Ana Sayfa Blog Sayfa 735

Diş çürüğüne neden olan mikroplar, daha fazla zarar vermek için ‘ittifak’ yapabiliyor

Pennsylvania Üniversitesi‘nden diş hekimliği araştırmacısı Zhi Ren‘in tesadüfi keşfine göre bakteri ve mantarlar, dişlerimize zarar vermek için “güçlerini birleştirebiliyor“.

Ren, agresif  diş çürümesine neden olan mikropları incelerken mikroskop altında birleşip küme oluşturan iki farklı organizmayı fark etti.

Devam eden araştırmalar sonucunda, insan tükürüğündeki bu bakteri-mantar kümelerinin, ağızda diş çürümesine neden olmak için birlikte çalışabildiği görüldü.

Daha dirençli hale geliyorlar

Bulgular şiddetli çocukluk çağı diş çürüğü olan küçük çocukların tükürüğünde bulunan bu toplulukların, türlerin neredeyse tamamen yeni bir süper organizma gibi davranmasını mümkün kıldığını, hareket etme ve dişlerimize yayılma kapasitelerini geliştiren yeni işlevleri olduğunu ortaya koyuyor.

Ekibin Proceedings of the National Science (PNAS) dergisinde aktardığına göre kümeler, beklenmedik bir şekilde yeni filizlenen “uzuvlarıyla”, “yürüyebilir ve sıçrayabilir” hale gelerek diş yüzeyine daha hızlı yayılıyor.

Ayrıca bu yeni küme, antimikrobiyallere (yani tedavilere ve ilaçlara) ve diş fırçalamaya daha dirençli oluyor.

Yani birleşen patojenler, kendi başlarına başaramayacakları şeyleri yapabilir hale geliyor.

Nasıl?

Buna göre, genellikle yerleşik olan Streptococcus mutans bakterileri, Candida albicans adlı maya tipi enfeksiyonun uzayan kolları üzerinde ‘sıçrayarak’ hareket edebiliyor, yayıldıkça büyüyebiliyor.

Daha önce bakteri ve mantarların birlikte çalıştığı görülmemiş bir şey değil. Çok hücreli biyofilmler birçok insan enfeksiyonuna neden olabiliyor. Ancak bu kümelenmelerin nasıl geliştiği ve çalıştığına dair bilgimiz sınırlı.

Keşfi yapan araştırmacılar, bakteri kümelerinin mantar mayalarının vücuduna, dallarına ve dış şekerlerine bağlanabileceğini buldu.

Bulgunun en “çılgın” kısmı ise, yeni süper organizmanın nasıl hareket ettiği:

Bazı bakterilerin etrafta yüzmek için kullandıkları küçük kolları olsa da, S. mutans genellikle hareketsiz bakteriler. Aslında ne C. albicans ne de S. mutans bu şekilde hareket edemese de, ancak C. albicans kollarını uzatabildiği için  bu bakteriler için mükemmel bir araç haline geliyor.

Bakteriler, bu mantar filamentlerine bağlandığında, diğer biyofilmlerle birleşmek için “sıçrayabiliyor”.

Araştırmanın ortak yazarlarından Hyun Koo, daha önceki bir arştırmasında şiddetli diş çürüğü olan çocuklarda bulunan dental plak üzerine odaklanmış ve hem bakterilerin (Streptococcus mutans) hem de mantarların (Candida albicans) hastalığa katkıda bulunduğunu keşfetmişti.

Basel Üniversitesi’nden mikrobiyolog Knut Drescher, “Bu  süper- organizmanın keşfi gerçekten çığır açıcı ve beklenmedik bir şey. Bunu kimse tahmin edemezdi” yorumunu yapıyor.

Araştırmacılar, süper organizmaları diş benzeri yüzeylerde test ederken, bakterilerin insan vücudundaki yara iyileştirici moleküllerin hareket hızına benzer şekilde saatte 40 mikrondan fazla bir hızla hareket ettiğini de gördü.

Gözlemlere göre iki patojen bağlandıktan saatler sonra bakteriler, normal vücut uzunluklarının 200 katından daha fazla bir mesafede, 100 mikron uzaktaki substratlara ‘atlayabilir’ hale geldi.

Bu zamana kadarböylsi bir tür grup- hareketliliği hiç gözlenmemişti.

Bulaşıcı hastalıkların yayılımını anlamaya yardımcı olabilir

Yazarlar, sonuç kısmında “Dinamik mantar-bakteriyel etkileşimleri, diş yüzeyinde kapsamlı ve daha ciddi hasara neden olan biyofilm yapılarına yol açabiliyor” diye yazıyor.

Araştırmacılar, bakteriler ve mantarların birbirine bağlanmasının bir şekilde engellenemeyi başarırlarsa bunun bazı soruları cevaplandıracağını düşünüyor.

Ancak keşif, diş hekimliği alanı dışındaki nedenlerle de önemli kabul ediliyor.

Yeni bulgular, benzer süper organizmaların, bulaşıcı hastalıkları nasıl bu kadar hızlı yaydığını veya  nasıl çevresel kontaminasyona neden olduğunu açıklamaya yardımcı olabilir.

Yazarlar, “Bu “toplu çok hücreli hareket, merak uyandırıcı olasılıklara kapı açıyor” diyor.

