Ana Sayfa Blog Sayfa 36

Beykoz’un ormanlık alanlarının orman dışına çıkarılmasına dava açıldı

İstanbul’un önemli yeşil alanlarının bulunduğu Beykoz ilçesinin dokuz mahallesindeki 181 bin metrekarelik ormanlık alanın geçen ay Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın kararıyla orman vasfından çıkarılmasına karşı dava açıldı.

27 ve 28 Haziran 2024’te Resmi Gazete‘de yayımlanan iki kararla, yıllar önce ormanlık alana kondurulan evler yasal statüye kavuşturulurken yeni yapılaşmaların da önü açılmıştı.

Davayı Cumhuriyetçi Vatanseverler Partisi üyeleri adına açan Avukat İsmail Hakkı Atal, “Ülkenin ormanlarının orman dışına çıkarılmasına ilişkin bu işlemler açıkça Anayasanın 169. Maddesine aykırıdır ve hukuk -Anayasa tanımayan AKP, Anayasa’yı açıktan çiğnemektedir. Anayasa’nın 169’uncu maddesine göre “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir. Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz” dedi.

Danıştay 8. Dairesi’nde açılan davanın gerekçesinde Cumhurbaşkanı kararında “kamu yararı”nın söz konusu olmadığına, kararın bilimsel ve hukuksal gereklilikleri içermediğine dikkat çekilerek, 18 dönümlük alanın orman sınırı dışına çıkarma işleminin iptali talep edildi.

İlk de değil son da

Ağustos ayının başında da Beykoz’un Görele Mahallesi’ndeki ormanlara yapılmış villalar biraz daha genişlesin diye tam 5 bin 801 metrekareden oluşan 26 parça orman, orman alanı dışına çıkarıldı.

Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) Başkanı Hüsrev Özkara, ülkenin dört bir yanındaki orman alanlarının orman sınırları dışına çıkarılması talebiyle binlerce kişinin sırada beklediğini söylemişti.

Erdoğan’ın imzasını bekleyen taleplerin tamamının onaylanması halinde orman varlıklarının ciddi ölçüde kayba uğrayacağını belirten Özkara, “Bunlar daha bir şey değil. Yakında çok daha geniş alanların orman dışına çıkarıldığını göreceğiz. Ek 16’ncı maddenin ucu çok açık olduğu için 2B affından çok daha tehlikeli. Bu maddenin acilen iptal edilmesi gerekir” demişti.

Dernek, bu ayın başında da bir basın toplantısı yaparak, 6381 Sayılı Orman Kanunu’nun Ek 16. maddesine dayanarak ormanlık alanların orman dışına çıkarılmasının; illegal yollarla işgal edilmiş orman alanlarının orman sınırları dışına çıkarılarak işgalcilerin ödüllendirilmesini olanaklı hale getirildiği gibi henüz işgal edilmemiş orman alanlarının da yerleşim alanına dönüştürülmesi amacıyla orman sınırları dışına çıkarılmasının önünün  açılmasına yol açtığına dikkat çekmişti.

Yeşil NoktaTOD: Ormanların, ‘orman sınırlarından çıkarılması’ altına hücum gibi rant savaşı başlattı

Son olarak 31 Ağustos 2024’te Resmi Gazete‘de yayımlanan bir kararla; Ek 16. maddeye dayanılarak İzmir Bayraklı‘da, ağustos ayı başında çıkan yangınlarda zarar gören ormanlık alanlar orman sınırı dışına çıkarıldı.

 

Kamala Harris’ten ‘yerli gaz’ ve hidrolik kırma sözü

Yeşil NoktaDonald Trump’ın misyonu mu? ABD’yi fosil çağında tutmak – George Monbiot
Yeşil Nokta‘Donald Trump’ın seçilmesi iklim hedeflerini tehlikeye atabilir’
Yeşil NoktaDonald Trump, tarımın merkezi Kaliforniya’da da çevrecilere sataştı
Yeşil NoktaMusk-Trump röportajı: ‘Tarihin en aptalca iklim konuşması’
Yeşil NoktaResmen aday olan Trump kendine iklim inkarcısı, kürtaj ve göç karşıtı yardımcı seçti

Görüşlerdeki bu uçurum, bir buçuk saat süren tartışmanın son dakikalarında ABC News Live Prime sunucusu ve tartışma eş moderatörü Linsey Davis’in ikiliye iklim değişikliğiyle mücadele için ne yapacaklarını sormasıyla  gözler önüne serildi.

Harris’den iklim yatırımları

Soruyu ilk yanıtlayan Harris, Trump’ın birçok kez iklim değişikliğinin Çin tarafından yayılan bir aldatmaca olduğunu ima ettiğine dikkat çekti. “Bildiğimiz şey, bunun çok gerçek olduğu. Bu aşırı hava olaylarını deneyimleyen bir eyalette yaşayan ve şimdi ev sigortası reddedilen veya sigortası artırılan herhangi birine sorun.”

Harris iklim krizi nedeniyle kötüleşen sorunların varlığına işaret ederken, bunlar hakkında ne yapmayı planladığını söylemedi, bunun yerine mevcut başkanın iklim değişikliğine yaptığı yatırımlardan bahsetmeyi tercih etti: “Başkan yardımcısı olarak son dört yılda temiz enerji ekonomisine 1 trilyon dolar yatırım yaptığımız ve aynı zamanda yerli gaz üretimini tarihi seviyelere çıkardığımız için gurur duyuyorum.”

