Ana Sayfa Blog Sayfa 737

Üçüncü Mavi Masa buluşması 15 Ekim’de: Güneybatı Marmara kıyılarının bugünü ve geleceği

Şubat ayında ilk adımları atılan Marmara Kültürleri Ağı‘nın üçüncü Mavi Masa buluşması, 15 Ekim ‘de Çanakkale Kent Müzesi‘nde yapılacak.

“Marmara’yı konuşuyoruz – Güneybatı Marmara Kıyılarında neler oluyor?” temalı buluşma gün boyu sürecek.

Mavi Masa buluşmasında öğleden önce “Şiirimizde Deniz Var” çocuk atölyesi düzenlenecek. Öğleden sonra ise Balıkesir-Çanakkale Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ve Balıkesir-Çanakkale illeri 1/50.000 Ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planı ele alınacak.

Etkinliğin detaylı programı ise şöyle:

10.00-12.00 Şiirimizde Deniz Var Çocuk Atölyesi – Deniz temalı şiir yazma atölyesi – Erdinç Alnıak
13.30-13.45 Moderatör açılış konuşması, konuşmacıların tanıtılması
13.50-14.30 İsmail Erten
Balıkesir Çanakkale Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı
Balıkesir-Çanakkale illeri 1/50.000 Ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planı 14.40-15.20 Güney Marmara Dayanışması
Balıkesir-Çanakkale illeri 1/50.000 Ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planı kapsamında Güney Marmara Dayanışması’nın faaliyetleri
15.30-16.20 Ali Furkan Oğuz
Balıkesir-Çanakkale illeri 1/50.000 Ölçekli Bütünleşik Kıyı Alanları Planı kapsamında planlanan projelere karşı açılan davalar ve hukuksal süreç
16.30-17.10 Oral Kaya
Marmara denizi çevresinde planlanan ve hayata geçirilen enerji yatırımları
17.10-17.30 Soru-Cevap

Suudi Arabistan’da çöldeki şehir projesine engel oldular diye üç yerliye idam cezası

0

Projenin gerçekleştirilebilmesi için yerlerinden edilen Howeitat kabilesi üyesi Shadli, Atallah ve Ibrahim al-Howeiti, 2020 yılında Özel Yetkili Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanmıştı. Mahkeme huzuruna çıkarılan üç kişi, 2 Ekim’de ölüm cezasına çarptırıldı.

İngiltere merkezli Alqst insan hakları örgütü, yaptığı paylaşımda “Aile üyeleri, Neom’un inşası gerekçesiyle tahliyeye karşı çıktıkları için 2020’de gözaltına alındı. Verilen cezaları kınıyor ve serbest bırakılmasını talep ediyoruz” dedi.

Prens bin Salman’ın 1 trilyon dolarlık mega kenti Neom: Çölün ortasında 120 kilometrelik ‘eko-gökdelenler’
Bir zamanlar övülen ‘akıllı şehirler’deki ışıltı neden sönüyor?

Suudi veliaht prensi Muhammed bin Salman’ın çoğu uzmana gerçekçi gelmeyen ‘Neom- The Line’ projesinde çölün ortasından geçen ve mikro iklime sahip 120 kilometrelik aynalı bir gökdelen inşası planlanıyor. Tabuk vilayetinde kurulacak ve çölde bir ‘açık hava kayak tesisi’ kurulacak kentin tamamen yenilenebilir enerji kullanan net sıfır emisyonlu olacağı belirtiliyor.

ABD‘nin New York şehrinden 33 kat daha fazla büyüklükte olması planlanan kent, ülkenin petrole bağımlılığını azaltmak için bir prototip olarak tasarlanıyor.

Middle East Eye‘ın aktardığına göre, Shadli’nin kardeşi 43 yaşındaki Abdul Rahim, Nisan 2020’de Tebük eyaleti sakinlerinin zorla yerinden edilmesini protesto ettiği sırada Suudi güçleri tarafından vurularak öldürülmüştü.

Howeitat kabilesi üyeleri, 2029 Asya Kış Oyunları‘na da ev sahipliği yapması planlanan Neom’un inşası için göç ettirildikleri gerekçesiyle sık sık protestolar düzenliyor.

