Köşe YazılarıManşetYazarlar

Kırmızı çizgi

0
kırmızı çizgi

Doğada artık hiçbir şey doğru ve düzeninde gitmiyor ve uzun bir süre boyunca da gitmeyecek. Hatta bugünün, yaşayacağımız günlerin çoğundan daha iyi olduğunu söylememiz mümkün. Bu kişisel değil bilimsel bir görüş. Bu görüşe varmamızın en önemli sebebi de insanların doğaya verdikleri zararı görmezden gelerek yaşamaya devam etmeleri. Bu vurdumduymazlığın elbette bir bedeli olacak ve bu bedeli yavaş yavaş ödemeye başladık.

Hep soruyorsunuz ya “biz vatandaş olarak ne yapabiliriz?” diye, yapabileceğiniz çok önemli bir şey var çünkü hiçbiriniz sadece vatandaş değilsiniz. Aynı zamanda ebeveyn, çalışan, üreten, tüketen gibi çok değişik kimlikleriniz var. Tüm bu kimliklerinizle nerede durduğunuza karar vermeniz gerekiyor. Bu karar emin olun kolay ve acısız bir karar olmayacak ama er ya da geç bu kararı vermemiz gerekiyor. Karar vermeyi erteledikçe doğanın düzeni geri dönülemez biçimde bozuluyor.

Hepimiz elbette ne yiyip içtiğimizden, neler tükettiğimizden, nerelere seyahat ettiğimizden sorumluyuz. Ama bunun ötesine giden bir sorumluluğumuz var. Yeryüzünün sürdürülebilirliği için atmamız gereken adımlar var ve karşımızda da bu sürdürülebilirliği hiçe sayarak yaşamaya devam eden yapılar var. Öncelikle o yapılardan birinde çalışıyorsanız kendinize sormanız gerekiyor, bundan 40 sene sonra torunum bana “yeryüzünü öldürdüklerini bile bile neden o şirkette çalışmaya devam ettin?” diye sorduğunda ona ne cevap vereceğim? Cevabınız sadece “ekmek parası” ise, 40 sene sonra torununuzun bu cevabı kabul etmeyeceğini şimdiden söyleyebilirim.

Ama sorun sadece orada kalmıyor. Çoğu kişi kötülerin safında çalışıyor, yalnız daha büyük bir çoğunluk da kötülerin kendilerini kandırmasına izin veriyor. Esas sorunumuz da o çok daha büyük grupla ilgili. O büyük grubun çizginin ne tarafında olduğuna karar vermesi gerekiyor. Kararsızlığımız bir yere kadar büyük kazanç beklentisinden kaynaklanıyorsa belki kabullenebilirim ama kararsızlığın ya da taraf seçmekte gecikmenin sebebi tamamen umursamazlıksa, artık umursamaya başlamanın vakti geldi de geçiyor bile.

‘Bir petrol şirketi sürdürülebilirlik ödüllerine sponsor olamaz’

Konumuz şu: Önümüzdeki günlerde çeşitli alanlarda çalışan girişimci firmalara ödüller veren bir toplantı düzenlenecek. Bu toplantının bir de Sosyal Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik Ödülleri bölümü var. Biliyorsunuz, son zamanlarda bu konu çok ünlü olmaya başladı. Çoğu “mış gibi” yapan kuruluş kendi ana işlerini bırakıp “Sosyal Sorumluluk” projeleri peşinde koşmaya başladı. “Sürdürülebilirlik” ise daha da kötü durumda. Sürdürülebilirlik sizin karlılığınızı sürdürebilmeniz anlamına gelmiyor. Sürdürülebilirlik önce yeryüzünün, sonra insanlığın ve EN SONDA DA işinizin sürdürülmesi anlamına geliyor. Sırası da aynen böyle yeryüzü, insan ve işiniz. Neyse, konuyu dağıtmayalım. Bu ödüllerin de elbette bir sponsoru ve bir de jürisi var.

