Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Evcilleştirilemeyen bir canlı türü olarak kurt- 2

0

Yazar bu zorlu süreç için kadınları seçilmiş bir yalnızlığa, evcil dünyayı geçici olarak terk ederek “ergin”[1] olmaya; içgörü, öngörü, sezgi, önsezi gibi içgüdüsel yetilere kendini açarak “av olmamayı” gözeten bir duyarlılık edinmeye çağırıyor; “terbiye” doğuştan gelen bu duyarlılıkları törpüler çünkü.

Oysa kuşlar rüzgâra, salyangozlar yağmura, ağaçlar güneşe, balıklar dip akıntılara, kumlar dalgalara nasıl duyarlıysa, kurtlar yaşama alanına giren yabancıları kilometrelerce öteden nasıl hissedebilir ve kendini göstermeden onları gölge gibi nasıl izleyebiliyorsa kadınlar da benzer duyarlılıklara sahiptir.[2] Düşünce ve duyguları şimşek hızıyla görür, işitir ve sezerler. Beden, yüz ve mimikleri okuyabilir, ses tonlarındaki en ufak değişikliğe saklanmış anlamları takip edebilir, karşısındakinin kafasında neler olup bittiğini kestirebilirler. Bu yetenek onların vahşi sezgilerinde mevcuttur. Hayatla “avcı” olarak karşılaşmak için bütün özelliklere sahiptirler. Yeter ki evcil ve terbiye topraklarında kurulmuş tuzakların erken farkına vararak “av”lanmasınlar.

C.P. Estés terbiyenin sınırlamalarına aldırış etmeksizin bacak arasından,[3] vulvanın konuşmasından da söz ediyor[4]; yani gerçeğin en temel, en alçakgönüllü, en dolaysız biçiminden…

Kendi adına konuşan bedenin sesi

Çünkü “evcil beden” ile “yabanıl bedenin” konuşma biçimi farklıdır, her iki bedenin kasıkları farklı biçimlerde alev alır: Evcil beden terbiyelidir, tabi olur, itaat eder, kapanır, sakınır, bekler ve kurudur; yabanıl beden ister, sakınmadan açılır, itiraz eder, kahkahalar atar, terbiyesiz ve sırılsıklamdır.[5] Çünkü ertelenmemesi gereken vahşi soru şudur: “Beden hissediyor mu, zevkle, yürekle, ruhla, vahşi olanla doğru bağlantısı var mı? (…) [Bundan] Başka hiçbir şey önemli değildir.”[6]

Evet, başka hiçbir şey önemli değildir!

Sonrasında dil, din, yazı, yasa, ahlak, nesne bedeni temsil edecek ve büyük kopuş gerçekleşecektir.

Bu yüzden bedenin kendi adına konuşmasından daha değerli hiçbir şey yoktur!

Bu yüzden bedenin kendisini dolaysız biçimde yaşamasından daha değerli hiçbir şey olamaz!

Bu yüzden bu dünyada, bu dünyalı çırılçıplak bedenin terbiyeye siktir çekerek; dil, din, yazı, yasa, ahlak ve nesneye aldırış etmeksizin bu dünyalı bir başka çırılçıplak bedenle isteyerek karşılaşmasından daha değerli hiçbir şey yaşanamaz!

Bu yüzden böylesi buluşmalar evcilin hükmedemediği bir uçsuz bucaksızlıkta yaşanan, coğrafyanın tarihe ön aldığı, düşünenin düşünceye hükmettiği, gündüzün geceye teslim olduğu, cennetin cehennem karşısında çaresiz kaldığı yabanlıklardır.

Bu yüzden yaban, kadın cinselliğine gülümseme biçiminde sızar: Tanrısal kutsalı, eril iktidarı, yaşamayı boğan ciddiyeti, terbiyeli sevişmeyi, bedenlerin kısıtlanmasını kahkahayla sarsar, kasıkları ateşler, kurumuş nehirlerin sırılsıklam akmasına zemin hazırlar. Çünkü hayat gülümsendiği oranda yaşanır olur: “Gülme, kadın cinselliğinin gizli tarafıdır; fizikseldir, temeldir, tutkuludur, hayat vericidir ve bu yüzden uyarıcıdır. Jenital uyarılma gibi hedefi olmayan bir cinsellik türüdür. Sadece o an için, bir sevincin cinselliğidir; özgürce uçan, yaşayıp ölen ve kendi enerjisiyle yeniden yaşayan hakiki ve şehevi bir sevgidir. Kutsaldır, çünkü fazlasıyla iyileştiricidir. Şehevidir, çünkü bedeni ve onun duygularını uyandırır. Cinseldir, çünkü heyecan vericidir ve haz dalgalarına neden olur. Tek boyutlu değildir, çünkü gülme, insanın kendisi kadar başkalarıyla da paylaştığı bir şeydir. Bir kadının en vahşi cinselliğidir.”[7]

Yaban olarak gülme, kadın cinselliğinin en içten ve cömert coğrafyasıdır.

