Ana Sayfa Blog Sayfa 900

Klimanız yoksa sıcak dalgasında uyuyabilmek için 40 ipucu

İnsan kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle artık her geçen yıl daha fazla ve daha şiddetli sıcak dalgasına maruz kalıyoruz. Sadece gündüzleri değil, geceleri de düşmeyen aşırı sıcaklar özellikle çocuklar, yaşlılar ve sağlık sorunları yaşayan kişiler için büyük risk oluşturuyor.

Evde klima düzeneği bulunmadığı durumlarda, günlük uyku ritminin en verimli şekilde çalışması için vücut ısısının normalden biraz daha düşük tutulması gerekiyor. Bu da yatmadan önce kendini olabildiğince serin tutmak anlamına geliyor.

Aşırı sıcak yaz gecelerinde daha rahat uyuyabilmek için sleepapnea.org’dan aktardığımız kimi ipuçları şöyle:

Nasıl çarşaf kullanılmalı?

  • Pamuklu çarşaf kullanın; bu çarşaflar nefes alabildikleri ve havalandırmayı destekledikleri için polyester, saten veya ipekten daha iyi bir seçimdir .
  • Jel dolu bir göz maskesini dondurun ve yatmadan önce takın.
  • Çarşafları plastik bir torbaya koyup dondurun. Yatmadan hemen önce serin.

Evde sıcaklık kontrolü

  • Evin dışı iç mekandan daha sıcaksa geceleri pencerelerinizi kapalı tutun. Daha serinse açık bırakın. Bunu anlamak için dijital iç-dış mekan termometrelerini kullanabilirsiniz.

  • Serin bir uyku için sıcak su şişenizi, ısıtılmaya uygun yiyecek paketi veya yastığınızı kullanabilirsiniz. Sıcak su şişesinde suyu dondurun ya da yiyecek paketi veya yastığı dondurucuya koyun.
  • Alkollü içeceklerden kaçının. Alkol, vücut sıcaklığını artırır ve uyku düzenini bozabilir.
  • Evin gölgeli bir tarafı varsa bu taraftaki pencereleri açmayı tercih edin. Bu, serin sabah havasının eve girmesine yardımcı olabilir.
  • Sıcak havanın yükseldiğini unutmayın. Yatak odanız üst katlardaysa, uyumak için mümkünse alt katları veya girişi tercih edin.
  • Yatak odası pencerenizin maruz kalmasına bağlı olarak, serin ve gölgeli sabahlarda odanın pencerenizi açmak, ardından güneş binanın o tarafına gelmeden önce kapatmak isteyebilirsiniz.

Battaniye, pijama ve klima seçimi

  • Battaniye kullanmayın. Yatağa spreyli bir şişeyle hafifçe ıslattığını çarşaf serin. Gece boyunca çarşafı (ve yüzünüzü) serinletmek için sprey şişesini yakınınızda tutun.
  • Şu geçici klimayı deneyin: Fanın önüne buz dolu sığ bir kap yerleştirin, ardından fanı açın. Fanın esintisi serinletecek ve bir sis bulutu yaratacaktır.

  • Mümkünse nem emici pijamaları seçin. Veya çıplak uyumaya çalışın. En önemli nokta, en rahat olduğunuz şekilde yatağa girmenizdir.
  • Gün boyunca güneşin altında çok fazla kalmaktan kaçının. Geceleri uyumaya çalışırken yanmış cildin ısısını da hissedeceksiniz. Güneş yanıklarınız olmasa bile, yatmadan önce gece cildinizi aloe gibi serinletici etkisi olan bitkisel losyonlarla temizleyin.

Yastık seçimi ve vücut serinliği

  • Soğuttuğunuz havluları veya kompres için kullanabileceğiniz materyali vücudunuzdaki nabız bölgelerine ve boyun, bilekler, dirsek içleri, kasıklar ve dizlerin arkası gibi sıcak noktalara uygulayın.
  • Mümkünse, hava dolaşımını sağlamak için birden fazla fan kullanın.
  • Yeterince kaliteli uyuyamıyorsanız, gün boyunca sıcak dalga geçene kadar serin bir alanda şekerlemeyi deneyin. Böylece ihtiyacınız olan uykudan mahrum kalmamış olursunuz.
  • Tüm gece serin kalmak üzere tasarlanmış olan ve “chillow” olarak bilinen yüksek teknoloji ürünü bir yastık kullanın.

Bebekler için sıcaklık kontrolü nasıl sağlanabilir?

  • Bebekleri kundaklamaktan kaçının ve onları gözünüzün önünden ayırmayın. Hızlı nefes alma, normalden fazla terleme, şiddetli deri döküntüsü veya yüzde ekstra kızarma gördüğünüzde biraz su içirin ve hemen serin bir yere götürün. Uzun süreli ve aşırı durumlarda, gecikmeden doktora başvurun. Sıcak çarpması yaşlılar ve çocuklar için ölüm tehlikesi yaratabilir.

