Ana Sayfa Blog Sayfa 86

Fransa’da erken seçim: İklim ve çevre gündeminde neler oluyor?

Fransa başbakanı Emmanuel Macron, bu ay başında Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağın yükselişine yanıt olarak erken seçim kararı aldı. Ulusal parlamento temsilcilerinin belirleneceği seçimler, 30 Haziran-7 Temmuz tarihlerinde iki tur şeklinde gerçekleştirilen gerçekleştirilecek.

Macron’un merkez ekibi yüzde 15’lik bir oy kaybı yaşayarak Marine Le Pen‘in aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) partisinin gerisinde kaldı. Ardından cumhurbaşkanı, Fransız halkına yönelik bir “güven eylemi” olarak ülkenin ulusal meclisini feshetme kararı aldı.

Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları: Aşırı sağ yükseldi, iklim gündemi tehlikede mi?
Avrupa Parlamentosu seçimleri: ‘Demokrasi’ tükeniyor mu?

577 milletvekili seçilecek

Adaylara alt meclisteki 577 koltuk için 16 Haziran’a kadar kayıt olma süresi verildi, 17 Haziran’da ise kampanyalar resmi olarak başladı.

Fransa’nın seçim sisteminde ilk turda toplam oyların yüzde 12,5’inden fazlasını alan adaylar ikinci tura geçebiliyor. İkinci turda en çok oyu alan adaylar milletvekili seçiyor. Ardından seçim sonuçlarına göre Macron, başbakanı atayacak.

Carbon Brief, seçimlerdeki ana parti ittifaklarının iklim ve enerji ile bağlantılı seçim manifestolarını bir araya getirdi. Bu koalisyonlardan ilki, Sosyalist Parti (PS), Yeşiller, Komünistler ve Boyun Eğmeyen Fransa (LFI)’dan oluşan Yeni Halk Cephesi (Le Nouveau FrontPopulaire – NFP).

İkincisi Fransa’nın iktidar partisi Renaissance ile diğer merkez partilerin oluşturduğu Ensemble koalisyonu. Fransa başbakanı Gabriel Attal da bu koalisyonda bulunuyor.

Son grup ise Le Pen’in aşırı sağcı partisi Ulusal Birlik (RN). Partinin kampanyalarını yürüten Jordan Bardella seçimler grubun lehine sonuçlanırsa başbakan olabilir.

Partiler iklim ve çevre hakkında ne söylüyor?

NFP, çevreyi koruyan bir diplomasiyi teşvik edeceğini söylüyor. Grup, çevre katliamı bir suç olarak kabul edilmesini, deniz yataklarının korunmasını, Kutupların insanlığın ortak yararı gözetilerek yönetilmesini ve iklim-çevre adaleti için uluslararası bir mahkemenin oluşturulmasını destekliyor.

Ensemble ise işsizlik, endüstriden çıkış ve ekoloji konularına odaklanarak işçilerden ilericilere, demokratlardan cumhuriyetçilere herkesi daha iyi bir satın alma gücü ve ekoloji için birlik olmaya davet ediyor.

RN ise Fransa’nın çevresi az zarar görmüş beş ülkeden biri olduğunu ve ekolojik cezalandırmaların insanların işlerine ve satın alma güçlerine zarar verdiğini savunuyor. Fransız halkının yaşam standardını korumayı hedefleyen parti, bilimsel gerçeklere dayanan bir ekoloji anlayışları olduğunu söylüyor.

RN: ‘Yeşil politikalar ekonomik gelişmeyi cezalandırıyor’

Parlamento seçimlerinde geçen yıl yüzde 23 olan oyunu yüzde 31’e çıkartan aşırı sağcı RN, AB Yeşil Mutabakatı’nı ‘cezalandırıcı ekolojinin bir aracı’ olarak adlandırmıştı. Benzer söylemler partinin seçim beyannamesinde de yer alıyor.

Diğer yandan NFP ve Ensemble, iklim değişikliğinin bir tehdit olduğunu kabul ediyor. Ensemble, ekolojik sorunları ülkenin karşılaştığı sorunlardan biri olarak görüyor.

NFP, AB’nin en kalabalık ikinci ülkesi olan Fransa’nın en büyük sera gazı emisyonuna sahip ülkelerden biri olduğuna dikkat çekerek 2050 yılına kadar karbon nötr olma taahhüdü veriyor.

Seçim gündeminde ne var?

Son dönemlerde yeşil politikalara yönelik muhalefet arttığı için seçimlerde ana odağın çevre ve iklim olması beklenmiyor. Fransız Yeşilleri’nin Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oylarını yüzde 13’ten yüzde 5’e düşürmesi de bu durumu destekliyor.

Seçimlerde odak konusunun iklimden uzaklaşması ve emeklilik, enerji krizi ve göç konularının ön plana çıkması bekleniyor.

Rusya‘nın Ukrayna‘yı işgaliyle brilikte artan gaz fiyatları Avrupa genelinde endişelere yol açtı. Fransa’da yaşanan nükleer kesintiler ise enerji güvenliği tehlikesini iyice derinleştirdi.

Hükümet, yakın zamanda ulusal elektrik firması ve nükleer santral işletmecisi EDF’nin yeniden kamulaştırmasını planladığını açıkladı. EDF’nin hisselerinin yüzde 84’ü hükümetin elinde.

Tüm partiler Fransa’nın enerji bağımsızlığını desteklemek konusunda hemfikir gibi görünüyor. Ancak karbonsuz ekonomi inşa etme planları konusunda ayrışıyorlar.

NFP, yenilenebilir enerji kaynaklarına odaklanırken nükleer enerjiden fazla söz etmiyor. Macron’un Ensemble grubu ise nükleer enerji kapasitesinin genişletilmesini savunuyor.

Tarım sektörü tüm partilerin gündeminde

Çiftçilerin bu yılın başında yakıt sübvansiyonlarının azaltılmasına karşı başlattığı protestolar da seçim gündeminde etkili oldu.

Tüm gruplar tarım sektörünü destekleyeceklerini taahhüt ediyor. NFP, çevre standartlarına uymayan ülkelerle ticareti sınırlandıracağını söylerken Ensemble ve RN çiftçi gelirlerini arttırmaya odaklanıyor. Partiler, çiftçilere hak ettikleri şekilde fiyatlandırma vaat ediyor.

