2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİKöşe YazılarıManşetYazarlar

Deprem bölgesinde çevrenin adı yok…

0
Fotoğraf: Umit Bektas/REUTERS

Depremin üzerinden bir aydan fazla bir süre geçti. Fakat bugüne kadar çözülmesi gereken güvenli su sağlanması, geçici barınma merkezlerinin oluşturulması, seyyar tuvalet ve banyoların kurulması, evsel katı atıkların toplanması ve atık suların arıtılması gibi temel alt yapı sorunları bile çözülemedi.

Hala deprem bölgesinin önemli bir bölümünde güvenli içme ve kullanma suyu yok, atık su arıtım sistemleri onarılamadığı için zaten yeterli sayıda olmayan seyyar tuvaletlerin ve duşların da bağlantıları kanalizasyonlarla yapılamıyor. Bu tuvaletlerin gideri araziye veya akarsulara verildiği için tüm bölgede her an ishalli salgın hastalıklar başlayabilir. İlk günlerde bölgeye çok gönderilen hijyen malzemesinin de bugünlerde bazı deprem bölgelerinde sıkıntısı çekiliyor. Bölgedeki bunun gibi alt yapı sorunlarından en çok kadınlar, çocuklar ve engelliler olumsuz olarak etkileniyor. Tuvaletlere gidemiyorlar, duş alamıyorlar, bebek bezi, kadın pedi başta olmak üzere hijyen malzemelerine yeterli ölçüde ulaşamıyorlar.

çevre,

Kamuoyunun gözünden kaçırılan diğer önemli bir deprem nedenli kriz tarım alanında yaşanıyor. Deprem öncesi Türkiye nüfusunun yüzde 16.43’nün yaşadığı ve GSMH’nin yüzde 9.8’ni sağlayan bölgenin ana gelir kaynağı tarım… Ülkemizin tarım alanlarının yüzde 16.1’i bu bölgede yer alıyor. Bu bölge deprem öncesi ülkemizin mısır üretiminin yüzde 33’nü, pamuk üretiminin ise yüzde 72’sini karşılıyordu.

Deprem öncesi ülkemizin toplam sığır varlığının yüzde 12’sinin, küçükbaş hayvan varlığının ise yüzde 18’inin bulunduğu bölgede depremler ile birlikte ahırlar çöktü, ilk tahminlere göre enkaz altında kalan binlerce büyükbaş ve küçükbaş hayvan öldü. Kalanlar ise yetiştiricilerin deprem sonrası hayvanına bakabileceği yemi ve ortamı bulamaması sonucu tüccarlara ucuz fiyata satıldı ve kesime gönderildi.

Fotoğraf: Osman Türkman

Bölgedeki çiftçi ve hayvan yetiştiricilerinin çok büyük bölümü göç etti. Göç etmeyenler açısından ise üretime devam etme konusunda dev sorunlar var. Bu problemlerin başında deprem nedeniyle arazilerde ortaya çıkan yarılma, tümseklerin oluşması, köy yollarının bozulması gibi sorunlar geliyor. Çiftçi gübre, tarımsal ilaçlar ve hayvan yemi gibi zorunlu gereksinimlerine bile ulaşamıyor. Şu anda bölgeye sadece gönüllü kuruluşlar tarafından hayvan yemi yardımı yapılıyor. Üstelik başta traktörler olmak üzere tüm tarım araçları da depremde enkaz altında kaldı.

Ciddi olarak gıda güvencesizliği tehdidi var

Bölgede Şubat ayında başlaması gereken gübreleme faaliyetleri başlayamadı, sebze bahçeleri oluşturulamadı. Pamuk ve mısır rekoltelerinin düşmesi, sebze üretiminin durması kaçınılmaz. Deprem bölgesindeki çiftçi ve hayvan yetiştirici büyük gelir kaybına uğrarken bunun yanı sıra ülkemiz için de ciddi olarak gıda güvencesizliği tehdidi var. Bunun ilk işaretleri ise yükselen et fiyatları ile görülüyor.

Hatay, Antakya -Fotoğraf: Vedat Örüç

Bir diğer tehdit: Asbest

Deprem bölgesinde günden güne tüm uyarılara rağmen büyüyen diğer bir tehdit ise asbest… Depremin ilk gününden itibaren çok yazılıp, çizilmesine ve uyarılmasına karşın enkazlar büyük bir acele ile hiçbir çevresel önlem alınmadan kaldırılmaya çalışıldığı için bölgede toz ve asbest sorunu gün geçtikçe artıyor.

