Ana Sayfa Blog Sayfa 736

Doğu Antarktika’daki penguenlerin nüfusu son on yılda yüzde 43 azaldı

Avustralya Antarktika Departmanı tarafından dün paylaşılan uzun vadeli gözlem raporu, Doğu Antarktika‘daki Mawson araştırma istasyonunun yakınındaki kıyılarda Adélie penguenlerinin popülasyonunda son on yılda yüzde 43’lük bir düşüş olduğunu ortaya koydu.

Bilim insanları 100 kilometrelik kıyı şeridi boyunca 52 adada üreyen yaklaşık 154 bin penguenin kaybının, uzun vadeli artışların ve istikrarlı nüfus eğilimlerinin olduğu Doğu Antarktika’daki diğer popülasyonlarla “tam bir tezat” oluşturduğunu belirtti.

Bu düşüş ayrıca, bilim insanlarının onlarca yıldır süren istikrarlı nüfus artışının ardından yaptığı büyümeye dayalı bütün tahminlerine de aykırı.

Deniz kuşu ekolojistleri Dr. Louise Emmerson ve Dr. Colin Southwell, bu düşüşün, Antarktika Yarımadası’ndaki diğer Adélie penguen popülasyonlarındaki insan faaliyetleri nedeniyle dış baskılara maruz kalma,kaçak balıkçılık veiklim değişikliği düşüşe benzer olduğunu söyledi.

Bununla birlikte, Mawson popülasyonundaki düşüşün, doğrudan insan kaynaklı baskılardan ziyade, değişen çevresel koşullar tarafından tetiklendiği ve daha sonra nüfus içindeki dahili geri bildirim süreçleri tarafından şiddetlendiği düşünülüyor.

Dr Emmerson, “Bu nüfus düşüşünün, 2000’lerin ortalarında koloniye bitişik olan beş yıllık yoğun yaz deniz buzunun yetişkinlerin yiyecek arama alanlarına erişimi engellemesi ve bu nedenle neredeyse hiçbir yavrunun hayatta kalmamasıyla ilişkili olduğunu düşünüyoruz” dedi:

“Bu olumsuz üreme koşullarının sıklığı daha sonra giderek arttı ve yavru kuşların hayatta kalma oranı da azalmaya başladı.”

Fotoğraf: Louise Emmerson / Avustralya Antarktika Departmanı

Adélie penguenleri, yavrularını büyütmek için doğru miktarda deniz buzuna ihtiyaç duyar. Çok fazla deniz buzu ve seyahat ederek yiyecek aramalarına daha fazla enerji harcamalarına neden olur; çok az buz ise, avladıkları hayvanların varlığını azaltabilir.

Emmerson, bir popülasyonun küçüldükçe yırtıcılardan kaynaklanan artan risk nedeniyle veya daha küçük gruplar gezindiğini ve bunun diğer yırtıcılardan kaynakanan riskleri artırdığını, ve yiyecek arama, av bulma konusunda o kadar iyi olmadığı için bireylerin hayatta kalmasının daha zor olabileceğini söyledi:

“2000’lerin başındaki nüfus zirvesine kıyasla, bu popülasyonun iyi bir üreme mevsiminde yaklaşık 80 bin yavru kaybettiğini tahmin ediyoruz.

Yavrular, suya ilk girdiklerinde nasıl yüzeceklerini bilmiyorlar, avcılardan kaçınma davranışları yok, bu yüzden leopar foklarına karşı savunmasızlar ve av yakalamada da verimli değiller. Deniz ortamlarından tamamen habersizler ve onlara yardım edecek yetişkinler olmadığı için ya çabucak öğrenmeleri gerekiyor ya da hayatta kalamıyorlar.

Mawson bölgesindeki acemi genç bireylerin hayatta kalma oranındaki düşüşü tam olarak neyin tetiklediğini bilmesek de, düşüşün sürmesi hayatta kalma şanslarını tehlikeye atabilir.

Dr. Emmerson,atılacak önemli adımların, koloniden ayrıldıktan sonra denizde ilk  yolculukları sırasında yavru kuşların hayatta kalmasının etkenlerini anlamak için araştırmaya devam etmek ve bölgede yeniden başlayan balıkçılık faaliyetlerinin dikkatli bir şekilde yönetilmesini sağlamak olduğunu belirtti:

“Mawson penguen popülasyonunun istikrarlı olup olmadığı, azalmaya devam edip etmediği veya toparlanıp toparlanmayacağı zamanla anlaşılacak. Bununla birlikte bu çalışma açıkça göstermektedir ki, mümkün olan her yerde nüfus azalması sürekli hale gelmeden ilk etapta önlem almak ve azalmaya neden olan süreçler daha komplike hale gelmeden onları hafifletmeye çalışmak daha iyi.”

Şahintepeliler ‘organize talan’a karşı bir arada: Ranta izin vermeyeceğiz

İstanbul Başakşehir’e bağlı Şahintepe Mahallesi’nde yaşayan insanlar, mahalledeki “kentsel dönüşüm” sürecini tartışmak için bir araya geldi. Şahintepe Halk Dayanışması’nın düzenlediği toplantıya, mahalleyle dayanışma içerisinde olan avukatlar Gül Altay ve İsmail Kahveci, Şahintepe Halk Dayanışması üyeleri İbrahim Kabak ve Yasin Serindere katıldı.

Evrensel‘in aktardığına göre; toplantıda “kentsel dönüşüm” adı altında uygulamaya sokulan “rantsal dönüşümün” nasıl engellenebileceği tartışıldı. Mahalle halkı, “ranta izin vermeyeceğiz” dedi.

‣Kanal İstanbul projesiyle evlerinden edilmek istemeyen Şahintepeliler imar planına dava açıyor

2020 Aralık İmar Uygulaması ile mahalle halkının rantçıların hedefi haline geldiğini belirten Yasin Serindere, “2020 aralık İmar Uygulaması’na iptal davası açıyoruz. Şimdi birçok komşumuz iptal davasını geçelim mahallemizde böyle bir imar uygulaması yapıldığından bile haberdar değiller. Biz de bu imar uygulamasının mahallemize etkilerini konuşmak için toplandık” dedi.

‣Kanal İstanbul’un çevresine kurulacak Yenişehir’in üç etabına ait tapular onaylandı
Fotoğraf: Özlem Kahveci

‘Organize bir talan’

Belediyenin Kanal İstanbul güzergahındaki arsalarını, 2020 Aralık Ayı uygulaması ile şu anda “kentsel dönüşüm” başlattığı adalara taşıdığını aktaran Serindere, “Biliyorsunuz Başakkent AŞ. mahallemizi talan eden şirket. Birçok ortağı var ve bu ortaklar belediyenin yönetim kurulu üyeleri aynı zamanda. Yıllarca Kanal İstanbul buradan geçecek denildiği için bölge değerlendi, birçok büyük emlak şirketi gibi belediye de bu bölgede arsalar topladı. Belediyenin yıllarca topladığı arsalardan bir kısmı da 1701 Nolu adadaydı. Belediye, yıllar boyunca topladığı bu arsaların, 2019’da Kanal İstanbul’un imar planının yapılmasının ardından kanal güzergahında kaldığını öğrendi. Dedi ki ‘ne yapabilirim?’ ve 2020 Aralık ayında yaptığı imar uygulamasıyla birlikte, 1701 Nolu adadaki arsalarını şu anda kentsel dönüşüm yetkisi aldığı 1542 Nolu adaya taşıdı. Yani Kanal güzergahında kaldığını anladığı an kendisine bir düzenleme yapıyor” dedi ve ekledi:

“Mahallenin iç kısımlarında yaşayan komşularımızın evlerinde, arsalarında kesintiler yapıldı. Bu kesintiler ise belediyenin boşalttığı adalara atıldı. Aradan 1 yıl geçtikten sonra bu komşularımız bir bakıyor ki 2022 Ocak ayında, Hacımaşlı sürgünü olmuş. Yani Kanal İstanbul sürgünü, ‘burası kanal güzergahında kalıyor’ denilmiş. Vatandaş daha tapusunda değişiklik yapıldığını bilmiyorken, değişikliğin ardından bir de taşınma yaşanmış. Yani mağduriyetler silsilesi. Açıkça söyleyelim bu organize bir talan.”