Daha önce de söz konusu üç kişinin aile üyesi olan Abdulilah ve Abdullah Dukhail isimli iki kişi protestolara destek verme suçlamasıyla 50 yıl hapis ve 50 yıl seyahat yasağına çarptırılmıştı.

IPCC yazarı iklim bilimci Prof. Julia Steinberger, katıldığı protestoda tutuklandı

Çevre örgütü Renovate Switzerland üyeleri bu sabah gerçekleştirdikleri eylemde, iklim acil durumuna dikkat çekmek amacıyla Bern‘deki Wankdorf Köprüsü‘nde trafiği engelledi.

Protestoya katılanlardan Lozan Üniversitesi Ekolojik Ekonomi Profesörü Julia Steinberger, polis geldiğinde asfalta yatarak direnişine devam etti.

Güvenlik güçleri, protestocuları zorla yolun kenarına atarken, Steinberg’i de yattığı yerden zorla kaldırarak polis aracına götürdü.

30 dakikalık eylemden Steinberger’in tutuklanma anları böyle paylaşıldı:

Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Paneli (IPCC)‘nin üçüncü çalışma grubunda da bulunan Steinberg, tutuklandığı sırada şöyle diyor:

Şiddet içermeyen sivil itaatsizlik eylemleri çok önemli çünkü hükümet iklim krizine gerekli tepkiyi vermiyor. Çok az zamanımız kaldı.

Söğütlüdere’de çevre yıkımı Meclis gündeminde: Bu katliamı durdurun

Haber: Yeliz DOĞAN

*

Karayolları 1. Bölge Müdürlüğü‘nün Edirne‘nin Havsa İlçesi Söğütlüdere köyü merasında bölge halkının tüm itirazlarına rağmen açmak istediği ariyet (kum ve çakıl) ocağı ile gerçekleşecek çevre katliamı Meclis gündeminde.

Köy ve bölge halkının projenin durdurulması için başlattığı imza kampanyasının ardından İYİ Parti Edirne Milletvekili Orhan Çakırlar da TBMM Genel Kurulu‘nda söz alarak, Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) sürecinin sona erdirilmesini talep ettiklerini belirtti.

Yerleşim alanları tehlikede

Açılacak ocağın vereceği zararları sıralayan İYİ Partili Çakırlar, şunları kaydetti:

“Söğütlüdere köyü merası üzerinde yaklaşık 10 hektarlık alanda Karayolları 1’inci Bölge Müdürlüğünce ariyet ocağı açılmak istenmektedir. Günde 1.625 ton malzeme çıkarılıp kamyonlarla taşınacak olan bu ocakta, 82 ayrı noktada yapılacak olan her bir patlamadan 9.750 ton malzeme çıkarılacak, büyük tehlike, gürültü, ses, toz, canlılarda stres ve endişe yaratacaktır.

Projenin tanıtım dosyasında itiraf edildiği üzere, Söğütlüdere ve Habiller köyleri yerleşimleri, tarlaları, göletleri ve içme suları bu ocak faaliyetinin etkisi altındadır. Bu ocak projesi doğal gaz boru hattı ve enerji hattı için de büyük tehlike oluşturmaktadır.”

Çiftçilerin verimi düştü

Patlatmalı açık ocak işletmesine izin verilerek köylülerin kadim meraları, tarlaları, ürünleri, hayvancılık ürünleri, yer altı içme suları, üç göleti, sağlığı ve doğal yaşam hakkının yok olmak üzere olduğunu söyleyen Çakırlar, şöyle devam etti:

“Madencilik faaliyetleri başlamadan önceki köy yaşamıyla günümüzdeki durum arasında Trakya‘da birçok köyde büyük olumsuzluklar yaşanmıştır. Örnek vermek gerekirse Edirne Süloğlu Geçkinli köyünde bulunan Balkan Savaşı Şehitliği yakınına kadar gelen ve sulama kanalları bulunan verimli tarım arazileri üzerinde yapılan açık kömür işletmeleri, köyde yaşamı zorlaştırmış, çiftçilikle uğraşan üreticimizi verim açısından sıkıntıya düşürmüştür.”

Nitekim patlamalı madencilik yapılan tüm Trakya köylerinde tarım ve hayvancılık üretimi faaliyetleri azalmıştır.

