Ana Sayfa Blog Sayfa 300

UNİCEF: Her üç çocuktan biri su kıtlığı yaşıyor

Birleşmiş Milletler (BM) Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) hazırladığı yeni bir rapora göre her üç çocuktan biri, yani dünya genelinde 739 milyon çocuk, halihazırda yüksek ya da çok yüksek su kıtlığına maruz kalan bölgelerde yaşıyor.

Dubai‘de ay sonunda yapılacak COP28 İklim Değişikliği Zirvesi öncesinde yayımlanan ve UNICEF’in 2021 tarihli Çocukların İklim Riski raporuna ek olarak hazırlanan rapor, iklim değişikliğinin etkilerinin hissedildiği alanlardan biri olan su konusundaki kırılganlığın çocuklar üzerindeki tehdidine ışık tutuyor.

Raporun bulgularına göre, en fazla çocuk su kaynaklarının sınırlı olduğu, mevsimsel ve yıllar arası değişkenliğin, yeraltı su seviyesinin düşmesinin veya kuraklık riskinin yüksek olduğu Orta Doğu ve Kuzey Afrika ile Güney Asya bölgelerinde yaşıyor.

UNICEF’in analizine göre, 347 milyon çocuğun yüksek veya aşırı yüksek seviyede su kıtlığına maruz kaldığı Güney Asya tüm bölgeler arasında aşırı su kırılganlığına maruz kalan 18 yaş altı çocuk sayısının en yüksek olduğu yer.

[İklim Masası] Su krizi, su kıtlığından ibaret değil
 ‣2100 yılında her 12 kişiden biri su kıtlığı yaşayacak
 ‣Himalaya buzulları eridikçe Güney Asya’daki su krizi derinleşiyor

Çocukların sağlığının yanı sıra eğitimini de olumsuz etkiliyor

Nijer, Ürdün, Burkina Faso, Yemen, Çad ve Namibya’da her 10 çocuktan 8’i aşırı su hassasiyeti yaşıyor. 2050 yılına kadar 35 milyon çocuğun daha yüksek veya çok yüksek düzeyde su stresine maruz kalacağı tahmin ediliyor.

Fotoğraf: UNICEF.

Su stresi toplam su talebinin mevcut yenilenebilir yüzey ve yeraltı suyu kaynaklarına oranını ifade etmek için kullanılıyor.

Su kıtlığı çocukların refahını ve büyümesini etkiliyor, gıda güvensizliğine, yetersiz beslenmeye ve ishal gibi diğer hastalıklara neden oluyor. Çiftçi ailelerin karşılaştığı mali zorluklar çocukların eğitimini etkiliyor ve çocukları çalışmak zorunda bırakıyor. Ayrıca, su kıtlığı tarım, sanayi ve ekonomik büyüme için de bir tehdit oluşturuyor.

2100 yılında her 12 kişiden biri su kıtlığı yaşayacak
 ‣Himalaya buzulları eridikçe Güney Asya’daki su krizi derinleşiyor
 ‣UNICEF: Bir milyar çocuk iklim krizi riskinin çok yüksek olduğu ülkelerde yaşıyor
İklim şokları, Sahra altı Afrika’da iki milyon çocuğu yerinden etti
[22 Mart Dünya Su Günü] Dünyada içme suyuna erişim iklim değişikliği nedeniyle zorlaşıyor

Öngörülemez iklim su kıtlığını daha da kötüleştiriyor

Güney Asya’daki su kıtlığının nedenleri arasında kötü su kalitesi, su eksikliği ve kötü yönetim yer alıyor. Bölge, dünyadaki çocukların dörtte birinden fazlasına ev sahipliği yapmasına rağmen, dünyadaki yenilenebilir suyun sadece yüzde 4’üne sahip. İklim değişikliği ve artan su talebi nedeniyle birçok Güney Asya ülkesinde kuraklıklar daha sık ve daha şiddetli yaşanıyor ve daha uzun sürüyor.

Fotoğraf: UNICEF.

UNICEF Güney Asya Bölge Direktörü Sanjay Wijesekera Güney Asya’daki su kıtlığı ile ilgili yaptığı açıklamada şunları söylüyor:

“Güvenli su temel bir insan hakkıdır, ancak Güney Asya’da milyonlarca çocuk, iklim değişikliğinin giderek daha fazla tetiklediği seller, kuraklıklar ve diğer aşırı hava olayları ile boğuşan bir bölgede içecek yeterli suya sahip değil. Güney Asya’da su kıtlığı yaşanan bölgelerde yaşayan çocuklar, yıkıcı seller ve sıcak hava dalgaları gibi ciddi iklim tehlikelerine maruz kalıyor. Genellikle kuraklık ve su kıtlığı kısır döngüsü içinde yaşıyorlar. Köy kuyuları kuruduğunda evler, sağlık merkezleri ve okullar da bundan etkileniyor. Giderek öngörülemez hale gelen iklimle birlikte su kıtlığının Güney Asya’daki çocuklar için daha da kötüleşmesi bekleniyor.”