Fotoğraf: Özlem Kahveci

‘Yaşadığımız kriz çok ağır’

“Belediye 2022 Haziran ayında 7 adada kentsel dönüşüm için Bakanlıktan tam yetki aldı” diyen Serindere konuşmasına şöyle devam etti:

“Şu andan itibaren tehlikenin farkında mısınız? Tehlike artık kapımızı çalıyor. Bir sabah uyandığımızda evimize gelen bir muvafakatname ile kendi adamızda bir komşumuzun da belediye olduğunu, belediye ile ortak olduğumuzu görüyoruz. Şimdi belediye senin ortağınken sen burada kendi başına nasıl bir çözüm bulabileceksin?”

“Zaten yaşadığımız kriz çok ağır, bir de evimizle ilgili yaşadığımız bu ihlaller var. Bakın neler yapacağız? Öncelikle 15 Aralık 2020’deki İmar Uygulamasına dava açacağız. 2000 tane komşumuz mağdur edilmiş ve birçoğumuz haberdar değil. Şu anda birçoğunuz kendi yaşadığı adadaki mağduriyetten bile haberdar olmayabilir.”

‘Herkesin ayrı ayrı iptal davaları açması gerekiyor’

Mahalledeki hukuk sürecinin örgütlenmesine katkı sunan Gül Altay, “Herkesin ayrı ayrı bu iptal davalarını açması gerekiyor. İptal davası nasıl açılır? Bu uygulama askıya çıktıktan sonra 60 gün içerisinde açılması gerekiyor. Şimdi askıya asılmış ve üzerinden epey bir zaman geçmiş. Şimdi siz bunlardan haberdar olmamışsınız. Aslında sizin haberdar olmamanız da bilinçli bir şey. Sizden gizlenmesi de bilinçli bir şey” ifadelerini kullandı.

Avukat Gül Altay’ın ardından söz alan Şahintepe Halk Dayanışması üyesi İbrahim Kabak, “Biz Hacımaşlı sürgününe karşı komşularımızı birer birer örgütledik. Değerli komşular bunun panzehri örgütlü olmaktır. Karşımızdakiler çok örgütlü” dedi.

İklim değişikliği on yıllar içinde Asya ve Afrika’nın bir kısmını yaşanmaz hale getirebilir

BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) ve Uluslararası Kızılhaç Federasyonu (IFRC) tarafından Mısır‘da önümüzdeki ay düzenlenecek 27. BM İklim Değişikliği Konferansı (COP27) öncesinde sunulan rapora göre, sıcak dalgaları kaynaklı tahmini ölüm oranları “şaşırtıcı derecede yüksek” ve tüm kanserler veya tüm bulaşıcı hastalıklarla karşılaştırılabilir düzeyde.

Buna göre 2100 yılına kadar aşırı sıcak olaylarının Asya ve Afrika’nın bazı bölgelerini 600 milyona kadar insan için yaşanmaz hale getirecek.

Rapor, iklim değişikliğinin aşırı hava olaylarının büyüklüğünü ve sıklığını şiddetlendirdiğini gösteren artan sayıda çalışmaya katkıda bulunuyor ve Pakistan ve Somali gibi ülkelerde bu yıl felaketlere sebep olan rekor yüksek sıcaklıkların, daha ölümcül, daha sık ve daha yoğun yaşanabileceği konusunda uyarıyor.

Dünyanın en düşük gelirli ülkeleri halihazırda aşırı ısınıyor ve bundan orantısız şekilde etkileniyor. İklim değişikliğinde en az sorumluluğu olan bu ülkeler,önümüzdeki on yıllarda risk altındaki insan nüfusunda önemli bir artış görecek.

OCHA Koordinatörü Martin Griffiths, “İklim krizi kontrol altına alınmadıkça, sıcak dalgaları ve sel gibi aşırı hava olayları en çok en savunmasız insanları vuruyor” dedi:

“Krizin etkileri başka hiçbir yerde açlık, çatışma ve yoksulluğun kol gezdiği bu ülkelerde olduğundan daha vahşi bir şekilde hissedilmiyor.”

‣ Afrika, iklim değişikliğine uyum için ihtiyaç duyduğu finansmanın sadece yüzde 12’sini alıyor

Aşırı sıcak: Geleceğin sıcak hava dalgalarına hazırlık” başlıklı rapor, önümüzdeki ay Mısır’da yapılacak COP27 BM iklim değişikliği konferansı öncesinde yayınlandı. Bu yıl dünyanın çeşitli yerlerindeki topluluklar – Kuzey Afrika, Avustralya, Avrupa, Güney Asya, Orta Doğu, batı Amerika Birleşik Devletleri ve Çin – rekor düzeyde yüksek sıcaklıklar yaşadı.

Rapora göre, önümüzdeki on yıllarda, sıcak dalgalarının Sahel, Afrika Boynuzu ve güneybatı Asya gibi bölgelerde insanın fizyolojik ve sosyal sınırlarını zorlamaya başlaması bekleniyor.

“Karbon emisyonlarını azaltmak için çok az adımın atıldığı” bir senaryoda; Güney Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika‘daki yoğun nüfuslu şehir merkezlerinde sıcaklıklar insanın hayatta kalma eşiğini aşan bir noktaya ulaşabilir. Bu,Hindistan, Endonezya, Sudan ve Kuveyt gibi ülkelerde 600 milyon insanı etkileyecek. Bu bölgelerin birçoğu zaten giderek sıklaşan sıcak dalgaları yaşıyor.

Raporda, küresel sıcaklıkların sanayi öncesi seviyelerin 2 ila 2,5 derece üzerine çıkması durumunda, aşırı sıcak dalgaların ayrıca Georgia, Alabama, Louisiana ve California da dahil olmak üzere ABD’nin bazı bölgelerini 2070 yılına kadar insan yerleşimi için daha az uygun hale getireceği belirtildi.

Ayrıca böylesi bir durumda, daha sık ve daha şiddetli aşırı sıcaklar; daha fazla hayvanı ölmesine ve bitkilerin yok olmasına da neden olacak.

Raporun yazarları, bulgularının “şaşırtıcı ve rahatsız edici” olduğunu belirtti:

“Sıcak dalgaları iklim değişikliğindeki her yükselişle birlikte daha ölümcül hale gelecek. Umuyoruz ki bu rapor sadece bir uyanış çağrısı değil, aynı zamanda bir yol haritası işlevi de görür.”

Aşırı sıcaklığın etkileri küresel olsa da, savunmasız topluluklar, örneğin tarım işçileri, krizin ön saflarına itiliyor. Yaşlılar, çocuklar, hamile ve emziren kadınlar daha yüksek hastalık ve ölüm riskiyle karşı karşıya.

