Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Plastik Anlaşmasının 3. tur görüşmeleri başladı: Bilim insanları ne diyor-1

0

Bu köşeden daha önce de bahsettiğim ve benim de içinde olduğum bir koalisyon olduğunu yazmıştım. İsmi “Etkili Bir Plastik Antlaşması için Bilim İnsanları Koalisyonu (SCEPT)”. SCEPT, BM tarafından ilan edilmesi planlanan ve plastik kirliliğinin sona erdirilmesine yönelik yasal olarak bağlayıcı bir anlaşmanın işe yarar bir anlaşma olması için gönüllü olarak çalışan alanında uzman yüzlerce plastik kirliliği uzmanından oluşuyor. Yaklaşık bir yıldır aktif bir şekilde yayınlar, raporlar ve özet metinler yazarak tarafların bilimsel bilgiye erişmesi için katkı sağlıyor.

Son olarak BM tarafından yayımlanan plastik anlaşmasının sıfır taslak metnine bir yanıt hazırladık. Tek tek tüm maddelere cevap veren ve hangi yaklaşımın daha uygun olacağını bilimsel destekli olarak belirten cevap metni, oldukça önemli bir belge niteliğinde! Bu belge ışığında SCEPT’in çok sayıda üyesi önümüzdeki hafta Kenya‘nın Nairobi kentinde başlayacak olan üçüncü hükümetler arası müzakere komitesi (INC-3) toplantılarına katılacak ve bilimsel bilgiye dayalı olarak bu metin de dâhil olmak üzere SCEPT’in çalışmalarını aktaracak. Bir nevi bilimsel lobi, yani bilginin lobisi!

Tek çözüm üretimi kısıtlamak

Müzakerelerin üçüncü ayağı sürerken ben de SCEPT’in, tam metnine şu adresten ulaşılabilecek olan sıfır taslağa yazdığı cevap metninde öne çıkan noktaları bir dizi halinde buradan okuyucularıma aktaracağım. Böylelikle konuya ilgi duyan STK, akademi, iş dünyası ya da kamu mensupları nelerin nasıl tartışılacağına dair de fikir sahibi olabilecekler.

Deniz çevresi de dâhil olmak üzere plastik kirliliğine ilişkin uluslararası yasal olarak bağlayıcı belgenin sıfır taslak metnine SCEPT tarafından verilen yanıt metninin en öne çıkan noktaları aşağıdaki gibi sıralanabilir.

  • Küresel bir toplam kirlilik azaltım hedefine ulaşılmasını sağlamak ancak ve ancak her bir taraf için zamana bağlı ve yasal olarak bağlayıcı olan bir plastik üretim kısıtlaması ile mümkündür.
  • Biyo bazlı veya petrol türevli olsun ya da olmasın tüm plastik çeşitleri ve bunlarla ilişkili kimyasallar için güvenlik, sürdürülebilirlik, gereklilik (gerçekten ihtiyaç var mı?) ve şeffaflık kriterlerinin kesin ve anlaşılır bir şekilde belirtilmesi gereklidir.
  • Plastiğin tüm yaşam döngüsü içerisinde plastik tedarik zincirinin her bir sektörüne özel stratejilerin ve çalışma programlarının geliştirilmesi gerekmektedir.
  • Plastiğin üretiminin ve kullanımının azaltılması, güvenli ve sürdürülebilir yeniden kullanımın yaygınlaştırılması ve gerekli olmayan üretim ve tüketimi ortadan kaldıran kapalı döngü sistemlerine adil bir geçişin kolaylaştırılması için mali kaynak sağlanmalıdır. Bu bağlamda genişletilmiş üretici sorumluluğundan ve plastik kirliliği nedeniyle belirlenecek ücretlerden gelecek maddi kaynakla desteklenecek özel bir, çok taraflı fon oluşturulmalıdır. Burada “kirleten öder sonra istediği gibi kirletmeye devam eder” ya da “paramı verdim istediğimi yaparım” tarzı bir sorumluluk değil bedel ödeyen ve sorumluluğu üstlenen bir yaklaşım kast edilmektedir. Buna özel bir parantez açmakta fayda var çünkü Türkiye’de yıllardır şirketler ürünleri başına ödedikleri ve onun parasını da tüketiciden çıkarttıkları bir meblağı eskiden ÇEVKO isimli ne amaç güttüğü belirsiz kuruluşa ödüyorlardı. Şimdi de GEKAP adı altında bir para ödüyorlar ve bunu ödeyen şirketler “paramı ödedim istediğimi yaparım” gibi bir üretici sorumsuzluğu sergiliyorlar. SCEPT’in bahsettiği bu değil.
  • Hedeflerin, değerlendirme kriterlerinin, kılavuzların, protokollerin, izleme ve raporlama prosedürlerinin ve anlaşmanın ekinde yer alan yasak ya da sınırlama listelerinin geliştirilmesi, gözden geçirilmesi ve güncellenmesinde merkezi bir rol üstlenen, anlaşmanın yönetim organına bağlı, uzman komiteleri de içeren bağımsız ve güvenilir bir bilim-politika ara yüzü oluşturulmalıdır. Bu organ doğa, malzeme ve sosyal bilimlerden uzmanların yanı sıra yerli topluluklardan ve yerel uzmanlardan da temsilciler içermelidir.