Yalnız yatmak uyumaya yardımcı olabilir

  • Yalnız uyuyun. Kışın paylaşılan vücut ısısı işe yarayabilir ama bir sıcak dalgasında ektsra ısı uyumanızı engelleyecektir.
  • Günün hangi saatinde olursa olsun güneşi engellemek için güneye, doğuya veya batıya bakan tüm pencereleri kapalı tutun. (Güney Yarımküre’de yaşayanlar ise kuzey, doğu veya batıdan gelen güneşi engellemeli.)
  • Uyumak için farklı yerler seçin. Bodrumlar, zemin katlar ve hamaklar, sıcak dalgasından geçici olarak kaçınmak için iyi seçeneklerdir.
  • Özellikle kapalı tutmak istediğiniz odalar dışında, havanın serbestçe dolabilmesi için evinizdeki kapıları açık tutun.
  • Yatmadan hemen önce soğuk bir duş alın veya banyo yapın. Saçınızı ve başınızı ıslatmak (şampuanlamadan) vücut sıcaklığını azaltmaya yardımcı olabilir.

Vantilatör ve ışık tercihi

  • Mümkünse tavan vantilatörü kullanın. Vantilatörü, sıcak havayı aşağı itmek ve rüzgarın yarattığı soğutma efekti oluşturmak için fan kanatlarını daha yüksek bir hızda saat yönünün tersine dönecek şekilde ayarlayın.
  • Oda sıcaklıkları hakkında daha az endişe edin; vücudun iç sıcaklığı daha büyük bir endişe kaynağıdır. Vücut sıcaklığınızı normalde tutabildiğiniz sürece uykunuzun kesilmemesi şansı çok daha yüksektir. Uykuya geçebilmeniz için vücudun normal veya normal sıcaklıktan biraz daha düşük olması gerekir.
  • Işıkları kapalı tutun. Ampullerden yayılan ısı odanın sıcaklığını artırabilir.
  • Mutfağınızda ve/veya banyonuzda dahili fanlarınız varsa, bunları açın. Sıcak havayı yukarı ve dışarı çekmeye yardımcı olacaklardır.
  • Islak bir çarşafı, özellikle çapraz bir esinti varsa, açık bir pencerenin üzerine asın. Gecenin ortasında ortamı nemli tutmak için bir sprey şişesinin yardımıyla hafifçe ıslatmak isteyebilirsiniz.
  • Dışarısı havadarsa, evinizde bu esintiyi hızlandırmak ve yönlendirmek için yine fanları kullanın.

Sıvı tüketimi ve sindirimi kolay yemekler

  • Yatmadan hemen önce büyük bir bardak su için. Bu, vücut sıcaklığınızı düşürmenin basit bir yoludur. Yatağın yakınında içinde buzlar olan dolu bir sürahi bulundurun.
  • Her şeyi mikrodalga fırında veya açık ızgarada pişirerek ev sıcaklığını düşürün. Ya da pişirilmesi gereken yiyecekleri yemeyin.
  • Yatmadan önce boynunuza hafifçe ıslatılmış veya dondurulmuş bir bez/bandana takın.
  • Sindirimi kolay çok hafif akşam yemekleri yiyin; meyve ve sebze gibi hafif yiyecekleri sindirirken vücut daha az ısı üretir.
  • Varsa buğulanma yaratan el fanlarından kullanın. Geceleri başucunuzda tutun.

Asla motoru çalışan bir araçta uyumayın

  • Ayaklarınızı yatmadan hemen önce bir kova soğuk suya batırın. Kovayı, geceyarısı da lazım olabilir diye yatak başında tutun.
  • Eviniz sıcak ve havasızsa ve gölgeli bir bahçeniz varsa, dışarıda uygun bir yerde uyumayı deneyin.
  • Asla motoru çalışan bir araçta uyumayın. Bu tercih ölümcül sonuçlara yol açabilir. Kazaların yanı sıra karbon monoksit zehirlenmesi ve araçta hasarlara neden olabilir.
  • Bir yakınınızın evinde klima varsa, sık sık ziyaret edin. Anlayış göstereceklerdir.
  • Bir türlü serinleyemiyorsanız ve çevrenizde klimalı bir merkez varsa yararlanmaktan çekinmeyin

Kolombiya’ya eski gerilla cumhurbaşkanı: Gustavo Petro ilk turda önde

Kolombiya’da cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda en fazla oyu, eski gerilla hareketinin üyesi solcu aday Gustavo Petro aldı. Petro oyların yaklaşık yüzde 40’ını alırken, 77 yaşındaki milyoner Rodolfo Hernandez‘in oy oranı yüzde 28’de kaldı.

