Ana Sayfa Blog Sayfa 294

Arjantin’de seçimleri aşırı sağcı ve iklim inkarcısı Milei kazandı

Arjantin‘de yapılan devlet başkanlığı seçimlerinin ikinci turunu, aşırı sağcı libertaryen Javier Milei kazandı. Eski ABD Başkanı Donald Trump‘a hayranlığı ile bilinen eski televizyon ünlüsü, seçim sürecinde “çılgın vaatleri”yle dikkati çekmişti.

Oyların yüzde 55.69’unu alan Milei’nin zaferinin, Güney Amerika‘nın en büyük ikinci ekonomisini öngörülemeyen ve potansiyel olarak çalkantılı bir geleceğe götüreceği yorumları yapılıyor.

Yeni Başkan Javier Milei ve kız kardeşi Karina Milei.

İddialı vaatler

10 Aralık’ta göreve başlayacak olan Milei, kampanya sürecinde gündeme getirdiği ‘çılgın vaatleriyle” de tartışma konusu olmuştu.

Milei, kampanyası sırasında göreve gelince Arjantin Merkez Bankası‘nı kapayacağını ve ülkenin para birimini pesodan dolara çevireceğini söylemişti.  Ayrıca yeni Devlet Başkanı, zarar eden tüm devlet şirketlerini de özelleştireceğini vaat etmişti.

Çevre, sağlık ve eğitim bakanlıklarını kaldırmak istiyor, iklim inkarcısı, kürtaj karşıtı

Brezilya’nın eski aşırı sağcı lideri Jair Bolsonaro‘yu da akla getiren politikalarıyla Milei, silah kontrollerinin gevşetilmesini de öneriyor. Ayrıca sağlık sistemini özelleştirmek, vergileri ve kamu harcamalarını büyük oranda azaltmak; sağlık, eğitim ve çevre bakanlıklarını kaldırmak ve organ nakli yasalarını gevşetmek gibi vaatleri de bulunuyor.

Milei, aşırı sağcı benzerleri gibi iklim krizini reddediyor. Seçim konuşmalarında iklim değişikliğinin “sosyalist bir yalan” olduğunu söylemişti.

Kampanyasında sıklıkla muhafazakar politikalar dile getiren Milei, ülkedeki birçok genç arasında da Arjantin’in daha sağa kayacağı konusunda endişe yaratmış durumda.  Trump’ın uyguladığı çeşitli politikalar için sevgisini sık sık dile getiren Milei, kürtaja da karşı olduğunu söylemişti. Kürtaj, Arjantin’de 2020’de yasallaştı.

Yeni başkan ve yardımcısı olacak Victoria Villarruel ülkedeki 1976-1983 diktatörlüğü döneminde işlenen suçlar konusundaki fikir birliğini sorguluyor. Bu, söz konusu dönemde yakınlarını kaybedilen milyonlarca Arjantinlinin tepkisini çekmişti.

Milei’in birçok lakabı da var. Ona destekçileri olumlu, muhalifleri ise olumsuz anlamda ‘El Loco’, yani ‘deli’ diyor. Kendisi için sıkça kullanılan diğer iki lakap da sıkça tartışılan saç stili nedeniyle “peruk” ve seçim kampanyası boyunca elektrikli testereyi sembol olarak kullanması nedeniyle “Testere adam”.

Tv ünlüsü

Javier Milei, aslında bir televizyon ünlüsü. Geçmişte bir televizyon programında ekonomi yorumları yapan yeni başkan, bu programdaki şovmen tavrıyla biliniyordu. Bir dönem The Rolling Stones cover grubunda da yer alan 53 yaşındaki Milei, kampanyası boyunca elektrikli testereyi bir sembol olarak kullanmış; bunun bürokrasi ve harcamayı “kesmeyi” sembolize ettiğini söylemişti.

Aşırı sağcılar sevinçli, solcu liderler tepkili

Milei’nin zaferi, kampanyasını destekleyen ve göreve başlama törenine katılma sözü veren Brezilya’nın eski başkanı Jair Bolsonaro da dahil olmak üzere küresel aşırı sağın diğer önemli figürleri tarafından sevinçle kutlandı. Bolsonaro, X’e yazdığı yazıda “Güney Amerika’da umut bir kez daha parlıyor” diyerek “dürüstlük, ilerleme ve özgürlüğün” zaferi olarak adlandırdığı zaferi övdü.

Eski ABD başkanı Donald Trump “Bütün dünya izliyordu! Seninle gurur duyuyorum. Ülkenizi tersine çevirecek ve Arjantin’i gerçekten yeniden harika yapacaksınız” dedi.

Zaferi X‘in sahibi Elon Musk tarafından da kutlandı: “Arjantin için refah önde”.

Milei’nin “yozlaşmış bir komünist” olarak defalarca hakaret ettiği Brezilya’nın solcu cumhurbaşkanı Luiz Inácio Lula da Silva ise mesafeli bir sosyal medya paylaşımında Milei adını anmadan “Demokrasi halkın sesidir ve her zaman saygı duyulması gerekir. Yeni hükümete başarılar ve başarılar diliyorum. Arjantin harika bir ülke ve saygımızı hak ediyor” dedi.

Kolombiya‘nın solcu başkanı Gustavo Petro, Arjantin’de aşırı sağın kazandığını vurguladı;  “Latin Amerika için üzücü” değerlendirmesi yaptı.

Milei’nin solcu muhalifleri de organ satışını yasallaştırmak, Arjantin’in en büyük iki ticaret ortağı olan Brezilya ve Çin ile bağları kesmek ve bir düzineden fazla bakanlığı kapatmak gibi radikal fikirleri olan birinin seçilmesi karşısında şoke olduklarını ve büyük üzüntü duyduklarını açıkladı.

‘Bu seçim çaresizlik kokuyor’

Wilson Merkezi‘nin Arjantin Projesi başkanı Benjamin Gedan ise  Milei’nin zaferinin büyüklüğünü tek bir kelimeyle açıklayabileceğine inandığını söyledi: Çaresizlik:

“Bu oylama çaresizlik kokuyor. Pek çok Arjantinli, statükonun felaket olduğunu bildikleri için bilerek ekonomik çıkarlarına karşı oy kullandı. Ve mevcut maliye bakanının makul bir şekilde yanıt olabileceğine inanmak için hiçbir neden yoktu. Bu büyük bir kumar ama tamamen mantıksız değil.”

Gedan, bu kadar radikal ve deneyimsiz bir siyasi yabancının seçilmesinin Arjantin’i keşfedilmemiş sulara sürüklediğine de işaret etti: “Gerçek risk, Arjantin’in ekonomiyi radikal bir şekilde dönüştürme girişiminde erimesidir. Bu, kitlesel toplumsal huzursuzluk, sendikaların ulusal grevleri, potansiyel siyasi şiddet ve demokratik kurumlara yönelik baskılar gibi görünebilir. Eğer Arjantin’e yönelik maksimalist vizyonunu agresif bir şekilde sürdürürse oldukça karanlık bir senaryo ortaya çıkacak.”

İran’da okullara hava kirliliği engeli: Meşhed’de bir gün uzaktan eğitime geçildi

İran‘ın Meşhed kentinde hava kirliliği seviyesinin artması nedeniyle dün (19 Kasım) okullar kapalı tutularak eğitime çevrim içi devam edildi.

İran’ın resmi haber ajansı IRNA‘ya konuşan Meşhed Hava Kirliliği Acil Durum Çalışma Grubu Başkanı Mehdi Elahepur, konuya ilişkin bilgi verdi.