İklim değişikliği, hava durumu ve yağış düzenini bozarak su mevcudiyetinin öngörülememesine yol açıyor. İklim değişikliği ayrıca, yeraltı sularının aşırı çekilmesinden kaynaklanan koşulları daha da kötüleştirdiği için ek stres yaratıyor.

İklim finansmanının yüzde 2.4’ü çocuklara ayrılıyor

Çocukların iklim değişikliği karşısındaki yüksek kırılganlığına rağmen, iklim fonlarından sağlanan iklim finansmanının yalnızca yüzde 2,4’ü çocuklara yönelik faaliyetleri içeren projeleri destekliyor. UNICEF, COP28’de dünya liderlerini ve uluslararası toplumu, yaşanabilir bir gezegeni güvence altına almak için çocuklarla birlikte ve çocuklar için kritik adımlar atmaya çağırıyor. Bu adımlar arasında Küresel Uyum Hedefi‘ne ilişkin nihai karara çocukların da dahil edilmesi yer alıyor.

Fotoğraf: Uma Shankar Mıshra /AFP,

2030 yılı için yapılan projeksiyonlar, Güney Asya’da temel içme suyu hizmetlerinin kapsamının hızla artmaya devam etmesinin ve böylece su hassasiyeti yaşayan çocuk sayısının azalmasının beklendiğini gösteriyor. Mevcut ilerleme hızıyla Güney Asya’da, temel içme suyuna sahip olmayan çocuk sayısını yarıdan fazla azalarak 45 milyondan 18 milyona indirmesi bekleniyor.

 

 

 

 

 

Kenya’da bir günde 100 milyon fidan dikmek için ulusal tatil ilan edildi

Doğu Afrika ülkesi Kenya‘da, hükümetin 10 yılda 15 milyar ağaç dikme planı kapsamında, bir günde 100 milyon fidan dikilebilmesi için ulusal tatil ilan edildi. Kenya Çevre Bakanı Soipan Tuya, her bir Kenyalının bu girişimi sahiplenmesini umduklarını söyledi.

Proje iklim kriziyle mücadele amacıyla başlatıldı. Buna göre, her bin Kenyalının en az iki fidan dikmesi ve 100 milyon hedefine ulaşılması hedefleniyor. Bugün için devlete ait fidanlıklara 150 milyon fidan dağıtıldı, bunlar önceden belirlenen kamusal alanlara dikilmesi için halka verildi. Devlet aynı zamanda, herkesin kendi bahçe veya tarlasına ayrıca satın alacakları iki fidan dikmesi için de çağrıda bulundu.

Kenya’nın ikinci büyük nehri Athi yakınında fidan dikilen bir noktada BBC‘ye konuşan Stephen Chelulei,  “Buraya ağaç dikmeye geldim çünkü su seviyemiz düşüyor. Nehir kaynağında bile su seviyesi çok düşük, ağaç kalmadı. Çocuklarımızın yaşayacak bir yeri olması için iklim krizini tersine çevirmeliyiz” dedi.

Dikilen ağaçlar takip edilecek

Kenya hükümetinin kampanyası kapsamında geliştirilen “Jaza Miti” isimli bir uygulama sayesinde, bugün halk tarafından dikilen ağaçların türü ve yaşı takip edilebilecek. Uygulama, nereye hangi ağacın dikilip dikilemeyeceği konusunda da bilgi sağlıyor.

Öte yandan özellikle büyük şehirlerde yaşayan birçok kişinin ağaç dikmek yerine ekstra tatilin tadını çıkardığı, Kenya hükümetinin ise birçok ormanda kerestecilik faaliyetlerini yasaklamazken düzgün organize edilmemiş bir ağaç dikme kampanyası başlattığı eleştirileri de yapılıyor.

Hükümet ise ülkedeki yağmur sezonunun aralık ayında son bulmasından önce 500 milyon ağaç daha dikilmesini hedefliyor

Bitlis’teki gölün 18 yılda kuruma görüntüleri NASA fotoğraflarında…

Bitlis‘in Adilcevaz ilçesinde çok sayıda kuş türüne ev sahipliği yapan Arin Gölü‘nün üçte birlik bölümü, kuraklık, bilinçsiz sulama ve açılan su kuyuları nedeniyle kurudu.

Küresel ısınmaya bağlı olarak beklenen oranda yağışın gerçekleşmemesi nedeniyle yaşanan kuraklığın etkilerinin artması; baraj, göl, gölet gibi kaynaklarda su seviyesinin düşmesine ya da kurumaya yol açıyor.

Bünyesindeki birçok su kaynağının kuruduğu Van Gölü havzasında yer alan, Süphan Dağı eteklerindeki Arin Gölü de su kaybetmeye devam ediyor.

Göçmen kuşlar için önemli olan volkanik set gölünün kuraklık, açılan kuyular ve bilinçsiz sulama nedeniyle kaybettiği alan, ABD Havacılık ve Uzay Ajansı’nın (NASA) Landsat uydusu görüntülerine de yansıdı.

