Konya’nın Kulu ilçesinde bulunan Düden Göleti’nde yüzlerce martı ölü bulundu. Göçmen kuşların dinlenme ve beslenme alanları arasında yer alan gölette, bir günde yüzlerce yetişkin ince gagalı ve karabaş türü martının öldüğü ortaya çıktı.
Olayı bir arkadaşının araması sonucu öğrenerek sabah saatlerinde olay yerine giden doğa ve kuş fotoğrafçısı Fahri Tunç şunları anlattı:
“Şu anda Kulu Düden gölündeyiz. Düden Gölü değil artık, çok küçük bir gölet kalmış. Flamingoların özellikle Abaza Flamingoların konakladığı alan burası. Türkiye’deki küçük flamingonun yaşadığı alan. Burada bir martı katliamı var, bunun sebebini bilmiyoruz. Etrafta çok fazla ölü martı var. Bizim bu kıyıda saydığımız sadece 250 küsur civarındaydı karşı tarafta da bir sürü ceset var, oraları saymadık. Yavrular etrafta dolaşıyorlar, anne-baba yok yanlarında, onlar da ölecekler çünkü besin kaynakları yok. Anne babaları öldü çünkü. Bu martılar büyük ihtimalle bir zehirlenme sonucu öldü.”
‘Sadece yavrular kaldı, onlar da ölecek’
İnsanların ticari kaygılarla doğaya vahşice zarar verdiğini belirten Tunç, “Bunun farklı sonuçları olabilir, daha ilerleyen zamanlarda daha büyük problemlerle karşılaşabiliriz. Buradaki diğer kuşların da zehirlenme ihtimalleri var. Eğer öyle bir şey olduysa, varsa buradaki kuşlar neticede başka yerlere göç edecekler, orada bu hastalığı yayacaklar. Başka bir hastalıkları varsa buralarda yayılacak. Yani eğer bu kimyasal bir atıktan kaynaklıysa bu daha büyük bir tehlike” diye konuştu.
Fahri Tunç, yüzlerce martının bir an ölmesinin normal olmadığını söyledi; “Alandaki ebeveyn martıların neredeyse tamamı ölmüş sadece yavrular kalmış. Muhtemelen bunlar başka kaynaktan beslendiler ve bu şekilde bir katliam, ölüm söz konusu oldu” dedi.
Gölü kuruttular
Bölge, Anadolu’daki ince gagalı ve karabaş martılarının son üreme alanı.
Fahri Tunç, yakın zamana kadar gölde adacıklar bulunduğunu ancak aşırı su kullanımı ve kuraklık nedeniyle bunların karayla birleştiği bilgisini verdi; “Dolayısıyla çok küçük bir alan kaldı. Sular çekilmiş. Zaten Konya Ovası’nda her taraf mısır ekili. Mısır çok su çeken bir bitki. Dolayısıyla bu kaynaklar yavaş yavaş kuruyacak. Bir gün umarım bu kuşlar bizden öç almazlar” ifadelerini kullandı.
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’deYK Enerji’nin madencilik faaliyetlerine karşı Akbelen Ormanı’nda tutulan nöbet, tam bir yılını doldurdu.
16 ve 17 Temmuz tarihlerinde Akbelen Ormanı’ndaki nöbet alanında iklim krizine, İkizköy’deki doğa mücadelesine ve Anadolu’nun farklı noktalarında yaşanan ekolojik yıkımlara dair fotoğrafların bulunduğu bir karma sergi yapıldı. Sergiye ek olarak İkizköy Çevre Komitesi tarafından forum, panel ve çeşitli etkinlikler düzenlendi.
Etkinliklere çevre örgütleri, parti temsilcileri, ekoloji aktivistleri ve birçok ilden vatandaşlar katıldı.
İkizköy’deki nöbetin bir yılını doldurmasına ilişkin konuşan İkizköy Çevre Komitesi’nden Çevre Mühendisi Deniz Gümüşel “İkizköy’ün dostlarıyla dolu dolu iki gün geçirdik. İklim krizinden nasıl çıkabileceğimizi, kömürden kurtulmanın yollarını ve aciliyetini, dost ve kardeş ekoloji mücadelelerini, ekoloji mücadelesinde doğrudan eylemin, hukukun ve bilimin yerini konuştuk, tartıştık. Şarkılar söyledik, oynadık. Ve tabii ki İkizköy’ün insanca yaşam mücadelesini ve Akbelen Ormanı mücadelemizi konuştuk” dedi.
Akbelen nöbetinin birinci yılı
16 Temmuz’da Akbelen nöbetinin 365’inci gününde İklim Aktivisti ve Grafik Tasarım Sanatçısı Yasemin Sayıbaş Akyüz bir sohbet gerçekleştirdi.
İklim Adaleti Koalisyonu ve İklim İçin Gençlik, Türkiye İçin Kömürden Çıkış Vakti isimli bir forum düzenledi.
Aynı zamanda ilk gün Ender Kasal sahne alırken İkizköy Belgesel Gösterimi’nde İkizköy’ün İnsanca Yaşam ve Akbelen Ormanı Mücadelesi söyleşisi gerçekleştirildi.
Akbelen Ormanı’ndaki nöbetin birinci yılında yapılan serginin seçkisi Fotoğrafçı Mehmet Temel tarafından yapıldı.
17 Temmuz’da ise Yaşamı Savunan Mücadeleler Buluşuyor başlıklı bir forum ve Ekoloji Mücadelesinde Doğrudan Eylem, Hulul ve Bilim isimli panelin ardından Ruşen Avşar sahne aldı.
İkizköy’ün ilk nöbet yılını doldurmasına ilişkin yapılan basın açıklamasında ise şu ifadelere yer verildi:
“Tam bir yıl önce güne kesim motoru sesleri ile başlamış, müdahalemiz sonucu kesimi durdurmuştuk. Akbelen Ormanını vermeyeceğimizi ve koruyacağımızı gösteren bu fotoğrafla birlikte iki yıldır süren mücadele ve teyakkuz halimiz fiili nöbete dönüşmüştü.
Bugün de aynı kararlılıkta ve aynı yerdeyiz.
Ağaçlar, taşlar, kuşlar böcekler için, İkizköy için, Muğla için, ülke için, gezegen için, yaşam için Akbelen Ormanındayız. Nöbetteyiz.
Akbelen Ormanı davamızda mahkeme keşfin yenilenmesine, 8 Ağustos günü 3. kez keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdi. Ayrıca yenilenecek keşif için mahkeme 19 bin TL keşif ücreti talep ediyor. Adalet arayışımız farklı gerekçelerle engelleniyor.
