliğinin etkisiyle doğru orantılı olarak artan aşırı iklim ve hava olaylarına ilişkin risk ve belirsizliğin göz önünde bulundurularak ulusal bütçe planlamalarında reformlar yapılmasının ve aynı zamanda riskin azaltılmasının teşvik edilmesi için yasal ve finansal sistemlerin yeniden yapılandırılması gibi konulara dikkat çekildi.

GAR2022, karmaşık riskleri anlamak ve azaltmak için gereken çeşitli uzmanlık alanlarının bir yansıması olarak dünyanın dört bir yanından bir grup uzman tarafından hazırlandı.

Son olarak Mizutori “İyi haber şu ki, insan kararları afet riskine en büyük katkıyı sağlıyor, bu nedenle insanlığa, özellikle de aramızdaki en savunmasız olanlara yönelik tehditleri önemli ölçüde azaltma gücüne sahibiz” dedi.

Çinli drone üreticisi DJI, Rusya ve Ukrayna’da faaliyetlerini durdurdu

Dünyanın en büyük ticari insansız hava aracı üreticisi olan Çinli drone şirketi DJI, Ukrayna ve Rusya’daki operasyonlarını askıya aldı. DJI, savaşı açık bir dille kınamayı redden Çin’den Rusya’ya yaptırım uygulayan ilk şirket oldu.

Şirket sözcüsü, Çin medyasına yaptığı açıklamada, bunun herhangi bir ülkeye karşı alınmış bir karar olmaktan ziyade “şirket prensiplerinin bir ifadesi” olduğunu söyledi.

Ukrayna daha önce Rus ordusunun ürünlerini kullandığını söyleyerek şirketi eleştirmişti. Ukrayna Başbakan Yardımcısı Mykhalio Federov, Twitter‘da Rusya’nın Ukrayna’da 100 çocuğu öldürdüğünü söylemiş, şirketin hesabını etiketleyerek ” Bu cinayetlere ortak olmak istediğinize emin misiniz?” diye sormuştu.

Firma ise verdiği yanıtta, iddiaları tamamen reddetmiş, ürünlerinin lokasyon verilerini kaydetmediğini söyleyerek “Bu konuyu müsait olduğunuzda tartışmaya her zaman açığız” demişti.

Çin’de insana bulaşan ilk H3N8 kuş gribi vakası tespit edildi

Çin‘de kuş gribinin H3N8 varyantı ilk kez  bir insanda tespit edildi. Daha önce köpek, at, kuş gibi hayvanlarda tespit edilen H3N8 virüsüne dört yaşında bir çocukta rastlandığı duyuruldu.

Çin Ulusal Sağlık Komisyonu (NHC),  Zhumadian kentindeki çocuğun, 5 Nisan’da ateş ve diğer semptomlar geliştirdiğini ve durumu kötüleşince 10 Nisan’da hastaneye kaldırıldığını duyurdu.

Komisyon yaptığı açıklamada, yakın temasta virüsün bulaşmadığını, pandemiye dönüşme riskinin düşük olduğunu açıkladı. İlk değerlendirmelere göre varyant henüz insanları etkili bir şekilde enfekte etme yeteneğine de sahip değil.

Komisyon ayrıca çocuğun ailesinin tavuk ve inek yetiştiriciliği yaptığını, bu hayvanlarla yakın temasta olduğunu fakat nasıl enfekte olduğunun henüz anlaşılmadığını belirtti. Ailenin sağlık durumunun ise iyi olduğu açıklandı.

Daha önce insanda tepit edilenH1N1, H5N1, H2N2, H7N9 virüslerinin aksine H3N8’in ilk kez bir insana bulaştığı kaydedildi. Çin’de 2021 Haziran ayında da başka bi kuş gribi virüsü H10N3, ilk kez bir insanda tespit edilmişti. 

Kuş gribi nedir?

Kuş gribi, insanlarda da gribe sebep olan influenza virüslerin A tiplerinin sebep olduğu, evcil, memeli, ve kanatlı hayvanlarda görülen bulaşıcı bir enfksiyondur.

Bu virüsler hemaglutinin (H) ve nörominidaz (N) antijenlerine göre sınıflandırılır. Kuşlarda hastalık yapan influenza virüsünün 15 alt tipi vardır.