AA‘nın aktardığına göre Elahepur, “Hava kirliliği nedeniyle Meşhed’de (bugün) tüm okullarda uzaktan eğitim kararı alınmıştır” dedi.

Açık ortamlardaki tüm spor faaliyetlerin sonlandırılacağını belirten Elahepur, solunum ve kalp rahatsızlığı olan kişiler ile çocuklara, yaşlılara ve hamile kadınlara alışveriş ve fiziksel aktivitelerini başka bir güne ertelemelerini tavsiye etti.

Kentte hava kirliliğinin 167 mikrogram/metreküpü geçtiği kaydedildi.

Hava kalitesi endeksinde bir metreküp hava içindeki partikül maddeye (PM10) göre belirlenen değerler, “0-50 arası temiz hava (yeşil), 51-100 orta (sarı), 101-150 hassas (turuncu), 151-200 sağlıksız (kırmızı), 201-300 kötü (mor), 301-500 tehlikeli (kahverengi)” şeklinde sıralanıyor.

Yıllardır hava kirliliğinin endişe verici seviyelerde seyrettiği İran’ın başkent Tahran başta olmak üzere çeşitli kentlerinde zaman zaman okullarda ve üniversitelerde eğitime ara veriliyor ve kamu kurumları tatil ediliyor.

‣ Dünyanın havası en kirli beş şehri
‣ Yapay yağmurlar Pakistan’daki hava kirliliğini azaltabilir mi?
İran’ın başkenti Tahran’da hava kirliliği. Fotoğraf: NCRI

Patara’da arazi satışı: ÖÇKB de tanınmadı caretta carettalar da

ANTALYA – Kaş‘ta, Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) içinde bulunan araziler ihaleye açıldı. Patara ÖÇKB’deki 76 ada 1 parsel ve 80 ada 1 parsel 28 milyon 700 bin TL  satış bedeliyle ihale usulü satışa çıkarıldı. Kaş Çevre ve Kültür Derneği’nden Ahmet Murat Akoy, “Bu alanların başarısız Belediye yönetimi bütçe açıklarını kapatmak ya da rant için daha fazla betona almak tek kelime ile hangi zenginliğin üzerinde yaşadığını bilmeme şuursuzluğudur. Belediye’yi bu hatadan ivedilikle dönmeye davet ediyoruz” dedi.

Patara, Kaş
Kaynak: Kaş Belediyesi

Nisan’da Kaş Belediye Meclis Toplantısı’nda alınan kararla birlikte 2 bin 764 metrekarelik ve 4 bin 980 metrekarelik iki arazinin yaklaşık 29 milyon TL’ye satılmasının önü açıldı. İki arazinin niteliği de Tapu Kadastro’nun Parsel Sorgulama sitesine göre arsa olarak görülüyor. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Sit Alanları Yönetim Sistemi‘nden aldığımız verilere göre satışa konu alan, Özel Çevre Koruma Bölgesi içerisinde yer alıyor.

Haritada turkuaz ile işaretlenmiş alan ÖÇKB alanını gösterirken satışa çıkarılan söz konusu alan ÖÇKB içerisinde bulunuyor. Kaynak: SAYS

‘Bu, hangi zenginliğin üzerinde yaşadığını bilmeme şuursuzluğudur’

Kaş Çevre ve Kültür Derneği’nden Ahmet Murat Akoy konuyla ilgili Yeşil Gazete‘ye yaptığı açıklamada “Gelemiş Mahallesi‘nde Patara ÖÇKB 1/25bin NİP planı iki defa yapılan itirazlar sonucu üçüncü kez düzenlenerek askıya çıktı. Planlara dernek olarak dava açacağız. Bu planlardaki en kritik yer, Patara Antik Kenti’nin Nekropol alanlarından biri olması dolayısıyla Arkeolojik Sit kapsamına alınıp korunabilecekken ve daha sonra kooperatiflerin baskısı sonucu imara açılan arazilerdir” dedi.

İmara açılan arazilerin tamamının ikinci konut/villa ile doldurulduğunu belirten Akoy, “Oysaki hem tarihi hem ekolojik zenginliği üst düzeyde olan bu alanların ve nesli tehlike altında olan Caretta Caretta‘ların korunması için Türkiye hem Barselona sözleşmesine 21 Akdeniz ülkesiyle birlikte imza atmış hem de BERN sözleşmesine taraf olmuştur. Bu tarihsel ve çevresel zenginliğinden dolayı 2020 yılı Patara yılı olarak ilan edilmiş ve UNESCO tarihi miras aday listesine alınmıştır. Bu alanların başarısız Belediye yönetimi bütçe açıklarını kapatmak ya da rant için daha fazla betona almak tek kelime ile hangi zenginliğin üzerinde yaşadığını bilmeme şuursuzluğudur. Belediye’yi bu hatadan ivedilikle dönmeye davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Bölge aynı zamanda SİT alanı.
Bölge aynı zamanda SİT alanı.

Türkiye’de Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, 19 Ekim 1989’da yayınlanan kanun hükmünde kararname ile kuruldu.

Ülkede şu anda Patara da dahil, Belek, Foça, Datça-Bozburun, Fethiye-Göcek, Gökova, Göksu Deltası, Gölbaşı, Ihlara, Kaş-Kekova, Köyceğiz-Dalyan, Pamukkale, Tuz Gölü, Uzungöl, Saros Körfezi, Finike, Salda Gölü, Karaburun-Ildır, Marmara Denizi ve Adalar olmak üzere 19 özel çevre koruma bölgesi var.

‘Caretta Caretta’ların yuvalaması ve çoğalmasını da olumsuz etkiliyor’

Söz konusu bölgenin yapılaşmaya açılmasıyla ilgili olarak ayrıca Kaş Çevre ve Kültür Derneği yönetim kurulu tarafından da açıklamada bulunuldu:

“2023’e geldiğimizde 800’ün üzerinde ikinci konut inşaatıyla Antik Kent Alanının içinde tarihin üzeri betonla örtüldüğü gibi artan yapılaşmanın getirdiği insan faaliyetleri nesli tükenme tehlikesi altında olan Caretta Caretta‘ların yuvalaması ve çoğalmasını da olumsuz etkiliyor. Kaş Belediyesi’nin Patara halkına ait arazileri satması bölgede daha fazla yapılaşmayı beraberinde getirecek. Patara gibi üç farklı koruma statüsü bulunan özel bir alanın hem Anayasa’mızın 63. maddesini hem de uluslararası sözleşmeler hiçe sayılarak satılıp yapılaşmaya açılmasına hayır diyoruz. Patara Kaş Belediyesi’nin bütçe açıklarını kapatma aracı değildir!”

Patara - Kaynak: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı
Patara – Kaynak: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı

Bölge deniz kaplumbağalarının önemli bir yuvalama alanı

Bakanlığın sitesinde söz konusu ÖÇKB bölgesi Patara ile ilgili olarak şu bilgilere yer veriliyor:

“Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi; Muğla ve Antalya illeri Fethiye ve Kaş ilçeleri ve bunlara bağlı beş belde dört köyden oluşmaktadır. Antalya İli Kaş İlçesi–Gelemiş Köyü sınırları içerisinde yer alan, Likya Uygarlığı dönemine ait Patara antik kenttir. Ayrıca bölge deniz kaplumbağalarının önemli bir yuvalama alanıdır.”

