Ana Sayfa Blog Sayfa 872

KYK yurtlarında danışmak: 618 din görevlisi, 50 psikolog

Üniversite öğrencilerine yönelik düzenlenen faaliyetlere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın verileri, toplam 618 din görevlisinin yerleştirildiği Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) yurtlarındaki psikolog sayısının 50 olduğunu ortaya koydu.

BirGün‘den Mustafa Bildircin‘in aktardığına göre; 2015’te altı kentte bulunan hastanelerde başlayan, ardından ise öğrenci yurtlarına taşınan manevi rehberlik uygulaması kapsamında KYK yurtlarında görevlendirilen manevi rehber sayısı, 2021-2022 eğitim öğretim döneminde 618’e ulaştı.

Yurtlarda görev yapan Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı manevi rehberler, Akdeniz Üniversitesi yerleşkesinde bulunun KYK yurtlarındaki üç öğrencinin intiharının ardından bir kez daha tartışmaya açıldı. Birbiri ardına yaşanan intiharlar kamuoyunda infial yaratınca, yurtlarda bulunan ofislerin önündeki, “Manevi danışman” tabelaları kaldırıldı.

İlgili haber: Akdeniz Üniversitesi, KYK yurtları ve intiharlar

Müdürlüklerde 52 psikolog, 70 sosyal çalışmacı

26 Şubat 2015 tarihli protokol ile sınırlı sayıdaki KYK yurdunda uygulamaya geçirilen proje, 2022 itibarıyla 81 ilde 515 öğrenci yurduna yayılırken gözler yurtlardaki psikolog sayısına çevrildi. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın verilerine göre, 2021’de yurt müdürlüklerinde 52 psikolog görev yaptı. KYK yurtlarına bağlı müdürlüklerde görev yapan sosyal çalışmacı sayısı ise 70 oldu.

Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın, “Öğrencilere Yönelik Gerçekleştirilen Psiko-Sosyal Destek Hizmetleri” başlığı altında paylaştığı bilgilerde, yurtlardaki psikolog ve sosyal çalışmacıların görevleri şöyle sıralandı:

“Yurtlarımızda görev yapan sosyal çalışmacı ve psikologlar, yurtlarda kalan öğrencilerin ekonomik, sosyal, psikolojik ve akademik sorunları ile ihtiyaçlarının belirlenmesine, çözümlenmesine, üniversite, yurt ve çevresiyle karşılıklı uyum sağlamalarına, hayat şartlarının iyileştirilmesine yardımcı olmak amacıyla bireysel görüşme, grup çalışmaları ve toplumla çalışma tekniklerini kullanarak mesleki çalışmalar yapmaktadır.”

Psikolojik, sosyal ve ekonomik sorunlar

Buna göre; öğrenciler sosyal ve psikolojik danışmanlık servislerine psikolojik, ekonomik, uyum ve iletişim sorunları, ders çalışma teknikleri, mezuniyet ve gelecek kaygıları, dikkat dağınıklığı ile oda arkadaşlarıyla yaşanan sorunları vb. nedenlerle daha sık müracaat ediyor.

Müdürlüklerde 618 Diyanet personeli görevli

2021-2022 eğitim öğretim yılında manevi rehberlerin öncülüğünde KYK yurtlarında gerçekleştirilen etkinlikler, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın raporları ile ortaya konuldu. Öğrenci yurtlarında, “Gençlerin İslam ile ilgili her konuyu doğrudan öğrenmeleri amacıyla” 81 ildeki 515 yurt müdürlüğünde 618 Diyanet personelinin görev yaptığı bildirildi. Yurtlarda görevlendirilen Diyanet personelinin yurtlarda görevlendirmelerinde, “Rol model olma” niteliklerinin dikkate alındığı belirtildi. 2021-2022 döneminde yurtlarda gerçekleştirilen, “Din ve Değerler” konulu faaliyetlerin sayısı 451 oldu.

Diyanet’in manevi rehberlik uygulaması, bazı üniversiteler ile özel kurslar için adeta gelir kapısına dönüştürüldü. Çok sayıda üniversite, “Manevi Rehberlik Sertifika” programı açarken “Kariyer odaklı” eğitim verdiğini belirten özel kurslar da “Yaşam Koçluğu Eğitimleri” adı altında manevi danışmanlık ve rehberlik eğitimleri başlattı. Online eğitimler kapsamında sertifika verilen kursiyerlerin, ceza infaz kurumlarında, hastanelerde ve çocuk sevgi evlerinde çalışabileceği belirtildi.

Manevi danışmanlık ücretleri

Kentlere göre değişiklik gösterebilen Manevi Danışmanlık ve Rehberlik kurs ücretleri 400 TL’den başlıyor bin 250 TL’ye kadar çıkıyor. Toplam iki ay süren eğitimlerin ardından düzenlenen online sınavda “başarılı” sayılan adaylara “Manevi Danışman” sertifikası veriliyor.

Manevi Rehberlik” uygulaması için üniversitelerde yüksek lisans programları bulunuyor. Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Muş Alparslan Üniversitesi ve Uludağ Üniversitesi’nde bu program yer alıyor. İlahiyat, İslami İlimler ve Psikoloji mezunlarının başvurabileceği programların amacı, “Modern psikolojik danışmanlık teknikleri ile birlikte dini yöntem ve teknikleri birlikte kullanabilen uzmanlar yetiştirmek.”