İnfluenza A virüsleri genellikle insanları doğrudan enfekte etmez ve insanlar arasında dolaşmaz. İnsanda bu virüslerle oluştuğu bildirilmiş doğal enfeksiyon sayısı çok azdır. İnsanlardaki enfeksiyonların, enfekte olmuş kümes hayvanları veya kontamine yüzeylerle temas sonucunda geliştiği düşünülmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından insandan insana geçiş olmadığı belirtilmekle birlikte literatürde sağlık çalışanları, kümes hayvancılığında çalışan işçiler ve aile üyeleri arasında şüpheli enfeksiyon vakaları bildirilmiştir.

Babacan: DEVA Partisi seçimlere kendi adı ve logosuyla katılacak

 Partisinin haftalık değerlendirme toplantısında konuşan Babacan: “Biz seçimlere hazırız. DEVA Partisi hazır. Ve biz kazanacağız” dedi.

‘Gezi davasında sanıklar haksızlığa uğradı, hak yerini bulacak’

Babacan sözlerine şöyle devam etti:

“Biz, ülkesinin özgürlüğü için mücadele eden gençlerin yanındayız. Her gün canını dişine katarak ekmeğinin peşinde koşan kurye arkadaşımın yanındayız. Beraat ettikleri halde hakları yıllardır iade edilmeyen KHKlıların yanındayız.”

Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ekmekçi ve Tayfun Kahraman. Bu isimlerin hepsi haksızlığa uğradılar. Hukukun alnına kapkara bir leke sürüldü. O lekeyi biz temizleyeceğiz. Hak yerini bulacak.

Türkiye’nin sinir uçlarını germeye çalışanlar, bunun faturasını sandıkta ödeyeceklerdir. Türkiye’nin sessiz çoğunluğu, iktidar ortaklarının dayattığı bu korku ve yoksulluk komplosunu boşa çıkaracak.”

‘Altılı masaya her türlü katkıyı vermeye devam edeceğiz’

Altılı masadaki muhataplarıyla mutabık kaldıkları alanlarda, her türlü katkıyı vermeye devam edeceklerini kaydeden Babacan,”O masada oturan bütün partilerle, işbirliği yaptığımız alanları genişletmek konusunda güçlü bir iradeye sahibiz. Kin ve intikam zehriyle alınan kararların adaletsizlikten başka hiçbir şey getirmediğini tarih boyunca deneyimledik, deneyimliyoruz. Türkiye’yi ‘rövanşların ülkesi’ yapmayacağız” dedi.

Ali Babacan iktidara gelmeleri halinde bağımsız bir Filistin Devleti‘nin kurulması çalışacaklarını da söyledi.

Şişli Etfal Dayanışması: Yeni projeyi gördük, değerlendireceğiz

Depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle boşaltılan Şişli Etfal Hastanesi‘nin binasının bazı katlarının tadilatı için bugün ihale açıldı.

İhalenin, depreme dayanıksız olduğu açıklamasının gerçek olmadığını, “hastanenin arazisine çökmek için halka yalan söylendiğini gösterdiğini” söyleyen Şişli Etfal Dayanışması, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü‘nün “çürük” denilen binalarda altı katın ofise dönüştürülmesi için tadilat ihalesine çıktığını belirtti. 

Hastane, “binaların depreme dayanıksız olduğu” açıklamasıyla Sarıyer ve Seyrantepe‘ye taşınmıştı.

Hastanenin taşınmasına karşı bir yıldan uzun zamandır mücadele eden Şişli Etfal Dayanışması, ihale öncesinde Çemberlitaş‘ta İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaptı:

Hastanenin tam teşekküllü bir şekilde faaliyetine devam etmesi taleplerini yineleyen Dayanışma, arazinin vakfa ait olduğunu, terk edildiği takdirde vakıflar tarafından başka amaçla kullanılmasından endişe duyulduğunu öğrendiklerini söyledi:

“İki devlet kurumu arasındaki güvensizliği gördük. İstanbul İl Sağlık Müdürü burayı boşaltmayacaklarını, yeni bir proje hazırladıklarını ifade etti. ”

Proje ‘kısmen’ tatmin etti

Buna göre, bir çocuk hastanesine eklemlenen onkoloji ve kadın doğum bölümlerinden oluşan 300 yataklı bir hastane planlanıyor. Yeni projenin daha modern olsa da ‘butik’ bir hastane olacağından endişe ettiklerini ifade eden Şişli Etfal Dayanışması şunları söyledi:

“İki endişemiz vardı, ilki buranın sağlık kompleksi dışında amaçlarla kullanılmasıydı, ki bu konuda bizi kısmen tatmin ettiler. İkincisi ise buranın butik bir hastane olabileceği. Biz hastanemizi istiyoruz. Projeyi aramızda konuşup tartışıp değerlendireceğiz.”