Patara Kumsalı’nda, Eşen Çayı ağzından doğuya doğru 7 km. uzunluğunda ortalama 25 m. genişliğindeki ıslak şerit çok ince boyutlu temiz kumlardan oluşuyor. Bu alan Caretta Caretta ve Chelonia mydas türü Akdeniz kaplumbağalarının 1. derece yumurtlama alanı.

Ekonomisi tarıma dayalı olan bölgede, Ova Gölü çevresinde modern yöntemlerle tarım yapılırken seracılık da yaygın ve ayrıca sebze meyve üretimi yapılıyor.

Bölgede kıyıya yakın kesimlerde kumsal alanlarda genelde tuzcul otsu bitkiler yer alıyor. Kıyı bölgesinin orta kesimlerinde Defne (Laurus nobilis), Akça Kesme (Phillyrea media), İncir (Arbatus uneoda) bitkileri bulunuyor. Kıyıdan uzaklaştıkça parlak, yapraklı, sert yağlı dokulu, tüylü, küçük ve dikenli Akdeniz iklim tipine özgü maki türü bitkiler yer alıyor.

Bu alandaki biyoçeşitliliğin korunması için Türkiye, Birleşmiş Milletler Çevre Programı kapsamında Akdeniz Özel Koruma Alanları ve Biolojik Çeşitliliğe ilişkin Barselona Sözleşmesi’ne imza atan 21 Akdeniz ülkesi arasında bulunuyor.

Patara - Kaynak: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı
Patara – Kaynak: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı

Ayrıca Türkiye Deniz Kaplumbağalarının korunması için Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarının Korunması (BERN) Sözleşmesi‘ne taraf durumunda.

Ne olmuştu?

3 Nisan 2023 tarihli Kaş Belediye Meclis toplantısında AKP ve MHP meclis üyelerinin oyları ile Patara‘daki dört ayrı parselden oluşan toplam 43 dönüm arazinin satışı kararlaştırılmıştı. 22 Kasım 2023 tarihinde bu dört parselden ikisi 76 Ada 1 Parsel (2.764,71 m2) ve 80 Ada 1 Parsel (4.980,23 m2) toplam 28 milyon 700 bin TL satış bedeliyle pazarlık usulü ihaleye çıkarılacak.

Özel Çevre Koruma Bölgeleri ne kadar korunuyor?

Yapay yağmurlar Pakistan’daki hava kirliliğini azaltabilir mi?

Pakistan’ın Pencap eyaletinde hava kirliliğinin azaltılması için yapay yağmur oluşturulması planlanıyor.

Ulusal basındaki haberlere göre, yetkililer, Pencap’a bağlı Lahor kentinde artan hava kirliliğiyle mücadele için çeşitli önlemler aldı.

Yetkililer, önlemler kapsamında, Lahor’da 28 ve 29 Kasım’da yapay yağmur oluşturulması için gerekli hazırlıkların başladığını açıkladı.

Bu arada, Lahor genelinde tüm okulların cumartesi günleri kapalı olması, çarşı ve pazarların da 15.00’ten sonra açılması kararlaştırıldı.

‣ Dünyanın havası en kirli beş şehri

Maske zorunluluğu getirildi

Pencap geçici hükümet Başbakanı Muhsin Nakvi, sosyal medyadan yaptığı açıklamada halk sağlığına öncelik vermenin ortak sorumlulukları olduğunu vurguladı.

Nakvi, Pencap eyaletinde hava kirliliğinin yüksek olduğu bölgelerde bir hafta süreyle maske takmanın zorunlu hale getirildiğini duyurdu.

Karara göre, Lahor, Nankana Sahib, Şekipura, Kasur, Gujranvala, Gujrat, Naroval, Hafızabad, Sialkot ve Mandi Bahauddin bölgelerinde 20 Kasım’dan 26 Kasım’a kadar maske takmak zorunlu olacak.

Pencap’ta 8 Kasım’da, hava kirliliğinin yüksek seviyede olduğu bölgelerde dört gün tatil ilan edilmişti.

‣ 2021 Dünya Hava Kirliliği Raporu: Avrupa’da havası en kirli kent Iğdır

Hava kalitesi ‘tehlikeli’ seviyede

Hava kalitesinin değerlerini ölçen İsviçreli teknoloji şirketi IQAir tarafından paylaşılan verilere göre, Pencap eyaletine bağlı Multan‘da hava kalitesi değeri 470, Lahor’da ise 214 olarak kayda geçti. Bu değerler, sırasıyla “tehlikeli” ve “çok sağlıksız” kategorilerinde yer alıyor.

Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) şehirlerdeki hava kalitesi için hazırladığı rehber, PM2,5 seviyelerinin (çapı 2,5 mikrometreden küçük olan ince partikül madde) metreküp başına 10 mikrogramın altında olması gerektiğini belirtiyor.

Fırtına Karadeniz kıyılarında: Dokuz kişi öldü, 12 kişiyi taşıyan gemi battı, dört il ve 16 ilçede eğitime ara verildi

Türkiye‘nin büyük bir bölümü hafta sonu etkisini gösteren fırtına ve kar yağışlı hava şartlarından olumsuz etkilendi. Bu durum can kaybına, sel ve su baskınlarına ve bazı kent ve ilçelerde eğitim öğretim faaliyetlerine ara verilmesiyle sonuçlandı.

Bazı ilçelerde derelerin taştığı, Karadeniz kıyısındaki gemilerin zarar gördüğü ve 12 kişilik bir bir geminin battığı bildirildi.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından hafta sonu yapılan uyarılarda 41 il için sarı ve turuncu kodla alarm vermişti.

‘İki kişi öldü, 50 kişi yaralandı’

Zonguldak‘ın Karadeniz Ereğli Kaymakamlığı‘nda düzenlenen basın toplantısında İçişleri Bakana Ali Yerlikaya Meteoroloji Genel Müdürlüğünün dün (19 Kasım) 29 şehire ilişkin turuncu uyarı verdiğini ancak gün içinde bu sayının 41’e kadar yükseldiğini belirtti.

Yerlikaya, aşırı yağışlar nedeniyle Diyarbakır‘da ve Batman‘da birer kişinin hayatını kaybettiğini, iki ilde 50 kişinin yaralandığını bildirdi. Yerlikaya, “Zarar gören araç sayımız dört ilde 16 ve şu ana kadar 16 ilimizde 7,017 görevli arkadaşımız var. Dört ilde 109 vatandaşımız yapılan ihbarlar üzerine arkadaşlarımız tarafından kurtarıldı” ifadelerini kullandı.

İlerleyen saatlerde açıklama yapan Bakan Yerlikaya, toplam ölü sayısının dokuza yükseldiğini açıkladı.

‘Batman’da 240 haneyi su bastı, üçü çocuk dört kişi öldü’

Batman Valisi Ekrem Canalp, sabahın erken saatlerinde yaptığı açıklamada suya kapılarak yaralanan bir kişinin hastanede hayatını kaybettiğini, kaybolan üç çocuk için ise arama kurtarma çalışmalarının devam ettiğini açıkladı.

Vali Canalp, “Şu anda, maalesef bir vatandaşımız yaralı olarak hastaneye kaldırılmıştı. Yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Şu anda çok sayıda hanemizde de bodrum katlarında 240 ihbar aldık. Bodrum katlarında su basma ihbarı olarak. Belediye ve AFAD ekiplerimiz olay mahallerinde suları boşaltıyorlar. Bulunmuş olduğumuz bu noktada ise üç evladımız kayıp durumdadır. Onları arama çalışmalarımız devam ediyor” diye konuştu.

