Ana Sayfa Blog Sayfa 3

Japonya, 2035’e kadar emisyonlarını yüzde 60 azaltacak

Japonya hükümeti, 2035 mali yılına kadar sera gazı emisyonlarını 2013 mali yılı seviyelerine göre yüzde 60 oranında azaltmayı planladığını açıkladı.

Çevre Bakanlığı ile Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı‘nın yaptığı ortak toplantıda mevcut hedeften yüzde 14 puan artırılan yeni hedefi önerildi ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmak için daha agresif bir kesintiye ihtiyaç duyulduğunu kaydedildi.

BM İklim Paneli (IPCC) her ülkeden 2035 yılına ilişkin yeni emisyon azaltma hedeflerini şubat ayına kadar sunmasını talep ediyor. Japon hükümeti de bu talep doğrultusunda yıl sonuna kadar hazırlanması beklenen küresel ısınmaya karşı önlemler taslağına sayısal bir hedef eklemeyi planlıyor.

Plan, iktidar partilerinin yanı sıra ilgili bakanlıklar ve kurumların işbirliğiyle hazırlanacak.

Toplantıda bazı katılımcılar ülkenin daha iddialı hedefler koyması gerektiğini söylerken, bazıları da önerilen hedefleri destekledi. Buna göre, 2035 mali yılına kadar yüzde 60, 2040 mali yılına kadar ise yüzde 73 oranında bir kesinti yapılması öngörülüyor.

Japonya, 2030 mali yılına kadar toplam sera gazı emisyonlarını 2013 mali yılı seviyelerine göre yüzde 46 oranında azaltmayı hedefliyor.

IPCC, küresel ısınmanın sanayi öncesi seviyelere kıyasla 1,5 santigrat derece ile sınırlandırılması için küresel sera gazı emisyonlarının 2035 yılına kadar 2019 seviyelerine göre en az yüzde 60 oranında azaltılması gerektiğini belirtiyor.

Fukuşima’dan sonra fosil yakıt kullanımı arttı

2011’de Fukuşima’daki nükleer felaketin ardından nükleer enerji, elektrik üretiminde en büyük paya sahip kaynaklar olarak fosil yakıtlarla değiştirilmiş ve bu da felaketten kısa süre sonra artan emisyonlara neden olmuştu.

Ülkede enerjiyle ilgili olmayan karbondioksit emisyonları açısından, endüstriyel prosesler sektörü ana kirleticiyi temsil ediyor. En büyük emisyonlar endüstriyel sektörün üretim için yüksek elektrik tüketimi nedeniyle ortaya çıkıyor.

2022 mali yılında, Japonya’daki enerji dönüşüm sektörü tarafından salınan karbondioksit miktarı yaklaşık 420 milyon ton CO2’ye ulaştı. Toplam emisyonlarda en büyük pay, sera gazlarının yüzde 90’ın fazlasını oluşturan CO2’ye ait

Japonya küresel ısınmadan aşırı sıcaklar ve giderek etkisi ve sıklığı artan tayfunlar nedeniyle her geçen yıl daha fazla etkileniyor. 2024 yılında başkentteki ortalama hava sıcaklığı yaklaşık 18,8 santigrat dereceye ulaştı. Tokyo‘nun yıllık ortalama hava sıcaklığı 1900’den bu yana dört santigrat derece arttı.

Çevre aktivistlerinin gözü Busan’da: Dünya izliyor, plastikten vazgeçin

BM Hükümetlerarası Müzakere Komitesi’nin küresel bir plastik anlaşması yapabilmek için başlattığı görüşmelerinin beşinci turu (INC-5), Güney Kore’nin Busan kentinde, ikinci gününe girdi.

Müzakerelere katılan 175 ülkenin delegeleri bir hafta boyunca dünyanın plastik kirliliği sorununu çözecek yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma yapmaya çalışacak.

Ancak başta şirketlerin ürettiği plastik miktarına sınırlama getirilmesi olmak üzere, ülke delegelerinin arasında derin görüş farklılıkları bulunuyor. Suudi Arabistan gibi önemli fosil yakıt sektörüne sahip ülkeler, üretime sınırlama yerine atık yönetimi ve geri dönüşüme odaklanması konusunda ısrarlı.

Yeşil NoktaKüresel Plastik Anlaşması için görüşmeler Busan’da başladı
Yeşil NoktaSTK’lerden Plastik Anlaşması müzakerelerine katılacak Türkiye’ye açık çağrı
Yeşil NoktaDeniz çöpleri konferansı: Küresel plastik anlaşmasına doğru deniz çöpleri problemi
Yeşil NoktaKüresel plastik anlaşması için müzakereler başladı: Türkiye ne yapacak?
Yeşil NoktaKüresel Plastik Anlaşması, plastik kirliliğini önlemeye yetecek mi?

Dünkü açılış gününde INC, hafta boyunca odaklanmış temas gruplarında müzakereleri kolaylaştırmak için temel olarak Başkanın Non-Paper 3’ün kullanımını onayladı. Bu “kağıt dışı” metin, delegelerin üzerinde tartışacağı yol haritasını oluşturuyor. 

Kore Cumhuriyeti Başkanı HE Yoon Suk Yeol da  INC’ye gönderdiği video mesajında insanlığın plastiklerin rahatlığına aşırı bağımlılığının plastik atıklarda katlanarak artışa neden olduğunu, okyanuslarda ve nehirlerimizde biriken atıkların artık gelecek nesillerin hayatlarını tehlikeye attığını vurguladı; “Bu hafta tüm üye devletlerin, gelecek nesillere karşı sorumluluk duygusuyla, plastik kirliliğiyle ilgili bir anlaşmayı sonuçlandırarak yeni bir tarihi sayfa açmak için dayanışma içinde bir araya gelmelerini içtenlikle umuyorum” dedi.

GP0SU3JEC

Çevre aktivistleri ve sivil toplum temsilcileri ise Busan’da bir araya gelen liderlere “Dünya sizi izliyor” uyarısında bulunuyor ve bu son toplantıdan plastikten tamamen uzaklaşmayı hedefleyen bir anlaşma çıkmasını talep ediyor.

UNEP Direktörü: Eksik anlaşma, hiç anlaşma olmamasından iyidir

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) Genel Sekreteri Inger Andersen, müzakerelerin açılış oturumunda yaptığı konuşmada, bu hafta bir anlaşmaya varılmasının önemini vurgulamış; “Çok taraflı BM Sistemi bu tür konuların karara varılabileceği tek yerdir” demişti.

