Dünyaİklim KriziManşet

Putin’in savaşı, otokrasilerin ve fosil yakıtların el ele yürüdüğünü gösteriyor

0

Bill McKibben‘ın The Guardian‘da yayımlanan bu yazısı, Yeşil Gazete’nin de parçası olduğu Covering Climate Now ağı (CCNow) ve partnerleri tarafından 22 Nisan Dünya Günü‘ne kadar devam edecek “İklim & Demokrasi” işbirliğinin ürünüdür.

*

İklim eylemi söz konusu olduğunda demokrasiler otokrasilerden daha fazla ilerleme kaydediyor. Ancak yatırımdan yoksun bırakma kampanyaları, en inatçı siyasi liderler üzerinde baskı oluşturabilir.

Geçen sonbahardaki Glasgow iklim zirvesi, ilk bakışta 25 selefine çok benziyordu:

  • Problematik tarafların da boy gösterdiği (örneğin Suudilerin “döngüsel karbon ekonomisi gündemini”nin tanıtımını yaptığı köşesi) uçak büyüklüğünde bir konferans salonu,
  • Gerçek müzakereler birkaç arka odada yapılırken, sürekli olarak (“TBTTP ve Korunan Alanlar GoP Girişimi’nin başarılarının sergilendiği) gizemli oturumlara koşan delegeler,
  • Mükemmel pankartları olan (“Yanlış Amazon yanıyor”) olan ciddi protestocular.

Ancak dışarıdaki koridorlarda ve sokaklarda dolaşırken, 2015’te Paris’teki son büyük iklim konferansından bu yana birçok şeyin değiştiğini ve bunun sadece karbon seviyeleri ve sıcaklığın daha da yükselmesinden kaynaklanmadığını tekrar tekrar fark ettim.

En büyük değişiklik siyasi iklimde oldu.

Bu birkaç yıl içinde dünya, demokrasiden ve otokrasiye keskin bir şekilde sapmış gibi görünüyor  ve bu iklim kriziyle mücadele yeteneğimizi önemli ölçüde sınırladı.

Çeşit çeşit oligark, ele geçirdiği iktidarı, statükoyu sürdürmek için kullanıyor; sanki herkes artık gezegenin  gerçek gündemini yansıtmayan bir senaryoyu okuyormuş gibi tüm toplantıda bir düzmece havası vardı.

Rusya’nın Ukrayna’ya petrolle ateşlenen bir işgal başlattığını gördüğümüze göre, bu eğilimde büyük tırmanma olduğunu görmek biraz daha kolay – ancak Putin bunun tek örneği olmaktan uzak. Düşünelim:

2015’te Paris’te Brezilya, çoğunlukla Amazon‘daki ormansızlaşmayı sınırlamak için çalışan İşçi Partisi‘nden Dilma Rousseff tarafından yönetiliyordu. Bazı yönlerden ülke, sadece kesimleri yavaşlatarak bile iklim hasarı konusunda diğerlerinden daha fazlasını yaptığını iddia edebilir.

Ancak 2021’de ülkedeki her büyük sığır çiftçisine ve kaçak maun avcısına yetki veren hükümetin başında Jair Bolsonaro görevdeydi. “İnsanlar iklimi umursuyorsa, daha az yiyip ” diğer her gün kaka yapabilirler” de

di. Ve eğer demokrasiyi umursuyorlarsa… hapse girebilirler. Bolsonaro bu yılki seçimler öncesinde “Beni yalnızca Tanrı başkanlıktan alabilir” de dedi.

Veya Hindistan örneği: Enerji kullanımında öngörülen artışlar göz önüne alındığında en önemli ulus haline gelebilecek olan ve fakat kendi Greta Thunberg‘ine toplantıya katılması için vize vermeyi bile reddeden Hindistan. (En azından Disha Ravi artık hapiste değil).

Veya Rusya, veya Çin: On yıl önce, biraz tehlike ve biraz dikkatle de olsa, Pekin’de iklim protestoları ve gösterileri düzenleyebilirdik -şimdi denemeyiniz.