 

Lisanssız elektrik üretimi için alınan usulsüz hizmet bedeli Meclis gündeminde

“Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından bahse konu iş ve işlemler için yetkilendirilen kamu kurum ve kuruluşlarınca verilen hizmetin karşılığı olarak, yararlanan kişilerden bedel alınmasına yönelik yasal bir düzenleme yapılmasının zorunlu olduğu değerlendirilmektedir” diyen Ali Kenanoğlu, Bakanlığa cevaplanması istemiyle şu soruları yöneltti:

  • Lisansız Yenilenebilir Üretim Tesisi Proje Onay ve Kabul İşlemleri Karşılığında Hizmet Bedeli alınacağına ilişkin kanuni bir düzenleme bulunmamasına rağmen bu bedel neden alınmaktadır?
  • Lisansız Yenilenebilir Üretim Tesisi Proje Onay ve Kabul İşlemleri için kanuni bir dayanak olmadan hizmet bedeli alan sorumlular hakkında bir işlem başlatılacak mıdır?
  • Elektrik piyasasında lisanssız elektrik üretimi yapacak tesislere yönelik proje onayları için bedel alınacağına ilişkin kanuni bir düzenleme bulunmadığı için açılan davalar sonucunda söz konusu bedeller ilgililere iade edildiğine göre bu şekilde olup dava açmayanlardan alınan hizmet bedelleri de ilgililerine iade edilecek midir?
  • Lisansız Yenilenebilir Üretim Tesisi Proje Onay ve Kabul İşlemleri Karşılığında Hizmet Bedeli Alınması için yasal bir düzenleme yapılacak mıdır?

AKPM’nin ‘dezenformasyon yasası’na karşı raporu Genel Kurul’da kabul edildi

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Denetim Komitesi tarafından hazırlanan ve Türkiye’ye yönelik sert eleştiriler içeren rapor, bugün Genel Kurul’da tartışılarak kabul edildi.

Raporda, Türkiye’ye başta Meclis’te görüşülen “dezenformasyon yasası” olmak üzere, demokrasi ve insan hakları alanında sert eleştirilen yöneltiliyordu.

AKPM’nden ‘dezenformasyon yasası’na sert eleştiri: İfade özgürlüğüne engel

AKP’li üye Yıldız: Ayrımcılık var 

AKPM Türk Heyeti Başkanı ve AKP milletvekili Ahmet Yıldız, raporun görüşmeleri sırasında Türkiye’ye karşı siyasi ayırımcılık yapıldığını iddia etti. Türkiye’de seçim sisteminin adil olduğunu ileri süren Yıldız seçim sistemiyle ilgili getirilen eleştirilere de karşı çıktı. Yıldız, Türkiye’nin AİHM kararlarına en fazla uyan Avrupa Konseyi üyelerinden biri olduğunu savundu.

AKP’li Serap Yaşar raporun çifte standart içerdiğini iddia ederken, diğer AKP milletvekili Emin Nur Günay da muhalefet tarafından “sansür” tasarısı olarak karşı çıkılan yasal düzenleme girişimini savundu.

HDP milletvekili Feleknas Uca ise Türkiye’de iktidarın hukuk devleti ilkelerini ve insan haklarını sürekli ihlal ettiğini vurguladı. İktidarın HDP’yi kapatma girişiminde bulunduğunu belirten Uca, bunu yaparak muhalefetin sesinin kısılmasının amaçlandığı görüşünü dile getirdi.

HDP milletvekili Hişyar Özsoy, iktidarın seçim öncesi partilerine ve diğer muhalefet üyelerine yönelik baskıyı artırmasından endişe ettiğini bildirdi.

İngiliz milletvekili John Howell ve Letonya milletvekili Boriss Cilevics tarafından kaleme alınan rapor ve buna bağlı tavsiye karar tasarısı, Genel Kurul oturumunda büyük bir oy çoğunluğuyla kabul edilirken, AKP Parti milletvekillerinin sunduğu değişiklik önergeleri ise reddedildi.

İfade özgürlüğü, seçim yasaları, kapatma davaları…

Raporda, bazı maddeleri TBMM’de kabul edilen ‘dezenformasyon yasasına’ sert eleştiriler yöneltilmiş; Venedik Komisyonu’nun geçen hafta yayımladığı görüş metninde yer alan, tasarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğüne ‘engel’ teşkil ettiği yolundaki şikayetler de rapora eklenmişti.

AKPM, Meclis’e yasayı onaylamaması çağrısında bulunmuş; ayrıca Türkiye’ye AİHM kararlarına saygı göstermemesi ve 2023 seçimleri öncesi çıkartılan seçim yasası eleştirilmiş; HDP’nin devam eden kapatma davasıyla ilgili endişelere yer verilmişti.

Raporun sonuç bölümünde AKPM’den yeniden denetim sürecine alınan Türkiye’deki  demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarıyla ilgili gelişmeleri yakından izlemesi tavsiye edilmişti.

 

Hollandalı savcılar, Shell ve ExenMobil’in ortak doğal gaz şirketine kirlilik davası açacak

Hollandalı savcılar, Hollanda’nın en büyük gaz sahasını işleten Shell ve  ExxonMobil’in ortak girişimi NAM‘a karşı bir kirlilik davası açacaklarını açıkladı.

Yapılan açıklamada, savcıların “NAM’in doğal gaz çıkarımından kaynaklı atıkları izinsiz olarak yeraltına enjekte ettiği” belirtildi.

Shell ve ExxonMobil’in yarı yarıya ortak olduğu girişim, 1963 yılından beri Hollanda ve Avrupa için önemli bir gaz kaynağı olan devasa Groningen sahasında gaz üretiyor.