Yeşil NoktaKamala Harris’in iklim özgeçmişi umut vaat ediyor
Yeşil NoktaBaşkanlık yarışında iklim inkarcısı Trump’ın karşısına çıkan Harris’e çevrecilerden destek
Yeşil NoktaBiden’a uzak duran Yeşil Yeni Düzen Ağı’ndan, Kamala Harris’e destek
Yeşil Noktaİklim grupları Kamala Harris için 55 milyon dolarlık reklam kampanyası başlattı

Bu 1 trilyon dolarlık meblağı, bazıları iklim değişikliğiyle yalnızca belirsiz bir şekilde bağlantılı olan, yönetimin son dört yıldaki tüm büyük yatırımları toplayarak elde etmişti.

Trump: Harris kazanırsa petrol ölecek

Trump ise soruya hiç cevap vermedi, bunun yerine yerli araç üretimi hakkında karmaşık bir noktaya değindi. Daha sonra Başkan Biden’ın Çin ve Ukrayna’dan milyonlarca dolar aldığını yanlış bir şekilde iddia etti; “Ülkemizi çöpe atıyorlar” dedi.

Trump, dört yıllık görev süresi boyunca cok sayıda çevre ve iklim düzenlemesini ya lağvetti ya da hafifletti. Başkanlığı sırasında federal hükümetin kirliliğe karşı baskı yapmasını zorlaştıran üç muhafazakar  Yüksek Mahkeme yargıcını da atadı. Eski Başkan, küresel ısınmayı yavaşlatmak için küresel bir anlaşma olan Paris Anlaşması‘ndan da ABD’yi çekmiş, ancak Biden döneminde ülke anlaşmaya yeniden dahil olmuştu.

ABD’nin enerji politikasıyla ilgili ise suskun kalmayan ve  Başkan Biden’ı ve dolayısıyla Harris’i, bu yıl tekrar yükselen benzin fiyatları nedeniyle eleştiren Donald Trump, “Harris kazanırsa petrol ölecek, fosil yakıt ölecek” iddiasında bulundu.

Ne Harris ve de Biden yakın gelecekte ülkenin fosil yakıtlara olan büyük bağımlılığını ortadan kaldırmayı hedeflediklerini hiçbir zaman söylememişti.

Trump ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili “güneş enerjisinin büyük bir hayranı” olduğunu söylemekle yetindi.

‘Hidrolik kırma’ sözü

Trump’ın münazarada ilk kez karşı karşıya geldiğinde Harris’in San Francisco şehri bölge savcısı olarak siciline atıfta bulunması bekleniyordu. ABD Başkan yardımcısı burada, şirketleri kirlettikleri için cezalandırmayı amaçlayan ülkenin ilk çevresel adalet birimini kurmuştu. Harris, Kaliforniya baş savcısı olarak görev yaptığı dönemde de petrol şirketlerini soruşturmuş, Volkswagen‘in duman emisyonu standartlarını aldatma girişimleri nedeniyle şirketin milyarlarca dolar ödemesini sağlayacak bir anlaşmaya imza atmıştı. Ancak Trump bu konuları gündeme getirmedi.

Bunun yerine Harris, Pennsylvania gibi gaz zengini eyaletlerdeki kararsız seçmenlerin 2019 başkanlık kampanyası sırasında aldığı “hidrolik kırma” karşıtı tutumunu unutmasını sağlamak için son zamanlardaki çabalarını ikiye katladı. Harris o dönem kaya gazı ve türevlerinin çıkarılması için kullanılan bu yöntemi yasaklamaktan yana olduğunu söylemişti, ancak yakın zamanda bu fikrinden vaz geçti; tartışmanın başlarında “hidrolik kırmayı yasaklamayacağım” dedi: “Aslında, hidrolik kırmaya yeni kiralamalar sağlayan Enflasyon Azaltma Yasası’nda eşitliği bozan oyu ben verdim.”

Enflasyon Azaltma Yasası,  Amerikan tarihinde iklim değişikliğiyle mücadele için yapılan en büyük yatırım olarak değerlendiriliyor.

Pozisyonunu, ABD’nin yabancı petrole bağımlılığını azaltmak için çeşitli enerji kaynaklarına yatırım yapmak olarak açıklayan Harris’in açıklamaları iklim eylem grubu Sunrise Movement tarafından “yetersiz” bulundu: “Harris, temiz bir enerji geleceği için cesur bir vizyon ortaya koymaktan çok, “hidrolik kırma”yı tanıtmaya daha fazla zaman harcadı. Bu krizin ölçeğini ve aciliyetini karşılayan gerçek bir plan görmek istiyoruz.”

Tartışmanın sonunda Harris’in seçmenleri Trump’ın onu damgalamaya çalıştığı gibi “fosil yakıt karşıtı bir haçlı olmadığına” ikna etme hedefinde başarılı olup olmadığı belli değildi. Ancak Philadelphia’dan en azından bir tane çok arzulanan destekle ayrıldı: Pop ikonu ve yerli Pensilvanyalı Taylor Swift’in desteğini.

Swift, tartışmanın sona ermesinden kısa süre sonra Instagram’da paylaştığı gönderide, “Araştırmamı ve seçimimi yaptım. 2024 başkanlık seçiminde oyumu Kamala Harris ve Tim Walz’a vereceğim” dedi.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

Taylor Swift (@taylorswift)’in paylaştığı bir gönderi

ABD’li analistler ve medya tartışmanın galibi olarak Kamala Harris’i gösteriyor ancak oyların halen bıçak sırtı olduğuna dikkat çekiyorlar.

Nijerya: Selde onlarca tutsak hayvan öldü, kurtulan bazı hayvanlar kente dağıldı

Nijerya‘nın kuzeydoğusundaki Borno eyaletinde, aşırı yağışlara bağlı olarak Alau Barajı’nın taşması üzerine meydana gelen sel nedeniyle, eyaletteki Sanda Kyarimi Park Hayvanat Bahçesi‘nde bulunan hayvanların yüzde 80’inden fazlasının boğularak öldü.

