Ana Sayfa Blog Sayfa 490

CHP’nin Şanlıurfa ofisine saldırı: Tehdit ve gözdağı amaçlı mermi atıldı

Cumhuriyet Halk Partisi‘nin (CHP) Şanlıurfa‘daki seçim ofisine saldırı gerçekleştirildi. Seçime günler kala önce Erzurum‘da, sonra da Trabzon, Rize ve Mersin‘de seçim çalışmalarına dönük saldırılarda bulunulmuştu. Bugün (8 Mayıs) ise CHP Şanlıurfa Milletvekili adayı Mahmut Tanal‘ın aktardığına göre; CHP’nin Şanlıurfa’daki ofisine saldırı gerçekleşti. Seçim ofisine tehdit ve gözdağı amaçlı mermi atıldığını bildiren Tanal, “Seçim sahasında bizimle baş edemeyenlerin, halkın içine çıkamayanların, beceriksiz korkakların yönlendirdiği provokatörler, Partimizin Şanlıurfa’daki seçim ofisine tehdit ve gözdağı amaçlı mermi attı!” dedi.

Ayrıca saldırıya ek olarak Millet İttifakı‘nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile cumhurbaşkanı yardımcısı adayları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın Şanlıurfa caddelerindeki afişlerinin sökülerek yere atıldığı belirtildi.

“Şanlıurfa’da provokatörlere ve arkalarındaki ağababalarına pabuç bırakmayız!” diyen Tanal, şunları kaydetti:

“Siz gücünüzü provokatörlerden, baronlardan alıyorsunuz! Biz ise gücümüzü Allah’tan ve milletten alıyoruz. Hodri meydan! Sizden korkmuyoruz, yine sürekli sahada olacağız! Şanlıurfa’da CHP tarih yazacaktır!”

Ne olmuştu?

Erzurum‘da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Millet İttifakı‘nın cumhurbaşkanı yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu‘nun mitingine taşlı saldırıda bulunulmuş, bu saldırı esnasında mitinge katılan vatandaşlardan bazıları başından, yüzünden ve bacağından yaralanmıştı. İmamoğlu, mitingini beşinci dakikasında sonlandırmak zorunda kalmış, otobüse sığınmıştı. O sırada atılan kaldırım taşlarının otobüsün camlarını da kırdığı görülmüştü.

Erzurum’daki bu saldırının ardından Mersin, Rize ve Trabzon‘da saldırılar gerçekleştirilmişti.

Mersin, Tarsus‘ta seçim çalışması yürüten Yeşil Sol Parti’nin anons aracı saldırıya uğramış, beş kişi yaralanmış, aracın lastikleri ve camları parçalanmıştı. Gerçekleştirilen bıçaklı ve sopalı saldırıda Yenimahalle’de bulunan Atatürk Caddesi’ndeki Yeşil Sol Parti anons aracı, kırmızı ışıkta beklediği esnada aracın önü MHP seçim bürosundan çıkan 20 kişilik grup tarafından kesilmişti. Aracın içerisinde bulunan yedi parti çalışanı, grubun küfür ve hakaretleriyle karşı karşıya kalırken, ardından sopa ve bıçaklı saldırıya uğramıştı.

Ayrıca Rize, Fındıklı‘da da SOL Parti seçim irtibat bürosuna saldırı düzenlenmişti. İrtibat bürosunda bulunan, bayraklar ve afişler parçalanmıştı.

Ek olarak Trabzon, Ortahisar‘da bir grup, CHP Trabzon Örgütü’ne saldırıda bulundu.Trabzon’un en işlek caddelerinden biri olan Kahramanmaraş Caddesi’nde CHP’ye ait standın karşısına AKP yönetimi stant kurmuştu. CHP Trabzon Gençlik Kolları‘nın 19.00’da etkinlik yaptığı sırada bir grup AKP ve MHP üyeleri CHP standına doğru ilerleyerek provokasyonda bulundu. Bunun üzerine CHP’nin standında da sloganlar atıldı. CHP yetkilileri, servis arabalarıyla kalabalık bir kitlenin alana getirileceğini öğrendikten sonra alanda kargaşa çıkmaması için çalışmalarını bitirme kararı almıştı.

EŞİK’ten seçim şarkısı: Şiddetsiz bir yaşam için geri sayım başladı

Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), seçim çalışmaları kapsamında yeni bir şarkıya imza attı. EŞİK gönüllüleri 14 Mayıs 2023 seçimleri için Hüsnü Arkan‘ın Giderler adlı şarkısını uyarlayarak demokraside iktidarların “misafir” olduğunun altını çizdi.

İktidarların geçici olduğuna işaret edilen şarkının sözlerinde, ülkenin asıl sahibinin halk olduğu, iktidarların ve hele de topluma zulmeden iktidarların eninde sonunda gidecekleri vurgulanıyor.

EŞİK uyarlamasında, iktidarların erkeklerden oluşmasına ve milletvekili aday listelerinde kadınların azlığına da bir gönderme var. Platform tarafından yayınlanan şarkı şu mesajla paylaşıldı:

“Kadınlar olmadan bir gelecek kuramazsınız. Eşit, özgür, şiddetsiz bir yaşam için #GeriSayımBaşladı”

Anonymous’tan 14 Mayıs uyarısı: Hükümete bağlı hackerların planlamaları bilgimiz dahilinde

Haber: İrfan Tunççelik

*

Millet İttifakı‘nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun sosyal medya mesajı ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun‘u uyarmasının ardından Cambridge Analytica‘nın dünya çapında hangi seçimlere ve nasıl müdahale ettiği merak konusu oldu.

Londra merkezli Cambridge Analytica adlı veri analiz şirketinin, yaklaşık 90 milyon kullanıcının sosyal medya hesaplarından izinsiz topladığı kişisel verileri ABD ve İngiltere‘de kritik siyasi seçimleri etkilemek için usulsüz kullandığı ortaya çıkmıştı. Kişisel verileri istismar eden şirket, 2 Mayıs 2018’de faaliyetlerine son verdi.

Yayımlanan 100 binden fazla belge ile 68’den fazla ülkede faaliyet yürüttüğü ve 87 milyon Facebook profilini kötüye kullandığı ortaya çıkan Cambridge Analytica, faaliyetlerine son verse de, seçmenleri küresel ölçekte manipüle etmek için operasyon yürüten altyapı dahilinde çalışan aktörler uygun şekilde cezalandırılmadı ve her ne kadar şirket kapanmış da olsa, seçimlere müdahale endişesi hala devam etmekte.

Cambridge Analytica, AgregaIQ gibi siyasi danışmanlık firmaları seçmenlerin sosyal medya faaliyetlerini nasıl istismar ediyor? Bunun tehlikeleri neler? Yakın zamanda e-devlet üzerinden yurttaşların kişisel bilgilerinin çalınmasını da akılda tutarak bu bilgilerle dark web, deep web gibi yöntem ve araçlarla seçimlere müdahale etmek, manipülasyon yapmak mümkün mü? Bu ve benzer soruları dünyanın en büyük hacker grubu Anonymous hacktivistlerine sorduk.

anonymous

‣ Kılıçdaroğlu: Cambridge Analytica’cılık oynamak sizin kapasitenizi aşar çocuklar
‣ Seçmenin verileri manipülasyona açık: AKP sosyal medya reklamlarında ilk sırada

‘Cambridge Analytica, veri istismarının ne kadar kötü sonuçlar doğurabileceğinin bir kanıtı’

Yeşil Gazete: Kılıçdaroğlu, iktidarın anlaşmaya çalıştığını öne sürdüğü dark web dünyasının, onları yabancı istihbaratın eline düşüreceği uyarısında bulunmuştu. Bunun yanı sıra bu dönem sık sık deep web, deepfake ve Cambridge Analytica benzeri firmaların bahsi geçiyor. Öncelikle toplumun yeni tanımakta olduğu bu kavramları ve Cambridge Analytica’nın ne iş yaptığını bize açıklayabilir misiniz? 