Güneş enerjisi, Türkiye’nin elektrik talebindeki artışın üçte ikisini karşıladı

Türkiye’de düzenli olarak elektrik sektörü verilerini analiz ederek kamuoyuyla paylaşan düşünce kuruluşu EMBER, yeni yayınladığı analizinde “puant talep” olarak adlandırılan, maksimum elektrik talebinin karşılanmasında güneş enerjisinin katkısını inceledi.

Çalışma, Türkiye’nin güneş enerjisi üretiminin 2024 yılında 2023’e göre yüzde 40’tan fazla artış gösterdiğini, puant elektrik talebindeki artışın üçte ikisini karşıladığını ve puantın gerçekleştiği 2024’ün temmuz ayında 10 milyonun üzerinde kişiye enerji sağladığını ortaya koyuyor.

Ember analisti Bahadır Sercan Gümüş bulguları, “Güneş enerjisinin puant talebi karşılamadaki oranı 2017’den bu yana yedi kat arttı. Bu durum, enerji arz güvenliğinin sağlanmasında ve fosil yakıtlara bağımlılığın azaltılmasında güneş enerjisinin dönüştürücü potansiyelini ortaya koyuyor” şeklinde yorumladı.

2019’den beni güneşin payı artıyor

Elektrik talebini karşılamada giderek daha büyük paya sahip olan güneş enerjisi, 2019 yılından bu yana, puant elektrik talep artışının yüzde 70’ini tek başına karşıladı. 2017’de yalnızca yüzde 2,5 olan güneş enerjisinin saatlik puant elektrik talebini karşılama oranı, 2024’te yüzde 18’e yükselerek bu alanda yeni bir rekora imza attı.

Güneş enerjisindeki bu hızlı artış çevresel faydalar sağlamanın yanı sıra, Türkiye’nin 16 GW’lık fosil yakıtlı santral yatırımından da kaçınmasını sağladı ve fosil yakıt bağımlılığına bağlı maliyetleri azalttı.

Saatlik, günlük ve aylık rekorlar kırıldı

2024 yılında Türkiye’nin güneş enerjisi üretimi; saatlik, günlük ve aylık elektrik rekorlarıyla yeni zirvelere ulaştı. 2023 yılının temmuz ayında ulaşılan güneş enerjisinden en yüksek aylık elektrik üretimi 2024’te Nisan ayında aşılırken, bu rekor üst üste üç ay boyunca (nisan, mayıs, haziran) yenilendi. Güneş enerjisinin artan üretimi ile toplam elektrik üretimi içerisindeki payı Haziran’da yüzde 11’e ulaşarak tarihi yüksek seviyeye erişti.

16 Haziran 2024 günü de güneş enerjisi, Türkiye’nin elektrik üretiminin yüzde 46’sını (2023 rekoru yüzde 36) karşılayarak saatlik bazda rekor kırdı. Aynı gün günlük bazda yüzde 17 (2023 rekoru yüzde 13) seviyesini aşan güneş günlük rekorunu da tazelemiş oldu.

Gümüş, “Türkiye’nin yüksek potansiyeli ve enerji depolama sistemlerinin entegrasyonu ile güneş enerjisi, enerji güvenliğini sağlamada ve temiz enerji dönüşümünü hızlandırmada öncü rol oynamaya devam edecek.” dedi.

Soğutma ihtiyacının rolü

2024 yılında aşırı sıcak yaz ayları nedeniyle 81 ilin 74’ünde soğutma ihtiyacı artmış ve bu durum elektrik talebini rekor seviyeye çıkarmıştı.

Soğutma ihtiyacının temel göstergelerinden olan soğutma gün dereceleri (CDD) beş yıllık ortalamaya göre haziran ayında üç kat, temmuz ayında ise yüzde 50 artış gösterdi. Bu durum Temmuz 2024’te saatlik puant elektrik talebinde yüze 6,9’luk bir artışa yol açarak talebi 58 GWh ile tarihi zirveye taşıdı. Ancak güneş enerjisi bu artışın büyük bir bölümünü sürdürülebilir bir şekilde karşılayarak kritik bir çözüm sundu.

Türkiye’nin yüksek güneş enerjisi potansiyeli, güneşin puant talebi karşılama kapasitesini daha da artırabilir. 120 GW’ın üzerinde çatı tipi güneş enerjisi potansiyeli ve depolama sistemleri için iddialı planları olan Türkiye, yenilenebilir enerji portföyünü daha da genişletmek için gereken tüm imkanlara sahip. Bu potansiyelin hayata geçirilmesi, gelecekte puant talebin karşılanmasında güneş enerjisinin daha büyük bir rol oynamasını sağlayabilir; güneş enerjisi, şebeke istikrarını güçlendirebilir, şebeke işletme maliyetlerini düşürebilir ve fosil yakıtlara bağımlılığı azaltabilir.

Hollanda genetik mutasyonla üretilen kedilerin sahiplenilmesini yasaklıyor

Hollanda, tüysüz kediler ve kıvrık kulaklı kedilerin sahiplenilmesini yasaklama kararı aldı.

Yasa, 1 Ocak 2026 itibarıyla yürürlüğe girecek.

İskoç kısa tüylü (Scottish Fold) kediler,  kulaklarının katlanmasına neden olan genetik mutasyon nedeniyle eklem ve kıkırdak sorunlarına daha yatkın. Bu tür kediler kulak, bacak ve kuyruklarında kıkırdak büyümeleri nedeniyle büyük ağrı yaşıyor. Bu hayvanların ömürleri de diğer kedilere göre daha kısa.

Sfenks (Sphynx) cinsi tüysüz kediler ise hastalıklara daha yatkın ve vücudunda tüy ile bıyık olmadığı için çevrelerini daha az hissedebiliyor. Ayrıca tüysüz yapıları nedeniyle cilt problemleri ve soğuk havalara karşı aşırı hassasiyet yaşayabiliyor.

Yarışmalar, gösteriler, reklamlar da yasaklanıyor

 

Gazeteci, yazar ve hak savunucularına gözaltı dalgası

İstanbul, Diyarbakır ve Ankara dahil 30 ilde, bu sabah gerçekleştirilen operasyonlarda gazeteciler ve yazarlar da gözaltına alındı. Sabah erken saatlerinde Ankara merkezli operasyonlarda 231 kişinin gözaltına alındığı bildirildi.

Ayrıca Eskişehir merkezli ikinci bir operasyonda da çok sayıda gazeteci evlerinden alındı.

