Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Suçu hep üzerimizden atmak

0
suç

İçinde yaşadığımız iklim krizinin ve diğer tüm çevresel problemlerin nedeni olmayan bir tek kişi var mı yeryüzünde? Bence yok. Ama bu herkesin sorumluluğu eşit anlamına da gelmiyor. Ancak özellikle sosyal medyada bir konuya parmak bastığım zaman hemen aradan fırlayıp “ama şuna neden laf etmiyorsunuz?” diyenler çok oluyor. O nedenle, “hepimiz suçluyuz” diyerek başlamak istedim.

Son haftaların en önemli savunma cümlesi “Neymar’a koca uçak tahsis ediliyor, ona laf etmiyorsun da yediğimiz pilava laf ediyorsun” oldu. Şimdi iki tarafa da dokunalım, Neymar’a da pilava da:

Ben gençliğimde fanatik taraftardım. Sadece iç saha maçlarına değil, deplasmanlara bile giderdim. Sonra bir gün vakit geldi, ABD’ye doktora çalışmalarımı yapmaya gittim. Buradaki fanatikliğim orada da devam etti ama oranın takımları için. Bir maçta, lapa lapa yağan karın altında tribünde maç seyretmeye devam eden altı sivri akıllıdan biri oldum. Ama sonlara doğru bir gün, bir beyzbol maçında tüm tribünler birlikte Macarena dansını yapıp, oyuncular da oyuna ara verip onlara katıldığında anlamaya başladım. Bu spor işi esasında eğlence sektörünün bir uzantısı. “Ölmeye geldik” değil “eğlenmeye geldik”. Elbette böyle eğlenmenin de bir bedeli olacak. Şu anda her türlü takım sporunu canlı seyreden de televizyondan seyreden de bu bedeli ödüyor. Ya abonelik ya da bilet parasıyla veyahut seyrettiği reklamlarla. 

Neymar uçuyor mu, uçuruyor muyuz?

Türkiye’ye döndükten sonra gittiğim ilk maçta tüm seyircilerin ne derece kalpten takımlarını desteklediklerine tanık oldum. Ama sahadaki sporcuların ve tribündeki yöneticilerin “ölmeye geldik” olayını fazla ciddiye almadıklarını daha da açıklıkla gördüm. O günden bugüne profesyonel sporlara olan ilgim gittikçe azaldı. En son geçen sene bir maçın ortasında herhangi bir neden olmadan televizyonu kapattım ve bir daha da profesyonel sporu, bizde olsun, yabancılarda olsun, izlemedim. Sebebi? Sebebi Neymar’ın koca uçakla oradan oraya uçması. Neymar neden o koca uçakla oradan oraya uçabiliyor? Çünkü biz onun, Messi’nin, Ronaldo’nun ve diğerlerinin hem sahadaki hareketlerini hem de saha dışında yaptıklarını ilgiyle izliyoruz. Bundan dolayı da birileri onlara hak etmedikleri kadar büyük bir para vererek doğaya istedikleri zararı vermelerini sağlıyor. Bizler bu insanları seyretmek için bu kadar büyük paralar talep eden endüstrinin oyuncağı olmasak, Neymar da kendisine tahsis edilen özel uçakla oradan oraya uçamazdı. O nedenle probleme sadece Neymar’a tahsis edilen özel uçak penceresinden bakmaya son verip biraz daha geniş açıdan bakmaya başlayacak olursak bizlerin de desteklediği sistemin bu sorunun varlık nedeni olduğunu görürüz. 

Aynı yaklaşım müzik ve sinema için de geçerli. Ben üniversite öğrencisiyken ders vererek kazandığım az para ile Açıkhava’da Miles Davis’i dinlediğimi hatırlıyorum. Şu anda Miles Davis’in tozuna yetişemeyecek insanların konserlerine param yetmiyor açıkçası. Ama neden bu ortalama müzisyenler bu paraları talep ediyorlar? Çünkü o paralara hala salonlar doluyor. Doldukça da fiyatlar artacak. Sonra da Taylor Swift’in özel uçağı ile uçmasının iklim krizine verdiği etkiyi konuşuyor olacağız.

Pirinç arkamızdan ağlamasın

Geçen hafta Hindistan Ay’ın Güney Kutbuna bir uzay aracı gönderdi. Bu uzay aracını göndermenin toplam maliyeti Interstellar (Yıldızlararası) filminin yapım maliyetinin altında. Eğlenmek için o denli fazla para harcanıyor ki insanlığın gerçek ilerlemesi için gereken yatırımlara para kalmıyor.

Tüm bunların çözümü korsanlık değil yalnız. “Ben maçları şu siteden bedava izliyorum”, ya da “filmleri internetten indiriyorum” bu sorunu çözmüyor. Sorun başımızda çok büyük bir bela varken hem bizim zihnimizi bu problemlerden uzaklaştıran hem de bunu yaparken doğaya zarar veren sistemin desteklenmesinden kaynaklanıyor.

Şimdi gelelim pirince: Ülkemizdeki çeltik üretimi Çin’deki çeltik üretimine oranla dört kat daha fazla sera gazı salıyor. Buradan iki şey görmeliyiz: Öncelikle biz neyi farklı yapıyoruz da bu kadar fazla sera gazı salınıyor? Sonra, pirinç bu denli sera gazı salımına neden olan bir tüketim maddesi ise, o zaman yaptığımız pilavın bir tanesi bile çöpe gitmemeli. Biz “arkandan ağlar” diye büyüyen bir nesiliz, pirinç tanelerinin arkamızdan ağladığına inanacak kadar saf değildik elbette ama o pilavı da son tanesine kadar bitirirdik. Bugün karşımıza bu tüketimimizin bir de çevresel boyutu çıktı. Bu çevresel boyut da en azından bana, çevresel ayak izi düşük beslenmem gerektiğini söylüyor. O nedenle de ya pirincin ayak izini düşürmek gerekiyor ya da bulgur pilavına geçmek.

Sonuç olarak hepimiz yeryüzünü bir felakete doğru götüren sistemin içinde yaşıyoruz. Bizlere düşen her noktada olabildiğince bilgi sahibi olup, olabildiğince çevre bilinci ile davranmak. Neymar’ın ya da Taylor Swift’in özel uçakları çok ciddi bir problem ama onların o uçaklarda uçmasını sağlayan da gene bizleriz. Biz, yani tüm insanlar, biraz daha seçici ve olgun davransak, Neymar da bizim kadın milli takımımızın yaptığı gibi tarifeli uçakla uçmak zorunda kalırdı. Alışverişe gittiğimizde de yediğimiz içtiğimiz şeylerin ayak izine dikkat etsek ve özellikle gıda maddelerinin israfından kaçınsak doğru bir yola doğru hareketlenmiş oluruz.

Bir de bunu okuyanların bazıları mutlaka “gene suçlu biz olduk, neden Neymar’a laf etmiyorsun?” diyecekler. Kendinizi Neymar’ın yerine koyun, siz farklı davranır mıydınız? Burada sorun Neymar’ın kişiliğinden ziyade sizin sayenizde kazandığı para miktarında. Ama bu tamamen farklı bir yazı konusu…

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.