ManşetGündemİfade Özgürlüğü

Gezi protestosunda bir gazeteci dahil 51 gözaltı!

0

Gezi Davası’nda verilen ağırlaştırılmış müebbet ve onlarca yıllık hapis cezalarının ardından karar Taksim’de protesto edildi. Protestolara katılan vatandaşlara polis sert müdahale etti. TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) İstanbul Şubesi önünde bir araya gelen göstericilerden 51 kişi gözaltına alındı.

Taksim Dayanışması tarafından önceki gün yapılan çağrıyla dün Beyoğlu’nda buluşan göstericiler polis müdahalesiyle karşı karşıya kaldı. Protestocularla birlikte bir de gazeteci gözaltına alındı.

İstanbul Valiliği tarafından yapılan açıklamada 51 kişinin gözaltına alındığı bildirildi.

DİSK’e bağlı Basın-İş Sendikası tarafından yapılan açıklamada gazeteci Umut Taştan’ın serbest bırakılması için çağrıda bulunuldu.

Yeniden protesto çağrısı

Dün gerçekleştirilen eylemde Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi‘ye verilen hapis cezalarının protesto edilmesinin ardından bugün de 19.00’da yeniden bir araya gelme çağrısı yapıldı.

Taksim Dayanışması tarafından yapılan açıklamada şunlar aktarıldı:

“Bu hukuksuzluk, bu keyfilik, bu adaletsizlik, bu vicdansızlık, bu düşmanlık sona erinceye kadar;  arkadaşlarımız serbest bırakılıncaya kadar, hukuk tarihine kara leke olarak girecek; bu davadan beraat edinceye kadar mücadeleye devam edecek, arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız!”

Açıklamanın tamamı şöyle:

“Hukuka güvenin iyice azaldığı, mahkemelerden adalet çıkacağına dair inancın zayıfladığı ülkemiz; Gezi davasında açıklanan kararlar sonrasında dün itibariyle; ranta karşı çıkıp, doğanın talanına itiraz edenlerin,  hayatımıza müdahale etme diyen milyonların sesine ses olanların, GEZİ Parkı park olarak kalsın diye çabalayan mimar, şehir plancı ve avukatların   “Ağırlaştırılmış müebbet ve ağır hapis” ile cezalandırıldığı bir ülke haline geldik.

Durumumuz budur artık!

Gezi parkı park olarak kalsın diye, Taksim Dayanışması bileşenleri ile birlikte ilk günden itibaren Mimarlar odası adına mesleki ve yasal girişimleri başlatan Mimarlar Odası Çevre Etki Değerlendirme Kurulu sekreteri Mimar Mücella Yapıcı; mevcut yasa ve yönetmeliklere uymayan kararlara karşı Şehir Plancıları Odası Başkanı olarak itiraz dilekçeleri yazan Şehir Plancıları Odası dönem Başkanı Tayfun Kahraman ve Mimarlar odasının yetkili avukatı olarak Gezi Parkı‘na dair bütün davaları açan ve takip eden avukat Can Atalay ile birlikte bu hukuksuz davada yargılanan Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi‘nin 18’er yıl ağır hapis ile cezalandırıldığı; 4,5 yıldır kanıtsız, tanıksız hapis yatırılan ve hepsinin ötesinde Gezi sürecinde Parka birkaç kez uğradım diyen Osman Kavala‘nın  ise Gezi üzerinden “Darbeye teşebbüs” gibi absürd bir itham ile “Ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezası aldığı bir ülkenin yurttaşları haline geldik.

Durumumuz budur artık!

Polis tutanaklarına göre en az üç buçuk milyon insan, yani Gezi’ye gelen, destekleyen, mesaj atan, börek getiren, revir kuran, kütüphane yapan, yeryüzü sofrası açan; şarkı söyleyen, tiyatro sergileyen, dans eden hatta ağaçlara sarılan milyonların “Müebbet ve ağır hapis cezaları” ile korkutulmaya çalışıldığı bir ülke haline geldik.

Durumumuz budur artık!

Tek adam rejiminin ihtiyaçlarına göre karar veren mahkemelerin hukuksuz, tanıksız, kanıtsız, keyfi ve tutarsız kararlar aldığı bir rejimde, demokrasinin kuvvetler ayrılığının ve en temel anayasal hakların yok sayıldığı bir ülke haline geldik.

Sadece Gezi Parkı’na değil Kazdağları’ndan Cerattepe’ye,  Kuzey Ormanları’ndan Salda Gölü’ne kadar yeşile, doğaya sahip çıkan gençlerin ve çevre örgütlerinin düşman görüldüğü bir ülke haline geldik.

Durumumuz budur artık

Gezi Parkı’na sahip çıktığı için, yaşamıma daha fazla karışma dediği için Gezi direnişi sırasında polis şiddeti ile hayatını kaybeden gençlerin katillerinin aklandığı, bu vahşete isyan edenlere hapis cezaları verilebildiği bir ülke haline geldik.

Durumumuz budur artık!

Gezi’de gür sesleriyle biz de varız diyen kadınların, LGBTİ+‘ların taleplerinin yok sayıldığı, cinayetlere kurban gitmelerine ses çıkarılmasının engellendiği bir ülke haline geldik.

Durumumuz budur artık!

İşçilerin ekmeğine, köylülerin ürününe sahip çıkmasının istenmediği, hayatın pahalı, emeğin ucuz olduğu bu düzenin sorgulanmasının, emeğinin karşılığını talep etmek için ses çıkaranların vatan haini olarak görüldüğü bir ülke haline geldik.

Bu durumu değiştireceğiz

Başta Gezi Parkı olmak üzere ülkemizin yeşiline, doğasına, kaynaklarına sahip çıkacak demokratik bir ülke mücadelesinden vazgeçmeden, delillere dayanan objektif ve tarafsız yargılama yapan bir adalet sistemi kuruluncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. Bu hukuksuzluk, bu keyfilik, bu adaletsizlik, bu vicdansızlık, bu düşmanlık sona erinceye kadar;  arkadaşlarımız serbest bırakılıncaya kadar, dünya hukuk tarihine kara bir leke olarak girecek bu davalardan beraat edinceye kadar mücadeleye devam edecek, arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız!

2013’ün Haziran’ında Gezi Parkı’ndaki o rengarenk, dayanışmacı anlayışı sahiplenen tüm yurttaşları özgürlük ve demokrasi talebiyle ülkemizin geleceğine umut olan tüm kurumları, “darbecilik” gibi asılsız ithamlarla lekelenmek istenen Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Gezi’ye sözünü ve sesini katan milyonlar adına; ülkemizde adaleti, demokrasiyi, özgürlüğü ve doğakent katili rant projelerine karşı duruşu simgeleyen, başta Gezi Parkı olmak üzere ülkemizin her şehrinde parkları çoğaltacak, çocuklarımızın oyunlar oynayacağı bu parklarda bütün çocuklarla birlikte  “Mücella ablamızın içindeki çocuğun” da bineceği salıncaklar kuracak, Gezi’nin inatçı, yaramaz ve mücadeleci çocukları, kadınları ve gençleri olmaya devam edeceğiz.

Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!”

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.