Gözaltına alınan gazeteciler bulundukları illerdeki emniyet müdürlüklerine götürüldü. Buradan da Eskişehir’e götürülecekleri bildirildi. Kısıtlılık kararı alınan soruşturmanın içeriği ve suçlamalarla ilgili avukatlara bilgi verilmedi.

Ev baskınlarında gözaltına alınan yazar ve gazetecilerin isimleri şöyle:

Erdoğan Alayumat, Tuğce Yılmaz, Bilge Aksu, Ahmet Sünbül, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği başkanı Roza Metina, Bilal Seçkin, Mehmet Ücar, Suzan Demir, çevirmen ve yönetmen Ardın Diren, karikatürist Doğan Güzel, Türkiye Yazarlar Sendikası, Edebiyatçılar Derneği ve PEN üyesi 74 yaşındaki yazar Hicri İzgören, çevirmen ve yazar Ömer Barasi, yayınevi Koordinatörü Baver Yoldaş.

Gazeteci Gülcan Dereli’nin de İstanbul’da kaldığı eve baskın yapıldığı ancak Dereli’nin evde olmadığı öğrenildi.

Basın örgütlerinden tepki

Birçok kentte yapılan ev baskınlarında çok sayıda gazetecinin gözaltına alınmasına basın meslek örgütlerinden ise tepkiler yükseldi.

Türkiye Gazeteciler Sendikası’ndan yapılan açıklamada, gözaltındaki gazetecilerin avukatlarıyla görüştürülmediklerine dikkat çekilirken “En temel haklarımız engelleniyor. Gazeteciler hukuksuz bir şekilde gözaltına alınıyor. Kabul etmiyoruz, takipteyiz” denildi.

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) de ‘Sansür yasası’, ‘Etki Ajanlığı’ gibi yasal düzenlemelerle sansürü olağanlaştırmaya çalışan aklın gözaltı ve tutuklama operasyonlarıyla da bunu kalıcılaştırmayı hedeflediği belirtildi; gazetecilerin derhal serbest bırakılmasını istendi.

Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği de  dosyaya getirilen gizlilik kararına işaret edilirken “Bu politikalarınızı kabul etmiyoruz. Arkadaşlarımız derhal serbest bırakın!” dedi.  ifadeleri kullanıldı.

Nimet Tanrıkulu da gözaltında

Ankara merkezli operasyonlarda da İnsan Hakları Derneği (İHD) kurucularından Nimet Tanrıkulu ve DEM Partili Diyarbakır-Kayapınar Eşbaşkanı Cengiz Dündar da sabah saatlerinde baskın yapılan evlerinden gözaltına alındı.

Aynı operasyon kapsamında gözaltına alınanlar arasında Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu‘na (DİSK) bağlı Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan ve DİSK Genel-İş Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy da bulunuyor.

 

KIYIDA’dan kıyıların kiralanmasına karşı mücadele çağrısı

Kıyıda Hareketleri Ağı, demokratik kitle örgütleri, meslek odaları ve siyasi partilerin de aralarında bulunduğu 100’den fazla kurum, kıyıların özel şirketlere kiralanarak halkın kullanıma kapatılmasına karşı bir araya geldi. Uygulamanın Anayasa’ya ve Kıyı Kanunu’na aykırı olduğu kaydedilen ortak açıklamada “Kıyılar hepimizin, kiralayamazsınız” denildi:

“Anayasa ve Kıyı Kanunu’nun ilgili maddeleri dışında da kıyıların özel mülk konusu yapılamayacağı ortada. O nedenle, başta kıyı hareketleri olmak üzere, ekolojistler, yaşam savunucuları, demokratik güçler olarak diyoruz ki, Kıyılardaki tüm kiralamalar hukuksuzdur ve bu kiralama veya işgal uygulamalarında anayasa suçu işlenmektedir.”

MUÇEV talanı

Özellikle Ege’de Muğla Çevre Vakfı’nın (MUÇEV) kamu adına hareket ediyor gibi görünerek kıyıları özel işletmelere kiraladığını vurgulayan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Bugün sadece kıyıların özel mülkleştirilmesi ve işgali değil, aynı zamanda pek çok yat limanı ve mevcut limanların genişleme projelerinde de karşımıza çıkan şirket, açıkça kamunun olan alanları, kendisini devlet yerine koyarak, sözde tahsis yetkisiyle ya alt kiracılara kiralamakta ya da doğrudan kendisi inşası faaliyette ya da işletmecilik faaliyetlerinde bulunmaktadır. Yaz aylarında, Bakanlık tarafından lansmanı yapılan ‘Kıyılar Halkındır’ projesi kapsamında, süreç içinde 100 halk plajı açılarak, bu plajların MUÇEV tarafından işletileceğinin açıklanmış olması, Kıyı Yönetim ve Çevre Koruma A.Ş.‘nin kıyılar için büyük bir tehlike yaratmaya devam edeceğinin göstergesidir.”

‘Yerel yönetimler işgali destekliyor’

Çevre savunucuları ayrıca, kıyıların yalnızca merkezi yönetim değil, yerel yönetimler eliyle de kiralanarak halkın kullanımına kapatıldığını kaydetti; örnek olarak Ayvalık’ta Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin Sarımsaklı Sahili’nde yaptığı “rekreasyon projesi” ile kıyının doğal yapısının bozulduğu ve sahilin işletmelere kiralanmak üzere işgal edildiği verildi.

Yerel yönetimlerin “işgalci” politikalarına ilişkin verilen diğer örnekler de şu şekilde:

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından, Büyükada‘da yakın zamanda işletmeye açılan tesiste Adalıların dahi ücretsiz giremediği bir kıyı işgali başlatılmıştır. Bir başka örnek ise Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin, Lara sahilindeki hazineye ait, yani hepimizin olan parsellerin 30 yıllığına, ‘yap işlet devret’ modeliyle özel şirkete devrini onaylaması da başka bir örnek. Bunları çoğaltmak mümkün ancak açıkça görülüyor ki, konu kamusal alanlar olan kıyılar olduğunda, merkezi iktidar da, muhalif yerel yönetimler de rant ilişkilerinden payını alıyor ve kıyıların işgalini ve ekolojik yıkımını destekliyor.”