Fransa’da iklim önlemlerine karşı çiftçilerin öfkesi büyüyor, siyasetçiler çözüm arıyor

Perşembe’deki kıyı ve deniz dolgu projesine bilirkişiden davacılar lehine görüş çıktı

Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından Perşembe ilçesinde yapılması planlanan kıyı ve deniz dolgu projesi için “ÇED gerekli değildir” kararına açılan davada bilirkişi, davacıların lehine görüş verdi.

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı‘nın 19.12.2023 tarihinde kıyı ve deniz dolgusu projesine verdiği ÇED gerekli değildir kararına karşı Ordu Çevre Derneği ve Perşembe Doğa ve Kent Gönüllüleri, Ordu İdare Mahkemesi‘ne dava açtı.

Dava kapsamında Perşembe ilçesinin sahil bandında 600 metrelik deniz dolgu projesi için bölgede bilirkişi keşfi yapıldı.

Ordu’da denize dev dolgu projesi: Rant için yapılan dolgular deniz ekosistemine zarar veriyor
‣ Ordu Çevre Derneği: Kıyılar işgal altında, müdahale edilmiyor

Bilirkişi raporu davacıları doğruluyor

Kesif sonrası sunulan bilirkişi heyeti raporu, “proje kapsamındaki faaliyetin konusu, işletme yöntemi, tesisler, tesislerin yapımı, üretim sürecindeki çevresel etkiler, faaliyetin çevresel etki alanı, süresi boyunca faaliyetin çevresel etkilerinin en aza indirilmesi için alınması taahhüt edilen alan özelinde  olmayan teorik ve genel önlemlerin etkin ve yeterli olmadığı” gerekçesiyle bakanlık kararının teknik ve bilimsel açıdan doğru olmadığını belirtti.

Ordu Çevre Derneği yönetim kurulu üyesi ve davanın avukatı haluk Türkmen, bilirkişinin davacıların taleplerini doğrular nitelikte olduğuna dikkat çekerek İdare Mahkemesi’nden yürütmeyi durdurma kararı beklediklerini söyledi. Daha sonra ise projenin iptaline karar verilmesi bekleniyor.

Halk dolgu değil arıtma istiyor

Perşembe Doğa ve Kent Gönüllüleri’nden Ayşe Nur Aydın ise Perşembe kıyılarının bozularak ranta kurban verilmesine karşı çıkarak “dolguya değil arıtmaya ihtiyacımız olduğunu, kıyılarımız doldurulduğunda kıyı deformasyonundan tutun da buraya özgü canlıların yaşam alanının bozulması, toz, gürültü, trafik yükü gibi pek çok olumsuz etkileri olacağını anlattı.  bakir ve sakin şehir olarak kalmak istediğimizi çeşitli yöntemlerle anlatmaya çalıştık” dedi.

Perşembe Doğa ve Kent Gönüllüleri’nden Mihrigül Aydın ise taleplerini “Çevreye duyarlı Perşembe’de yaşayan sakinler olarak tüm çabamız, doğası bozulmamış, betonlaşmamış, sağlıklı balık yiyebileceğimiz bir bu şirin sahil kasabamızı çocuklarımıza bozulmadan bırakabilmektir” diyerek dile getirdi.

Gönüllülerden Atilla Özova da “Doğamızı, toprağımızı, sahillerimizi korumak için Perşembe halkının başlattığı büyük direnişte ilk raunt Perşembe halkının zaferiyle sonuçlandı” diyerek bu gelişmenin direnen halkın gücünü gösterdiğine dikkat çekti.

Ordu‘nun Soğukpınar Mahallesi bölgesinde beş mahalleyi kapsayan bir maden arama ve çıkarma projesi için de hukuki süreç devam ediyor. Türkmen, bir sonraki hedeflerinin Soğukpınar Mahallesi olduğunu söyledi ve “Doğamızın talanına yasal çerçevelerde mücadele ile izin vermeyeceğiz” dedi.

Yüzde 74’ü madene açılan Ordu’da yeni maden ve enerji başvuruları yapıldı
‣ Ordulular ‘Sakinşehir’ ünvanlı ilçelerinde açılacak madene karşı bir araya geldi

AB’nin sürdürülebilirlik fonları en büyük kirleticilere gidiyor

Voxeurop ve medya partnerlerinin bir araştırması, Avrupa Birliği‘nin (AB) sürdürülebilir fonlarında hızlı moda markaları, fosil yakıt şirketleri ve SUV üreticilerine de yer ayırdığını ortaya çıkardı. 14 milyar Euro değerinde fon en büyük 200 kirletici şirkete aktarılıyor.

2023’ün son çeyreğine ait veriler, AB’nin sürdürülebilir finansmanından 68 milyar Euro’nun dünyanın en büyük emisyon üreticilerinin elinde olduğunu gösterdi.

Bu paranın beşte biri, kendini “çevre dostu” olarak tanıtan şirketlerde.

Görsel: Mark Airs

Yatırımcılar ve tüketiciler yanlış yönlendiriliyor

Voxeurop araştırması, karbon açısından en yoğun sekiz sektörün en büyük kirleticisini belirledi ve AB’nin sürdürülebilir finans direktifi kapsamında açıklanan fonlardan bu şirketlere aktarılan yatırımları takip etti.

En kirletici 200 şirkete yapılan yatırımların büyük bölümü direktifin çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik hedeflerini destekleyen 8. maddesi kapsamında sınıflandırılıyor. Kalan yaklaşık 1,8 milyar Euro ise sürdürülebilir yatırıma odaklanan 9. madde kapsamında yer alıyor.

İklim kampanyacıları mevcut etiket sistemlerinin yatırımcılar ve tüketiciler için kafa karışıklığına yol açtığını söylüyor ve daha katı etiketleme kuralları talep ediyor.

İklim finansmanı üzerine çalışan sivil toplum kuruluşu Reclaim Finance‘ın sürdürülebilir yatırım kampanyacısı Lara Cuvelier, konu sürdürülebilir finans olduğunda halkın genellikle yanlış yönlendirildiğini söylüyor.

Fotoğraf: Greenpeace

Mevcut etiketler yeşil aklamaya yol açıyor

Çevresel düzenlemelerin amacı pazarlama değil. Bu düzenlemeler finansal ürünlerin çevresel etkileri konusunda bilgilendirmek için kullanılıyor. Kampanyacılar, finans sektöründeki sürdürülebilirlik suistimallerini eleştiriyor.