ÇED süreci sonlandırılsın

Çakırlar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çevre mevzuatına göre proje değerlendirmesinde halkın katılım ilkesi esastır. Uluslararası çevre koruma sözleşmelerine göre halkın istemediği hiçbir projeye, hiçbir yatırıma izin ve onay verilemez.

Bu sebeple köy sakinlerinin Edirne ili Havsa ilçesi Söğütlüdere köyü merası üzerinde Karayolları 1’inci Bölge Müdürlüğünce açılmak istenen ariyet ocağının ÇED sürecinin sonlandırılması talebi dikkate alınmalı.”

[Foto Galeri] The Nature Conservancy 2022 Fotoğraf Yarışması’nın kazananları açıklandı

The Nature Conservancy (TNC) 2022 Küresel Fotoğraf Yarışması‘nın kazananları belli oldu.

196 farklı ülke ve bölgeden 100 binden fazla başvuru alan yarışmada en iyi fotoğraflar altı kategoride belirlendi: Su, iklim, bitkiler ve mantarlar, vahşi yaşam, insanlar ve doğa, manzara.

Büyük Ödülün sahibi, ‘Dallanmak’ isimli fotoğrafıyla Çin‘den Li Ping oldu.

Ping’in fotoğrafı, yağmur suyunun erozyona uğramasıyla oluşan olukların Tibet‘teki bir otoyolun her iki tarafında bir ağaç gibi uzandığını gösteriyor.

 

 

Venezuela’da şiddetli yağış: 36 kişi öldü, 56 kişi ise hala kayıp

La Nina’nın etkisi altında olan Venezuela’da hafta sonu kaydedilen şiddetli yağış kaynaklı ölümlerin sayısı 36’ya yükseldi.

Yağışlar nedeniyle gerçekleşen toprak kaymalarının ardından onlarca kişi ise hala kayıp.

8 Ekim’de başlayan sağanak yağış büyük ağaç gövdelerini ve çevredeki dağlardan kopan enkazları Caracas‘ın 67 kilometre güneybatısındaki Las Tejerias bölgesine sürükledi. Tarım arazileri de düşen aşırı yağış ve buna kaynaklı yaşanan toprak kaymalarından olumsuz etkilendi.

Venezuela’da bir aylık yağış sekiz saatte düştü 

56 kişi hala kayıp

Başkan Yardımcısı Delcy Rodriguez, Caracas’a yaklaşık 80 kilometre uzaklıkta bulunan yaklaşık 50 bin nüfusa sahip şehir olan Las Tejerias‘ı ziyareti sırasında devlet televizyonunda yaptığı açıklamada, “En acil mesele ile; insan aramakla ilgileniyoruz” dedi.

İçişleri Bakanlığı ölü sayısını dün açıkladı ve 56 kişinin hala kayıp olduğunu duyurdu.

Rodriguez, 300’den fazla evin yıkıldığını ve 750’den fazla evin hasar gördüğünü söyledi.

Bloomberg’in aktardığına göre; yaklaşık bin 200 kurtarma görevlisi olay yerine müdahale ederek evlerini kaybeden insanları barınaklara yönlendirdi, sokakları temizledi ve elektrik hizmetini yeniden sağladı.

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, bölgeyi afet bölgesi ilan ettikten ve 9 Ekim’de üç günlük ulusal yas ilan etti. Maduro dün bölgeyi ziyaret etti.

Son günlerde Venezuela’nın orta ve batı kesimlerinde yağmurlar etkili oldu. Savunma Bakanı Vladimir Padrino 9 Ekim’de sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımda arama ve kurtarma operasyonlarını yürütmek için ordunun konuşlandırıldığını söyledi.

Maduro bu hafta devlet televizyonunda yaptığı açıklamada, tropikal yağmurun 120 belediyeyi alt üst ettiğini söyledi.

Son ölümler, La Niña hava olayının neden olduğu şiddetli yağışlar sebebiyle son haftalarda arttı.

La Niña hava olayı nedir?

La Niña, güçlü rüzgarların Büyük Okyanus‘ta sıcak yüzey suyunu, Güney Amerika’dan uzağa, Endonezya‘ya doğru götürmesiyle ortaya çıkıyor. Bunun yerini, daha soğuk derinlerden yüzeye çıkan su alıyor.