İlerleyen saatlerde kayıp olan üç çocuğun cansız bedenlerine ulaşıldığı bildirildi.

Zonguldak’ta 12 kişilik mürettabatı taşıyan gemi battı

Fotoğraf: DHA

Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde, 12 Türkiye vatandaşından oluşan mürettebatı taşıyan ‘Kafkametler‘ adlı kuru yük gemisi ile iletişim dün sabah saatlerinden itibaren kesildi.

Kafkametler’in liman içinde sürüklendiği, karaya oturmaması için açığa giderken mendireğe çarptığı ve ardından iletişimin koptuğu öğrenildi.

Kafkametler‘in mürettebatında Kaptan Cemal Turan, İkinci Kaptan Hıfzı Tarhan, Telsiz Zabiti Berke Çamurtaş, Başmühendis Veli Özel, İkinci Makinist Göksel Özel, Güverte Ustası Tamer Özer, Usta Gemiciler İsmail Kaptan ile Satılmış Uslu, Gemici Mustafa Nacar, Usta Makinist Cüneyt Aygen, Yağcı Ömer Hebip, Aşçı Metin Usta bulunuyordu.

İçişleri Bakanı Yerlikaya, mürettabattan bir kişinin ölümünün doğrulandığını, diğer 11 kişiyi arama çalışmalarının devam ettiğini bildirdi.

Dört il, 16 ilçede eğitime ara verildi

Zonguldak, Sinop, Batman ve Bolu olmak üzere dört ilin tüm ilçelerinde eğitime ara verildi.

Bunun yanı sıra Düzce’nin Akçakoca ve Yığılca ilçeleri, İstanbul’un Şile ilçesi, Bingöl‘ün Karlıova ve Yedisu ilçeleri, Diyarbakır‘ın Kulp ve Bismil ilçeleri, Sinop’un Ayancık, Türkeli, Gerze ve Erfelek ilçeleri ve köyleri; Sakarya‘nın Hendek ilçesi, Karabük‘ün Eflani ve Eskipazar ilçeleri, Bartın‘ın Amasra ilçesi, Kastamonu‘nun Cide ilçesinde de eğitim öğretim faaliyetleri bir gün askıya alındı.

Afetlerde iklim değişikliğinin payı var mı?

Fosil yakıtların kullanımı başta olmak üzere atmosferde ısıyı hapseden sera gazlarının yayılımına neden olan insan kaynaklı faaliyetler, gezegenin ortalama sıcaklığının artmasına yol açıyor. Bu durum, dünyanın su döngüsünü değiştirerek kuraklık, sel, fırtına, sıcak dalgası gibi çeşitli aşırı hava olaylarını beraberinde getiriyor.

2023 yılının hemen her ayı, o aya özel sıcaklık rekorlarının kırılmasıyla devam ediyor. Küresel sıcaklık grafikleri, kasım ayı ortalama sıcaklıklarının da olağan değerlerin oldukça üzerinde olduğuna işaret ediyor. Türkiye de mevsim sıcaklıklarının üzerinde bir kasım ayı geçirirken, artan aşırı hava olaylarının sonucu olarak ani gelen kar ve fırtınalarla karşı karşıya kaldı.

Dünyada sel felaketleri neden artıyor?

Kömürpetrol ve gaz gibi fosil yakıt kullanımı başta olmak üzere insan faaliyetlerinden kaynaklanan iklim krizi, aşırı hava olaylarının şiddetini, süresini, görülme sıklığını ve etki alanını artırıcı bir rol oynuyor.

Uzmanlar artan sıcaklıklar nedeniyle su döngüsünün hızlandığına dikkati çekerken, uzun süreli kuraklıklar nedeniyle toprağın suyu emme kapasitesinin azalmasından sonra görülen aşırı yağışların sel ve taşkınları beraberinde getirdiğini ve vurguluyor.

İklim krizinin yanı sıra kentlerdeki asfalt ve beton yüzeylerin artması da sel ve taşkın gibi afetlerin daha sık görülmesine yol açıyor. Suyun toprak tarafından emilmesini engelleyen bu tür yüzeyler, kentleşmenin ve özellikle plansız yapılaşmanın yoğun olduğu bölgelerde görülen yağışların afete dönüşmesinde rol oynuyor.

Bilim insanları afetlerle mücadelede doğa temelli çözümlerin önemine vurgu yaparak “sünger şehirler” oluşturulmasının önemine işaret ediyor. Bu kapsamda asfalt yerine sıkıştırılmış çimen veya toprak gibi malzemelerin kullanılması, yağışların sele dönüşmesini engellemenin yanı sıra yer altı sularının beslenmesini sağlayarak kuraklıkla mücadelede de önemli avantajlar sağlıyor ve asfalt yollardan çok daha az maliyetle yapılabiliyor.

‣ Aydın Söke’de sel üç can aldı, bir kişi kayıp
‣ Hafta sonunu ‘sel aldı’: Üç kişi hayatını kaybetti, bir bebek kayıp
İklim krizi sel riskini nasıl artırıyor?

Karayel fırtınasına teslim olan İstanbul-Şile ile Zonguldak’ta eğitime bir gün ara verildi

Karayel fırtınasının yurdun Karadeniz‘e kıyısı olan kesimlerinde etkili olmasıyla bazı yerleşim yerleri olumsuz etkilendi. Hava muhalefeti nedeniyle 20 Kasım’da İstanbul‘un Şile ilçesi ile Zonguldak‘ta eğitime bir gün ara verileceği kaydedildi.

Soğuk havanın etkisiyle bugün (19 Kasım) sabah saatlerinde İstanbul’un yüksek kesimlerine yılın ilk karı düştü.

Karayel fırtınası, İstanbul’un Şile ve Ağva hattında etkisini gösterdi. Şile’de kuvvetli fırtınaya su baskınları eşlik etti. Yoğun sağanak nedeniyle sabaha karşı Yeşilçay Deresi taştı. Dere yatağının yakınlarındaki ev ve iş yerlerini su bastı. Kuvvetli dalgalar nedeniyle bazı tekneler sulara kapılırken, bazıları da zarar gördü.

Kuvvetli fırtına ve dalgalar nedeniyle Rumeli Fenerindeki mendireğin yıkıldığı bildirildi. Ağva’da ulaşımın sağlandığı ormanlık alanda da fırtınada devrilen ağaçlar nedeniyle ulaşımda aksaklık yaşandı.

‘İstanbul’da 210 ev ve iş yerini su bastı’

İstanbul Valisi Davut Gül, toplamda beş teknenin ve dükkanların zarar gördüğünü bildirdi. Gül, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) koordinesinde hasar tespit çalışmalarının devam ettiğini aktardı.

Kent genelinde su basan toplam ev ve iş yeri sayısının yaklaşık 210 olduğunu ifade eden Vali Gül, şunları söyledi:

Akşam 21.00-22.00’ye kadar yağışın şiddetli bir şekilde devam edeceğini meteorolojik tahminler söylüyor. Bundan sonrada sabaha kadar etkisini azaltarak devam edecek. Duyarlı olmakta fayda var. Vatandaşlarımız bu gece duyarlı olmalıdır.”

Davut Gül Şile ilçesinde de yarın (20 Kasım) ilk ve orta dereceli okulların tatil olacağını, ayrıca hamile, engelli ve kronik hastalığı bulunan kamu personelinin de bir gün idari izinli sayılacağını kaydetti.