2005’te kaydedilen görüntüler ile bu yıl çekilen görüntüleri karşılaştıran Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Doktor Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, gölün 18 yılda üçte bir oranında küçüldüğünü tespit etti.

Gölde su seviyesinin düşmeye devam ettiğini belirten Akkuş,2005 yılını  göl havzası için bir kırılma yılı olarak gördüklerini kaydetti:

“Havzadaki su kaynaklarının seviyesinin düşmeye başladığı yıl olarak nitelendiriyoruz. 2000-2005 yılları arasında yağışlar bol ve göllerin yüzeyinde bir küçülme yok. Fakat 2005’ten sonra maalesef göllerde buharlaşmayla beraber ciddi bir su kaybının olduğunu görüyoruz. Bunun en önemli örneği de Van Gölü’nün güneyinde bulunan Arin Gölü.”

Akkuş, su seviyesinin 2005’te maksimum düzeye ulaştığı Arin Gölü’nün o yıldan bu yana sürekli alan kaybettiğini anlattı: “2005’ten sonra her beş yıllık periyotta Arin Gölü, bariz bir şekilde küçüldü. Uydu görüntülerine de yansıdığı gibi gölün alanı giderek daraldı. 2015’ten sonra çekilme hızlı bir seyir alıyor.”

Son üç yılda bir kar topunun yaz mevsiminde güneşin altına koyulmuş gibi gölün hacminin küçüldüğünü dikkat çeken Akkuş, “2005’te yaklaşık 15 kilometrekarelik yüzey alanına sahip olan göl, 2023’te maalesef yaklaşık 10 kilometrekareye düştü. Yani bu süre zarfında gölün yüzey alanının üçte biri tamamen kayboldu” dedi.

Van Gölü’ne göre yüzeyi daha küçük olduğu için çekilmenin çok net görülebildiğini söyleyen Dr. akkuş,  gölün dramatik bir şekilde küçülmesinin, havzanın eskisi kadar yağış almadığı ve çok ciddi bir su sorunuyla karşı karşıya olduğumuz mesajlarını ilettiğine dikkat çekti.

Mustafa Akkuş, bölgedeki tehlikeye dikkat çekip, şu ifadeleri kullandı: “Etkin bir su yönetimi yapmamız lazım. Yoksa Arin Gölü’nde gördüğümüz bu durum havzadaki bütün su kaynaklarında ve göllerde görülecek. Bu durum bir süre sonra çiftçiye de balıklara da yansıyacak.”

 

 

Birleşik Krallık ormanlarında 50 yıl içinde ‘feci bir ekosistem çöküşü’ yaşanabilir

Uzmanlar, önlem alınmazsa önümüzdeki 50 yıl içinde Birleşik Krallık ormanlarında “feci bir ekosistem çöküşü” yaşanacağını öngörüyor.

Birleşik Krallık ormanlarına yönelik tehditler arasında su için toplumla rekabet, viral hastalıklar ve orman yönetimini etkileyen aşırı hava koşulları yer alıyor.

Avrupa‘nın dört bir yanından bir araya gelen araştırmacılar, gelecek 50 yıl içinde Birleşik Krallık ormanları üzerinde önemli bir etkiye sahip olabileceğini düşündükleri 15 konunun bir listesini hazırladı.

Birleşik Krallık ormanları için nispeten bilinmeyen tehditleri, fırsatları ve yeni eğilimleri belirlemeyi hedefleyen çalışma, araştırmacılar, uygulayıcılar, politika yapıcılar ve genel olarak topluma, ormanlara yönelik tehditleri kritik hale gelmeden önce ele almada yardımcı olmayı amaçlıyor.

‣ Dünya ormansızlaşmaya son verme taahhüdünün çok uzağında
‣ Finans kuruluşları hala iklim krizini besliyor: Ormansızlaşmadan sorumlu sektörlere yatırım yüzde 60 arttı

‘Gelecek 50 yıl büyük değişiklikler getirecek’

Araştırmanın baş yazarı, Cambridge Üniversitesi Zooloji Bölümü’nde misafir araştırmacı ve Forestry England‘da orman planlama müdürü Dr. Eleanor Tew “Önümüzdeki 50 yıl, karşı karşıya oldukları tehditler, onları yönetme şeklimiz ve topluma sağladıkları faydalar açısından Birleşik Krallık ormanlarında büyük değişiklikleri beraberinde getirecek” dedi.

Toplam 42 uzmandan oluşan bir panel, önümüzdeki yarım yüzyıl boyunca Birleşik Krallık ormanlarını etkilemesi muhtemel, gözden kaçan ve yeni ortaya çıkan sorunları sormak üzere meslektaşlarıyla görüştü.

Hazırlanan 180 maddelik uzun bir liste, yürütülen inceleme çalışmalarıyla 30 maddelik kısa bir listeye indirgendi. Panel, önümüzdeki 50 yıl içinde Birleşik Krallık ormanları üzerinde en büyük etkiye sahip olacağına inandıkları ilk 15 konuyu belirledi.