IFRC Genel Sekreteri Jagan Chapagain, iklim krizinin dünya çapında insani acil durumları yoğunlaştırdığına dikkat çekerek, özellikle en fazla risk altındaki ülkelerde hem uyum hem de hafifletme için yatırım çağrısında bulundu:

“COP27’de dünya liderlerini, yatırımlarının iklim krizinin ön saflarında yer alan yerel topluluklara ulaşmasını sağlamaya teşvik edeceğiz. Topluluklar iklim risklerini öngörmeye ve harekete geçmeye hazır olursa, aşırı hava olaylarının insani felaketlere dönüşmesini önleyebiliriz.”

‘Sansür Yasası’nın bir maddesi daha onaylandı: Kart iptalleri ve yeni şartlar

Basın ve ifade özgürlüğüne getirdiği kısıtlarla ‘sansür yasası’ olarak anılan 40 maddelik “Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi“nin görüşmeleri sürerken teklifin bir maddesi daha kabul edildi.

‣ Gazeteciler sokakta: Susturma, korkutma, hapsetme yasasına hayır!
‣Basın örgütlerinden sansür yasasına 10 itiraz 

Kabul edilen 15. madde ile tanımlanan değişiklikler ise şöyle oldu:

  • Basın kartı sahibinin, kanunda belirtilen niteliklere sahip olmadığının veya bu nitelikleri sonradan kaybettiğinin anlaşılması halinde basın kartı İletişim Başkanlığınca iptal edilecek.
  • Basın kartı sahibinin, basın ahlak esaslarına aykırı davranışlarda bulunması halinde Basın Kartı Komisyonu kararıyla basın kartı iptal edilecek.
  • Basın mensubunun bir aydan fazla işsiz kalması durumunda ve medya faaliyeti dışında bir iş yaptığının tespit edilmesi durumunda da basın kartı iptal edilebilecek.
  • Basın kartı koşullarına “5 yıl ve daha fazla hapis cezası almamak”; “dolandırıcılık, sahtecilik, devlet sırlarına karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, kamu barışına karşı suçlar” gibi suçlardan hüküm giymemiş olmak şartı eklendi.

Türkiye Gazeteciler Sendikası’na üye gazeteciler, kanun teklifi üzerindeki görüşmeleri siyah maske takarak takip etti.

16. maddenin görüşmeleri sırasında, AKP sıralarının boşaldı. CHP Grubu yoklama talep etti. İki kez yoklama yapıldı, yeter sayısına ulaşılamadı. Görüşmeler bugün 14.00’da devam edecek.

Sansür yasasına hukukçu yorumu: Seçime Twitter olmadan girme ihtimalimiz hiç olmadığı kadar yüksek
Gazeteciler yeniden tek ses: Medyayı cezalandırmaktan başka amacı olmayan teklif geri çekilsin

Yeni Zelanda’da çiflik hayvanlarının çıkardığı gazdan vergi hazırlığı

Başbakan Jacinda Ardern, hayvanların dışkı ve idrar yaptığı ya da geğirdiği sırada çevreye salınan gazlardan alınması planlanan verginin dünyada bir ilk olacağını duyurdu.

5 milyon nüfusa sahip ülkede 10 milyon büyükbaş ve 26 milyon küçükbaş hayvan bulunuyor.

Metan, sera etkisi yaratan gazlar arasında karbondioksitten sonraki en yaygın ikinci gaz. Geçen yıl Glasgow’da düzenlenen COP26 İklim Zirvesi’nde ABD ve AB, metan gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar yüzde 30 oranında azaltmayı kabul etmişti. Meta salımının en büyük müsebbibi ise doğal gazın üretimi, taşınması ve kullanımı.

Çiftçileri kızgın, Ardern oy kaybedebilir

Hükümetin projesine göre, hayvanların vücuttan attıkları metan ve idrar yaptıkları sırada oluşan azot protoksit nedeniyle çiftçiler vergiye tabi tutulacak.  Üreticilerin bu vergiyi, çevre dostu ürünlerin fiyatlarını yükselterek karşılayabileceklerini söyleyen Ardern, “Bu gerçekçi öneri, bir yandan ürünleri çevreye daha saygılı hale getirirken diğer yandan tarımsal emisyonları düşürecek ve Yeni Zelanda’nın başlıca ihracat markasını daha da kuvvetlendirecek” dedi.

İklim Değişikliği Bakanı James Shaw da “Atmosfere saldığımız metan miktarını azaltmamız gerektiği açık ve bunu nasıl başaracağımız konusunda, tarımda etkili bir emisyon ücretlendirme sistemi kilit bir rol oynayacak” diye konuştu.

Haziran ayında ülkedeki tarım örgütleri, ilk kez hükümetin tarım kaynaklı metan, azot oksit ve karbondioksit emisyonlarına fiyat koymasını önermişti. 

Ülkedeki küçük ve büyükbaş hayvan üreticilerini temsil eden Beef + Lamb New Zealand şimdiden hükümeti yerel çapta uygulanan tedbirleri “dikkate almamakla” suçladı. Yeni Zelandalı çiftçilerin toplamda 1,4 milyon hektar doğal orman alanına sahip olduklarını vurgulayan kuruluş, böylece karbon salımının emildiğini ileri sürdü.

 

Kuirfest onlarca filmlik seçkisiyle İstanbul’da: #YasaksaYasak ayol!

Geçtiğimiz 10 yılını onlarca yasağa rağmen ses getiren program ve etkinliklerle geride bırakan Pembe Hayat KuirFest, yepyeni bir on yıl için kucak açmaya hazırlanıyor. Bu sene kısalar, uzunlar, tiyatrolar, gazinolar, atölyeler, partiler ve konuklar, KuirFest’in 11. yılını dünyanın dört bir yanından farklı kuir hikâye anlatımlarıyla festival severlerin beğenisine sunuyor.

Ankara’da seyircisiyle 30 Eylül- 2 Ekim tarihleri arasında buluşan 11. Kuirfest, İstanbul‘daki seyircileriyle de #YasaksaYasak diyerek 14-16 Ekim’de, bu hafta sonu, buluşuyor.

Lale Mansur’dan Nükhet Duru’ya, Popo Fan’dan Kami Sid’e birçok sinemacı ve sanatçı 11. Pembe Hayat KuirFest’in yıldızlar geçidinde yer alıyor.

12 Ekim’de İstanbul açılışını muhteşem bir gazino gecesiyle gerçekleştirecek olan festival, Nükhet Duru’nun sahne alacağı gecede herkesi mutluluğa, dostluğa ve aşka davet edecek.

Festival Direktörü Gök Akyel KuirFest’in 11. yılını şu sözlerle özetledi:

“KuirFest 10 yıl boyunca pek çok şehri ve ülkeyi gezdi. Dünyanın her bir yanından kuir filmleri, komünite güçlendirme hedefli etkinlikleri ve tabii ki partileri ile sanat, kültür ve komünite temelli çalışmalarını sürdürdü. 11. yılımızda, bunca seneler boyunca ardımızda bıraktığımız her bir baskı ve yasak için, hep birlikte #YasaksaYasak ayol! diyerek yolumuza devam ediyoruz.”

Festival 11. yılında 58 film, beş özel etkinlik, beş atölyeye ve bir tiyatro oyununa ev sahipliği yaparken, İstanbul Sözleşmesi özel etkinliği, Pakistan Aks Azınlık Festivali, Popo Fan filmleri seçkisi ve Başka Sinema ve MUBI ile olan iş birlikleriyle de dikkat çekiyor.