Bu durum da, dünyanın çeşitli bölgelerinde önemli hava durumu değişikliklerini beraberinde getiriyor.

Çok güçlü bir La Niña yaşanırsa, hat üzerindeki ülkeler çok yağışlı bir kış geçiriyor, güneydoğu Asya’da da daha hareketli bir muson mevsimi anlamına geliyor. Sıklıkla kar yağış getiren,  atmosferin yüzeyi ile daha yüksek kesimleri arasındaki rüzgar değişimini azalttığı için daha çok sayıda büyük fırtınaya yol açan bu hava olayı, aynı zamanda bazı bölgelerde de kuraklığa yol açıyor.

Normalde küresel sıcaklıklarını düşürmesi beklenen hava olayı, WMO‘dan Prof. Petteri Taalas‘a göre, bu durum sera gazları tarafından atmosferde tutulan sıcaklıkla çoktan dengelenmiş durumda. Son güçlü La Nina 2010-2011’de gerçekleşmişti.

‣ Üçlü La Nina

Yeşil Gazete yazarı, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Levent Kurnaz, bu yılki La Nina hava olayıyla ilgili şunları yazmıştı:

“Bu yıl Pasifik sularının normalden serine dönmesiyle Haziran 2020’de başlayan La Nina, Ocak 2021’de tepeye ulaştı ve hızla azalmaya başladı. Azalıp normal duruma geçmesi beklenirken Eylül 2021’de tekrar şiddetli bir La Nina’ya döndü. Bu sene temmuz ayında zayıflayıp normal duruma geçmesi beklenirken tekrar şiddetlenmeye başladı.  Şu anda da süren La Nina’nın üçüncü dönemine giriyoruz. Bu nedenle de dünyanın doğu ve güney bölgeleri aşırı yağışlarla boğuşurken, batıda büyük kuraklıklar yaşanıyor.”

İklim krizi: Bangladeş’teki köyler bir bir yok oluyor

Bangladeş’teki nehir kıyılarını dolduran çiftçi ve balıkçılar için yıllardır sellerle baş etmek hayatın bir rutini haline gelmiş durumda. Ancak iklim krizi sellerin şiddetini ve şiddetini artırıyor. Bangladeşliler sellerin yuttuğu köylerinden göç ederek kentlerdeki gecekondu mahallelerine taşınıyor.

Paban Baroi’nin ailesi de iklim kriziyle aşırı bir hale gelen sel felaketleri nedeniyle hayatı tehdit edilen insanlar arasında yer alıyor.

Fotoğraf: AFP

AFP‘nin aktardığına göre; Baroi ailesi Bangladeş’in Padma nehri kıyısındaki, evrensel yıkımı ve dönüşümü temsil eden Hindu tanrısı Shiva’nın tapınağını koruyordu. Ancak Padma nehri Baroi ailesinin koruduğu mabeti ve kendi evleri de dahil olmak üzere köydeki 200 evi yok etti.

Paban Baroi ve komşuları iklim krizinin etkisiyle daha da kötü bir hale gelen taşkınlar ve aşınan topraklarla birlikte göç etmek zorunda kalan ve ülkede yoksul kalacak binlerce kişi arasında yer alıyor.

Fotoğraf: AFP

Eylül’de suyun yönü aniden değişti, Baroi’nin köyünde bulunan ve birbirine sıkı sıkıya bağlı olan topluluğun bir kısmı üzerinde yaşadığı toprakların su altında kalmasıyla ortadan kayboldu.

Baroi yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Birçoğumuz son birkaç gündür açık havada yaşıyoruz.”

Baroi’nin ailesi, başkent Dakka’nın eteklerinde bulunan Bangla Bazar’daki tapınağın nesiller boyunca koruyucularıydı.

Köyün encümen üyelerinden Sohrab Hossain Pir ise köyde marangozlar, balıkçılar, çiftçiler ve tüccarlardan oluşan toplulukların olduğunu ancak şimdi her şeyin nehre gittiğini söylüyor.