Avrupa’nın en büyük doğal gaz rezervlerinden biri olan Groningen sahası, enerjide Rusya’ya bağımlılığı azaltma giişimleri yaygınlaştıkça tekrar gündem egelmişti. Ancak saha yaklaşık on yıldır üretime kapatıldı çünkü doğal gaz sondajı bölgede büyük deprem riskleri yaratıyor.

Doğal gaz üretiminin neden olduğu sarsıntılar, bunlara dayanacak şekilde inşa edilmeyen binalarda milyarlarca avroluk hasara neden oldu ve 2010’ların sonlarında bölgede üretimde büyük bir gerilemeye yol açtı.

Bir zamanlar Avrupa’nın önemli bir doğal gaz tedarikçisi olan Groningen’deki üretim, 1 Ekim’den itibaren yılda 2,8 milyar metreküp (Hollanda’daki yıllık iç tüketimin kabaca %7’si) ile sınırlandırılacak.

Savcılar, buradaki gaz sahasının işletmecisi olan NAM’in Kuzey Denizi‘ndeki doğal gaz çıkarma faliyetinden kaynaklanan atık ürünleri aldığını, ardından bunları işleyip boş gaz sahalarına enjekte ettiğini düşünüyor.

NAM sözcüsü, şirketin  daha sonra yanıt vereceğini söylemekle yetindi.

Shell ve Exxon Temmuz ayında, Avrupa’nın en büyük ve en eski doğal gaz üretim şirketlerinden biri olan NAM’in satışını başlatmıştı.

Gülistan Doku dosyasının tek şüphelisi altı aydır ortada yok

Dersim‘de 5 Ocak 2020’den beri haber alınamayan Gülistan Doku‘nun kaybolmadan önce son görüştüğü kişi olan Zeynal A.‘nın, adli kontrolle serbest kalmasına rağmen altı ay 15 gündür imza atmaya gitmediği ortaya çıktı.

Doku dosyasındaki tek şüpheli olan Zeynal A. ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçuyla 15 günde bir imza atma şartı ve yurt dışına çıkış yasağıyla serbest bırakılmıştı. Şüphelinin adli kontrol şartının adreslerinde olmadığı, telefonuna ulaşılamadığı için tebliğ edilemediği öğrenildi. Yazı adresine ulaşamadığı için de bu süre içinde ne polis merkezine gidip imza atmış ne de verdiği adreste bulunmuş. Zeynal A.’nın telefonları da kapalı.

Gülistan Doku’nun kaybolmasından sorumlu tutulan Abarakov gözaltına alındı
Kadınlar sormaktan vaz geçmiyor: 500 gün geçti, Gülistan Doku nerede?
Gülistan Doku soruşturması: Şüpheli vali ve yetkililerin bilgisi dahilinde Rusya’ya gitmiş

Zeynal A, gözaltına alındıktan sonra  18 Mart’ta adli kontrolle serbest kalmıştı. Adli kaynaklar, adli kontrol tebliğ yazısının aynı tarihte Alanya Cumhuriyet Başsavcılığı‘na bildirildiği, ancak Alanya emniyetinin adresini bulamaması ve Zeynal A.’nın telefonlarına ulaşamadığı için tebliği yapamadığı öğrenildi. Ayrıca Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı‘nın adli kontrol tebliğinin bu kişiye ulaştırılması için üç kez ayrı tarihlerde yazı yazdığı belirtildi.

Av. Çimen: Soruşturma bin günü aştı, hala eksikler var

Doku ailesinin avukatı Ali Çimen, kararın üzerinden yedi ay geçmesine rağmen hala uygulanmadığına dikkat çekerek, “Emniyete gönderilen yazıda baş şüphelinin telefonuna ulaşılamadığı, adres bilgilerinin yetersiz olduğu ortaya çıktı. Böyle bir tutanak da dosyamıza girmiş oldu. Biz bu aşamada da tedbirin yetersiz kalacağını, kişiye ulaşılamayacağını, baş şüphelinin kaçma şüphesinin bulunduğunu söylemiştik. Bu tezimizin de doğru olduğu ortaya çıkmış oldu” dedi.

Soruşturmanın bininci gününü aştığını ve sağlıklı yürütülmediğini kaydeden Çimen, şu bilgileri verdi: “Henüz biz şüphelinin cep telefonu üzerindeki bilirkişi incelemesini tamamlayamadık. HTS raporları üzerinde veri çalışmasını tamamlayamadık. Soruşturmamız gerçekten de akamete uğramış durumda, bu soruşturmanın bir an önce etkin bir şekilde, sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için gerekli çalışmaların başlatılmasını bekliyoruz.”

Aile: Yurt dışına kaçtıysa sorumlusu kim olacak?

Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku ise kardeşinden 1.021 gündür haber alamadıklarını hatırlattı:

“Dosyanın şüphelisi Zeynal A.’ya adli kontrol şartıyla serbest bırakılma kararı çıkartılmıştı. Zeynal’ın yedi aydır hiçbir yerde imzası yok. Türkiye’de mi yoksa kaçtı mı bilmiyoruz. Antalya Emniyeti yedi aydır ulaşamamış, ‘Adresini bilmiyoruz, telefonlarına ulaşamıyoruz’ diyorlar. Normal olarak gözaltı kararı çıkmıştı ve evinden almışlardı. O adrese neden gitmediler ya da tebligat yazısını kapıya neden asmadılar? Türkiye’de adli kontrol şartı olan bir kişiye nasıl yedi aydır tebligat yapılmaz? Zeynal’a zaman mı kazandırıyorlar? Yurt dışına kaçsaydı bunun sorumlusu kim olacaktı? Ben 1012 gündür ‘Gülistan Doku nerede?’ diyorum, vicdanı olanlar da bu sesi duysun”.