İkizköy’deki etkinlikler için imece usulü hazırlanan yemekler…
Artık yeter diyoruz.
Bir yılı geride bıraktık. Ama 400. günümüz, 2. yılımız olsun istemiyoruz.
İçinden geçmekte olduğumuz felaketler ve krizler çağında başta bakanlıklar ve mahkemeler olmak üzere yaşamı korumak üzere herkesi görevini yapmaya ve sorumlu davranmaya davet ediyoruz.
Akbelen Ormanı kesim ve madene tahsis kararının kalıcı olarak iptalini istiyoruz.
Kömürü de, kömürden elektrik üretimini de istemiyoruz.
Artık insanca yaşamak istiyoruz.”
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) haziran ayına ilişkin tarım ürünleri üretici fiyat endeksini (Tarım-ÜFE) açıkladı. Buna göre tarımda üretici enflasyonu aylık bazda yüzde 0,66 azalırken, yıllık bazda yüzde 148,9 artış kaydetti.
Tarım ÜFE aralık ayına göre yüzde 98,84, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 67,98 arttı.
Sektörlerde bir önceki aya göre tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 0,91 azalış, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 3,32 azalış ve balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde yüzde 15,48 artış kaydedildi.
Ana gruplarda bir önceki aya göre tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 1,39 azalış, çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 12,23 azalış ve canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 10,69 artış gerçekleşti.
En çok artış lifli bitkilerde
Yıllık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 64,63 ile diğer çiftlik hayvanları ve hayvansal ürünler ve yüzde 70,00 ile koyun ve keçi, canlı; bunların işlenmemiş süt ve yapağıları oldu.
Buna karşılık, yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise yüzde 277,14 ile lifli bitkiler ve yüzde 184,99 ile tahıllar (pirinç hariç), baklagiller ve yağlı tohumlar oldu.
Aylık en çok artış yağlı meyveler ve tahıllarda
Bir önceki aya göre azalışın yüksek olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 23,82 ile sebze ve kavun-karpuz, kök ve yumrular ve yüzde 21,74 ile yumuşak çekirdekli meyveler ve sert çekirdekli meyveler oldu.
Buna karşılık, aylık artışın yüksek olduğu alt grup ise yüzde 29,01 ile yağlı meyveler ve yüzde 23,11 ile tahıllar (pirinç hariç), baklagiller ve yağlı tohumlar oldu.
İnternet üzerinden giysi alışverişi, tekstil tüketimini ve taşıma emisyonlarını artırmanın yanı sıra, çevreye bir de ‘iade’ süreçleri ile baskı yapıyor.
GlobalData analizine göre, Birleşik Krallık‘ta online alışverişlerle alınan kıyafetlerin yüzde 50’si, yani satın alınan her kıyafetten biri iade ediliyor ve bu oranın 2025 yılına kadar yüzde 9 artması bekleniyor.
The Guardian‘dan Sarah Butler‘ın haberine göre, 2020’de giyim dahil olmak üzere tahmini 6,3 milyar sterlinlik satın alınan eşya, geri gönderildi.
İade edilen malların karbon emisyonlarını hesaplamak karmaşık olsa da fikir verebilecek bazı araştırmalar var: Lojistik firmasıOptoro‘nun ABD‘de iade edilen malların taşınmasının yılda 15 milyon tondan fazla karbondioksit emisyonu yarattığını tespit etmişti. Bu, 3 milyon otomobilin yarattığı karbon emisyonuna eşdeğer.
İade çözümleri şirketi ZigZag Global‘in CEO’su Al Gerrie‘ye göre , alışveriş yapanların yüzde 40’ından fazlası artık bir sipariş verdiklerinde en az bir ürünü iade etmeyi bekliyor. Bu oran pandemi öncesi dönemde yüzde 30 civarındaydı.
İadeler özellikle Covid karantinalarının bitmesinin ardından arttı. Kullanıcılar, emin olmak için iki ürün satın alma eğilimi gösteriyor.
GlobalData analisti Patrick O’Brien, yaşam maliyeti krizinin alışverişlerde seçiciliği artırdığına dikkat çekerek şöyle diyor:
“Yaşam maliyeti kriziyle birçok tüketici, satın alımlarında daha acımasız olacak; yalnızca uygun ve iyi kalitede olduğuna tam olarak emin oldukları ürünleri elinde tutacak.”
Bir kere giyip sosyal medyaya fotoğraf atma trendi yükselişte
Al Gerrie, ürünün iade edilmeden önce giyilmesi anlamına gelen ‘wardrobing’ ve iade edilmeden önce sosyal medyada fotoğraf paylaşmak için giyildiği ‘staging’ gibi trendlerin de yükselişte olduğuna vurgu yapıyor. Bu eğilimlerin geri gönderilen 10 öğeden birinden daha azını oluşturduğu düşünülüyor, ancak bu yine de önemli bir hacmi temsil ediyor.
Belirli bir ücretin üzerindeki siparişler için ücretsiz teslimat, ücretsiz iade gibi seçenekler; bazı firmaların ücretsiz teslimatı içeren abonelik hizmetleri, hızlı satış, kumaşlar veya bedenler hakkında sınırlı ayrıntı gibi perakende uygulamaları, iade oranlarını artıran önemli etkenler.
Firmalar da artan nakliye, işçilik ve hammadde maliyetlerinin yanı sıra çevresel etkiyle ilgili artan endişeler nedeniyle baskı altında. Bu yüzden alışveriş yapanları ürünleri geri göndermekten caydırmak için de çözümler aranıyor.
KEÇİ Kültür Ekoloji Çevre ve İletişim Derneği’nin çağrısıyla İzmir’de Gediz ve Küçük Menderes havzaları üzerinde bulunan beş ilçede su çalıştayları düzenlenecek.
Türkiye‘nin hızla “su fakiri” ülke konumuna ilerlediğine ve acil tedbirler alınmadığı taktirde bir gıda krizi ile karşı karşıya kalabileceğine vurgu yapan Dernek, 2022 yılını “Kuyu Kurumadan” üst başlığı ile su çalışmalarına ayırdı.
Bu kapsamda düzenlenecek çalıştaylarda Gediz ve Küçük Menderes havzaları üzerinde bulunan Seferihisar, Selçuk, Ödemiş, Çiğli ve Foça ilçelerinde yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, sulama birlikleri, üretici kooperatifleri, akademisyenler, uzmanlar ve çiftçiler bir araya geliyor.