Başkent Bogota’nın eski Belediye Başkanı olan 62 yaşındaki Petro seçilirse, Kolombiya’nın tarihindeki ilk solcu cumhurbaşkanı olacak.

Petro’nun ikinci turdaki rakibi Rodolfo Hernandez ise “Kolombiya’nın Trump’ı” olarak nitelendiriliyor.

Kolombiya’da bir adayın cumhurbaşkanı seçilebilmesi için ilk turda oyların en az yüzde 50’sini alması gerekiyor
Seçimin ikinci turu 19 Haziran’da yapılacak.

İklim vaadi: Fosil yakıttan çıkılacak

Gustavo Petro, başkan seçilirse ilk icraatlarından birinin ülkedeki açlıkla mücadele amacıyla bir “ekonomik olağanüstü hal” ilan etmek olacağını söylemişti.

Gustavo Petro

En iddialı vaatlerinden biri ise,  yürürlükteki bütün petrol projelerinin askıya alınması ve enerjide fosil yakıt dışı kaynaklara geçişin başlatılması. Kolombiya’nin ihracatının yüzde 50’si ve devlet gelirlerinin yüzde 10’u petrol gelirlerine dayanıyor.  

Sağın kaleleri bir bir yıkılıyor

BBC‘nin aktardığına göre, Kolombiya, geleneksel olarak sağcı siyasetçilerce yönetilen bir ülke. 50 milyon nüfuslu ülkenin yüzde 40’ı yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Dünya Bankası verileri, ülkeyi eşitsizliklerin en yüksek seviyede yaşandığı ülkeler arasında gösteriyor. 

Eski M-19 gerilla hareketinin üyesi Gustavo Petro; yoksulluk, şiddet, kentlerdeki suç oranları ve yolsuzluk karşısında umut veren lider olarak seçmenin karşısına çıkmıştı. Bogota’da oy kullanan Petro, “İki seçenek var: Birisi Kolombiya’da işler nasıl yürüyorsa öyle bırakmak, ki bana göre bu daha çok yolsuzluk, daha çok şiddet ve açlık demek. Diğer seçenek ise Kolombiya’yı değiştirmek, refaha ve demokrasiye kavuşturmak” dedi.

Son bir yıl içinde uzun süredir sağ ve aşırı sağın hakim olduğu Güney Amerika’da iktidarlar birer birer solcuların eline geçmeye başladı. Bolivya, Peru, Nikaragua, Honduras ve Şili‘nin ardından Kolombiya son halka. “Beni iktidardan ancak Tanrı indirebilir” diyen sağcı popülist lider Jair Bolsonaro‘nun yönettiği Brezilya‘da ise, gelecek seçimlerde halkın oy tercihini değiştireceği belirtiliyor.

İlgili haber: https://yesilgazete.org/silide-sol-ruzgari-eski-ogrenci-lideri-boric-en-genc-devlet-baskani-oldu/
İlgili haber: https://yesilgazete.org/hondurasin-ilk-kadin-devlet-baskani-castro-goreve-basladi-zincirleri-ve-gelenekleri-yikiyoruz/
İlgili haber: https://yesilgazete.org/sandik-cikis-anketlerine-gore-bolivyada-secimin-galibi-morelesin-adayi-arce

RTÜK’ten Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını yayınlayan dört kanala para cezası

Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun ‘Bir kaçış planının anotomisi’ açıklamasını yayınlayan Tele1, KRT TV, Flash ve Halk TV’ye, oy çokluğuyla tavandan yüzde 3 para cezası verdi.

Kararı Twitter hesabından duyuran İlhan Taşcı, “RTÜK, Sayın @kilicdarogluk‘un ülkeyi sarsacak, manşet haber niteliğindeki açıklamaları ve ifşa ettiği belgeleri yayınlayan Tele1 KRT, Flash ve Halk TV’ye oyçokluğuyla tavandan %3 para cezası verdi. Karar, basın özgürlüğüne, haber alma hakkına ve demokrasiye vurulan bir darbedir!” dedi.

Taşcı, şunları söyledi: “RTÜK yayıncılara “Kılıçdaroğlu’nun elinde belge de olsa, söyledikleri doğru da olsa yayınlarsanız ceza keserim, sansürlerim” gözdağını veriyor. Bu bakışla, partilerin canlı verilen grup toplantıları sansürlenir, muhalefin sesi duyulmasın diye Meclis TV’nin fişi de çekilebilir.”

“TÜRGEV ve Ensar Vakfı‘nın şikayet dilekçelerine verilen sayı numaranın mürekkebi kurumadan RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin‘in özel talimatla akşam rapor hazırlattığını” belirten Taşçı, “Yüzlerce şikayet dilekçesi aylardır hatta yıllardır işleme bile alınmazken şimdi bu neyin telaşı, kimlere yaranma arayışı!!!” ifadelerini kullandı.