Gültekin’i öldüren Cemal Metin Avcı’ya verilen haksız tahrik indirimine tepkiler büyüyor

Pınar Gültekin‘i katleden Cemal Metin Avcı ve diğer sanıkların yargılandığı davanın 13’üncü duruşmasında, Muğla 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi‘nden çıkan karar ülkenin dört bir yanından tepkiyle karşılandı. 

Dün Türkiye’nin derin bir sorunu olan erkek şiddetine maruz kalarak hayatını kaybeden Pınar Gültekin’in katiline verilen haksız tahrik indirimi hem sokaklarda hem de sosyal medyada tepkilerin odağına oturdu.

Hakkında ‘canavarca hisle eziyet ederek öldürme suçundan’ ağırlaştırılmış müebbet hapis istenen  Cemal Metin Avcı‘nın cezası, dün ‘haksız tahrik indirimi’ verilerek 23 yıla düşürüldü. Kadınlar daha önce dava dosyasında sunulmuş olan kanıtlara rağmen böyle bir kararın verilmiş olmasını eleştirdi, erkek şiddetinin kadınların canını almaya devam ettiğine işaret etti. 

Cinayete yardım ve delilleri karartmaktan yargılanan sanığın kardeşi Mertcan Avcı, eski eşi Eda Karagün, babası Selim Avcı, annesi Ayten Avcı, iş ortakları Şükrü Gökhan Orhan tüm suçlamalardan beraat etti.

Ülkede kadın cinayetleri sürerken ve katiller haksız tahrik indiriminden yararlanırken bir yandan da Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ne fesih davası açılmış durumda. Dernek kanuna ve ahlaka aykırı faaliyet yürütmek suçlamasıyla karşı karşıya kaldı, davanın ilk duruşması 1 Haziran’da görüldü.  

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunca, Pınar Gültekin cinayet davasında verilen karar sonrası farklı şehirlerde adalet için bir araya gelme çağrısı yapıldı: 

“Pınar Gültekin öldürüldüğünde meydanları doldurduğumuz gibi, faile verilen ‘haksız tahrik’ indirimi için de meydanlardayız.”

Kadınlar bugün 19.00’da İzmir, Eskişehir, Samsun ve Bursa’da erkek şiddetine karşı adalet talebi için meydanlardan seslenecekler. 

Dün üniversiteli Feminist Kolektif üyesi bir grup kadın, Kadıköy’de; Pınar Gültekin cinayeti davasında, Avcı’ya verilen cezada haksız tahrik indirimi yapılmasını protesto etti.

Üniversiteli Feminist Kolektif üyesi bir grup kadın, Cemal Metin Avcı’ya 23 yıl hapis cezası verilmesini protesto etmek için sokaklara çıktı. 

Üniversiteli Feminist Kolektif’in sosyal medya hesabında şu açıklamalar yapıldı:

“Üniversiteli kadınlar olarak Kadıköy sokaklarından haykırıyoruz, katledilen kadınlar isyanımızdır! Kadınları değil katilleri koruyan, Cemal Metin Avcı’yı cezalandırmayan erkek devlet esas faildir!”

“Erkek devlet, Pınar Gültekin’i katleden Cemal Metin Avcı’yı ‘haksız tahrik’ indirimi diğer failler ise beraatle ödüllendirdi! Üniversiteli kadınlar olarak sesleniyoruz; Erkek yargı, yakanızdayız!”

İstanbul’da Onur Haftası etkinlikleri yasaklandı

Bu yıl 30’uncu kez yapılması planlanan İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası etkinlikleri yasaklandı. Yasak kararı Beyoğlu ve Kadıköy kaymakamlıkları tarafından alında ve etkinlik yapılacak mekanlara bildirildi.

Beyoğlu Kaymakamlığı’nın yasak kararı internet sitesinde yayınlanmazken; etkinliklerin bir diğer adresi Kadıköy’de kaymakamlık yasak kararını internet sitesinde yayınladı. Kaymakamlık kararında, şöyle denildi:

“İdaremiz dahilinde gerçekleşebilecek olaylar ile alakalı yapılan çalışmalar sonucunda; 21.06.2022 ( Salı) ve 23.06.2022  (Perşembe) günü “30. İstanbul LGBTİ+Onur Haftası” konulu toplanma, basın açıklaması, yürüyüş, bildiri dağıtımı vb. etkinlikleri yapılacağı şeklinde bilgiler elde edilmiştir.

“İlçemiz sınırları dahilinde huzur, güvenlik ve esenliğin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla; yapılmak istenilen eylem ve etkinlik, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. Maddesi ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 32/ç maddesine istinaden Kaymakamlığımızca idaremiz dahilinde bulunan tüm açık ve kapalı alanlarda 21.06.2022 günü saat: 00.01’ den – 27.06.2022 günü saat:23.59’a kadar 7(Yedi) gün süreyle YASAKLANMIŞTIR.”

Linç çağrısına yasak yok!

Bu arada kendisini Müdafaa-i İslam Hareketi olarak tanımlayan ve daha önce Çanakkale, Antep ve İstanbul üniversitelerindeki LGBTİ+’ları hedef gösteren, etkinlikleri basıp linç girişiminde bulunan grup sosyal medyadan linç çağrısında bulundu.

https://twitter.com/mislamhareketi_/status/1538808404663312384?s=20&t=ypKvAKZixsHuUwPzI7lZlQ

LGBTİ+ düşmanı grup, yürüyüşün yapılacağı gün olan 26 Haziran Pazar günü saat 14.53’te Taksim’e çağrı yaptı. Grup, “Sapkınlığa geçit yok” derken, çağrının altında da LGBTİ+’lara yönelik çok sayıda ölüm tehditi yer aldı.