Avrupa Menkul Kıymetler ve Piyasalar Otoritesi (ESMA) ve Avrupalı bankacılık ve sigortacılık çalışanları yeşil aklama ile mücadele için kapsamlı reformlar yapılması gerektiğini vurgulayarak “Madde 8 veya 9 kapsamındaki ürünlerin statüsü, pazarlama materyallerinin ortaya çıkışından beri sürdürülebilirlik için kalite etiketleri olarak kullanılıyor. Bu da yeşil badana risklerini beraberinde getiriyor” diye uyardı.

Kısacası yatırımcıların aklını karıştırmayacak ve onları yanlış yönlendirmeyecek daha basit sürdürülebilirlik kategorilerine ihtiyaç duyuluyor.

Bildiğimiz kirleticiler kendilerini ‘yeşil’ olarak yeniden pazarlıyor

Analiz, yaklaşık 11 milyar Euro’nun “Çevresel, Sosyal ve Yönetişim” (ESG) başlıklı fonlardan geldiğini ve bunun 1 milyara yakınının isimlerinde “temiz”, “geçiş”, “net sıfır” ve “Paris” gibi kelimeleri kullanan şirketlere aktarıldığını gösteriyor.

Net sıfır ve Paris gibi kelimeler, 2015 yılında küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlama hedefinin kararlaştırıldığı Paris Anlaşması‘na referans veriyor.

Ancak analize göre AB’nin yeşil fonlarının ilk 10 alıcısı, daha fazla petrol sondajı için çalışmalarına devam ediyor ve fosil yakıt kullanımını giderek arttırıyor.

Sürdürülebilir finans direktörü Xavier Sol, “Avrupa’nın en büyük yeşil portföyleri aslında kendilerini sürdürülebilir olarak yeniden pazarlayan bildiğimiz kirli şirketlerden oluşuyor” dedi.

Sol, yeşil geçişi mümkün kılmak için yalnızca gerçekten yeşil faaliyetlere ayrılan yatırımlara sürdürülebilirlik etiketi verilmesi gerektiğini söylüyor.

Yeşil badana ve ötesi
Yeşil aklamayla mücadelede şirketleri baskılayacak düzenlemeler yolda

Yeni standartlarla fonlar kısıtlanabilir

ESMA, geçen ay fosil yakıt yatırımlarının kendilerini yeşil olarak pazarlamalarını engelleyecek birtakım düzenlemeyi kabul etti. Ancak önümüzdeki yıl yürürlüğe girecek olan kuralların yasal olarak bağlayılıcığı bulunmuyor.

Uzmanlar yeşil geçiş için büyük kirleticilerin yatırım fonlarının dışında tutmanın ne kadar faydalı olacağı konusunda fikir ayrılığı yaşıyor. Kampanyacılar fosil yakıt şirketlerine fon sağlamamanın bu şirketlerin hisse fiyatlarını düşüreceği ve yeni projeler için kredi imkanlarını zorlaştıracağını söylüyor. Bu da onları yeşile yönelmeye teşvik edecek.

Ancak bazıları bu finansal maliyetlerin özellikle de petrol ve gaz şirketleri için oldukça küçük olduğunu söylüyor. Zaten finansal operasyonları için yeni hisselere ihtiyacı olmayan bu şirketlere yatırım yapmamak, onlara ekonomik bir zarardan ziyade sosyal zararlar vermek için daha etkili olabilir.

Witten/Herdecke Üniversitesi‘nden sürdürülebilir finans araştırmacısı Jan Fichtner’e göre niş yeşil işlere ayrılan küçük yatırım fonlarının bile büyük bir etki yaratabileceğini vurgulayarak AB’nin sürdürülebilir ve geleneksel fonlar için güvenilir ve bağlayıcı standartlar belirlemesi gerektiğini söylüyor.

 

Ateş halkaları: İklim değişikliği Olimpiyat Oyunları’nı tehdit ediyor

Portsmouth Üniversitesi, Britanya Sürdürülebilir Spor Derneği (BASIS), Climate Central ve Avustralyalı sporculardan oluşan FrontRunner, olimpiyat oyunları için Ateş Halkaları: 2024 Paris Olimpiyatları’nda Sıcak Riskleri adlı bir rapor hazırlayarak iklim değişikliğinin olimpiyatlar ve spor üzerindeki etkisini analiz etti.

24 Temmuz’da başlayacak Paris Olimpiyat Oyunları, tarihin en yeşil olimpiyatı olmayı taahhüdüyle sporcuların serinlemesi için klima yerine jeotermal soğutma sistemleri kullanacak.

Oyunların zamanlaması ise serin saatlere denk getirilerek soğutma ihtiyacını en aza indirecek. Ancak rapora göre bu önlemler sporcuları ve izleyicileri tehdit eden iklim risklerini ortadan kaldırmak için yeterli değil.

2024 Paris: Olimpiyatların iklim dostu olması mümkün mü?

‘Yaz olimpiyatları imkansız hale gelecek’

Ateş Halkaları raporu, küresel sıcaklıkların artmasıyla birlikte önümüzdeki yıllarda yaz olimpiyatlarının imkansız hale geleceğine dikkat çekerek olimpiyat oyunlarının ve diğer tüm spor etkinliklerinin iklim krizinini ciddiye almaları gerektiği konusunda uyarıyor.

Olimpiyatlardaki spor dalları için raporda sıcaklık riski analizleri ve sporcuların sıcak havayla mücadele deneyimleri de yer alıyor.

Rapor, sıcaklıklara mücadele ve iklim eylemine yönelik şu önerilerde bulunuyor:

  • Gelecek olimpiyatların daha serin aylarda düzenlenmeli
  • Sporcuları güvende tutmak için su ve soğutma tesislerinin kurulmalı
  • Sporcuların iklim değişikliği hakkında konuşmaya teşvik edilmeli
  • Sporcular ve etkinlikteki diğer aktörlerin iklim değişikliği farkındalık kampanyaları için iş birliği yapmalı
  • Spor alanında fosil yakıt sponsorluklarının kaldırılmalı
Fotoğraf: Maxim Shemetov/Reuters

Sporcular iklim değişikliğinden bahsetmeli

Birçok sporcu zayıf görünmemek veya olimpiyatlara gittiği için ikiyüzlü olarak suçlanmamak için iklim değişikliğinin etkileri ve sıcaklık riskleri hakkında konuşmaktan çekinebiliyor.