Suyun yüzde 74’ü tarımsal üretim sırasında kullanılıyor ve bu suyun çok büyük bir kısmı sulama sırasında kayboluyor.
İlk çalıştay yarın Seferihisar’da, muhtarlar, sulama birlikleri, kooperatifler, sivil toplum örgütleri ve üreticiler; Seferihisar Belediyesi, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Ziraat Mühendisleri Odası’nın katılımıyla gerçekleşecek.
Tarımsal üretimde daha bilinçli ve geleceği öngören bir su kullanımının yolları ve yöntemleri tartışılacağı çalıştayda su krizinde gelinen nokta, su yönetimi, çözüm önerileri, iyi uygulama örnekleri tartışılacak, üreticilerin sahadan ilettiği bilgiler ve uzmanların bilimsel katkılarıyla geleceğe dönük yaklaşımlar değerlendirilecek ve bu çalıştaylardan çıkan sonuç raporu kamuoyu ile paylaşılacak.
Yaz mevsiminin gelmesi ile birlikte korkulan oldu ve son yıllarda olduğu gibi yükselen sıcaklıklarla beraber Avrupa’da orman yangınları da başladı. Haziran ayında Portekiz ve İspanya’da başlayan yangınlar, daha sonra Fransa, İtalya, Balkan ülkeleri, Yunanistan ve ülkemize sıçradı. Kuzey ülkelerinde büyük boyutlu yangınlar henüz yok, ama bu ülkelerde yükselen sıcaklarla beraber en üst düzeyde orman yangınlarına karşı alarm verilmiş durumda…
Şu ana kadar Avrupa’da yaşanan orman yangınlarında 288 kişi de yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirenler arasında ormanlara yakın yerleşimlerde yaşayan insanların yanı sıra yangınlarla mücadele eden görevliler de vardı. Son olarak Yunanistan’ın Samos adasında çıkan orman yangınına müdahale eden bir yangın söndürme helikopteri denizden su alırken şiddetli rüzgâr nedeniyle düştü ve içindeki dört personelden ikisi yaşamını kaybetti. Geçtiğimiz hafta içinde, tatil günleri sırasında, İzmir’in Çeşme ve Bergama ilçeleri ile Muğla’nın Datça ilçesinde meydana gelen ve iki gün süren yangınlar ise geçen yıl Antalya ve Muğla yangınlarında yaşanan söndürme beceriksizlikleri ile donanım eksikliği gibi olayların da etkisi ile hepimizi korkuttu.
Orman yangını sonrası Datça’nın Mezgit köyü. Alevler köye kadar ulaşmış. Fotoğraf: Sedat Kaya
Ormanlar yüzlerce yıllık birikimlerle oluşan birer ekosistem… Yanan sadece ağaçlar değil, sürüngenlerden, böceklere, kuşlardan memeli canlılara kadar yüzlerce canlı türü de ormanlarla birlikte yaşamını yitiriyor. Yangından etkilenen bölgenin ekolojik yapısında büyük değişiklikler meydana geliyor. Yangından sonra, zaman içinde bölgenin aldığı yağış azalıyor, flora ve fauna değişiyor. Son yıllarda orman yangınlarının her geçen yıl katlanarak artmasının temel nedeni ise çok iyi bilindiği gibi küresel iklim değişikliği… Yaz mevsiminde yükselen ortalama sıcaklıklar ve düşen nem oranları ormanları daha kolay yanabilir hale getiriyor. Diğer neden ise ilkbahar aylarında yükselen otlar… Küresel iklim değişikliği nedeniyle uzayan ve ılımanlaşan ilkbahar aylarında otlar orman alanlarında daha yoğun olarak çıkıyor ve boyları uzuyor. Yaz aylarında kuruyan bu otlar ormanlar için ‘ideal’ bir tutuşturucu görevini görüyor.
İklim değişikliğinin önüne geçmek ve hazırlıklı olmak şart
Orman yangınlarının önüne geçmenin temel yolu ise küresel iklim değişikliğini durdurabilmekten geçiyor. Ancak bunu gerçekleştirebilmek bugünden yarına yapılabilecek bir şey değil. Üstelik Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle yaşanan enerji krizi sonucu bazı Avrupa ülkelerinin yeniden kömüre dönüş işaretleri vermesi küresel iklim değişikliğinin durdurulabilmesi için son umut kırıntılarını da yok ediyor. 2015 Paris İklim Antlaşması’nın sera gazları azatlımı açısından zaten yetersiz olan hedeflerinin artık tutturulabilmesi gerçekten mucizelere bağlı…
Orman yangınlarının çevre ve insan sağlığı açısından önemli sonuçları var. Yangının meydana geldiği anlarda oluşan ve özellikle partikül maddelerden zengin hava kirliliği insanlarda ve diğer canlılarda başta solunum yolları hastalıkları olmak üzere çeşitli sağlık sorunlarına neden oluyor. Bu dönemde özellikle orman yakınlarındaki yerleşim noktalarındaki çocukların, 65 yaş ve üstü kişilerle ve yaşlarına bakılmaksızın solunum yolu hastalıklarına sahip kişilerin öncelikli olarak tahliyeleri önemli. Daha sonraki dönemde ise bölgede değişen yağış rejimleri ve nem oranları ile yıllarca geri kazanılmayacak olan flora ve fauna kaybı öne çıkıyor. Yer altı ve yerüstü su kaynakları azalıyor, bölgedeki tarım alanları verimsizleşiyor. Geçimini ormandan sağlayan orman köylülerinin gelir kaynağı yok oluyor.
Ülkemizde daha önceki orman yangınlarından sonra yanan alanların imara açılması ise tam bir cinayet… Ülkenin ekolojik varlığı bir daha geri kazanılamayacak ölçüde yok ediliyor. Ayrıca yanan ormanlar sera gazları açısından yok olan birer yutak alanı olmasının yanı sıra yangın sırasında daha önce tuttuğu tüm sera gazlarını atmosfere geri bırakıyor.