Bu çağrılara ve hesaplara ise herhangi bir yasak ya da soruşturma bulunmuyor.

Onur Haftası Komitesi: Vazgeçmiyoruz! 

İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi, yasak kararının ardından sosyal medyadan açıklama yaptı. Komite, kararın usulsüz olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Bugün İstanbul 30. LGBTİ+ Onur Haftasının başlamasıyla beraber güvenlik şubeye bağlı polisler etkinliklerin gerçekleşeceği mekanlara “genel kontrol” adı altında denetim yapmaya çalışmıştır.

Kolluk kuvvetleri denetim evrakı olmadan etkinliğin gerçekleşeceği mekanlara vergi levhası, tabela gibi belgeler sorarak mekanlar üstünde baskı oluşturmaya çalışmıştır. Bütün baskılara rağmen bugün etkinlik mekanlarımızda buluştuk.

Ancak devlet ve kolluk kuvvetleri denetim bahanesiyle hafta etkinliklerini engellenemeyeceğini anlayınca, Beyoğlu ve Kadıköy kaymakamlığı 1 hafta boyunca etkinliklerimize yasak getirmiştir. Onur haftasını engellemeye, mekanlarımızı boşaltmaya çalışmıştır.

Bu karar usulsüzdür ve tüm yasal haklarımızı kullanıp gereken itirazları yapacağımızı bildirmek istiyoruz. Bizimle dayanışan tüm avukat ağımıza ve mekanlara teşekkür ediyoruz. Vazgeçmiyoruz, Korkmuyoruz! Etkinliklerimize güvenli mekanlarda ve online olarak devam edeceğiz.

ONUR HAFTASI YASAKLANAMAZ!

RAK RAK RAK GELİYORUZ!”

İstanbul Barosu: ‘Yasaklı ırk’ diye toplanan köpekler ölüme terk edildi

İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi, “Yasaklanan Köpek Irkları’ başlığıyla baronun Beyoğlu’ndaki binasında bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkanı Gülsaniye Ekmekçi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Mustafa Özcan, İstanbul Tarım ve Orman Müdürlüğü ile FatihBakırköy, BeşiktaşPendikSarıyerSilivri belediyelerinden temsilciler, İstanbul ve diğer bazı illerden baro üyeleri katıldı.

Toplantıda konuşan Gülsaniye Ekmekçi, kapasitesi ve bakım evi olmayan belediyelerin, “yasaklı ırk” olarak belirlenip toplanan hayvanların ölüme terk edildiğini söyledi.

.2021 yılı verilerine göre 1390 belediyeden sadece 237’sinin bakımevi olduğunu kaydeden Ekmekçi, baronun “Tehlike Arz Eden Hayvanlarla’ ilgili genelgenin iptali için dava açtığı, ancak dört aydır bir sonuç alamadıklarını söyledi.

Bakım evi bulunmayan ya da kapasitesi yeterli olmayan belediyelerin hayvanları toplayıp, yerleşim yerlerinden uzak, dağlık, ormanlık arazilere terk ettiklerini ifade eden Ekmekçi, “Yani ölüme terk etmiş oldular. Eğer ırkları yasaklayarak bir çözüm bulunmuş olsaydı, 1910 yılında Hayırsız Ada’da köpeklerin ölüme terk edilmesinden sonra, bugün İstanbul sokaklarında tek bir köpek bile kalmamış olurdu” diye konuştu.

‘Genelge, endişelerimizi haklı çıkardı’

Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu da Hayvanları Koruma Kanunu‘nun 2004 yılında çıktığını, yönetmeliğinin yeni ilan edildiğini belirterek şunları söyledi: “Bu yaşam hakkının kutsallığı ve hayvan hakları konusundaki farkındalığın toplumun belirgin kesimlerinde ve kamuda da önemli ölçüde artması bekleniyordu. Süreç öyle de gelişiyordu. Özellikle 2021 Temmuz ayında Hayvanları Koruma Kanunu’nda ve TCK’da yapılan değişiklikler, yapılanların aslında bizim düşündüğümüz çerçevede pek de olgunlaşmadığını gösterdi”

Çıkan yasanın önce ‘Buna da şükür’ anlayışıyla karşılandığını belirten Durakoğlu, “Geldiğimiz noktada sorunun öylesine çözümlenmeyeceği ortaya çıkmış, ilan edilen genelgeler de bizi bir bakıma haklı çıkarmış oldu” dedi.

Avukat Özlem Yazıcıoğlu ise genelgeyle istenmeyen sonuçlar ortaya çıktığını belirterek “Bu genelgenin pek çok sebeple hukuka aykırı olduğu iddiasıyla Danıştay’da iptal istemiyle dava açılmıştır. Yürütmeyi durdurma talebimiz, yaklaşık dört aylık sürede bir karara bağlanmamıştır” diye konuştu.

Ne olmuştu?