Anonymous: Cambridge Analytica, Facebook’dan sızdırılmış verileri kullanarak usulsüzlük ile veri analizi yapıyordu. Kullanıcılara basit bir anket gibi sordukları sorular ile arkadaşlarının sosyal medya verilerini ele geçirdi, sonrasında ise seçimi etkileyecek tercihler için “veri analizi” yaptı. Cambridge Analytica, verilerin istismarının istenildiğinde ne kadar kötü sonuçlar doğurabileceğinin canlı bir kanıtıdır. Deep fake ise teknolojinin istenildiğinde ne kadar tehlikeli olabildiğinin bir başka kanıtı. Kısaca ifade etmek gerekirse deep fake, yapay zeka ile olmayan bir görüntü veya ses elde etmek anlamına geliyor. Yani arkadaşınıza hayranı olduğu kişiden doğum günü mesajı hazırlayabileceğiniz gibi siyasette rakibinize ait olmayan görüntü ve sesi ona aitmiş gibi oluşturabilirsiniz. Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği de bu. Deepweb (Derin Internet/web) ise internetin normal kullanıcılarının normal tarayıcılar ile erişemeyeceği internet bölümü. Onion uzantılar ve kapalı sistem dediğimiz daha üst katmanları da olan bir bölümdür. Burada internet hakkında daha uzman hacker ve bilişimciler bulunur. Bir denetleme olmadığı ve olamayacağı için de her türlü illegal aktivite vardır.

‘Trump’ın seçim kampanyasında da kullanıldı’

Yeşil Gazete: Seçim süreçleri sırasında dijital varlıkları, veri madenciliği, veri komisyonculuğu ve veri analizini stratejik iletişim ile birleştiren bir İngiliz siyasi danışmanlık firması olan Cambridge Analytica’nın eski bir çalışanı Christopher Wylie, seçmenlerin psikolojik profillerini oluşturmak amacıyla Facebook kullanıcılarının kişisel verilerinin çalındığını ifşa etmişti. Cambridge Analytica daha önce herhangi bir ülkede seçimlere müdahale aracı olmuş mudur?

Anonymous: Güney Afrika başta olmak üzere dünyanın her yerinden ülkelere müdahale ettiler ki bunlar da zaman içerisinde ifşa edildi. Cambridge Analytica siyasi operasyonlar genel müdürü Mark Turnbull sızdırılmış bir konuşmasında, 200’den fazla seçimde çalıştıklarını belirtmişti. Ayrıca eski yönetim kurulu başkanı Alexander Nix, eski ABD Başkanı Donald Trump‘ın ABD seçimlerindeki kampanyaları için de sızdırılmış Facebook verileri kullandıklarını teyit etti ve bu sebepten de görevden alındı.

Yeşil Gazete: Cambridge Analytica gibi siyasi danışmanlık firmaları seçmenlerin sosyal medya faaliyetlerini nasıl istismar ediyor? Bu bilgiler ne şekilde kullanılıyor? Bunun tehlikeleri neler?

Anonymous: Sızdırılmış veriler ve kişilik testleri ile elde ettikleri sonuçları, televizyonlar ve kendilerine bağlı basın/medya kuruluşları ile kontrol ediyor ve de yönlendiriyorlar. Günümüzde birçok otoriter, anti-demokrat hükümet de bundan faydalanıyor.

‣ Facebook’tan itiraf geldi: Hata yaptık!
‣ Veri skandalı Facebook’u trilyonlarca dolar ceza ile karşı karşıya bırakabilir

‘Özel hayatınıza dair bilgiler kanaat oluşturmak için kullanılıyor’

Yeşil Gazete: Kılıçdaroğlu’nun “bu ortaklık sizi yabancı istihbaratın eline düşürür” ifadesine geri dönecek olursak, seçim kampanyası için bu gibi şirketlere verilen bilgiler kimler tarafından görülüyor, bu bilgilere sahip olmak bu kampanya çalışması dışında nasıl kullanılabilir? Bu bilgiler yabancı istihbarat örgütleri tarafından nasıl kullanılabilir ve bunun sonuçları ne olur?

Anonymous: Bu şirketlere verilen veriler yabancı ülke istihbaratlarının eline verilmiş oluyor ki bu şirketlerin CIA vb. istihbarat örgütleriyle ilişkileri zaten deşifre olmuş durumda. Bu verileri Cambridge Analytica nasıl manipülasyon için kullanıyorsa, bu verilere sahip olan istihbarat örgütleri de aynı şekilde farklı senaryolar üzerinden bu verileri kullanabilir ve kullanıyor. Bu verileri seçimlere müdahale aracı olarak kullanabilir veya farklı senaryolar üreterek bu veriler üzerinden suni gündemler oluşturabilirler. Bu veriler kişilerin kimlik bilgileri dışında kişilerin özel hayatına ait bilgiler olabiliyor. Toplanan veriler kişilerin hobileri, zevkleri, dinledikleri müzik türü, siyasi görüş ve eğilimleri, sosyal medya ve e-mail şifreleri, sağlık bilgileri, hastalıkları, aldıkları ilaçlar, girip çıktıkları doktor muayeneleri gibi veriler oluyor. Bu veriler ile bu kişilerin önüne düşen içerik manipüle ediliyor ve bu durum da kişide bir kanaat oluşturulmasına yol açıyor.

anonymous

‘Türkiye’deki her vatandaşın kimlik bilgileri internete yayılmış durumda’

Yeşil Gazete: Yakın zamanda e-devlet üzerinden yurttaşların kişisel bilgileri de çalındı. Bu bilgiler ile birlikte söz ettiğimiz dark web, deep web vs gibi yöntem ve araçlarla seçimlere müdahale etmek, manipülasyon yapmak mümkün müdür?

Anonymous: E-Devlet üzerinden çalınan verilerden haberimiz var, Sağlık Bakanlığı Sisteminin, Trafik Polisi Sisteminin ve çeşitli Telekom Şirketlerin (TurkCell, VodoFone, TTNet) de sızdırıldığını doğrulayabiliriz. Açıkçası Türkiye vatandaşları ile ilgili her türlü veri internette dolaşıyor. Nasıl çalındığına gelirsek devletin özensizliği ve vurdumduymazlığı diyebiliriz. Sonuç olarak şu an Türkiye’deki her vatandaşın ismi, soyismi, TC kimlik numarası, telefon numarası yayılmış durumda. Bu verilerin ulaşılabilir olması sizin günlük hayatınıza direkt etki etmese de bu veriler internetteki karanlık tarafta elden ele dolaşılıyor ve kullanılıyor. Bu verilerle seçimlere müdahale edilebilir mi sorusuna gelirsek, müdahaleden kastınız fiziksel bir müdahale ise, hayır edilemez. Ancak seçmenlerin bilgilerini elinde bulunduran kötü niyetli kişiler bu bilgileri tehdit, şantaj ve psikolojik yıldırma için kullanabilir. Bunun örnekleri görüldü.

‣ 20 yılda 33 seçime müdahale eden dezenformasyon ekibi ‘Jorge Takımı’ ifşa edildi
‣ Sosyal medya seçim kazandırabilir mi? Cambridge Analytica’ya göre evet!

‘Rusya, sosyal medyadan müdahale edecek’

Yeşil Gazete: Yakın zamanda batı basınında Türkiye’nin seçim sathına girmesinden sonra aktif hale gelen kimi Rusya merkezli Twitter hesaplarının devreye sokulduğu gündeme geldi. Bu hesapların daha önce kullanılmamış olduğu ve yalnızca siyasi aktörleri takip ettiği ifade edildi. Daha önce bu konu ABD seçimlerinde de konuşulmuş, bu bot hesaplar ile ABD seçimlerine müdahale edilip edilmediği tartışılmıştı. Bu durumu bize biraz açar mısınız? Twitter’daki bot hesaplar seçime ne şekilde müdahale edebilir, neyi değiştirebilir?

