Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Yeşil badana ve ötesi

0

“Yeşil Badana” kavramını çoğumuz algılamaya başladık. “Yeşil badana”, halkı bir kuruluşun ürünlerinin, amaçlarının ve politikalarının çevre dostu olduğuna ikna etmek için yeşil halkla ilişkiler ve yeşil pazarlamanın aldatıcı bir şekilde kullanıldığı bir reklam veya pazarlama şeklidir. Yeşil aklama iletişim stratejilerini kasıtlı olarak benimseyen şirketler, bunu genellikle kendilerinin veya tedarikçilerinin çevresel kusurlarından uzaklaştırmak için yaparlar.

Ama artık şirketlerin her yaptıklarına “yeşil badana” demenin yeterli olmadığı bir döneme giriyoruz. Bu yeni dönemde “yeşil badananın” çeşitleri de ortaya çıkmaya başlıyor. Ben bunları kendimce tercüme etmeye çabaladım, daha akıllıca önerilere her zaman açığım.

“Yeşil Kalabalıklaşma – Greencrowding”: Çevre ya da iklimle ilgili sorunlar ortaya döküldüğünde, çoğu şirket halkla ilişkiler çabasının bir parçası olarak ne denli uyumlu ve çevreci olduklarını göstermek isterler. Kurulan gruplara dahil olurlar, yakın gelecekte neler yapacaklarını duyururlar. Ama asıl amaç diğerlerinden ayrı düşmemektir. Detaylı bakıldığında bu şirketlerin niyeti hızla harekete geçmek değildir. Diğer tüm rakipleri bu yolda adım attıktan sonra mecburen adım atmak zorunda kalırlar ve kağıt üzerinde onlar da çevreci hedeflere uygun davranan bir kalabalığın parçasıdırlar.

“Yeşil Işıklandırma – Greenlighting”: Özellikle değişik alanlarda ve değişik biçimlerde üretim yapan şirketler, kötü oldukları alanları gözden saklamak için çevre açısından en iyi oldukları alanı öne çıkartır ve halkla ilişkiler bağlamında sürekli olarak en iyi oldukları noktayı önde tutarlar. Milyonlarca ton çevreye zararlı kimyasal üreten bir firmanın doğada kendiliğinden çözünen ama tüm cirosunun binde birini bile oluşturmayan bir kimyasal çözümü en önde tuttuğunu çoğumuz görürüz. Şirkete aşina olmayanlar ise şirketi sadece reklamlarında gördükleri bir iyi örnekle tanırlar. Özellikle yaşam döngüsü analizi sonunda 18 kalemin 17’sinde kötü çıkan bir ürünün iyi çıktığı sadece bir yanının halkla ilişkiler tarafından kullanıldığını sıkça görüyoruz. Yalan değil, o yönden iyiler ama ya geri kalan kısımlarda?

“Yeşil Kaydırma – Greenshifting”: Bunu petrol şirketlerinin yaptıklarından biliyoruz. Artık çoğunun web sitelerinde “kişisel karbon ayakizi” hesaplama araçları var. Doğru ya, asıl suçlu onlar değil, onların ürünlerini kullanan bizleriz. İşte bu, sorumluluğu üstlerinden atmak için suçu kendilerinden bize doğru çaktırmadan kaydırmaktır. Kötü şeyler satan her satıcı bu beceriyi inanılmaz biçimde geliştirmiştir. Siz hiç sattığı silahların insanları öldürmesinden sorumluluk hissettiğini söyleyen bir silah satıcısı tanıdınız mı?

Yeşil Etiketleme – Greenlabeling”: Aslında bu oldukça kolay bir badana türü. Ürettikleri ürünün çevreye veya sağlığa saygılı bir tarafı yok ya da yukarıda da dediğim gibi, tüm ölçüm metriklerine baktığımızda hiç de çevreci değil ama birkaç metriğe bakarak ürünün “çevreye saygılı” olduğunu iddia edebiliyorlar. Ne yazık ki, özellikle de en altta yazılan küçük yazıları çoğumuz okumadığımızdan kolayca aldanabiliyoruz. En altta yazılan küçük yazıları şeytan çok severmiş.

“Yeşil Karıştırma – Greenrinsing”: Bu takibi en zor konulardan biri. Şirket çevresel konularda bir hedef koyuyor, diyelim 2025’e kadar tüm ambalaj malzemelerinde %25 azaltıma gideceğini söylüyor. Sonra 2024’te bu hedefini ilerleterek 2030’da tüm ambalaj malzemelerinde %30 azaltıma gideceğini açıklıyor. Yalnız 2025’teki hedefi tutturup tutturmadığı da arada kaynıyor. Siz eğer şirketin çevresel raporlarını sürekli takip etmiyorsanız 2025’te %25’ten 2030’da %30’a çıkmasını güzel bir şey olarak algılıyorsunuz ama 2029’da bir açıklama daha geliyor: “2035’te %35 daha az ambalaj malzemesi kullanacağız.”

“Yeşil Susma – Greenhushing”: Kalın sürdürülebilirlik raporlarının bir yerinde şirketin çevresel sorunlarını gidermek için neler yaptıklarını ve ne tür değişiklikler planladıklarını söylüyorlar ama bir kez daha bunu küçük puntolarla yazıyorlar. Bu raporun lansmanında da bu konudan neredeyse hiç söz etmiyorlar. Resmi olarak biri soracak olursa kurallara uygun davrandıklarını söylüyorlar, ama bu bağlamda fazla ortada olmadıklarından kimsenin aklına o küçük puntolarla yazılanların ne derece doğru olduğunu ölçmek gelmiyor. Hatta bunu bazen “Yeşil Işıklandırma” ile birlikte kullanıp gerçekten iyi oldukları bir tek konuda bas bas bağırırken çok iyi olmadıkları konuları sadece fısıldayarak geçiştiriyorlar.

Tüm bunlara karşı ne yapabiliriz? Doğruları araştırmaktan vazgeçmemek tek çıkar yolumuz. Gördüğümüz hataları söylemek çoğu zaman kendimiz için kötü sonuçlar doğuruyor olsa da susunca da gönül razı gelmiyor.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.