Hayvanları Koruma Kanunu, 2004’te ilk yürürlüğe girdiği dönemde sokak hayvanları başta olmak üzere bütün hayvanlar için bir umut ışığı olmuştu. Temmuz 2021’de bu kanun üzerinden bir değişiklik yapıldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 25 Aralık 2021 günü Gaziantep’te belediyelere yönelik sahipsiz hayvanların sokakta barındırılması, barınaklarda toplatılması yönündeki sözleri üzerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı valiliklere 17 maddelik bir genelge gönderdi. Pitbull başta olmak üzere beş ırktan köpeğin daha sokaklarda “sahipsiz” bulunmaması, sokak hayvanlarının da “rehabilite olmadıkça” alındıkları ortamlara bırakılmaması talimatı veren genelgeyle belediyeler sokak hayvanlarını geçici bakımevlerine götürmek üzere şiddet ve işkenceyle toplamaya başladı.

Genelgenin üzerinden dört ay geçti. Çok sayıda hayvan öldürüldü, kayboldu, toplandıktan sonra bir daha haber alınamadı. Barınakların kapasitesi aşırı şişirildi, rutin hizmetler verilemez hale geldi. Aç bırakılan veya aynı dar yere konulan hayvanlar birbirine saldırdı.

HAD Başkanı: Cumhurbaşkanı barınakların iyi yerler olduğunu düşünebilir ama ölüm kampıdır
İlgili haber: ‘Tehlikeli ırk’ ilan edilen köpeklerin kaydı için yarın son gün: Devlet, köpekleri öldürmenin peşine düştü
İlgili haber: Erzincan’da hayvan katliamı: Kent çöplüğünde onlarca öldürülmüş kedi ve köpek bulundu
İlgili haber: Dokuz ilde ortak miting: Sokak hayvanlarının toplatılması durdurulsun
İlgili haber: Hayvanlar dört ay önce sokaklardan toplatıldı: Şimdi ne yapıyorlar?

Bu arada sosyal medyada da sokak köpeklerinin yerlerinin bildirildiği hesaplar açılmaya başladı. Uzmanlar ve hayvan hakları aktivistleri, meselenin artık “katliam” düzeyine vardığını, yasada bir an önce değişiklik yapılması gerektiğini söylüyor.

 

İklim değişikliğinin vücudumuzdaki 10 etkisi

Lauren Crosby Medlicott‘un Euronews Green‘de yer alan bu yazısı, Yeşil Gazete tarafından derlenerek çevrilmiştir.

*

Doğa üzerindeki insan baskısı gezegenimize zarar veriyor, ancak aynı zamanda insan sağlığı için giderek daha önemli bir tehdit oluşturuyor.

İklim değişikliği, virüslerin ve hastalıkların oluşturduğu risklerden çok daha büyük, hatta “tarihte insan sağlığına yönelik en büyük tehdit”.

İklim değişikliğini düzeltmek için herkesin COVID-19 salgınıyla savaşmak için dahil oluğu aciliyete ihtiyacımız var. Aksi takdirde sağlığımız önümüzdeki yıllarda düşüşe geçecek.

İşte iklim değişikliğinin insan vücudunu etkilediğini gördüğümüz sadece 10 etkisi; bazılarını gözlemlemiş olabilirsiniz, bazıları ise daha az göze çarpabilir.

10. Kalp üzerinde ısı stresi

Önümüzdeki yirmi yıl içinde küresel sıcaklık 1,5 derece arttığında ya da bunu aştığında, aşırı sıcaklıklar daha sık yaşanacak. Giderek daha fazla ölümcül ısı dalgaları ve orman yangınları yaşayacağız.

Aşırı sıcaklıkların her yıl 5 milyon insanı öldürdüğü saptanıyor.

Yaşamayı başaranlar, günlük yaşamlarında aşırı yüksek sıcaklıkların sonuçlarıyla uğraşmak zorunda kalacak.

Sıcaklıklar daha yüksek olduğunda, kardiyak talep de artar. Kalp, vücudu soğutmak için cilde kanı yeniden dağıtmak için daha güçlü ve daha hızlı pompalar. Kalbi zayıflamış olan kalp hastalığı olan kişiler, özellikle sıcak havalarda, artan stresle organları düzgün bir şekilde çalışmakta zorlandığından kalp yetmezliği ve sıcak çarpması riski altındadır.

İlgili haber: İklim krizi: Avrupa’da erken sıcak dalgası, orman yangınları; Asya’da sel

9. Uyku bozukluğu

Kopenhag Üniversitesi Sosyal Veri Bilimi Merkezi‘nden Kelton Minor tarafından yürütülen 2022 tarihli bir araştırma, iklim değişikliğinin neden olduğu yükselen sıcaklıkların dünyanın her yerinde insanların uyku miktarını önemli ölçüde azalttığını ortaya koyuyor.

Minor, 68 ülkede 47 bin kişi üzerinde uyku izleme bilekliklerini kullanarak veri topladı.

İlgili haber: Klimanız yoksa sıcak dalgasında uyuyabilmek için 40 ipucu

Euronews Green‘e konuşan Minor, “Uyku, vücudumuzun yenilendiği ve onarıldığı bir zamandır. Sadece işleyişimiz ve performansımız için değil, aynı zamanda zihinsel sağlığımız için de önemlidir” diyor.

Minor, çalışmasında “ortalamadan daha sıcak gecelerde insanların daha az uyuduğunu” buldu. Uzun bir süre boyunca daha kısa uyku , sonunda olumsuz sağlık sonuçlarına yol açıyor.