Ancak iklim hareketinde yol kat edebilmek için bu durumun değişmesi gerekiyor. Sporculara, iklim değişikliğinin kendilerini nasıl etkilediği ve etkileyeceği üzerine konuşma ve deneyimlerini paylaşma yetkisi verilmeli.

Spor kurumları da sporcuların iklim eylemi üzerine konuşmalarını destekleyerek daha bütüncül bir anlatı kurulmasını sağlayabilir. Böylece izleyiciler de harekete geçmek için motivasyon bulabilir.

Paris 100 yılda 3,1 derece ısındı

Fransız meteoroloji servisi Météo France, bu yıl olimpiyatların düzenlendiği tarihlerde Paris’te hava sıcaklığının normalin üzerinde olacağını tahmin ediyor.

Paris, daha önce 1924 yılında olimpiyatlara ev sahipliği yapmıştı. Hava durumu analizleri, 100 yıl içinde Paris’te temmuz ve ağustos sıcaklıklarının 3,1 derece arttığını gösteriyor.

2003 yılında Paris’te yaşanan bir sıcak dalgasında 14 binden fazla insan hayatını kaybettiğini hatırlatan rapor, sıcak dalgalarının risklerine dikkat çekti.

İnsan faaliyetlerinin yol açtığı iklim değişikliği, Paris’te sıcak dalgalarının görülme olasılığını iki katına çıkarırken ve sıcak havaya bağlı ölüm riskini yüzde 70 oranında arttırdı.

Artan sıcaklıklar sporcuların sağlığını tehdit ediyor

Artan sıcaklıklar sporcuların vücutlarındaki ısı ve nem dengelerinin düzenlenmesini zorlaştırıyor. Özellikle dayanıklılık sporlarında sıcaklığın performansı düşürücü etkisi bulunuyor. Güneşin altında yapılan sporlar güneş yanığı, sıcak çarpması ve sıcak krampları gibi sağlık risklerini beraberinde getiriyor.

Uluslararası Olimpiyat Komitesi, etkinliklerin yarışmacıların ve izleyicilerin güvenliği gözetilerek düzenlendiğini belirtti.

Paralimpik oyunları, yarışmacıların sağlığı için birkaç hafta ertelendi. Ancak rapor, sıcak dalgalarının etkilerinin haftalarca devam ettiğini ve yaz sonuna kadar sıcak dalgası riskinin sona ermeyeceğini söylüyor.

2021 Tokyo Olimpiyatları, en sıcak oyunlar olarak tarihe geçmişti. Hava sıcaklığı 34 dereceye çıkarken nem oranı yüzde 70 civarındaydı. Tenis oyuncusu Daniil Medvedev, Tokyo’daki yarışlar sırasında kamera karşısında “birimiz öleceğiz” diyerek sıcağın etkileri konusunda uyarmıştı.

Tokyo’daki paralimpik sporcularının da yüzde 20’sinden fazlası sıcaklığa bağlı rahatsızlıklar yaşadı.

Sporun fosil yakıt sponsorları

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), iklim değişikliğine en büyük katkııyı seragazı emisyonlarının yüzde 80’inden sorumlu olan fosil yakıtların sağladığını gösteriyor. Ancak fosil yakıt şirketlerinin sponsorlukları giderek yaygınlaşıyor.

Petrol şirketi Saudi Aramco, FIFA, Uluslararası Kriket Konseyi, Hindistan Premier Ligi, T20 Dünya Kupası, Formula 1, ATP ve Esports‘un sponsorluğunu yaparken Total Energies, Rugby Dünya Kupası ve Afrika Uluslar Kupası‘nın; Shell de British Cycling ve Team GB‘nin sponsorluğunu üstleniyor.

Olimpiyat Komitesi, Paris oyunlarının net sıfır emisyon hedefiyle düzenleneceğini belirtti. Ancak olimpik ve paralimpik takımlarından İngiltere takımına British Gas, Avusturya takımına kömür madeni şirketi Hancock Prospecting, Hindistan takımına ise petrol ürünleri üreticisi Reliance Indsutries Limited sponsorluk yapıyor.

Rapor, eğer spor müsabakalarının iklim değişikliği etkilerini indirmek için sürdürülebilirlik ve çevre taahhütleri verilecekse etkinliklerin fosil yakıt şirketleriyle olan bağlarını kesmeleri gerektiğini söylüyor.

 

Adalılar’dan İmamoğlu’na yanıt: Halkı katmadan katılımcı demokrasi olmaz

Adalılar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun minibüs açıklamasına “Endişemiz estetik değil Adalarımızın şehirleşmesidir” diyerek cevap verdi

İBB’ye bağlı İETT Genel Müdürlüğü‘nün Adalar‘a getirdiği minibüslere karşı halkın direnişi devam ediyor.

Halkın azmanbüs olarak adlandırdığı araçların Adalar’ın kültürel, tarihi ve doğal dokusuna zarar vereceği düşünülüyor.

Minibüslere karşı imzalar toplandı, protestolar yapıldı, hatta protestolarda gözaltına alınan kişiler oldu. Ancak yetkililerden günlerce resmi açıklama yapılmadı.

Adalar Sivil İnisiyatifi’nden minibüs tepkisi: ‘Yürünebilir Adalar istiyoruz’
Azmanbüsler: Hizmet değil tahribat
‣ Adalıların direnişi sürüyor: Adalar’da Azmanbüs İstemiyoruz
Minibüslü toplu ulaşıma karşı eylem yapan Adalılara gözaltı

Yetkililer ‘üst seviyede samimi diyalog’ kurmuyor

İmamoğlu, pazartesi günü Metro İstanbul‘un bröve töreninin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlarken minibüsler için “Adalar halkımızın tepkisini duyuyorum. Daha farklı bir dizaynla lisanslanabilir bir aracın üretimi konusunda çalışmalarımız sürüyor ama şu anda böyle bir imkan yok” şeklinde açıklama yaptı.

İmamoğlu, faytonların kaldırılmasını hatırlatarak “atların zulmünü gidermek adına faytonların kaldırılma sürecinde ne kadar halkçı katılımcı bir model yönettiğimizi en iyi Adalar halkı biliyor” dedi. Halk günlerdir İBB’den de Adalar Belediyesi’nden de bilgi alamıyorken İmamoğlu, halka “üst seviyede samimi diyalog” içinde olduklarını söyledi.