Anonymous: Twitter’daki botlar hepimizin varlığı hakkında hemfikir olduğumuz bir gerçek. İran ve Rusya, ABD seçimlerine karıştığı gibi Rusya’nın da Türkiye seçimlerine sosyal medya üzerinden ve de propaganda çalışmaları ile müdahale edeceğini biliyoruz. Erdoğan‘ın bu seçimde başka bir diktatörden yardım istemesi bizleri şaşırtmadığı gibi acizliğini de gözler önüne seriyor. Daha önce de bot hesaplar ile pek çok kampanyayı gündem yaptılar ve bu şekilde kitleleri yönlendirerek algı operasyonları düzenlediler. Bu seçimde de bunun yapıldığını ve yapılacağını görüyoruz. Anonymous hacktivistleri olarak, insanlara sosyal medyadaki her şeyin yönetilebilir olduğu, çarpıtılabilir olduğunu hatırlatıyor, bu yüzden de troll orduları ve botlar tarafından yapılan propagandalar sonucunda morallerini bozmamalarını tavsiye ediyoruz.

anonymous

‘Veri akışı yine kesilebilir, hazırlıklı olunmalı’

Yeşil Gazete: Hükümet tarafından kullanılması muhtemel bu araçlar seçim güvenliğini ne şekilde tehlikeye sokuyor, bu anlamda endişeleriniz ve beklentileriniz neler?

Anonymous: Seçim güvenliği çok geniş bir konu olduğu gibi farklı aşamaları var. 2019 seçimlerinde Erdoğan’ın kendisine bağlı Anadolu Ajansı ve çeşitli medya organları ile oranları çarpıtması sonucu sandık güvenliğini sağlamakla yükümlü insanların sandıkları terk etmesi, oyların çalınmasını kolaylaştırmıştı. Biliyoruz ki bu seçimde bu tür yöntemlere her zamankinden daha fazla ihtiyaçları olacak, zira bugüne kadar kaybetmeye hiç bu kadar yaklaşmamışlardı. O yüzden medya kuruluşları ve haber ajansları ayrıca medyaya bilgi akışını sağlayan yayın ve kuruluşların sistemlerine siber saldırılar olabilir. 2014 seçimlerinde Cihan Haber Ajansına saldırı sonucu veri akışı kesilmiş, sonrasında ise Anadolu Ajansı iktidarın kazandığını ilan etmişti. Bu seçimde de alternatif haber ajanslarının veri akışlarını durdurup, Erdoğan’ın kişisel ajansı haline gelmiş Anadolu Ajansı’nın Erdoğan’ın kazandığını iddia etmesi de muhtemeldir. Veri akışını kesme amaçlı yapılması muhtemel saldırılar için de hükümete bağlı hackerların planlamalar yaptığı bilgimiz dahilinde. Bu yüzden bahsi geçen yayın ve kuruluşların sistemlerinin güvenliği için ekstra önlemler alması gerektiğini hatırlatıyor, insanlarımızın da son ana kadar sandık güvenliğinden vazgeçmemesini sıkı sıkı tembih ediyoruz. Son olarak da şunu eklemek isteriz, bahsettiğimiz konuların hepsi birbirinden önemli konulardır. Muhalif basın ve haber ajansları seçimde veri akışı için kullandıkları yazılımlara ve kendi sistemlerine yapılması olası saldırılara karşı bir an önce önlem almalıdır. Bunu üstüne basa basa ifade etmek istiyoruz. Alternatif planlar ve yollar hazırlanmalı, saldırı durumunda B planları hazır olmalıdır. Manipülasyona hazır olunmalı, uyanık ve dikkatli olunmalı ve bu seçime sıfır açıkla ve tamamen hazırlıklı ve güçlü gidilmelidir. AKP‘nin bizzat İçişleri Bakanlığı tarafından oluşturulmuş siber güçleri var ve örneğin Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Murat Ağırel‘in sosyal medya hesaplarının hacklenmesi de İçişleri Bakanlığına bağlı siber suçlarla mücadele biriminin yaptığı yasadışı veri elde etme olayının bir sonucuydu.

Şunu da eklemekte fayda var ki, Türkiye’de herhangi bir muhalif yurttaş bir tweet attığı için tutuklanırken bir çok ırkçı, faşist hacker grubu, muhalif partilere saldırılar gerçekleştiriyor ve bu gruplar bu yasadışı saldırılar için bırakın cezalandırılmayı, açıkça suç işledikleri devlet tarafından bilinmesine rağmen destekleniyorlar. Bizler Türkiye seçimlerine yapılacak saldırılara karşı ve alınabilecek önlemlere karşı bu bilgilendirmeleri yaparken muhalefete de önlemlerini almaları için çağrıda bulunuyoruz.

Lityum krizi kapıda

Lityum iyon piller günümüzde elektrik şarjını tutmak ve gücü verimli bir şekilde iletmek için en iyi seçenekler arasında kabul ediliyor. 2025 yılına kadar, dünyadaki toplam lityum talebinin 2018 yılından üç kat daha yüksek (150 bin ila 190 bin ton) olması bekleniyor. 2100 yılına kadar, bu talebin yılda 400 bin ila 700 bin tona kadar yükselebileceği tahmin ediliyor.

Teorik olarak, yeryüzünde bu ihtiyacı karşılamak için yeterli lityum olduğu kabul ediliyor. Günümüzde çıkarılması ekonomik olduğu düşünülen rezervlerin kabaca 20 milyon ton (Mt) olduğu biliniyor.

Son yıllarda lityum gereksiniminin artması nedeniyle yaklaşık 90 Mt daha yeni rezerv bulundu. Ancak buna karşın günümüzde üretimde bir darboğaz yaşanıyor. Çünkü yeni madenler ve üretim tesisleri açmak yavaş ve pahalı; bu nedenle de lityuma talebin önümüzdeki on yılda üretimi aşabileceği düşünülüyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), 2030 yılına kadar ülkelerin Paris İklim Anlaşmasına uygun sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşabilmek için mücadele ederken lityum endüstrisinin, ülkelerin ihtiyaçlarının yalnızca yarısını karşılayabileceğini tahmin ediyor (Grafik 1).

Grafik 1: Lityum üretimi önümüzdeki yıllar içinde talebi karşılayamayacak. Yeni madenler, pillerin ve diğer yeşil teknolojilerin kullanımı yoluyla sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için dünyanın ihtiyaç duyacağı lityumu tedarik edecek kadar hızlı açılmıyor. Kaynak: Nature / UEA

Ayrıca mevcut lityum madenlerindeki üretim metotları da tartışmalı… Yıllar içinde çok az değişikliğe uğradı. Genelde çevreye zarar veren mekanik ve kimyasal işlemlerle işletilen lityum madenleri oldukça da verimsiz…

Geleneksel olarak 1100ºC’ye kadar ısıtılan cevher daha sonra asit ile liçe tabii tutularak içindeki lityumun serbest kalması sağlanıyor. Daha sonraki aşamada istenmeyen metaller, daha fazla ısı ve reaktif gerektiren yarım düzine kimyasal reaksiyon kullanılarak ayrılıyor.

Ayrıca lityumun kimyasal olarak işlenmesi çok fazla enerji ve su tüketiyor: 1 ton lityum tuzu üretmek için 60 megawatt saat elektrik ve 70 metreküp suya gereksinim var. Lityum üretim süreci içinde çok fazla katı atık ve emisyonlar ortaya çıkar. Bir örnek vermek gerekirse 1 ton lityum üretmek için atmosfere 3 ile 17 ton arasında karbondioksit salınır. Ayrıca lityum madenlerinin katı ve sıvı atıkları da çok fazladır.

Grafik 2: Lityum madenciliği ve üretiminden kaynaklanan emisyonlar ve atıklar. Kaynak: Nature

Lityum üretiminin çevre ve insan sağlığı açısından zararları yoğun enerji kullanımı, sera gazı emisyonlarını artırması, fazla suya gereksinim duyulması ile de sınırlı değil. Lityum rezervlerinin çoğu Batı Avusturalya, Güney Amerika, Tanzanya gibi uzak bölgelerde… Bu bölgelerde üretim yapılması; su kaynaklarının sınırlılığı, küresel iklim krizine bağlı aşırı sıcaklar ve seller nedeniyle oldukça zor.

Ayrıca bu bölgelerden lityum veya cevherin de nakli çevre açısından yeni riskler ortaya çıkarıyor. Üstelik bu bölgelerde atık havuzlarına bırakılan cevher atıkları, arsenik, talyum ve krom gibi ağır metallerin yanı sıra lityum cevherlerinde de bulunan radyoaktif elementler olan uranyum ve toryum içeriyor.