Bu 15 sorun önem sırasına ya da gerçekleşme olasılığına göre sıralanmadı. Ancak “feci ekosistemi çöküşü” uzmanların yüzde 64’ünün ilk sıraya koyduğu ve yüzde 88’inin ilk üçte yer verdiği en yüksek sıralamaya sahip konu oldu.

‣ İstanbul için iklim krizi ve ormansızlaşma depremden daha büyük tehlike
‣ Kuzey Ormanlarındaki madencilik faaliyetleri İstanbul’un nefes almasını giderek zorlaştırıyor

‘Gelecek nesillerin direngen ormanlara sahip olması hâlâ mümkün’

“Feci orman ekosistemi çöküşü” terimi, ormanlar üzerinde kademeli bir etkiye sahip olan ve ormanların tamamen veya kısmen çökmesine yol açan, birbiriyle ilişkili birden fazla tehlikeyi ifade ediyor. Bununla birlikte, orman çöküşünü neyin oluşturduğunun kesin tanımı yerel bağlama göre değişiyor.

Uzmanlar ayrıca ortaya çıkan tüm sorunların tehdit olmadığını, bazılarının yeni fırsatlar olduğunu belirtiyor. Bazı uzmanlar ağaçların toplum için faydalarının daha iyi anlaşılması sayesinde ‘orman akciğerlerinin’ yaratılacağını öngörüyor.

Dr. Tew, bulguları şöyle değerlendiriyor:

Bu sonuçlar hem endişe verici hem de heyecan verici. Ancak iyimser olmalıyız ve bunların kesinlik değil olasılık olduğunu unutmamalıyız. En önemlisi, harekete geçmek için zamanımız var – tehditlere yanıt vererek ve fırsatları kucaklayarak gelecek nesiller, sundukları tüm faydalarla birlikte direngen ormanlara sahip olabilirler.”

‣ ’11 yılda 406 bin 172 hektar orman alanı fiilen orman ekosistemi özelliğini kaybetti’
‘Orman yok etmenin karşılığı ağaçlandırma değil’

Araştırma: Mikroplastik yiyen planktonlar, nanoplastik olarak sucul ortama geri veriyor

Bilim insanları, denizlerde ve tatlı sularda bulunan bir tür zooplanktonun mikroplastikleri yutabildiğini ve parçalayabildiğini keşfetti. Ancak rotifer olarak bilinen bu küçük canlılar, plastiklerin sucul yaşam için oluşturduğu tehdide bir çözüm getirmek yerine, parçacıkları binlerce daha küçük ve potansiyel olarak daha tehlikeli nanoplastiklere ayırarak riski hızlandırıyor olabilir.

Yapılan çalışmada, deniz ve tatlı su rotifer türleri, farklı boyutlardaki çeşitli plastiklere maruz bırakıldı. Hepsinin 10 mikrometreye (0,01 milimetre) kadar mikroplastikleri yutabildiğini, parçalayabildiğini ve ardından binlerce nanoplastiği çevreye geri salgıladığı görüldü. Rotiferlerin vücutlarında nanoplastiklerin yanı sıra gıda kaplarından gelen polietilen mikroplastikler de tespit edildi.

Çalışmalar nanoplastiklerin canlı organizmalar için mikroplastiklerden muhtemelen daha tehlikeli olduğunu çünkü daha bol ve reaktif olduklarını gösteriyor.

Avrupa’da mikroplastik içeren ürünlerin satışı yasaklandı
Mikroplastikler bulutlarda: Bulut suyunda litre başına 6,7 ila 13,9 tane mikroplastik tespit edildi
Kullandığımız tüm şekerlerde mikroplastik çıktı
İzmit Körfezi’ndeki her 10 balıktan dördünde mikroplastik tespit edildi
‘Mikroplastikler insan vücudunda genetik bozukluklara yol açıyor’
Konserve balık ambalajında mikroplastik bulundu
Araştırma: Teflon tava üzerindeki tek bir çizik, binlerce mikroplastik parçacığı açığa çıkarıyor
‘Balinalar her gün milyonlarca mikroplastik yutuyor’

Ölçülemeyecek kadar çok nanopartikül üretiliyor

Rotiferlerin her biri, her gün 348 bin ila 366 bin nanoplastik (bir mikrometreden daha küçük parçacıklar) oluşturabilir. Bir litre suda 23 bin kadar mikroskobik boyuttaki rotiferin yaşadığı tespit edilmişti.

Massachusetts Amherst Üniversitesi liderliğindeki ekipten araştırmacılar, Çin‘in en büyük gölü olan Poyang Gölü‘nde rotiferlerin her gün bu plastik parçacıklardan 13,3 katrilyon ürettiğini hesapladı.

Bu,  dünya çapında yaratılan nanoplastiklerin miktarının ölçülemeyecek kadar fazla olduğu anlamına geliyor. Her bir mikroplastik teorik olarak 1 milyar kere bin nano plastik parçacığa ayrılabiliyor ve bu parçacıklar daha kolay yayılıyor.