Kıyıda Hareketleri Ağı, tüm demokratik kitle örgütlerini, meslek odalarını ve ekoloji savunucularını kıyılardaki hukuksuzluğa karşı birleşmeye davet etti:

“Bizler önce ayrı ayrı yerellerde verdiğimiz kıyı mücadelelerimizi, bir araya gelip Kıyı Haraketleri Dayanışma Ağı’nı kurarak güçlendirdik. Tüm ekoloji örgütlerini, demokratik kitle örgütlerini ve yaşam savunucularını dayanışmaya davet ediyoruz. Kıyılar için daha geç olmadan, hep birlikte sesimizi birleştirelim ve yükseltelim.”

İmzacılar

1. 2017 Bodrum Yurttaş İnisiyatifi
2. Acıbadem Sakinleri Dayanışması
3. Adalar Sivil İnisiyatifi
4. Adaların Atları Platformu
5. Altınova Koruma Girişimi
6. Antakya Çevre Koruma Derneği
7. Aquae Saravenas Kırşehir Çevre Ekoloji Eğitim ve Araştırma Derneği
8. Ayvalık Demokrasi Platformu
9. Ayvalık Kadın İnisiyatifi
10. Ayvalık Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Girişimi
11. Ayvalık Tabiat Derneği
12. Ayvalık Tabiat Platformu
13. Bodrum Yarımadası Kültür ve Çevresini Koruma Derneği
14. Bur-Hak Çalışma Merkezi
15. Burgazada Mahalle Meclisi
16. Burgazada Orman Gönüllüleri Platformu
17. Burhaniye Çevre Platformu
18. Bursa Su Kolektifi
19. Çandarlı Halk Meclisi
20. Çaycuma Çevre Gönüllüleri
21. Dağ Taş Aş Bizim Platformu
22. Dalyan Turizm Kültür Ve Çevre Koruma Derneği
23. Datça Çevre ve Turizm Derneği
24. Datça Dağcılık ve Doğa Sporları Spor Kulubü
25. Datça Demokrasi Platformu
26. Datça Kadın Platformu
27. Datça Mor Pedal
28. Datça Özbel ve Çevre Siteleri Koruma Geliştirme ve Kültür Derneği
29. DEM Parti Balıkesir Ekoloji Komisyonu
30. DEM Parti Datça İlçe Örgütü
31. DEM Parti Dikili İlçe Örgütü
32. DEM Parti Ekoloji, Tarım ve Hayvan Hakları Komisyonu
33. Deniz Yıldızı Kadın Dayanışma Derneği
34. Devrimci Sosyalist İşçi Partisi
35. Dikili Cumhuriyet Mahallesi Halk Meclisi
36. Dikili Emek ve Demokrasi Platformu
37. Dikili Halk Meclisi
38. Dikili Kadın Platformu
39. Dikili Kültür ve Çevre Platformu
40. DİSK Dev Yapı İş Sendikası Muğla Şubesi
41. DİSK Emekli Sen Dikili Şubesi
42. Diyarbakır Tabip Odası
43. Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri
44. Doğu Akdeniz Çevre Platformu
45. Dünya Mirası Adalar
46. Ege Çevre ve Kültür Platformu
47. Eğitim Sen Dikili Temsilciliği
48. Ekoloji Birliği
49. Emek Partisi Balıkesir İl Örgütü
50. Emek Partisi Datça İlçe Örgütü
51. Emek Partisi Dikili İlçe Örgütü
52. Emek Partisi İzmir İl Örgütü
53. Emek Partisi Narlıdere İlçe Örgütü
54. Eskişehir Çevre Derneği
55. Fenerbahçe Kalamış Dayanışması
56. Fethiye Ekoloji Yaşam Derneği
57. Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği
58. Fethiye Kent Konseyi
59. Fethiye Kıyılar Halkındır İnisiyatifi
60. Foça Tarih ve Doğa Talanına Hayır Platformu
61. Gazipaşa Hepimizin Platformu
62. Güllük Körfezi Koruma Platformu
63. Gümüşlük Forum
64. Güzelbahçe Kültür Çevre ve Güzelleştirme Derneği
65. Güzelçamlı Dağçileği Yürüyüş Grubu
66. Hakkımı Ver Gönüllüleri
67. Hayvanlara Özgürlük
68. Hayvanlara Özgürlük Cephesi
69. Her Nefes İçin Özgürlük
70. İç Anadolu Çevre Platformu
71. İDA Dayanışma Derneği
72. İkizköy Çevre Komitesi
73. İklim Adaleti Koalisyonu
74. İnlice Köyü Kalkındırma Geliştirme Doğal Çevreyi Koruma
Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği
75. İzmit Yerel Gündem 21 Çevre Geliştirme Proje Üretim Uygulama ve
İşletme Kooperatifi
76. İznik Çevre ve Yaşam Platformu
77. Kadıköy Kent Dayanışması
78. Karıncalar Karadeniz Dayanışması
79. Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
80. Kazdağları Ekoloji Platformu
81. Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı
82. Koşuyolu Mahalle Yaşam Derneği
83. Kuzey Ormanları Savunması
84. Marta Koyu Dayanışması
85. Mezopotamya Ekoloji Hareketi
86. Muğla Çevre Platformu Datça Meclisi
87. Muğla Su İnisiyatifi
88. Niğde Çevre Eğitim Kültür Derneği
89. Nusratlı Köyü Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği
90. Özgür Kıyılar Bodrum İnisiyatifi
91. Polen Ekoloji Kolektifi
92. Sarıyer Kent Dayanışması
93. Sol Parti Dikili İlçe Örgütü
94. Sol Parti İstanbul Kent ve Ekoloji Çalışma Grubu
95. Sol Parti Milas İlçe Örgütü
96. Şezlongsuz Datça İnisiyatifi
97. Tema Vakfı Güzelçamlı Temsilciliği
98. TİP Dikili İlçe Örgütü
99. Toplum Kent ve Çevre İçin Haydarpaşa Dayanışması
100. Tüm Emeklililer Sendikası Dikili Şubesi
101. Türkiye Çevre Platformu
102. Türkiye İşçi Partisi
103. Türkiye İşçi Partisi Güzelbahçe İlçe Örgütü
104. Türkiye Tabiatın Koruma Derneği Ayvalık Temsilciliği
105. Validebağ Direnişi
106. Validebağ Savunması
107. Van Tarihi Eserleri Koruma, Araştırma ve Geliştirme Derneği
108. Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi
109. Yaşatacağız Platformu
110. Yeşil Sol Parti Muğla İl Örgütü
111. Yurttaş Girişimi

Marmara Gölü’nü tarım alanına çeviren protokol iptal edildi, sıra restorasyonda

Marmara Gölü’nü tarım alanına dönüştüren Manisa Valiliği, DSİ Genel Müdürlüğü, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) arasında imzalanan iş birliği protokolüne ve sulak alan sınır revizyonu kararına karşı, Doğa Derneği’nin öncülüğünde sivil toplum örgütleri ve vatandaşların açtığı dava sonuçlandı.