Hayvanat bahcesinde aslanlardan timsahlara, bufalo ve devekuşlarına kadar çeşitli yaban hayvanı esaret altında bulunuyordu.

Kurumun yetkilileri, “Timsahlar ve yılanlar gibi bazı ölümcül hayvanlar topluluklarımıza akın etti” ifadelerini kullandığı açıklamasında bölge sakinlerini önlem almaya çağırdı.

Eyalet başkenti Maiduguri sokaklarında dolaşan bazı hayvanların videoları da sosyal medyada yayınlandı.

Hayvanat Bahçesi’ni işleten Ali Donbest, tam olarak kaç hayvanın serbest olduğunu bilmediğini ancak onları bulmak için bir “av başlatıldığını” söyledi.

‘Timsah ihbarı aldık ama bölgeye gidemiyoruz’

Kaçan hayvanlardan bazılarını bulmada bir miktar başarı sağlandığını belirten Donbest, “Sokakta gördüğümüz deve kuşunu tekrar yakalayabildik, ayrıca başka bir yerde timsah bulunduğuna dair bir ihbar aldık ancak sel nedeniyle oraya gidemiyoruz” dedi.

Aslan ve sırtlanların tutulduğu kafeslerin sel suları altında kaldığı tespit edildi ancak bu hayvanların kaçıp kaçamadıklarını henüz belirlenemedi.

Kent yetkilileri, sokakta görülen hayvanların hepsinin hayvanat bahçesinde tutulan hayvanlar olmayabileceğini de kaydetti: “Bir yerde bir su aygırı görüldüğüne dair bir ihbar aldık ve hayvanat bahçesinde su aygırı yok, dolayısıyla sular başka yerlerden de hayvanları dağıtmış olabilir.”

Şu ana kadar hayvanların insanlara saldırdığına dair bir rapora rastlanmadı.

Yerel medya, Maiduguri’nin son otuz yıldır görülmemiş ölçekte sel felaketiyle karşı karşıya olduğunu ve binlerce insanın evlerini terk etmek zorunda kaldığını bildiriyor.

Bu, Nijerya’yı yakın zamanda vuran bir dizi sel felaketinin sonuncusu. Nijerya Ulusal Acil Durum Yönetim Ajansı, ülke genelinde 170’ten fazla kişinin öldüğünü ve on binlercesinin yerlerinden edildiğini açıkladı.

Nijerya Devlet Başkanı Bola Tinubu‘nun ofisinde de felaketin Maiduguri’deki bir postane ve bir eğitim hastanesi de dahil olmak üzere diğer tesisleri de etkilediğini belirtildi; insanlara en kötü etkilenen bölgeleri boşaltmaları talimatını verildi.

Açıklamada, insani ihtiyaçların karşılanacağı belirtildi.

Geçtiğimiz ay Nijerya’nın kuzeydoğusunda meydana gelen sel felaketinde en az 49 kişi hayatını kaybederken, 2022’de sel felaketinde ise 600’den fazla kişi hayatını kaybetmişti.

Atmosferdeki metan seviyeleri 2020’den bu yana rekor kırarak arttı

Son yapılan araştırmaya göre, atmosferde biriken metan seviyeleri 2020’den bu yana rekor miktarlarda arttı.

Environmental Research Letters’da  yayımlanan makalede yer alan son Küresel Metan Bütçesi, emisyonların 2010-19 arasında her yıl tahmini 575 milyon tona ulaştığını tespit ediyor. Bu emisyonların en büyük kısmı sulak alanlardan, iç tatlı sulardan, tarımdan, atıklardan ve fosil yakıtlardan kaynaklanıyor.

Atmosferdeki küresel ortalama metan konsantrasyonları bu yılın ocak ayı itibarıyla 1.931 parça milyara ulaştı.  2020’de yayımlanan önceki bütçede seviyeler 1.875 parça milyar olarak bildirilmişti.

ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi‘nin (NOAA) atmosferdeki metan düzeyi verilerini kaydetmeye başladığı 1983’ten bu yana küresel metan konsantrasyonlarında son yıllarda en büyük artışlar kaydedildi.

Stanford Üniversitesi‘nde Dünya Sistem Bilimi profesörü ve makalenin baş yazarı Prof. Rob Jackson,  devam eden artışın  boyutu karşısında “şaşırdığını ve hayal kırıklığına uğradığını” söyledi.

Aynı zamanda araştırmayı destekleyen Küresel Karbon Projesi’nin de başkanı olan Jackson, “Metan seviyeleri sadece artmıyor, [geçmişe göre] daha hızlı artıyor… [Bu] sadece 1,5C ile değil, 2C ile de uyumsuz – ve bu devam ederse 3C’ye doğru gidiyoruz” diye konuştu.

Metanın iklim değişikliğindeki rolü nedir?

Metan, amtosferden daha hızlı kaybolmasına rağmen, CO2’den yaklaşık 80 kat daha fazla ısınmaya neden olan güçlü bir sera gazı. Sanayi öncesi dönemlerden bu yana ise ısınmanın 0.5 derecesinden sorumlu.

Metan emisyonlarının azaltılması, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik yakın vadeli çabaların önemli bir parçası olarak görülüyor.

Gaz, hem doğal hem de insan kaynaklı kaynaklardan; özellikle sulak alanlar, tarım ve fosil yakıtların çıkarılması ve kullanımı sırasında yayılıyor.

Dünya çapında metan kaynaklarını ve depolarını tahmin eden uluslararası bir iş birliği olan Küresel Metan Bütçesi’nin son güncellemesine göre, metan emisyonlarının üçte ikisi artık insan faaliyetlerinden kaynaklanıyor. Bunun yüzde 40’ı tarımdan, yüzde 34’ü fosil yakıtlardan ve yüzde 19’u atıktan; geri kalanı ise biyokütle ve biyoyakıt yakmadan geliyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre de insan kaynaklı metan gazı emisyonu en yüksek ülkeler Çin, ABD, Hindistan, Rusya ve Brezilya.