Ancak herkes ısınma sıcaklıklarından eşit şekilde etkilenmiyor:

“Bu uyku yükünden herkes etkilense de eşit olmayan bir şekilde etkileniyor ve yükün çoğu, tarihsel olarak dezavantajlı olan veya farklı şekillerde ısıya karşı savunmasız olan gruplara gidiyor: Yaşlılar, kadınlar ve düşük gelirli ülkelerde yaşayanlar.

8. Solunum sorunları

Ozon, Dünya’nın üst atmosferinde doğal olarak bulunan ve güneşin ultraviyole ışınlarından kalkan sağlayan bir gazdır.

Yer seviyesinde olduğunda sağlığımız için tehlikeli olan ozon, arabalar veya kimyasal tesisler gibi insan kaynaklı kirleticilerin güneş ışığı varlığında reaksiyona girmesiyle oluşur.

Zemin seviyesinde artan ozon ve partikül maddeye özellikle çocuklukta maruz kalınmasının akciğer fonksiyonunun azalmasına neden olduğu bulunmuştur.

Hava kirliliğinden kaynaklanan başlıca endişeler şunlardır: Astım, rinosinüzit, kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve solunum yolu enfeksiyonları.

Gelecek yıllarda daha fazlasını görmeye devam edeceğimiz olağandışı sıcak günlerde, yerdeki ozon seviyeleri sağlıksız seviyelere ulaşabilir ve ozonlu  havayı soluma riski artar.

İlgili haber: Nefes almak, sigara ve alkolden daha zararlı: Yaşamdan iki yıllık kayıp

Bu, öksürük kadar zararsız bir etki de; nefes almayı zorlaştıracak ve astım ataklarının sıklığını artıracak kadar tehlikeli bir etkiye de yol açabilir.

Kanada’da bir kadın, bir sıcak hava dalgasında solunum güçlüğü geliştirdikten sonra dünyada ‘iklim değişikliği’ teşhisi konan ilk hasta oldu.

7- Böbrek hasarı

Sıcağa maruz kalmanın neden olduğu dehidrasyon, atıkların kanımızdan idrar şeklinde atılmasına yardımcı olmak için suya bağımlı olan böbreklere zarar verebilir.

Fazla miktarda su kaybedildiğinde, idrar daha yüksek konsantrasyonda mineral ve atık ürün içerir. Bu, böbrek taşına dönüşebilen, böbrek fonksiyonunu olumsuz yönde etkileyen ve mide bulantısı, bel ağrısı ve idrar yapmada zorluk gibi çeşitli ağrılı semptomlara neden olan kristallerin oluşumuna yol açabilir.

Böbrekleri iflas etmiş olan yaşlı erişkinlerde dehidrasyon öldürücü dahi olabilir.

6- Ağırlaşan alerjiler

 CO2 seviyeleri 2005’ten bu yana yüzde 9 ve 1950’den beri yüzde 31 arttı. Bununla birlikte, daha yüksek fotosentez oranlarının bir sonucu olarak polen miktarı da artıyor.

Bu artış, hapşırma, öksürme, gözlerde kaşıntı, baş ağrısı ve kulak ağrısı gibi kötüleşen alerji/saman nezlesi semptomlarına yol açabilir.

5- Kalp dolaşımında hasar

Hava kirleticiler akciğerlerinizden kanınıza ve kalbinize ulaştığında, kan damarları daralıp sertleştikçe, kalp ve dolaşım hastalıkları geliştirme riski artar.

Londra‘da 2018’de yapılan bir araştırma, artan hava kirliliğiyle birlikte partikül maddelerin kan dolaşımına girerek kanı daha yapışkan hale getirdiğini ve kalbi vücuda pompalamak için daha fazla çalışmaya zorladığını buldu.

Bu sonuç, alttaki iki odacığın genişleyerek kalbin yapısının değişmesine yol açabilir. Bu genellikle kalp yetmezliğinin erken evrelerinde görülen bir değişikliktir.

4- Kısırlık

Hava kirliliğinin doğurganlık üzerindeki etkisini araştıran İngiltere’deki Chester Üniversitesi’nde anatomi ve fizyoloji öğretim görevlisi Dr. Gareth Nye tarafından inceleniyor. “Çin’de 18 bin çifti inceleyen bir araştırma, daha yüksek düzeyde küçük parçacık kirliliği ile yaşayanların yüzde 20 daha fazla kısırlık riskine sahip olduğunu buldu” dedi.

Nye, hava kirliliğinin yumurtaların olgunlaşmasını nasıl etkilediğini gösteren ABD’de ypılmış başka bir araştırmayı anlatıyor:

“Gebe kalmaya çalışan ve bilinen bir nedeni olmayan çiftlerin yüzde 30’a kadarında olası bir neden olarak hava kirliliğine bakmak artık her zamankinden daha önemli.”

İlgili haber: ‘Kirlilik, doğurganlığı azaltıyor, penisleri küçültüyor’

3- Yetersiz beslenme

Sıcaklıklar arttıkça gıda kıtlığı da artıyor. Bu, en açık şekilde Küresel Güney gibi geçim kaynakları tarım ve balıkçılığa bağlı olan topluluklarda görülüyor.

Değişen yağış düzenleri, yükselen okyanus sıcaklıkları ve aşırı hava olayları, gelişmekte olan ülkelerde ciddi yetersiz beslenmeye katkıda bulunuyor.

Yetersiz beslenme ise çeşitli sağlık komplikasyonlarına yol açar: Kalp hastalığı, kanser, diyabet ve büyüme bozukluğu.