Mahkeme iş birliği protokolünü ve sınır revizyon kararını iptal etti.

Manisa sınırlarındaki Marmara Gölü, Ramsar Sözleşmesi kapsamında hazırlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’ne göre 2017 yılında 24 bin 893 hektar büyüklüğünde bir Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan olarak tescillenmişti. Göl, Türkiye’deki 184 Önemli Kuş Alanı’ndan ve 305 Önemli Doğa Alanı’ndan biri. Alanda Türkiye’nin taraf olduğu Bern Sözleşmesi kapsamında koruma altında bulunan kuş türleri bulunuyor. Göl, endemik tatlı su balığı türlerine de ev sahipliği yapıyor.

Marmara Gölü, onu besleyen suların kesilmesiyle kurutuldu. Ancak ekolojik önemini korumaya devam ediyor.

Doğa Derneği; S.S. Gölmarmara ve Çevresi Su Ürünleri Kooperatifi, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Salihli Çevre Derneği, Akhisar Çevre Derneği, Manisa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma ve Çevre Derneği ve göl çevresinde yaşayan kişilerle birlikte hem Ulusal Sulak Alan Komisyonu’nun sulak alan sınır revizyonu kararına hem de gölü tarım alanına çeviren protokole karşı bir dava açtı. Açılan davanın nihai duruşması 4 Kasım 2024’te Manisa 2.İdare Mahkemesi’nde gerçekleşti. Ardından Mahkeme 6 Kasım 2024’te iş birliği protokolünü ve sınır revizyon kararını iptal etti.

Fotoğraf: İsmail Memiş

Bir sonraki adım: Gölün Restorasyonu

Mahkeme kararının ardından göl tabanındaki yasadışı tarımsal faaliyetlerin tekrar başlamaması için gölün ivedilikle restore edilmesi bekleniyor. Marmara Gölü, bir zamanlar Türkiye’nin en önemli sulak alanlarından biriydi. Ancak yanlış tarım ve su politikaları nedeniyle kurutulan göl, bugün hayatta kalma mücadelesi veriyor. Uzmanlar, Marmara Gölü’nün doğal su dengesinin bozulmasının hem gölde barınan türleri hem de bölgedeki ekosistemi ve tarımsal üretimleri olumsuz etkilediğine dikkat çekiyor. Doğa Derneği ve sivil toplum kuruluşları, Marmara Gölü’nün tekrar eski haline kavuşabilmesi için çağrıda bulunurken, gölün restorasyonuyla Türkiye’nin biyolojik çeşitliliğine katkı sağlanabileceğini de vurguluyor.

Fotoğraf: İsmail Memiş

‘Adalet Yerini Buldu: Hayatı yeniden inşa zamanı’

Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç kararın Marmara Gölü’nün korunması ve yeniden hayat bulması için önemli bir sonuç olduğunu söyledi:

“Mahkemenin verdiği iptal kararı, hep birlikte verdiğimiz doğa koruma mücadelesinin ne kadar önemli ve etkili olduğunu bir kez daha gösterdi. Marmara Gölü, yalnızca bölgedeki kuş türleri ve ekosistemler için değil, aynı zamanda burada yaşayan insanlar için de hayati bir öneme sahip. Şimdi sadece sivil toplum değil yetkili kurumlarla da işbirliği içinde, gölün doğal su dengesini yeniden sağlamak, buradaki ekosistemleri restore etmek ve biyolojik çeşitliliği korumak için çalışacağız.”

Doğa Derneği Hukuk Danışmanı Av. Cem Altıparmak da karara göre, idarenin hiçbir mazeret üretmeksizin Marmara Gölü’nün yeniden su tutması için gerekli restorasyonu yapması gerektiğine vurgu yaptı.

Deştin’de çimento fabrikası için iki kez iptal edilen ÇED yine gündemde

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Muğla‘nın Deştin-Bayır-Tekağaç Mevkii‘nde yapılmak istenen Entegre Çimento Fabrikası ve Hammadde Ocakları Projesi için iptal edilen ikinci Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) sürecini tekrar değerlendirme kapsamına aldı.

İptal, 11.Ocak’ta Danıştay tarafından da onanarak kesinleşmişti.

Deştin Çevre Platformu, bölgedeki binlerce dönüm tarım alanı ve ormanlık alanda havayı, suyu, toprağı korumak yerine bir ekolojik yıkım projesi olan fabrika ve ocaklar için desteğini sürdüren bakanlığa seslenerek, yargı kararlarına uymasını, çıkarılan “2009/7 genelgesi bahane edilerek devam ettirilen ÇED sürecini sonlandırmasını” talep etti.

Dönemin Çevre ve Orman Bakanlığı, Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü‘nün 13.02.2009 Tarih, 2009/7 sayılı ÇED Yönetmeliği Uygulamaları başlıklı Genelgesi‘nde “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararları hakkındaki yürütmenin durdurulması/iptal kararlarının, hakkında ÇED Olumlu Kararı verilen ÇED Raporunun bir ya da birkaç bölümüne ilişkin ise ve yürütmenin durdurulması/iptal kararı, ÇED Raporunun diğer bölümlerini olumsuz yönde etkilemiyor, yani Kararın tümünün yeniden ele alınıp değerlendirilmesini gerektirmiyorsa, ÇED Raporunun hazırlanmasına ilişkin tüm sürecin en baştan tekrarlanmasına gerek bulunmadığı” belirtiliyor. 

Bakanlık, 2006 yılında Yunanistan merkezli Titan kartelinin yüzde 75 hissesine sahip olduğu Adoçim Çimento Beton A.Ş. tarafından hazırlanan ilk ÇED’e onay vermişti. Proje ile Entegre Çimento Fabrikası ve 52 Hammadde Ocağı için Salihpaşalar’dan başlayıp Bayır ve Kazan göletinin üzerinden Yumaklı’ya 36 bin dönümlük orman ve tarım alanı yok edilecekti.

Deştin köylülerinin açtığı dava sonucu ilk ÇED iptal edildi. Bu kez 31 Aralık 2014’te Adoçim’in kurduğu Muğla Çimento A.Ş‘nin hazırladığı ikinci ÇED’e onay verildi. Entegre Çimento Fabrikası ve 13 Hammadde Ocağını kapsayan proje ile yüzde 90’ı orman, yüzde 10’u tarım alanı olan 7 bin 751 dönümlük alan etkilenecekti.

