Hafta Sonuİklim ve EnerjiKöşe YazılarıManşetYazarlar

Yenilenebilir enerjinin ekonomik ve güvenlik boyutları

0

Yenilenebilir enerji (YE), günümüz tartışmalarında esas olarak çevre dostu olması, yani yeşil enerji boyutuyla ele alınıyor. YE’nin daha çok yeşil partiler ve çevreci gruplar tarafından gündemde tutulması da bu bakış açısı ve yaklaşımı destekliyor.

Elbette ki YE’nin çevreye en az zarar veren, hatta hiç zarar vermeyen bir enerji kaynağı olduğu açık. Dolayısıyla, küresel ısınmanın ve iklim değişikliği tartışmalarının zirveye çıktığı bir ortamda YE’nin çevreci özelliğinin ön plana çıkarılması da son derece anlaşılır bir husus. Ancak, son yıllardaki gelişmeler YE’nin çevreci boyutu yanısıra ekonomik ve stratejik avantajlarını da ortaya serdi. Artık YE’yi savunmak için çok daha kuvvetli argümanlarımız var.

Bu yazıda bunların bir kısmı üzerinde duracağım.

YE üretiminin yarattığı ilave gelir ve istihdam, ekonomiye katkı sağlıyor

YE, doğası gereği ülke sınırları içerisinde üretilen bir enerji. Doğanın sunduğu güneş, rüzgar, dalga ve su gibi kaynaklardan ülke içerisinde elde ediliyor. O halde petrol ve doğal gaz gibi dışarıdan alınan enerji kaynaklarına göre ülke içerisinde üretildiği için ekonomi üzerinde gelir ve istihdam yaratma yönünden önemli katkıları var.

Petrol ve doğal gaz gibi ithal kaynaklar sadece dağıtım ve rafinaj yönünden ekonomiye bir katkı sağlarken, YE hem kendi üretimi için hem de bu üretim için gereken alet ve ekipman üretimi ve bu alanda hizmet sunan firmaların yarattığı ilave servisler nedeniyle ülke için ciddi bir ilave gelir ve istihdam kaynağına dönüşüyor.

IRENA’nın “Renewable Energy Benefits: Measuring the Economics” başlıklı 2016 tarihli yayınından alınan aşağıdaki tabloda bu durum net bir şekilde görülüyor.

Bu tabloya göre, ülkeler 2016’da varolan YE kapasitelerini 2030 yılına kadar iki misline çıkardıklarında GSYİH ortalama olarak yüzde 1,1 artıyor. Bu artış Ukrayna, Japonya, Hindistan gibi ülkelerde çok daha yüksek oranda olurken, Türkiye’de yaklaşık yüzde 0,6 seviyesinde gerçekleşiyor.

Doğal olarak bu durum petrol/doğal gaz ihraç eden Rusya ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde negatif etki yaratıyor. Yabancı ülkelerden dövizle alınan fosil yakıtlar yerine YE konulduğunda, diğer tüm pozitif çevresel katkılar yanısıra ekonomiye de ciddi bir katkıda bulunuyor, toplumda refah artışına yol açıyor.


YE üretim maliyetleri sürekli olarak azalıyor, fiyatlar düşüyor

Başlangıçta oldukça yüksek olan YE üretim maliyetleri konusunda zaman içerisinde önemli mesafeler alındı ve maliyetler hissedilir bir şekilde düşmeye başladı. Bu azalmada en büyük katkıyı yapan faktör gittikçe artan AR-GE faaliyetlerinin doğurduğu teknolojik gelişmeler oldu. Bunun yanı sıra üretimin ciddi bir şekilde artmasıyla sağlanan ölçek ekonomisi de maliyetlerin düşmesinde etkili oldu. Birçok ülkede devletin sağladığı desteklerin de bu konuda pozitif bir etki yaptığını not etmek gerek.

YE üretiminde başlangıç yatırım tutarları yüksek olmakla birlikte işletme maliyetleri oldukça düşük kaldığından, zaman içerisinde toplam üretim maliyetleri genel olarak düşmektedir.

Ancak, burada asıl vurgulanması gereken nokta dışsallıkları (yani havanın kirlenmesi, insan sağlığı üzerine etkiler, hayvanlar ve tarımsal alanlar üzerindeki etkiler gibi toplumsal maliyetler) da içeren maliyet hesabının esas alınmasıdır.

Bunu hesaplamak oldukça zor olmakla birlikte bu alanda yapılan birçok çalışma bulunmakta.

Bu tür dışsallıklar dikkate alındığında, aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere, konvansiyonel yöntemlerle yani fosil yakıtlar kullanarak elektrik üretmenin maliyeti (grafiktaki siyah sütun) bütün YE kaynakları ile üretilen elektrik maliyetinden daha yüksek olmaktadır. Bu fark günümüzdeki YE teknolojileri baz alındığında ortaya çıkmakta. Önümüzdeki yıllarda kaydedilecek teknolojideki gelişmelerle aradaki farkın YE lehine daha da açılacağını çok net olarak söyleyebiliriz.

Dolayısıyla, YE üretim maliyetleri ele alındığında ve fosil yakıtlarla kıyaslandığında konuya sadece dar anlamdaki maliyet kavramı çerçevesinde bakılmamalı, bu farklı enerji kaynaklarının dışsallıkları da dikkate alınmalıdır.

Bu yapıldığında, uzun vadede YE maliyetlerinin toplum açısından çok daha düşük olduğu görülecektir.

YE fiyatları ülke içerisinde belirleniyor, dövize bağlı değil

YE’nin bir diğer özelliği ise fiyatlarının ülke içerisinde ve her ülkenin kendi para birimi üzerinden belirlenmesi.

Petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynaklarında fiyatlar ya üretici ülkelerin oluşturduğu OPEC benzeri karteller veya uluslararası koşullara göre piyasalarda belirleniyor. Dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan siyasi veya askeri gerginlikler fiyatlarda dalgalanma yaratabiliyor. Ayrıca, Rusya, Venezuella ve İran’da olduğu gibi, önemli bir doğal gaz veya petrol üreticisi ülkede yaşanabilecek siyasi bir gelişme de uluslararası fiyatları etkiliyor.Doğal olarak, arz ve talepte görülen önemli dalgalanmalar da fiyatlara yansıyor.

Bu noktada 1973 yılında petrol ambargosu sonucunda fiyatların yüzde 300 artmasıyla yaşanan petrol şokunu ve içinde bulunduğumuz yılda Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrasında doğal gaz ve petrol fiyatlarında görülen yüksek artışları hatırlamakta yarar var. Türkiye’de bu fiyat artışları dolar cinsinden tüketicilere tamamen yansıtılmadığı halde aynı dönemde hızlanan döviz kurlarındaki olağanüstü artışlar nedeniyle Türk halkının enerji faturası inanılmaz bir oranda arttı.

2022 yılbaşından Ekim ayına kadar doğal gazda yüzde 174 (konutlar için) ve yüzde 672 (sanayi için), motorinde ise yüzde 115’lik bir artış gerçekleşti. Bu artışlar sonucunda Türk halkının reel gelirinde ciddi bir azalmanın yaşandığı bir dönemde olağanüstü oranlarda yükselen enerji faturalarıyla karşılaştığını unutmayalım.

Dışa bağımlı olunduğu takdirde döviz cinsinden ifade edilen fiyatlara da bağımlı olmak durumundayız. O halde YE’nin önemli bir avantajı da döviz cinsinden fiyatlara bağımlılığı azaltması, hatta ortadan kaldırması.

YE, enerji güvenliği için de hayati önemde

Rusya’nın geçtiğimiz Şubat ayında Ukrayna’ya saldırısıyla başlayan savaşın enerji boyutu oldukça önemliydi. Savaşı başlatan Rusya, dünyanın en büyük doğal gaz ve petrol üreticilerinden birisiydi ve Ukrayna yanı sıra birçok Avrupa ülkesi bu enerjiye bağımlıydı.

Savaşın Şubat ayında başlatılması da bir tesadüf değildi. Rusya, soğuğun ve enerji ihtiyacının dorukta olduğu bir dönemde bu savaşı başlatarak karşısındakilere önemli bir mesaj veriyordu. Adeta, “enerjinin patronu benim ve sıcağa giden yol benimle uzlaşmaktan geçer” diyordu. Hem Ukrayna hem de Avrupa bu tehdide boyun eğmedi ancak bunun sonucunda bir yandan binlerce insan hayatını kaybederken diğer yandan Rusya’nın doğal gaz vanalarını kapatması sonucu enerji fiyatları tavan yaptı. Rusya’nın Avrupa’ya yaptığı doğal gaz sevkiyatını önce azaltıp sonra tamamen kesmesi enerji güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya serdi.

Yıllardır bu konudaki uyarılara kulak asmayan ve enerjide Rusya ile “karşılıklı bağımlılık” ilişkisi içerisinde olduğunu iddia eden Almanya, bu durumdan en olumsuz etkilenen ülke oldu. Bu dönemde her ne kadar Türkiye’ye yönelik doğal gaz ve petrol sevkiyatında bir kısıtlama olmadıysa da bu tür bir riskin politik nedenlerle karşımıza çıkmayacağının hiçbir garantisi yok. Rusya, İran ve Irak gibi Türkiye’ye enerji sağlayan ülkelerle yaşanabilecek herhangi bir siyasi veya askeri gerginlik enerji ithalatını imkansız hale getirebilir. Bu risk, artık daha ciddi bir şekilde önümüzde durmakta. Oysa YE’de böyle bir risk yok. Ülke içerisinde üretilen bir enerji kaynağı olarak YE ülkenin enerji güvenliği açısından da hayati bir konumda.

YE’nin çevresel boyutu bile bu enerji kaynaklarının savunulması için başlı başına yeterli. Dünyanın her geçen gün daha da ısındığı, insan ve diğer canlılar için yaşamsal risklerin arttığı bir ortamda diğer faktörlerin hiç düşünülmemesi gerekirken, siyasetçiler hala yeşil dönüşüm için ayak diretiyorlar. Bu ayak diretmede fosil yakıt lobilerinin de çok büyük etkisi var. Ama birçok ülkede bu alanda da olumlu gelişmeler olduğunu görüyoruz. Artık yavaş yavaş YE lobilerinin de oluştuğunu ve siyaset üzerine baskı yaratmaya başladığını görüyoruz.

YE’yi savunan kurumların ve bireylerin konuyu sadece çevre boyutuyla değil, ekonomik ve güvenlik unsurlarıyla da dile getirmesi gerekiyor. Özellikle politikacılar nezdinde bu yaklaşımın somut ve pozitif yansımaları olacaktır. Bu nedenle YE’nin ülkenin enerji güvenliği açısından öneminin yanı sıra gelir ve istihdam üzerinde yarattığı pozitif etkilerin de iyi bilinmesinde yarar var.

Ukrayna savaşı, enerjinin stratejik boyutunu ve dışa bağımlı olmanın yarattığı riskleri çok acı bir şekilde başta Avrupa olmak üzere herkese gösterdi. O halde, bir yandan çevreyi korumak, diğer yandan daha yüksek gelir ve istihdam kapasitesine ulaşmak, ayrıca da enerjide başka ülkelere bağımlı olmamak için yenilenebilir enerjiden başka çözüm olmadığını daha yüksek sesle haykıralım!

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.