Zonguldak’ta tüm eğitim kurumlarında eğitime ara verildi

Zonguldak, karayel fırtınasının en sert vurduğu kentlerden biri oldu. Kentte pek çok ev ve iş yerinde su baskınları yaşandı. Dalga boyunun 5 metreye ulaştığı bildirilirken şiddetli rüzgarlar nedeniyle bazı ağaçların devrildiği görüldü.

Ereğli ilçesinde şiddetli yağış sele dönüştü. İlçede çok sayıda ev ve iş yerini su basarken bazı araçlar sel sularına kapıldı. Fırtına nedeniyle bazı evlerin çatıların uçtuğu belirtildi.

Zonguldak Valiliği tarafından sosyal medya platformu X üzerinde yapılan açıklamada, ildeki olumsuz hava şartları nedeniyle yarın rehabilitasyon merkezleri ve özel kurslar da dahil olmak üzere tüm resmi-özel örgün ve yaygın eğitim kurumlarında eğitim öğretime bir gün süreyle ara verildiği belirtildi.

Açıklamada, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan engelli ve hamile personelin de bir gün idari izinli sayılacağı ifade edildi.

Bartın’da 6 metre boyunda dalgalar görüldü

Karayel fırtınasının etkisi Bartın‘ın Amasra de yoğun bir şekilde hissedildi. Rüzgarların hızının saatte 80 kilometreye ulaşmasıyla, denizde boyu 6 metreyi aşan dalgalar oluştuğu kaydedildi.

Amasra Limanında bazı teknelerin battığı, bazılarının ise halatlarının koptuğu ifade edildi.

İsrail-Hamas savaşında 44’üncü gün: En az 15 sivil, altı gazeteci, iki bebek öldü

İsrail ile Filistinli militan grup Hamas arasındaki çatışmalar İsrail’in Gazze Şeridi üzerindeki yoğun bombardımanıyla devam ediyor.

Filistin haber ajansı Wafa, İsrail’in Gazze Şeridi’nin orta ve güneyinde düzenlediği hava saldırılarında 15 Filistinlinin öldüğünü bildirdi.

Wafa, Gazze’nin merkezindeki Nuseirat mülteci kampında bir eve düzenlenen saldırıda 13 kişinin öldüğünü, güneydeki Han Yunus kentinde ise bir kadın ile çocuğunun öldürüldüğünü aktardı.

Nuseirat’ın yanı sıra Bureij mülteci kampına daha düzenlenen saldırılarda yaklaşık 31 Filistinli öldürüldü. Ölenler arasında iki gazeteci de bulunuyor.

Han Yunus’ta da birçok konut yerle bir edildi. Avrupa Hastanesinde meydana gelen son saldırıda iki Filistinli hayatını kaybetti ve çok sayıda Filistinli de yaralandı.

Gazze’nin güneyi, kuzeyden güneye kaçmaları tavsiye edilen Filistinlilerin çoğunluğu için güvenli bir yer olarak görülüyordu.

İsrail bombardımanı nedeniyle tahrip olan altyapı nedeniyle Gazze sokaklarında lağım suları akmaya başladı. Tüm önemli sağlık hizmetlerinin durma noktasında olması nedeniyle, yerel halk arasında kolera gibi mide-bağırsak ve bulaşıcı hastalıklarda büyük bir artış yaşanması ihtimali endişe verici boyutlara ulaştı.

Fotoğraf: Ariel Schalit / AP

Netanyahu ‘savaş suçu şüphesi uyandırmamak için’ Gazze’ye yakıt girişine müsaade etti

İsrail Yayın Dairesinin aktardığına göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu uzun bir kabine toplantısı sırasında, günde iki kamyon yakıtın Gazze’ye girmesine izin verme kararını diğer bakanlara gerekçelendirmek zorunda kaldı.

İsrail medyasına konuşan kaynaklara göre Netanyahu, böyle bir hamle yapmaması halinde İsrail’in Gazze şeridindeki askeri operasyonlarını sürdürmek için uluslararası meşruiyetini kaybedebileceğini ve “savaş suçu” işlediğinden şüphelenilebileceğini söyledi.

Fotoğraf: Adel Hana / AP

Yakıtın Gazze’ye girmesine karşı çıkan İsrailli politikacılar ise, bunun insani amaçlarla kullanılmak yerine Hamas’a can simidi olacağını iddia etti.

Felaket boyutlarına ulaşan insani kriz sırasında enklava yakıt girişine izin verilmemesi, hastanelerin kapatılmasına, su arıtma tesislerinin çalışmamasına ve daha birçok tehlikeye neden oldu ve savaş sırasında halkı tıbbi imkanlardan yoksun ve salgın hastalık tehdidiyle karşı karşıya bıraktı.

Birleşmiş Milletler sivil halkın karşı karşıya olduğu tehlikeler konusunda uyarılar yapmasına rağmen İsrail, Hamas tarafından rehin alınan İsrail vatandaşları serbest bırakılana dek bölgeye yakıt girişine izin verilmeyeceğini kaydetmişti.

Prematüre bebekler altı ambulansla Gazze’nin güneyine sevk edildi

Fotoğraf: Dr. Marawan Abu Saada / AP

Doktorlar ve Filistinli yetkililer, dün (18 Kasım) İsrail güçlerinin El Şifa Hastanesindeki doktorlara, hastalara ve yerinden edilmiş kişilere tıbbi yerleşkeyi boşaltmalarını emrettiğini ve bazı kişilerin başlarına silah dayanarak hastaneden çıkarıldığını bildirdi.

Sağlık yetkilileri, hastanedeki 31 prematüre bebeğin Gazze Şeridinin güney kesimine doğru yola çıktığını kaydetti.

Save the Children (Çocukları Kurtarın) adlı sivil toplum kuruluşu bebeklerin tahliyesi için Şifa Hastanesine altı ambulans gönderdi. Bebekler Avrupa Hastanesi ve Nasır Hastanesine teslim edilecek.

Ancak güneydeki hastaneler de maksimum kapasiteye ulaştı. Nasser Hastanesinde 12 kuvözün halihazırda dolu olduğu ve gelecek 31 bebek için yalnızca altı kuvöz kaldığı belirtildi. Dolayısıyla İsrail bombardımanı devam ederken bu bebekler için güneydeki durum bile kritik.

İki bebek, nakledilemeden önce yolda hayatını kaybetti.

Bir gecede altı gazeteci ve medya çalışanı öldürüldü: Toplam sayı 44’e ulaştı

Fotoğraf: Nasser Nasser / AP

Filistinli basın gözlemcisi MADA, Filistin Basın Sendikası ve Al Jazeera tarafından doğrulanan videolardan elde edilen bilgilere göre, son 24 saat içinde iki gazeteci ve iki medya çalışanı daha savaşta öldürüldü.

Öldürülen gazeteci ve medya çalışanlarının isimleri şöyle:

  • Mustafa al-Sawaf (Gazeteci)
  • Musab Ashour (Fotomuhabir)
  • Amr Abu Hayya (El Aksa TV’de mühendis)
  • Abd Alhalim Awad (El Aksa TV yöneticisi)
  • Sari Mansour (Quds News muhabiri)
  • Hassouneh Salim (Quds News’de gazeteci)

Monsour ve Salim, vuruldukları sırada Gazze’nin merkezindeki Bureij mülteci kampında görev yapıyordu.