Orman yangınlarının temel nedeni olan küresel iklim değişikliğini bugünden yarına durdurma şansımız olmadığı için ikincil önlemlerin düşünmemiz gerekiyor. Orman bölgelerinde insan hareketlerinin en aza indirilmesi, orman sahalarında başta kuru otlar olmak üzere yıllık temizliklerinin düzenli yapılması, yangınların en önemli tutuşturucu nedenlerinden olan yüksek gerilim hatlarının sık sık kontrol edilmesi başlıca ikincil önlemler… Bir de üçüncül önlemler var; yangına hazırlıklı olmak gibi… Zararı en aza indirebilmek için donanım ve uzman personelin ülkeler tarafından hazır tutulması ve ülkeler ile bölgeler arası işbirliğinin geliştirilmesi yıldan yıla büyüyen bu tehdide karşı şart. Ülkemiz orman yangınlarına hazır olmamanın ve uluslararası işbirliğini yeterince geliştirememesinin en acı sonuçlarını geçtiğimiz yaz sezonunda Antalya ve Muğla’da meydana gelen, günlerce süren, orman yangınları ile yaşamıştı.
Orman yangınları ve bu yangınların çevre ve insan sağlığı üzerine yaptığı olumsuz etkiler tüm dünyada giderek büyüyen çevre ve halk sağlığı sorunu oluşturuyor. Bu sorunun çözümü için başta küresel iklim değişikliği ile mücadele ve ikincil önlemleri geliştirmek olmak üzere uluslararası işbirliği ve çabaların artırılması gerekiyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) hazırladığı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2022 raporunu yayımladı. Türkiye 146 ülke arasından 124’üncü sırada yer aldı.
Türkiye, toplumsal cinsiyete göre ‘ekonomik paylaşım ve fırsat’ indeksinde ise 134‘üncü sırada, ‘eğitim durumu’ indeksinde ise 101’inci sırada yer alıyor.
Rapora göre dünyada toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda en kötü puanı alan ülkeler Afganistan, Pakistan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, İran ve Çad oldu.
Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda en gelişmiş ilk 10 ülke ise İzlanda, Finlandiya, Norveç, Yeni Zelanda, İsveç, Ruanda, Nicaragua, Namibya,İrlanda ve Almanya olarak sıralandı.
Değerlendirmeye göre küresel cinsiyet uçurumunun kapatılması 132 yıl daha alacak.
2006’dan beri sürdürülen Küresel Cinsiyet Uçurumu Endeksi, cinsiyet eşitliğinin mevcut durumunu ve gelişimini Ekonomik Katılım ve Fırsat, Eğitimde Başarı, Sağlık ve Hayatta Kalma, Siyasi Güçlendirme şeklinde dört temel boyutta karşılaştırıyor.
Endeks, ülkelerin 0 ile 100 arasında bir ölçekte puanlarını ölçüyor. Bu puanlar, pariteye (yani kapatılan cinsiyet farkının yüzdesine) doğru katedilen mesafeyi tanımlıyor.
Rapora göre, 2022’de küresel cinsiyet uçurumu yüzde 68,1 oranında kapandı. Mevcut ilerleme hızıyla tam pariteye ulaşmak ise 132 yıl alacak. Bu, 2021 tahminindeki 136 yıla kıyasla dört yıllık hafif bir iyileşmeyi temsil ediyor.
Ancak bu ilerleme, 2020 ile 2021 arasındayaşanan büyük ‘nesil kaybı’nı talefi etmiyor: 2020’ye kadar olan eğilimler cinsiyet uçurumunun 100 yıl içinde kapanacağına işaret ediyordu.
2022 endeksinin kapsadığı 146 ülkede cinsiyetler arası uçurum,
Sağlık ve Hayatta Kalma başlığında yüzde 95,8,
Eğitimde Başarı başlığında yüzde 94,4,
Ekonomik Katılım ve Fırsat başlığında yüzde 60,3;
Siyasi Güçlendirme başlığında ise yüzde 22 oranında kapandı.
Mevcut eğilimlere göre ‘Siyasi Güçlendirme’de cinsiyet uçurumunu kapatılması 155 yıl, ‘Ekonomik Güçlendirme, katılım ve fırsat’ için 151 yıl, ‘Eğitimsel Başarı’da ise 22 yıl alacak. Sağlık ve Hayatta Kalma başlığındaki cinsiyet uçurumunun kapanma zamanı tahmini ise, paritedeki ilerleme durduğu için belirsizliğini koruyor.
Henüz hiçbir ülke tam cinsiyet eşitliğine ulaşamamış olsa da, ilk 10 ekonomi, cinsiyet farklılıklarının en az yüzde 80’ini kapatmış durumda ve İzlanda yüzde 90,8 ile küresel sıralamada lider durumda ve cinsiyet farkının yüzde 90’ından fazlasını kapatan tek ekonomi olmaya devam ediyor.
Rapordan küresel cinsiyet eşitsizliğine ilişkin bazı diğer temel bulgular da şöyle:
Hem 2021 hem de 2022 raporlarında kapsanan 145 ülkeyi inceleyerek bu yılın sonuçlarını geçen yılın sonuçlarıyla karşılaştırmak, genel cinsiyet eşitliği puanının %67,9’dan %68,1’e yükseldiğini gösteriyor.
Kuzey Amerika, cinsiyet uçurumunun yüzde 76,9’unu kapatarak tüm bölgelere liderlik ediyor; onu yüzde 76,6’lık oranla Avrupa yakından takip ediyor.
Üçüncü sırada, uçurumun yüzde 72.6’sını kapatan Latin Amerika ve Karayipleryer alırken; Orta Asya, Doğu Asya ve Pasifik , sırasıyla %69,1 ve %69 ile pariteye doğru ilerliyor.
Altıncı sırada, Sahra Altı Afrika yüzde 67,8 ile yer alıyor. Sıralamada daha da aşağıda, cinsiyet uçurumunun yüzde 63.4’ünü kapatan Orta Doğu ve Kuzey Afrika ve son olarak Güney Asya, 2022’de cinsiyet farkının yüzde 62.4’ünü kapatarak en düşük performansla yer alıyor.
İşgücündeki cinsiyet uçurumu; uzun süredir devam eden yapısal engeller, sosyoekonomik ve teknolojik dönüşüm ve ekonomik şoklar dahil olmak üzere birçok faktörden etkileniyor ve yönlendiriliyor.
Kadınlar daha az kazanıyor, krizlerden orantısız etkileniyor
Ücretli işlere ve liderlik pozisyonlarına giderek daha fazla kadın giriyor; ancak küresel olarak toplumsal beklentiler, işveren politikaları, yasal ortam ve bakım sorumluluğu, eğitim ve kariyer seçiminde önemli bir rol oynamaya devam ediyor.