Festivalden öne çıkanlar şöyle:

Ateşli ve Gözüpek: Lale Mansur Eşliğinde Düş Gezginleri Gösterimi

15 Ekim 2022 / 18:00 Düş Gezginleri film gösterimi ardından / Pera Müzesi, İstanbul

“Oynadığı filmler ile Türkiye sinemasında alışılmadık, çizgi dışı kadın rolleri ve hikayelerinin baş kahramanlarından Lale Mansur, 11. Pembe Hayat KuirFest kapsamında seyirci ile buluşuyor. 1992’de yönetmenliğini Atıf Yılmaz’ın gerçekleştirdiği, Lale Mansur’a ‘En İyi Kadın Oyuncu’ dalında Altın Portakal kazandıran ve Türkiye’den uluslararası bir kuir film festivaline katılan ilk film olma özelliği de taşıyan “Düş Gezginleri” film gösterimi, Lale Mansur ile, 80’ler ve 90’lar Türkiye Sineması üzerine gerçekleşecek bir sohbet ile taçlanıyor. Kolaylaştırıcılığını KuirFest Direktörü Gök Akyel ve kuir sinemacı, aktivist, Hayalimdeki Sahneler filminin yönetmeni Metin Akdemir’in gerçekleştireceği söyleşi, ateşli ve gözü pek Lale Mansur Sineması’nı tüm açıklığıyla ortaya koyacak.

Ekim Acunla Gazino Dünyası 101
16 Ekim 2022 / 18:00 / Karşı Sanat, İstanbul

Kenetlensin bu eller! 11. KuirFest görkemli gece etkinliklerini bir çıta daha yükseltip 12 Ekim’deki İstanbul açılışını, Nükhet Duru’nun sahne alacağı gazino gecesiyle gerçekleştirecek. Ama eğlence burada bitmiyor. Festival, gazino kültürünü Ekim Acun arşivi üzerinden irdelemeye hazırlanıyor. Türkiye’de gece hayatına damga vuran “Gazino Kültürü” neydi? Nasıl başladı? 1950’li yıllarda Zeki Müren’in getirdiği kurallar nasıl belirlendi ve halefleri tarafından nasıl sürdürüldü? 2018 yılında Şokopop’la hayatımıza giren Ekim Acun, 16 Ekim’de gerçekleştireceği Gazino Dünyası lecture performansında videolarını hazırlarken taradığı arşiv bilgilerinden faydalanarak, gazino yıllarının bir panoramasını ortaya koyacak ve tüm bu soruların yanıtlarını arayacak.

Aks’ımız Dans: Meramına Kayboluş

15 Ekim 2022 / 13:00 – 16:00 / Çıplak Ayaklar, İstanbul

KuirFest’in geçtiğimiz yıl Pakistan’da konuk olduğu Aks Uluslararası Azınlık Festivali, bu yıl iade-i ziyaret gerçekleştiriyor ve Türkiye’ye geliyor. 11. KuirFest’e özel bir seçkiyle konuk olan Aks Festivali, festivalin ülke koordinatörü ve transgender ve tüm cinsiyet azınlıkları savunucusu Kami Sid’in hazırladığı muhteşem bir performans atölyesini de beraberinde getiriyor. Kendini her şeyden önce, dikkate alınması gereken bir birey olarak tanımlayan Sid, dans atölyesinde Güney Asya Sufizminin deneyimini ve Güney Asyalı trans/kuir bireylerin bu tür performans ve maneviyatla nasıl bağlantılı olduğunu araştıracak.

Yasaklara Karşı Bir Doz TikTok: Popo Fan’la Kuir TikTok Atölyesi

15 Ekim 2022 / 14:00 – 18:00 / Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi, İstanbul

Film yapımcısı, yazar ve aktivist Popo Fan, direnişin, mücadelenin ve hak savunuculuğunun en eğlenceli araçlarından biri olan TikTok’u kullanmaya dair sırlarını İstanbul’daki lubunyalarla paylaşmaya geliyor. 11. KuirFest kapsamında hikayesine özel bir gösterimle yer verilecek olan Pekin Kuir Film Festivali‘nin on yılı aşkındır organizatörlüğünü üstlenen Popo Fan, beğendiği videoları atölye katılımcılarıyla buluşturmanın yanısıra tek bir akıllı telefonla dünyayı nasıl gökkuşağı renklerine boyayabileceğinize dair ipuçları ve tüyolar da önerecek. Festival programı ayrıca Popo Fan filmleri özel seçkisiyle de dikkat çekiyor.

Kuir Film Festivalleri Dayanışması: Özel Oturum
16 Ekim 2022 / 15:00 / Pera Müzesi, İstanbul

Kuir komünite, Türkiye, Pakistan ve Çin’i birbirine güçlü bir bağ ile kenetleyen film festivallerini bu oturumda tartışmaya hazırlanıyor. Benzer şartlarda ve politik ve kültürel konjonktürde dayanışmanın ve kuir örgütlenmenin fırsat ve riskleri Aks Uluslararası Azınlık Festivali’nin kreatif direktörü, sinemacı ve küratör Saadat Munir kolaylaştırıcılığında, Pekin Kuir Film Festivali programcılarından, kuir yönetmen ve aktivist Popo Fan, Aks Uluslararası Azınlık Festivali ülke koordinatörü Kami Sid ve Pembe Hayat KuirFest direktörü Gök Akyel’in konuşmalarıyla festivalseverlerle buluşacak.

Vazgeçmiyoruz: İstanbul Sözleşmesi Özel Etkinliği
15 Ekim 2022 / 14:45 / Feminist Mekân, İstanbul

Bu özel etkinlikte, İstanbul Sözleşmesi’nin geçmişi ve Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesiyle birlikte kadın ve kuir komünitenin temel yaşam haklarına yönelik şiddetlenen saldırılar ele alınacak. Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği‘nin Moxie Film‘le beraber hazırladığı “Bu Kalabalığı Hatırla” belgesel serisinin ilk bölüm özel gösteriminin ardından gerçekleşecek olan oturum Janset Kalan’ın kolaylaştırıcılığında, yönetmenler Vuslat Karan ve Burcu Melekoğlu, belgeselde yer alan muhabir, editör ve yayın yönetmeni Yıldız Tar, KİH-YÇ’den Berfu Şeker ve İstanbul Sözleşmesi’ni Uygula Kampanya Grubu’ndan İrem Gerkuş’un katılımıyla sürdürülecek.

Oscar Adayı Kaçış, Başka Sinema Ortak Gösteriminde!
2 Ekim 2022 / 19:45 / Goethe-Institut, Ankara
15 Ekim 2022 / 21:15 / Kadıköy Sineması, İstanbul

Danimarka adına 2022 En İyi Uluslararası Film, En İyi Belgesel ve En İyi Uzun Metraj Animasyon dallarında Oscar adayı olan “Kaçış”, Afganistan’dan Danimarka’ya uzanan 90 dakikalık bir göç hikayesine eşcinsellik, toplumsal cinsiyet, insan hakları, adaletsizlik, yurtsuzluk kavramlarını tartışırken dünyanın kayıtsızlığını da içermeyi başarabilen bir yapım. Göçmenliği bir kimlikten öte bir olgu olarak yansıtan film, 11. KuirFest kapsamında Başka Sinema ortaklığında sinemaseverlerle buluşacak.

Bedenimiz, Esenliğimiz ve Hayaller: 11. KuirFest Atölyeleri

KuirFest bu sene, geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirdiği atölyeleri bir adım ileri taşıyarak beden, hayal gücü ve bireysel esenlik ile ortak hareketin ve dayanışmanın gücünü araştırıyor. Katılımcılar, yönetmen Metin Akdemir eşliğindeki Film Hayal Atölyesi ile kuir filmler üzerine beyin egzersizi yaparken Zeynep Su Topal’ın Kuir Drama Atölyesi’nde birlikte çalışmanın gücünü yeniden deneyimleyecek ve Aras Örgen ile aktivizmde kişisel esenlik ve kolektif iyileşmenin temellerini sorgulama imkânı bulacaklar. Atölyelere katılım ücretsiz tutulurken, kontenjanla sınırlı olacak.