Fotoğraf: Mohammed Salem / Reuters

Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) dün yaptığı açıklamada savaşın başlamasından bu yana ölen toplam gazeteci sayısının 42’ye ulaştığını bildirdi. Monsour ve Salim’in ölümüyle, çatışmalar sırasında hayatını kaybeden gazeteciler arasında 39 Filistinli, dört İsrailli ve bir Lübnanlı medya çalışanı bulunuyor.

CPJ’nin çatışmaları takip eden gazetecilere ilişkin istatistikleri derlemeye başladığı 1992 yılından bu yana, bu savaşın ilk ayında öldürülen muhabir sayısı diğer tüm çatışmalardan daha fazla oldu.

‘İsrail sadece Hamas’a değil Filistinlilere karşı da savaş yürütüyor’

Fotoğraf: Fatima Shbair / AP

Rutgers Üniversitesinden Prof. Abdel Hamid Siyam’a göre, İsrail’in sivil ve konut altyapısına yönelik aralıksız bombardımanı, İsrail’in kuşatma altındaki bölgede sürdürdüğü savaş için Hamas’ı “bahane” olarak kullandığını gösteriyor.

Siyam Al Jazeera’ya verdiği demeçte şunları söyledi:

“Gazze’deki her şey bombardıman altında. Hiçbir yer güvenli değil… okul, mülteci kampı, evler, hastaneler ya da herhangi bir şey. İsrailliler şu ana kadar Hamas’ın belkemiğini kıramadı. Hâlâ ortaya çıkıp İsraillilere karşı savaşıyorlar, onlar da bunu sivillere karşı yapıyorlar.”

Filistinle dayanışma protestoları sürüyor

Birleşik Krallık
Fotoğraf: Justin Tallis / AFP

Organizatörler, dün yaptıkları açıklamada Birleşik Krallık genelinde 100’den fazla Filistin yanlısı miting düzenlendiğini açıkladı.

Yüz binlerce kişinin katıldığı ateşkes protestolarını düzenleyen gruplar, her hafta Filistinle dayanışma için yapılan Londra yürüyüşünün yerine köy, kasaba ve şehirlerde daha küçük eylemler yapılacağını söyledi.

Birleşik Krallık genelinde, Gazze’de ateşkes talep etmek için 100’den fazla Filistin yanlısı etkinlik gerçekleştirildi.

İran
Fotoğraf: Majid Asgaripour / WANA

Binlerce İranlı dün İsrail’in Gazze’ye yönelik aralıksız bombardımanına karşı ülke çapında gösteriler düzenledi.

Üst düzey bir askeri komutan İsrail’in Filistinli grup Hamas’la uzun ve kanlı bir savaşa doğru gittiği uyarısında bulundu.

Yerel basına göre başkent Tahran ve diğer şehirlerde düzenlenen gösterilerde “Filistin yalnız değildir” sloganı atıldı ve protestonun “Gazze’nin mazlum çocuklarına destek” amacıyla düzenlendiği belirtildi.

Ürdün

İşgal altındaki Batı Şeria sınırındaki Ürdün vadisinde veya İsrail ve ABD büyükelçilikleri önünde savaşın başından bu yana neredeyse her gün protestolar, oturma eylemleri ve mitingler düzenleniyor. Protestolar, savaşta can kaybının artması ve insani krizin devam etmesiyle birlikte daha da yoğunlaşıyor

17 Kasım’da düzenlenen gösterilerde bir araya gelen binlerce kişi, savaşın derhal sona erdirilmesi talebinin yanı sıra, Ürdün hükümetinden İsrail ile diplomatik ilişkilerini tamamen kesmesini ve İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarına karşı birleşik bir Arap duruşu sergilemesini talep etti.

Hindistan’da Kriket Dünya Kupası Finali protesto ile bölündü
Fotoğraf: Amit Dave / Reuters

Hindistan’da Filistin yanlısı bir gösterici bugün (19 Kasım) oynanan maçta güvenlik kordonunu aşarak sahaya girdi ve oyunu kısa süreliğine durdurdu.

Filistin bayrağı renklerinde bir tişört ve yüz maskesi giyen protestocu, Hindistan’ın batısındaki Ahmedabad kentinde bulunan 132 bin kişilik stadyumda sahaya koştu.

Güvenlik görevlileri protestocuyu hızla sahadan çıkararak oyunun devam etmesini sağladı.

Estonya’da kurt katliamı: Populasyonun yüzde 30’undan fazlası yok edilebilir

Baltık ülkelerinden Estonya bir kez daha ülkedeki kurt nüfusunu azaltmak için belirli bir sayıda kurdun öldürüleceğini belirtti.

Ülkede belirli sayıda kurdun öldürülmesi her yıl tekrarlansa da bu yılki karar ekoloji savunucuları için endişe kaynağı haline gelmiş durumda.

Estonya Çevre Ajansı, ülkede koruma planlarının izin verdiğinden daha fazla kurt olduğunu iddia ederek itlaf kotasını 144 olarak belirledi.

Ancak euronews’ün aktardığına göre Tartu Üniversitesinden kurt araştırmacısı Maris Hindrikson, kendisi ve diğer bilim insanlarının veriler konusunda “ikna olmadıklarını” söylüyor.

Hindrikson, kurt nüfusunun “eski moda” ve avcı gözlemleri gibi “sistematik olmayan” tekniklere dayanarak hesaplandığını ve bunun Estonya’daki kurt sayısını tam olarak yansıtmayabileceğini belirtiyor.

Bu da öldürülecek hayvan kotasının çok yüksek olabileceği ve potansiyel olarak “tüm popülasyonu bozabileceği” anlamına geliyor.

Hindrikson, “Sorun şu ki, kaç kurt olduğunu bilmiyoruz” diyerek, ülkedeki tüm kurt nüfusunun yüzde 30’undan fazlasının yok edilebileceğini tahmin ediyor.

Fotoğraf: Gerry Broome / AP

Yetkililer: Öldürmek şart

Estonya Çevre Ajansı, “metodolojinin İsveç, Finlandiya ve Norveç gibi İskandinav ülkelerinde kullanıldığını” belirterek “Mevcut metodolojinin kapsamlı, objektif ve uygun olduğunu düşünüyoruz” açıklamasında bulundu.

Kurt sayıları son yıllarda toparlanmış olsa da, toplam sayıları Uluslararası Kurt Merkezi tarafından “istikrarlı/azalan” olarak kabul ediliyor. Tahminlere göre Estonya’daki toplam kurt nüfusu 150 ila 300 arasında. 

Yetkililer, kurtların çiftlik hayvanlarına, özellikle de koyunlara saldırarak ülkedeki çiftçileri ekonomik olarak zarara uğratması nedeniyle belirli bir sayıda hayvanı öldürmenin gerekli olduğunu iddia ediyor.

Estonya Çevre Kurulu (Keskonnaamet) verilerine göre, 2022 yılında toplam 946 koyun yırtıcı kurtlar tarafından öldürüldü. Henüz 2023’ün sonuna gelmeden rakamın bu yıl 1,100’ü aştığı belirtiliyor.

Özellikle Tartu ilçesinin güneydoğusundaki bir çiftlikte yaşanan korkunç bir saldırı, ekim ayında bir düzineden fazla koyundan oluşan damızlık sürünün tamamının ölümüne neden olurken, çiftçi Rein Mirka, Estonya Kamu Yayıncılığına (ERR) olayın kendisine 15 bin ila 20 bin euroya mal olduğunu söyledi.