Fotoğraf: AFP

Her biri Himalayalar’dan ve Güney Asya alt kıtasından akan Ganj ve Brahmaputra nehirlerine bağlı 200’ün üzerinde su yolunun geçtiği Bangladeş’te sellerin uzun yıllardır hayatın bir parçası haline geldiği söylense de bilim insanları, iklim değişikliğinin fenomenin şiddetini ve sıklığını artırdığını ve daha düzensiz yağışların daha fazla siklon ve ani sellere neden olduğunu söylüyor.

Bu yıl Bangladeş’te yaşanan sel felaketi nedeniyle 100 kişi hayatını kaybetmiş, yedi milyondan fazla insan yerini terk etmek zorunda kalmıştı. Aynı zamanda ülkede iklim krizinin etkilerinin gelecek on yıllarda önemli ölçüde kötüleşmesi bekleniyor.

Fotoğraf: AFP

Köyler haritadan silindi

Bangladeş Birleşmiş Milletler (BM) ve sivil toplum grupları tarafından yüzyılın başından bu yana aşırı hava olaylarından en çok etkilenen ükelerden biri olarak gösterildi. Ülkede birçok köy haritadan silindi.

Devlet tarafından finanse edilen Çevresel ve Coğrafi Enformasyon Hizmetleri Merkezi’ne (CEGIS) göre, bu yıl Bangladeş’te yaklaşık bin 800 hektar arazi nehirlerle aşınacak ve en az 10 bin kişinin evi sular altında kalacak.

Fotoğraf: AFP

Bangladeş, Kasım ayında Mısır’da yapılacak olan COP27 iklim zirvesinde iklim değişikliği kaynaklı artan doğal afetlerin ve aşırı hava olaylarının yönetilmesine yardımcı olacak ulusal bir plan sunacak. Zirvede Dakka, gelişmiş ülkelere acil finansman başvurusunda bulunacak.

İklim değişikliğinin ülke üzerindeki etkisini azaltmak için 2050 yılına kadar 230 milyar dolarlık bir finansman ihtiyacı olduğunu tahmin ediyor.

‘İklim değişikliğinin yükünü sadece Bangladeş’in taşımaması gerektiği çok açık’

Birleşmiş Milletler, İklim Değişikliği Bağlamında İnsan Haklarının Geliştirilmesi ve Korunması Raportörü Ian Fry, Eylül’de Bangladeş’te yaptığı ziyarette insanların çoğunun iklim değişikliği nedeniyle yerlerinden edildiğini belirterek erozyon olaylarının açıkça iklim değişikliğinin birer sonucu olduğunu vurguladı. Daha yüksek tarihsel emisyon seviyelerine sahip daha zengin ülkelerin iklim krizinden çıkan faturanın ödenmesine yardımcı olması gerektiğini belirten Fry şunları kaydetmişti:

“İklim değişikliğinin yükünü yalnızca Bangladeş’in taşımaması gerektiği bana göre çok açık.”

‘Nereye gideceğiz?’

Bangla Bazar’da Baroi ve ailesi, evlerini kaybettikten bir hafta sonra henüz sığınacak yer bulamadılar, bazı komşuları ise ahırlara sığındı.

Hala başlarının üstünde bir çatısı olanlar, Padma daha fazla toprak yuttuğunda nereye döneceklerini merak ediyor. Baroi, şunları söylüyor:

“Hiçbir yere gitmek istemiyorum. Ama nehir tüm köyü yutarsa ne olacak? Nereye gideceğiz?”

‣Eko-anksiyete ile nasıl başa çıkılır?

İklim krizi getirdiği felaketlerin boyutunu gözler önüne seriyor ancak uzmanlara göre bu krize karşı hala adımlar atılabilir. Dünyanın dört bir yanında fosil yakıt piyasasının durdurulması, ağaç kesiminin ve ormansızlaşmanın engellenmesi ve temiz hava hakları için eylemler gerçekleştiren, hükümetlere iklim eylem planlarıyla ilgili harekete geçmesi için baskıda bulunan binlerce insan, sivil toplum kuruluşu ve kurum  bulunuyor. Aynı zamanda Paris İklim Anlaşması gibi uluslararası sözleşmelerle de hükümetlerin, finanse edilen fosil yakıtı şirketlerine ve iklim krizine karşı önlem almaları için çeşitli adımlar atılmış durumda. Ancak somut adımlar için talep sürüyor.