Ne olmuştu?

Gülistan Doku, 5 Ocak 2020 Pazar günü kaldığı Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) Kız Yurdu’na geri dönmemişti. MOBESE görüntülerinde okuldan çıktıktan sonra bindiği minibüsten indikten sonra bir daha izine rastlanamayan genç kadın için ailesi ve kadın örgütleri barajın boşaltılmasını istemişti.

Doku için suda başlatılan ilk arama çalışmaları 6 Temmuz’da durduruldu. Ailenin talebi üzerine 22 Temmuz’da gerçekleştirilen su tahliye çalışmaları sonucunda baraj suyu minimum seviyeye düşürülerek tekrar su altı arama çalışmaları başladı.  18 Ağustos ise, Doku’ya dair herhangi bir ize ulaşılamadığı için arama çalışmaları tekrar sonlandırıldı. 

Doku ailesinin kızlarının kaybından sorumlu tuttukları ve tutuklanmasını istedikleri Zeynal Abarakov‘un ise ifadesi alınarak, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Oxfam raporu: Dünya son derece eşitsizdi, pandemi sonrasında ise daha da eşitsiz

Düşünce kuruluşu Oxfam, 2022 Eşitsizliği Azaltma Taahhüdü (CRI) Endeksi‘nin yayımladı.

161 hükümetin harcama, vergi ve işgücü politikalarını inceleyen endeks, pandeminin ilk iki yılında hükümetlerin eşitsizlikle mücadeleye yönelik eylemlerine dair kapsamlı bir analiz sunuyor.

Raporun bulguarı ise, dünyadaki eşitsizliğin pandemi döneminde katlanarak arttığını ve buna karşı eylemlerin başarısız olduğunu ortaya koyuyor.

Pandemiye rağmen sağlık harcamaları azaldı

Rapora göre, yüzyılınen büyük küresel sağlık acil durumuna, yani COVID-19 pandemisine rağmen, düşük ve düşük orta gelirli ülkelerin yarısında, 2020-2022 döneminde sağlık harcamalarının payı düştü.

OECD ülkelerinde en zengin yüzde 10’luk kesimin geliri, en fakir yüzde 10’un gelirinden on kat daha fazla.

Ülkelerin yarısı, aynı dönemde sosyal koruma harcamalarını düşürdü ve eğitim harcamalarını yüzde 70 azalttı.

Ülkelerin üçte ikisi, asgari ücretlerini gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) ile uyumlu hale getirmede başarısız oldu.

Oxfam: En zengin 10 kişinin pandemideki servet artışıyla tüm dünya aşılanabilir

Oxfam raporu: Pandemide kadınlar 800 milyar dolarlık gelir kaybı yaşadı

Servetine servet katanlara ek vergi yok

Pandemi döneminde vergi gelirlerindeki büyük kayıplara ve en zengin insanlar ve şirketlerin servetindeki büyük artışlara rağmen 161 ülkeden 143’ü, vergileri artırmadı; 11 ülke ise aksine zengin insanlar üzerindeki vergileri düşürdü.

Raporun özetinde şu yorum yapıldı:

“Pandemi döneminde hem hastalıktan hem de derin ekonomik etkilerinden en çok en yoksul insanlar etkilendi, bu da dünya çapında eşitsizliği artırdı. CRI 2022 Endeksi, dünya hükümetlerinin çoğunun eşitsizlikteki bu tehlikeli artışı azaltmada başarısız olduğunu açıkça gösteriyor.”

Pandemi öncesinde dünya son derece eşitsizdi. Şimdi daha da eşitsiz.

Oxfam: Yıl sonunda 860 milyon insan aşırı yoksulluğa düşebilir

Oxfam’ın politika başkanı Katy Chakrabortty şunları söyledi:

“Endeks, dünya çapındaki hükümetlerin yalnızca artan eşitsizliği azaltmakta nasıl başarısız olduklarını değil, aynı zamanda gelecek yıllarda en yoksulları derinden dezavantajlı hale getirecek politikaları bile bile seçtiğini de gösteriyor.”

Türkiye genelde 74, vergi eşitliğinde ise 114’üncü sırada

161 ülke arasından eşitsizlik azaltma konusunda genelde 74’üncü sırada yer alan Türkiye;

  • sosyal harcamalar konusunda 69,
  • vergi eşitliği konusunda 114,
  • sendikal haklar ve işgücü hakları açısından da 71‘inci sırada yer alıyor.

Hükümetlerin işçi ve sendika haklarını desteklemek için mevzuatlarını ve uygulamalarını inceleyen bölümde Türkiye ayrıca sıralamada en büyük düşüşü yaşayan 10 ülke arasında yer alıyor. Raporda ayrıca Türkiye’deki kadın işçilerin haklarına değinilerek babalık izninin birkaç günle sınırlı olduğuna ve kadınların doğum izni boyunca ücretlerinin ancak üçte ikisini alabildiğine dilkkat çekiliyor.

Vergi eşitsizliğindeki düşük sıralamasının yanı sıra Türkiye’de asgari ücretin kişi başına düşen milli gelire oranı son iki yılda yüzde 60’tan yüzde 50’ye gerilediğine de yer veriliyor.

Putin: Türkiye’de büyük bir doğal gaz merkezi kurabiliriz

Rusya Devlet Başkanı Vladimir PutinRusya Enerji Haftası kapsamında düzenlenen konferansta “Avrupa’ya tedarik için Türkiye’de büyük bir doğalgaz merkezi kurabiliriz” dedi.

