Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Plastik Anlaşması Sıfır Taslağı, plastik çöp ticaretini engelleyebilir mi?

0

Geçtiğimiz hafta Plastik Anlaşması‘nın sıfır taslak metninin ne anlama geldiğini ana hatlarıyla yazmıştık. Bu hafta ise biraz daha ayrıntıya inerek bazı konularda sıfır taslağın ne söylediğini anlamaya çalışıp önerdiklerinin bahsi geçen sorunu önlemeye yetip yetmeyeceğini tartışalım.

Sıfır taslağın 10. bölümünün b bendinde plastiklerin sınırı aşan dolaşımına dair bir başlık bulunuyor. Bu oldukça önemli bir gelişme çünkü bu tür anlaşma maddelerinde bir konunun yer alması demek onun gerçekten de sorun olduğunun kabul edilmesi anlamını taşır. Yani iyi bir başlangıç noktasındayız.

  1. bölümün 1. maddesi tam olarak şunu söylüyor:

“Taraflardan her biri, ithalatçı devletin önceden bilgilendirilmiş rızası ile ve bu belge kapsamındaki yükümlülüklerle tutarlı bir şekilde, güvenli ve çevresel açıdan sağlıklı yönetimi amacı dışında, plastik atıkların sınır ötesi hareketine izin vermeyecektir.”

Bu tanım için de iki  farklı dipnot verilmiş ve bu dipnotlar da bu maddedeki bazı tanımları açıklıyor. Bu dipnotlardan plastiklerin sınıraşan dolaşımının tanımı için verilen dipnotta belirtilen şey Basel Konvansiyonu ile uyumlu bir tanımlama.  Ancak taslak genel olarak “plastik atık” tanımı konusunda yetersiz olduğu için bu kısım da muğlaklaşıyor. Yani öncelikle yapılacak tartışmalarla ortaya çıkacak olan “plastik atık” tanımı sonrası bu başlıktaki ifadeler daha da anlaşılır hale gelecek ve biz de gerçekten neyin kast edildiğini görmüş olacağız. Ancak bu işin mantıksal bir zemine oturması ancak ve ancak taslağın nihai forma eriştiğinde, en azından B3011, Y48 ve A3210 dahil olmak üzere Basel Konvansiyonu’ndaki üç kodu da içermesi ile mümkün.

En az diyoruz, çünkü tek başına Basel Konvansiyonu’nun bile yetersiz kaldığı bir alanda söylenecek sözün konvansiyondan daha geri bir noktada olması mantıksız olur. Daha ileri bir anlaşma olması gerekiyor. Bu da mesela Basel Konvansiyonu’nun ek listelerinde yer almayan kauçuk ve tekstil gibi plastik türlerini kapsamasıyla mümkün olabilir. Ayrıca plastik anlaşmasının çevresel ve sosyal adalet perspektifine dayanan bir çöp ticareti içeriği oluşturması da Basel’den daha öte bir anlaşmanın ortaya çıkmasına katkı sağlayacaktır.

‘Komşular pazarda görsün’ yaklaşımı devam mı edecek?

Burada özel olarak değinilmesi gereken bir diğer konu da ithalatçı devletlerin önceden bilgilendirmesi meselesi. Çünkü bu mesele biraz “Schrödinger’in Kedisi” meselesi gibi kutudan çıkacak tanımlamalara bağlı olduğu için iyi ve kötünün aynı anda geçerli olduğu bir anlama sahip.

Taslağın 10. bölümünün ikinci maddesinde, “Bu hüküm uyarınca plastik atık ihraç eden her bir taraf, bu tür ihracatlar için bir ihracat izni şartı oluşturacak ve uygulayacak ve tüm plastik atık ihracatlarının türlerini, hacimlerini ve varış yerlerini takip edecektir” deniyor. 

Bu, uygulamada büyük problemler yaratma riskine sahip. Çünkü bu izin şartı ve takip meselesi hali hazırda zaten kısmen de olsa var olan ama kimsenin umursamadığı bir mesele. Hatırlayın Almanya’dan gelen ve limanlarda alıkonulan plastik çöp konteynerları sahipsiz kalmış ve kimse doğru düzgün sorumluluk üstlenmemişti. Üstelik konteynerların planlanan varış şirketi daha önceden Alman soruşturma birimleri tarafından yerinde ziyaret edilmiş ve onay almış bir şirketti ve aynı zamanda da hükümet tarafından da teşvik verilerek ödüllendirilmiş bir şirketti.

Dolayısıyla bu mekanizmanın işe yaramaktan öte ne yazık ki çok ciddi sorunlar yarattığını gördük biliyoruz. Aynı yöntemin ikinci defa denenmesi “komşular pazarda görsün” yaklaşımından öte anlama sahip olması pek mümkün olamaz.

Ancak bu maddenin devamında belirtilen alt maddelerde yer alan içerik kontrolü gibi ifadeler bu durumun farklı olabileceği anlamına da geliyor. Çünkü denetim mekanizması kurarak ticarete konu edilecek tüm plastik çöplerin içeriklerinin analizi, uygulanabilir olmadığı için “de facto” bir yasak ortaya çıkabilir. Bu, aynı zamanda yasa dışı etiketleme ve uyduruk belgelendirme pratiklerinin de oluşmasına neden olabilecektir. Ayrıca burada içerikteki kimyasallar için “bilinmiyor” şeklinde bir ifadenin konulma ihtimalinin doğup doğmayacağını bilmediğimiz için riskli bir madde olduğunu belirtmekte fayda var. Çünkü bu bilinmiyor ibaresi hemen her şeyin yasal bir kılıfla ticaretinin yapılmasına yol açabilecektir.

Sonuç olarak plastik anlaşmasının Basel Konvansiyonu’nun ötesine geçip geçmeyeceğini ve doğru tanımlar yaparak plastik çöp ticaretini imkansızlaştırıp imkansızlaştırmayacağını Kenya/Nairobi’de yapılacak olan INC-3’teki sıfır taslak üzerine yapılacak tartışmalardan anlayacağız. Mevcut durumdan daha geriye düşen bir anlaşma olmayacağını söylemek mümkün ama ne kadar ileride olacağı ise henüz tam olarak belirgin değil.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.