Diğer yandan genelde madenciliğin yetersiz güvenlik, sağlık ve çevre önlemlerinin alınmaması, insan hakları ihlalleri yaşanması gibi diğer olumsuz yönleri lityum madenleri içinde geçerli… Bu nedenle lityum madenciliği şirketlerinin, yeni madenler ve lityum üretim noktaları bulmadan önce mevcut maden ve üretim noktalarında çevre ile işçilerin ve yerel sakinlerin sağlığını korumak için güçlü çevresel, sosyal ve yönetişim taahhütlerini yerine getirmesi de gerekiyor.

Günden güne artan lityum talebini çevre ve insan sağlığı sorunları yaratmadan karşılayabilmek için bilim adamları yeni yöntemler arıyor. Bu yöntemlerin başında ise lityum üretim metotlarının değiştirilmesi geliyor. Bugün uygulanan karmaşık kimyasal yöntemler yerine bilim insanları lityumun asidik çözeltilerden doğrudan ekstraksiyonu üzerinde çalışıyor. Bu yöntem daha az hammadde gerektiriyor. Ayrıca bu yeni yöntem ile çok daha az su ve enerji tüketebilir.

Ancak bu yeni yöntem henüz kullanıma giremedi. Geri kazanım, lityumun elektrokimyasal yöntemlerle yeraltı maden galerilerinde doğrudan üretimi diğer tartışılan yöntemlerden… Geri dönüşüm ile 2040 yılında lityum talebinin yüzde 10’nunun karşılanabileceği hesaplanıyor.

Son dönemde bilim insanlarının üzerinde çalıştığı diğer bir metot ise ham cevherin kullanımı… Pil üreticileri şu anda lityum-iyon elektrot malzemelerini saf lityum kullanarak sıfırdan sentezliyor. Elektrotların daha az işlenmiş veya hatta cevherlerin kendileri gibi hammaddelerden yapılması, çok fazla kimyasal işlemi ortadan kaldırır. Bugün değil ama gelecekteki elektrot kimyaları bir gün bunu mümkün kılabilir.

Küresel iklim krizinin önlenmesi için Paris İklim Anlaşmasına uyum önemli… Bu nedenle önümüzdeki dönemde günden güne elektrikli araçların kullanımı artacak. Bir örnek vermek gerekirse Avrupa Birliği ülkeleri 2035’de elektrikli olmayan araçların üretimini yasaklayacak. Ancak bundan gereken faydanın sağlanması elektrikli araç pillerinin üretimi için çok önemli olan lityumun; daha az su ve enerji kullanarak, daha az sera gazı emisyonlarına neden olarak üretilmesine bağlı…  Aksi halde elektrikli araçların kullanımı, fosil yakıtların yerini elektriğin alması başta küresel iklim değiştirilmesinin yavaşlatılması olmak üzere çevre ve insan sağlığı açısından beklenen olumlu katkıyı yapamayacak.

70 müzisyen 10 dilde söyledi: Aşıkların Sözü Kalır

Müzik Susturulamaz Kolektifi çağrısıyla bir araya gelen yetmiş müzisyen, mevcut baskı, sansür ve engellemelere karşı “Aşıkların Sözü Kalır” dedi.

Eser, yetmiş müzisyen, yüzden fazla gönüllünün bir yıllık uzun çalışması sonucunda ortaya çıktı. Şarkının ilk versiyonu 1 Mayıs’ta yayınlandı. Şarkının 17 dakikalık uzun versiyonuna ek olarak beş dakikalık halay versiyonu da kolektifin Youtube hesabında yayınlandı. “Aşıkların Sözü Kalır” geleneksel müzikten rocka, cazdan rape, halaydan reggaeye kadar birçok farklı türde söyleniyor.

Şarkıda Türkçe, Kırmançi, Zazaca, Lazca, Arapça, Farsça, Ermenice, Çerkesçe, Ladino, Karadeniz Rumcası gibi pek çok dilden söze yer veriliyor.

Müzik Susturalamaz Kolektifi, söz konusu eser için gerçekleştirdikleri çalışmayı şöyle anlatıyor:

“Bugüne kadar yapılmış en kapsamlı, en renkli, en kucaklayıcı kolektif üretimlerden biri olması için çabaladık.”

Baba Zula grubundan Murat Ertel, şarkının hem bastecisi hem de söz yazarı. Şarkı, yine aynı gruptan Levent Akman‘a ait.

Ceylan Ertem, Hayko Cepkin, Ozbi, Doğan Duru, Feryal Öney, Burhan Şeşen, Cahit Berkay, Ayşenur Kolivar, Yasemin Göksu  ve Metin Kahraman gibi isimler de şarkıyı seslendiren yetmiş müzisyen arasında yer alıyor.

[Seçim Günlüğü] TRT’de LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemli seçim propagandası

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan dün (7 Mayıs) TRT’deki propaganda konuşmasında LGBTİ+ derneklerini kapatmayı vaat etti.

Cumhurbaşkanı adayları ve siyasi partilere seçim vaatlerini açıklamaları için TRT’de tanınan onar dakikalık süresini nefret söylemine ayıran Erbakan konuşmasında “LGBT derneklerini kapatacak, kamuya açık alanlarda propaganda yapmalarına izin vermeyeceğiz” dedi.

KAOS GL‘nin aktardığına göre; anayasal bir hak olan LGBTİ+’ların örgütlenme, dernekleşme ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını yok sayan bu vaatlerle birlikte Erbakan, eşcinselliği “felaket” olarak tanımladı:

“Gençlerimizi Deizm, Ateizm ve Eşcinsellik gibi felaketlerden koruyup gerekli manevi ve psikolojik desteği vereceğiz.”

Erbakan Kur’an Kursu öğretmenlerine daimi kadro vereceklerini vaat etti.

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde Cumhur İttifakı‘nı destekleyen Yeniden Refah Partisi, 24 Mart’ta AKP ile arasında bir protokol metni imzalandı. Bu protokolde, LGBTİ+ derneklerinin kapatılmasını talep eden ve LGBTİ+’lara nefret söylemi üreten Büyük Aile Yürüyüşleri ile gündeme gelen Yeniden Refah’ın kabul edilen talepleri, protokol metninde şöyle yer aldı:

“Aile bütünlüğünün korunması için mevcut yasalardaki aykırı hükümlerin ayıklanmasına, manevi değerlerimize aykırı fillerin ve sapkınlıkların önlenmesine yönelik yasal düzenlemelere, süresiz nafaka konusundaki mağduriyetlerin giderilmesine ağırlık verilecektir.”

LGBTİ+’lara karşı nefret bu kez de Konya’da yürütüldü 
Başörtüsü ve aile yapısı diyen Erdoğan’ın asıl hedefi: Topluma LGBT’yi soktular
Bakan Yanık’tan LGBTİ+ düşmanı eyleme önce ‘Nefret söylemi’, sonra ‘normalleştirmiyoruz’ açıklaması
İstanbul Valiliği izni ve RTÜK’ün desteğiyle LGBTİ+’lara yönelik nefret yürüyüşü!
‘Aile’ öne sürülerek yaygınlaştırılan LGBTİ+ nefreti bu kez Urfa’da yürüdü
Şiddete maruz kalan LGBTİ+ ve kadınlar, yaşam mücadelesi veriyor

Nefret söylemi nedir?

Kaos GL, sosyal medya ortamları ile internet yayıncılığında cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve cinsiyet ifadesi ile LGBTİ+ varoluşlara yönelik ayrımcı yaklaşım, homofobik ve transfobik söylem içeren haber ve gelişmeleri takibe alıyor.

Ayrımcı, ırkçı, homofobik, transfobik unsurlar taşıyan ifadelere nefret söylemi denilmektedir. Bir gruba ya da o gruba üyeliği nedeniyle bir kişiye yönelik düşmanlıktan kaynaklanan ve o gruba yönelik düşmanlığı gösteren veya cesaretlendiren ifade biçimleridir. Nefret söylemi, nefret suçuna teşvik ya da eşlik edebileceği için, bu iki kavram birbiriyle bağlantılıdır.