Daha gelişmiş ülkelerde, iklim değişikliğinin neden olduğu gıda kıtlığı, halihazırda gördüğümüz gibi, gıda fiyatlarının yükselmesine neden olacak.

İnsanlar, midelerini doldurabilmek için obeziteye ve mikrobesin yetersizliğine yol açabilecek  besin açısından zayıf gıda kaynaklarına yönelebilir.  

2. Ruh sağlığı

Fiziksel sağlık sorunları, iklim değişikliğinin üstümüzdeki tek etkisi değil. Orman yangınları, sel veya kasırgalar gibi küresel felaketlerin ardından, zihinsel sağlık sorunları daha da kötüleşiyor.

Amerikan tarihinin en kötü felaketlerinden biri olan 2005’teki Katrina Kasırgası’nı ele alalım: Katrina’nın ardından tedavi edilen 8 bin hastanın en az yüzde 90’ının fırtınanın ardından uzun süreli kaygı yaşadığı tespit edildi.

Bir kişi gıda güvensizliği, tüm mal varlığının kaybı ve sevdikleri insanların ölümüyle karşılaşırsa, gelecek yıllarda maruz kaldıkları travmanın acısını çekebilir ve potansiyel olarak travma sonrası stres bozukluğuna (TSSB) ve hatta intihara neden olabilir.

Eko-kaygı da, özellikle de gelecekteki dünyalarının beklentilerinden yılmış hisseden gençler arasında artıyor.

2021’de yayınlanan küresel bir araştırma, dünyanın her yerinden 10 bin gencin yüzde 60’ının iklim değişikliği konusunda çok veya aşırı derecede endişeli olduğunu ortaya koydu. Yüzde 56’sı, insanlığın sonunun geldiğini düşündüklerini söyledi.

İlgili haber: Eko-anksiyete ile nasıl başa çıkılır?

Bristol Üniversitesi Deniz Biyolojisi ve Küresel Değişim Profesörü Steve Simpson, Euronews Green’e verdiği demeçte, “Geleceklerinin olumlu olamayacağını hissediyorlar ancak  etki sahibi olmak için kendilerini güçsüz hissediyorlar” diyor.

1. Vücudumuzda bulunan mikroplastiklerin etkileri

Sağlığımıza zarar veren sadece iklim değişikliği değil; aynı zamanda çok güvendiğimiz plastikleri aşırı kullanımımız.

Son derece küçük döküntü parçaları olan mikroplastikler, insan vücudunda da tespit ediliyor.

İlgili haber: Yeşil ipuçları: Mikroplastik maruziyetini azaltmanın 7 yolu

İçecek şişeleri, ambalajlar ve alışveriş çantalarında kullanılan plastikler Mart ayında ilk kez insan kanında bulundu. Bilim insanları arasında, bu nanoparçacıkların kan dolaşımı yoluyla organlarımıza kadar ulaştığına dair korku var.

Araştırma bulgularına göre, bebeklerin dışkılarında yetişkinlere göre 15 kat daha fazla mikroplastik bulundu; bunun büyük olasılıkla plastik mankenlerden ve halılardaki mikroplastiklerden geçtiği sanılıyor.

Mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkilerine dair araştırmalar sürüyor.

İlgili haber: Günden güne büyüyen tehlike: Mikroplastikler

Pandemide limana yerleşip geri dönmeyen deniz aslanlarına operasyon

Metan emisyonu azaltma taahhüdünde yeni adım: AB, ABD ve 11 ülke gaz yakmayı 2030’a kadar sonlandıracak

Avrupa Birliği (AB), Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve 11 ülke, petrol ve gaz sektöründe metan emisyonlarının azaltılmasını hızlandırmak ve hem iklim ilerlemesini hem de enerji güvenliğini ilerletmek için Küresel Metan Taahhüdü Yol Haritası‘nı açıkladı.

Taahhüde, ABD ve AB’nin yanı sıra, Arjantin, Kanada, Danimarka, Mısır, Almanya, İtalya, Japonya, Meksika, Nijerya, Norveç ve Umman katıldı.

Katılımcılar , küresel gaz üretiminin beşte ikisini ve küresel gaz ithalatının beşte üçünü oluşturuyor.

59 milyon dolarlık yatırım yapılacağı belirtilen taahhüt, insan kaynaklı metan emisyonlarını 2030 yılına kadar 2020 seviyelerine göre en az yüzde 30 azaltmak için COP26‘da kabul edilen Küresel Metan Taahhüdü’nün (GMP) kritik bir uygulama adımı olarak adlandırılıyor.

Mısır, Kosova, Moldova, Umman, Katar, Saint Lucia, Trinidad ve Tobago ve Özbekistan‘ın eklenmesiyle 120 ülke, küresel metan emisyonlarının yarısını ve küresel ekonominin yaklaşık dörtte üçünü temsil eden Taahhüdü onaylamıştı.

İlgili haber: Bilim uyarıyor: Yalnızca karbondioksiti değil, metan emisyonunu da kesmeliyiz

Küresel ısınmayı 1,5 derece  ile sınırlamak ve yakın vadede bu sınırı aşmaktan kaçınmak için dünya, küresel enerji sektörünün karbondan arındırılmasına ek olarak metan emisyonlarını hızla azaltmak zorunda.