Kemal Kılıçdaroğlu, 24 Mayıs’ta ‘bir kaçış planının anotomisi’ni açıklamış;  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın ve ailesinin vakıf süsü verilmiş paralel yapılarla yurt dışına devasa paralar aktardığını iddia etmişti. CHP Lideri, TÜRGEV ve Ensar vakıfları aracılığı ile 1 milyar liranın ABD’deki paralel bir vakfa transfer edildiğini söylemişti.

İlgili haber: https://yesilgazete.org/kilicdaroglu-erdogan-ailesi-kacis-icin-ensar-ve-turgev-araciligiyla-abdye-1-milyar-lira-gonderdi/

AKP Sözcüsü Mahir Ünal ise, bir tv kanalında yeni “dezenformasyon yasa taslağı”na yönelik eleştirileri yanıtlarken, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun iddialarını tabii ki gazeteci haberleştirecek. Bu suç kapsamına girmiyor” demişti.

Seine Nehri’nde mahsur kalan Orca öldürülecek

Fransa’nın Seine Nehri’nde mahsur kalan ve tatlı su ortamında sağlığı çok hızlı bozulan Orca’ya ötenazi uygulanacağı açıklandı. Seine-Denizcilik Bölge İdaresi, dün balinanın sağlık durumunun “kritik olduğu” ve yaşadığı aşırı stres yüzünden gittikçe zayıfladığını bildirdi.

Açıklamada, “Balinayı denize döndürme girişimi başarısızlıkla sonuçlandı ve stres seviyesinin artmasını önlemek için gerçekleştirilen müdahalenin akşam saatlerinde durdurulmasına karar verildi. Bu şartlarda, uzman grubu oy birliğiyle tek çözümün, hayvanın acısını sonlandırmak için ötanazi olduğu ve ayrıca taşıdığı hastalığın ileri analizini yapmak olduğu sonucuna varmıştır” denildi.

Dört metre boyundaki erkek Orca ilk olarak 16 Mayıs tarihinde Seine Nehri’nde görülmüştü. Tatlı su ortamında sürüsünden ayrılmış olmanın verdiği stresle gittikçe sağlığı bozulan balina için bir kurtarma planı yapılmış ve  uluslararası ve ulusal uzmanlardan oluşan bir grup oluşturulmuştu.

Deniz memelileri uzmanları da dahil olmak üzere ulusal ve uluslararası bilim insanlarıyla bir toplantıdan sonra, yerel valilik Cumartesi günü balinaları Orka sesleri yayan bir drone ile denize geri döndürmeye çalıştı. Ancak balinanın ses uyaranlarına “kararsız” ve “tutarsız” tepki verdiği belirtildi. 

Bu arada, bilim insanları müdahaleden elde edilen resimleri ve verileri gözden geçirdi ve hayvanın, Kuzey Amerika’daki balinalarda görülen ancak henüz Avrupa’da gözlenmeyen bir hastalık olan mukormikoz veya siyah mantardan musdarip olduğu sonucuna vardı.

‘Acısını sona erdirmek için…’

Valilik ise zayıflamış hayvanların derisine bulaştıktan sonra hastalığın kalbe, akciğerlere ve beyne yayılabileceğini ve bunun balinanın yönünü şaşırmış davranışını açıkladığını söyledi. Bu durumda hastalığın çok ilerlemiş göründüğünü ve muhtemelen balinanın büyük acı çekmesine neden olduğu belirtildi

Valilik, “Bu koşullarda, uzman grubu oybirliğiyle, olası tek çözümün, hayvanın acısını sona erdirmek için ötenazi yapmak ve ayrıca taşıdığı hastalığın ileri analizini yapmak olduğu sonucuna vardık” açıklaması yaptı.

Başarısız kurtarma operasyonuna katılan uzmanlar arasında Fransız biyoçeşitlilik bürosundan uzmanlar ve Sea Shepherd görevlileri bulunuyordu.

 

Dokuz yıl geçti: Fotoğraflarla Gezi Direnişi

Türkiye tarihinin en önemli siyasi olaylarından Gezi Parkı Protestoları, 9 yılı geride bıraktı.

İstanbul Taksim‘de ağaçların kesilmemesi için başlayan ve kısa sürede Türkiye’nin hemen her kentine yayılan milyonlarca kişinin katıldığı protestoların yankıları bugün hala sürüyor.

Fotomuhabir Gürcan Öztürk‘ün AFP için 2013’te çektiği Gezi Direnişi fotoğraflarını derledik.