Rusya’nın Kuzey Akım’dan gaz tedarikini Karadeniz‘e yönlendirebileceğini söyleyen Putin, “Rusya, önümüzdeki sonbahar ve kış aylarında Avrupa’ya enerji kaynakları tedarik etmeye hazır. Bunu isteyip istemediklerine onların karar vermesi gerekiyor, top onların sahasında” diye konuştu.

Sızıntı için ‘uluslararası terör’ açıklaması

Rusya lideri, Rus doğalgazını Baltık Denizi’nden Avrupa ülkelerine iletmesi için tasarlanan Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 boru hatlarında sızıntı yaşanmasına neden olan patlamaları ‘uluslararası terör eylemi’ olarak tanımladı.

Rusya Kuzey Akım-1 gazını kesti, Avrupa’da fiyatlar yüzde 30 arttı
Kuzey Akım boru hattında dördüncü sızıntı
North Stream sızıntısı: Benzeri görülmemiş bir iklim ve çevresel etkisi olabilir

Şu anda Türkiye’ye Mavi Akım ve Türk Akım üzerinden gaz akışı sağlanıyor. Rusya Devlet Başkanı bugünkü toplantıdan hemen sonra Astana’ya geçecek ve orada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir görüşme gerçekleştirecek.”

 ‘Petrol ve gazın zararına yeşil enerjiyi teşvik ediyorlar’

Avrupa’nın yaşadığı enerji krizine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Putin,  Putin, ‘Avrupalıların bu kış karşı karşıya olduğu yüksek enerji fiyatlarıyla Rusya’nın hiçbir ilgisi olmadığını’ savundu. Kuzey Akım 2’de sağlam kalan hat üzerinden Avrupa’ya doğal gaz sevkiyatı gerçekleştirebileceklerini belirten  Vladimir Putin, Batı’yı ‘küresel enerji krizini körüklemek’ ile suçladı; yaptırımlara rağmen Rusya’nın petrol üretimini ve ihracatını 2025 yılına kadar mevcut seviyelerde tutmayı planladığını söyledi.

Yenilenebilir enerji konusunun ‘politikleştirilmemesi’ gerektiğini dile getiren Rusya lideri, Avrupa Birliği’ni (AB) ‘petrol ve gaz gelişiminin zararına yeşil enerjiyi teşvik etmekle’ suçladı.

 

Deniz Poyraz davası: Katil, Poyraz’ın kardeşine tokat atmaya çalıştı, polis salona biber gazı sıktı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü binasına silahlı saldırıda bulunarak Deniz Poyraz’ı katleden sanık Onur Gencer’in yargılandığı davanın 5’nci duruşması, İzmir Adliyesi 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Mahkeme heyeti duruşmanın bundan sonra Aliağa Şakran Cezaevi yerleşkesinde devam etmesine karar verdi ve”güvenliğin sağlanamadığını” söyleyerek duruşmayı iki gün sonrasına (14 Ekim) erteledi.

Duruşma öncesi adliye önünde açıklama yapıldı Açıklamaya HDP Sözcüsü Ebru Günay, HDP Milletvekilleri Oya Ersoy, Murat Çepni, Serpil Kemalbay, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz’ın yani sıra çok sayıda yurttaş katıldı.

Kadınlar, katillerden hesap soracak

Günay, katliamın ilk gününden itibaren katillerin korunduğunu ve gizlendiğini söyledi.

Hakikatin ortaya çıkması için mücadele etmesi gereken mahkeme heyetinin tavrının ortada olduğunu söyleyen Günay, şöyle konuştu:

“Geçen duruşmada avukat arkadaşlarımız soru sormaya başladı. Hem katilin hem de mahkeme heyetinin tavrı hakikatin ortaya çıkmasını engellemeye yönelikti.  Kadınların, Kürtlerin, HDP’lilerin katledildiği dosyalarda mahkeme heyetlerinin tutumunu iktidarın tutumunu biliyoruz. Bu tutum cezasızlık, gerçeklerin açığa çıkmasını engelleme, failleri korumanın hesap sormamanın tutumudur. Buna karşı mücadele etmeye kararlıyız. Kadınların mücadelesi, katillerden eninde sonunda hesap soracaktır.”

Fotoğraf: Mezopotamya Ajansı

Kadınlar Birlikte Güçlü (KBG) üyeleri de adliyenin karşısındaki binanın balkonuna pankart astı. “Deniz Poyraz’ın katilleri 5 duruşmadır korunuyor” yazılı pankartı asan kadınlara polisin müdahale etmesine, çevredeki yurttaşlar tepki gösterdi.

Avukatlara söz hakkı tanımayacağız

Duruşmada mahkeme başkanı, katılan vekili sıfatı taşıyan asil avukatlar dışındaki tüm avukatların alandan ayrılması kararın uygulanmasını istedi. İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel karara tepki gösterirken, bir avukatın salona alınmaması üzerine arbede yaşandı.

Fotoğraf: Yeni Yaşam Gazetesi

Bunun üzerine mahkeme heyeti başkanı, “Sizin konuşma hakkınız yok. Ara karar tartışmaya açık değildir. Avukatlara söz hakkı tanımayacağız” diye yanıt verdi.

Dava avukatlarından Türkan Aslan Ağaç ise alınan kararın hukuka aykırı olduğunu söyledi.