Metan emisyonlarının diğer üçte biri ise doğal kaynaklardan, özellikle bataklık ve tuz bataklıkları gibi sulak alanlardan geliyor.

Bataklıklardan kaynaklanan emisyonlarda istisnai bir artış olduğunu gösteren çalışmalara dikkat çeken Jackson, “Tropiklerde bir şeyler oluyor ve artan tropikal emisyonların metan için bir dönüm noktası olabileceği konusunda çok fazla endişe var . Tropikal emisyonlar doğal sulak alanlardan artmaya başlarsa, bu emisyonları azaltmanın bir yolu yok” diye konuştu. 

150’den fazla ülke, 2020 seviyelerine kıyasla 2030’a kadar emisyonları yüzde 30 oranında azaltmak için Küresel Metan Taahhüdünü’nü imzalamıştı. Ancak 2021’de duyurulan taahhüt, ülkelerin veya sektörlerin vermesi gereken belirli bir katkıyı belirtmiyor. 

Manchester Üniversitesi’nde Dünya ve Çevre Bilimleri profesörü olan Prof. Grant Allen,  iklim değişikliğinin etkilerini sınırlamak için tüm sera gazlarının acilen azaltılması gerektiğini, ancak metan azaltımlarının özellikle “hızlı kazanç” sağladığını belirtti: 

“Şimdi metanı keserseniz, CO2’ye kıyasla atmosferdeki kısa yarı ömrü nedeniyle anında bir etkisi olabilir. Ancak CO2 emisyonları, bir kez orada olduklarında, yüzlerce yıl boyunca bir etki yaratmaya devam edecekler.”

Konuk yazarlar da ısınmada 0,2 santigrat derecelik bir tasarruf sağlamak için “küresel metan emisyonunda muhtemelen %50 civarında bir azalmaya ihtiyaç duyulacağı” konusunda uyardı.

 

 

 

 

Akkuyu NGS’de Alman Siemens devre dışı, kritik ekipmanları Çinli firma sağlayacak

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Mersin‘in Gülpınar ilçesinde inşaatı süren Akkuyu Nükleer Santrali için gerekli parçaları Almanya‘nın Siemens AG şirketinin ‘geciktirmesi’ nedeniyle kritik ekipmanların Çin’e sipariş edildiğini açıkladı.

Bayraktar, Almanya’nın Rusya‘ya yaptırım uygulamak amacıyla, siyasi bir karar alındığını öne sürdü; teslimattaki gecikmenin projeyi birkaç ay geciktirme etkisi yarattığını belirtti:

“Hiçbir hukuki temeli olmayan bir konuda bir siyasi tutumla alınmış bir karar var. Bu durumu yönelik şikayet en üst düzeyde dile getirildi. Amaç Rusya’ya yaptırım uygulamaksa, bundan Türkiye ve Türkiye’deki proje de zarar görüyor.”

Bakan, hafta sonu ziyaret ettiği Akkuyu Nükleer Santrali inşaatında, ilk reaktörün 2025 yılında faaliyete geçeceğini duyurmuştu.

‘Rosatom alternatif arayışına girdi’

Bakan Bayraktar, BOTAŞ ve Shell arasındaki LNG anlaşması hakkında ise şunları söyledi:

“Bizim tedarik kaynaklarımızı mutlaka çeşitlendirmemiz lazım. Son 7-8 yıldır gazlaştırma kapasitemizi arttırıyoruz. 30-37 milyon metreküp gazlaştırma yaparken LNG alıp onu gaza çevirecek kapasiteye sahipken şu anda bu 160 milyon metreküpe çıktı. Türkiye ihtiyacı olan gazın en az yarısını sıvı olarak gemilerle alabilir. Bu çok büyük bir çeşitlendirme ve yenilik dolayısıyla Shell anlaşması bu anlamda önemli.”

Maden şirketinden bakanlığa dava: Altın çıkarmak kamu yararına

Maden şirketi Anadolu Export, Ege Bölgesi’nin en önemli su kaynaklarının çıkış noktalarından olan Murat Dağı’nda altın çıkarmak için yaptığı başvuruya Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumsuz kararı veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na açtığı davada yürütmenin durdurulmasını istedi.

İlk duruşma 9 Ekim’de Kütahya İdare Mahkemesi’nde görülecek.

Şirket, dava gerekçesinde bakanlığın ‘kamuoyu baskısına’ göre karar verdiğini savunarak, altın madeni açılmasının kamu yararı doğuracağını ileri sürdü.

‘Özel kişilerin hakkı kamunun yaptırım gücü karşısında ihlal edildi’

Gazete Duvar‘ın aktardığına göre, Anadolu Export, bakanlıkça önce uygunluk verilen proje için hazırlanan ÇED raporuna “olumsuz” karar çıkmasına karşı açtığı davanın dilekçesinde şu ifadelere yer verdi:

“Davalı idarenin keyfi olarak dayanaksız biçimde söz konusu işlemi gerçekleştirdiği, dayanak olarak sunduğu yazıların kurumlardan alınan yazı ve görüşler ile çeliştiği yine bahse konu mahkeme kararındaki gerekçeleri bertaraf eden ÇED raporunu çürütemediği, kamunun yaptırım gücü karşısında güçsüz olan özel kişilerin yönetmelikler ile güvence altına alınmış haklarını ihlal ettiği, ağırlaştırdığı mutlaktır.”

