HaftasonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Deniz çöpleri konferansı: Küresel plastik anlaşmasına doğru deniz çöpleri problemi

0

Bu yıl yedincisi düzenlenen Dünya Deniz Çöpleri Konferansı için Güney Kore’nin Adana’dan hallice mevsimi olan kıyı şehri Busan’da dünya genelinden 500’den fazla bilim insanı, STK temsilcisi ve hükümet yetkilisi deniz çöplerine dair olan çalışmalarını sundu.

Konferans Japonya ve Kore’yi etkisi altına alan Nanmadol Tayfunu’na denk geldiği için biraz sorunlu başladı sayılır. Ancak buna rağmen etkinlik planlandığı şekilde başladı diyebiliriz. Açılış ve kayıt gibi prosedürlerin ardından birçok farklı ülkeden deniz çöplerinin kaynağı, dağılımı, modellenmesi, yönetimi ya da deniz çöpleriyle ilgili eğitim faaliyetlerin anlatıldığı çok sayıda sunum ile devam etti. Bu kadar yolu sadece dinleyici olarak kat etmek akıl işi olmayacağı için iki ayrı sunumla katıldığımı belirteyim. Tabii sunumları sadece gitmeye değsin diye değil konu hakkında çalışan diğer araştırıcılarla bilgi ve birikim paylaşımı yapmak adına yaptığımı söyleyeyim.

Konferans dokuz ana tema altında belirlenmiş olan 110 farklı teknik seksiyon altında gerçekleştirildi. Online ve yüz yüze olmak üzere 564 sözlü sunum ve 234 tane de poster sunumu ile bir hayli yoğun bir program söz konusuydu. Paralel seksiyonlar olduğu için birbirinden kıymetli sunumlar arasında tercih yapmak zorunda kaldık; belki de konferansın en can sıkıcı yanı buydu. 89 farklı ülkeden 700’e yakın kişi konferansa yüz yüze katıldı. Böyle konferanslara katılınca aklımdaki en büyük soru işareti çöplerle ilgili olurdu.

Ancak neyse ki bu konferansın en belirgin özelliği tek kullanımlık plastiğin kullanılmamış olmasıydı. İkram tabakları bitkiden yapılmış tabaklardı ve herkese de içeceklerini içebildikleri bardaklar hediye edilmişti. Tek plastik çöp, günlük yapılması talep edilen Covid-19 test kitleriydi.

Konferansa katılanlar arasında oldukça etkileyici kariyerleri olan araştırıcılar ile ilham veren STK’ların temsilcileri dikkat çekiyordu. Bunun yanında örneğin geçtiğimiz yıl yıkıcı bir kaza sonucu tüm kıyıları ham plastik peletler ve çeşitli zehirli kimyasallarla kirlenen Sri Lanka hükümetinin yetkilileri de vardı. Böylelikle her bir olayı birinci ağızdan şahitlerinden dinleme fırsatı bulduk.

Konferansın temaları oldukça çeşitliydi. Bu çeşitliliği her günün programına yansıtılmış olması da tüm katılımcıların tüm günler konferansa katılımını da sağladığını söyleyebilirim. Deniz çöpleriyle mücadele için harcanan çabaların ve oluşturulan girişimlerin tecrübeleri ve sonuçları da vardı, mikro ve nanoplastiklerin analiz yöntemleri de, kutuplardaki plastiklerin miktarı da derin deniz dipleri de! Bunlar içerisinde bilimsel amaçlı uygulanan izleme çalışmalarının deniz çöpleri konusunda ne derece önemli olduğunun anlatıldığı sunumlar, ülkemizdeki izleme çalışmalarının eksikliğini ve yapılan çalışmalardaki nepotik yaklaşımları bir kere daha anlamak durumunda bıraktı.

Uzmanlığa dayalı çabaların nasıl da sağlıklı veriler ürettiğini görünce, bizde çoğunlukla uygulanan tanıdıklığa, akrabalığa, ahbaplığa ya da çıkar ilişkisine dayalı birlikteliklerle yapılan izleme çalışmalarının sonuçlarının neden hiçbir farklılık yaratamadığını da daha iyi anlamış bulundum. Zaten tam olarak da böyle olsun diye seçilen işbirlikleri değil mi?