Bu sırada güvenlik görevlileri ile avukatlar arasında tartışma yaşandı. Mahkeme heyetinin tavrına tepki gösteren izleyiciler, başkana “Katili yargılayın” diye seslendi. HDP Milletvekili Murat Çepni, mahkeme başkanının ortamı gerdiğini söyledi.

Gencer’in provakasyonu sonrası polis salona gaz sıktı

Katil Onur Gencer, salona getirilirken önünden geçen Deniz Poyraz’ın tutuklu kardeşi Kamuran Poyraz’a sataştı ve ona tokat atmaya çalıştı. Mezopotamya Ajansı’nın aktardığına göre Poyraz’ın Gencer’e cevap vermesi üzerine jandarmalardan birisi Kamuran Poyraz’a vurdu.

İzleyicilerin tepki göstermesi üzerine salonda arbede yaşandı. Mahkeme heyeti salonu terk etti.

Polis, mahkeme salonuna biber gazı sıktı.

Yaşanan arbede sonrası Poyraz’ın annesi Fehime Poyraz fenalaştı.

Fotoğraf: Yeni Yaşam Gazetesi

Mahkemenin tekrar başlaması ile heyet, yaşanan olayları zapt etmeye başladı. Onur Gencer’in Kamuran Poyraz’ın kardeşine saldırmaya çalışması duruşma zaptına geçmedi. Heyet ayrıca jandarmanın vurmasını da“Kolluk görevini yaptı” diyerek görmezden geldi.

Katılan vekilleri adına söz alan İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, “Yargılamanın uzamaması açısından tanık dinlenilmesine geçilmesini istiyoruz. Gerekli güvenlik önlemleri alınmıştır. Ayrıca zapta geçtiğiniz hususta avukatlarla jandarma arasında arbede yaşandığını söylediniz. Fakat jandarma katılana vurmak suretiyle olayı başlattı. Bu kişinin kimliğinin tespitinin ve savcılığa bildirilmesini istiyoruz” dedi.

Katil Onur Gencer HDP kapatma davasının kendi dosyasına eklenmesini istedi. Gencer, “HDP kapatma davasındaki dosyanın kendi dosyama eklenmesini istiyorum. Çünkü olay budur” dedi.

Kararını açıklayan mahkeme heyeti, oturuma ara verilmesine sebep salonda yaşananlardan kaynaklı yargılamanın bundan sonra Aliağa Şakran Cezaevi Yerleşkesi salonunda yapılmasına karar vererek; duruşmayı 14 Ekim Cuma günü saat 10.00’a erteledi.

Deniz Poyraz davası: Sanık ‘tahrik indirimi’ istedi, mahkeme başkanını tehdit etti
Deniz Poyraz davası: Siz katili yargılamaya değil şov yapmaya getirdiniz

Duruşma kaçırılmaya çalışılıyor

Duruşma sonrasında Deniz Poyraz’ın ailesi, milletvekilleri, baro başkanları ve avukatlar basın açıklaması yaptı.

Özkan Yücel, duruşmanın avukat ve yurttaşlardan kaçırılmak istendiğini belirterek, “Jandarma, katılanları tokatlarken, buna sessiz kalan bir heyet vardı. Deniz Poyraz için adalet istiyoruz. Görünen katili değil, ona silah veren, azmettireni, eğiteni de bulmak istiyoruz. Bu olay örgütlenme özgürlüğüne, bir arada yaşamaya yapılmış bir saldırıydı. Sanıyorlar ki bizden kurtulacaktır. Biz orada olacağız. Adalet istemeye devam edeceğiz. Biz barolar olarak olayın peşindeyiz” dedi.

WMO: Net sıfır için yenilenebilir enerji arzının, sekiz yıl içinde ikiye katlanması şart

Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) yeni raporunda, enerji güvenliğini baltalayan küresel sıcaklık artışını sınırlamak için temiz enerji kaynaklarından sağlanan elektriğin önümüzdeki sekiz yıl içinde ikiye katlanması gerektiğini ortaya koydu.

Küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 75’inden enerji sektörü sorumluyken, WMO Genel Sekreteri Petteri Taalas, 21. yüzyılda başarılı olmak için daha temiz enerji üretimine geçmenin ve enerji verimliliğini artırmanın hayati önem taşıdığını söylüyor:

“Net sıfır 2050 yılına kadarki hedef. Bunu ancak önümüzdeki sekiz yıl içinde düşük emisyonlu elektrik arzını ikiye katlarsak başarabiliriz”.

İklim değişikliği enerji için risk oluşturuyor

Dünya Meteoroloji Örgütü’nün yeni raporuna göre, iklim değişikliği, aşırı hava koşulları ve su stresinin enerji güvenliğini baltalama ve hatta yenilenebilir enerji kaynaklarını tehlikeye atma riski bulunuyor.

26 farklı kuruluşun verilerini içeren 2022 İklim Hizmetleri Durumu: Enerji raporu, sürdürülebilir kalkınma, iklim değişikliği ve gezegen sağlığı ile ilgili uluslararası anlaşmaların gerçekleştirilmesi için kilit bir faktör olan enerjiye odaklanıyor.

Güvenilir hava, su ve iklim bilgilerine ve hizmetlerine erişim, enerji altyapısının dayanıklılığını güçlendirmek ve son on yılda yüzde 30 artan artan talebi karşılamak için giderek daha önemli hale gelecek.

‘Zaman bizden yana değil’

WMO Genel Sekreteri Taalas, rapora ilişkin “küresel enerji sisteminin tamamen dönüştürülmesi” çağrısında bulunarak, “Zaman bizden yana değil ve iklimimiz gözlerimizin önünde değişiyor” ifadelerini kullanıyor.