Veya tabii ki, derin demokratik eksiklikleri iklim müzakerelerini uzun süredir kötü etkileyen ABD. Bağlayıcı bir küresel anlaşma yerine gönüllü taahhütlere bağlı bir sisteme sahip olmamızın nedeni, dünyanın gerçek bir anlaşma için ABD Senatosu‘nda asla 66 oy çıkmayacağını sonunda anlamasıdır.

Joe Biden görüşmelere, arka cebinde Build Back Better (Yeniden Daha İyi İnşa Et) paketiye gelmeyi, masaya vurmayı ve Çinlilerle bir teklif savaşı başlatmayı bekliyordu: Fakat DC’deki fosil yakıt nakit parasının en büyük alıcısı diğer bir Joe, Batı Virginia‘dan Joe Manchin, bu planlara engel oldu.

Bunun yerine Biden eli boş geldi ve görüşmeler boşa çıktı.

Ve böylece, insanları şiddetle iklim değişikliği konusunda harekete geçmek istemesine rağmen sistemleri bunu sağlayamayan bir dünyayla ne yapacağımız konusunda kafa patlatmak zorunda kaldık.

2021’de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), dünya genelinde dikkate değer bir anket gerçekleştirdi – geleneksel anketleri yanıtlama olasılığı daha düşük olan insanlara ulaşmak için video oyun ağları aracılığıyla insanları sorguladı. İnsanların yüzde 64’ü,pandeminin ortasında bile, iklim değişikliğini “küresel bir acil durum” olarak tanımladı ve belirleyici marjlarla “mevcut durumun ötesinde geniş iklim politikaları” istediklerini söyledi.

UNDP direktörü Achim Steiner‘in özetlediği gibi, “anketin sonuçları, acil iklim eyleminin dünyanın her yerinden, farklı milletlerden, yaştan, cinsiyetten ve eğitim seviyesinden insanlar arasında geniş bir desteğe sahip olduğunu açıkça gösteriyor”.

Asıl ironi ise bazı çevrecilerin daha fazla değil, daha az demokrasi istemesi. Elbette her yerde iktidarda güçlü ‘adamlarımız’ olsaydı, onlar zor kararları verebilir ve bizi doğru yola sokabilirlerdi- biz de sürekli değişen seçimler, lobicilik ve nüfuzla uğraşmak zorunda kalmazdık.

Ancak bu, en azından bir ahlaki nedenden dolayı yanlış: İklim krizine karşı anında harekete geçebilen güçlü kişiler, aynı zamanda sonsuz sayıda başka şey üzerinde de anında harekete geçebilirler. Tıpkı Xinjiang ve Tibet halkının anlatabileceği gibi -eğer konuşmalarına izin verilirse tabii.

Bu bazı pratik sebeplerden de yanlıştır ve bu yanlışlar, otokratların memnun etmekten çıkarları olduğu gerçeğiyle başlıyor: Modi, kıtadaki en büyük kömür şirketi Adani‘nin kurumsal jetinde dünyanın en büyük demokrasisinin tepesindeki rolü için kampanya yürüttü.

Çin’de bir fosil yakıt lobisi olmadığını bir an bile varsaymayın: Şu anda Xi‘ye ekonomik büyümenin daha fazla kömüre bağlı olduğunu söylemekle meşgul.

Bunun da ötesinde, otokratlar çoğunlukla doğrudan fosil yakıtın sonucudur.

Petrol ve gazla ilgili en önemli şey, dünyanın birkaç noktasında yoğunlaşmış olmasıdır ve bu nedenle, bu noktaların üzerinde yaşayan veya başka şekilde kontrol eden insanlar, büyük miktarlarda haksız ve hesaplanamaz bir güç elde eder.

Kralın sevmediği 81 kişinin kafasını kesmesinin daha ertesi gününde Suudi Arabistan‘da Boris Johnson, hidrokarbon almaya çalışıyordu. Petrolleri olmasaydı, Suudi kraliyet ailesine en ufak bir ilgi gösterecek miydi? Hayır. 

Koch kardeşler de fikirleri temelinde Amerikan siyasetine hükmedebilirlerdi: David Koch 1980’de liberter olarak Beyaz Saray‘da yarıştığında neredeyse hiç oy alamadı. Bu yüzden o ve kardeşi Charles, Amerika’nın en büyük petrol ve doğal gaz baronları olarak kazançlarını Cumhuriyetçileri (GOP) satın almak için kullanmaya karar verdiler… Ve gerisi (işlevsiz) siyasi tarih.