Türkiye’den katılımın niceliği ve niteliği

Konumuz bu değil o nedenle konferansa devam edelim. Ayrıca şunu da belirtmeden edemeyeceğim, bilimsel çalışmalara harcanan paranın boyutunun yapılan çalışmaların içeriğini ve etkisinin de temel belirleyicisi olduğunu sunulan çalışmalardan anlamak mümkün. Üniversitelerin bilimsel araştırma bütçelerinin yetersizliği, yurtdışındaki etkinliklere ve toplantılara olan desteklerin azlığı (Bunun eskiye nazaran azalmasında bu desteklerin istismar edilmesi ve predatör toplantılar ya da bireysel gezilerde harcanmasıyla ilgili olduğunu da söylemek gerekiyor) ne yazık ki bu tür önemli bir toplantıda Türkiye’den Türkiye adresli bir çalışmayla sadece benim katılmış olmam gibi bir sonucu doğurmuş.  Oysa ki her gün mail kutuma Türkiye’den araştırıcıların yaptığı deniz çöpleri ile ilgili çalışmalar artan sayıda düşüyor. Akdeniz kıyıları en kirli kıyılar olan Türkiye’nin böyle etkinliklerde durumu tartışması sorunun çözümü için bulunacak yolların da aranacağı yegâne mekân. Yoksa alt düzey yetkilileri uluslararası toplantılara gönderip sosyal medya paylaşımından öteye gitmeyen etkiler yaratmanın kimseye bir faydası yok.

Konferansta birçok araştırıcının pandemiden dolayı ilk defa yüz yüze karşılaşıyor olduğunu da belirteyim. Tez danışmanını ilk defa gören bile var.

Konferansın düzenlendiği ülkeye dair de konuşmanın faydalı olacağı kanısındayım. Çünkü konu çöp ve G. Kore çöpünün neredeyse %90’nını yakıyor. Öyle ki konferansın son günü organize edilen sahil temizliği etkinliğine katılanların birçoğunda buruk bir ruh hali söz konusuydu. Çünkü topladıklarının önemli bir çoğunluğu yakmaya gönderilecekti. Ayrıca G. Kore’nin çöplerini yakıyor olduğu gerçeğinden konferans organizatörleri de rahatsız olacak ki çöpleri ayrıştırma yoluyla belirlenmiş bir fason sıfır atık yaklaşımı yerine hiç atık üretmemeyi tercih etmişler. Belki durum tam olarak böyle gelişmedi ama ben böyle okumadım.

Küresel plastik anlaşması, üretimi de kapsamalı

Konferansın en önemli oturumu küresel plastik anlaşmasına dair gerçekleştirilen oturumdu diyebilirim. Öyle ki işin sevindirici tarafı tüm katılımcılar küresel plastik anlaşmasının plastik üretimini de kapsaması gerektiği konusunda hemfikirdi. Konferansa katılan araştırmacılar içerisinde küresel plastik anlaşması müzakerelerine katılacak olan hükümet ekiplerinde yer alan araştırıcılar da mevcuttu. Hatta daha önceki benzer hükümetler arası toplantılara katılan insanlarla da tanışma fırsatı buldum. Türkiye’den katılan temsilcilere dair duyduklarım ise hiç iç açıcı değildi. Umarız plastik anlaşması için yürütülecek müzakere toplantıları birer yurtdışı gezisi fırsatı olarak görülmez.

Akdeniz’i en çok kirleten ve Avrupa’dan en fazla plastik çöp ithal eden ülke olduğumuz ve bunun yanında kıyıları plastikle en fazla kirli olan bir ülkenin temsil edildiği unutulmaz. Yoksa dünyanın plastik üretimini kısıtlamayı konuşacağı bir etkinliğe “poşeti 25 kuruş yaptık” argümanından öte bir argüman ile ve liyakatli temsilcilerle katılınmazsa sonuç hiç de parlak olmayabilir. Muhtemelen bu toplantıları zehirlemek üzere pusuda bekleyen endüstri temsilcileri ve onların bilim camiası ve STK’lardaki uzantıları sıraya girmiştir.

Plastik endüstrisini temsil eden milyon dolarlık bütçeli STK’ler

Konferans esnasında bir diğer ilgi çekici oturum ise plastik kredisi gibi ne anlama geldiği belli olmayan ve plastik kirliliğinin yarattığı etkileri artırmaktan öte anlamı olmayan bir girişimin anlatıldığı oturumdu. Katılan herkes ağzı açık bir şekilde anlatılanları dinledi. Benzer hayret edici içerikler okyanus temizleme faaliyetleri için milyon dolarlık bütçesi olan STK görünümlü şirketlerin temsilcileri tarafından gerçekleştirildi. Kirleticilerden alınan bağışlarla üretilen son derece teknolojik yöntemlerin sorunu çözmeye ne kadar da muktedir olduğunu da dinledik. Konferansa plastik endüstrisi doğru düzgün temsilci göndermemiş gibi görünse de onların sözcülüğüne meraklı çok sayıda STK temsilcisi sunumu olduğunu söylemeliyim.

Sonuç olarak dünyanın çöpünün tartışıldığı bu konferans ile plastiğin nasıl da küresel bir sorun olduğunu bir kere daha görme fırsatı yakaladık diyebilirim. Ayrıca konferans dönüşü Seul’de on binlerce kişinin katıldığı iklim eylemine denk gelmek de tarihi bir anı niteliğinde oldu.

 

More in Haftasonu

You may also like

Comments

Comments are closed.