Çevre ve insan sağlığı için tehlikeli

Plastiğin ayrışması 500 yıla kadar sürebiliyor. Fiziksel ve kimyasal süreçlerin, güneş ışığına maruz kaldığında ya da dalgalar plastik parçalarını kayalara, kumsallara ya da okyanusta yüzen diğer engellere sürttüğünde de onları parçaladığı biliniyor. Hayvanlar da mikroplastikleri (çapı 5 milimetreden küçük parçalar) alg zannederek yiyor.

Araştırmalar, Everest Dağı‘nın zirvesinden Mariana Çukuru‘nun derinliklerine kadar gezegenin her köşesini kirleten mikroplastiklerin birçok insanın kan ve kalp dokusunda ve doğmamış bebeklerin plasentalarında bulunduğunu ortaya koydu.

Çin Okyanus Üniversitesi‘nde çevre bilimi ve mühendisliği profesörü ve makalenin baş yazarı olan Jian Zhao, nanoplastiklerin çeşitli organizmalar için potansiyel olarak toksik olduğunu ve diğer kirleticiler için taşıyıcı görevi gördüğünü söylüyor.

 

 

 

 

‘Karışık ormanlar, monokültür olanlara kıyasla yüzde 70 daha fazla karbon depoluyor’

İklim değişikliğinin etkilerini yavaşlatmak, biyolojik çeşitliliği korumak ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için ağaçlandırma hayati önem taşıyor.

Restore edilen ormanlar karbonu ormanın toprağında, çalılarında ve ağaçlarında depoluyor. Birbirini tamamlayan özelliklere sahip farklı türler genel karbon depolamasını artırabildiğinden, karışık ormanlar karbon depolamada özellikle etkili.

Zararlı böceklere, hastalıklara ve iklimsel bozulmalara karşı da daha dirençli olan daha yaşlı ve karışık ormanların uzun vadeli karbon depolama potansiyeli artıyor. Diğer ekosistem hizmetlerinin de eklenmesiyle karışık tür ormanlarında daha fazla ve daha yüksek düzeyde biyolojik çeşitliliği destekliyor.

Karışık türlerden oluşan orman sistemlerinin faydaları iyi bilinmesine rağmen, birçok ülkenin restorasyon taahhütleri monokültür plantasyonlar kurmaya odaklanıyor. Bu uygulamayı göz önünde bulunduran uluslararası bir bilim ekibi, karışık dikilmiş ormanlardaki karbon stoklarını ticari ve en iyi performans gösteren monokültürlerdeki karbon stoklarıyla ve monokültürlerin ortalamasıyla karşılaştırdı.

Tür zenginliği karbon depolama potansiyelini artırıyor

Araştırmacılar, 1975’ten bu yana yayınlanan ve karışık ve tek tür ormanlardaki karbon depolamasını doğrudan karşılaştıran çalışmaları analiz etti. Frontiers in Forests and Global Change dergisinde yayınlanan çalışmanın verilerine göre “Karışık türlerden oluşan ormanlar, monokültürlere göre yüzde 70’e varan oranlarda daha fazla karbon depoluyor.”

Çalışmada değerlendirilen karışık dikilmiş ormanların tür zenginliği iki ila altı tür arasında değişecek şekilde seçildi. Bilim insanlarının üzerinde çalıştığı veri setinde, dört türden oluşan karışık ormanlar en etkili karbon yutakları olarak tespit edildi. Karışık ormanlar için seçilen örneklerden biri Avrupa genelinde bulunabilen, farklı geniş yapraklı ağaçlardan oluşturuldu. Çalışmada iki türden oluşan karışımların monokültürlere kıyasla daha fazla toprak üstü karbon stokuna sahip olduğu ve  yüzde 35’e kadar daha fazla karbon depoladığı bulundu. Ancak altı türden oluşan ormanlar, tek türlere göre belirgin bir avantaj göstermedi.

Araştırmanın sonunda, bilim insanları ormanların çeşitlendirilmesinin karbon depolamasını artırdığını kesin olarak belirledi. Buna göre, toplamda, karma ormanlardaki yer üstü karbon stokları, ortalama monokültür ormanlarından yüzde 70 daha yüksek olarak tespit edildi. Araştırmacılar ayrıca karma ormanların, özellikle yüksek verimli türlerden oluşan ticari monokültürlere göre yüzde 77 daha yüksek karbon stoklarına sahip olduğunu buldu.

Oxford Üniversitesi Biyoloji Bölümü‘nde ekoloji ve biyoçeşitlilik bilimi alanında doktora sonrası araştırmacı ve çalışmanın yazarı olan Dr. Emily Warner‘a göre “Çeşitlendirmenin karbon depolama faydalarının konum, kullanılan türler ve orman yaşı gibi faktörlere bağlı olarak nasıl değiştiğini daha fazla araştırmaya acil ihtiyaç var.”