‣ Evcilleştirilemeyen bir canlı türü olarak kurt -1 

‘Sürüleri yok ettikçe daha çok koyun yiyecekler’

Hindrikson hâlâ kurtları katletmenin soruna en iyi yaklaşım olup olmadığını sorguluyor.

“Bilim her zaman itlafın koyun ölümlerini azaltmaya yardımcı olmadığını göstermiştir” diyen Hindrikson, yaşam alanları kaybedildikçe, yani sunulan gıda kaynakları sınırlandıkça, ölümcül çözümlerin ters etki yaratabileceğini ve kurtları ilk etapta çiftlik hayvanlarını avlamaya itebileceğini belirtiyor.

Hindrikson şunları kaydediyor:

İtlaf aslında büyük bir sorun çünkü sürüleri yok ediyor. Kurtlar çok sosyal hayvanlardır ve büyük sürülerin geyik gibi daha büyük hayvanları avladığını biliyoruz. Ancak genellikle daha küçük sürüler daha küçük avlara yöneliyor çünkü avlanmak için işbirliği yöntemleri geliştiremiyor.”

Araştırmacıya göre bir başka sorun da, yaşlı kurtlar itlaf edildiğinde genç kurtların daha karmaşık avlanma stratejilerini deneyimleyip öğrenememeleri, ve bu nedenle çiftlik hayvanlarını yemeye yönelmeleri. Hindrikson bunu kurtlar için “fast food”a benzetiyor.

Araştırmalar, öldürmeye dayalı çözümlerin çiftlik hayvanlarını korumada diğer önlemlere kıyasla daha az etkili olduğunu, ancak bu ilişkinin ekolojik bağlam ve yerel yönetim uygulamaları gibi çeşitli faktörlerden etkilendiğini gösteriyor. 

Hindrikson “İtlafa tamamen karşı değilim. Sadece koyunların peşine düşen bazı sorunlu hayvanları ortadan kaldırmak mantıklı olabilir. Benim karşı olduğum şey, çok sayıda hayvanın itlaf edilmesi. Kaç tane kurdumuz olduğunu ve itlafların gerçekte nasıl bir etkisi olduğunu gerçekten bilmiyoruz. Görünüşe göre çok sayıda kurdu öldürdüğümüzde sürülerin yapısı etkileniyor, koyunların peşine düşüyorlar, sonra koyun saldırıları artıyor. Sonra da insanlar ‘evet, koyunlar tehlikede, lütfen daha fazla kurt öldürün’ diyor. Bu bir kısır döngü” diyor.

Fotoğraf: Dawn Villella / AP

‘Kurtları suçlamak kolaya kaçmak’

Hindrikson’un önerdiği daha iyi alternatifler, karaca ve yaban domuzu gibi “vahşi doğada yeterli sayıda doğal av sağlamak” ve kurtları caydırmak için adımlar atmak.

Çiftçiler daha fazla çit inşa etmeli ve kurtları korkutmak için bekçi köpekleri almalı. Bu tüm Avrupa‘da işe yarayan bir şey. Bir koyun saldırısı haberi alıyoruz ama genellikle çiftçiler hiçbir önlem almamış oluyor. Hep kurtları suçluyoruz. Bu kolaya kaçmak; aslında her şeyi insanlar yapıyor.”

Araştırmacı Hindrikson, önleyici tedbirlerin ve toplumun bu sorunun nereden kaynaklandığını ve nasıl hafifletileceğini anlamasını sağlamanın çok önemli olduğunu ekliyor.

Hindrikson ayrıca hükümetin sorunla mücadele politikalarında, özellikle de büyük yırtıcı hayvanların yol açtığı zararların telafisi planlarındaki kusurlara işaret ediyor. 

”Elbette koyun saldırılarını önlemeye çalışıyoruz. Ancak Estonya’da yaşadığımız sorun, önleyici tedbirler ile tazminat arasında bir korelasyon olmaması” diyor. Bu, çit inşa edilmediğinde, koyunların koruması için köpek olmadığında ya da diğer önleyici tedbirleri alınmadığında bile tazminat alınabileceği anlamına geliyor. Araştırmacı ise bunu “Bu büyük bir sorun” olarak niteliyor.

‣ Evcilleştirilemeyen bir canlı türü olarak kurt- 2

Estonya’da kurtlarla birlikte yaşamak

Çevre Ajansının av izleme çalışma grubunun baş uzmanı Marko Kübarsepp, ekim ayında verdiği bir demeçte, Estonya’daki kamuoyunun birkaç düzineden fazla sürüye tahammül etmeye istekli olmadığını ve “sayıları çok arttığında kurtların bir numaralı düşmanı” olma eğiliminde olduğunu söyledi.

Hindrikson, kurtları öldürme planlarının Estonya’da kurtlara yönelik eski önyargılardan kaynaklandığını iddia ederek şunları aktarıyor:

Bizde bu tür bir toplumsal sınır var, insanlar kurtlardan korkuyor. İster çiftçi ister avcı olun, kim olursanız olun, kurtlar da bizim gibi yırtıcı olduğu için, kaynaklar konusunda bir tür mücadele hissedersiniz.

Kurtlar uzaklardaki ormanlarda yaşamıyor. Aramızda yaşıyorlar. Aslında onlarla nasıl bir arada yaşayacağımızı bilmiyoruz. Bu çok zor.”

AB’de glifosat kullanımına 10 yıl daha onay verildi: STK’lar tepkili

Avrupa Komisyonu, üye devletlerin anlaşmaya varamamasının ardından tartışmalı bir kimyasal madde olan glifosatın Avrupa Birliği (AB) genelinde kullanımına 10 yıl daha onay verdiğini duyurdu.

16 Kasım’da yapılan basın açıklamasında, “Komisyon, Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) ve Avrupa Kimyasallar Ajansı (ECHA) tarafından AB Üye Devletleri ile birlikte yürütülen kapsamlı güvenlik değerlendirmelerine dayanarak, bazı yeni koşullara ve kısıtlamalara tabi olmak üzere glifosatın onayının 10 yıllık bir süre için yenilenmesiyle faaliyetlerine devam edecektir” ifadeleri kullanıldı.

Üye ülkelerden uzmanların ilk kez eylülde sunulan planın lehinde ya da aleyhinde ikinci kez nitelikli çoğunluğa ulaşamamasının ardından 16 Kasım’da AB yürütme organına kendi teklifini onaylama yetkisi verildi.

EFSA, temmuz ayında yaptığı bir değerlendirmede, mevcut beş yıllık onayın sona ereceği 15 Aralık tarihinden sonra glifosat kullanımının yenilenmesi için “kritik bir endişe alanı” bulmadığını söylemişti.

Ancak ulusal düzeyde glifosatın kullanılmayacağı her hükümetin kendi kararına bağlı. 

Aralarında Avusturya, Fransa, Hollanda, Belçika, Lüksemburg ve Almanya‘nın da bulunduğu bazı ülkeler glifosatın belirli alanlarda ya da evlerde kullanımını yasaklayarak kısmi yasaklar getirmiş olsa da, kimyasal henüz hiçbir AB ülkesinde tamamen yasaklanmadı.

‣ Zehirsiz Sofralar: Glifosat ile zehirlenmek zorunda değiliz

Tedbirler neleri içeriyor?