Binden fazla avukat Ankara’da İstanbul Sözleşmesi’ni savunacak

Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun (EŞİK) çağrısıyla Türkiye’nin 73 barosundan kadın avukatların katılımıyla yarın İstanbul Sözleşmesi’nin savunması yapılacak.

EŞİK başvuru formunu doldurarak yetki veren 810 kadın avukat ve diğer çağrılara katılanlar bini aşkın avukatla hukuksuzluğa ‘dur‘ demek için Ankara’da buluşacak.

Eril şiddetin her gün en az üç kadını yaşamdan kopardığının her gün en az üç şüpheli kadın ölümünün üstünün örtüldüğünün vurgulandığı EŞİK açıklamasında, 20 Mart 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesi hakkında hukuka aykırı bir kararla fesih bildiriminin yayınlandığına değinildi. Açıklamada şunlar aktarıldı:

“Fakat şiddet gittikçe yükseliyor, şiddetle mücadelede İstanbul Sözleşmesi’nin önemi ve etkin uygulanması zorunluluğu her geçen gün biraz daha artıyordu. Danıştay, fesih kararının hemen ardından açılan yürütmeyi durdurma davalarını dikkate alıp bu hukuksuz kararı iptal ederek fesih kararından cesaretlenen kaç kadın katilini fiilinden caydırmış olacaktı asla bilemeyeceğiz. Ancak şunu biliyoruz; kadınların eşit ve şiddetsiz bir hayat sürmeleri için İstanbul Sözleşmesi elzemdir. Bu yüzden Sözleşme’den asla vazgeçmeyeceğiz.”

Fesih kararına ilişkin yürütmenin durdurulması ve kararın iptali talebiyle pek çok kadının, kadın örgütünün, baroların, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların ve siyasi partilerin açtıkları 200’ü aşkın davadan duruşma tarihi belirlenenler, yarın esastan görüşülecek. EŞİK tarafından kararın önemine ise ilişkin şu ifadeler kullanıldı:

“Verilecek karar, sadece İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının hukuksuzluğuna ve buna yönelik iptal taleplerimize ilişkin olmayacak. Aynı zamanda, hukukun ayaklar altına alındığı mevcut bağlamda, Türkiye’nin geleceği ve hukukun üstünlüğü adına belirleyici olacak.”

1 Ağustos 2020’de kurulan EŞİK Platformu tarafından yapılan açıklamada İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına ilişkin olarak şunlara yer verildi:

“İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek Anayasa’daki eşitlik ilkesinden, şiddeti önlemek ve maruz bırakılanları korumakla ilişkili diğer yasalardan vazgeçildiğinin, devletin kadın erkek eşitliği ve kadına karşı şiddeti önleme politikasını terk ettiğinin tüm dünyaya ilan edilmesidir.”

TBMM’de yasayla kabul edilen uluslararası bir sözleşmeden tek kişilik kararla çıkılmasının Sözleşme’nin kendisinin önemini de aşan bir önemi olduğunun belirtildiği açıklamada şunlar aktarıldı:

“Bu karar Sözleşme’nin referans aldığı ve Türkiye’nin de taraf olduğu tüm temel insan hakları belgelerinden de çekilebileceği anlamına gelmektedir. Bu sebeple, İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak sadece kadınların değil, demokratik bir ülkede adaletli ve insanca yaşamdan yana olan herkesin sorumluluğudur.”

EŞİK tüm kadınları, kadın ve LGBTİ+ örgütlerini, baroları, emek ve meslek örgütlerini ve siyasi partileri; eşit ve şiddetsiz bir yaşam isteyen herkesi hep birlikte hukuka ve İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya çağırdı.