Fakat Adalılar, taleplerinin dikkate alınmamasına tepki göstererek “Halkı katmadan katılımcı demokrasi olmaz” dedi.

İmamoğlu’na yanıt veren Adalar halkı, bölgenin özel bir kültüre sahip doğal alan olduğunu, bir ‘şehir’ olmadığını hatırlattı.

Konuşmasında benzer araçların Roma’nın tarihi bölgelerinde de kullanıldığını söyleyen İmamoğlu’na “Adalılar, Roma’da tarihi merkezlere değil azmanbüs, hiçbir araç giremez” yanıtını verdi.

Adalılar ziyaretçi yönetimi ve ulaşım planı istiyor

Halk Adalar’da acilen bir ziyaretçi yönetimi ve ulaşım planı yapılmasını talep ediyor. Plansız ziyaretçileri taşımaya araç yetmeyeceğini söyleyen Adalılar, yürüyemeyenler için ulaşım ihtiyacının zaten tescilli taksilerle sağlandığını hatırlattı.

Azmanbüsler, 60 TL karşılığında insanlara Ada turu yaptırıyor. Bu tru, ulaşım hizmeti veya toplu taşıma hizmeti olarak görülemeyeceği gibi Adalar’ın sit alanı ve yaya bölgesi olarak kabul edilmesi nedeniyle de yasalara aykırı.

Son olarak faytonların bir toplu taşıma aracı olmadığını ve minibüslerle karşılaştırılamayacağını ifade eden Adalılar, “Adamızın doğasına, dokusuna, kültürüne aykırı azmanbüsleri derhal geri çekin” diyerek taleplerini tekrarladı.

Son İstanbul Adalar’da beş yılda ne oldu, ne olmalı?

Faralya’nın ağaçları Alman turizm şirketinin ‘ekolojik’ oteli için kesildi

Gündem Fethiye‘nin kaynaklarına göre Kırtur Turizm İnşaat Taahhüt Elektrik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, MuğlaFethiye‘nin Faralya Mahallesi‘ne bağlı Sümbeki Burnu‘nda Alman turizm şirketi TUI‘nin otel projesi için ormanı tahrip ediyor.

Fethiye Orman İşletme Müdürlüğü, Sümbeki Burnu A Tipi Mesire Yeri‘nin işletme hakkını 5 Temmuz 2022’de 20 yıllığına Kırtur’a verdi.

Kırtur, 2023 Mayıs ayında bölgede kurmayı planladığı turizm tesisi için 98 bin metrekarelik alanda ağaç kesimine başladı. Bu yılın mart ayında ise bölgedeki çalışmalarda patlayıcı kullanıldığı bildirildi.

Faralya’daki ormanlık alanda patlayıcı kullanıldı

Ekolojik yıkımla inşa edilen ekolojik tatil yeri

İnşaat çalışmaları sürerken Alman turizm şirketi TUI de Faralya’da bir otel işletmesi projesi planladığını açıkladı.Gündem Fethiye, TUI şirketiyle iletişime geçti ve Kırtur’un bölgedeki orman tahribatının ve inşaat faaliyetlerinin TUI’nin Blue Faralya isimli oteli için yapıldığını öğrendi.

TUI yetkilisi, Sümbeki Burnu’ndaki otel projesinin devam ettiğini ve iki yıl süreceğini söyledi.

TUI Hotels & Resorts Türkiye’nin ortak olduğu proje kapsamında orman kıyımının gerçekleştirildiği bölge, ‘ekolojik’ bir tatil yeri olarak sunuluyor.

TUİ Blue Faralya yapı prototipi (Fotoğraf: Gündem Fethiye)

Orman işletmesinin yetkisi yok

Fethiye Orman İşletme Müdürlüğü, bölgedeki ağaç kesiminin kendilerinin yaptığını ve kanunlara veya usule aykırı bir durum olmadığını söyledi.

Toprak bilimi ve ekoloji uzmanı Prof. Dr. Doğan Kantarcı, Gündem Fethiye’ye devlet ormanlarının orman işletmeleri tarafından işletildiğini, yönetildiğini ve korunduğunu vurgulayarak “Orman işletmesi herhangi bir yere ormanı kiralar ise bu kiralanan ormanda kiracı olan kim ise ağaç kesemez; ormanın yapısını, doğal yapısını bozamaz” dedi.

Orman işletmesinin ormanı özel bir işletme gibi kullanma hakkı yok ve kira sözleşmesinde bu durumun kayıt altına alınması gerekiyordu. Kantarcı “Kayıt altına alınmamışsa bile 6831 sayılı Orman Kanunu‘na ve Anayasa’nın 169’uncu maddesine uyumlu hareket edilmesi gerekir” dedi.

 

Kavurucu sıcaklar ve yangınlarda hayvanlara nasıl yardımcı olabiliriz?

Hepimizin sıcaklardan şikayet ettiği ve orman yangınlarının ülkenin dört bir yanını küle çevirdiği bugünlerde hayvanları güvende tutmak giderek zorlaşıyor.

Yüksek sıcaklıklar hayvanlarda sıcak çarpması, güneş yanıkları, pati yastığı yanıkları ve cilt hastalıkları gibi birçok rahatsızlığa, hatta ölüme yol açabiliyor.

Diğer yandan iklim değişikliğinin etkisiyle giderek artan ve daha büyük yıkımlara yol açan orman yangınları, hayvanları evlerinden ve canlarından ediyor.

İklim felaketleri yetmezmiş gibi meclise sokak hayvanlarının katledilmesi için sunulan yasa tasarısı nedeniyle hayvanlara yönelik nefret söylemleri ve yalan haberler giderek yaygınlaşıyor.

Ancak hayvanları kavurucu sıcaklardan ve yangınlardan nasıl kurtarabileceğimizi de düşünmemiz gerekiyor. Küçük yardımlar, birçok canlının hayatını kurtarmaya yardımcı olabilir.

Hayvan dostlarımızı sıcaktan nasıl koruruz?

Sıcak çarpması nasıl anlaşılır?

Nefes nefese kalma, iştah kaybı, uyuşukluk hali, donuk gözler, hızlı kalp atışı, koordinasyon bozukluğu, aşırı salya akması, dil renginde değişim, kusma veya ishal sıcak çarpmasının habercisi olabilir. Böyle bir durumla karşılaştığınızda bir veterinerle iletişime geçerek tavsiye alabilirsiniz.

