Eski Birleşmiş Milletler (BM) İklim Şefi Patricia Espinosa, Donald Trump’ın yeniden başkan olması halinde ABD‘nin yeşil politikalarındaki olası gerilemenin küresel etkilere sahip olacağı konusunda uyarıda bulunuyor.
Guardian’dan Fiona Harvey‘in aktardığına göre, 2016’dan 2022’ye kadar BM’nin en üst düzey iklim yetkilisi olarak görev yapmış olan Patricia Espinosa, dünya genelinde endüstri öncesi seviyelerin 1,5°C üzerindeki küresel ısınmayı sınırlama şanslarının zaten az olduğuna dikkat çekiyor.
Ancak, Trump’ın iklim eylemlerine karşı duyduğu antipati, dünyanın ikinci en büyük sera gazı emisyonu yapan ülkesi ve en büyük petrol ve gaz ihracatçısı olan ABD’nin durumunu daha da karmaşık hale getirebilir.
Espinosa, “Trump’ın potansiyel seçilmesinden endişe duyuyorum çünkü ABD’de iklim politikalarında bir gerileme görürsek, bu çok güçlü sonuçlar doğurabilir” diyor. Trump’ın politika planları henüz net olmamakla birlikte, onun çevresiyle yapılan görüşmeler, Joe Biden‘ın çığır açan iklim yasasının iptal edilmesi, Paris Anlaşması‘ndan çekilme ve daha fazla petrol ve gaz sondajı için baskı yapılması gibi endişe verici senaryoları gündeme getiriyor.
Henüz 1,5°C hedefine uygun bir hizaya gelmediğimizi ifade eden Espinosa, “Eğer bu çabalar gerilerse, 1,5°C sınırı içinde kalma olasılığımız çok sınırlı hale gelir. Bu, kesinlikle çok daha büyük bir risk anlamına gelir” şeklinde konuştu.
‣ Trump’ın ardından: Biden yönetimi Ulusal Çevre Politikası Yasası’nı onarıyor
‣ İklim değişikliği ABD’de 2024 seçimlerinde belirleyici bir faktör olabilir mi?
‣ ABD öncülüğünde fosil yakıt tüketimindeki artış dünyayı tehdit ediyor
‘Trump’a rağmen iklim eylemleri devam etmeli’
Espinosa, diğer ülkelerin ABD’nin Trump yönetimi altında belirlenen hedeflerden geri adım atması durumunda bile iklim eylemlerine devam etmesi gerektiğini vurguladı. Ancak, ABD’nin bu süreçten çekilmesinin önemli bir darbe olacağını ifade etti.
Yine de durum tamamen umutsuz değil. Espinosa, Trump’ın başkan seçildiği 2016 yılında da, Paris Anlaşması’nın ana bileşeni olan BM iklim değişikliği çerçeve sözleşmesinin genel sekreteri olduğunu hatırlatarak, “Eğer diğer ülkeler güçlü bir iklim eylemi için birleşik bir cephe oluşturursa, bu ABD’nin yokluğunu gidermeye yardımcı olabilir” dedi.
Dünya çapında liderlerin ve toplumların iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki iradesi, zaman zaman politik engellerle karşılaşsa da, bu mücadelenin merkezinde yer alıyor.
Espinosa, iklim finansmanı ve sürdürülebilir gelişimi, fosil yakıtlardan uzaklaşarak yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeyi önemsememiz gerektiğinin altını çiziyor. Bu geçiş, sadece enerji sektörünü değil, aynı zamanda tarım ve ormansızlaşma gibi diğer önemli alanları da kapsamalı.
Önümüzdeki yıllarda birçok ülkede gerçekleşecek seçimler, iklim politikaları açısından belirleyici olacak. Espinosa’nın uyarıları, iklim eylemi konusunda güçlü bir muhalefetin varlığına işaret ediyor. Ancak, bu durum, özellikle özel sektörün rolü üzerinde durularak, iklim eyleminin artırılması için bir fırsat olarak da görülebilir. Düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş, sadece çevresel faydalar sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda yeni iş alanları ve ekonomik büyüme fırsatları da sunuyor.
Bu bağlamda, Espinosa’nın vurguladığı gibi, diğer ülkelerin, özellikle de büyük emisyon üretenlerin, iklim değişikliğiyle mücadelede liderlik sergilemesi gerekiyor. Bu, Paris Anlaşması ve diğer uluslararası taahhütler çerçevesinde, küresel ısınmanın 1,5°C ile sınırlı kalması için gerekli adımların atılmasını sağlayacak.
Sonuç olarak, Espinosa’nın mesajı, iklim değişikliğiyle mücadelenin sadece politik bir mesele olmadığını, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve çevresel bir zorunluluk olduğunu hatırlatıyor.