 

Stockholm’den 50 yıl sonra bir dünya çevre günü daha…

Bu yılda 5 Haziran haftasına giriyoruz, yine ülkemizde ve dünyanın çeşitli ülkelerinde Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) belirlediği ana tema çerçevesinde hafta boyunca Dünya Çevre Günü etkinlikleri yapılacak, dünyanın doğal kaynaklarını nasıl tükettiğimiz, çevreyi nasıl kirlettiğimiz tartışılacak, kurumlar ve meslek odaları her yıl birbirinin benzeri olan basın açıklamaları yapacaklar… Ertesi gününden itibaren ise herkes 4 Haziran’daki alışkanlıklarına, temelde kapitalist üretim ve tüketim ilişkileri içinde doğayı ve doğal kaynakları sömürme üzerine kurulu sistem içinde yaptıkları işlere geri dönecekler. Gelecek 5 Haziran tarihine kadar da hemen hemen tüm çevre sorunları toplumların büyük kısmı tarafından unutulacak…

1972 yılında İsveç‘in Stockholm kentinde yapılan ilk Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı‘nın en dikkat çekici kararlarından biri Birleşmiş Milletlere bağlı olarak bir çevre programının kurulması ve ilk konferansın tarihi olan 5 Haziran gününün Dünya Çevre Günü olarak belirlenmesiydi. UNEP aynı yıl içinde kuruldu ve 1973 yılından itibaren dünya çevre günü etkinlikleri UNEP koordinasyonunda yapılmaya başlandı. UNEP her yıl için bir çevre teması ve o temaya uygun bir ev sahibi ülke belirlemeye başladı. Amaç toplumların ilgisini çevre krizine çekebilmek ve toplumlar çevre krizini bir tehdit olarak görmeye başladıkları anda da çözüm önerilerini ortaya koyabilmekti. Hava, toprak, su kirliliği, katı ve sıvı atıklar, plastikler, petro-kimya atıkları, fosil yakıtlar, küresel iklim değişikliği, çarpık kentleşme son 49 yıl içinde 5 Haziran etkinlikleri için belirlenen temalardı.

Bu yılın mottosu ‘Tek dünya’

Ancak eksik kalan çevre krizinin temel nedeni olan sistemi, kapitalist üretim ve tüketim ilişkilerini tartışılmasıydı. O nedenle günümüze kadar ‘Dünya Çevre Günleri’ toplumun ilgi duyan kesimlerini bilgilendirme dışında somut bir sonuç vermedi. Gelinen noktada Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) göre dünyadaki yıllık ölümlerin hala %24’ü çevresel nedenli ve üstelik bu oran yıldan yıla artma eğilimi gösteriyor. Nature’de birkaç hafta önce yayınlanan bir makalede ise 2019 yılı içinde çevre kirliliğinin dokuz milyon ölüme neden olduğu yazıyordu. Makaleye göre her altı ölümden biri çevre kirliliğine bağlı. Araştırma ekibine göre çevre kirliliğine bağlı ölümlerin yarısı dış ortam hava kirliliği nedeniyle meydana geliyor. İsviçre’de Kurulu Küresel Sağlık ve Kirlilik İttifakı (Global Alliance on Health and Pollution in Switzerland) tarafından yapılan çalışmanın diğer ilginç bulgusu ise 900 bine yakın insanın kurşun zehirlenmesi sonucu yaşamını yitirdiği gerçeği…  Üstelik 2019 yılı pandemi nedeniyle insan hareketlerinin en çok kısıtlandığı dönemdi.

UNEP tarafından belirlenen bu yılın ana teması ise “tek dünya”… Evrende milyarlarca galaksi var, galaksimizde milyarlarca gezegen var, ama sadece bir dünya var.’  İşte UNEP’in belirlediği ve Stockholm Konferansı’nın 50. yılındaki Dünya Çevre Günü ana teması bu… Bu tema ile UNEP dünyadaki tüm insanlara; aynı gemide olduğumuzu ve kaderimizin ortak olduğunu anlatmayı hedefliyor. Oysa 1972 Stockholm’de düzenlenen ilk Dünya Çevre Zirvesi’nden bu yana bakıldığı zaman, zengin merkez kapitalist ülkelerin o tek dünyanın sadece kendi ülkeleri ile sınırlı bir dünya olduğu gibi davrandıkları görülüyor. Kendi ülkelerinde yeşil enerjiye dönen, fosil yakıt kullanımını sınırlayan bu ülkelerin, çeşitli şirketleri kanalı ile fakir çevre kapitalist ülkelerde kömür madeni işletmekte sakınca görmedikleri, kömürlü termik santraller kurdukları, çöplerini bu ülkelere gönderdikleri, çevre açısından çok riskli olan plastik, petro-kimya, demir-çelik sanayi gibi endüstriyel tesisleri kendi sermayeleri ile bu ülkelerin üzerine iteledikleri biliniyor.