Eğer acil müdahale gerektiren bir durum varsa rahatsızlanan hayvanı gölgeye veya serin bir alana taşıyarak başına, boynuna ve göğsüne soğuk suyla ıslatılmış havlu tutabilirsiniz. Ancak doğrudan buz veya soğuk su tutmak hayvanların kan damarlarını daralttığı için riskli olabilir.

At veya büyükbaş hayvanların bacaklarına ve ayaklarına su tutmak serinlemelerine yardımcı olabilir.

Ancak eğer serinlemeye yardımcı olacak bir esinti yoksa kümes hayvanlarının ıslatılmaması gerekiyor. Islatmak yerine fan veya havalandırma kullanmak kümes hayvanları için daha etkili bir çözüm.

Su hayati önem taşıyor

Sıcak havalarda temiz suya erişmek, hayvanlar için hayati önem taşıyor. Sokakta yaşayan hayvanların erişebileceği yerlere su kapları bırakmak, hayvanların serinlemesine yardımcı olabilir. Su kaplarını doğrudan güneş altına veya devrilebilecek yerlere bırakmadığınızdan emin olmalısınız.

Sokaklara kediler ve köpekler için bırakılan kaplar kuşlar için büyük gelebiliyor. Küçük kaplara su ve yem bırakarak kuşların sıcaklıklarla mücadelesine destek olabilirsiniz.

Suyun yanında biraz da mama bırakırsanız hayvanların sıcakta mama ararken yorgun düşmemesini sağlayabilirsiniz. Ancak sokakta yaşayan hayvanlara sıcakta bozulan yemekler bırakmamaya dikkat edin.

Evinizi paylaştığınız hayvanlara da az miktarda soğuk su veya buz küpleri verebilirsiniz.

Gölge ve serinlik sağlayabilirsiniz

Uzun süreli sıcaklarda çiftliklerdeki ve sokaklardaki hayvanlara gölge barınaklar sağlamak hayvanları güneşten korurken serinleme imkanı sağlıyor.

Evinizdeki hayvanlar için ise ev sıcaklığının 27 derecenin üstüne çıkmamasını sağlayabilirsiniz. Vantilatörler de hayvanların serinlemesi için etkili bir çözüm. Soğutma pedleri de evinizdeki hayvanların serinlemesi için yardımcı olabilir.

Tavşanlar, sincaplar ve kuşlar gibi daha küçük hayvanlar, sıcaklıkların 21 derecenin üzerine çıkmasıyla bile ısı stresine maruz kalabiliyor. Bu nedenle bu canlıların da gölgede tutulması ve temiz soğuk suya erişiminin sağlanması önemli.

Sıcak havalarda hayvanlara mümkün olduğunca dokunulmaması tavsiye ediliyor. Temas, hayvanların vücut sıcaklığını artırarak ısı stresini tetikleyebilir.

Hiçbir hayvanı birkaç dakikalığına bile olsa kapalı bir alanda yalnız bırakmayın. Yaz aylarında arabaların içinde sıcaklıklar dakikalar içinde çok yüksek seviyelere ulaşabiliyor. Bu nedenle özellikle park halindeki araçlarda hayvanları yalnız bırakmayın.

Owner helping his pug dog on street in hot day, closeup. Heat stroke prevention
Yürüyüşleri serin saatlere bırakın

Köpeklerin hava sıcak da olsa yürüyüşe ihtiyacı oluyor. Ancak yürüyüş saatlerini günün en sıcak saatlerine denk getirmemek ve havanın daha serin olduğu saatleri tercih etmek gerekiyor.

Yalnızca bunaltıcı hava değil, ısınan asfalt ve çimento kaldırımlar da hayvanların patilerine zarar verebilir. Sıcak zeminlerde yürüyüş yaparken patileri koruyan köpek botları kullanabilirsiniz. Yürüyüşler sırasında mola vermeyi ve yanınızda su bulundurmayı da unutmayın.

Köpeklerin ortalama vücut sıcaklığı 38 ila 41 derece arasında değişiyor. 41 derecenin üzerindeki ateş ise riskli bulunuyor.

Royal Veterinary College‘ın bir araştırmasına göre 2022 yılında İngiltere‘de sıcak çarpması geçiren köpeklerin yüzde 26,56’sı hayatını kaybetti. Erkek köpekler ise dişi köpeklere kıyasla sıcaklara daha dayanıksız.

Özellikle açık renkli burunları ve kulaklarında açık renkli tüyler olan hayvanlar, güneş yanıklarına ve cilt kanserine karşı daha hassas. Bu özelliklere sahip hayvanların burun ve kulak uçlarının güneşten korunması için özen göstermek gerekiyor.

Orman yangınlarından etkilenen hayvanlara nasıl yardım edebiliriz?

Son dönemlerde artan orman yangınları da hayvanları tehdit eden sorunlar arasında. Yalnızca geçen hafta Mardin ve Diyarbakır arasında gerçekleşen yangında 900’den fazla hayvan hayatını kaybetti.

Yaban hayvanlarının rehabilitasyonu üzerine çalışan veteriner hekim Gökçe Coşkun, yangından etkilenen hayvanlara nasıl yardım edebileceğinize yönelik şu önerilerde bulunuyor:

  • Yangından etkilenen bir hayvan görürseniz onu bir kumaş veya örtü ile yangın bölgesinden uzaklaştırabilirsiniz.
  • Eğer yanık bir bölge görürseniz yarayı 12-18 derecelik ılık suyla yıkayarak yanığın üzerini steril bir bezle sarabilirsiniz.
  • Yaralı hayvanın hareket etmemesini sağlamak için bir kutu veya kafes kullanabilirsiniz.
  • Hayvanı ışık ve sesten koruyarak veteriner hekimden yardım alabilirsiniz.

Yangının bilançosu: 15 insan, 924 hayvan öldü, yaklaşık 15 bin dekarlık alan yandı

Yanlış müdahaleden kaçının

Doğru müdahaleler yangından kaçan hayvanların hayatını kurtarırken yanlış müdahaleler ise hayvanların hayatını kaybetmesine neden olabilir.

Yabani hayvan hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Serhat Özsoy, yangınlardan kaçan yaralı hayvanların üzerine su dökülmemesi gerektiğini söylüyor.