Dünya ormansızlaşmaya son verme taahhüdünün çok uzağında
Dünyanın en büyük karbon yutağı olan Kongo Havzası’nda ormansızlaşma bir yılda yüzde beş arttı
Finans kuruluşları hala iklim krizini besliyor: Ormansızlaşmadan sorumlu sektörlere yatırım yüzde 60 arttı

The Nature Conservancy‘de kıdemli orman restorasyon bilimcisi Dr. Susan Cook-Patton, “Ağaç dikim ivmesi arttıkça, çalışmamız karışık tür plantasyonlarının, ekili ormanları çeşitlendirmenin diğer faydalarının yanı sıra karbon depolamasını da artıracağını vurguluyor” dedi

İskoçya’da çevreyi kirletenlere hapis cezası gündemde

İskoçya Parlamentosu‘nda önerilen bir “ekolojik kıyım” yasa tasarısı, büyük kirleticilerin 20 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını öngörüyor.

İşçi Partisi‘nden Monica Lennon’ın tasarısıyla ilgili Parlamentoda şubat ayında sona erecek bir istişare süreci başlatıldı. İskoçya hükümeti, Döngüsel Ekonomi Bakanı Lorna Slater’ın önerileri tartışmak üzere Monica Lennon ile birlikte çalışacaklarını açıkladı.

Birleşik Krallık’ta ilk

Çevre katliamı mevzuatı, İskoçya’yı Birleşik Krallık‘ta çevre katliamı suçunu (yasadışı veya ahlaksız eylemler olarak tanımlanan ve yaygın çevresel hasara neden olan) içeren ilk bölge haline getirecek.

Taslakla, kurumsal ihmalden kaynaklanan petrol sızıntısı gibi olayları caydırmak ve cezalandırmak amaçlanırken ormansızlaşma veya yasa dışı balıkçılığın da yasa kapsamına girebileceği belirtiliyor. Tasarı, çevre katliamı suçu için en az 10 yıl, en fazla 20 yıl hapis cezası öngörüyor.

Bakan Lennon, “İskoçya’nın dünyada doğayı en çok tüketen ülkelerden biri olması” nedeniyle eyleme geçilmesi gerektiğini söyledi: “20 yıl kulağa biraz sert gelebilir, ancak burada geri dönüşü olmayan hasara yol açabilecek en ciddi etkiden bahsediyoruz, bu tür eylemler tüm ekosistemi yok edebilir.” .

‘Kapsamlı bir caydırıcılık sağlayacak’

Yasanın mevcut çevre mevzuatını tamamlayacağını ve mevcut düzenlemelerden kaçınmak isteyenler için kapsamlı bir caydırıcılık sağlayacağını belirten Lennon, “İnsanlar kendilerinin bir çevre katliamı suçlusu olabileceğinden endişeleniyorsa, kendinize iyi bir avukat bulmaları iyi olur” dedi.

Danışma aşaması sona erdikten sonra, tasarının parlamentoya gelmesi için en az  18 vekilin desteğini alması gerekecek.

Dünyada 13 ülke bir tür çevre katliamını yasal olarak tanıyor ve bunun uluslararası hukukta kanunlaştırılması yönünde büyüyen bir hareket bulunuyor. Tasarı,  Stop Ecocide International kampanyası tarafından da destekleniyor.

Başbakan Yusuf, COP28’e katılacak

Bu arada, Başbakan Hamza Yusuf, Net Sıfır Sekreteri Mairi McAllan ve İskoç şirketlerinden oluşan bir heyetin 30 Kasım’da Dubai‘de başlayacak BM İklim Zirvesi’ne (COP28) katılmak üzere Birleşik Arap Emirlikleri‘ne gideceği açıklandı.

İskoçya hükümeti emisyonlarını 2045 yılına kadar net sıfıra indirmeyi öngören iklim değişikliği planının yayımlanmasını geciktirdiği için eleştiriliyor. Bakanlar ertelemeden Birleşik Krallık hükümetinin küçültülmüş hedeflerini sorumlu tutuyor.

Başbakan Yusuf, zirveye katılacak İskoç şirketlerinin yatırım çekmeyi ve “İskoçya’nın özellikle yenilenebilir enerji konusundaki küresel itibarını artırmayı” hedefleyeceğini söyledi.

 

Japonya’da su altı yanardağı patladı, yeni bir ada doğdu

Japonya’da deniz altı yanardağının patlaması sonucu başkent Tokyo’ya 200 kilometre uzaklıkta yeni bir ada oluştu. 100 metre çapında ve 20 metre yüksekliğindeki adanın kalıcı olup olmayacağı henüz bilinmiyor.

Pasifik’in batısında Japonya’ya bağlı Ogasawa ada zincirine eklenen yeni adanın oluşumu geçen ay birkaç dakikada bir gerçekleşen volkanik patlamalarla başladı. Ada üzerinde keşif uçuşu yapan Japonya Meteoroloji Enstitüsü’ne ait helikopterin çektiği görüntülerde yoğun duman ve bir-iki dakikada bir gerçekleşen patlamalar eşliğinde 50 metre yukarıya çıkan lavlar gözlemleniyor.

https://twitter.com/latestinspace/status/1723123875381452813

Tokyo Üniversitesi Deprem Araştırma Enstitüsü’nden Fukaşi Maeno, bölgede geçen temmuz ayından bu yana volkanik aktivite yaşandığını belirterek,  ada üzerinde yaptığı gözlemlerde patlamayla havaya fırlayan kayalar ve denizde yüzen kahverengi ponza taşları gördüğünü söyledi.