Nefret söylemi, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tavsiye kararında, “nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her tür ifade biçimi” olarak tanımlanıyor.

Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks (LGBTİ+) terimleri ile tanımlarını, LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılık ideolojileri ve anlamlarını, insan hakları ve ayrımcılıkla ilgili terimler ve tanımlarını ve daha fazlasını, Kaos GL Derneğince yayınlanmış “LGBTİ Hakkında Sıkça Sorulan Sorular ve Cevapları” kitapçığında bulabilirsiniz.

Bu yılki biyolojik kaynaklarını tüketen Almanya’nın üç gezegene ihtiyacı var

Dünya çapında ise Küresel Limit Aşım Günü‘nün (Earth Overshoot Day) bu yıl, geçen yıl olduğu gibi, 28 Temmuz’da gerçekleşeceği öngörülüyor. Söz konusu gün, insanların tükettiği doğal kaynakların, Dünya‘nın o yıl söz konusu kaynakları yeniden üretebilme sınırını aşmasına işaret ediyor.

ABD merkezli çevre koruma ve sivil toplum kuruluşu Küresel Ayak İzi Ağı (Global Footprint Network), insanların tüketiminin çevreye etkilerini küresel ve ulusal düzeyde onlarca yıldır hesaplıyor. Söz konusu günün 2022’de tekabül ettiği 28 Temmuz tarihi, şu ana kadar kaydedilen en erken tarih olma özelliğini taşıyor.

Bir ekosistemin insanlar tarafından kullanılan biyolojik materyalleri üretme ve insanlar tarafından üretilen atık maddeleri emme kapasitesi, “biyokapasite” olarak anılıyor. Dünya’nın “biyokapasitesi”, 1970 yılında insanlığın yıllık kaynak talebini karşılamak için fazlasıyla yeterliydi. Ancak geride bıraktığımız yarım yüzyıllık sürede, gezegenimizin tüketim alışkanlıklarımızı tatmin etmek için gerekli olan kaynakları karşılayamayacağı noktaya gelmiş bulunuyoruz.

Fotoğraf: Federico Gambarini / AFP
‣ 28 Temmuz’da küresel limit aşılacak: 1.75 Dünyamız varmış gibi tüketiyoruz
‣ Dünya dün limitini aştı!

Bir Dünya yetmiyor

Yapılan bilimsel hesaplamalara göre, insanlığın, mevcut yaşam tarzını sürdürebilmek için 1,7 gezegene ihtiyacı var. Yalnızca Almanya özelinde ise tam üç gezegene ihtiyaç olması dikkat çekiyor.

DW Türkçe‘nin aktardığına göre, tüm bu tüketim trendinin bedelini, akademik dünyada “Küresel Güney” olarak adlandırılan, gelişmekte olan Latin Amerika, Afrika ve Asya ülkeleri ödemek zorunda kalacak. Söz konusu bedeli ödeyenlerden biri de aşırı tüketimin iklim krizini pekiştirmesi nedeniyle gelecek nesiller olacak.

Örneğin Endonezya ve Ekvador gibi ülkelerde, söz konusu aşırı tüketim sınırı, aralık ayına kadar aşılmayacak. Dolayısıyla bu ülkelerin, yeryüzünün biyokapasitesine uygun bir tüketim alışkanlığına sahip oldukları söylenebilir. Ancak bu ülkelerin, aynı zamanda, doğal kaynakları açısından Almanya gibi zengin ülkelerin hedefinde olduklarını unutmamak gerekiyor.

Kalkınma alanında faaliyet gösteren Berlin merkezli sivil toplum kuruluşu INKOTA‘da danışman olarak görev yapan Lara Louisa Siever, 2022 yılında yaptığı bir değerlendirmede, “Almanya, dünyadaki en büyük beşinci hammadde tüketicisi ve mineral ve metallerinin yüzde 99’a yakınını Küresel Güney ülkelerinden ithal ediyor” demişti.

Fotoğraf: Christian Mang / Reuters
‣ Bu yıl dünya kaynaklarını yedinci ayda tükettik
‣ Küresel Limit Aşım Günü: Doğal kaynaklarımızı 21 gün önce tükettik

‘Kaynakların sınırlı olduğunu daha anlamadık’

Almanya, diğer gelişmiş ülkelerin çoğu gibi, listenin ilk sıralarında yer alıyor. Örneğin Fransa, söz konusu sınırı Almanya’dan bir gün sonra aşarken Yunanistan, Birleşik Krallık ve Japonya ise kaynaklarını gelecek haftalarda tüketmiş olacak. 2023 yılında yeryüzünün kaynaklarını en hızlı tüketen ülke ise Katar. Katar, yenilenebilir kaynaklarının tamamını 10 Şubat itibarıyla tüketmiş bulunuyor.

Greenpeace Almanya‘dan Viola Wohlgemuth, “Bizim Almanya olarak sorunumuz, Küresel Kuzey’in genelinde olduğu gibi, kaynakların bir sonu olduğunu henüz anlamamış oluşumuz” değerlendirmesini yaptı.

Wohlgemuth, Dünya Kaynaklar Enstitüsü‘nün, biyoçeşitlilik kaybının yüzde 90’lık kısmından “kaynakların sömürülerek ürünlere dönüştürülmesinin” sorumlu olduğuna ilişkin verisine atıfta bulundu. Küresel ölçekte sera gazı emisyonlarının yüzde 50’lik kısmından da bu üretimin sorumlu olduğunu ifade eden Wohlgemuth, yaşanan “devasa kaynak krizine” rağmen Almanya gibi ülkelerin “hâlâ ders almadığını” dile getirdi.

Berlin’de yaşayan iklim aktivisti Tadzio Müller ise Almanya’nın geçmişte “iklim erdemi açısından örnek ülke” olarak görüldüğünü hatırlattı. Müller, “Bu mitin devlet seviyesinde izlenen siyasi stratejilerle hiçbir alakası yok, aksine güçlü toplumsal hareketlerle alakası var” dedi.

Alman ekonomik siyasetinin ana yapı taşlarından olan sonsuz büyüme ilkesinin sorgulanması gerektiğini söyleyen Müller’e göre, “aşırı ciddi bir sorun olan biyoçeşitlilik kaybının” aşırı tüketimle ilintili olmasının tartışılması gerekiyor. Müller’in eleştirisinin ucu, iklim değişikliğiyle mücadelede geniş çevrelerce desteklenen elektromobiliteye geçişe de dokunuyor. Müller’in “elektrikli araç kapitalizmi” adını verdiği kavram, doğal kaynakların aşırı biçimde tüketimini beraberinde getiriyor.

‣ Bu yıl dünyayı üç hafta daha geç sürede tükettik!
‣ Dünya limit aşımı günü 22 Ağustos tarihine ilerledi

Çözüm döngüsel ekonomi mi?

Alman hükümeti, hâlihazırda yeni bir ulusal döngüsel ekonomi stratejisi üzerinde çalışıyor. Bu strateji kapsamında, kaynak kullanımının azaltılmasını sağlayan bazı önlemlerin alınması öngörülüyor.

Wohlgemuth’a göre, döngüsel ekonomi yaklaşımı, doğal kaynakları bu kadar hızlı tüketmemizi önlemek açısından hayati önemde. Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamındaki Döngüsel Ekonomi Eylem Planı‘na değinen Wohlgemuth, “Ürünlerin gerçekten geri dönüştürülebilir olması açısından iş modellerimizi değiştirmemiz şart” önerisinde bulundu. Aynı zamanda Almanya’da kaynak kullanımına kesin bir üst sınır getirilmesi gerektiği görüşünü savunan Wohlgemuth, Alman doğal gaz arzının dörtte birlik kısmının ısınma ve yemek pişirme için kullanıldığına dikkat çekti.