Bir Veda Oyunu: Dünyada Son Akşamüstü
2 Ekim 2022 / 20:00 / Farabi, Ankara
15 Ekim 2022 / 20:00 / Bahçe Galata, İstanbul

11. KuirFest kapsamında sahnelenecek olan, Zeynep Su Topal’ın yazdığı ve yönettiği “Dünyada Son Akşamüstü”, hayata birlikte veda etmek isteyen üç kişinin son 20 dakikasına tanıklık ediyor.

Kısalardan Hisseler: MUBI özel seçkisi!

MUBI ortaklığında 11. KuirFest özelinde hazırlanan film seçkisi, daha çok kısa filmlerden oluşuyor. 1970’ten günümüze ana akım film sektöründeki baskın film formatlarının karşısında konumlanarak, yeni bakış açılarına alan sunan sekiz kuir film MUBI aracılığıyla izleyenlerle buluşacak. Seçkide Pakistan ve Danimarka ortak yapımı Saklambaç (Hide and Seek, 2013), Türkiye yapımı Ama (But, 2022), Fransa yapımı Madilik Var, Kızlar! (Terror, Sisters!, 2019), Hindistan yapımı Kabin (The Booth, 2018), 2020 Türkiye yapımı Mamaville, Fransa ve İsviçre ortak yapımı Kalpteki Bıçak (Knife + Heart, 2018), Birleşik Krallık ve Fransa ortak yapımı James Baldwin’le Buluşmak (Meeting the Man: James Baldwin in Paris, 1970) ve Güney Afrika yapımı Cennetten Dünyaya (Heaven Reaches Down to Earth, 2020) filmleri yer alıyor.

Seçkiler:

Gökkuşağını Altında

Pembe Hayat KuirFest’in vazgeçilmezi uzun metraj seçkisi bu yıl Amerika, Fransa ve Pakistan’dan lubunya hikâyeleri konuk ediyor. Wes Hurley’nin Amerika Birleşik Devletleri, 2022 yapımı “Patates’in Amerika Rüyası” (Potato Dreams of America) Sovyet Rusya’sında yaşayan ergen bir lubunyanın Amerika hayalleri ve annesiyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri’nde yeni bir hayata başlama serüvenini kara mizahla ele alıyor.

Marion Desseigne-Ravel’in ilk uzun metrajı, 2021 Fransa yapımı “Çok Yakın Arkadaş” (Besties) ise toplum içinde birbirlerine düşman gibi davranan sırılsıklam aşık iki kadının verdikleri kararlarla, aşklarını ve kendilerini keşfetme serüvenine tanıklık ediyor.

Seçkinin bir diğer dikkat çeken filmi ise, Uluslararası Asya Film Festivali En İyi Uzun Metraj Film ve En İyi Aktör ödülüne layık görülen, 2019 Pakistan yapımı, “Hayat Gösterisi” (Circus of Life) olacak. Sosyal medyada viral olan bir dans videosuyla hayatı değişen Punjabi filmleri hayranı Rahat’ın, muhafazakâr çevresiyle yaşadığı çatışmayı, başarılı yönetmen Sarmad Sultan Khoosat sinema perdesine taşıyor.

Kuir Belgeseller

Kuir belgeseller seçkisi bu yıl göç, şiddet, mücadele ve dönüşüm konulu yapımlara odaklanırken, Pekin Kuir Film Festivali’nin 10 yıllık “gerilla savaşının” hikayesine ve 80’li yıllarda Almanya’daki gazino hayatının renkli dünyasına ışık tutacak. Seçki kapsamında “Kaçış” (Flee), “Odanın Hisleri” (How the Room Felt, 2021), “Bizim Bedenlerimiz, Onların Savaş Alanı” (Nuestros Cuerpos Son Sus Campos De Batalla, 2021), “Asfalt Çiçeği” (Blooming on the Asphalt, 2022), “Aşk, Mark ve Ölüm” (Love, Deutschmarks and Death, 2022), Bizim Hikayemiz (Our Story, 2011) filmleri yer alıyor.

11. KuirFest’in belgesel kategorisinde en göze çarpan yapımı kuşkusuz “Kaçış” (Flee). Cannes 2020’de resmi seçkiye dahil olan ve Göteborg’da En İyi Belgesel Ödülü, Sundance’de Jüri Büyük Ödülü ve Annecy’de Cristal Ödül’e layık görülen, Jonas Poher Rasmussen yönetmenliğindeki film, Afganistan’dan Danimarka’ya uzanan bir yersiz yurtsuzluk öyküsü aktarıyor.
Kategorisinde bir ilk olarak kabul edilen ve halen düzenlenmeye devam eden Pekin Kuir Film Festivali’nin hikâyesini ele alan “Bizim Hikayemiz” (Our Story, 2011), kısıtlamalar, sansürler ve baskılarla mücadele eden festivalcilerin özdeşleşebileceği bir yapım.

Gürcistan’ın Kutaisi kentinde kuir, non-binary ve lezbiyen futbolculardan oluşan bir takımın hikayesini perdeye taşıyan Ketevan Kapanadze yönetmenliğindeki “Odanın Hisleri” (How the Room Felt, 2021), lubunya sporcuların dayanışma hikayelerini izlemek isteyenler için KuirFest’te!

Türkiye’deki trans ve LGBTİ+ komünitesinin kendilerinden bir parça bulabilecekleri Isabelle Solas imzalı “Bizim Bedenlerimiz, Onların Savaş Alanı” (Nuestros Cuerpos Son Sus Campos De Batalla, 2021), Arjantin’in muhafazakâr politik ikliminde, hakları için mücadele eden iki aktivist trans kadının hikâyesini ele alıyor.

Şairane bir çiçeklenme öyküsü izlemek isteyen lubunyalar, takvimlerine bu seçkideki Brezilya yapımı “Asfalt Çiçeği” (Blooming on the Asphalt, 2022) filmini not etmeliler. Coraci Bartman Ruiz ve Julio Matos yönetmenliğindeki film, 2016’da beden uyum sürecine başlayan trans erkek Jack’in beş yıl boyunca geçirdiği değişimleri, bulunduğu bölgenin tutuculuğuyla örerek kameraya alıyor.

Almanya yapımı “Aşk, Mark ve Ölüm” (Love, Deutschmarks and Death, 2022) ile yönetmen Cem Kaya, Batı Almanya’nın her yerine dağılan Türklerin bağımsız, yeraltı müzikal dünyasına ışık tutuyor. Göçmenlerin zorlu hayatlarına müzik ile tutunmalarını anlatan film, arabeskten hiphop’a bir haykırış hikayesi ortaya koyarken, tanınmış gazino şarkıcıları Cavidan Ünal ve Hatay Engin’in 80’lerdeki renkli dünyalarına da tanıklık ediyor.

Popo Fan Filmleri Seçkisi

KuirFest ailesinin yakından tanıdığı ve daha önce pek çok işbirliğinde bulunduğu Çinli sanatçı, küratör ve yazar Popo Fan, 11. Pembe Hayat KuirFest seçkisinde iki belgesel ve iki de kurmaca filmiyle yer alıyor. “Yeni Pekin, Yeni Düğün” (New Beijing, New Marriage, 2009) ve “VaÇina Muhabbetleri” (The VaChina Monologues, 2013) Çin’de performans-odaklı aktivizme odaklanıyor. Kurmacalar Davul Kulesi (The Drum Tower, 2018) ve “Bira! Bira!” (2019) ise Fan’ın uzun süre yaşadığı Pekin ve Berlin’de gerçekleşen iki farklı tesadüfi karşılaşma hikâyesini bu iki şehrin politik ve sosyal dinamikleri içerisinde işliyor.

