İklim KriziKöşe YazılarıManşetYazarlar

Yaşadığımız sıcak dalgalarının anlamı

0

Biliyorsunuz, evren oluşalı 13,7 milyar yıl oldu. Yaklaşık 4,5 milyar yıl önce ise dönen bir toz ve gaz bulutundan Güneş ve gezegenler oluştu. Yaklaşık 500 milyon yıl önce Kambriyen Patlaması denen dönemde canlıların sayısı ve çeşidi artarak yeryüzünü sardı. 67 milyon yıl öncesine kadar dev dinozorlar yeryüzünün hakimiydi. Dev dinozorların hakimiyetini Meksika’nın Yukatan Yarımadası’na çarpan yaklaşık 10 kilometre çapında bir göktaşı sona erdirdi ve ondan sonra memeli hayvanların egemenliği başladı. Son 1,5 milyon yılda düzenli aralıklarla buzul çağları görüldü. Bu buzul çağlarının sonuncusu yaklaşık 12 bin yıl önce tamamen sona erdi. Buzul Çağı’nın bitmesinden sonra Anadolu ve Mezopotamya’da insanlar yerleşik hayata geçip tarım yapmaya başladı. “Bunların tümünü biliyoruz, neden yazıyorsun bunları?” demeyin, çünkü konumuzun temeli bu bilgilere nasıl ulaştığımızla ilgili.

Bu konuştuğumuz bilgilerin önemli kısmına elementlerin değişik izotoplarının doğada bulunma oranlarını inceleyerek ulaşıyoruz. Mesela dinozorları yok eden göktaşının ne zaman çarptığını ve ne büyüklükte olduğunu yer katmanları içindeki bir noktadaki iridyum elementinin bir izotopunun varlığıyla bulabiliyoruz. Doğa çeşitli olayların ne zaman ve nasıl olduğuna dair ipuçlarını bize gerek atmosferde, gerek buzullarda gerekse de yer katmanlarındaki değişik elementler yardımıyla veriyor.

Fotoğraf: Reuters

Bu izotopları kullanarak dinozorların yaşadığı dönemde atmosferdeki gazların bileşimini ve atmosferin sıcaklığını da elde edebiliyoruz. “Ne kadar eminsiniz?” diye soracak olursanız, elbette bundan 68073461 yıl önceki yaz mevsiminin 43’üncü günündeki sıcaklığı sıfırdan sonra dört basamağa kadar bilebilmemiz mümkün değil. Ama bundan 67 – 70 milyon yıl önce yeryüzünün ortalama sıcaklığının bugünkünden yaklaşık olarak 8℃ ila 10℃ daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Günümüze yaklaştıkça daha kısa zaman aralıklarını daha kesin bilgilerle değerlendirmemiz mümkün olur. Mesela Antarktika’daki buz katmanının kalınlığı yer yer 4 kilometreyi aşar. En alt kısmındaki buz bundan yaklaşık 1,5 milyon yıl önce Antarktika’ya yağmış olan kardır. Bu karın içinde kalmış olan hava kabarcıklarından o dönemdeki sıcaklığı ve atmosferdeki karbondioksit oranını oldukça net biçimde bulabiliriz. Daha yakın zamanlara geldiğimizde bitkilerin polenlerinden, ağaç halkalarından ve benzeri sistemlerden yararlanarak sıcaklıkları tespit ederiz. Galileo Galilei ilk termometreyi kullanan kişidir. Yani son 400 yılda modern sayılabilecek aletlerle sıcaklık ölçüyoruz. Bugün ise yeryüzünün çok yerindeki elektronik meteoroloji istasyonlarından aldığımız anlık veriyle uzayda dolaşan çok sayıdaki meteoroloji uydusunun sağladıkları veri birleştiğinde yeryüzünün her noktasındaki sıcaklığı neredeyse sıfırdan sonra üç basamak kesinlikle ölçebiliyoruz. Aynı anda aynı noktadaki sıcaklığı birden çok aletle ölçtüğümüz için de hata olasılığımız oldukça düşüyor.

Bilimin bunca yıldır çabası, bu bilgilere ulaşmamızı sağladı. Aristo’dan Galilei’ye, oradan da bizlere kadar bilimsel yöntem, bu bilgilerin nasıl elde edileceğini ve ne anlama geldiğini insanlığa öğretti. Şimdi tüm bu bilgiler eşliğinde son bir aydır yaşadığımız sıcaklıklara bakacak olursak şunu görüyoruz:

El Niño’ etkisi eklendiğinde durum kötüleşecek

3-19 Temmuz arasında yaşadığımız 17 gün insanlık tarihinde yaşadığımız en sıcak 17 gün oldu. 6 Temmuz’da 17,233℃ olarak ölçülen küresel en yüksek ortalama sıcaklık da en azından son 125 bin yılın, muhtemelen de son 3 milyon yılın en yüksek sıcaklığı oldu. Sıcaklıkların bu derece yüksek olmasının ardındaki sebep ise artık tartışmasız olarak küresel ısınma. Son 3 yıldır Pasifik Okyanusu’nun suları La Niña dediğimiz soğuk su hareketinden dolayı serinlemiş olduğundan küresel ısınmanın ortalama sıcaklıklar üzerine etkisini göremiyorduk. Ancak bu ilkbaharda La Niña’nın sona ermesiyle Pasifik suları normal sıcaklığına döndü ve bu da tüm yeryüzünde ortalama sıcaklıkların fazlasıyla artmasına neden oldu. Yalnız unutmayalım, Pasifik Okyanusu haziran sonu itibariyle ısınmaya başladı, yani El Niño’ya döndü. Dünya bunun etkilerini henüz daha görmüş değil ama yaz sonundan itibaren sıcaklıklara bir de El Niño etkisi eklenecek. Bu nedenle 2023 muhtemelen yaşadığımız en sıcak sene olsa da 2024 neredeyse kesinlikle 2023’ten çok daha sıcak geçecek.

Böylesi bir bilgiye bundan 20 sene önce ulaşabilmemiz neredeyse imkansızdı. Bunun sebebi de öncelikle tüm meteoroloji istasyonlarının ve uyduların kolayca bağlanıp veri aktarabilecek altyapıya sahip olmamalarıydı. Bugün oturduğunuz yerden yeryüzündeki herhangi bir meteoroloji istasyonunun 10 dakika önce ölçtüğü veriye ulaşabiliyorsunuz, birkaç saat sonra bu verileri uydudan aldığınız gözlemlere ekleyerek istasyonların olmadığı yerlerde sıcaklığın ne olduğu verisine de ulaşabiliyorsunuz. Bu verilerden ne kadar eminiz? Oldukça. 6 Temmuz’da ölçülen en yüksek ortalama sıcaklık 17,233℃ değil de 17,237℃ olabilir mi? Muhtemelen olabilir, çoğu bilim insanının bu konuda fazla iddialaşabileceğini sanmam, ama bu değerin daha önceki yıllarda ölçülen tüm değerlerden daha yüksek olduğuna bir şüphemiz var mı? Hayır yok.

2016 rekorları kırılacak mı?

Sonuç olarak, “3-19 Temmuz arasındaki 17 gün insanlık tarihinin en sıcak 17 günüydü” dediğimizde bunu sadece bir bilim insanı söylemiyor, binlerce yıllık bilimsel birikimin sonucu olarak ürettiğimiz veri söylüyor. Bilim insanları bazen bilimsel gerçekleri günlük konuşma diline çevirirken zorluk yaşayabilirler. O nedenle de mesela “insanlık tarihi” gibi bir zaman dilimi kullanıyoruz, ama bilimsel olarak düşündüğümüz en az 125 bin yıllık bir dönemdir. 

Bunun ötesinde 2023 yılının da muhtemelen insanlığın yaşadığı en sıcak sene olacağını söylüyoruz. Burada kullandığımız “muhtemelen” aslında 2023 yılını sadece 2016 yılı ile kıyaslamamız sonucunda ortaya çıkıyor. Bu seneye kadar insanlık tarihinde yaşadığımız en sıcak sene 2016 senesiydi. Emin olmadığımız kısım 2023’ün 2016’dan daha sıcak olup olmayacağı. Yoksa daha önce bu sıcaklıkta başka bir sene olmadığına eminiz, ama bu sene 2016’yı geçip geçmeyeceğimiz henüz kesin değil.

Ancak bu senenin 2016’dan da sıcak olacağını düşünüyoruz çünkü Pasifik Okyanusu suları ısınmaya başladı. Koca okyanus da ısınınca hemen soğumaz, yani ısınması nasıl bir seneye yakın sürüyorsa, soğuması da birkaç yıl sürecektir. Bu en basit düşünceyle, en azından  sene sonuna, ama neredeyse kesinlikle 2024 sonuna kadar yeryüzünün ortalamadan oldukça sıcak olacağını söylemek mümkün.

Son olarak, bir de “ortalamadan sıcak” kavramına açıklık getirelim. 6 Temmuz günlerinin küresel ortalama sıcaklığı 16,223℃’dir. Bu ortalama 1979-2000 yıllarının ortalamasıdır. 6 Temmuz 2023 gününün küresel ortalama sıcaklığı ise 17,233℃’dir, yani ortalamadan bir derece daha sıcaktır. Ama 2023’ten önceki en sıcak 6 Temmuz 16,788℃ ile 2007 yılındadır. Bugünden sonra da sıcaklıklara bakacak olduğumuzda o günün tarihte o günde yaşanmış en yüksek sıcaklıktan daha sıcak olacağını söylemek mümkündür. Yani aralık ayı sonuna geldiğimizde muhtemelen 31 Aralık 2023 tarihi de insanlık tarihindeki en sıcak 31 Aralık günü olacaktır.

Kısacası, önümüzdeki dönemde ısıttığımız atmosferin üzerine bir de normalden daha sıcak olan Pasifik Okyanusu bineceğinden beklentilerimizin ötesinde bir sene geçiriyor olacağız. Ama benim esas endişem 2024 yılıyla ilgili. Gelecek sene çok daha sıcak olacak.

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.