Bu Yol Haritası’nın, mevcut en hızlı ve en uygun maliyetli metan azaltma çözümlerinin dağıtımını hızlandıracak olan bir adım olduğu belirtildi. GMP Yol Haritası ile taraflar,

  • Petrol ve gaz sektöründe düşük maliyetli metan azaltımının maksimum potansiyelini yakalamak,
  • Rutin gaz yakmayı mümkün olan en kısa sürede ve en geç 2030’dan önce tamamen bırakmak,
  • Katılımcı ülkelere yeni teknik ve mali kaynaklar sağlayarak ve yerel proje ve politika eylemlerini geliştirerek bu çabaları desteklemek konusunda teşvik edeceklerini taahhüt etmiş oldu.
İlgili haber: Görünmez tehlike: Gaz yakma, atmosfere bir yılda 400 milyon ton sera gazı saldı

Bu hafta yayınlanan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) raporuna göre, metan emisyonlarını azaltmak ve petrol ve gaz sektörünün gaz yakmasını azaltmak için mevcut tüm azaltma teknolojilerini kullanmak, yüzyılın ortasına kadar yaklaşık 0,1 derece  ısınmayı önleyebilir – bu, dünyadaki tüm arabaların, kamyonların, otobüslerin ve iki ve üç tekerlekli araçların sera gazı ayak izini derhal ortadan kaldırmaya eşdeğer.

Ülkeler ve destekleyici kuruluşlar, bu taahhüdü desteklemek için özel finansman ve ayni yardım olarak 59 milyon dolar açıkladı. Buna göre,

  • Dünya Bankası Küresel Gaz Yakma Azaltma Ortaklığını (GGFR) desteklemek için 4 milyon dolar harcanacak: Amerika Birleşik Devletleri en az 1,5 milyon dolar, Almanya 1,5 milyon dolar ve Norveç yaklaşık 1 milyon dolar sağlayacak.
  • Küresel Metan Girişimi’ni (GMI) desteklemek için 5, 5 milyon dolar: ABD 3.5 milyon dolar; Kanada,  önümüzdeki dört yıl içinde 2 milyon dolar katkıda bulunacak.

UNEP Uluslararası Metan Emisyonları Gözlemevi, Yol Haritası uyumlu petrol ve gaz sektöründeki metan emisyonlarının bilimsel değerlendirmelerini ve azaltma potansiyelini desteklemek için  9,5 milyon dolar, Global Metan Hub da fosil enerji sektöründe metan azaltımını desteklemek için yılda 40 milyon dolara kadar destek verecek.

Ergenliğini erkek olarak geçirmiş trans atletler kadınlar yüzme yarışmasına katılamayacak

Su sporları alanında uluslararası yarışmaları yöneten FINA, ergenlik dönemini erkek olarak geçirmiş trans atletlerin kadınlar kategorisinde yarışmasını yasakladı.

Lia Thomas Olimpiyatlar’da kadınlar kategorisinde yarışamayacak

FINA Başkanı Husain al-Musallam, “Sporcularımızın yarışma haklarını korumalıyız, ancak yarışmalarımızda, özellikle FINA yarışmalarında kadınlar kategorisi başta olmak üzere, rekabetçi adaleti de korumalıyız” dedi.

Yeni düzenleme kapsamında Amerikalı yüzücü Lia Thomas, Olimpiyatlar’da kadınlar kategorisinde yarışamayacak. Thomas’ın ABD’de NCAA yarışmasını kazanmasının ardından, trans kadınların cis kadınlarla aynı kategoride yarışmasının adaletsizlik yarattığına ve rekabeti ortadan kaldırdığına ilişkin  tartışmalar başlamıştı.

 

Tarımsal girdi maliyetlerinde rekor üstüne rekor: Yüzde 117, 31

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı tarımsal girdi fiyat endeksine göre, tarımda girdi maliyetleri rekor düzeyde arttı.

Buna göre, tarımsal girdi fiyatları, nisan ayında bir önceki aya göre yüzde 7,45, yıllık olarak ise yüzde 117,31 oranında arttı. Fiyatlar, bir önceki yılın aralık ayına göre ise yüzde 59,01 artış gösterdi.

Aylık artışın düşük olduğu alt gruplar, sırasıyla yüzde 3,25 ile makine bakım masrafları ve yüzde 3,74 ile tarımsal ilaçlar olurken, aylık artışın yüksek olduğu alt gruplar, sırasıyla yüzde 10,97 ile bina bakım masrafları ve yüzde 10,04 ile gübre ve toprak geliştiriciler oldu.

Bir önceki aya göre azalış gösteren tek alt grup, yüzde 1,85 ile veteriner harcamaları.

Gübre fiyatlarındaki artış yüzde 241, 57

Yıllık artışın düşük olduğu alt gruplar, sırasıyla yüzde 26,31 ile veteriner harcamaları ve yüzde 40,33 ile tohum ve dikim materyali oldu. Buna karşılık yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla yüzde 241,57 ile gübre ve toprak geliştiriciler yüzde 189,26 ile enerji ve yağlar olarak açıklandı.

Ana gruplarda bir önceki aya göre tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde  yüzde 6,76, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde yüzde 7,54 artış yaşandı.

Bir önceki yılın aynı ayına göre göre tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde yüzde 63,96, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde yüzde 126,20 artış oldu.

TÜİK’in mart ayı verilerine göre tarımsal girdi fiyat endeksi, 2022 yılı mart ayında bir önceki aya göre yüzde 15,16, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 105,70 artış göstermişti.