Evcil ciddiyet, normal ve öğrenilmiş çaresizliktir; terbiyeli kalarak yaratıcılıktan ve bu dünyalı olmaktan vazgeçmektir.

Toparlayalım: [Yaban (= avcı) =] Kurt ol(a)mazsanız tavuk, koyun ve köpek gibi (evcil =) av olursunuz.[8]

*

[1] Estés, C. P., Kurtlarla Koşan Kadınlar: Vahşi Kadın Arketipine Dair Mit ve Öyküler, s. 296.

Erginleme (initiation) sözcüğü, Latince initiare’den gelir. Erginlenen kişi, yeni bir yola başlayan, tanışmaya, öğrenmeye talip olan, “terbiye” ile yetinmeyen kişidir.

[2] Estés, C. P., Kurtlarla Koşan Kadınlar, s. 405.
[3] Estés, C. P., Kurtlarla Koşan Kadınlar, s. 377.
[4] Estés, C. P., Kurtlarla Koşan Kadınlar, s. 380.

[5] Bu satırları abartılı bulanlara Nicolette Krebitz’ın Wild adlı filmini izlemelerini öneririm. Filmde yukarıda evcil kadınları tanımlarken, “Kendini yavan, yorgun, kırılgan, kafası karışık, suskun, dizginlenmiş, heyecansız, korkmuş, sarsak, cansız, utangaç…,” diye sıraladığımız bütün özellikleri taşıyan genç, güzel ve bilgisayar uzmanı bir kadının (Lilith Stangenberg) kurtla girdiği etkileşim anlatılır. Gökdelende tek başına oturan kadın boğucu bir reklam ajansında çalışır; patronuna kahve servisi yapar, ofis arkadaşlarıyla ilişkisi zayıf, dişiliği kurudur. Şehir kenarındaki ormanda rastladığı bir kurdu avlayarak evinin bir odasına kapatır; duvara açtığı bir delikten onu beslemeye ve izlemeye başlar. Bir uyurgezer olarak yaşadığı hayatına kurdu almasıyla uykudan uyanmış, kurdun kendisine oral seks yapmasını da arzulamaya başlamıştır. Bir süre sonra kurt aradaki duvarı parçalar. Ardından evcil duvarları yıkılan kadın işinden istifa eder, patronun masasının üzerine S-I-Ç-A-R, ofisi yakar ve kurtla birlikte iki avcı olarak yabana giderler.

O ana kadar tebaa olarak yaşayan evcil beden, düşüncenin kurguladığı devletli toplumsallıktan kurtularak kendi adına konuşmaya karar vermiştir!

Kadının içgüdüsel doğasının kurt üzerinden anlatıldığı film bir kadının Kurtlarla Koşan Kadınlar’ı yazan başka bir kadını alkışlayarak doğrulamasıdır bir bakıma, –kapanış sahnesine dikkat!

Bağırarak söylemek lazım: Kadın kasıkları yaban dilini konuşurlar!

Mike Nichols’un Wolf’unda ise kurt ısırdıktan sonra erkek (Jack Nicholson) normal hayatındaki sorunları çözme becerisi edinen bir tür anti kahramana dönüşür: Görme, işitme, koklama ve sezgi yetileri artan erkek; karısının kendisini aldattığını, arkadaşının arkasından kuyusunu kazdığını, patronunun işten çıkarmak istediğini öğrenir; okuma ve anlama becerisi artar; kendini canlı, güçlü, mücadeleci ve avcı hisseder; ava çıkar…

Şu da var: Kevin Costner’ın Dances With Wolves ve Jean-Jacques Annaud’ın Wolf Totem adlı filmleri de yaban’a kulak veren filmlerdir.

[6] Estés, C. P., Kurtlarla Koşan Kadınlar, s. 239.
[7] Estés, C. P., Kurtlarla Koşan Kadınlar, s. 383.
[8] Yeni İnsan Yayınevi tarafından yayımlanacak olan Yarabıçak adlı deneme kitabından bir bölüm.

 

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.