Benim beklentim sosyal sorumluluğu ve sürdürülebilirliği içselleştirmiş bir sponsorun olmasıydı. Ama ne yazık ki sponsor ve jüri başkanı bir petrol şirketi, hem de sadece dağıtıcı değil, aynı zamanda üretici bir petrol şirketi. İşte kırmızı çizgimizin burada belirginleşmesi gerekiyor. Bir petrol şirketi sürdürülebilirlik ödüllerine sponsor olamaz. Yaptığı iş sürdürülebilir olmayan hiçbir şirket bu ödüllere sponsor olamaz. Başka sponsor bulamıyorsanız ödül vermezsiniz. Ama illa ödül vermek için gidip çizginin diğer tarafındaki şirketlerden sponsorluk alamazsınız.

Bu, ödüllerin jüri üyeleri için de geçerli. Her kim olursanız ve her ne görevde bulunursanız bulunun, bir petrol şirketinin sponsor olduğu sürdürülebilirlik ödülünün jüri üyesi olmak, o petrol şirketiyle birlikte çizginin diğer tarafında durmaktır. Bunun yarattığı lekeyi silmeniz, en azından bugünün gençleri açısından bakıldığında kolay olmayacaktır.

Sosyal sorumluluk projeleri, yeryüzüne karşı işlenen günahları affettirmez

Ancak, bir de konunun diğer tarafı var. Bugünün dünyasında bu şirketlerin bir gecede yok olmalarını beklemiyoruz. Bu tür ani değişiklikler faydadan çok zarar getirir. Dolayısıyla sosyal fayda sağlamalarında bir sorun görmemek gerekiyor. Bir petrol şirketi kız çocuklarının eğitimine destek veriyorsa ya da yoksul ailelere yiyecek yardımı sağlıyorsa, buna karşı çıkacak değilim. Bunu sosyal sorumluluk olarak kabul etmeye hazırım, yeter ki bu bizi onların yeryüzüne karşı işledikleri günahları kabullenmeye yöneltmesin.

Hele sürdürülebilirlik konusunu bir de Birleşmiş Milletler‘in 17 amacı çerçevesinde değerlendirirsek, bir amaca çok iyi hizmet eden bir kuruluş bir başka amaç açısından çok tehlikeli adımlar atıyor olabilir. Bu nedenle de çizeceğimiz kırmızı çizgi tüm evreni ikiye ayıran bir çizgi olmak zorunda değildir. Hiçbir kişi ya da kuruluş tamamen iyi ya da tamamen kötü değildir. Hatta çoğu kuruluşun içinde bile iyileri ve kötüleri ayırabiliriz. O nedenle amacımız çizgilerimizi konu bağlamında dürüstçe belirlemek ve o çizginin doğru tarafında olmayı seçmektir. Somutlaştıracak olursam: Petrol şirketi iklim ve sürdürülebilirlik konularından uzak dursun, çünkü o alanlara girmesi kesinlikle yeşil badana sayılır, ama ben de onların kız çocuklarının eğitimine verdikleri desteğe karşı çıkacak değilim.

Şimdi bir büyük toplantı da eylül ayının ortasında İstanbul’da düzenleniyor. Eminim ülkemizin sürdürülebilir markalarına bir petrol şirketinden başka sponsor olacak firma bulunur. Bulunmuyorsa da o toplantı benim açımdan kırmızı çizginin öte yanında düzenlenen bir yeşil badana toplantısından başka bir şey değildir.

Kısaca, artık hepimize düşen iklim ve sürdürülebilirlik alanında neyin doğru, neyin de yeşil badana olduğuna dikkat edip varlığımız ve paylaşımımızla yeşil badana olan şeylere destek vermekten sakınmaktır. Torunlarımız sorduğunda “kırmızı çizginin doğru tarafında durdum ve elimden geleni yaptım” diyebilmek çok kıymetlidir, geceleri rahat uyumamıza yardımcı olur.

You may also like

Comments

Comments are closed.