Aks Uluslararası Azınlık Festivali Seçkisi

2014 yılında Pakistan’da azınlıkların, özellikle de transseksüellerin, cinsel azınlıkların ve renkli insanların temsiliyetini iyileştirme amacıyla kurulan Aks Uluslararası Azınlık Festivali, dokunaklı, kültürel referanslarla meydan okuyan ve pek çok farklı kimliğin perspektifine dokunan imgeleri ile üzerine konuşulması hayli zevkli bir seçkiyle Pembe Hayat KuirFest’in 11. yılına konuk oluyor.

Çoklu cinsel katmanları keşfedeceğimiz “Gulzar” (2021), Pakistanlı kadınların cinsellik serüvenlerine dair nadir bir bakış bulacağımız “Böyle Tutar” (How I Like It, 2021), Pakistanlı trans erkek topluluğunun sesi “Mad’ouq” (2021), uzun süreli arkadaşını ailesinin seçtiği bir kadınla evlenmeye teşvik eden bir trans kadının iradesine tanık olacağımız “Mutlu Evlilik” (Happy Marriage, 2021), vazgeçtiği kimliğiyle elli yıl sonra yeniden karşılaşan Ehsaan’ı izleyeceğimiz “Sevgisiz” (No Beloved, 2020), kına sanatçısının dokunuşlarıyla aşkını ifade ettiği “Kiran” (2020) ve bir gencin ölümüyle ortaya çıkan gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalan bir ailenin hikâyesini aktaran “Ayrılık” (Hijr, Seperation, 2021) bu seçkinin filmleri arasında yer alıyor.

Aşk, Aşk, Hürriyet!

Aşklarımız, ilişkilerimiz, kolilerimiz… Her ilişkilenme biçimi kendine özel ve biricik… Bu seçki, farklı coğrafyalardan ve kimliklerden ilişkilenmelere dair hikâyeler ve imgeler sunuyor.

Erika Nakayama’nın yönetmenliğini üstlendiği 2021 Japonya yapımı “Örtüler” (Veils), beşinci yıl dönümlerini kutlamak için özel bir fotoğraf çekimi yapmayı planlayan lezbiyen bir çiftin, hayal kırıklığı yaratan bir fotoğraf salonuyla karşılaşma hikâyesini anlatıyor.

Amato” (2021) performans sanatıyla üç benzersiz ve birbiriyle ilişkili hikâyeyi, Québec portresindeki çokaşklı modellerin çeşitliliğini ortaya koyarak aktarıyor.

Yönetmen Sadeq Es-haqi, “Zevkin Fevki” (Jouissance, 2022) filmiyle, gizemli bir hayaletin bir eşcinsel çiftin hayatını nasıl değiştirebileceğine odaklanıyor.

Maja’nın monoton hayatının yeni tanıştığı bir kadınla nasıl dönüşebileceğini, Stacey Rushchak’ın Polonya yapımı “Alacakaranlık Mavisi” (Blue Hour, 2022) filminde izleyeceğiz.

Güney Afrika’daki mevsimlik bir çiftçinin, ırkçı Apartheid döneminin izlerinde, gizli aşkına yazdığı mektuplar Brandon Clarke imzalı “Sevdiğim Adama Mektuplar” (Letters To The Man I Love, 2021) filminde konu ediliyor.

Hong Kong’un batıl inanç geleneği ile yerel kuir kültürünü birleştiren “Unutamıyorum” (Can’t Forget Him, 2022) Kevin Kai Wing Yiu imzalı bir fantezi, modern romantik komedi ve halk masalı niteliğinde.

Türkiye’den Kuir Kısalar

KuirFest her yıl olduğu gibi 11. yılının açılışını da Türkiye’den Kuir Kısalar seçkisiyle yapacak. Bu yılki seçkide Gizem Aksu, Nur Özkaya ve Tuğba Baykal’ın filmleri yer alıyor.

Belgesel nitelikli kısa dans filmi “9/8fight41 hepimiz için 9/8’lik bir dövüş” (9/8fight41 a 9/8 fight for all of us, 2022) Gizem Aksu’nun, Almanya’da yaşamış Sinti-Roma Boks efsanesi Johann Rukeli Trollmann (1907-1944) ile Dresden’de kurulmaya başlayan hayali arkadaşlığı ve bu iki yeni arkadaşın birlikte çıktıkları yolculuk üzerine kuruluyor.

Nur Özkaya’nın yazıp yönettiği “Ev Diye Bir Şey Yok” (There is Nothing Called Home, 2022), ev kavramına takılıp kalan, küçük şeylere çok anlam yükleyen kişinin bir rus ruleti masasında silah olarak kendisini seçmesini ve sahip olduğu iç ruletinin savaşını anlatıyor.

Tuğba Baykal yönetmenliğindeki “Kimse Gitmezdi” (No One Would Go, 2022) onarım terapisine maruz bırakılmış LGBTi+ların deneyimlerine yer veriyor.


Yaparım, Bilirsin!

Lubunyaların izleyerek cesaretleneceği ve güç bulacağı bu muhteşem seçki engel tanımıyor!

2021 Tayvan yapımı “Pembe Etek” (Rose Skirt), gençlerde artan cinsiyet bilincinin ikircikliğini betimlerken, Scott Jones Kanada yapımı “Yıkılmaya Yakın” (Coin Slot, 2021) filminde travmatik bir saldırıyla kırılma noktasına itilen bir yazarı konu ediyor. Fakir ve sosyal olarak dışlanmış Pakistanlı bir trans kadın, “Rani”’de (2018) terk edilmiş bir bebeğin bakımıyla ruhunu besliyor. Seçkinin diğer iki filmi ise Endonezya’dan.Onların Anısı”’nda (Their Memory, 2022) çocukluğunun izini sürerken çözülmemiş acılarla kendini keşfeden Azka’yı izleyeceğiz. Dokuz yaşındaki Shahrokh, Mehrdad Hassani yönetmenliğindeki “Ayar” (Adjustment, 2022) filminde, kız kıyafetleriyle okula herkesten önce gitmeye başlarken heyecanımıza yenik düşeceğiz.

Gel Barışalım Artık!

KuirFest 11. yılına özel olarak hazırladığı barış seçkisinde, kişinin kendiyle barışı, sevdikleri ile barışı ve sanat ve bir arada oluşlarla iyileşme gibi konulara yer veriyor. Bu seçkiyle kendimizi biz olarak daha iyi hissedeceğiz.

“Maskelerin Ardında” (Beyond Masks, 2022), birbirlerine rakip karakterleri canlandıran Tetra ve Lester’in sahne arkasındaki gizli aşkını konu ediniyor. Çocuklukları boyunca sessiz kalmayı öğrenen Cristina ve Lola’nın haykırışlarını İspanya yapımı “Sessizlik reçetesi”’nde (Silence is recipeed, 2021) izleyeceğiz. Beş yıl önce HIV ile yaşadığını keşfeden Olivier’ın hikâyesine Mehdi Sahed’in “Yaşayacaksın” (You Will Live, 2020) filmiyle tanıklık edeceğiz.