2022’de işgücündeki cinsiyet paritesi, endeksin ilk derlenmesinden bu yana kaydedilen en düşük seviye olan yüzde 62,9’da bulunuyor. İşgücünde kalan işçiler arasında işsizlik oranları artıyor ve kadınlar için de sürekli olarak yüksek kalıyor.
Jeopolitik çatışmalar ve iklim değişikliği, kadınları orantısız bir şekilde etkiliyor. Ayrıca, kadınlar daha düşük seviyelerde kazandığı için mevcut yaşam maliyeti krizinden erkeklerden daha ciddi şekilde etkileniyor.
Küresel çalışma çağındaki nüfusun yüde 54’ünü temsil eden 33 ülkeden 2019 verilerine göre, erkeklerin ücretsiz işlerde geçirdikleri zamanın toplam iş içindeki payı yüzde 19 iken, kadınlar için bu oran yüzde 55’ti.
Artan çocuk bakım maliyetleriyle birlikte, kadınlara ücretsiz bakım işi sağlamaya yönelik asimetrik bir talebin dayatılmaya devam etme riski yüksek.
Kadınların ‘liderlik’ dilemması
2022’de kadınların liderlik pozisyonlarna en çok geçtiği sektörler , Sivil Toplum Kuruluşları(yüzde 47), Eğitim (yüzde 46) ve Kişisel Hizmetler ve Refah (yüzde 45) gibi sektörler oldu.
Uçurumun diğer ucunda ise Enerji (yüzde 20), İmalat (yüzde 19) ve Altyapı (yüzde 16) sektörleri yer aldı.
Cinsiyete dayalı servet eşitsizliğine katkıda bulunan en belirgin faktörler, cinsiyete dayalı ücret farkları, eşit olmayan kariyer ilerleme yörüngeleri, finansal okuryazarlıktaki cinsiyet farkları ve yaşama dair olaylar oldu.
Kadınların liderlikteki payı zamanla artarken, kadınlar endüstrilerde eşit oranlarda işe alınmadı.
Ortalama olarak, kadınların zaten yüksek oranda temsil edildiği sektörlerde liderlik için daha fazla kadın işe alındı.
Brezilya‘dan söküm için Türkiye‘ye gelen NAe Sao Paulo gemisine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca verilen onaya tepkiler sürüyor. DGD-Sen asbestli gemi sökümün çevreye ve insana zararları nedeniyle hemen yasaklanmasını talep ederken Bakanlık ‘risk yok’ açıklaması yaptı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ise “Kararın iptali için gereken hukuki mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizden kimse kuşku duymasın” dedi. CHP’li Ali Öztunç ise “Türkiye dünyanın çöplüğü değildir” diyerek tepki gösterdi.
Yeşiller Partisi’nden de Bakanlığın onayına tepkiler geldi. Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Özlem Teke Taşdemir “Asbest, nükleer bulaş ve sayısız kirletici içeren Sao Paulo Gemisinin sökümü ancak hukuk, doğa ve insan haklarının yok sayıldığı bir ülkede yapılabilirdi. Çin’in almadığı plastik atıklar, Hindistan’ın geri çevirdiği asbestli gemiler… Bu ekonomik modele mahkum değiliz” ifadeleriyle karara tepki gösterdi.
Aliağa 40 yıldır tüm dünyanın en zehirli atıklarının toplandığı çöp deposu haline geldi. Havamız suyumuz ve toprağımız hayat değil ölüm saçıyor. Ne Sao Paulo gemisini ne de başka zehirli bir gemiyi istemiyoruz #AliağaDünyanınÇöplüğüDeğildirpic.twitter.com/RkHqvvRyon
— ALÇEP (Aliağa Çevre Platformu) (@AlcepCevre) May 7, 2021
Gemi geçen sene açık artırmayla alınmıştı
Brezilya Donanması’na ait ‘NAe São Paulo’ isimli uçak gemisinin gövdesi, geçen sene açık artırmayla Türkiye’deki gemi söküm tersanesi SÖK Denizcilik ve Tic. A.Ş.‘yi temsilen Rio de Janeiro şirketi Cormack Maritima tarafından satın alınmıştı.
Depo, Liman, Tersane ve Deniz işçileri Sendikası (DGD-SEN) tarafından konuya ilişkin yapılan açıklamada “Gemi sökümde derhal işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri uygulansın! Gerekli denetimlere tabi tutulmayan ve usule uygu işlem görmeyen NAe Sao Paulo başta olmak üzere asbest ve diğer tehlikeli maddeleri içeren tüm gemilerin söküm işlemi hemen yasaklansın!” denildi.
NTV’nin aktardığına göre Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından Türkiye’ye gelen gemiyle ilgili “Riskli bir durum yok” açıklaması yapıldı.
Buna göre; kamuoyunda oluşan kaygı nedeniyle gemi üzerinde uzmanların bir kez daha kontrol yaptığını bildiren yetkililer; gemide tehlikeli, riskli herhangi bir durum tespit edilmediğini kaydetti.
Soyer’den asbest onayına tepki: Mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de dün sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın üzerinde 600 ton asbest bulunan Brezilya gemisine Aliağa’da sökümü için şartlı izin verdiğini öğrendim. Kararın iptali için gereken hukuki mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizden kimse kuşkusu duymasın” dedi.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın üzerinde 600 ton asbest bulunan Brezilya gemisine Aliağa'da sökümü için şartlı izin verdiğini öğrendim.
Kararın iptali için gereken hukuki mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizden kimse kuşkusu duymasın. pic.twitter.com/mSdKLIHHpQ
Konuyla ilgili olarak ANKA’ya konuşan, CHP Doğa Hakları ve Çevreden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç ise “Bu Türkiye’deki en büyük çevre katliamlarından birine sebep olacak. Türkiye dünyanın çöplüğü değildir. AK Parti, Türkiye’yi dünyanın çöplüğü yapmaya karar vermiş ama biz bunu bozacağız” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç, “AKP, Türkiye’yi dünyanın çöplüğü yapma konusunda karar vermiş durumda. Bir yandan dünyanın çöpleri Türkiye’ye geliyor, özellikle Adana’ya, bir yandan da asbestli gemiler Türkiye’ye gelmeye başladı. Defalarca uyardık. Üç kuruş para için bunu AKP yapıyor. Çevreci olduklarını iddia ediyorlar, başka ülkelerinin asbestli gemilerini getirip, parçalatmak istiyorlar. Geçen yıl Çevre, Şehircilik, İklim Değişikliği Bakanı’na sormuştum. Verdiği yanıtta böyle bir iznin olmadığını söylemişti. Bir yılda ne değişti? Nasıl tedbir alındı? Asbestli geminin sökümün çevreye zarar vermeyeceğini nasıl garanti altına aldılar? ” şeklinde tepki gösterdi.