Çevre Bakanlığı’ndan ‘çevre haftası’

Ülkemizin de merkez kapitalist ülkelerin bu ‘ekolojik sömürüsünden’ günden güne artan derecede etkilendiği bir gerçek… Avrupa ülkelerinin çöpleri için Türkiye neredeyse tek son durak oldu. Ülkemizdeki kömürlü termik santrallerin önemli bir kısmı Avrupa sermayeli şirketlerin elinde. Bu santrallerin yaktığı kömürün yarısından fazlası yine Avrupa sermayeli şirketlerin çalıştırdığı Ukrayna ve Güney Afrika’daki kömür madenlerinden ithal ediliyor. Avrupa’nın hurda demir-çeliği ve dünyanın hurda gemileri için son durak Aliağa oldu. Oysa tek dünya yaklaşımı bütün dünya için geçerli… Dünya elden çıkarsa; dünyanın herhangi bir bölgesinde ekolojik yıkım önlenemez boyuta ulaşırsa geride kendi ülkelerini nadide bir bahçe gibi koruyan merkez kapitalist ülkelerde kalmayacak.

Ülkemize gelince; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ilk defa bu yıl 5 Haziran gününü de içine alan haftayı bir karar yazısı ile ‘Türkiye Çevre Haftası’ ilan etti. Etkinlikleri destekleyeceğini açıkladı. Şaka; hem de kötü bir şaka gibi…  Şimdi, bakanlık başta olmak üzere herkesin bildiği ülkemizin gerçek çevre tablosundan birkaç örnek verelim; bilindiği gibi tükettiğimiz elektriğin %36’sını kömürlü termik santrallerden elde ediliyor. Üstelik uluslararası sermaye tarafından ülkemizde otuzdan fazla yeni kömürlü termik santral yapılmaya çalışılıyor. Kömür madenlerinin, taş ocaklarının başta zeytin ağaçları olmak üzere bitki örtüsü üzerinde olumsuz bir etkisi olmayacağını iddia eden ‘bilirkişi akademisyenlerimiz’ var. Petro-kimya, demir-çelik tesisleri gibi çevre açısından son derece tehlikeli sanayi dalları yine uluslararası sermaye tarafından ülkemize iteleniyor. Aliağa, İskenderun, Afşin-Elbistan, Dilovası ve birçok sanayi bölgemiz artık insanlar için yaşanmaz bölgeler haline geldi. Bu bölgelerdeki kirliliğin insan sağlığı üzerindeki boyutlarını göstermeye dönük bilimsel çalışmalar engelleniyor, bu çalışmaları yapan bilim insanlarına çeşitli baskılar uygulanıyor. Kanal İstanbul, Çeşme Turizm Projesi gibi rant projeleri ile doğal çevremiz para uğruna yok edilmek isteniyor. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün…

‘Adet yerini bulsun’ etkinlikleri

Artık gerçek anlamda, 1972’de Stockholm’de düzenlenen ve bu yıl 50 yaşını tamamlayan ilk Dünya Çevre Zirvesi’nin temel ruhuna uygun ekoloji mücadelesinin dünyada ve ülkemizde tüm yıl boyunca sürdürülmesinin zamanı geldi; hatta hızla geçiyor… Çevre krizinin temel nedeni olan kapitalist üretim ve tüketim ilişkilerinin bir an önce tartışılması ve ekolojik sisteme saygılı yeni bir yaşamın adımlarının atılması gerekiyor. Yoksa ülkemizde ve dünyada, her yıl 5 Haziran’da aynı afişler, aynı konu başlıkları, hatta aynı konuşmacılarla ‘adet yerini bulsun’ türü etkinliklerle tek dünyamızı daha uzun yıllar yaşatmamız mümkün değil…

2022 Dünya Çevre Gününüz mutlu olsun…

Fazıl Say ve Serenad Bağcan’ın Munzur konserine on binlerce kişi katıldı

Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say, ve mezzosoprano Serenad Bağcan Tunceli’ye bağlı Ovacık ilçesinde Munzur Çayı’nın kıyısında yaklaşık bir buçuk saat süren bir konser gerçekleştirdi. İkilinin konserine onlarca bin kişi katıldı.

Ovacık Belediyesi tarafından organize edilen ve Munzur Çayı’nın kıyısında düzenlenen konserin açılışını Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül “Bu doğal güzellikleri, bu temiz sularımızı gelecek nesillere taşımalı ve korumalıyız. Bu amaçla başladığımız temizleme çalışmamıza siz dostlarımızın da katılmasını istiyoruz. Yakın zamanda belediyemizin başlattığı ama büyük ekonomik krizlerle durma noktasına gelen Munzur’u atıklardan arındırma ve onu özgürleştirmek için arıtma tesisimize katkı sunmanızı bekliyoruz” ifadeleriyle gerçekleştirdi.

