Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

İklim krizini durdurmak için ne yapmalıyız?

0

İklim krizini durdurmak için ne yapmalıyız? Bu soruya 140 karakter ile cevap vermeye çalıştığınız zaman mutlaka bir şeyi eksik bırakıyorsunuz, hatta belki de sadece bir şeye yüklenip geri kalan çoğu şeyi eksik bırakıyorsunuz. O nedenle uzunca yazıp, sonra soranlara da bu yazıyı referans vermeye karar verdim.Sizlerin de eklemeleri olursa gelecekte daha da düzeltilmiş ve genişletilmiş bir sürümünü yayımlayabiliriz.

Şimdi başlayalım sıralamaya… Bu, benim aklıma gelen sıralama, önem sırası değil çünkü bunların tümünü yapmak zorundayız:

  • 1. Hayatımızda iklim krizini en üst sıraya koyup geri kalan her şeyi buna göre değerlendirmek zorundayız. Attığımız her adımda, aldığımız her kararda aklımızın bir köşesinde o adımın ya da kararın iklim krizine yapacağı etkiyi de bulundurmalıyız. Aslında sadece bu maddeyi yazmak bile yeter ama gelin bu maddenin neleri kapsadığına da bakalım.
  • 2. Satın aldığımız her şeyde iki soru sormalıyız: “Buna gerek var mı?” ve “Bu ne kadar sera gazı salımına neden oldu?” Almanıza gerek yoksa ama fazla salıma da yol açmadıysa kararı sosyal faydasına bırakın. Yalnız bu sadece şu anlama gelmiyor: “Benim satın alma kararlarım aslında iklim krizinin tetikleyicisi oluyor.” Sizin satın alma kararlarınız iklim krizine kısmen neden oluyor, ama diğer kısmın sorumluluğu da o nesneleri üretenlerin ya da üretilmesine neden olanların sorumluluğudur. Bu kısma aşağıda değineceğiz, fakat unutmayın, siz satın almazsanız onlar da üretemezler.
  • 3. “Biz satın almazsak, onlar da üretemezler.” olmuyor çoğu zaman, çünkü biz almasak da başkaları alıyor. Haklısınız, o zaman bir sonraki madde, satın aldığımız her şeydeki doğru davranışımızı olabildiğince çok kişiye yaymaya çalışmak. Yani içinde yaşadığımız krizin temelinde bir üretim ve tüketim çılgınlığının yattığını elimizden geldiğince anlatmak zorundayız.

  • 4. “Ama biz satın almazsak, onlar da üretmezlerse çalışanlar aç kalır.” Hayır, kalmaz, yeter ki bu üretim ve tüketim hakkaniyetli biçimde yapılsın. Dolayısıyla bir ürün ya da hizmeti alırken sadece ne kadar sera gazı saldığına değil, aynı zamanda ne kadar adaletli üretildiğine de bakmamız gerekiyor. Paranın çoğunu patron ve hissedarlar alıyor, işçiler de parasız geziyorlarsa siz satın alarak patronu ve hissedarları zengin ediyorsunuz demektir. Ancak tüm bunların bilinebilmesi için de sistemin şeffaf olması gerekir, dolayısıyla en başta yapmamız gereken tüm üretim süreçlerinde şeffaf olan kurumları elden geldiğince desteklemektir, yoksa sistem kapalı kapılar ardında bildiğini okumaya devam eder.

‘Değişmezsek, yolun sonuna geldik’