Fotoğraf: Martin Meissner / AP

Almanya’nın emisyonlarını azaltması gerekiyor

Çevre koruma kuruluşu Germanwatch‘un siyasi direktörü Christoph Bals, aşırı tüketimin doğrudan bir sonucu olan sera gazı emisyonlarının, Küresel Aşırı Tüketim Günü’nün daha geç bir tarihe ötelenmesi açısından en hızlı biçimde kesilmesi gerektiğini söyledi. Bals, “Almanya’da karbondioksit emisyonlarının, şimdi olduğundan üç kat daha hızlı bir biçimde düşmesi gerekiyor” dedi. Germanwatch, yüksek hızlı ve düşük emisyonlu demiryolu ulaşımına erişimin artırılması ve havayolu ulaşımının azaltılması çağrısında bulunuyor.

Küresel Ayak İzi Ağı kurucusu ve başkanı Mathis Wackernagel ise çevresel ve toplumsal sorunların aynı bütünün parçaları olduğuna dikkat çekti:

“İklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı veya gıda kıtlığı… Sorunlara sanki birbirlerinden bağımsız bir biçimde mevcutlarmış gibi birbirlerinden ayrı ayrı bakıyoruz. Ancak bunların hepsi, aynı sorunun birer semptomu aslında: Bizim kollektif metabolizmamız ve insanlığın kullandığı şeylerin miktarı, Dünya’nın yenileyebileceğinden çok daha fazla hâle gelmiş durumda.”

[Seçim Günlüğü] Erzurum’un ardından üç şehirde daha saldırı gerçekleşti

Erzurum‘da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Millet İttifakı‘nın cumhurbaşkanı yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu‘nun mitinginde yaşanan taşlı sopalı saldırının ardından Mersin, Rize ve Trabzon‘da saldırılar gerçekleştirildi.

Tarsus’ta bıçaklı sopalı saldırı

Mersin, Tarsus‘ta seçim çalışması yürüten Yeşil Sol Parti’nin anons aracı saldırıya uğradı, beş kişi yaralandı, aracın lastikleri ve camları parçalandı. Gerçekleştirilen bıçaklı ve sopalı saldırıda Yenimahalle’de bulunan Atatürk Caddesi’ndeki Yeşil Sol Parti anons aracı, kırmızı ışıkta beklediği esnada aracın önü MHP seçim bürosundan çıkan 20 kişilik grup tarafından kesildi. Aracın içerisinde bulunan 7 parti çalışanı, grubun küfür ve hakaretleriyle karşı karşıya kalırken, ardından sopa ve bıçaklı saldırıya uğradı.

Mezopotamya Ajansı‘nın aktardığına göre; yaralanan bir parti çalışanı MA’ya yaptığı açıklamada, olay anında çevrede çok sayıda polis olmasına rağmen saldırıya hiçbir şekilde müdahale edilmediğini belirtti.

Fındıklı’da bayraklar, afişler parçalandı

Rize, Fındıklı‘da da SOL Parti seçim irtibat bürosuna saldırı düzenlendi. İrtibat bürosunda bulunan, bayraklar ve afişler parçalandı.
Polis Mobese kayıtlarını inceledikten sonra saldırgan olduğu tespit edilen 2 kişiyi gözaltına aldı. SOL Parti Rize İl Başkanı A. Haşim Parlak yaptığı açıklamada, “Bu saldırılar bizleri mücadelemizden alıkoymayacak” ifadelerini kullandı.

kuzeyteve.com‘un aktardığına göre; önceki gün SOL Parti Fındıklı ilçe örgütüne ait seçim irtibat bürosuna iki kişi oldukları tespit edilen şahıslar tarafından saldırı düzenlendi.

SOL Parti yöneticilerinin şikayeti sonrası dün gözaltına alınan iki kişi, ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Saldırganlar, polise verdikleri ifadede ‘sarhoş olduklarını o nedenle böyle bir eylemi gerçekleştirdiklerini’ söyledi.

SOL Parti Rize İl Başkanı A. Haşim Parlak “Bu saldırılar bizleri mücadelemizden alı koymayacak” diyerek saldırıya tepki gösterdi.

Ortahisar’da saldırı: Bizi basmaya gelmişler

Trabzon, Ortahisar‘dabir grup, CHP Trabzon Örgütü’ne saldırıda bulundu.Trabzon’un en işlek caddelerinden biri olan Kahramanmaraş Caddesi’nde CHP’ye ait standın karşısına AKP yönetimi stant kurdu. CHP Trabzon Gençlik Kolları‘nın 19.00’da etkinlik yaptığı sırada bir grup AKP ve MHP üyeleri CHP standına doğru ilerleyerek provokasyonda bulundu. Bunun üzerine CHP’nin standında da sloganlar atıldı. CHP yetkilileri, servis arabalarıyla kalabalık bir kitlenin alana getirileceğini öğrendikten sonra alanda kargaşa çıkmaması için çalışmalarını bitirme kararı aldı.

BirGün‘den Onur Durmuş‘un aktardığına göre; alandan alkış yaparak ayrılmak isteyen CHP teşkilatının Maraş Caddesi’nde Zorlu Grand Otel’i önünde yaklaşık 200 kişilik bir grup önünü kesti. Grup, bozkurt ve rabia işaretleri yaparak ‘Kahrolsun PKK‘ sloganları attı. Standın bulunduğu alanda biriken grup ile önlerini kesen grup arasında kalan CHP Trabzon Teşkilatı, daha sonra alandan uzaklaştı.

Yaşanan saldırıya ilişkin konuşan CHP birinci sıra Trabzon Milletvekili Adayı Sibel Suiçmez, “Onlar bizi basmaya gelmişler. Bunu yapan Trabzon halkı değil. Kaybettiklerini anladılar ve eşkiyalık yapıyorlar” dedi.

Shell’in Teksas’taki petrokimya tesisinde söndürülemeyen yangın endişeye neden oluyor

Petrol devi Shell’in ABD’nin Teksas eyaletindeki petrokimya tesisinde cuma (5 Mayıs) günü başlayan yangını söndürmeye yönelik müdahaleler devam ediyor.

Cuma günü öğleden sonra başlayan yangının plastik ve kauçuk yapımında kullanılan bir olefin ünitesinde meydana gelen bir patlamadan kaynaklandığı belirtildi.

Yangın nedeniyle herhangi bir can kaybı veya yaralanma bildirilmezken, tesisteki dokuz çalışan cuma günü olası kimyasal maruziyet riski nedeniyle hastaneye götürüldü ve kontrollerin ardından taburcu edildi.

Şirketin sözcülerinden Curtis Smith, Houston kentinde bulunan tesisteki yangının cumartesi sabahı birkaç saatliğine söndürüldüğünü, ancak saat 15.00 civarında yangının yeniden başladığını aktardı.

Fotoğraf: AP

Kimyasal maddelerin yanıp tükenmesi gerekiyor

Smith, patlama anında işlenmekte olan kimyasallar tamamen yanana kadar yangının kontrol altında tutulması için suyla müdahale edildiğini belirtti.

Şirket sözcüsü, yeni bir yangın riskinden kaçınmak için çevredeki ekipman ve materyallerin serinletilmesi amacıyla yangın sündürüldükten sonra 36 saat daha su ile soğutma çalışmalarının devam edebileceğini ifade etti.

Fotoğraf: AP

Tesisin atık su kapasitesi yetersiz kaldı

Yangın söndürmede kullanılan ve kimyasal madde açısından yoğun olan suyun tesisin atık su depolama kapasitesini aştığını kaydeden Smith, bu suların Houston Gemi Kanalı‘na yönlendirildiğini söyledi.

Su akışının taşıdığı kimyasalların kanala karışmasını önlemek için ise kanala bir bariyer yerleştirildi.

Fotoğraf: AP

‘Açıklamalar, halk sağlığına değil, halkla ilişkilere hizmet ediyor’

Smith, çevredeki yerleşim yerlerine ait hava gözlem birimlerinin “zararlı düzeyde kimyasal madde tespit etmediğini” belirtti.

Air Alliance Houston İcra Direktörü Jennifer Hadayia ise, Shell’in toplum sağlığına ilişkin riskler konusundaki açıklamalarının şirket çıkarlarını koruduğunu ifade etti.

Hadayia, “Tarih, erkenden yapılan bu açıklamaların halk sağlığına değil, sanayinin halkla ilişkilerinin yararına olduğunu göstermiştir” dedi.