DGD-Sen: Çok ciddi sonuçlara neden olacak
Gemide yaklaşık 900 küsur ton asbestin yanı sıra, zehirli gazlar, ağır metaller, ağır yağlar, hidrokarbonlar, radyoaktif maddeler, vektörler, balast suyu, organotin, PCB, PPB, PCts ve daha birçok insan sağlığı ve çevreyi tehdit edecek madde bulunduğunun belirtildiği açıklamada şunlara değinildi:
“Geçen yıl NAe Sao Paulo gemisi konusunda birçok kesim, söküm faaliyeti nedeniyle ortaya çıkacak tehlikelere dair uyarmıştı. Ancak uyarılar dikkate alınmadı ve gemi söküme şartlı onay verildi. Bu geminin yine her zaman olduğu gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği ve çevre sağlığı dikkate alınmadan söküm işleminin yapılması çok ciddi sonuçlara neden olacak. Zira birçok kanser vakasının hem işçilerde hem de bölge halkında önümüzdeki yıllarda ortaya çıkması oldukça yüksek bir ihtimaldir.”
Anayasanın ve Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi’nin Basel Konvansiyonu’nun ve İzmir Protokolü’nün ihlali anlamına gelecek bu uygulamanın hem ulusal hukukun hem de uluslararası hukukun ihlaline işaret ettiği ifade edilerek “İşçilerin ve halkın sağlığıyla oynamayın!” denildi.
Brezilya Donanması'na ait olan ve 600 tondan fazla asbest olduğu ileri sürülen#NAeSãoPaulo uçak gemisi sökülmek üzere iki römorkla çekilerek Aliağa'ya getiriliyor.
Ne doğamızın katledilmesine ne de can güvenliğimizi tehlikeye atarak emeğimizin sömürülmesine izin vermeyeceğiz. pic.twitter.com/43ZXmruVuO
Gemi sökümün dünyanın en tehlikeli işleri arasında değerlendirilen oldukça riskli bir sektör olduğunun vurgulandığı açıklamada, ABD, Birleşik Krallık, Almanya ve Fransa gibi gelişmiş kapitalist ülkelerin bu sektörün kendi ülkelerinde faaliyet göstermesine izin vermedikleri aktarıldı ve şunlar eklendi:
“Hatta ucuz iş gücü ve işçi sağlığı ve iş güvenliği meselelerinde sıkça eleştirilen Çin dahi bu sektörden çekilme kararı aldı. Şu anda Bangladeş, Hindistan, Pakistan ve Türkiye ise gemi söküm sektörünün faaliyet gösterdiği ülkelerdir. Bu ülkelerin gemi söküm için tercih edilmesinin nedeni ise, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda hem ulusal hem de uluslararası mevzuata uygun hareket etmemeleri ve gerekli denetimleri uygulamamalarıdır.”
Türkiye’de gemi sökümde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin gerekli ölçülerde uygulanmadığına, denetimlerin de titiz ve sağlıklı bir çerçevede yürütülmediğine değinilen açıklamada “Gemi sökümde özellikle asbest gibi tehlikeli maddelerin taşınması ve ayrıştırılması süreci oldukça önemlidir. Bu durum sadece işçi sağlığını değil; aynı zamanda çevre sağlığını da ilgilendiren oldukça tehlikeli sonuçları ortaya çıkarabilir” denildi.
Avrupa, Temmuz ayının ikinci haftasından bu yana aşırı sıcak dalgasının etkisinde.
Özellikle İspanya, Portekiz, Fransa gibi Akdeniz ülkelerinde 40; hatta 45 dereceyi geçen sıcaklıklara neden olan bu sıcak dalgası, şimdiden yüzlerce ölüme ve büyük orman yangınlarına sebep oldu.
İnsan faaliyetleri sonucu yaşanan küresel ısınma, doğanın döngülerini pek çok yönden etkiliyor.
İklim bilimi ve meterooloji uzmanları her yıl, iklim krizinin aşırı hava olaylarının sıklığını ve şiddetini artıracağı konusunda uyarılarda bulunuyor.
İngiltere ulusal hava dairesi Met Office, “Şu an Avrupa’da görülen aşırı sıcaklar iklim değişikliği kaynaklı mı?” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Küresel hava düzenlerindeki değişiklikler nedeniyle doğal iklim değişikliği içinde aşırı ısı olayları meydana gelir. Bununla birlikte, bu olayların son on yıllardaki sıklığı, süresi ve yoğunluğundaki artış, gezegenin gözlemlenen ısınmasıyla açık bir şekilde bağlantılıdır ve insan faaliyetlerine atfedilebilir.
İngiltere‘de 40°C sıcaklıkta bir gün görme ihtimali, mevcut iklimde, insan etkisinden etkilenmeyen doğal bir iklime göre 10 kat daha fazla. Belirli bir yılda Birleşik Krallık’ta herhangi bir yerde sıcaklığın 40°C’yi aşma olasılığı da hızla artıyor.
Gezegende 1°C’lik bir arka plan sıcaklık artışı önemli görünmese de, aşırı ısı olaylarının ciddiyetinde ortaya çıkan artış, gözlemlenen kayıtta zaten belirgindir.
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), belirli bir günün, haftanın, ayın veya yılın ortalamadan daha sıcak mı yoksa daha yağışlı mı olduğunu değerlendirmek için, “İklimsel Standart Normaller” olarak bilinen 30 yıllık bir temel kullanır.
Bunlar, 1 Ocak 1981–31 Aralık 2010, 1 Ocak 1991–31 Aralık 2020 ve benzeri 30 yıllık bir süre boyunca klimatolojik verilerin ortalamalarıdır.
Ancak sera gazlarının artan atmosferik konsantrasyonları, Dünya’nın iklimini eskisinden çok daha hızlı değiştiriyor ve bu nedenle WMO, değişen iklimi ve günümüze etkisini daha iyi yansıtmak için standart 30 yıllık referans döneminin artık her on yılda bir güncellenmesi gerektiğine karar verdi.
Bu, su yönetimi, enerji, tarım ve bağcılık gibi iklime duyarlı sektörlerde ve endüstrilerde operasyonel karar verme için hayati önem taşıyor.
Avrupa‘nın hava durumu haritaları, geçen haftadan beri süren sıcak dalgasının etkisiyle kırmızıya büründü.