Deştin köylülerinin hukuk mücadelesi sayesinde ilk ÇED’in ardından imar planlarının da iptal edilmesiyle şirket 2020’ye kadar bir girişimde bulunamadı. Ancak Muğla Çimento, 2020’de bu kez de Kent Çimento tarafından satın alındı. Bakanlığın ikinci ÇED’e onay vermesi nedeniyle iptal edilen imar planları da mahkeme tarafından kaldırıldı ve Menteşe Belediyesi‘nin yapı inşaat ruhsatı vermesiyle proje tekrar gündeme geldi.

Deştinliler 2022’de ikinci ÇED’in iptali için bir dava daha açtı. Eylül 2023’te sonuçlanan davada, ikinci ÇED de iptal edildi ve karar Ocak 2024’te Danıştay tarafından onanarak kesinleşti.

Yeşil NoktaMahkemenin Deştin’de çimento fabrikasına verdiği kararı Danıştay bozdu
Yeşil NoktaDoğasına sahip çıkan Deştinlilere jandarma tarafından darp ve gözaltı
Yeşil NoktaDeştin direnişçilerine yöneltilen suçlamalara savcılıktan takipsizlik kararı
Yeşil NoktaDeştin’de bilirkişi raporu çıktı: Çimento fabrikası bölgeye uygun değil, rapor yetersiz
Yeşil NoktaDeştin’de doğa kazandı: Mahkeme, entegre çimento tesisinin ÇED raporunu iptal etti
Yeşil NoktaDeştinliler’den festival: Çimentocuları nasıl yendiğimizi dünya görsün istedik
Yeşil NoktaDeştin’de çimento şirketi, protestocu iki köylü çocuğa açtığı davayı kaybetti

2009’da çıkarılan genelge bahane ediliyor

Ancak Bakanlık şimdi de iptal edilen ÇED kararının 2009/7 genelgesi kapsamına alarak tekrar değerlendirme sürecine aldı.

Deştin Çevre Platformu’ndan Gamze Çetinkaya, Bayır Çevre Komitesi,
Muğla Çevre Platformu Menteşe Meclisi
adına da yaptığı açıklamada, Herkes bir nefes almış ve havamız, suyumuz, toprağımız zehirlenmekten kurtuldu, ormanlar kesilmeyecek, tarım alanları yok olmayacak, Kazan Göleti ve Bayır Barajımız korunacak derken, bir kez daha  Çevre Bakanlığı tarafından iptal edilmiş 2.ÇED’in 2009/7 genelgesi kapsamında tekrar değerlendirmeye alınacağını öğrenmiş bulunuyoruz” dedi.

Üçüncü ÇED, (Revize 2.ÇED) Entegre Çimento Fabrikası ve altı Hammadde Ocağını kapsıyor  ve 4 bin 456 dönümlük orman alanını ve bu proje içinde kalan tarım alanlarını etkileyecek. Bakanlığın 28 Ekim’de çıkardığı 2009/7 genelgesi doğrultusunda bir kez daha İnceleme Değerlendirme Komisyon Toplantısı yapılacak.

Çetinkaya yeni girişimle ilgili şunları söyledi:

“Doğamızı ve tüm yaşam alanlarımızı korumaya çalışan çevreciler bir yandan çimentocular tarafından karalama kampanyası ile yıpratılmaya çalışılırken diğer yandan Çevre Bakanlığı tarafından yargı kararları yok sayılarak kanunlara aykırı bir şekilde yeni ÇED süreçleri başlatılıyor.

Buradan bir kez daha sesleniyoruz.

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı çevreyi koruma görevini yerine getir ve 2009/7 genelgesi kapsamında başlattığın sürece son ver. Havamızı, suyumuzu, toprağımızı koru. Yargı kararlarına uy.

Bizler Deştin Çevre Platformu, Bayır Çevre Komitesi ve Muğla Çevre Platformu Menteşe Meclisi olarak mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.”

 

25 Kasım eylemleri: Kadınlara yine yasak, yine şiddet, yine gözaltı

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kadın ve LGBTİ+ örgütleri İstanbul Valiliği’nin yasak kararına rağmen Taksim Tünel’de bir araya gelerek Karaköy’e yürüdü.

Polisin müdahale ettiği eylemlerde en az 169 kişi gözaltına alındı.

Taksim’e çağrı yapan kadınların Tünel’de toplanması, sabah saatlerinde kurulan polis barikatları ve ulaşım yasaklarıyla engellendi. Gazeteciler de Tünel Meydanı’nın dışına çıkarıldı. Kapatılan alanda içeriye geçişe izin verilmedi ancak Asmalı Mescit, Müeyyet Sokak‘tan “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganları atan kadınların bir kısmı burada gözaltına alındı.

Geçişlerin tamamen kapatılması nedeniyle şiddet karşıtı eylem Karaköy İskelesi‘ne taşındı. Kadınlar bu kez de iskelede ablukaya alındı. Alandaki kadınlar, “Jin jiyan azadi”, “Geceleri de sokakları da meydanları da terk etmiyoruz”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganları atarken, polis çemberinin dışında kalan kadınlar da “Ablukadaki arkadaşlarımız bırakılana kadar alanları terk etmiyoruz!” sloganları attı.

Eyleme katılan DEM Parti Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları ve Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın polisle görüşmesi sonucu çemberin dışından eyleme destek veren kadınlar da alana alındı.

Polis ablukası altında Türkçe, Kürtçe ve Arapça dillerinde okunan basın açıklamasının ardında kadınlar çemberden çıkarken, Karaköy tünel girişinde de gözaltılar yapıldı.

Polis, bölgede kayıt almaya çalışan basın mensuplarına da şiddet uyguladı.

25 Kasım Kadın Platformu’nun açıklamasına göre; Asmalımescit, Tünel ve Beyoğlu‘nun ara sokaklarında en az 169 kişi gözaltına alındı.

Kadınların, polis çemberinde üç dilde okunan açıklaması ise şöyle:

“Erkek-devlet şiddetine karşı MÜCADELEMİZ YASAKLANAMAZ!

 

Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü.
Bugün İstanbul Valiliği, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Taksim’i abluka altına alarak, kadınların, LGBTİ+ların buluşmasını engellemeye çalışarak, gözaltılar yaparak, kadınlara şiddet uygulayarak kadın düşmanı yüzünü, şiddet faili olduğunu bir kez daha kendi kendine ifşa etmiştir.