Bu fenomenin en çarpıcı örneği, söylemeye gerek bile yok, gücü neredeyse tamamen yakabileceğiniz şeylerin üretimine dayanan bir adam olan Vladimir Putin‘dir.

Evimde şöyle bir dolaşsam, Çin’den elektronik, Hindistan’dan tekstil, AB’den her türlü mal bulmak zor olmaz ama hiçbir yerde üstünde “made in Russia” yazan bir şey bulamam.

Ordusunu donatan ihracat gelirlerinin yüzde altmışı petrol ve gazdan geliyordu ve Batı Avrupa’yı on yıllardır sindiren tüm siyasi nüfuz, onun gaz musluğundaki parmaklarından geliyor.

Putin ve korkunç savaşı fosil yakıtın ürünüdür ve onun fosil yakıt çıkarları, dünyanın geri kalanını mahveden çok daha fazla şeye sebep oldu.

Ve bu kişiler hep bir aradadır: Coca Cola, Pepsi, Starbucks ve Amazon geçen ay Rusya’dan ayrıldığında, Koch Industries‘in kalacağını açıklaması asla şaşırtıcı değil. Ne de olsa aile şirketi, Stalin için rafineriler inşa ederek başladı.

Donald Trump’ın ilk dışişleri bakanı Rex Tillerson‘a, firmasının (daha sonra Exxon olacak) Kuzey Kutbu’nda yaptığı büyük yatırımlar için Putin tarafından bizzat dostluk madalyası takıldığını hatırlamakta fayda var. Kuzey Kutbu’nda yatırım yapabiliyorlar…Eridiği için.

 

Hidrokarbonlar doğaları gereği despotizmi destekleme eğilimindedir. Enerji bakımından oldukça yoğundurlar ve bu nedenle çok değerlidirler; bu, coğrafi ve jeolojik olarak görece kolay kontrol edilebilecekleri anlamına gelir: Bir boru hattı veya bir petrol terminali ile mesela.

Oysa güneş ve rüzgar bu bağlamda demokrasiye çok daha yakındır: Her yerde bulunurlar, konsantre olmak yerine dağınıktırlar.

Arka bahçemde petrol kuyusu olamaz çünkü neredeyse hiçbir arka bahçede olmadığı gibi orada da petrol yoktur. Olsa bile, pompaladığım şeyi bir rafineriye satmak zorunda kalırdım ve Amerikalı olduğum için bu muhtemelen bir Koch şirketi olurdu.

Ama çatımda bir güneş paneli yapabilirim (ki yaptım); karım ve ben, Putinlerin ve Koch’ların saldırabileceği ve sömürebileceği piyasa güçlerinden izole edilmiş kendi küçük oligarşimizi yönetiyoruz. Güneş tarafından sağlanan enerjinin maliyeti bu yıl artmadı ve gelecek yıl da artmayacak.

Genel bir kural olarak, en sağlıklı, çıkar ilişkilerine en az esir olan demokrasilere sahip bölgeler, iklim değişikliği konusunda en fazla ilerlemeyi kaydediyor: İzlanda veya Kosta Rika‘ya, Avrupa’ya, Finlandiya veya İspanya’ya, ABD’nin çevresinde Kaliforniya veya New York‘a bakın.

Dolayısıyla iklim kampanyacılarının işinin önemli bir kısmı, insanların işleyen gelecek için taleplerini çıkar, ideoloji ve kişisel derebeyliklerin üstünde tuttuğu göre işleyen demokrasilere sahip devletler için çalışmaktır.Ancak fiziğin dayattığı zaman kısıtlamaları – her yerde hızlı eylem ihtiyacı – düşünüldüğünde, tüm strateji bu olamaz.

Aslında, aktivistler muhtemelen bir değişim kaynağı olarak siyasete biraz fazla odaklandılar ve medeniyetimizin diğer güç merkezine yeterince dikkat etmediler: Para.

Dünyanın finans devlerini bir şekilde değişmeye ikna edebilir veya zorlayabilirsek, bu da hızlı ilerleme sağlar. Çünkü hız, borsalara parlamentolardan daha fazla damgasını vuruyor.