İspanya, İtalya ve Portekiz’i kavuran; Fransa‘nın güneybatısındaki orman yangınlarını başlatan sıcaklar, kuzeye, İngiltere‘ye doğru ilerliyor.
Şimdiye kadar Portekiz ve İspanya’da yaklaşık bir hafta süren sıcak hava dalgasının 1000’den fazla dolaylı veya doğrudan ölüme sebep olduğu düşünülüyor. İspanya’da sıcaklıklar 45.7C’ye kadar ulaştı, Portekiz 47 dereceyle rekor tazeledi.
İngiltere bu hafta yeni sıcaklık rekorları kırmaya hazırlanırken, Fransa, Yunanistan, Portekiz ve İspanya’daki alevler binlerce hektarlık alanı yok etti ve binlerce kişi tahliye edildi.
AB Gözlem Programı Copernicus‘un bugün için verdiği tahminlerde İspanya, Fransa, Portekiz ve Yunanistan’ın yanı sıra Türkiye‘nin batısı da aşırı orman yangını riski altında.
➡️Large parts of #Spain🇪🇸, except in Catalonia and Galicia ➡️Occitanie, Pays de la Loire and Brittany, #France🇫🇷 ➡️North Eastern #Portugal🇵🇹 ➡Greek 🇬🇷Islands & east of Athens ➡Western #Turkey 🇹🇷 pic.twitter.com/jhhLL7pS6k
AccuWeather’dan Kıdemli Meteorolog Tyler Roys, “Bu sıcaklığın, Portekiz’den Orta Fransa’ya ve iç güneydoğu Avrupa’ya kadar birçok yerde uzun süreli bir sıcak dalgası (20 veya daha fazla gün) olabileceğine dair endişeler var, çünkü Temmuz ayının geri kalanını ve Ağustos ayına kadar devam edebilir” açıklamasını yaptı. Buna Macaristan vadileri, doğu Hırvatistan, doğu Bosna, Sırbistan, güney Romanya ve kuzey Bulgaristan dahil.
Roys‘a göre, sıcaklığın şiddeti, 30binden fazla insanın hem doğrudan hem de dolaylı olarak hayatını kaybettiği 2003 sıcak dalgasına rakip olabilir. Bunun 1757’den bu yana Avrupa’daki en kötü sıcak hava dalgalarından biri olması bekleniyor.
Birleşik krallık
İngiltere’de ilk kez 40°C ‘nin üzerinde sıcaklıklar tahmin eden Britanya Meteoroloji Servisi (Met Office), olağanüstü sıcaklık için ilk kez kırmızı uyarı yayımladı.
Bu, bugün ve yarın 41 santigrat dereceye yükselebilecek sıcaklıkların yaşam için potansiyel bir risk olduğu anlamına geliyor. Uyarı seviyesinin kırmızıya yükseltilmesi, Birleşik Krallık Sağlık Güvenliği Ajansı tarafından İngiltere için mevcut Isı Sağlığı Uyarısı‘nın 4. Seviyeye yükseltilmesine paralel.
Olağanüstü sıcaklığın hafta başlarında İngiltere’nin büyük bir bölümünü etkilemesi bekleniyor, sıcaklıklar muhtemelen bazı yerlerde 30’ların yüksek, hatta belki de 40°C’ye ulaşacak. Bu, İngiltere’de şimdiye kadar kaydedilen en yüksek sıcaklık olacak. Mevcut rekor, 2019’da 38.3 derece olarak belirlenmişti.
Met Office Baş Meteoroloğu Paul Gundersen, bugün çok geniş bir alanı kapsayan kırmızı uyarı bölgesinde olağanüstü, belki de rekor kıran sıcaklıklar olacağını ve Salı günü bu daha doğu ve kuzeye kayacağını söyledi ve “Şu anda 40°C’nin üzerindeki sıcaklıkları görme şansımız yüzde 50 ve yeni bir maksimum sıcaklığa ulaşıldığını görme ihtimalimiz yüzde 80” açıklamasını yaptı.
“Gecelerin, özellikle kentsel alanlarda, son derece sıcak olması; bunun, insanlar ve altyapı üzerinde yaygın etkilere yol açması muhtemel. Bu nedenle, insanların sıcağı planlamaları ve rutinlerini değiştirmeyi düşünmeleri önemlidir. Bu sııcaklık seviyesinin sağlık üzerinde olumsuz etkileri olabilir.”
Londra. Fotoğraf: Peter Nicholls / Reuters
Ulaştırma servisi Network Rail‘in insanlardan kesinlikle gerekli olmadıkça seyahat etmemelerini istemesi ve sıcakta bükülmelerini önlemek için bazı tren raylarını beyaza boyamasıyla ulaşım hizmetlerinin iki gün boyunca kesintiye uğraması bekleniyor. Asfalt yollarda erimenin azaltılması için kum serpilmesi de planlanıyor.
Sıcaklıkların yükselmesi, Birleşik Krallık’ın güney yarısının yakınındaki yüksek basınçtan kaynaklanıyor, bu basınç çoğu bölgeye kuru hava taşıyor.
Önümüzdeki hafta ortasından itibaren, soğuk havanın ülkeyi batıdan itmesiyle sıcaklıkların yıl boyunca normale yaklaşmaya başlaması bekleniyor.
Met Office’te görev yapan iklim uzmanı Dr. Nikos Christidis de “İklim değişikliği, Birleşik Krallık’ta aşırı sıcaklık olasılığını zaten etkiledi. İngiltere’de 40 derece hava sıcaklığı görme olasılığı 10 kat daha fazla. Mevcut emisyon azaltma taahhütlerine rağmen, bu tür sıcaklıklar her 15 yılda bir gerçekleşebilir” dedi.
İSPANYA
Sıcak dalgası, 8 Temmuz Cuma gününden bu yana genellikle 38°C’yi aşan sıcaklıklarla Portekiz ve İspanya’yı kavuruyor. İspanya, Sevilla, dokuz saat boyunca 41°C üzerinde yükselen cıva ile en sıcak noktalardan biri oldu. ardışık günler.
Madrid-Barajas havaalanı Perşembe günü 108 Fahrenheit (42.2 C) ile Temmuz ayında kaydedilen en yüksek sıcaklık rekorunu kırdı. İspanya aynı gün günü sıcağa bağlı 93 ölüm bildirdi.