  • 5. Hayat tarzımızı değiştirmek zorundayız. Son yirmi senede yaşadığımız gibi gelecek on senede de yaşayacak olursak yeryüzündeki yaşam bizimle birlikte bir uçurumdan aşağıya yuvarlanacak. Dikkat edin lütfen, “gelecek yirmi senede” demedim, çünkü önümüzde o kadar zaman kalmadı. Büyük değişiklikleri şimdiden görmeye başladık, yirmi seneye başka bir dünyada yaşıyor olacağız. O dünyayı istemiyorsak şimdi harekete geçmek zorundayız. Peki “hayat tarzımızı değiştirmek” ne anlama geliyor? Bir sabah kalktınız, birçok şey yaptınız, gece yattınız ve bunu bir sene boyunca devam ettirdiniz. İşte bu süredeki pek çok şey değişmek zorunda. Sabah kahvaltıda ne yiyip, ne içtiniz, üzerinize ne giydiniz, odanızın sıcaklığı neydi, işe ya da okula neyle gittiniz, okul ya da iş ne kadar uzaktı, hatta o işi olduğunuz yerden de  yapamaz mıydınız, öğlende ya da akşam ne yediniz, gün boyu neler satın aldınız, bulunduğunuz ortamda kaç lamba yanıyordu, tatile gittiniz mi, ne kadar uzağa gittiniz, yediğiniz şeyler ne kadar ayak izine sahipti, ne kadar uzaktan gelmişti, üzerinizdekini neyle yıkadınız, nasıl kuruttunuz, neden o kadar sık yıkadınız, şart mı o kadar uzun süre duşta kalmanız, bunlara benzer günlük yaşamla ilgili binlerce soru sorabiliriz ve o soruların önemli bir kısmı oldukça sıkıcı olacaktır. Değişmemek için de neredeyse tümü için çoğumuzun güzel sebepleri var ve olmaya da devam edecek. Ama değişmezsek yolun sonuna geldik.
  • 6. Sadece bizim değişmemiz yetmiyor, hepimizin değişmesi gerekiyor. O nedenle bir kez daha, bu değişim için herkesi zorlamak zorundasınız. Bıktırana kadar konuşmak zorundasınız. Gerekiyorsa en sevilmeyen kişi olun, hiç önemli değil, önemli olan bu krizi olabildiğince zayıflatmamız, hatta mümkünse engellememiz.

  • 7. İklim krizini çözebilmenin tek yolu sistemin değişmesidir. Gelişme herkesin özel arabasıyla istediği yere gitmesi değil herkesin toplu taşıma ile istediği yere gidebilmesidir. Bazılarımız metrobüse mahkumken diğerleri dev gibi araçlarıyla benzin tüketerek aynı yolda gidiyorsa, metrobüstekine “ama sen para kazanırsan o araçlardan alma metrobüse devam et” denilemez. O nedenle de gerek ülkeler içinde gerekse de ülkeler arasındaki gelir ve sınıf eşitsizliğini azaltmamız gerekiyor.
  • 8. İklim krizi bir sıfır-bir problemi değildir. Başımıza gelebilecek felaketlerin de dereceleri vardır. “Nasılsa yeryüzü bir felakete gidiyor, boş ver o zaman yansın!” demek kolaydır. Ama bilelim ki hepimizin taşıdığı bir damla su yangını söndürmese de etkisini azaltabilir, onun için umutsuzluğa kapılmadan çaba sarf etmeye devam etmemiz gerekiyor.
  • 9. Son olarak da, eğer devletler iklim krizinin önemine inanmazlarsa çözüm bulmak imkansızlaşır. Devletlerin bu konuya önem vermeleri de kendi öz bilgilerinden kaynaklanmaz. Halk neyi ısrarla isterse devletler de onu “genelde” ön plana çıkartırlar. Biz devletten ve hangi partiden olursa olsun siyasetçilerden ağırlıklı olarak iklim krizini ön plana çıkartmalarını istersek onlar da bunu konuşmaya mecbur kalacaklardır. Dolayısıyla her ortamda ve her şartta iklim krizini ve siyasetçilerin buna karşı harekete geçmeleri gerektiğini bolca dile getirmek, bu yönde oy kullanmak ve hesap sormak zorundayız, devletleri harekete geçirmenin başka çaresi de yok.

Hepimiz aynı fırtınadayız, ama hepimiz aynı gemide değiliz. Bazılarımız daha sağlam gemilerde, bazılarımız da kayıklarda hayatta kalmaya çalışıyor, ama fırtına kötüleştikçe herkesin şansı azalacak, o nedenle de birlikte çalışarak bu sorunu çözmemiz, çözemezsek de olabildiğince hafifletmemiz gerekiyor. Başka dünya yok.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.