Yeşil NoktaMurat Dağı’nda madene verilen ÇED Olumlu kararına iptal
Yeşil NoktaMurat Dağı’nda altın madeni projesine izin yok
Yeşil NoktaMurat Dağı’nda altın madenine verilen ‘ÇED Olumlu’ raporunun iptali kesinleşti

‘Altın çıkarmak kamu yararıdır’

Başvuruda, ‘kamu yararının altın çıkarılmasıyla mümkün olacağını’ görüşü de şöyle savunuldu:

“Ayrıca dilekçenin ilerleyen kısımlarında etraflıca bahsedileceği üzere müvekkil şirketin bölgedeki önemi ile bölgeye katkısı düşünüldüğü vakit davalı idarenin kamu yararına aykırı hareket ettiği görülecektir. Müvekkil şirketin bölgedeki altın rezervlerini arama, çıkarma çalışması yapacağı nazara alındığında ÇED olumlu kararı talebinin bölge ve ülke geneli için büyük fayda sağlayacağı açıktır. Konuyu turizmin, hayvancılık ve tarım faaliyetlerinin korunması ile maden cevheri kazanımının karşılaştırması noktasına indirgemek bu halde son derece yanlış ve objektiflikten uzak bir tutum olacaktır. Kamu yararı kavramı genel ve kapsayıcı bir kavram olup toplum yararı ile de uyumludur.”

Yeşil NoktaMurat Dağı köylüleri: Siyanür içmek istemiyoruz
Yeşil Nokta‘Murat Dağı’nı madene kurban etmeyin’
Yeşil NoktaMurat Dağı’nda yapılacak altın madenciliğinin arkasından Turgut Özal’ın yeğeni çıktı
Yeşil NoktaMurat Dağı’nı unutmayın…

Günde 475 ton yeraltı suyu kullanılacak

Murat Dağı köylerinde 1000 hektardan fazla ormanlık alanda altın madeni işletmesi açmak isteyen Anadolu Export şirketinin Nihai ÇED raporuna göre günde 475 ton yeraltı suyu kullanılması planlanıyor. Maden sahasından yapılan drone çekimlerinde, bölgenin verimli orman alanlarından oluştuğu belirtiliyor.

Şirket, 2019 yılında bölgede 2 bin civarında ağaç kesileceğini söylerken, son hazırladığı ÇED raporunda ise 214 bin ağacın kesileceğini bildirdi.

Osman Çaklı‘ya konuşan Murat Dağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akçura, Nihai ÇED raporu yeterince araştırma yapılmadan hazırlanmadığını, olası bir depremde, kütle hareketinin olup olmayacağının ÇED raporunda değerlendirmeye alınmadığını söyledi:

“Patlatmaların etkisinin su kaynaklarına vereceği zarar da ÇED raporunda değerlendirilmemiş. Herhangi bir ocak işletmesinde basamak usulü yapılan patlatmalar yer sarsıntılarına sebep olurlar. Patlatma ile oluşan şok dalgaları, havada ve ateşlemenin yapıldığı kaya kütlesi işçinde belirli bir hız, frekans ve genlikte yayılırlar. Nihai ÇED raporu toprakta, suda veya havada kalıcı özellik gösterip çevreyi kirletebileceği, ve çevreyi korumak için önleyici önlemleri içermiyor. Çevre ve insan sağlığına olumsuz etkilerin inşaat ve işletme sürecinde yaşanması muhtemel olaylar olduğu değerlendirildiğinde bilimsel ve teknik yönden ÇED yeterli değil.”

ÇED Raporu yetersiz ve hatalı

AFAD’ın 2017 yılında hazırladığı İl Afet Risk Planı’na atıf yapan Öz Akçura, Kütahya’da her an 7.1 büyüklüğünde deprem beklendiğini aktardı:

“Kütahya topraklarının önemli özelliği eğilim ve erozyona müsait olması. 400 küsür hektarlık alanı ormandan temizlersen, dere yatakları dahil olmak üzere bölgede heyelan riski artar. Maden eğilim bir alanda yapılacak. Depremler yüzünden beşik gibi sallanan bölgede pasa yığınlarını nasıl kontrol edeceksin. Toprakta zaten arsenik var, antimon var. Bu topraklarda asit kaya drenajı var. ÇED dosyasında, ‘yok’ diyorlar. Neye göre? Burası volkanik bir bölge. İki ayrı yerde maden çukuru açacaklar. Maden çukurlarının batı ocağında göllenme olacağını söylüyorlar. ÇED dosyasında bunu incelemediler. Bu ÇED dosyası 400 küsur hektarlık alan için yapıldı. Şirketin ruhsatı 1000 hektardan fazla. Daha sonraki yıllar genişleme yapacaklar. Kümülatif etkiyi hesaplamıyorlar.”

Ne olmuştu?

2013 yılında altın madeni çıkarma projesiyle ilgili 25 hektarlık alan için “ÇED gerekli değildir” kararı alan Anadolu Export, 2016’da bakanlığa başvurmuş, proje konusu faaliyete ilişkin 2019 yılında “ÇED olumlu kararı” almıştı.

Ancak karar  davalı kurum aleyhine Kütahya İdare Mahkemesi tarafından iptal edilerek kesinleştirildi.

İptal kararında harita, biyoloji, kimya, çevre, hidrojeoloji, jeoloji, maden, orman ve ziraat mühendisliklerinden oluşan bilirkişi heyeti uygunsuzluk raporu vermişti. Şirket, zenginleştirme tesisine ilişkin gerekçelere istinaden cevher zenginleştirme tesisinden vazgeçmişti.

İtalya’nın en büyük buzulu komada: Gözümüzün önünde yavaş yavaş ölüyor

İtalya‘nın kuzeydoğu sıradağlarının en yüksek zirvesi olan ve ‘Dolomitlerin Kraliçesi’ olarak bilinen Marmolada Buzulu, son beş yılda yüzeyinden 70 hektarlık, yani 98 futbol sahası büyüklüğünde alan kaybetti.