Sıcak dalgasının ilk günü olan 10 Temmuz’da sıcakla ilgili 15 ölüm kaydedildi. O zamandan beri, günlük ölüm sayısı her gün arttı. Çarşamba günü, ülkenin bazı bölgelerinde sıcaklıklar 40 santigrat dereceyi aştığında, sıcaklığa atfedilen günlük ölümler 60’a yükseldi. Carlos III Sağlık Enstitüsü’nden alınan rakamlara göre, Cumartesi gününe kadar İspanya’da ısıya bağlı 360 ölüm meydana geldi.
Başbakan Pedro Sanchez, ülkenin aşırı sıcaklıklar sebebiyle risk altında bulunduğunu açıkladı. Ekoloji Bakanlığı (MITECO) ülkenin su rezervlerinin yüzde 44,4 dolulukta olduğunu vurguladı.
İspanya’nın meteoroloji dairesi sözcüsü Rubén del Campo, “Açıkçası, sıcak hava dalgası ne kadar uzun olursa, orman yangınları konusuna ve ayrıca insanların sağlığına olan yansımaları o kadar büyük olur” dedi.
İspanya’nın hava durumu ajansı Pazar günü için sıcaklık uyarıları yayınladı ve kuzeyde Aragon, Navarra ve La Rioja‘da 42 derece tahmin edildi. Sıcak dalgasının bugün sona ereceği, ancak sıcaklıkların “anormal derecede yüksek” kalacağı konusunda da uyarı yapıldı.
İspanya’nın özellikle Portekiz sınırına yakın batı bölgelerinde yüksek sıcaklıklar ve düşük nem sebebiyle orman yangınlarıyla mücadelenin devam ediyor.
Pazar öğleden sonra İspanya’nın merkezindeki Castille,Leon ve kuzeydeki Galiçya da dahil olmak üzere diğer birçok bölgede yangınlar sürdü. İtfaiyeciler, Malaga eyaletinin Mijas kentinde çıkan yangını kontrol altına aldı ve tahliye edilen kişilerin evlerine dönebileceğini söyledi.
Mijas. Fotoğraf: Ashley Barker
İspanya meteoroloji yetkilileri (AEMET) bugünden itibaren ülkede sıcaklıkların nispeten düşmeye başlayacağını ancak Katalonya kıyılarında, yarımadanın güneysdoğusunda ve La Coruna’da 35 ila 36 derece, Guadiana ve Mino de Orense vadilerinde ise 44 derecenin üzerinde sıcaklık beklendiği konusunda uyardı.
PORTEKİZ
Portekiz’in meteoroloji ajansı Instituto Português do Mar e da Atmosfera‘ya göre, Portekiz’in Pinhão kentinde 14 Temmuz Perşembe günü kaydedilen 47 derecelik sıcaklık, Temmuz ayında ülkede kaydedilen en yüksek sıcaklık rekorunu kırdı.
Ülkeninmevcut rekoru, 1995 yılında Amareleja’da belirlenen 115.7 F (46.5 C) seviyesindeydi.
Portekiz Sağlık Bakanlığı bu hafta, ülkede 7-13 Temmuz tarihleri arasında yüksek sıcaklıkların olduğu bir dönemde 238 aşırı ölüm meydana geldiğini söyledi. Bu ölümlerin kaçının sıcaktan kaynaklandığı bilinmiyor. Bakanlık Cumartesi günü geç saatlerde yaptığı açıklamada da son yedi gün içinde çoğu yaşlı 659 kişinin sıcak dalgası nedeniyle öldüğünü söyledi.
Fotoğraf: AFP
Başbakan Antonio Costa, Torre de Moncorvo kenti civarında yangınla mücadele eden bir yangın uçağının düştüğünü ve pilotun hayatını kaybettiğini açıkladı.
Yaklaşık 1000 itfaiyeci, Portekiz’in merkezinde ve kuzeyinde, en büyüğü kuzeydeki Chaves kenti yakınlarında olmak üzere 13 orman ve kırsal yangını kontraltına almaya çalışıyor.
FRANSA
Fransa’nın ulusal meteoroloji dairesi Météo France, yarına kadar ülkenin Atlantik kıyısında en az 40 santigrat derece sıcaklık tahmin etti.
Fransa genelinde sıcaklıkların 30C’nin üzerinde, ülkenin batı yarısında ise 38 ila 40 derece arasında olması bekleniyor. Ayrıca çeşitli bölgelerdeki yerel yetkililer, yüksek ozon konsantrasyonları nedeniyle kirlilik uyarıları da yayınladı.
Météo France’dan Francois Gourand, AFP‘ye verdiği demeçte, “Güneybatıdaki bazı bölgelerde bir sıcaklık kıyameti olacak” dedi.
Pek çok bölgede kırmızı alarm verilen Fransa’daki en ciddi yangın, 1200’den fazla itfaiyecinin görevlendirildiği Bordeaux kenti yakınlarındaki Gironde bölgesinde yaşanıyor.
Gironde’deki yangın.
İtfaiye yetkilileri, Gironde’de Salı gününden beri devam eden yangınların, şiddetli rüzgarlar nedeniyle 13 bin hektarı tahrip ettiğini ve 16 bin 200 kişinin tahliye eedildiğini açıkadı.
Gironde, Fotoğraf: Sarah Meyssonnier / Reuters
Öte yandan yerel yetkililer, Fransa’nın güneybatısındaki Teste-de-Buch ormanındaki yangının sahile ulaştığını ve güneye doğru ilerlediğini söyledi. Olay yerindeki insanlar tarafından çekilen video alevlerin, ünlü Pilat Kumulunun yakınındaki La Lagune’deki plaja kadar ilerlediğini gösteriyor.
Fotoğraf: Sophia Garcia / The World
Fransa İçişleri bakanlığı, halihazırda faaliyet gösteren altı itfaiyecinin yanı sıra 200 itfaiyeci ve daha fazla ekipmanı güçlendirmek için üç yangın söndürme uçağı daha göndereceğini duyurdu.
Ancak yangınla mücadele eden ekipler, bugün yükselen sıcaklıklarla mücadele etmek zorunda kalacak.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Gironde bölgesindeki yangınlarla mücadele kapsamında kurulan İçişleri Bakanlığı’na bağlı acil durum merkezini ziyaret etti. Macron, ziyaretin ardından yaptığı açıklamada, “Dayanışma ulusaldır. Fransa’nın dört bir yanından üç bin itfaiyeci ülkenin güneyini vuran yangınlarla mücadele ediyor. Cesaretlerini ve bağlılıklarını selamlıyorum.” açıklamasını yaptı.