Antalya’da nesli tükenen kum zambakları koparıldı ve yakıldı

Antalya Alanya’daki Yeşilöz sahilinde, çevre gönüllüsü Güldane Şahin, dünyada nesli tükenmekte olan bitkiler arasında gösterilenkum zambaklarına zarar verildiğini tespit etti. Haber verilmesi üzerine bölgeye gelen Alanya Doğa Koruma ve Milli Parklar Mühendisliği ekiplerince inceleme başlatıldı. Yapılan çalışmada, bazı zambakların kökünden söküldüğü, bazılarının ise yakıldığı tespit edildi.

Sahilde caretta caretta ve kum zambakları için 14 yıldır gönüllü olarak aralıksız nöbet tutan Şahin, cep telefonu kamerasıyla zambakların fotoğraf ve görüntülerini çekerek duruma tepki gösterdi.

Koruma altına alınmıştı

Alanya Çevre Eğitim ve Mavi Bayrak Derneği (ALÇED) Başkanı Şerefnur Kayhan, turizm sezonu başladığı için sahillerde çalışmaların arttığını ve bir takım olumsuzlukların da ortaya çıktığını söyledi:

“Görmüş olduğunuz gibi kum zambaklarımızın olduğu yer, aynı zamanda Bakanlık tarafından korunan caretta caretta üreme alanı. Levhasının bile bulunduğu bu bölgede katliam var. Biliyorsunuz kum zambakları da caretta carettalar gibi koruma altında. Kum zambakları koparılmış ve bazıları da yakılmış. Köklerini gösterdim. Tamamen yanmamış hala daha dumanı tütüyor.”

Koruma altındaki kum zambaklarını koparanların 80 ila 120 bin lira ceza verildiğine dikkati çeken Kayhan, buna rağmen turistik bir cazibesi de olan çiçeğe zarar verildiğini belirtti.

Nesli tükenmekte olan bitkiler arasında gösterilen kum zambakları, 2016 yılında Doğa Koruma Birliği’nce koruma altına alınmıştı.

25. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali 26 Mayıs’ta başlayacak: ‘Kadınların Mirası’

Bu yılki teması Kadınların Mirası olarak belirlenen, 26 Mayıs – 5 Haziran tarihleri arasında düzenlenecek 25. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin afişi duyuruldu. Festival afişi Janet Eke ve Kerim Can Kara‘nın tasarımıyla Mareliber tarafından hazırlandı.

Festivalin bu yılki afişi her yaştan kadının birlikte inşa ettiği mirasa ve doğanın eşitliğine odaklanıyor. Afiş kadınların mücadelede ve yaşamda bir aradalığına vurgu yapıyor. Ayrıca dünden bugüne birlikte yaratılan feminist mücadelenin mirasını, geleceğe de birlikte taşımaya ve doğayla iç içe, tahakkümsüz bir yaşama işaret ediyor.

Festival 26 Mayıs’ta Onur Ödülü, Bilge Olgaç Başarı Ödülü, Genç Cadı Ödülü ve Tema Ödülü’nün sahiplerine verileceği açılış töreniyle başlayacak. Bu yıl Onur Ödülü oyuncu Şerif Sezer’e, Bilge Olgaç Başarı Ödülleri oyuncular Neşe Yulaç, Ayşenil Şamlıoğlu ve yapımcı Anna Maria Aslanoğlu’na, Genç Cadı Ödülü ise oyuncu Nazlı Bulum’a verilecek.

5 Haziran’a dek sürecek festival Ankara’da sinemaseverleri ağırlayacak. Ayrıca programda yerli ve uluslararası konuklarla söyleşiler, paneller ve gösterimlerin ardından sohbetler de yer alacak. Dünyanın dört bir yanından yönetmen koltuğunda kadınların oturduğu filmlerin sinemaseverlerle buluşacağı festival programı ise önümüzdeki günlerde açıklanacak.

Bu yıl festivalde, İspanya’dan Hindistan’a, Ukrayna’dan Vietnam’a kadar 60’ı aşkın kadın yönetmenin filmi gösterilecek. Festivalde gösterilecek filmler arasında ünlü yönetmen Icíar Bollaín’in San Sebastian’da prömiyerini yapan ve En İyi Bask Filmi Ödülü’nü alan son yapımı Maixabel de yer alıyor.  Film, siyasi bir cinayete kurban giden eşinin katiliyle “herkes ikinci bir şansı hak eder” diyerek yüzleşen Maixabel Lasa’nın gerçek hayat öyküsüne dayanıyor.