Yeni adanın altındaki yanardağın patlamaya devam etmesi durumunda adanın boyutlarının genişleyebileceği düşünülüyor.

Kalıcı olabilir

Japonya’da uzmanlar zaman zaman adaların yok olduğuna da tanık oluyorlar. Kuzeyde Hokkaido adasının 500 metre uzağındaki Esanbe Hanakita Kojima adasının 2018 yılında sessiz sedasız yok olduğu ortaya çıkmıştı.

Tokyo Üniversitesi Deprem Araştırma Enstitüsünden Prof. Setsuya Nakada, adanın halihazırda lavlarla kaplı kısımlarının ‘sonsuza kadar’ kalabileceğini söyledi.

Adalar’da Ersin Alok anısına foto belge yürüyüşü

Adalar Sivil İnisiyatifi 29 Eylül’de hayatını kaybeden fotoğraf sanatçısı Ersin Alok anısına Adalar’da bir foto belge yürüyüşü düzenleyecek. 19 Kasım’da Büyükada’dan başlayacak yürüyüş bu tarihi takiben her haftanın pazar gününde Heybeliada, Burgazada, Kınalıada ve Sedef Adası’nda da gerçekleştirilecek.

Gerek şu anda sürüp gitmekte olan birçok inşai faaliyetle gerekse gündemdeki yeni İmar Planı ile kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya olunan İstanbul Adaları’nın doğal ve kültürel mirasının bugünkü durumunu, tehlike altındaki değerlerini fotoğrafçıların duyarlılığı ile belgelemek amacıyla gerçekleştirilecek etkinlik herkese açık.

Ersin Alok
Ersin Alok – Fotoğraf: @heybeliadavibes (Instagram)

İFSAK, İstanbul Tabip Odası ve Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından desteklenen etkinlikte çekilecek fotoğrafların, ileri tarihte bir gün dönüp bakıldığında nelerin korunabildiği, nelerin kaybedildiğine dair birer belge olarak kaydedilmiş olacak.

Fotoğraflar Adalar Sivil İnisiyatifi Platformu’nun sosyal medya hesaplarında ve fotoğrafçıların kendi hesaplarında #adalarimaraaçılmasın ve #adalarhepimizin hashtag’leri ile paylaşılacak, seçici kurulun seçeceği fotoğraflar yıl sonunda Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi sergi salonunda sergilenecek.

Etkinliğin takvimi ise şöyle:

  • 19, 26 Kasım, 3, 10, 17 Aralık 2023 tarihlerinde, 11.00- 13.00 arasında kahvaltı 13.00-17.00 saatleri arası fotoğraf çekimi gerçekleştirilecek.
Ersin Alok
Afiş: Kemal Gökhan Gürses

Etkinlikle ilgili yapılan açıklamada şu ifadelere yer veriliyor:

“İstanbul Adaları’nın doğal ve kültürel mirasının bugünkü durumunu, tehlike altındaki değerlerini belgelemektir. Adalı rehberler, temaya uygun olabilecek noktalar hakkında fotoğrafçılara önerilerde bulunacak ve eşlik edecektir.

Dileyen fotoğrafçılar, Adalı rehberler olmaksızın çekimler de yapabileceklerdir. Denizden yapılacak çekimler de etkinliğe dahil olabilecektir.

Her fotoğrafçı, her türlü ekipman kullanarak fotoğraf çekebilir. Fotoğrafçılar, gerekli izinleri kendileri almak koşuluyla drone ile çekim yapabilirler. Fotoğrafçılar her adadaki etkinliğe katılabilir.”

Ersin Alok – Fotoğraf: @heybeliadavibes (Instagram)

Sergiye girecek fotoğraflar için de şu özellikler aranacak:

  • Sergi değerlendirmesine girmesi istenen fotoğrafların kısa kenarı 3000 piksel olması gerekmektedir.
  • Fotoğraf dosya büyüklüğü 8-12 MB arasında olmalıdır.
  • Fotoğraflar renkli çekim olmalıdır.
  • Fotoğraflar , Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Karaköy Şubesi Sergi Salonu’nda sergilenmek üzere 40*60cm boyutlarında basılacaktır.
  • Kişi ve/veya kurumların haklarını ihlal edebilecek fotoğraflar etkinliğe dahil edilmeyecektir.
  • Fotoğraflara çekim sonrası herhangi bir müdahale yapılmaması gerekmektedir.
  • Sergi değerlendirmesine girmesi istenen fotoğrafların mutlaka söz konusu etkinlik sırasında çekilmiş olması gereklidir.

Katılım için ise katılımcıların, her bir etkinlikten önceki gün saat 15:00’a kadar [email protected] e-posta adresine Ad, Soyad, Yaşadığı Şehir, Telefon, e-Posta, bilgilerini göndermeleri gerekiyor.