Açıklamaya göre, onay kararı ile birlikte getirilen kısıtlamalar arasında glifosatın hasat öncesi kurutucu olarak kullanımının yasaklanması ve hedef dışı organizmaların korunmasına yönelik belirli tedbirlerin alınması ihtiyacı yer alıyor.

Koşul ve kısıtlamalardan biri de üye devletlerin risk değerlendirmelerini yaban hayatı da dahil olmak üzere biyoçeşitliliği dikkate alacak şekilde geliştirmeleri gerekliliğini içeriyor. 

Hükümetler ayrıca, hedef dışı organizmaların ve çevrenin korunmasını sağlamak için bu risk değerlendirmelerine ve risk azaltma önlemlerine dayalı olarak maksimum uygulama oranlarını belirlemekle yükümlü olacak.

‣ Monsanto şirketinin kanserojen tarım zehirleri Türkiye’de de yasaklanıyor

‘Gerekirse karar geri çekilir’

Glifosat 1970’lerde piyasaya sürülen ve tarımsal mahsulleri ve kamusal alanları istila eden yabani otları yok etmek için kullanılan bir herbisit türü. Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) kanser ajansının 2015 yılında insanlar için muhtemelen kanserojen olduğu sonucuna varmasından bu yana ise bir tartışma kaynağı. 

Komisyon son tebliğinde EFSA’nın 16 bin yayımlanmış çalışmayı taradığını, bunlardan 2 bininin potansiyel olarak ilgili olduğunu düşündüğünü ve ayrıca değerlendirmesini yapmak için kamu istişaresi aşamasında dikkatine sunulan 300 ek çalışmayı incelediğini yineledi.

EFSA, onay kriterlerinin artık yerine getirilmediğini gösteren yeni kanıtların ortaya çıkması halinde, yeni bir inceleme başlatacağını ve “bilimsel olarak gerekliyse onayı değiştirmek veya geri çekmek için derhal harekete geçeceğini” ekledi.

‣ Buğday Derneği: Ot öldürücü kimyasallar ve tarım zehirleri insan sağlığını tehdit ediyor

‘Kanıtlara rağmen onay verilmesi kabul edilemez’

euronews‘ün aktardığına göre, Pestisit Eylem Ağı adlı sivil toplum kuruluşu, halka veya çevreye zarar verme riski taşıdığından şüphelenilen bir politika üzerinde net bir bilimsel fikir birliği olmadığında ihtiyatlılık ilkesine uyulması gerektiğini hatırlatarak Komisyon’un onayı kendi başına yenileme planlarının AB Pestisit Yasasını ihlal ettiğini bildirdi.

Avrupa Pestisit Eylem Ağı Bilim ve Politika Başkanı Angeliki Lysimachou, “Komisyon’un bağımsız bilime ve vatandaşların endişelerine sırtını dönerek bu tehlikeli herbisiti 10 yıl daha yeniden onaylamayı planlamasından üzüntü duyuyoruz” dedi.

Lysimachou ayrıca, “Glifosat ile ilişkili kanser risklerinin yanı sıra bildirilen sayısız diğer olumsuz etkileri vurgulayan endişe verici kanıtlar mevcut” dedi.

Bir başka çevre odaklı sivil toplum kuruluşu olan Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL) ise tepki olarak “glifosatın 10 yıl süreyle yenilenmesi yönünde üye devletlerin çoğunluğunun sağlanamaması, bilimin geldiği noktayı görmezden gelmenin siyaseten imkansız hale geldiğini gösteriyor” dedi.

Kimyasallar Programı Lideri Natacha Cingotti yaptığı açıklamada, “Maddenin sağlık üzerindeki etkileri ve buna bağlı olarak yaşanan acılara ilişkin bilimsel kanıtların miktarı göz önünde bulundurulduğunda Komisyon’un hâlâ öneriyi sürdürmeyi planlaması kabul edilemez” ifadelerini kullandı. 

Güney Kore’de köpek yemek yasaklanıyor

Güney Kore, hayvan hakları konusunda artan farkındalıkla birlikte köpek eti yemeyi yasaklamayı ve bu eski gelenekle ilgili tartışmalara son vermeyi hedefliyor.

Kore’de uygulanan köpek eti yeme geleneği acımasızlığı nedeniyle yurt dışından eleştiriler alırken, yurt içinde de özellikle genç nesil tarafından tepkiyle karşılanıyor.

İktidardaki Halk Gücü Partisinin politika şefi Yu Eui-dong, 17 Kasım’da hükümet yetkilileri ve hayvan hakları aktivistleriyle yaptığı bir toplantıda, “Köpek eti tüketimine son vermek için özel bir yasa çıkararak bu konudaki sosyal çatışmalara ve tartışmalara son vermenin zamanı geldi” dedi.

Hükümetin ve iktidar partisinin bu yıl içinde yasağın uygulanması için bir yasa tasarısı sunacağını belirten Yu, iki partinin de desteğini alması beklenen tasarının parlamentodan geçmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Reuters‘ın aktardığına göre Tarım Bakanı Chung Hwang-keun, toplantıda yaptığı konuşmada hükümetin yasağı hızlı bir şekilde uygulayacağını ve köpek eti endüstrisinde faaliyet gösterenlere işletmelerini kapatmaları için mümkün olan azami desteği sağlayacağını belirtti.

‣ Güney Kore lideri Moon Jae-in: Köpek eti yemeyi yasaklamayı planlıyoruz
‣ Shenzhen’de kedi ve köpek eti yemek yasaklandı

Daha önce denendi, olmadı

First Lady Kim Keon Hee köpek eti tüketimini şiddetle eleştiriyor ve eşi Cumhurbaşkanı Yoon Suk Yeol ile sokaklarda yaşayan köpekleri sahipleniyor.

Köpek eti karşıtı yasa tasarıları, sektörde yer alanların protestoları ve çiftçiler ile restoran sahiplerinin geçim kaynaklarına ilişkin endişeler nedeniyle geçmişte başarısız olmuştu. Önerilen yasak, üç yıllık ödemesiz dönem ve işletmelerin bu ticaretten çıkması için mali destek içerecek.

Kore yarımadasında çok eski bir uygulama olan köpek eti yemek, yaz sıcağıyla baş etmenin bir yolu olarak görülüyordu.

Köpek etinin tüketimi ülkede eskiye nazaran çok daha nadir olsa da, bazı yaşlı kesimlerce hâlâ bu et tüketiliyor ve bazı restoranlarda servis ediliyor.

‣ Yulin’de köpeklerin kurban edildiği festival tüm protestolara karşın başladı
‣ Güney Kore’de 200 köpeğin bulunduğu ‘köpek eti’ pazarı görüntülendi

‘Bir rüya gerçek oldu’

Fotoğraf: AP

Hayvan hakları grupları yasağa ilişkin tasa tasarısını memnuniyetle karşıladı. Humane Society International yaptığı açıklamada “Bu zulmü sona erdirmek için çok sıkı kampanya yürüten herkes için bir rüya gerçek oldu” ifadelerini kullandı.

Hükümet verilerine göre Güney Kore’de yaklaşık 1,150 köpek yetiştirme çiftliği, 34 kesimhane, 219 dağıtım şirketi ve köpek servisi yapan yaklaşık 1,600 restoran bulunuyor.

Gallup Korea’nın geçen yıl yaptığı bir ankete katılanların yüzde 64’ü köpek eti tüketimine karşı çıkıyordu. Ankete katılanların sadece yüzde 8’i önceki yılda köpek eti yemişti. 2015’te ise bu oran yüzde 27’ydi.