Tarımsal girdi fiyat endeksi, 2021 yılı nisan ayında ise bir önceki aya göre yüzde 1,71, bir önceki yılın aynı ayına göre ise yüzde 22,15 oranında artmıştı.

Pınar Gültekin için 13 duruşmadır beklenen adalet, gelmedi: Katile ‘haksız tahrik’ indirimi, kardeşine beraat

Pınar Gültekin‘i katleden Cemal Metin Avcı ve diğer sanıkların yargılandığı davanın 13’üncü duruşması, Muğla 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi‘nde görüldü.

Hakkında ‘canavarca hisle eziyet ederek öldürme suçundan’ ağırlaştırılmış müebbet hapis istenen  Cemal Metin Avcının cezası, ‘haksız tahrik indirimi’ verilerek 23 yıla düşürüldü.

Cinayete yardım ve delilleri karartmaktan yargılanan sanığın kardeşi Mertcan Avcı, eski eşi Eda Karagün, babası Selim Avcı, annesi Ayten Avcı, iş ortakları Şükrü Gökhan Orhan tüm suçlamalardan beraat etti.

Gültekin ailesinin avukatı, duruşma sonrası açıklamasında, “Burada bugün adalet öldü” dedi:

“Tam bir hukuk garabeti, bir yargı katliamı vardı. Haksız tahrik indirimi uygulandı, bu caniye, haksız tahrik!”

Kadınlar karara tepki göstermek için adliye dışına çıktı. Polis, slogan atan kadınları ceza ile tehdit etti.

Katil: Vicdanım rahat

Mahkemenin Cemal Metin Avcı ve Mertcan Avcı için ağırlaştırılmış müebbet, diğer sanıkların ‘suç delillerini gizleme’ suçundan indirim uygulanmaksızın cezalandırılmasını talep etmesinin ardından sanık Cemal Metin Avcı, son savunmasında şu ifadeleri kullandı:

“Bir karıncayı bile incitmeyecek ben anlık ağır tahrik altında istemeden öldürdüm. Pınar namusumu kirletti. Ben canavar değilim. Benim vicdanım rahat. Hiçbir gözaltı kararı bile olmadan suçumu itiraf ettim. Ben canavarca hisle hareket etmedim. Bu konuda benim vicdanım rahat mahkeme heyetinin de olsun.”

Avcı’ın avukatı ise, müvekkilinin canavarca hisle hareket etse başka türlü öldürüreceği, maktülün hareket etmediğini anlayınca gidip benzin alıp yaktığı, amacının suç delillerini gizlemek olduğu” savunmasını yaptı.

Ardından, “Adalet tecelli etsin deniyor ama müvekkilim itiraf edip cesedin yerini gösterdiği için bu aşamaya gelinmiştir yoksa maktulün cesedinin bulunması mümkün değildi. Müvekkil durup dururken gideyim şu Pınar’ı öldüreyim dememiştir” dedi.

Pınar Gültekin’in yaşarken benzin döküp yakıldığı, adli tıp raporunda kanıtlanmıştı.

Katil, bir varilin içinde cansız bedeninin üzerine  beton dökmüştü.

İlgili haber: Adli Tıp Raporu kesinleştirdi: Pınar Gültekin yaşarken yakılmış
İlgili haber: Pınar Gültekin cinayetinde yeni gelişme: Olay yerindeki sigara izmariti failinin annesine ait çıktı
İlgili haber: Pınar Gültekin’in katil zanlısı: İstanbul Sözleşmesi’nin iptali iyi oldu

Pınar artık yok, ama her gün kadınlar ölmesin

Duruşma sırasında konuşan Pınar Gültekin’in babası “Sadece 5 saniye empati yapmanızı istiyorum. Benim kızım diri diri yakıldı. Ben de bir insanım, yıllardır evlat acısıyla yaşıyorum, her Muğla’ya gelişimde ben ölüyorum!” dedi.

Pınar Gültekin’in annesi ise kararın verilmesinin hep ertelenmesine dair, “Biz ailece mahvolduk, iki yıldır ilaçla yaşıyorum! Pınar Gültekin artık yok, gelmeyecek ama artık adalet yerini bulsun, her gün kadınlar ölmesin” şeklinde konuştu.

Katiller gereken cezayı alsın diye mücadele ediyoruz

Duruşma öncesinde kadın örgütleri, önceki 12 duruşmada olduğu gibi ‘Pınar Gültekin için adalet” demek için Muğla Adalet Sarayı önünde toplandı. Yıllardır davanın sonuçlanmadığına dikkat çeken kadınlar şu açıklamayı yaptı:

“Her gün bir kız kardeşimizi kaybetmenin korkusuyla yaşıyoruz. Bir yılda 300’den fazla kadın öldürülüyor, toplu gerçekleşmiş olsa soykırıma varacak bu katliamlar her geçen gün hayatımızı daha güvensiz hale getiriyor. Bu yetmiyormuş gibi o erkekler, o failler rastgele indirimler almasın diye buralarda toplanıyoruz. Kadınlar teker teker hayattan koparılırken, bir de katiller gereken cezayı alsın diye uğraşmak zorunda kalıyoruz. Bugün de buraya bir kez daha sesimizi yükseltmek için geldik. Bu mahkeme salonundan bir kadın katliamının daha önünü açan bir karar çıkmasın!”

Kampüs Cadıları, davanın bir gün öncesinde İzmir’de sokaklara pankart asarak ve vapurda insanlarla konuşarak davaya destek çağrısı yapmıştı.