Fazıl Say ise “Munzur’un özgür akması için biz de naçizane katkılarımızı sunmak ve sizlerle dayanışma içinde olduğumuzu, yanınızda olduğumuzu belirtmek istiyoruz” şeklinde konuşarak şunları aktardı:

“Tunceli’den, çevre illerden ve Türkiye’nin her yerinden gelen misafir seyircilerimize özellikle teşekkür ediyorum. Bu yöreden, bu diyardan çok insanla tanıştım. Ve hep aydın insanlardı. Dersimlilerin ne kadar çok kitap okuduğunu, ne kadar aydın insan olduğunu bilmenin gururu içindeyim.”

Say ve Bağcan, Nazım Hikmet, Ömer Hayyam, Metin Altıok, Cemal Süreya, Can Yücel, Turgut Uyar, Aziz Nesin, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Muhyiddin Abdal‘a ait eserlerin yanı sıra yöreye ait müzikler seslendirildi.

Ayasofya’nın restorasyonu için açılan milyonluk ihale Erdoğan’ın ‘arkadaşına’ gitti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın kararıyla 26 Temmuz 2020’de müzeden camiye dönüştürülen Ayasofya‘nın restorasyonu için açılan ihaleyi, Erdoğan’ın ‘yakın arkadaşı’ olarak bilinen Muharrem Hilmi Şenalp‘in sahibi olduğu Hassa Mimarlık Şirketi aldı.

Son dönemde kapılarının yenmesi ve duvar parçalarının poşetlere konarak götürülmesi gibi olaylarla gündeme gelen Ayasofya’nın restorasyonu projesi, Assa Mimarlık, Iras Yapı ve Adamak Restorasyon isimli üç şirketin kurduğu iş ortaklığına  23 milyon 51 bin TL’ye verildi.

İlgili haber: Ayasofya’nın tarihi İmparatorluk Kapısı tahrip edildi

Vakıflar Genel Müdürlüğü 30 Aralık 2021 tarihinde Ayasofya için bir ihale düzenledi. İhalenin “Ayasofya Külliyesi’nin restorasyon projelerinin hazırlanması ve Ayasofya Külliyesi’nde bulunan türbelerin, sıbyan mektebinin ve muvakkithanenin restorasyonunun yapılması” adı altında pazarlık usulüyle düzenlendiği duyuruldu.

BirGün Gazetesi’nden İsmail Arı‘nın aktardığına göre Vakıflar Genel Müdürlüğü, 30 Aralık 2021 tarihinde Ayasofya için bir ihale düzenledi. İhalenin “Ayasofya Külliyesi’nin restorasyon projelerinin hazırlanması ve Ayasofya Külliyesi’nde bulunan türbelerin, sıbyan mektebinin ve muvakkithanenin restorasyonunun yapılması” adı altında pazarlık usulüyle düzenlendiği duyuruldu.

İhaleyi alan Şenalp’in Hassa Mimarlık isimli şirketi, 2011 ile 2021 yılları arasında kamu kurumlarından toplam bedeli 114 milyon 265 bin TL olan 19 ayrı ihale aldı.

Ayasofya’nın 14 Ekim 2021 tarihinde “İstanbul-Fatih Ayasofya-i Kebir Cami Şerifi-Kamera Sistemleri Revizyon İşi” başlığıyla düzenlenen ihalesi de eski AKP İstanbul İl Başkan Yardımcısı ve eski AKP’li İBB Meclisi üyesi Murat Hazıroğlu’nun çocukları Didem Nur Hazıroğlu ile Mehmet Emin Hazıroğlu ortaklığında 2018 yılında kurulan DMS Dizayn Mağazacılık Satış ve Pazarlama Ticaret Limited Şirketi’mne verilmişti.

Arı’nın aktardığına göre, Murat Hazıroğlu’nun yöneticisi olduğu Kent Teknoloji Yazılım Şirketi de 2013 ile 2021 yılları arasında kamu kurumları ile AKP’li ilçe belediyelerinden  toplam bedeli 17 milyon 302 bin TL’yi bulan 60 ayrı ihale aldı.

 

Çeşme Altınkum’da kaçak inşaata ek sondaj kuyuları: Burada T.C. kanunları geçersiz sayılıyor

İzmir‘in Çeşme ilçesindeki dünyaca ünlü doğal sit alanı Altınkum Plajı‘nda verdiği zarar nedeniyle jandarma ve Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından mühürlenerek durdurulan ‘beach club’ inşaatına yeniden başlandı. Çevrecilerden bölgede aynı zamanda yeni yapılar inşa edildiği bilgisi gelirken Çeşme Çevre Platformu tarafından hiçbir resmi kuruluşun bu yapılaşmayı durduramadığı yönünde eleştiriler yapılarak tepki gösterildi.