İnsanlar için kesin kanserojen bir mineral olan asbest lifleri ortalama olarak 0.8 µ eninde, 3-3.5 µ boyunda olduğu için yer çekimi ile çökmüyor ve rüzgar ile çok uzak mesafelere taşınabiliyor. Solunum yolu ile alınıyor ve 10-30 yıl içinde asbestosis, akciğer kanseri ve mesotelioma’ya (akciğer zarı kanseri) neden olabiliyor. Bu nedenle enkazların kaldırılmadan önce asbest açısından mümkün olduğunca arındırılması gerekiyordu.

İlgili yönetmeliklerimiz ‘Bir ortamda (yapı, gemi vs.) asbestli malzemelerin varlığından şüphe duyulduğunda konusunda uzman bir asbest tespit uzmanı tarafından saha değerlendirmesi yapılır ve gerektiğinde numune alınır. Bu tespit sonrasında varsa asbestin türü, miktarı, yeri, hasar miktarı ve insanlarla etkileşimi gibi konular göz önünde bulundurularak risk değerlendirmesi yapılır ve gerekirse asbest sökümüne başlanır. Asbest sökümü mutlaka İSGÜM’den eğitim almış ve sınavı başarıyla tamamlayarak sertifika almış Asbest Söküm Uzmanları nezaretinde Asbest Söküm Çalışanlarınca yapılır.’ diyor.

Ancak hiçbir enkazın asbest incelemesi yapılmadığı gibi tozluluğu önlemek için büyük purvazitörlerle havanın nemlendirilmesi bir tarafa basit hortumlarla bile enkaz sulaması yapılmadan kaldırılıyor. Enkaz kaldırma işlemlerinde çalışan personelin ise FFP2, FFP3 veya N 95 tipi filtreli maske kullanmaları, koruyucu elbise giymeleri gerekiyordu ama büyük oranda yapılmıyor.

Üstelik enkazlar çevreleri tamamen kalabalık iken kaldırılıyor. Bu durumda deprem enkazlarının kaldırılması sonucu oluşan asbest maruziyeti nedeniyle gelecekte de sağlık sorunları yaşanmaya devam edecek.

Deprem bölgesinde yaşanan ve günden güne daha da kritikleşen çevre sorunlarına hükümetin bulduğu çözüm ise OHAL kararnamesine dayanarak çevre mevzuatını askıya almak oldu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı OHAL bitinceye kadar başta ÇED yönetmeliği, Atık Yönetim Yönetmeliği ve Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliği olmak üzere uygulamalarını durdurabilecek, denetimler OHAL sonuna bırakılabilecek. Bu durumun özellikle hızlı inşaat yapılmasının hedeflendiği bu dönemde ormanların yok edilmesi, yeni taş ocakları açılması, molozların su havzaları üzerine dökülmesi gibi ekosistem saldırılarının önünü açabileceğinden endişe duyuluyor.

Çevrenin adı yok

Depremin üzerinden bir aydan fazla zaman geçti. Deprem bölgesinde çevrenin adı yok. Bölgedeki birçok yöreye hala güvenli içme ve kullanma suyu verilemiyor. Kanalizasyon ve atık su arıtım sistemleri çalışmıyor. Yeterli sayıda seyyar tuvalet ve duş da yok. Olanları ise giderleri kanalizasyona bağlanamadığı için doğayı kirletiyor. Uyuz ve bitlenme vakalarının her geçen gün sayısı artıyor. Su kaynaklı bulaşıcı hastalıklar görülmeye başlandı. Alt yapı onarılarak işe başlanması gerekirken kamuoyu bilgisi dışında inşaat projeleri yapılıyor ve yaşanan felaketlerden hiç ders alınmamış gibi acele ile yine sorunlu zeminlerin üzerine yeni binalar yapmak için çevre mevzuatı bile askıya alınabiliyor.

Unutmayın, herkesi kandırabilirsiniz ama doğayı asla kandıramazsınız. Üstelik doğa affetmiyor…

You may also like

Comments

Comments are closed.