İngiltere, birçok tarım arazisinde güneş paneli yapımına kısıtlama getirmeyi planlıyor

The Guardian‘ın özel haberine göre İngiltere çevre bakanı, tarım arazisi tanımını genişleterek çoğunda güneş güneş enerjisi çiftliklerini yasaklamayı hedefliyor.

Helena Horton‘un aktardığına göre, yeni çevre sekreteri Ranil Jayawardena, tarım arazilerine güneş panellerinin yerleştirilmesine karşı ve bunun gıda üretimini artırma ve büyüme hedeflerini baltaladığını savunuyor.

Bu amaçla, hükümet kaynaklarının söylediğine göre Jayawardena bu amaçla, yetkililerinden çiftçiliğe ayrılmış “en iyi ve çok yönlü” arazi sınıflandırmasını (BMV)  yeniden tanımlamalarını istedi.

İngiltere’de araziler 1’den 5’e kadar derecelendiriliyor ve şu anda BMV sınıflandırması 1’den 3a’ya kadar olan dereceleri içeriyor.

İstenen yeni tanımlamaya göre ise orta ila düşük olarak adlandırılan 3b kategorsiindeki araziler de bu kapsama alınacak. Bu da, bu arazilerde güneş paneli yapımının kısıtlandırılması anlamına gelecek.

Öte yandan şu anda, çoğu güneş enerjisi çiftliği 3b arazi üzerine inşa edilmiş ya da  planlanmış durumda. Bu nedenle bu hareket, yenilenebilir enerji kaynağındaki çoğu yeni ilerlemeyi ortadan kaldıracak.

3b arazilerin bu kapsama alınması, İngiltere’nin arazi alanının yaklaşık yüzde 41’inde ve tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 58’inde güneş enerjisi çiftliğini yasaklamak anlamına geliyor. 4’üncü ve 5’inci sınıf arazilerin ise çoğu, güneş enerjisi altyapısı için uygun olmayan yüksek araziler.

Çevre Bakanlığı yetkilileri, iddialara ilşkin görüşü sorulduğunda ‘hükümetin doğayı korumak ve net sıfır ulaşırken  çiftçiliği ve ekonomik büyümeyi desteklemek için seçenekler aradığını’ söyledi ve iddayı reddetmedi.

Geçen hafta Muhafazakar parti konferansında yaptığı konuşmada başbakan Liz Truss, “büyüme karşıtı koalisyon” dediği yeşil kampanyacılardan oluşan bir “düşman” listesi çıkardı. Ancak yeşil kampanyacılar şimdi, yenilenebilir enerji inşasının engellenmesinin, aslında hükümetin böyle bir grubun parçası olduğu anlamına geldiğini söylüyor.

Solar Energy UK ticaret derneği başkanı Chris Hewett şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Birleşik Krallık güneş enerjisi sektörü, büyük planlama kurallarını ucuz, yerli enerjinin önüne koyma girişimleriyle alarma geçti. Güneş enerjisi pek çok ihtiyaca ve politika talebine cevaptır: Enerji faturalarını azaltır, enerji güvenliği sağlar, büyümeyi hızlandırır ve kırsal ekonomilere yardımcı olur. Jayawardena’nın güneş enerjisi çiftliklerine muhalefeti ise onu kesinlikle ‘büyüme karşıtı koalisyon’un bir parçası yapıyor.”

Green Alliance adlı düşünce kuruluşunun politika direktörü Dustin Benton da şunları söylüyor:

“En iyi ve en çok yönlü tarım arazisini, sadece güneş çiftliklerini engellemek için, yüksek kaliteli olmayan toprakları içerecek şekilde yeniden tanımlamak garip olur. Bu kulağa ‘büyüme karşıtı koalisyon’un uygulayabileceği bir taktik gibi geliyor.”

 

Van der Bellen ikinci kez Avusturya Cumhurbaşkanı oldu

Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, hafta sonu düzenlenen başkanlık seçimlerinin ilk turunda net bir çoğunluk kazanarak ikinci altı yıllık görev süresini garantiledi.

Yeşiller’in eski lideri ve mevcut cumhurbaşkanı Bellen, yedi adayın yarıştığı seçimde oyların yüzde 56’sını kazanırken en yakın rakibi aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisinin (FPO) adayı Walter Rosenkranz, yüzde 18’le seçimde ikinci geldi.