Ve burada haberler biraz daha iyi. Ülkemi örnek alın: Siyasi güç, Amerika’nın en kırmızı, en yozlaşmış bölgelerinden çıkıyor. Seyrek nüfuslu batı eyaletlerinde nispeten bir avuç insanı temsil eden senatörler, siyasi hayatımızı bağlayabiliyor ve bu senatörlerin neredeyse tamamı büyük petrol maaş bordrosunda.

Ancak para, ülkenin mavi bölgelerinde toplanıyor – Biden’a oy veren bölgeler ülke ekonomisinin yüzde 70’ini oluşturuyor.

Bazılarımızın fosil yakıtların elden çıkarılması gibi kampanyalar üzerinde bu kadar sıkı çalışmasının bir nedeni budur – New York’un emeklilik fonları ve Kaliforniya’nın geniş üniversite sistemi ile büyük zaferler kazandık ve böylece büyük petrol üzerinde gerçek bir baskı oluşturabildik. Şimdi aynısını sektörün finansal can damarı olan dev bankalar için yapıyoruz.

Montana veya Mississippi‘yi asla kazanamayacağımızın çok iyi farkındayız, bu yüzden buna bağlı olmayan bazı çözümlerimiz olsa iyi olur.

Aynı şey global olarak da geçerli. Pekin’de veya Moskova’da veya Delhi’de savunuculuk yapamamaya başlayabiliriz. Bu nedenle, en azından bu amaçlar için, en büyük para potalarının Manhattan’da, Londra’da, Frankfurt’ta, Tokyo’da kalması yararlıdır. Bunlar hala biraz gürültü çıkarabileceğimiz yerler.

Ve bunlar, gürültünün duyulması için gerçek bir şansın olduğu yerlerdir. Hükümetler, servetini zaten kazanmış insanları, zaten yükselişte olan endüstrileri kayırma eğilimindedir: Çünkü oy veren çalışan orduları vardır ve rüşveti karşılayabilirler.

Ancak yatırımcılar, bir sonraki adımda kimin para kazanacağıyla ilgilenir. Bu nedenle Tesla, Kongre salonlarında olmasa da borsada General Motors‘tan çok daha değerlidir.

Ayrıca, para dünyasını harekete geçmeye ikna edebilirsek, her şey çok hızlı gerçekleşebilir.

Diyelim ki, şu anda dünyadaki en büyük fosil yakıt kredisi veren Chase Bank, bu yıl bu desteğin hızla sona erdiğini duyurursa, haberler birkaç saat içinde borsalarda yankılanır. Bazılarımız bu yüzden bu finansal kurumlara karşı giderek daha büyük kampanyalar düzenlemeye ve lobilerinde yakalanıp hapse atılmaya değer bulduk.

Para dünyası en az siyasi güç dünyası kadar dengesiz ve adaletsizdir – ancak bu, iklim savunucularının ilerleme kaydetmesini biraz daha kolaylaştırabilir.

Putin’in grotesk savaşı, bu parçalardan bazılarının bir araya geldiği yer olabilir. Çünkü hem fosil yakıtın otokrasi oluşturma yollarını ve kıt kaynakların kontrolünün otokratlara verdiği gücü hem de finansal sistemlerin en inatçı siyasi liderler üzerinde bile baskı kurabileceğini gösterdi.

Rusya bankacılar ve şirketler tarafından sistematik ve etkili bir şekilde cezalandırılıyor, Ukraynalı meslektaşım Svitlana Romanko ve benim yakın zamanda belirttiğimiz gibi, çok daha fazlasını da yapabilirler.

Savaşın şoku aynı zamanda dünyadaki diğer demokrasilerin kararlılığını ve birliğini güçlendiriyor ve belki de – bir umut – Donald Trump gibi müstakbel despotların cazibesini azaltıyor olabilir.

Ancak iklim krizini bir şekilde kontrol altına almak için on yıllarımız değil, sadece yıllarımız var. Bir daha böyle anlar yaşamayacağız.

Ukrayna’nın cesur insanları, düşündüklerinden çok daha fazlası için savaşıyor olabilir.

 

 

 

More in Dünya

You may also like

Comments

Comments are closed.