 

Biz tüm baskılara rağmen eşit, özgür, şiddetsiz bir yaşam istiyoruz.

Belki de birbirinden bambaşka hayatlar yaşayan kadınlar ve LGBTİ+lar olarak bir aradayız çünkü hepimizin ortak deneyimleri var. Hepimiz o ya da bu şekilde hayatlarımızda erkek şiddetiyle karşılaştık, mücadele ettik, etmeyi sürdürüyoruz. Gerek tek tek erkeklerin gerek devletin gerek kurdukları ittifakın bizleri kontrol etmek, emeğimizi ve bedenimizi sömürmek için kullandığı şiddeti tanımlıyor ve reddediyoruz. Erkek-devlet şiddetinin şekillendirmeye çalıştığı hayatlarımızda kendi kararlarımızı alıyor; babadan, kocadan, aileden bağımsız kendi düzenimizi kurmak için çabalıyoruz. Çünkü BİZ HAYATI İSTİYORUZ!

 

Her gün kadınların katledildiği bu düzende hiçbirimiz rahat değiliz. Failleri tanıyoruz! Failler kocalar, babalar, abiler, sevgililer, eski sevgililer. Failler, kadınlar şiddet gördüğü için karakola gittiğinde kocandır deyip geri gönderenler, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çekilenler, 6284′ü uygulamayanlar, kazanılmış haklarımıza saldıranlar. Kadınların kapıyı açmasını, saat kaçta nerede olduğunu, ne giydiğini mevzu edenlere sesleniyoruz: fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik, her türlü erkek şiddetinin sorumlusu, şiddeti uygulayan erkekler ve erkekleri koruyan devlettir. Failler kadın kazanımlarını gasp eden kayyumlar ve onları atayanlar. Failler, jin jiyan azadi çığlığımızı yasaklamaya çalışanlar. Failler kadınları istismar dolu ailelere mahkûm etmeye çalışanlar. Failler transların hormona erişimini engellemeye çalışanlar.

 

Bütün dünyada faşist iktidarlar gücünü, kendi iradesine sahip çıkan kadınların ve halkların bedenini, topraklarını işgal etmeye dayandırıyor. Bu topraklarda, yanı başımızda Filistin’de, Lübnan’da, Rojava’da, İran’da ve bütün dünyada kadınlar özgürleşmeden hiçbirimiz özgür olmayacağız.

 

Mücadelemiz sınır tanımaz, mücadelemiz yasak tanımaz! MÜCADELEMİZ BİRBİRİMİZ İÇİN!

 

Bir kişi daha eksilmemek için, birbirimizi mutlu, umutlu bulabilmek için, kendi hayatlarımızın sahibi olabilmek için; MÜCADELEMİZ BİRBİRİMİZ İÇİN!

Bugün gözaltına alınan arkadaşlarımızı derhal serbest bırakın! Şiddet uyguladığınız her kadının, önlemediğiniz her kadın cinayetinin hesabını vereceksiniz.

MÜCADELEMİZ ENGELLENEMEZ. DÜNYAYI YERİNDEN OYNATACAĞIZ.” 

İstanbul Barosu‘ndan avukatların takip ettiği gözaltı işlemleri ve sağlık kontrolleri yapıldıktan sonra gece saatlerinde kadınlar gruplar halinde serbest bırakılmaya başlandı.

Gözaltında olduğunu düşündüğünüz yakınlarınız için Baro’nun 444 1 878 numaralı telefonunu arayabilirsiniz.

Kadınlar, Ankara, İzmir, Hatay, Edirne, Hakkari, Van, Ağrı, Muğla ve Türkiye’nin bir çok ilinde sokakları ve meydanları doldurdu; şiddete ve eşitsizliğe karşı itirazlarını dillendirdi.

Küresel Plastik Anlaşması için görüşmeler Busan’da başladı

BM Hükümetlerarası Müzakere Komitesi’nin küresel bir plastik anlaşması yapabilmek için başlattığı görüşmelerinin beşinci turu (INC-5), Güney Kore’nin Busan kentinde başladı.

Müzakerelere katılan 175 ülkenin delegeleri bir hafta boyunca dünyanın plastik kirliliği sorununu çözecek yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma yapmaya çalışacak.

Busan’da en tartışmalı konu, şirketlerin ürettiği plastik miktarına sınırlama konulup konulmayacağı olacak. Ancak konuyla ilgili ülkelerin derin görüş ayrılıklarının aşılıp aşılmayacağı hala bir soru işareti.

Son müzakere turu, nisan ayında Kanada‘nın Ottowa kentinde yapılmış ve Suudi Arabistan, Çin gibi petrokimya üreten ülkelerin, plastik kirliliğinin yükünü çeken ülkelerin protestolarına rağmen plastik üretimini hedef alan çabalara sert bir şekilde karşı çıkması nedeniyle plastik üretiminin sınırlandırılması konusunda bir yol haritası belirlenememişti.

Plastiğin çoğu fosil yakıtlardan üretiliyor. Plastik Endüstrisi Derneği’ne göre Suudi Arabistan, geçen yıl ihracatın yaklaşık yüzde 17’sini oluşturan, yaygın bir plastik türü olan birincil polipropilenin dünyanın en büyük ihracatçısı. Derneğin verilerine göre Çin, ABD ve Almanya da 2023 yılında ihracat ve ithalata göre küresel plastik ticaretine öncülük etti. 

Bölünmeleri aşma umudu

Plastik anlaşması görüşmelerindeki bölünmeler, BM’nin küresel ısınmayı azaltma çabalarını da sekteye uğratıyor.

INC Başkanı Luis Vayas Valdivieso bu haftaki müzakerelerin bir anlaşma ya da anlaşmaya yol açacak bir metinle sonuçlanacağından emin olduğunu söyledi.

Busan’daki açılış oturumunda konuşan Valdivieso, “Önemli bir müdahale yapılmazsa, 2040 yılına kadar çevreye giren yıllık plastik miktarının 2022’ye kıyasla neredeyse iki katına çıkması bekleniyor. Bu, insanlığın varoluşsal bir meydan okumayla yüzleşmek için ayağa kalkmasıyla ilgili” dedi.

Geçen ağustos ayında ABD anlaşmada plastik üretim kapaklarının da yer almasını  destekleyeceğini açıklamıştı. AB ülkeleri, Kenya, Peru ve “Yüksek Hırs Koalisyonu”ndaki ülkeler de başından beri bunu destekliyor.