Dolomitlerin en büyüğü olan muhteşem bu muhteşem buzul, kışın kayakçıların, yazın ise dağcıların cennetiydi.

Ancak buzulları ve iklim acil durumunun etkisini izleyen ve çevreci grup Legambiente, Alpleri Koruma Uluslararası Komisyonu (Cipra) ve İtalyan Buzul Komitesi‘nin bilimsel ortaklığıyla başlatılan bir kampanyaya katılan İtalyan bilim insanları Marmolada’nın günde 7 ila 10 cm derinlik kaybettiğini söyledi.

Buzul Kervanı (Carovana dei ghiacciai) adlı kampanyanın organizatörlerine göre, Marmolada Buzulu, 1888’de bilimsel ölçümlerin başlamasından bu yana “geri döndürülemez bir koma”ya girerek, 1.200 metre geri çekildi.

Proje, buzulların izlenmesini ve iklim değişikliğinin onların sağlığı üzerindeki çarpıcı etkilerinin ortaya çıkarılması ve kayda geçirilmesini içeriyor.

Buzullar eridikçe ölümlü kazalar da artıyor

Marmolada, özellikle Temmuz 2022’de 11 dağcının ölümüne yol açan buzul sütununun trajik çöküşünden sonra, birkaç yıldır komite tarafından özel olarak gözlemleniyor.

İklim değişikliğinin etkileri, çok az kar yağışıyla kış kuraklığı yaşayan Dolomit Dağları’nın  her yerinde görülebiliyor. Uzmanlara göre, bu durum, yaz boyunca bölgedeki alışılmadık derecede yüksek sıcaklıklarla birleşince, buzulların hızla erimesine neden oluyor.

İtalya’nın en büyük vadi buzullarından biri olan Forni, son 30 yılda 800 metre ve son yüzyılda 1,2 mil (2 km) geri çekildi. 1987 yazında, Forni’ye bakan bir barınağın bekçisi, günlerce süren şiddetli fırtınalar sırasında buzuldan düşen büyük buz parçalarına tanık olmuştu. Bu olay sonunda Val Pola heyelanını tetikleyen ve 43 kişinin ölümüne yol açan bir kaya çığına neden olmuştu.

Yeşil NoktaPeru, 50 yılda buzulların yarısından fazlasını kaybetti
Yeşil NoktaRapor: Avusturya buzulları 45 yıl içinde yok olacak
Yeşil NoktaVenezuela, modern tarihinde tüm buzullarını kaybeden ilk ülke oldu
Yeşil NoktaAntarktika buzulları tahminlerden çok daha hızlı eriyor
Yeşil NoktaCilo buzul tabakaları son 30 yılda 200 metreden 50 metreye düştü
Yeşil NoktaBuzulların depresif rekoru: Alpler’den Arktik’e buzullar küçülüyor
Yeşil Nokta‘Buzullar geri dönülmez bir şekilde eriyor: Bu deliliği durdurmalıyız’
Yeşil NoktaBuzullar geri çekilince, ortaya çıkan zeminde neler oluyor?

Marmolada, artık ‘geri döndürülemez bir komada’

Legambiente’nin ulusal Alp koordinatörü  ve Cipra’nın başkanı Vanda Bonardo, “Marmolada buzulu ölüyor ve onu çarşaflarla örtmek, tek amacı kayak pistlerini korumak olan tedavi edici bir inatçılıktır” dedi ve buz örtüsünün şu anda “geri döndürülemez bir komada” olduğunu ekledi.

Alpler’in ulusal ve Avrupa için temel bir dengeleyici olduunu ancak ilerleyen iklim acil durumu nedeniyle giderek daha kırılgan hale geldiğini belirten Bonardo, “Marmolada buzulu önemli bir örnek” diye konuştu.

Buzul, 136 yıl önce yapılan ölçümlerde, yaklaşık 500 hektarlık bir alanı kaplıyordu ve 700 futbol sahası büyüklüğündeydi. 1888 yılından bu yana yüzde 80’in üzerinde alan kaybı, yüzde 94’ün üzerinde hacim kaybı yaşandı.

2024’te ölçülen maksimum kalınlık ise 34 metreydi. Uzmanlar, yüksek irtifalardaki buzun hızlanan erimesinin yerini beyaz kaya çölüne bıraktığını ve yeni ekosistemlerin ortaya çıktığını söylüyor.

İtalyan Buzul Bilimi Komitesi Başkanı Marco Giardino, “Verilerin buzulu tüm Alp buzullarının çektiği acının sembolü haline getirdiğini” söyledi “Marmolado buzul kütlesi yetersiz besleniyor ve iklimsel baskı ile insan müdahalesinden musdarip” dedi.

Legambiente Genel Müdürü Giorgio Zampetti de “en savunmasız bölgelerden, örneğin yüksek dağlardan başlayarak iklim krizine karşı etkili bir ulusal uyum planı” gibi hafifletme politikalarının uygulanması çağrısında bulundu.

 

[Her şey mevsiminde güzel] Eylül ayında hangi sebze ve meyveler tüketilmeli?

Doğayı ve doğal olanı korumak, zehirsiz gıdaya ulaşmak, sağlıklı olmak, yerel küçük üreticileri desteklemek, evinizin ekonomisini korumak ve karbon ayak izini düşürmek için mevsiminde beslenmek en basit çözüm.

Peki eylül ayında hangi sebze ve meyveleri tüketmeliyiz?