Yangın sırasında dehidrasyona uğrayan hayvanlar, suyun etkisiyle ters bir tepki gösterebilir. Su, hayvanların açık yaralarının ağrımasına neden olabilir.

Alevlerden ağır etkilenen, vücudunda yanıklar bulunan ve akciğerleri tahribata uğrayan hayvanların oksijen çadırına veya yoğun bakım ünitesine alınarak veteriner hekimler tarafından tedavi edilmesi gerekiyor.

Uzmanlar ayrıca yangından kurtarılan yaban hayvanlarını beslemekten kaçınmayı öneriyor.

[Onur Ayı] Hatıranın getirdiği – Aslı Alpar

Hafıza, geçmiş zamanın konusu mu? Yoksa hatıralar şimdiki zamanla mı tanımlanmalı. Hatırladığımız an her ne kadar geçmişte yaşansa da anılar sayesinde zihnimizde şimdiye ve geleceğe ait değil mi? Anıların süreğen bir yaşamı yok mu?

Rene Magritte’nin İkinci Dünya Savaşı ortalarında yaptığı “Hafıza”resimlerinin değişmeyen parçası mermer heykelden kanayan, ancak yarasını görmediğimiz kafayı düşünüyorum.

Geçmişte olanın yetersizliğini sunarken yarasını artık göremediğimiz halde kanayan bir kafa, hafızanın şimdi ve gelecekle  ilgili olduğunu anlatmıyor mu? Artık acıtmayan bir yara, kapanmış bitmiş bir yara; hafızada kanlı ve şimdiki halinde değil midir?

Bütün bu soruları aklıma getiren bu hafta (24-30 Haziran) gerçekleşecek 32. İstanbul Onur Haftası’nın bu yıl ki teması:

“Hatırlıyorum, hatırlıyor musun?”

Bu soruyla, baskılanan ama iç içe geçmiş toplumsal ve kişisel hafızamızın Magritte’nin “Hafıza”sına ne kadar benzediğini düşünüyorum.

2015’te İstanbul Valiliği’nin başlattığı hukuksuz yasakların ardından sokak aralarına dağılarak sürdürüyoruz Onur Yürüyüşleri’ni. Peki ya 2015 öncesinin Onur Yürüyüşleri? Hatırlıyor musun? Hatırlıyorum… Bu hatıra değil mi sokak aralarından birbirimizi bulduğumuz meydanlara bizi çıkaran.

İktidarın tüm siyasi ve gündelik araçlarını kullanarak saldırdığı var oluşumuz her zamankinden daha görünür, her zamankinden daha açık değil mi? Öyle. Çünkü biz hatırlıyoruz, iktidar da hatırlıyor. Doldurduğumuz sokakları, meydanları, herkesin mutlu olduğu o anı, özgür hissettiği o havayı hatırlayan bir tek biz değiliz…

Henry Purcell’in bestelediği, Nahum Tate’in yazdığı “Dido’s lament” şiirinde “Beni hatırla, kaderimi unut” diyor. Öyle yapalım, çünkü bize biçtikleri kaderi reddediyoruz ve hatıranın geleceğe açtığı patikadan el ele yürüyoruz.

Hatırlıyorum.

Hatırlıyor musun?

Dido’s lament:

Antarktika buzulları tahminlerden çok daha hızlı eriyor

Antarktika ve diğer buzul alanlarındaki buz tabakalarının kaybı için yapılan yeni tespitler, gelecekte deniz seviyelerinin mevcut tahminlerden çok daha fazla yükseleceğine işaret ediyor.

Yeni bir çalışma, ısınan deniz suyunun kıyı buz tabakaları ve buz tabakalarının üzerinde durdukları zemin arasına nasıl girdiğini inceledi.

Sıcak su buzdaki boşlukları eriterek daha fazla suyun içeri akmasını sağlıyor ve bir geri besleme döngüsü içinde buzulların arasındaki boşlukları daha da genişletiyor. Daha sonra bu su, buzun okyanusa çökmesini kolaylaştırıyor ve deniz seviyelerini yükseltiyor.

‣ Antarktika’nın buzulları rekor derecede azaldı
‣ Antarktika Denizi’ndeki buz kaybının ana nedeni iklim değişikliği
‣ ‘Buzullar geri dönülmez bir şekilde eriyor: Bu deliliği durdurmalıyız’
‣ İklim krizi: Antarktika’daki buz sahanlığının yüzde 40’ından fazlası küçüldü

Küçük bir ısınma, büyük bir erimeye yol açabilir

Araştırmacılar bilgisayar modelleri kullanarak buzulların arasından içeri giren suyun sıcaklığındaki “çok küçük bir artışın” bile buzul kayıplarında “çok büyük bir artışa” yani pik noktası davranışına yol açabileceğini gösterdi.

Pik noktasının ne kadar yakın olduğu ya da daha önce geçilip geçilmediği bilinmiyor. Ancak araştırmacılar, bunun sadece 0,1 derecelik sıcaklık artışlarıyla bile tetiklenebileceğini söylüyor.

İklim krizinin uzun vadedeki en büyük etkisi olan deniz seviyelerindeki yükseliş, önümüzdeki yüzyıllarda dünya haritasını yeniden şekillendirecek. Deniz seviyelerindeki yükselme New York‘tan Şangay‘a kadar pek çok büyük şehri sular altında bırakma ve milyarlarca insanı etkileme potansiyeline sahip.

Eski modeller neden eksikti?

Çalışma, mevcut modellerin buzul çağları arasındaki erken dönemlerde görülen deniz seviyesini neden daha düşük tahmin ettiğini de araştırdı. Bilim insanları bunun sebebinin bazı buz tabakası erime süreçlerinin modellere dahil edilmemesi olabileceğini düşünüyor.

Araştırmayı yöneten British Antarctic Survey‘den Dr. Alexander Bradley, “[Deniz suyu girişi] modellerdeki eksik parça olabilir. Elimizde başka iyi fikirler yok. Deniz suyu girişini modele dahil ettiğinizde modellerin öngördüğü deniz seviyesindeki yükselme miktarının çok daha yüksek olabileceğine dair birçok kanıt var” dedi.

Önceki araştırmalar, deniz suyu girişinin bazı Antarktika buz sahanlıklarındaki buz kaybı oranını iki katına çıkarabileceğini gösteriyor.