‘Doğru çöp kutusu’ yeterli değil!

Bu temel noktaların yanında SCEPT, sıfır taslak metninin bütününde sunulan uygulama seçenekleri içerisinde Seçenek 1’in en uygun seçenek olduğunu belirtiyor. Çünkü plastiklerin sürdürülebilir üretim ve tüketiminin sağlanmasına yönelik UNEP tarafından alınan kararın amacına ulaşabilmesi için bu seçeneğin uygun olduğu düşünülüyor. Bu seçenek diğer seçeneklere göre daha yüksek hırs içeriyor ve hedefe ulaşabilmede daha uygun duruyor. Dolayısıyla çoğu hüküm için müzakerelerin başlangıç noktası olarak ‘Seçenek 1’in alınması oldukça önemlidir.

SCEPT ayrıca Seçenek 1 için yazılacakların sıfır atık hiyerarşisine dayandırılması gerektiğini ve kirliliği önleme, ihtiyatlılık ilkesi ve kirleten öder gibi ilkeleri de içermesi gerektiğine işaret ediyor. Burada kast edilen sıfır atık hiyerarşisinin, bizim ülkemizde “doğru çöp kutusuna” atmaktan öteye geçemeyen yaklaşımla ilgisi olmayan bir yaklaşım olduğunu belirtmekte fayda var.

SCEPT’in plastik anlaşması için belirlediği temel çerçeve aslında biraz da Montreal Protokolü ile örtüşüyor. Montreal Protokolü’ndeki üç temel bileşeni oluşturan ve ozon tabakasını incelten kloroflorokarbonların belirli ‘temel’ kullanımlar dışında aşamalı olarak yasaklanmasını sağlayan ilke plastik anlaşması için de geçerli kılınmalı önerisi SCEPT tarafından savunuluyor. Yasaklama için belirlenen ilkedeki ‘temel kullanım’ kavramını tanımlamada belirlenen yaklaşım eğer ki plastik anlaşmasında da benimsenirse ciddi bir aşamanın kaydedilmesi mümkün hale gelir. Çünkü temel kullanım için belirlenen tanım “sağlık, güvenlik için gerekli olması veya toplumun işleyişi için kritik öneme sahip olması” ve “teknik ve ekonomik olarak uygulanabilir alternatiflerinin bulunmaması” ilkesinden hareketle yapılmış.

Bir diğer kritik nokta da birincil plastik polimerlerin üretiminin sınırlandırılması için küresel olarak kabul edilmiş bir yaklaşım benimseyip bunu da ulusal hedeflerle birlikte zamana bağlı olarak bir azaltım yaklaşımıyla desteklemek gerektiği noktasıdır. Bu nokta da SCEPT’in cevap metnindeki en önemli noktalardan biri.

Sıfır taslak üzerine SCEPT’in yaklaşımı tabiri caizse ayda yılda bir gelen bir fırsat olan bu anlaşmanın işlevsel olup olmaması noktasında neyin önemsenmesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu metin üzerinde yazmaya ve aynı zamanda Kenya Nairobi’de önümüzdeki hafta sürecek tartışmaları aktarmaya devam edeceğiz.

Yüzer çöp toplayıcıları faydadan çok zarar veriyor

Ayrıca size bu hafta yayınlanan bir başka makalemizden bahsetmek istiyorum. Hepiniz mutlaka bir yerlerde deniz yüzeyinden çöp toplayan yüzer araçları ya da limanlarda ya da vapur iskelelerinde çöp toplayan su içindeki aletleri görmüşsünüzdür. En azından beni okuyanlar daha önce bu köşede bu işlerin faydadan çok zarar verdiğini anlatan bir yazıyı yazdığım için bu konudan haberdardırlar. İşte bu teknolojilere dair, alanının en saygın dergilerinden biri olan One Earth dergisinde bir makale yayımladık. Makalenin linki şu.

Özetle bu makalede plastik toplama teknolojilerinin yerel ölçeklerde denizdeki plastik birikimini geçici olarak azaltabileceğini, ancak bunların daha büyük çaplı uygulanabilir olması için ekolojik faydalarının yarattığı maliyetlerden daha ağır basması gerektiğini tartıştık. Bunun sağlanması için de bilimsel kanıta dayalı bazı kriterlere ihtiyaç olduğunu belirttik.  Çünkü plastik çöp musluğunu yani plastik üretimini ve tüketimini azaltmadan plastik kirliliği sorununu teknoloji ile çözmek hem mümkün değil hem de ekosistem için tehlikeli olabilir. Bu noktaya özellikle bu konuda sürekli reklam yapan belediyelerin iyi dikkat etmesi lazım!

Kaynağı azaltmadan denizden çamur toplamak da, deniz yüzeyinden çöp toplamak da kaynak israfından öte bir anlama sahip değildir. Eğer ki kirlilik kaynağını azaltacak girişimlere sahipseniz o zaman işte bu yöntemlere başvurabilirsiniz ama onu da eski yaklaşımlarla değil yeni yaklaşım ve bütünsel bakış açısıyla ve ekosisteme etkisini tüm boyutlarıyla irdeleyerek yapmanız gerekir.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.