Yeşil Düşünce Derneği tarafından hazırlanan takvim hangi mevsimde neleri yememiz gerektiğini bir kez daha hatırlatırken, yaz mevsimi sona ererken, mutfaklardaki sonbahar hazırlıklarını hatırlatıyor:

“Sonbaharın habercisi eylül ayında yaz sebzelerinin son dökümleri pazarlardaki yerlerini alacak. Hala kışa turşular kurarak, konserveler ve soslar yaparak hazırlanabilirsiniz.”

Hormon takviyesi, pestisitler ve doğal olmayan üretim teknikleri ile sebze ve meyvelere neredeyse istediğimiz her zaman market raflarından ulaşabiliyoruz. Ancak besinleri mevsiminde tüketmek hem doğa hem de sağlığımız için oldukça önemli.

Ayrıca, mevsiminde yetişmemiş meyve-sebze, doğa şartlarıyla işbirliği yapılarak değil, doğayla mücadele ederek üretildiğinden, üretiminde hibrid tohum, böcek ilacı ve kimyasal gübre kullanım oranı yükseliyor.

Eylül ayında hangi sebze ve meyveler tüketilmeli?

  • Mantar
  • Patlıcan
  • Mısır
  • Kereviz
  • Biberiye
  • Kırmızı turp
  • Börülce
  • Lahana
  • Kırmızı biber
  • Pazı
  • Semizotu
  • Havuç
  • Barbunya
  • Kabak
  • Dolmalık biber
  • Fındık
  • Ceviz
  • Karpuz
  • Kavun
  • Hünnap
  • Mürdüm eriği
  • Üzüm
  • İncir
  • Kuşburnu

Antarktika’da kış deniz buzu iki yıl üst üste rekor seviyede azaldı

Antarktika‘yı çevreleyen deniz buzulları, üst üste ikinci yıldır rekor seviyedeki “kış düşüklüğüne” ulaşmak üzere. 

Antarktika bölgesi, kıtayı çevreleyen deniz buzu örtüsünün altı ay boyunca aralıksız çökmesiyle 2023’te ani bir dönüşüm geçirdi. Buz, geçen kış uzun vadeli ortalamadan yaklaşık 1,6 milyon km2 daha azını kapladı. Bu kabaca Britanya, Fransa, Almanya ve İspanya’nın toplam büyüklüğünde bir alana denk geliyor. .

Avustralya Antarktika Program Ortaklığı‘ndaki bilim insanları, son verilerine göre bu durumun 2024’te tekrarlandığını duyurdu. 7 Eylül’de ölçülen donmuş okyanus miktarı geçen yılın aynı tarihine göre daha az olarak tespit edildi. 

‘Antarktika sistemi yeni bir duruma geçti’

Mevsim boyunca deniz buzunun geçen yıldan daha az olup olmayacağı henüz belli değil, çünkü kış dönemi tamamlanmadı. Ancak bilim insanları, bunun Antarktika sisteminin “yeni bir duruma” geçtiğine dair bir kanıt olduğunu söylüyor. 

Tasmanya Üniversitesi‘nde deniz buzu araştırmacısı olan Dr. Will Hobbs, “Aslında bahsettiğimiz şey, iki inanılmaz aşırı olay. Geçen yıl da durum çok vahimdi, şimdi tekrar oldu” dedi. 

Kaynak: NOAA, National Snow and Ice Data Center. Grafik: The Guardian.

Aylık ve yıllık zaman ölçeklerinde atmosferin bölgesel değişkenliğin ana itici gücü olduğunu belirten Hobbs,  “Şimdi farklı olan şey, daha sıcak Güney Okyanusu sıcaklıklarının deniz buzu üzerinde gerçekten bir etkisi olması. Geçtiğimiz iki yılın gezegen için kayıtlardaki en sıcak yıllar olduğunu biliyoruz, küresel sıcaklıklar uzun süreler boyunca sanayi öncesi seviyenin 1,5C üzerinde seyretti. Bu küresel sıcaklık artık Antarktika çevresindeki okyanuslara yansıyor” diye konuştu. 

Antarktika kışı genellikle mart ayında başlıyor ve ekim ayına kadar sürüyor. Avustralya Meteoroloji Bürosu‘ndan Dr. Phil Reid, kış deniz buzunun yıllık maksimum seviyesine ulaşıp ulaşmadığını kesin olarak söylemek için henüz çok erken olduğunu, ancak üst üste gelen yıllarda ortalamanın çok altına düşmesinin şaşırtıcı olduğunu söyledi.

‘Deniz buzu ortalamasının geri dönme olasılığı çok düşük’

Güney Okyanusu deniz buzu, geçen cumartesi günü 17 milyon km2 olarak ölçülmüştü. Bu geçen yılki 17,1 milyon km2’lik önceki düşük seviyeden daha düşük. Uydu verilerine göre 7 Eylül için uzun vadeli ortalama ise 18,4 milyon km2. 

Bilim insanlarının düşük deniz buzu seviyelerinin hava ve iklim üzerindeki etkisini yeni yeni anlamaya başladığını ancak son araştırmaların bunun Avustralya’da yaz aylarındaki yağmur olaylarının ve kuru kış günlerinin artmasına katkıda bulunduğunu öne sürdüğünü belirten  Reid, “Antarktika deniz buzu kaybının neden olduğu okyanus ve atmosfer etkileşimlerinin bu değişiklikleri yönlendirdiği düşünülüyor” dedi.

Hobb ise Antarktika deniz buzunun geçen yılki olaydan kurtulmasının onlarca yıl alabileceğini ve o zamana kadar küresel ısınmanın uzun vadeli etkisinin netleşeceğini kaydetti: “[Uzun vadeli deniz buzu örtüsü ortalamasının] geri dönme olasılığının düşük olduğuna dair giderek daha fazla kanıt var.” 