Gökyüzündeki gökkuşağı uçurtmasıyla bin hayali olan bir kızı bizlere İran’dan Lachin Khoshvaght PirRüya uçurtma” (Dream kite, 2022) filmiyle aktarıyor. “Itys, Praxithea ve Ben: Prokne” (Itys, Praxithea and Me, by Prokne, 2022), rüyamsı bir kuir performansla “sosyal olarak marjinalleştirilmekle nasıl başa çıkabiliriz?” sorusuna yanıt arıyor. Aidiyet ve kabulü ise kucaklanan bir aşk hikâyesi olan “Süt ve Hurma” (Sheer Qorma, 2022) ile keşfedeceğiz.

Ben de Yalnız Değilim Elbet, Titriyor Birileri Üzerime…

Lubunya var oluşların bir arada olma ve dayanışma biçimlerini, pek çok yandan işleyen filmlerden bu seçki, Gülşen’in sözlerinden güç alıyor ve tüm baskılara rağmen kuir varoluşun dayanıklılığını ortaya koyuyor.

Buzdağı”’nda (Iceberg, 2021), pandemi sırasında, istenmeyen bir ziyaretçi, ani yıkım ve su kesintilerinin musallat olduğu bir LGBT barınağında uzlaşma arıyor. Ailesiyle temasını kesmek zorunda kalan Sid’in, arkadaşlarından güç alarak kimseye boyun eğmeme hikâyesini bizlere Belçika’dan Anthony Pieck “ATANMIŞ AD: Sid”’de (DEADNAME: Sid, 2022) anlatıyor.

Parry Riposte”’de (Parry Riposte, 2020) bir eskrim ekibi uğradıkları saldırıya dayanışmayla karşılık veriyor. Hannah Cauhépé “Ofsaytta” (Hors-Jeu, 2021) filmiyle, kuir topluluğun eline bir futbol topu veriyor ve yüksek sesle var olma taleplerini haykırmalarını söylüyor. “Olduğumuz Her Şeye” (To All That We Are, 2022) ile yirmili yaşlardaki iki kuir arasındaki romantik bir aşka tanık olurken, toplum içinde farklı ilişkiler kuran üç trans kadının içsel hayatlarını “Suyun Çeperinde”’de (Heads Above Water, 2022) takip edeceğiz. “Seçilmiş Aile” (The ones we choose, 2021) ise önce bir aile videosu iken daha sonra bizi mahremden kolektife ve politik olana götürecek.

Kuir Dizi

Eylül Berivan Kızılırmak’ın ilk iki bölümü “Sadece Çok Yakın Arkadaşlar” ve “Dişin Var Mı?”’yı lisans bitirme projesi olarak sunduğu “Cumartesi Gecesi” (Saturday Night, 2022) bir cumartesi gecesi, liseli genç iki yakın arkadaşın gizli aşk hikâyeleriyle başlayıp, aynı mahalledeki insanların, aynı gece yaşadığı birbirinden değişik ve bağlantılı olayları konu ediyor.

kÜLT

KuirFest’in bu yılki kÜLT seçkisi yine iddialı bir film. Yönetmen koltuklarına Chris E. Vargas ve Eric A. Stanley’nin oturduğu “Madi Lubunyalar” (Criminal Queers, 2016), kalplerimizin, cinsiyetlerimizin ve arzularımızın sınırlandırıldığı çok sayıda yolu ortadan kaldırmak için çalışarak kolektif özgürleşmemizi büyütüyor.

ABD yapımı film, hapishane sanayi kompleksine karşı ve duvarsız bir dünyaya doğru radikal bir trans/kuir mücadelesini görselleştiriyor. Film, radikal trans/kuir estetiğinin, devlet şiddeti teorilerinin ve sömürgecilik karşıtı mücadelenin kesişim noktalarında çalışmalarını yürüten Eric A. Stanley ile mizah ve performans aracılığıyla kuir ve trans kişilerin sanat kurumları ve popüler kültür içinde kendileri için alanlar yaratmalarının yollarını araştıran Chris Vargas birlikteliğinin muhteşem bir ürünü.

Ğ

Türkiye’den çıkan kuir yapımların yer aldığı Ğ seçkisinde bu yıl Atıf Yılmaz’ın 1992 yapımı “Düş Gezginleri” (Walking After Midnight) var. Oyunculuklarını Lale Mansur, Meral Oğuz, Deniz Türkali ve Yaman Okay’ın üstlendiği film, Türkiye sinemasında, açık lezbiyen ilişki temsillerinin nadir örneklerinden biri olma niteliğinde. Film, çocukluk arkadaşları Nilgün ve Anjelik’in yeniden karşılaşmalarıyla, bir yandan toplum ve çevre baskısı tarafından, bir yandan da sınıf ve kültür çatışmalarının gölgesinde sınanan ilişkilerini konu ediyor. Lale Mansur’a En İyi Kadın Oyuncu dalında Altın Portakal kazandıran film aynı zamanda 1994’te Torino LGBT Film Festivali seçkisine dahil olarak uluslararası bir kuir film festivaline katılan ilk Türkiye sineması filmi oldu.”

Ayrıntılı bilgi ve programa buradan ulaşabilirsiniz.

Yunanistan’da rekor: Yenilenebilir enerji kaynakları ilk kez enerji talebinin yüzde 100’ünü karşıladı

Yunanistan bağımsız enerji iletim operatörü IPTO, yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretiminin geçen hafta birkaç saatliğine Yunanistan’ın elektrik talebini tamamen karşıladığını ve bunun ülkenin elektrik sistemi tarihinde ilk kez olduğunu söyledi.

Açıklamada, yenilenebilir kaynakların geçen Cuma günü en az beş saat boyunca elektrik üretiminin yüzde 100’ünü oluşturdu ve yerel saatle 08.00’da  3106 megavat saat ile rekor seviyeye ulaştı.

Yunanistan merkezli çevre düşünce kuruluşu The Green Tank, bu yılın Ağustos ayına kadar olan sekiz ay içinde güneş, rüzgar ve hidroelektrik enerjisi kaynaklı üretim, ülkenin toplam enerji karışımının yüzde 46’sına ulaşmıştı.

Fotoğraf: Alexandros Avramidis / Reuters

Bazı Avrupa ülkeleri gibi Yunanistan da Rusya‘nın Ukrayna‘yı işgalinin ardından sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatını artırarak Rus gazına olan bağımlılığını azaltmaya çalışmış, aynı zamanda kömür madenciliğine ağırlık vererek dekarbonizasyon planlarından geri adım atmıştı.

Green Tank, yeni rekora dair “Ülkenin temiz enerjiye geçişi, fosil yakıtların kesilmesi ve enerji yeterliliğimizin sağlanması için iyimserlik rekoru” diye paylaşım yaptı.

IPTO, güç kapasitesini artırmak ve güneş, rüzgar ve hidroelektrik enerjisinin penetrasyonunu kolaylaştırmak için ülkenin elektrik şebekesini genişletmeye yatırım yapıyor.

Ülke, elektrik şebekesini geliştirmek için Avrupa’dan ve özel yatırımlardan yaklaşık 30 milyar avro almayı ve 2030 yılına kadar yeşil enerji kapasitesini iki katından fazla artırarak toplam enerji karışımının en az yüzde 70’ini oluşturmasını hedefliyor.

Bu şu anda yaklaşık 10 gigawatt olan kurulu yenilenebilir gücü 25 gigawatt kapasiteye çıkarmak anlamına geliyor.

Analistler, Atina‘nın bu hedefe daha da erken ulaşabileceğini söylüyor.

Avusturya, nükleer ve gazı ‘sürdürülebilir yatırım’ olarak sınıflandıran AB kararını mahkemeye taşıdı

Avusturya, Avrupa Birliği’nin (AB) “çevresel olarak sürdürülebilir” yatırımlar listesine nükleer enerji ve doğal gazın dahil edilmesi konusunda yasal itirazda bulundu.