İklim değişikliği, yakıt tedarikini, enerji üretimini, mevcut ve gelecekteki enerji altyapısının fiziksel dayanıklılığını doğrudan etkiliyor.

Isı dalgaları ve kuraklıklar mevcut durumda da enerji üretimini stres altına sokuyor, fosil yakıt emisyonlarını azaltmayı, daha sık ve yoğun aşırı hava, su ve iklim olaylarının etkisine ışık tutmayı daha da önemli hale getiriyor.

Ancak, bu risklere rağmen, hükümetler tarafından BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi‘ne (UNFCCC) sunulan iklim eylem planlarının sadece yüzde 40’ı enerji sektöründe adaptasyona öncelik veriyor ve yatırım buna bağlı olarak düşük.

Rapora göre; yenilenebilir enerjiye geçiş, su temini üzerindeki artan stresi hafifletmeye yardımcı olacak, çünkü güneş ve rüzgarla elektrik üretmek için kullanılan su miktarı, fosil yakıtlı veya nükleer tabanlı daha geleneksel enerji santrallerinden çok daha düşük.

Ancak WMO, ülkelerin mevcut yenilenebilir enerji taahhütlerinin, 2030 yılına kadar uygun fiyatlı, güvenilir, sürdürülebilir ve modern enerjiye evrensel erişim hedefine ulaşmak için gerekenlerin çok gerisinde kaldığını söyledi.

‘Enerji sektörü, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık dörtte üçünün kaynağı’

WMO Genel Sekreteri Prof Petteri Taalas, “Enerji sektörü, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık dörtte üçünün kaynağı. Küresel enerji sisteminin tam bir dönüşümüne ihtiyacımız var” dedi.

Uluslararası Enerji Ajansı Yetkili Müdürü Dr. Fatih Birol ise “Net-sıfıra geçişi hızlandırırken enerji güvenliğini korumak istiyorsak, iklim değişikliğinin enerji sistemleri üzerindeki artan etkisine acilen yanıt vermemiz gerekiyor. Bu, yatırımları teşvik etmek için uzun vadeli planlama ve cesur politika eylemleri gerekiyor ve bunun da kapsamlı ve güvenilir hava ve iklim verileriyle desteklenmesi gerekiyor” ifadelerini kullanıyor.

Rapora veri sağlayan kurumlardan Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) Genel Direktörü Francesco La Camera ise şu ifadeleri kullandı:

“Şimdi yenilenebilir bir enerji geleceğine geçişi hızlandırma zamanı. Radikal ve acil eylem dışında herhangi bir şey, sonuçta 1,5°C’de kalma şansını ortadan kaldıracak. İç içe geçmiş enerji ve iklim krizleri, büyük ölçüde fosil yakıtlara dayanan bir ekonomik sistemin zayıflıklarını ve kırılganlıklarını çarpıcı biçimde ortaya çıkardı. Yenilenebilir kaynaklara geçişi hızlandırmak, yeryüzündeki insanlara ve topluluklara uygun fiyatlı enerji, istihdam, ekonomik büyüme ve esnek bir ortam sağlamak için stratejik bir seçimdir.”

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e göre ise iddialı bir iklim eylemi 2030 yılına kadar 26 trilyon ABD doları tutarında ekonomik fayda sağlayabilir. Ancak yenilenebilir enerji yatırımları özellikle gelişmekte olan ülkelerde oldukça düşük.

11 Ekim’de duyurulan ve 13 Ekim’de İskoçya’da gerçekleştirilecek Dünya Enerji Konseyi zirvesinde sunulacak raporun ortaya koyduğu çıktılar şöyle:

Su sıkıntısı

  • 2020’de termik, nükleer ve hidroelektrik sistemlerden üretilen küresel elektriğin yüzde 87’si doğrudan su mevcudiyetine bağlıydı.
  • Soğutma için tatlı su mevcudiyetine ihtiyaç duyan termik santrallerin yüzde 33’ü yüksek su sıkıntısı olan bölgelerde.
Aliağa Termik Santrali/ Fotoğraf: Cansu Acar
  • Bu aynı zamanda mevcut nükleer santrallerin yüzde 15’i için de geçerli ve bu payın önümüzdeki 20 yıl içinde yüzde 25’e çıkması bekleniyor.
  • Hidroelektrik kapasitesinin yüzde 11’i de yüksek su sıkıntısı olan bölgelerde bulunuyor.
Akkuyu NGS
  • Mevcut hidroelektrik barajlarının yaklaşık yüzde 26’sı ve öngörülen barajların yüzde 23’ü, şu anda orta ila çok yüksek su kıtlığı riskine sahip nehir havzalarında yer alıyor.
  • Nükleer santraller yalnızca soğutma için suya bağımlı olmakla kalmaz, aynı zamanda genellikle alçak kıyı bölgelerinde bulunur ve bu nedenle sel baskınlarına karşı potansiyel olarak savunmasız.

Enerjiye öncelik

  • Dünyanın 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşması için düşük emisyonlu kaynaklardan sağlanan arzın 2030 yılına kadar ikiye katlanması gerekiyor.
  • Yenilenebilir enerjiye geçiş, artan küresel su stresini hafifletmeye yardımcı olacak, çünkü güneş ve rüzgarla elektrik üretmek için kullanılan su miktarı, fosil yakıt veya nükleer temelli enerji santrallerinden çok daha düşük.
  • Ancak ülkelerin mevcut taahhütleri, Paris Anlaşması’yla belirlenen hedeflerin çok gerisinde ve 2030 yılına kadar ihtiyaç duyulan emisyon azaltımı miktarında yüzde 70’lik bir boşluk bırakıyor.