Deniz buzu kaybı küresel deniz seviyelerini doğrudan değiştirmese de bilim insanları bunun özellikle yaz aylarında potansiyel olarak büyük bir dolaylı etkiye sahip olduğunu söylüyor. Kıtadan buzul buzunun kaybını yavaşlatan koruyucu bir bariyeri ortadan kaldırıyor ve açığa çıkan karanlık sular atmosferden daha fazla ısı emdiği için okyanus ısınmasının hızlanmasında rol oynuyor.

İngiliz Antarktika Araştırmaları’ndan bilim insanları, 2022 sonlarında Antarktika deniz buzunda yaşanan rekor düşüşün binlerce imparator penguen yavrusunun ölümüne yol açmış olabileceğini bulmuştu. 

Yeşil Noktaİklim krizi: Antarktika’da buz kırıldı, binlerce yavru penguen öldü
Yeşil NoktaDoğu Antarktika’daki penguenlerin nüfusu son on yılda yüzde 43 azaldı

Nature dergisinde geçen yıl yayımlanan bir araştırmada da kıtanın buz tabakalarından gelen eriyik suyun, sera gazı emisyonları mevcut seviyelerinde devam ederse 2050 yılına kadar Güney Okyanusu’nun ters dolaşımını önemli ölçüde yavaşlatabileceğine dikkat çekilmişti. Daha sonra yayımlanan bir makalede de küresel hava desenlerini, okyanus sıcaklıklarını ve besin seviyelerini etkileyen dolaşımın 1990’lardan bu yana yaklaşık yüzde 30 oranında yavaşladığı tahmin edilmişti. 

Pasifik Adaları’ndan UCM’ye: Ekolojik soykırım suç olarak tanınsın

‘Eninde sonunda ekolojik soykırım suç olarak tanınacak’

Öneri üzerinde görüşmelerin yapılması muhtemelen birkaç yıl sürecek bir süreci başlatacak. Talebin sert bir muhalefetle karşılanması ancak çoğu ülkenin açıkça karşı çıkmak istemeyeceği için çoğu itirazın perde arkasından edileceği düşünülüyor. 

Stop Ecocide Foundation‘ın (SEF) düzenlediği ekolojik soykırımın yasal tanımı için bağımsız uzman panelinin eş başkanlığını yapan Londra Üniversitesi‘nde hukuk profesörü olan Philippe Sands KC, Guardian‘a, “ekolojik soykırımın mahkeme tarafından sonunda tanınacağından yüzde 100 emin” olduğunu söyledi: 

“Tek soru ne zaman olacağı. İlk başta şüpheciydim ama şimdi gerçek bir inananım. Bazı ülkelerin iç hukuka koymasıyla gerçek bir değişim zaten yaşandı. Bence bu doğru zamanda doğru fikir.”

Yeşil NoktaKüçük ada ülkeleri adalet arıyor: Sular altında kalacağız, bu denli adaletsizliğe sessiz kalamayız
Yeşil NoktaKüçük ada ülkeleri, Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi’ndeki tarihi iklim davasını kazandı

Yakın zamanda Belçika ekolojik soykırımı bir suç olarak kabul etmişti. Avrupa Birliği ise suç hakkındaki rehberliğinin bir kısmını değiştirerek bunu “nitelikli suç” olarak müktesebatına eklemişti. Meksika’nın da benzer bir yasayı gündeme getirmek istediği belirtiliyor. 

2017’den beri bu konuda kampanya yürüten ve UCM için gözlemcilik yapan Stop Ecocide International kampanya grubunun kurucu ortağı Jojo Mehta, üç ada ülkesinin başvurusunun ekolojik soykırımın tanınması mücadelesinde “kilit bir an” olduğunu söyledi: Şimdiye kadar üye devletler bu konuyu ele almakla istekli ve yükümlü olmadı. Ancak başvuru UCM’nin takvimine girdiğinde, bunun tartışılması gerekiyor.”

Hiçbir ülkenin ekolojik soykırımın bir suç olarak kabul edilmesine karşı olduğunu açıkça söylemeye istekli olmadığını belirten uzman, petrol şirketleri de dahil olmak üzere yüksek oranda kirleten işletmelerden direnç ve yoğun lobi faaliyeti beklediğini, bu suçun kabul edilmesi durumunda yöneticilerinin sonunda sorumlu tutulabileceğini söyledi.

Mehta’ya göre, teklif kabul edilip uygulanmaya başlasa bile hangi birinin ekolojik soykırımla suçlanması on yıl kadar sürebilecek. Ancak teklif kavramın daha geniş bir kabul görmesi için hayati önem taşıyor. Kampanya lideri, “İnsanlar iklim [çöküşü] tehdidinin giderek daha fazla farkına vardıkça, artan bir ilerleme oldu. Herkes gezegene bu kadar zarar vermenin kabul edilemez olduğunu söylüyor” dedi. 

UCM’nin sınırları

Lahey’de bulunan UCM, 2002’deki kuruluşundan bu yana soykırım suçları, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla ilgileniyor. 2010’da Roma tüzüğünde yapılan bir değişiklikle, liste genişletildi ve “saldırganlık suçları” da (bir devletin diğerine karşı silahlı güç kullanması) kapsama alındı. Sands, Roma tüzüğü olarak bilinen antlaşmanın ekolojik soykırımı tanıyacak şekilde değiştirilmesinin gerekli olduğunu söyledi. 

Birleşik Krallık ve AB dahil 120’den fazla ülke UCM’ye taraf. ABD, Çin, Hindistan, Rusya ve diğer büyük sera gazı emisyonu yapan ülkeler ise henüz taraf olmadı. 

Başsavcısı Karim Khan yakın zamanda İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu‘nun tutuklanması çağrısında bulunmuştu. Khan ayrıca Rusya lideri Vladimir Putin‘in de mahkemeye çıkmasını istiyor.