Olefin birimleri, hidrokarbon hammaddelerinden etilen, bütadien ve propilen üreten petrokimya komplekslerinin en önemli birimlerinden birini oluşturuyor.

[Seçim Günlüğü] İmamoğlu: Nasıl bir talimat aldınız?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Millet İttifakı‘nın Cumhurbaşkanı yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu, Erzurum mitingine katılan vatandaşlara yönelik taşlı saldırı sonrasında İstanbul’a dönerek Sabiha Gökçen Havalimanı‘nda vatandaşlarla buluştu. İmamoğlu, havalimanında toplanan kalabalığa Erzurum’da yaşananları anlatarak emniyet müdürüne alanda yaralanan insanların neden korunmadığını sordu:

“Emniyet müdürü nasıl bir talimat aldı ki polise nasıl bir talimat verdi ki o polis yerinden kıpırdayamadı? Emniyet müdürü, ‘Validen bile talimat almayacaksın, görevini yapacaksın’ diye talimat almış mıdır? İki buçuk saat havalimanında beklememe rağmen tek bir emniyet müdür yardımcısı ya da vali yardımcısı ya da bir yetkili gelip ‘Kardeşim, ne oldu? Geçmiş olsun’ ne için diyemedi.”

İmamoğlu’nun mitingi için Erzurum’da toplanan kalabalığa kaldırım taşları atılmasının ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İmamoğlu’na provokatör dedi.

İBB Başkanı, Soylu’nun bu ifadesine şöyle yanıt verdi:

“Utanmaz adam, iftiracı, yalancı. Bu adam gözü dönmüş bir şekilde, gözü fır fır dönerek konuşuyor. Ahlakını yitirmiş bir adam.”

Erzurum’da yaşanan olayların ardından toplumun geniş bir kesimi tarafından eleştiriler yağarken bir kısımdan da insanların üzerin taş yağdıranlara ve şiddete destek mesajı atıldı. Kimileri #İlkturdabitirelim tweetleri atarken kimileri de İmamoğlu’nun provakatör olduğu yönde tweetler paylaştı.

Erzurum’daki mitingin ardından Sabiha Gökçen Havalimanı’nda kendisini karşılamaya gelen İstanbullulara seslenen İmamoğlu, şunları söyledi:

“Sadece Ekrem’e değil, milletimin tek bir ferdine uzanan her el kırılsın. Biraz dertleşelim. Bu saatte buraya geldiniz, beni beklediniz. Allah hepinizden razı olsun. Öncelikle Erzurum’da o güzel meydanda toplanarak bizimle hasbihal edecek olan, duygularımızı paylaşmak için oraya gelen inanın yeni doğmuş bebekten, çocuktan, kızlarımızdan, oğullarımızdan, annelerden, teyzelerden, amcalardan, kardeşlerimden helallik istiyorum. Onlara teşekkür ediyorum. Onlar, oraya geldiler. Onlar, Erzurumlu hemşerilerimin bir temsilcileriydi. Dertleşecektik ama ne yazık ki taşların, o koca taşların yaraladığı o insanlara Allah şifa versin. Üzüntülüyüz. Ben, o çocukların, hanımefendilerin, gençlerin her birisinin sağlığıyla tek tek an ve an ilgileneceğim. En kısa zamanda da onlarla bir araya gelip kucaklaşacağım.”

‘Bu oy meselesi değil’

“Tarihi bir sürecin içindeyiz. Ne yazık ki ülkemizi bu duruma getiren bir avuç insanın hiçbir zaman bu kötü uygulamalarının, kötü dillerinin, kötü tavırlarının, kötü davranışlarının onlardan kurtulana kadar sonu gelmeyecek. Bunu bilelim. Buna tedbirli olalım. Tedbirin birkaç yolu var. Tedbirin birinci dili sevgi, ikinci dili uzlaşmadır, üçüncü dili hiçbir vatandaşımıza kırıcı davranmamaktır. Vatandaşlarımızı kucaklamaktır. Bu bir avuç insana karşı milletimizi bakın bu oy meselesi değil, oy verip vermeme meselesi değil. Aldanabilirler. Bu kötü insanlara inanabilirler. Hiç umursamayın. Onlara zerre kırıcı davranmayın. Onlar masum ama bugün o meydanda kim olduğu belli olmayan 100-200 kişi asla masum değil. Asla masum değil onu söyleyeyim.”

‘Erzurumlu ile uzaktan yakından ilgisi yoktur bu işin’

“İçişleri Bakanı, bir televizyon kanalına çıkarak Erzurumlulara ‘provokatör’ dediğimi nasıl dediğimi anlatacakmış. Utanmaz adam, iftiracı, yalancı. Bu adam gözü dönmüş bir şekilde, gözü fır fır dönerek konuşuyor. Ahlakını yitirmiş bir adam. Peşin peşin söyleyeyim; üç defa kendim televizyonlara bunu söyledim, kendim yayınladım. Allah biliyor. Çocukluğumdan beri Erzurum’la o canım cennet parçası şehrimizle irtibatı olan bir insanım. Trabzon ve Erzurum kapı komşusudur. Ticareti, yaşamı, ilişkileri çok derindir. O şehirde benim akrabalarım var. Ticaret yapan insanlarım var, hısımlarım var. Orada eğitim yaşamını geçirmiş akrabalarım var. Defalarca gittim. Spor yöneticiliğimde defalarca gittim. Stadında maç izledim. O stadı da biz yapacağız. Onlar yapamadı, biz yapacağız. Erzurumlu boşuna ‘dadaş’ adını almamıştır. Erzurumlu merttir. Erzurumlu Nene Hatun’un torunlarıdır. Erzurumlu bu bir avuç ne olduğu belli olmayan insana pabuç bırakacak bir şehir değildir. Hadlerini de bildirecek. Onlara cevabını da verecek. Hiç kuşkum yok.

Bu akşamki yaşanan süreci birazdan sorularla beraber burada aydınlatacağım. Herkesin aklına bir soru düşüreceğim. O bir avuç insanın. Bugün Erzurum’da olan bitenden benim sevgili Erzurumlu kardeşlerimin, hemşerilerimin, dostlarımın üzerine bir toz zerresi bile değmemiştir. Çünkü Erzurumlu ile uzaktan yakından ilgisi yoktur bu işin. Bilgilenin, soranlara cevap verin. Biz, bugün Çorum’a, Sivas’a gittik. Ardından Erzurum’a gideceğiz. Bir anda bir haber geldi. Halk buluşması yapacağımız yere otobüsler çekiliyor. Büyükşehir Belediyesi, orada otobüs tanıtımı yapacakmış. Bakın, o an itibarıyla arkadaşlarım diyalog kurmaya başladı. Bize söylenen şu; ‘Bu yanlıştır. Bu doğru değildir’ Ardından Valilik’in danışmanıma verdiği cevap; ‘Merak etmeyin, gerekli tedbirleri aldık. Beş bine yakın polisimiz bu konuda en yüksek tedbirle hiçbir problem çıkarmayacak. Dedikodulara kulak asmayın’ Peşinden bu otobüsler oradan ve sahadan çekildi. Çekildikten sonra Vali tekrar hem danışman arkadaşlarıma hem milletvekilimize, grup başkanvekilimize ‘Bir sorun yok. Gelecekler konuşmalarını yapacaklar. Hiçbir problem olmayacak’ dedi. Uçakla Sivas’tan Erzurum’a indik. Orada bir grubun toplanmakta olduğunu bize haber verdiler. Dedik ki ‘Haber verin. Problem var mı’ Yok, polis tedbir aldı dediler. Oraya gittik.”