  • Enerji sektöründe karbonsuzlaştırmayı mümkün kılmak için gerekli politikalar ve düzenlemeler hala zayıf.
  • Afrika yenilenebilir enerjide büyük bir oyuncu olabilir.
  • Afrika, iklim krizinde en az sorumluluğa sahip olmasına rağmen, büyük kuraklıklar da dahil olmak üzere iklim değişikliğinin ciddi etkileriyle karşı karşıya.

  • Ancak azalan temiz teknoloji maliyetleri, Afrika‘nın geleceği için yeni bir umut vaat ediyor ve Afrika‘nın yenilenebilir enerji ihtiyacındaki açığı kapatmaya yardımcı olması için büyük bir fırsat bulunuyor.
  • Son yirmi yılda temiz enerji yatırımlarının sadece yüzde 2’si Afrika’da yapıldı.
  • Tüm Afrikalılar için modern enerjiye erişim sağlamak, bugün küresel enerji yatırımının yaklaşık yüzde 1’i olan yıllık 25 milyar ABD Doları tutarında bir yatırım gerektiriyor.

  • Enerji sistemleri hava değişimlerine giderek daha fazla bağımlı hale geliyor; hava ve iklim verilerinden ve tahminlerinden gelen bilgi akışının karar destek sistemlerine uygun şekilde dahil edilmesi gerekiyor.
  • İklim hizmeti de iklim bilgisi sunumu ve paylaşımı noktasında ön plana çıkıyor. Enerji sektörünün klimatoloji verileri kullanma konusunda deneyimini artırması gerekiyor. İklim bilgilerinin daha etkin kullanımı, yenilenebilir enerji altyapısını büyütmeye yardımcı olur. Bunu başarmak için, bu tür hizmetlere duyulan ihtiyacın gelişmiş politikalar aracılığıyla tanınmasıyla desteklenen bu tür hizmetlere artan, sürdürülebilir yatırımlar gerekli.

Köpek sevmek beynimize iyi geliyor

Köpeklerin insanın en iyi arkadaşı olduğu, stres ve depresyonla mücadele etmemize yardımcı olduğu uzun zamandır biliniyor.

İsviçre‘de yapılan yeni bir araştırma da bu bulguları destekleyen şekilde, köpeklerle fiziksel temasın beynimiz için iyi olabileceğini gösterdi.

Araştırmacılar, köpeklerle etkileşimin, beynin genellikle duygusal ve sosyal işleme ile ilişkili bir alanı olan prefrontal korteksi aktive ettiğini ortaya koydu.

19 kişiyle yapılan deneyde, katılımcıların prefrontal korteksindeki aktiviteyi ölçmek için alınlarına elektrotlar yerleştirilerek yakın-kızılötesi spektroskopi (fNRIS) cihazı kullanıldı. Cihaz, beyindeki kanın oksijen doygunluğu yoluyla beyin aktivitesini ölçtü.

Hiçbiri köpek fobisi veya alerjisi olmayan katılımcılar, bir Golden Retriever, bir Goldendoodle ve bir Jack Russel teriyeri üç köpekle etkileşime girdi.

İlk olarak odanın karşısındaki köpeği izleyen katılımcılar, sonra köpeklerin yanına oturdu. Son olarak da, köpeği sevmelerine izin verildi. Bu süreç daha sonraki tarihlerde iki kez daha tekrarlandı.

Ama deney burada kalmadı. Katılımcılar aynı süreci, canlı bir köpeğin vücut ısısını simüle etmek için sıcak su şişesi konmuş peluş bir oyuncakla da tekrarladı.

İnsan beyni, peluş bir oyuncakla karşılaştırıldığında gerçek bir köpeğe farklı tepki verdi. Prefrontal korteksteki aktivite, peluş yerine gerçek köpekle etkileşime girdiğinde -özellikle de fiziksel olarak – önemli ölçüde daha yüksek oldu. Süreç tekrarlandıkça fark daha da açıldı.

Köpek sevme sırasında katılımcıların beyninn bu bölümünde büyük aktivite gözlemlenmesi, onların etkileşim sırasında daha odaklı ve duygusal olarak uyarılmış olduklarını gösteriyor.

Araştırmacılar, “Deneklerde prefrontal beyin aktivasyonu, bir köpek veya peluş bir hayvanla etkileşimsel yakınlığın artmasıyla artsa da özellikle köpekle temas halinde daha güçlüydü” diye yazdı:

“Bu, bir köpekle etkileşimlerin daha fazla dikkat sürecini harekete geçirebileceğini ve daha güçlü duygusal uyarılma ortaya çıkarabileceğini gösteriyor.”

Araştırmanın sonuç bölümünde şu değerlendirmeye yer verildi:

“Bulgular, bir köpekle olan etkileşimin, benzer özelliklere sahip cansız uyaranlardan daha fazla dikkat sürecini harekete geçirebileceğini ve daha güçlü duygusal uyarılma ortaya çıkarabileceğini gösteriyor.

Sonuçlarımız ayrıca köpekle olan ilişkinin motivasyon, dikkat ve sosyo-duygusal işlevsellikte eksiklikleri olan hastalar için klinik olarak çok önemli bir faktör olabileceğini düşündürmektedir. Hayvanları terapötik müdahalelere entegre etmek, duygusal katılımı ve dikkati geliştirmek için umut verici bir yaklaşım olabilir.”