Ersin Alok - Fotoğraf: @heybeliadavibes (Instagram)
Ersin Alok – Fotoğraf: @heybeliadavibes (Instagram)

Etkinlik için ayrıntılı bilgiye ulaşmak için [email protected] üzerinden iletişime geçilebilir.

Filistinli kadını sahneye davet eden Thunberg’in sözü kesildi

Dün (12 Kasım) Hollanda‘nın başkenti Amsterdam‘da düzenlenen iklim protestosunda Filistinli ve Afgan kadınları sahneye davet eden iklim aktivisti Greta Thunberg‘ün konuşması kimliği belirlenemeyen bir kişi tarafından kısa süreliğine kesildi.

Yaklaşık 85 bin kişiden oluşan kalabalığa seslenen İsveçli aktivist Thunberg, “Bir iklim adaleti hareketi olarak, ezilenlerin, özgürlük ve adalet için mücadele edenlerin sesine kulak vermeliyiz. Aksi takdirde, uluslararası dayanışma olmadan iklim adaleti olamaz” diyerek Hollandalı Barış Örgütü PAX’ın 2023 Barış Güvercini ödülünün sahibi Sahar Şirzad‘ın da aralarında bulunduğu kadınları sahneye davet etti.

Şirzad, konuşması sırasında “Nehirden denize özgür Filistin” sloganını kullandı. Bunun üzerine Şirzad’ın mikrofonun sesi kısıldı.

Yahudi gruplar, bu ifadelerin İsrail devletinin yok edilmesi imasını barındırdığını düşünüyor. Filistin yanlıları ise, sloganın İsrail’in ortadan kaldırılmasından ziyade, Batı Şeria‘daki işgaline ve Gazze’deki ablukasına son vermesi çağrısı içerdiğini savunuyor.

Thunberg, Filistinli ve Afgan kadınların konuşmalarının ardından konuşmasını sürdürmek için sahnedeki yerini aldı. Bu sırada bir kişi sahneye çıkıp Thunberg’e yaklaşarak mikrofonu elinden çekerek aldı. Kimliği teşhis edilemeyen ancak Filistin karşıtı olduğu tahmin edilen kişi, “Ben buraya iklim gösterisi için geldim, siyasi görüş için değil” dedi.

Thunberg, “Uluslararası dayanışma olmadan iklim adaletinin sağlanamayacağını” belirtti. Şahıs kısa sürede sahneden indirildi. Dinleyici kalabalık da kişinin sözlerine “İşgal altındaki topraklarda iklim adaleti olmaz” sloganlarıyla karşılık verdi.

Fotoğraf: Peter Dejong / AP

Thunberg sahneye çıkmadan önce, kalabalığın ön tarafındaki küçük bir grup aktivistin Filistin bayrakları sallaması ve Filistin yanlısı sloganlar atması nedeniyle etkinlik kısa bir süre kesintiye uğradı.

Fotoğraf: Peter Dejong / AP

İklim değişikliği partilerin temel politika alanlarından

Olay, Hollanda ulusal seçimlerinden sadece 10 gün önce on binlerce insanın iklim değişikliğiyle mücadele için daha fazla eylem çağrısında bulunarak Amsterdam sokaklarında yürümesinin ardından meydana geldi.

Polis kaynaklarına göre 85 binden fazla kişinin katıldığı belirtilen yürüyüş Hollanda’da şimdiye kadar düzenlenen en büyük iklim protestosu olarak nitelendiriliyor.

Fotoğraf: Peter Dejong / AP

Associated Press’in aktardığına göre, seçim kampanyasında merkez sol, iki partili bir bloğa liderlik eden eski Avrupa Birliği iklim şefi Frans Timmermans‘ın da aralarında bulunduğu siyasi liderler de meydanda toplanan iklim aktivistlerine hitap etti.

İklim değişikliğiyle mücadele, ülkede 22 Kasım’da yapılacak genel seçimlerde yarışacak siyasi partilerin temel politika alanlarından birini oluşturuyor.

Fotoğraf: Peter Dejong / AP
Greta Thunberg ve arkadaşlarından Gazze’ye destek

Ne olmuştu?

Greta Thunberg’in de aralarında olduğu iklim aktivistleri, iklim eyleminin 270’inci haftasında İsrail bombardımanı altında yerle bir olan Gazze’ye destek vermiş;  ‘Gazze’yle birlikteyiz’ ve ‘Özgür Filistin’ pankartları açarak dünyanın derhal ateşkes, adalet ve özgürlük çağrısında bulunmasını istemişti.

Thunberg’in paylaşımı çok sayıda destek alırken, İsrailliler tarafından da “antisemit” (Yahudi karşıtı) olarak değerlendirilmişti.

İsrail Eğitim Bakanlığı, Gazze ve Filistin’le dayanışma açıklaması yapan İsveçli aktivisti ‘rol model olarak gösteren’ kaynakları müfredattan çıkaracaklarını açıklamıştı.

İsrail, Gazze’de ateşkes çağrısı yapan iklim aktivisti Greta Thunberg’i müfredattan çıkarıyor