Bira Partisi Genel Başkanı Dominik Wlazny ise oyların yüzde 8,5’ini alarak üçüncü oldu.

Fotoğraf: Leonhard Foeger / Reuters

Bellen, seçimlerde, Fırtınalı zamanlarda güvenli seçenek” sloganıyla yarıştı. Yeşiller’in 78 yaşındaki eski lideri, 2019’da hükümetin çöküşü ve Şansölye Sebastian Kurz‘un yolsuzluk iddiaları nedeniyle istifası gibi kriz zamanlarında cumhurbaşkanıydı.

Avusturya’ya yeşil cumhurbaşkanı: Van der Bellen yeniden seçildi
Avusturya’da Yeşiller Partisi eski liderinin Cumhurbaşkanı seçilmesi Avrupa’yı rahatlattı

Sonuçların açıklanmasının ardından konuşmasında seçmenlere teşekkür eden Bellen, “Çoğunluk sağlamak kolaydır, ancak mutlak çoğunluk, diğeradayların toplamından daha fazla oy almak nlamına gelir ve bunu çok ciddiye almak gerekir. Bunun olacağından hiç emin değildim ama oldu ve çok memnunum” dedi.

 

Prof. Şenol’u ölümle tehdit eden sanık yine serbest kalacak: Birçok ihlaline rağmen hala tutuklanmıyor

Aşı karşıtlarının hedef gösterdiği enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol’u ölümle tehdit ettiği, evinin kapısına dana dili bıraktığı için ev hapsine alınan aşı karşıtı sahte doktor Mustafa Yücel, ikinci kezelektronik kelepçesini kırdığı için zorlama hapsine alındı.

Ankara’da yakalanan Yücel, üç günlük hapsin ardından serbest kalacak.

Prof. Şenol, “Bu süre içinde bana bir şey olursa Sorumluların kimler olduğu açıkça ortadadır. Dünyada hiçbir hukuk devleti, hiçbir suçu olmayan bir bilim insanına bu işkencenin yapılmasını kayıtsız şartsız seyretmez. Dünyada hiçbir hukuk devletinde bir bilim insanı 70 gündür yakın koruma ile dolaşıp işini dersini bu cenderede yapmak zorunda bırakılmaz” dedi.

Tutuklama talebimiz gerekçesiz reddedildi

Şenol’un avukatı Nuran İzbeli, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, müvekkilinin hayatını idame ettiremez hale geldiğine dikkat çekti:

“Sürecin başından beri şüphelinin tutuklanması için kanuni şartlar oluşmasına rağmen tutuklama talepleri gerekçesiz olarak reddedilmiştir. Şüpheli hakkında istenilen tutuklama talebinin reddi oldukça talihsiz ve endişe verici bir karar olup müvekkilin can sağlığından endişe etmesine neden olarak normal hayatını idame ettirmesini çekilmez bir hale getirmiştir.”

Prof. Davutoğlu Şenol’u ölümle tehdit eden kişi serbest: Durmak yok, yola devam

İzbeli, “Tüm bu yaşanan süreçte canı ile tehdit edilen Esin Şenol uygulanan tedbirler kapsamında normal hayatını idame ettirmekte zorlanmakta iken şüpheli ihlal ve eylemlerine devam ederek müvekkili tedirgin etmeye devam etmektedir” diye devam etti:

Şüphelinin alenen müvekkili tehdit etmeye devam etmesi ve ihlallerde bulunmasına rağmen halen etkin bir süreç ilerletilememesi sağlık alanında şiddete yönelik sağlık çalışanlarının korunması noktasında kamuoyu baskısı oluşturmaktadır.

Sanığın ikinci kez elektronik kelepçesini kırdığı için Aile Mahkemesi tarafından üç günlük hapis cezasına alındığını kaydeden İzbeli, “Adaletin bu denli gecikmenin bedelini hocamızın ödememesini istiyor ve bu doğrultuda kamuoyunun desteğiyle birlikte adaletinin sağlanması ve şüphelinin cezalandırılması için elimizden geleni yapacağımızı yineliyoruz” diyerek sözlerini noktaladı.