Ayrıca, deniz suyu girişinin erimeye neden olduğuna dair kanıtlar bulunuyor. Bu kanıtlardan biri de karaya yakın bölgelerdeki buz tabakalarının giderek alçaldığını gösteren uydu verileri.

Küresel deniz seviyelerindeki artış (Kaynak: NOAA)

Küresel ısınmayı kısıtlamazsak pik noktasına ulaşacağız

Bradley, “Okyanus ısınmasının her 0,1 derecesinde, pik noktasını geçmeye daha da yaklaşıyoruz ve 0,1 derece, iklim değişikliğiyle bağlantılı. Dolayısıyla, küresel ısınmayı kısıtlamak ve bu pik noktasının geçilmesini önlemek için çok ciddi eylemlere ihtiyacımız var” dedi.

En önemli eylem ise fosil yakıt kullanımını 2050 yılına kadar sıfırlamak.

Bradley, deniz suyu girişini de buz tabakası modellerine yerleştirerek deniz seviyesindeki artışın gerçekten iki kat fazla olup olmayacağını test edeceklerini söyledi.

Bilim insanları 2022 yılında insanları iklim krizinin dünyayı felaket bir pik noktasının eğişine getirdiğine dair uyardı. 2023 yılında yapılan bir araştırma ise karbon emisyonları ne kadar azaltılırsa azaltılsın, Batı Antarktika’daki buz erimesindeki hızlanmanın kaçınılmaz olduğunu ve bunun deniz seviyeleri üzerinde “korkunç” etkileri olacağını ortaya koydu.

Görsel: Thwaites buzulu

Bazı buzullar erimeye karşı daha savunmasız

Nature Geoscience dergisinde yayınlanan yeni araştırmaya göre bazı Antarktika buz tabakaları deniz suyu girişine karşı diğerlerinden daha savunmasız. Şu anda Antarktika’nın deniz seviyesinin yükselmesine en büyük katkıyı sağlayan Pine Island buzulu, iç kısımlara doğru eğimli olduğundan özellikle en savunmasız buzullar arasında. Büyük Larsen buz tabakası da benzer şekilde risk altında.

“Kıyamet Günü” buzulu olarak adlandırılan Thwaites‘in de deniz suyu girişine karşı en az savunmasız buzullardan biri olduğu tespit edildi. Bunun nedeni, buzun halihazırda denize çok hızlı akması. Deniz suyuna girerken eriyen buzdaki boşluklar hızla su doluyor.

İngiltere Ulusal Oşinografi Merkezi‘nden Dr. Tiago Segabinazzi Dotto, buz tabakalarının altındaki okyanus-buz geri besleme döngüsünün yeni analizini takdir etti.

Dotto, “Araştırmacıların basitleştirilmiş modeli bu geri beslemeyi göstermek için yararlı. Ancak hem olumlu hem de olumsuz geri beslemeleri değerlendirmek için daha gerçekçi bir modele ihtiyaç var” diyerek buz sahanlıklarıdaki istikrarsızlığı anlamak için buzulların karaya oturma bölgesinde daha fazla gözlem yapılması gerektiğini söyledi.

Değişim Elçileri Programı, üniversiteli iklim kampanyacılarını bekliyor

Değişim Elçileri Programı, ikinci dönemi için üniversiteli değişim elçilerini arıyor.

Türetim Ekonomisi Derneği ve Change.org İklim Projesi iş birliği ile düzenlenen Değişim Elçileri Programı, çeşitli şehirlerden üniversite öğrencilerini bir araya getirerek öğrencilerin kendi şehirlerinde iklim krizi ile nasıl mücadele edildiği konusunda birbirlerinden ve deneyimli yaşam savunucularından ilham almasını sağlıyor.

Program kapsamında öğrenciler, kendi şehirlerine yönelik iklim değişikliği kampanyaları üreterek ve kampanyaları için karar alıcılarla görüşüyor.

İkinci dönem için 11 Temmuz Perşembe 15.00‘a kadar kayıt yapılabilecek. Ücretsiz olarak düzenlenen programda tüm eğitimler çevrimiçi olarak gerçekleştirilecek.

Programın yeni dönemi Muğla, Adana, Trabzon, Mardin, Ağrı, Nevşehir ve Manisa öncelikli olmak üzere tüm öğrencilerin başvurularına açık. Başvurularda cinsiyet dengesi, etnik çeşitlilik ve eşit dağılım gözetilecek.

Program kapsamında öğrencilerle birebir görüşmeler yapılarak ihtiyaçlar belirlenecek. Katılımcılara “İklim Kampanyacılığı ve Savunuculuğu” ve İklim Krizi ile Mücadele” eğitimleri verilecek. Eğitimler 20 Temmuz, 27 Temmuz ve 3 Ağustos tarihlerinde 2,5 saatlik oturumlar halinde verilecek. Ayrıca ekim ayında “Etkili İletişim ve Lobicilik” eğitimleri düzenlenecek.

Eğitimlerin ardından her öğrenci, kendi şehrine yönelik bir kampanya tasarlayacak ve bu kampanyayı başlatıp yürütecek. Başlatılan kampanyalar için karar alıcılar ile görüşmeler yapılacak ve öğrenciler iklim ekibi tarafından desteklenecek.

Beş ay sürecek program boyunca her ay iklim krizi bağlamında katılımcılarla birlikte belirlenen konular üzerine çevrimiçi buluşmalar düzenlenecek.

Katılımcılar, program sonunda e-sertifika alacak ve “değişim elçileri” olarak net sıfır karbon geleceği için etki yaratmaya devam edecek.

İlk dönemine 7 şehirden 11 üniversite öğrencisinin katıldığı program kapsamında Change.org platformunda 11 kampanya başlatıldı. 50 binden fazla imza toplayan kampanyaların dördü, etki yaratmayı başardı.

Proje ekibi, “Küresel kaynamanın etkilerini en çok hisseden; aşırı sıcaklar, aşırı yağışlar, sellerden en çok etkilenen ülkelerden birinde yaşıyoruz. Dolayısıyla bugünümüz ve geleceğimiz için, iklim kriziyle mücadeleyi birlikte büyütmeliyiz” diyerek ikinci dönem katılımcılarını bekliyor.

Kayıt formuna buradan ulaşabilirsiniz.

Change.org’dan ‘İklim için Kampanyacılık Rehberi’