‘Beşinci dakikasında taşlar yağmaya başladı’

“Bu arada ben, arkadaşlarıma sordum. ‘Süreç nasıl ilerledi’ İl başkanımıza, il yöneticilerimize ve milletvekili adaylarımızla konuştuk. Bu konu hafta içi konuşuluyor. Burada önce miting alanı tartışılıyor. Miting alanında sorun çıkarıyorlar. Daha sonra burası ile ilgili buluşacağımız yer ile ilgili ‘Sorun olmaz. Ekrem Bey, gelir. Selamlama yapar. Gerekirse sonra otobüsle esnafları selamlayarak Erzurum gerisine devam eder’ Vali, İl Emniyet Müdürü Yardımcısı Umut Bey ile uzlaşılıyor. Bu uzlaşmaya göre; buranın kararı alınıyor. Buranın ilanı hem il tarafından hem muhtelif il başkanlıkları tarafından ilan ediliyor. Biz, bu kararla oraya gidiyoruz. Gittik. Biz oraya vardığımızda aynen böyle bir ortam. Vatandaşlara sesleniyoruz. Arkamız boşluk, hemen onun arkasında sözüm ona bir buçuk metrede bir polislerin yüzüne doğru baktığı 150-200 kişi. Polis kardeşlerim de dinlesin. 150-200 insan orada. Burada sizden daha fazla bir kalabalık beni karşılıyor. Konuşmama başlıyorum ve benim milletime nasıl seslendiğimi siz bilirsiniz. Milletimin değerlerinden, milletimin güzelliklerinden bu seslenişe başladım.

Belki beşinci belki altıncı dakikasında buradan taşlar yağmaya başladı. Tek bir müdahale yapılmadan izlendi. Aşağıya indim. Bu arada arkadaşlarıma isabet eden taşlar, camlara isabet eden taşlar ve bu esnada 150-200 kişi. Yaklaşık 150 metre ilerde de yine bir 150 kadar kişi. Bunlar azmettirilmiş insanlardır. Bu insanlar taşları attıkça gözümün önünde çocuğun başı kanamaya başladı. Bir teyzenin gözü kanamaya başladı. Bir amcanın gözü, başı yarıldı, yere yığıldı. Bir yandan taşlar yağıyor. Arkadaşlarım beni korudu. Aşağı indik. Aşağıdan ‘Siz cevap vermeyin. Geriye doğru çekilin. Hiçbir şey atmayın’ dedim. Allah var, insanlarımızın bir tanesi bile o tarafa taş atmadı.”

‘TOMA var; tek bir su fışkırtmadı’

“O insanlar çaresizce bekledi. Müdahale edilmedi. Tedbir alınmadı. TOMA var; tek bir su fışkırtmadı. Bunları izledik daha sonra oradan polisi uyarmama rağmen hareket edilmedi. Dedim ki ‘Vatandaşlarım, bakın. Ben sizin aranızda kaldım. Benden dolayı siz taşa maruz kalıyorsunuz. Ben mecburen buradan ayrılıyorum. Sizin emniyetiniz için ayrılıyorum’ deyip oradan ayrıldım. Havalimanına geçtim. Giderken bize topu topu bir trafik polisi eşlik etti. Havalimanına gittim. Bu polis meselesi değil, polisimiz bizim canımız, ciğerimiz, kardeşlerimiz. Birincisi belediye başkanı zavallı bir hamle yaparak tarihe kara leke almış bir yerel yönetici olarak geçmiştir. Ne yazık ki vatandaşımızı koruması gereken emniyet güçleri orada ne yazık ki taş atanları resmen koruma altına alarak onların taş atmasını seyretti.”

‘Nasıl bir talimat aldınız?’

“Soru bir; emniyet müdürü kimdir? Emniyet müdürü nasıl bir talimat aldı ki, polise nasıl bir talimat verdi ki o polis yerinden kıpırdayamadı? İki; ‘elinde Türk Bayrakları ile buraya gelmiş binlerce insana taş yağıyor’ dememe rağmen ne oldu da nasıl bir talimat aldınız? Emniyet müdürü sana soruyorum. Emniyet müdürü, validen bile talimat almayacaksın, görevini yapacaksın diye talimat almış mıdır? Hesabını verecek. Diğer soru; onlarca insan ben iki buçuk saat havalimanında beklediğim, 12-13 tane konuşup ulaşabildiğim yaralı insanlarla görüntülü konuştum. Hastanedeydiler. Bana arkadaşlarıma vali bilgi vermek için arıyorum diye aradı. ‘Yedi kişi yaralı tespit ettik’ dedi. Ben 12 kişi ile konuştum. Bu insanlara taş atan, yandaki Telekom binasının çatısında kamerayla çekim yapan polisler de var. Bizim elimizde de görüntüler var. Suç duyurularımızın hepsinin içinde olacak.

Bu saldırıyı yapan o 200-300 kişi içerisinden şu ana kadar kaç kişi gözaltına alındı? Bana bir kişi bile gelmedi. Cevap bekliyoruz. Belediye başkanı halkı provoke eden bir dil ve anlayışla oraya, o otobüsleri koyarken valinin bize halk buluşması izni verdiği yere izinsizce bu süreci yaparken niçin seyirci kalındı? Vali bey, 5 bin polisle tedbir aldığını söylemesine rağmen ne için böyle bir sayıyı sahada görmediğimiz gibi hiçbir müdahalede bulunulmadı? Ne için biz havalimanına giderken yanımızda tek bir polis aracı doğru dürüst bulunmadı? Millet İttifakı’nın önemli bir insanı olarak oraya gitmiş, İstanbul’un 16 milyonluk bir şehrin seçilmiş bir belediye başkanı bu olayları yaşamış. İki buçuk saat havalimanında beklememe rağmen tek bir emniyet müdür yardımcısı ya da vali yardımcısı ya da bir yetkili gelip ‘Kardeşim, ne oldu? Geçmiş olsun’ ne için diyemedi? Diyemedi.”

‘Bu atılan taşlar, kardeşliğimize atılmıştır’

“Bu soruların cevabını bu dönemin ve sürecin içindeki bir avuç insandan asla beklemiyorum. Bu soruların cevabını bir hafta sonra tek tek alacağız. Milletimiz adına alacağız. Bu atılan taşlar, Ekrem İmamoğlu’na atılmadı. Bu atılan taşlar, kardeşliğimize atılmıştır. Bu atılan taşlar, bu memleketin değerlerine atılmıştır. İnancına atılmıştır. Milletin birlik ve beraberliğine atılmıştır. Çok şey yaşatıldı bu millete, bunu biliyoruz. Bu azmettirici zihniyeti de biliyoruz. Biz, bugün karşımızdaki bir avuç insanın siyasi stratejisinin içinde bulunan sistemi, aklı o birtakım düşünceleri, birtakım örgütlü yapıları açıklarken acaba biricikleri rahatsız mı oldu? Bunu izleyeceğiz.”

‘Evet, sevgi pıtırcığıyım’

“Bunlar, bin yıllık devlet geleneğimizi çürüttüler. Biz, bu memleketin esas unsurları, yani milletimiz 86 milyon insanımızla bu milletin ve memleketin devlet geleneğini hep birlikte ayağa kaldıracağız. Bu devleti bir parti devleti, bir şahsım devleti yapmalarına asla müsaade etmeyeceğiz. Bu bir avuç insanı var ya çocukların bile o Z Kuşağı çocukları bile bunlardan utanıyor. Onların evladı olmaktan utanıyor. Onların gözlerinin içine bakıyorum, görüyorum. Bu bir avuç insanda utanma kalmadı. Bizde bir laf var, bunların hepsi meşin surat olmuş. Bir kısım tavsiyelerde bulunacağım. Bunlar durum tespitidir, sorulardır. Yaşadıklarımızdır. Uyarılardır. Şimdi size zevkli şeyler söyleyeceğim:

Güler yüzünüzü sakın eksiltmeyin. Ben, burada gençleri şu pırlanta çocukları görüyorum. Hanımefendileri görüyorum. Bakın, siz nasıl bugüne kadar güler yüzle kazanmışsanız unutmayın; bana ne dediler? 2019’da ‘Bu sevgi pıtırcığı’ dediler. Evet, sevgi pıtırcığıyım. Var mı? Senin gibi, o bir avuç insan gibi suratı asık biz de mendebur suratlı derler. Öyle olacağıma ben sevgi pıtırcığıyım. Her biriniz bulunduğu yeri sevgiye boğacak. İyilik kazanacak. Kötülüğe son vereceğiz. Herkesle güzel konuşacağız. Yüzümüz güleç gideceğiz.”