Çeşme Çevre Platformu’nun konuya ilişkin yaptığı açıklamada, yeni kaçak sondaj çalışmalarının başladığı belirtilerek “Tüm bu şikayet ve resmî girişimlere rağmen inşaatı durduracak resmî bir makam bulunamadı. Davalar çok uzun sürdüğü için mahkeme kararı gelinceye ve uygulanana kadar hazine arazisi olan SİT alanındaki inşaat sezon inşaat yasağı gelmeden bitirilip açılış yapılacak, sezonda plaj ücreti üzerinden vurgun yapılacak, firma belediyeden işletme ruhsatı alabilmek için geçici olarak inşaa ettikleri yapıları kaldırdı, şimdi yeniden inşaa ediyor” denildi.

‘Bu alanda Türkiye Cumhuriyeti kanunları geçersiz sayılıyor’

“İnşaat alanı sanki Türkiye Cumhuriyeti dışında ülke gibi, bu alanda T.C. kanunları geçersiz sayılıyor” sözleriyle tepki gösterilen inşaata ilişkin olarak platform tarafından şu bilgiler verildi:

“Doğal SİT alanı olan Altınkum plajına, sıfır deniz kıyısında, devam eden Beach-Club inşaatında kaçak yapılar dört hafta önce yıkılmıştı. Ancak geçenlerde yeniden başlayan inşaatta 500-600 m2 büyüklüğünde yeni yapılar inşa edildi.

İnşaatı yapan madencilik firmasının Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan alınmış sadece altı metrekare portatif büfe, 21 metrekare teras, dört metrekare de cankurtaran kabini olmak üzere bin 377 m² boş alan kira kontratı bulunmakta.”

Ardıç ağaçları, kum zambağı ve kum tepeciklerini yok etmişti

Daha önce yıllık kira bedelinin sadece 360 bin lira olduğu kiralama sözleşmesine rağmen, inşaatçı maden şirketinin büyük iş makinalarıyla 20 bin m²’ye yakın bir alandaki 100 yıllık ardıç ağaçlarını, yasal koruma altındaki binlerce kum zambağını ve kum tepeciklerinin tamamen yok ettiği bildirilmişti.

İlgili haber: Çeşme Altınkum’da madencilik firmasına sahilde büfe izni

Çevreci ve bölge sakinlerinin şikayet ve tepkileri üzerine bir ara durdurulan tahribat ve inşaatın yeniden ettirildiğini belirtilirken Çeşme Çevre Platformu tarafından yapılan açıklamada, beach club inşaatçılarının tüm yasaklara rağmen yapıları bitirerek işletmeyi bu yaz sezonuna yetiştirmeye çalıştığına dikkat çekildi. Ayrıca bölgede beach club giriş ücretlerinin 500 ila bin 200 lira aralığında seyrettiği bildirildi.

Bölge sakinleri kaçak inşaatı defalarca resmi makamlara şikayet ettiklerini, Çeşme Belediyesi‘nin kaçak inşaata işletme ruhsatı vermeyeceği beklentisi içinde olduklarını belirtirlerken kaçak inşaatçıların ruhsat alıp almadıklarının ise bilinmediği aktarıldı. Platform tarafından yapılan açıklamada resmî makamların sadece ‘Süreci takip ediyoruz, tutanak tutuyoruz’ açıklamalarının yeterli bulunmadığı da ayrıca ifade edildi.

Toplu taşıma ve uçakta maske zorunluluğu kalktı: Hastanelerde devam edecek

Covid-19 vaka sayılarının üç gün üst üste 1000’in altında kaydedilmesinin ardından maske zorunluluğunun kaldırıldığı açıklandı.

Hastanelerde ise maske kullanımı zorunluluğu sürecek.

Dün akşam açıklanan verilere göre, 24 saatte 129 bin 961 Covid-19 testinin 864’ü pozitif çıktı, 2 kişi yaşamını yitirdi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından “Toplu taşıma araçlarında maskeleri istersek çıkarabiliriz. Fakat bunca tecrübeden sonra, başta toplu taşıma araçları olmak üzere, kalabalık kapalı alanlar için maskemizi yanımıza alabiliriz” açıklamasını paylaştı.

İlgili haber: Şebnem Korur Fincancı: Maske zorunluluğunun kaldırılması yaşam hakkını ihlal eden bilim dışı bir karar

THY: Yurtiçi seferlerde maske zorunluluğu bitti

Koca’nın açıklamalarının ardından Türk Hava Yolları (THY) Genel Müdürü Bilal Ekşi de uçaklarda yurt içi seferlerde maske zorunluluğunun sona erdiğini duyurdu.

Ekşi’nin açıklamasına göre, yurt dışı seferlerde maske zorunluluğu, sefer yapılan ülkenin kuralına bağlı olarak belirlenecek.