HaftasonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Endonezya’daki madencilik karşıtı forum sona erdi: Yaşasın enternasyonal dayanışma! – Süheyla Doğan*

0

Endonezya’nın Semarang şehrinde gerçekleştirilen Maden ve Sömürü Madenciliği Ekonomisi konulu Tematik Sosyal Forum 2023 ekolojik yıkımlara yol açan madencilik projelerinin ve mücadelelerin olduğu üç bölgeye dayanışma ziyaretleri gerçekleştirilmesiyle son buldu.

Birinci bölge, jeotermal enerji bölgesi olan Dieng Dağları’nda yer alan Wonosobo çevresi, ikinci bölge çimento fabrikaları için karst madenciliği yapılan Kendeng Dağlarında yer alan Rembank çevresi ve üçüncü bölge ise deniz madenciliği ve ayrıca nükleer santral yapılmak istenen bir sahil kasabası olan Jepara.

Bizi birinci bölge listesine aldıkları için sabah erken saatte Dieng’e doğru yola çıktık. İlk kez otelden çıkıp Endonezya’nın iç kesimlerine doğru yol almaya başladık. Yol boyunca sokak yiyeceği satan tezgahların bolluğu, motosiklet kullanımının (kadın, erkek, çocuk) yaygınlığı, kırsal kesimde yoksulluk dikkat çekici idi.

Fotoğraf: Süheyla Doğan

Dieng Dağlarına doğru çıktıkça, yerel halkın tarım yapabilmek için oldukça dik olan arazileri teraslayıp tarım alanı haline getirdiklerini görmek, arkasındaki emeği düşününce oldukça heyecan vericiydi.

Fotoğraf: Süheyla Doğan

‘Arazimiz için su bulamıyoruz, sular kirlendi ve tuzlandı’

Orta Java bölgesine doğru yapılan beş saatlik bir yolculuktan sonra Dieng kasabasına ulaştık. Yerel mücadelenin temsilcileri bizi bekliyordu. Eski ahşap tavanlı bir toplantı mekanında bilgilendirme yapıldı. Bölgedeki mevcut jeotermal enerji santralları ve planlanmakta olan projeler hakkında bilgi verildi. Projelerden etkilenen iki köylü kadının konuşmaları çok etkileyiciydi:

Köyümüzün yer altı suları çekildi, artık arazimizi sulamak için su bulamıyoruz, mevcut sular kirlendi ve tuzlandı. Ürün verimimiz azaldı. Borulardan arazilerimize ulaşamıyoruz. Sürekli çürük yumurta soluyoruz. Köyümüzün içine yeni santral planlanıyor, lütfen bize yardım edin!”

Fotoğraf: Süheyla Doğan

Diğer köylü kadın da benzer şikayetleri dile getirdi. Jeotermal enerji projeleri 1970’lerde başlamış. Bu süreçte üç kez patlama olmuş ve ikisinde üç kişi yaşamını yitirmiş. Enerji şirketleri, arazilere el koymak için köylülere çok yüksek fiyatlar teklif ediyormuş. Bir yandan da sosyal rüşvetlerle ikna etmeye çalışıyormuş. Endonezya’nın çok çeşitli patates cinsleri bu bölgede yetişiyormuş ve projelerden sonra patates üretimi azalmış. Şirketler, özel güvenlik kuvvetleri ile hiç kimseyi sondaj bölgelerine ve santral alanlarına yaklaştırmıyormuş. Mücadele eden yaşam savunucuları ve köylüler aynı Türkiye’de olduğu gibi terörizmle suçlanıp kriminalize ediliyormuş. Bilgilendirmenin ardından ziyaretçiler olarak bizler de söz aldık ve dayanışma mesajlarımızı sunduk. Biz de dernek olarak mücadele ettiğimiz Çanakkale Ayvacık civarındaki ve ayrıca diğer bölgelerdeki yaşam savunucularının mücadele ettiği Ege Bölgesindeki jeotermallerle ilgili bilgi verdik, iki ülke köylüleri arasında dayanışma örgütlenmesi yapabileceğimizi söyledik ve ayrıca Türkiye’den getirdiğimiz hediyelerimizi sunduk.

Fotoğraf: Süheyla Doğan

‘Bu kadar da olmaz’

Organizasyon tarafından güvenlik nedeni ile proje alanlarını dolaşırken arabalardan inemeyeceğimiz, eğer aracımız durdurulup da ziyaret nedenimiz sorulursa turistik ziyaret yaptığımızı söylememiz belirtildi. Burada işlerin daha sıkı olduğu anlaşılıyordu.

Daha sonra proje alanlarına doğru yola devam ettik. Gördüğümüz manzara korkunçtu. Her taraf kilometrelerce jeotermal akışkan taşıyan devasa borularla, sondaj kuyuları ile doluydu. Beş adet Jeotermal Enerji Santrali (JES) projesinin bazılarını uzaktan, bazılarını yakından gördük. Atık havuzlarının yanından geçtik.

Fotoğraf: Süheyla Doğan

Bir bölgede yol kenarında evleri olan köylülerin evlerinin iki metre önünden devasa boruları geçirip insanların yola ulaşımını kesmiş olmalarını görmek “Bu kadar da olmaz” dedirtiyordu. Boruları yükseltmeye bile tenezzül etmemişlerdi. Köylüler de borunun üzerinden derme çatma bir rampa yapmaya çalışmıştı. Çürük yumurta kokusunu biz de zaman zaman aldık.

Ülkemizdeki jeotermal projeleri ile benzerlikleri görmek oldukça önemli idi. Aynı şekilde projeler uluslararası bankalar tarafından finanse ediliyor, yenilenebilir enerji yalanı ile kamufle ediliyor, bölgenin suyu yok ederek, jeotermal akışkanı içindeki ağır metallerle havayı, suyu, toprağı kirleterek tarım bitiriliyor, arazi el değiştirilerek köylüler yerlerinden ediliyor, insan ve diğer canlıların sağlığı bozuluyor, kazalarla da insanlar yaşamlarından oluyor.

Ev sahiplerimize mücadelelerinde başarılar dileyerek, dayanışma dileklerimizle bölgeden ayrıldık.

Fotoğraf: Süheyla Doğan

Türkiye’deki mücadele devam ediyor

Kasım’ın 7’sinde Ayvacık ilçesi Assos yakınlarındaki uzun süredir mücadele ettiğimiz Büyükhusun Jeotermal Kaynak Arama Projesi’nin Ankara’da İnceleme Değerlendirme Komisyonu toplantısı var. Derneğimiz ve yöre halkı olarak orada olacağız. Bölgemizdeki diğer jeotermal kaynak arama ve enerji santralları projelerine karşı sürdürdüğümüz mücadeleye devam edeceğiz.

Yenilenebilir enerji hikayesinin kocaman bir yalan olduğu, esas meselenin şirketlerin kaynakları sınırsızca sömürüp karlarına kar kattığı ortada…

Tematik Sosyal Forumu bu etkinlikle tamamlandı. İki sene sonra Brezilya‘da yapılması planlanıyor. Artık uzun dönüş yoluna geçiyoruz. Foruma ev sahipliği yapan Endonezyalı yaşam savunucularına, çeşitli ülkelerin temsilcilerinden oluşan organizasyon komitesine ve katkılarından dolayı tüm katılımcılara teşekkür ediyoruz.

Yaşama evet, sömürü madenciliğine hayır!

Yaşasın halkların dayanışması!

(*) Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Yönetim Kurulu Başkanı

More in Haftasonu

You may also like

Comments

Comments are closed.