Romanyalı oyuncu ve yönetmen Alina Grigore’nin San Sebastian Film Festivali’nden En İyi Film Ödülü ile dönen filmi Mavi Ay (Blue Moon) ise Romanya’nın kırsal bir bölgesinde yaşayan Irina ve sorunlu ailesinin ilişkisinden yola çıkarak karmaşık aile ilişkilerini sorguluyor.

Hindistanlı yönetmen Payal Kapadai’nin Cannes’da En İyi Belgesel Ödülü’nü alan filmi Hiçbir Şey Bilmediğimiz Bir Gece (A Night of Knowing Nothing) ise uzaktaki sevgilisine mektuplar yazan üniversite öğrencisi L ve mektupları üzerinden Hindistan’ın toplumsal ve politik atmosferinin değişimine eleştirel bir bakış geliştiriyor.

Kateryna Gornosta’nın geçen yılki Berlin Film Festivali’nde prömiyerini yapan filmi Stop – Zemlia ise günümüz Ukraynası’nda bir büyüme hikayesine odaklanıyor. Gornosta’nın kendi hikayesiden yola çıktığı filmde, içine kapanık bir genç olan Masha’nın kendini keşfetme öyküsü öne çıkıyor.

Festivalde seyirciyle buluşacak başka bir büyüme hikayesi ise Vietnam’dan. Ha Le Diem’in filmi Children of the Mist, kadınların çocuk yaşta evlendirildikleri Kuzey Vietnam’ın dağlık bölgesinde yaşayan 13 yaşındaki Di’nin hikayesine odaklanıyor.

Festivalde uluslararası filmlerin yanısıra Türkiyeli yönetmenler Ceylan Özgün Özçelik ve Senem Tüzen’in yeni filmleri de yer alıyor. Ceylan Özgün Özçelik’in Cadı Üçlemesi’nin ikinci filmi 15+, kendilerine şiddet uygulayan kocalarını öldüren Aylin ve Havva’nın mektuplarını takip eden deneysel bir belgesel.

Ana Yurdu’yla tanınan Senem Tüzen’in Adam Isenberg ve Noah Amir Arjomand ile birlikte yönettiği, 41. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması’ndan En İyi Film Ödülü ile dönen Eat Your Catfish ise ALS’li Kathryn’in gözünden bocalayan bir aile portresi çiziyor.

Ayrıca bu yıl festival programı kapsamında gösterilecek filmler arasında Berlin Uluslararası Film Festivali’nin ödüllü filmleri de bulunuyor. Berlinale’de büyük ödül Altın Ayı’yı kazanan Carla Simón imzalı Alcarràs, Natalia López’in yönettiği Jüri Özel Ödüllü Robe of Gems, Kaltrina Krasniqi’nin ilk uzun metrajlı kurmaca filmi olan Vera Dreams of the Sea ile Nina Menkes’in çok ses getiren filmi Beynimiz Yıkanmış Ankara’da Uçan Süpürge ile izleyicisiyle buluşacak.

 

 

 

Yavru kediyi öldüren sanığa iki yıl hapis

Trabzon‘da, eşine sinirlendiği gerekçesiyle evlerindeki üç aylık kediyi duvara fırlatarak öldüren Mahmut E. iki yıl hapis cezası aldı.

7 Aralık 2021’de,evlerinde yaşanan tartışma sonrası eşi Y.E. kocasından şikayetçi oldu. Mahmut E. hayvana şiddet uygulamaktan gözaltına alınırken, yavru kedi on gün sonra veterinerde hayatını kaybetti.

Trabzon Hayvanları Koruma Derneği (TRAHAYKO) Başkanı Lütfiye Tüzün Kurban, Mahmut E. hakkında ‘hayvana işkence’ suçlamasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Karar duruşmasında suçlamaları reddeden sanık, savunmasında “Eşime kızmıştım. Kediyi fark etmedim, yerde yastık var sanıp, tekmeyle fırlattım” dedi.

Eşinden şikayetçi olan Y.E. ise olay sonrası polise verdiği ilk ifadesini yinelediğini, olay günü yan odada bulunduğu sırada eşinin kediyi kovalayıp “Neden kaçıyorsun?” diye bağırdığını duyduğunu anlatarak bu iddiayı çürüttü.

Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında, hayvana yönelik suçun geçmişte de tekerrür ettiği kanaatiyle ağırlaştırıcı nedenleri göz önünde bulunduran mahkeme heyeti, sanık Mahmut E.’yi ‘hayvana eziyet çektirerek öldürmek’ten iki yıl hapis cezasına çarptırdı.

İyi hal indirimi ve ceza erteleme de uygulanmayan Mahmut E., cezasının onanması halinde cezaevine girecek.

TRAHAYKO adına duruşmaya katılan Engin Barın, kediyi kurtarabilmek için klinikte uzun uğraşlar verdiklerini kaydetti ve şunları söyledi:

“Bu kararla yüreğimiz soğumadı ama en azından iki yıl hapis cezası aldı. Bu kararın ertelemesi, indirimi, para cezasına çevrilme durumu yok. Olumlu açıdan gördüğümüz tek şey bu.

Onun dışında yaşanan her şey bizi derinden yaraladı. Bugüne kadar hayvana şiddet uygulayan kimse ceza almamıştı. Bu karar belki bir nebze insanların gözünü korkutacak. Bu olayların hiç yaşanmaması arzumuz ama en azından caydırıcı olacağını umuyoruz. Bir can gittiği için sevinçli değiliz. Bizim için güzel günler, kimsenin kimseye şiddet uygulamadığı zaman gelir.”

İçişleri Bakanlığı’ndan 81 ile maske genelgesi

Bilim Kurulu’nun dünkü toplantısında kapalı alanlarda maske zorunluluğunun kaldırıldığı duyurulmuştu. Kararı açıklayan Recep Tayyip Erdoğan, vaka sayısının binin altına düşmesi kaydıyla toplu taşıma ve sağlık kuruluşlarında da maskenin kalkacağını söyledi. İçişleri Bakanlığı tarafından konuya ilişkin olarak bugün 81 ile genelge gönderildi. 

Koronavirüs (Covid19) salgını sürecinde toplumsal hayatın işleyişine ilişkin usul ve esaslar, salgının genel seyri ve Sağlık Bakanlığı’nın önerileri doğrultusunda Bakanlıkça yayımlanan genelgelerle belirlenmiş ve İl/İlçe Hıfzıssıhha Kurulları kararları ile hayata geçirilmişti.

İlgili haber: Şebnem Korur Fincancı: Maske zorunluluğunun kaldırılması yaşam hakkını ihlal eden bilim dışı bir karar

Bakanlık tarafından gönderilen maske genelgesinde şunlar yer aldı:

“Pandeminin geldiği noktada, salgının etkisinin azalması, aşılamanın yaygınlaşması, toplumsal hayatı eskisine oranla daha az etkilemesi ile birlikte alınan önlemlerin dünyada olduğu gibi ülkemizde de toplumun her noktasında kısıtlama şeklinde değil bireysel düzeyde uygulanması önemli hale gelmiştir. Bu nedenle ileri yaşlardaki kişiler ile kronik hastalığı, hastalık şüphesi ve riskli gruplarla teması olanların hem kendini hem de çevresini korumak için maske kullanmaya devam etmeleri ve hatırlatma dozlarını yaptırmaları bireysel sorumluluk çerçevesinde önemlidir.

Bu kapsamda 26 Nisan 2022 tarihli COVID19 Bilimsel Danışma Kurulu önerileri doğrultusunda; ‘Açık ve kapalı alanlar dahil olmak üzere tüm alanlarda, tüm okullarda maske zorunluluğunun tümüyle kaldırılması, ancak ülkemizdeki günlük vaka sayısı binin altına düşene kadar bir müddet daha toplu taşıma araçları ile sağlık kuruluşlarında maske kullanımına devam edilmesi, kapalı alanlarda maske kullanıma dair usul ve esasların aşağıdaki şekilde değiştirilmesi bildirilmektedir’ hususları Bakanlığımıza iletilmiştir.

Bu çerçevede bugünden (27 Nisan) itibaren;

  1. Toplu taşıma araçları ile sağlık kuruluşları hariç olmak üzere diğer tüm kapalı alanlarda maske zorunluluğu uygulamasının sona erdirilmiştir.
  2. Toplu taşıma araçları ile sağlık kuruluşlarının kapalı alanlarında ise yeni bir karar alınıncaya kadar (günlük vaka sayısı binin altına düşmesi halinde) maske kullanma zorunluluğuna devam edilecektir.”