Avrupa Komisyonu, Temmuz ayında tartışmayla geçen oylama sonucu doğal gaz ve nükleer enerjiyi AB Taksonomisi’ne dahil etmişti.

Avrupa Parlamentosu’nun Ekonomi ve Mali İşler (ECON) ve Çevre (ENVI) Komitelerindeki milletvekilleri kararı veto etmiş; Avusturya ve Lüksemburg kararı mahkemeye götüreceklerini açıklamıştı. 

‣ AB Parlamentosu’nda itirazlar yetmedi: Doğal gaz ve nükleer ‘sürdürülebilir’ olarak sınıflandırıldı
‣ AP komiteleri, ‘AB taksonomisi’ndeki gaz ve nükleeri veto etti

Avusturya İklim Koruma, Çevre ve Enerji Bakanı Leonore Gewessler, “Bütün gücümle karşı çıktığım şey, Delegasyon Yasası’nın yasanın arka kapısından geçirilerek nükleer enerji ve gazı yeşil yıkama girişimidir” açıklamasını yaptı ve Avrupa Adalet Divanı‘nda hukuki süreç başlattıklarını belirtti:

“Bunun sorumsuzca ve mantıksız olduğunu düşünüyorum. Bizim açımızdan yasal da değil.”

Önergesini AB Adalet Divanı’na sunan Avusturya’nın ardından Lüksemburg gibi bazı diğer üye devletlerin de bunun arkasında durması bekleniyor.

Gwessler, nükleerin, radyoaktif atıkların nihai bertarafı gibi  “hesaplanamaz riskler” barındırdığını, bunun da taksonominin ana kriterlerinden biri olan “önemli zarara neden olabilecek” herhangi bir ekonomik aktivitenin sürdürülebilir kabul edemeyeceği prensibine aykırı olduğunu belirtti.

Ayrıca nükleerin “iklimin korunması için bu kritik on yılda katkıda bulunamayacak kadar pahalı ve aynı zamanda çok yavaş” olduğunu savunan Gwessler, ayrıca Hiroşima, Fukushima ve Rusya‘nın Ukrayna‘yı işgalinin savaştan zarar gören ülkenin nükleer santralleri için oluşturduğu risklerden bahsetti.

AB Taksonomisi nedir?

AB Taksonomisi esasen, yatırım yapılabilecek çevresel açıdan sürdürülebilir ekonomik faaliyetlerin bir listesini oluşturan; özel ve kamu yatırımcılarının iklim bilincine sahip yatırımlar hakkında bilinçli seçimler yapmasına yardımcı olmayı hedefleyen bir katalogdur.

Avrupa Yeşil Mutabakatı‘nın temel aracı olan taksonomi (sınıflandırma), çevresel açıdan sürdürülebilir ekonomik faaliyetleri belirleyen bir sınıflandırma sistemi oluşturuyor.

Bunun temel amacı, yeşil aklamayı önlemek ve yatırımcıların çevre ve iklim hedeflerimiz doğrultusunda ekonomik faaliyetleri belirlemelerine yardımcı olmak. Bu anlamda etkisinin Avrupa sınırlarının da dışına çıkması bekleniyor.

Başka bir deyişle, Taksonomi, neyin “yeşil” olarak kabul edilebileceğini ve neyin olamayacağını açıklayan bir mekanizma.

AKPM’nden ‘dezenformasyon yasası’na sert eleştiri: İfade özgürlüğüne engel

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Denetim Komitesi tarafından hazırlanan Türkiye raporunda, bazı maddeleri TBMM‘de kabul edilen ‘dezenformasyon yasasına’ sert eleştiriler yöneltildi.

İngiliz milletvekili John Howell ve Letonya milletvekili Boriss Cilevics tarafından kaleme alınan rapor ve tavsiye karar tasarısı, İzleme Komitesi’nde tartışılarak kabul edildi. Rapor ve karar tasarısı nihai olarak yarın (çarşamba günü) Genel Kurul oturumunda tartışılarak oylanacak.

Basın örgütlerinden sansür yasasına 10 itiraz: İfade özgürlüğü kalmayacak
22 uluslarararası basın özgürlüğü örgütünden ‘sansür yasası’na kınama ve karşı oy çağrısı
Sansür yasasına hukukçu yorumu: Seçime Twitter olmadan girme ihtimalimiz hiç olmadığı kadar yüksek

Önceki gün de Avrupa Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi’ne hukuki konularda danışmanlık yapan Venedik Komisyonu bir görüş metni yayımlamış ve tasarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nce güvence altına alınan ifade özgürlüğüne engel oluşturduğu vurgulanarak, Meclis’e yasası oylamama çağrısı yapılmıştı. Raporda, Komisyonu’nun bu görüşüne de yer verildi.

Euronews’in aktardığına göre, yasanın özellikle seçim öncesi getireceği sonuçlardan rahatsızlık duyduğunu belirten AKPM de TBMM’ne yasayı onaylamaması çağrısında bulundu.

Sansür Yasası’nın ilk iki maddesi geçti: Bu yasadan muradınız nedir?
Adım adım: ‘Sansür yasası’nın 12 maddesi daha gece kabul edildi

AKPM’nin raporunda. Türkiye’de 2017 yılında kabul edilen cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin “demokratik kurumları ciddi bir şekilde zayıflattığı ve kuvvetler ayrılığı sistemini işlevsiz ve yetersiz hale getirdiği” uyarısında  bulunuldu.

Türkiye’ye yöneltilen eleştiriler

Raporda, Türkiye’ye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına saygı göstermemesi ve 2023 yılı seçimleri öncesi çıkartılan seçim yasası yüzünden eleştiriler de yer alıyor. Muhalif siyasi parti üyelerine yönelik baskının devam ettiği suçlaması getirilen AKPM raporunda, HDP’nin süren kapatma davasıyla ilgili endişeler ile Terörle Mücadele Yasası‘nın geniş bir şekilde yorumlanması, ifade ve basın özgürlüğü önündeki engeller de eleştiriliyor.

Seçim barajının yüzde 10’dan yüzde 7’ye düşürülmesi konusunda memnuniyet dile getirilen raporda, yetkililere özgür ve adil seçimlerin garanti altına alınması için tüm koşulları sağlama çağrısı yapılıyor; yargının tam bağımsızlığı, etkin bir kontrol ve denge sistemini yeniden tesis etmek için acil reformlara ihtiyaç duyulduğu uyarısı yer alıyor.

Raporun sonuç bölümünde ise AKPM’den denetim süreci çerçevesinde Türkiye’deki demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarıyla ilgili gelişmeleri yakından izlemesi tavsiye ediliyor.

Türkiye, Avrupa Konseyi’ne yeni üye olan ülkeler için kullanılan “denetim süreci’nden 2004’de çıkarılmış, ancak demokrasi ve insan hakları alanındaki ciddi sorunlar yüzünden 2017 yılında yeniden AKPM’nin “denetim sürecine” alınmıştı.

Metro saldırganına 11 yıl 2 ay hapis cezası

İstanbul’da Kadıköy-Tavşantepe metrosunda iki kadına bıçak çekip tehdit ve hakaret ettiği gerekçesiyle yargılanan Emrah Yılmaz dört ayrı suçtan 11 yıl 2 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme takdiri indirim uygulamadı.

Anadolu 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bugün görülen karar duruşmasında sanık Yılmaz, olaya ilişkin görüntülerin eksik olduğunu belirterek, olayın başlangıç ve gelişme anını gösteren görüntülerin bulunmadığını, eksik delillerle yargılandığını savundu. Suçsuz olduğunu ifade eden Yılmaz, beraatini istedi.

İndirim yok