Ancak Donald Trump‘ın başkan seçilmesi, ülkenin bu pozisyonuyla ilgili soru işaretleri de yaratıyor. Trump, ilk başkanlığı sırasında çok taraflı anlaşmaları ve ABD’nin petrol ve petrokimya üretimini yavaşlatacak veya durduracak her türlü taahhüdü reddetmişti.

BM Çevre Programı İcra Direktörü Inger Andersen, açılışta plastik ürün ve kimyasalların azaltılması ve plastik atıklarla başa çıkmak için bir finansman mekanizması konusunda fikir ayrılığına düşen delegelerden, 2022 BM Çevre Meclisi kararının “yaşam döngüsü yaklaşımıyla plastiklerin sürdürülebilir üretimi ve tüketimi” çağrısı yaptığını hatırlamalarını istedi.

Fiji İklim Bakanı ve Baş İklim ve Plastik Müzakerecisi Sivendra Michael de Fiji gibi bir Pasifik ada ülkesi için, kırılgan ekosistemini ve halk sağlığını korumak adına küresel bir plastik anlaşmasının hayati önem taşıdığını söyledi.

Petrokimya endüstrisi ise uluslararası bir anlaşmayı desteklediğini belirtti; ancak hükümetleri zorunlu plastik üretim sınırları koymaktan kaçınmaya ve geri dönüşüm gibi plastik atığını azaltacak çözümlere odaklanmaya çağırdı.

Kimyasal üreticisi BASF‘ta performans malzemeleri başkanı Martin Jung, “Eğer gerçekten plastik kirliliğini sona erdirmeye vurgu yaparsa, bir anlaşmanın başarılı olduğunu görürüz. Başka hiçbir şeye odaklanılmamalı” dedi.

Daha önceki görüşmelerde, gelişmekte olan ülkelerin anlaşmayı uygulamalarına yardımcı olmak için finansman yolları aranması da ele alınmıştı. Ancak sektör temsilcileri bu önerileri de reddediyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) göre, küresel plastik üretimi 1950’den bu yana yılda 200 kat artarak yaklaşık 460 milyon tona ulaştı.

INC ise Küresel Plastik Anlaşması taslak sürecini 2022 yılında başlattı.

Yeşil NoktaPlastik Anlaşmasının 3. tur görüşmeleri başladı: Bilim insanları ne diyor-1
Yeşil NoktaPlastik Anlaşmasının 3. tur görüşmeleri başladı: Bilim insanları ne diyor-2
Yeşil NoktaPlastik Anlaşması 3. tur görüşmeleri bitti: Bilim insanları ne diyor-3

‘Geri dönüşüm’, sorunu çözmüyor

Küresel çapta hızla artan plastik üretiminin önemli bölümü “geri dönüşüm”e uygun değil. 2015 itibarıyla, şimdiye kadar üretilen tüm plastik atıkların yalnızca yüzde dokuzu geri dönüştürülebilmişti. Bu malzemelerin çok büyük bölümü de sadece bir kez geri dönüştürülmeye uygun.

Bu durum, her yıl yaklaşık 19 milyon ton plastiğin doğal çevreye karışmasına neden oluyor ve bu da dünyanın denizleri, toprakları, insanlar ve yaban hayatı için zararlı, hatta ölümcül oluyor.

Hükümetlerarası Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, politika değişikliği yapılmazsa plastik üretiminin 2040 yılına kadar, 2020’ye göre yüzde 70 artarak 739 milyon tona ulaşacağını tahmin ediyor. Bu artış, küresel ısınmayı 1,5 santigrat dereceyle sınırlama hedefi için kalan karbon bütçesinin yaklaşık dörtte birini tüketecek.

Yeşil NoktaKüresel Plastik Anlaşması, plastik kirliliğini önlemeye yetecek mi?
Yeşil NoktaBM Plastik Anlaşması sıfır taslağı bize ne anlatıyor?
Yeşil NoktaPlastik Anlaşması Sıfır Taslağı, plastik çöp ticaretini engelleyebilir mi?
Yeşil NoktaPlastik Anlaşmasında önerilen ulusal eylem planlarının etkinliği nasıl sağlanabilir?
Yeşil NoktaSTK’lerden Plastik Anlaşması müzakerelerine katılacak Türkiye’ye açık çağrı

INC toplantısında neler konuşulacak?

Önceki dört INC toplantısında toplantısında anlaşmanın içeriği ayrıntılı şekilde ele alındı.  Konuşulan önlemlerin en önemlileri; plastik üretiminin aşamalı olarak sonlandırılması, atık yönetiminin iyileştirilmesi, plastik ürünler için tasarım gerekliliklerinin sağlanması ve plastikten küresel vazgeçişin finanse edilmesi…

Ancak toplantılarda anlaşmazlıklar yaşandı ve giderek uzayan bir taslak anlaşma ortaya çıktı.

Atık yönetiminin iyileştirilmesi, geri dönüşüm ve yeniden kullanılabilir plastiklere olan ihtiyaç gibi bazı konulardaysa fikir birliği oluşmuş durumda.

AB ülkeleri, İsviçre ve Fiji’nin de aralarında bulunduğu 40 ülke ve bölge, ise  “sürdürülebilir üretim seviyelerini” savunan Busan Köprüsü adlı bir bildirgeyi imzaladı.

Çevre grupları ve bilim insanları: Bu artık bir varoluş sorunu

Çevre grupları ve yerli liderler plastik kirliliğinin azaltılması için bütünsel bir yaklaşım istiyor.

Zirvede Greenpeace heyetine başkanlık eden Graham Forbes, grubunun plastik üretimini azaltmak, toksik kimyasalları ortadan kaldırmak ve insanları kontrolsüz plastik kullanımından korumak için mantıklı bariyerler koyan bir anlaşmayı destekleyebileceğini söyledi.

Kömür Sahası Adalet Merkezi yöneticisi Sarah Martik, ABD’nin liderlik etmek yerine kenarda beklediğini ve “müzakerelerin tamamı boyunca terazinin kefesine baş parmağını koyduğunu” söyledi. Martik, bunun diğer ülkelerin hırslarını rayından çıkarmamasını umduğunu da ekledi.

INC, görüşmeler sırasında nihai bir anlaşmaya varılmasını umuyor, ancak bir anlaşmaya varılamazsa muhtemelen 2025’te bir toplantı daha yapılacak.