Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Yakmak!

0

Yanlış hatırlamıyorsam 1990’ların başıydı. İstanbul’da PTT eliyle hummalı bir kablo yenileme, değiştirme ve düzenleme faaliyeti gerçekleştiriliyordu. Bu işlemler esnasında ortaya çıkan bolca kablo artığı da işçiler tarafından tamiratın yapıldığı yere terk ediliyordu. İçerisinde bakır tel olan bu kablolar hurda olarak kıymetliydi. Ancak öncesinde bakır tellerin etrafını kaplayan plastikten kurtulmak gerekiyordu.

Önceleri, kabloları bir tarafından tutup bakırı çekerek plastikten sıyırıp ayırma işlemi gerçekleştirirdik. Ancak nasıl olduysa bir anda yakma fikrini benimseyip eski yöntemden vaz geçtik. Artık hiç uğraşmadan plastiğin yanıcılığının yardımıyla kabloları bir araya getirip bir gazete parçasıyla yakarak ve belli bir süre sonra da sönen ateşten kabloları alıp yere vurarak kalıntılardan kurtarır, hurdacının yolunu tutardık. Bu şekilde, içerisinde bakır tel bulunan kabloları uzun yıllar yakıp sattığımızı hatırlıyorum.

Geçtiğimiz günlerde bir inceleme için gittiğim yasadışı çöp döküm alanlarından birinde sığınmacı olduğunu tahmin ettiğim bir çocuğun bir tomar kabloyu benzer bir yöntemle yaktığını görünce, bir anda kendi çocukluğumuzda yaptığımız bu korkunç işi hatırladım. Artık yakma faaliyetlerinin sonucunda ortaya çıkan toksik gazların içeriği hakkında da bilgi sahibi olduğumdan, hafızadaki hatıra bir deneyimden ziyade bir korku sahnesine ve trajediye dönüşüverdi.

Bir yandan o kabloları yakıp ortaya çıkacak kıymetli hurdadan kazanacağı parayı düşünerek kenarda bekleyen çocuğa bakarken bir yandan da bu durumun neden bu kadar olağan olduğunu düşünmek, hafızamdaki başka benzer yakma faaliyetlerini de ortaya çıkardı.

Bunlardan bir diğeri de işe gitmek için bisiklet sürdüğüm rota üzerinde karşılaştığım bir sahneydi.  Bu olayda da belediyeye ait bir temizlik personeli, çoğunluğu tek kullanımlık maske ve PET şişelerden oluşan çöp yığınını, büyük bir hastanenin karşısındaki bir otobüs durağının arkasında yakıyordu. Nedenini ise “abi bunlar pis yakarak ancak kurtuluruz bunlardan” şeklinde açıklıyordu. Bir diğer örnek de çalıştığım üniversitedendi. Bir grup işçi molalarda oturdukları bir noktada, topladıkları her türden çöpü yakıyor ve etrafında ısınıyorlardı.

Bu yakma örneklerini siz de hafızanızı yoklarsanız hatırlayabilirsiniz. Bu yoklamalar kimi yerlerde anız yakımı gibi ortak hafızalara denk gelinebilirken kimi yerlerde de bağımsız trajik hikâyeler olabilir. Bu hikâyelerdeki failler, aynı zamanda mağdur. Ancak trajik oluşu yukarıda bahsettiklerimizden daha farklı bir duruma tekabül eden örneklerde, failler aynı zamanda pişkin de olabiliyor. Failin aynı zamanda mağdur olduğu örneklerde bilinçsizlik, çaresizlik ve yoksulluk gibi faktörler etkiliyken, failin pişkin olduğu örneklerde ise ana faktör zenginlik ve çürümüşlük…

Yakmanın maliyeti…

İşte bu zenginlik ve çürümüşlüğün belirleyici olduğu yakma faaliyetine son zamanlarda medyada da geniş yer bulan ithal edilen çöplerin yasa dışı olarak yakılmasını örnek gösterebiliriz. Çünkü faili bariz ortada olan bu olaylarda daha fazla para kazanmak isteyen çöp endüstrisi, pişkince kendilerini sıyırmaya çalışma peşinde.  Olayın mağdurları ise (bölge sakinleri) bu örnekte yakma faaliyetinin gerçekleştirildiği alandaki kuş kadar, böcek kadar, bitki kadar mağdurlar. Birilerinin maliyetinden kurtulmak için yaktıkları çöpün maliyetini karşılamak zorundalar.

Peki, bu maliyet nedir? Para kazanmak için topladığı hurdayı yakan çocuk, topladığı çöpleri durak arkasında yakan işçinin dumana maruz bıraktığı vatandaş ve daha fazla para kazanmak isteyen çöp tüccarının çöpleri yakması sonucu çıkan dumana maruz kalan vatandaş, bu iş sonucunda ortaya çıkan maliyetten nasıl etkileniyorlar? Dioksin! Furan! PCB! Kloroform! Fitalat! Ağır metal ve daha niceleri ile etkileniyorlar. Hepsi için tek tek Google araması yaptığımızda ortaya çıkan şey aynı kuru kafa sembolü!

Yanan plastik ve diğer atıklar, ağır metaller, kalıcı organik kirleticiler ve diğer toksik maddeler gibi tehlikeli maddeleri havaya ve kül atık kalıntılarına bırakırlar. Bu işlem bizim çocukluğumuzda yaptığımız yakma olayında da aynıdır çöp tüccarlarının yaptığında da belediye temizlik işçisi yaptığında da… Hatta şu son düzenlemelerle artık yasal olarak da yakılmasına izin verilen araba lastiği yakılmasında da aynıdır. Bu, ileri teknolojilerle kurulan ve amacı belediye katı atıklarını işlemek olan ticari ölçekli gazlaştırma, piroliz ve plazma ark tesisleri için de geçerlidir. Bu ve benzer ileri teknoloji diye pazarlanan yaklaşımlardaki toplu yakma fırınları bile aynı kirleticileri yayabilmektedir. Bu tür yakma faaliyetleri sonucu ortaya çıkan zehirli gazlar da başta astım, kanser, hormon bozulması olmak üzere, kronik baş ağrısı, akciğer sorunları, kronik öksürük ve kalp krizi gibi sorunlar yaratabilmektedir.

Gezegen ve insan sağlığına etkisi

Üstelik bu etkiler sadece ilgili yakma faaliyetlerinin gerçekleştiği yerle de sınırlı değil. Yakma sonucu ortaya çıkan kalıcı organik kirleticiler uzun mesafelere taşınarak en nihayetinde okyanus ve kutup buzullarına ulaşıp oralarda birikebilmektedir. Bunun yanında sucul ortama karıştıklarında da plastik deniz çöplerine ve mikroplastiklere yapışabilmekte, besin zincirinde biyolojik olarak birikmekte, deniz ve insan sağlığını da bu yolla tehdit etmektedir.

Son zamanlarda çöpten enerji elde ediliyor diye pazarlanan yöntemler de yukarıda bahsettiğimiz riskleri taşıyor. Çöp yakmak ideal bir yöntem değildir. İsveç ve Norveç bunu çok yaygın olarak yapıyor, ancak bunların sonucunda çevreye olan etki konusunda söylenenler doğruyu pek yansıtmıyor. Plastiği gazlaştırma, piroliz ve plazma arkı gibi yeni yakma teknolojileri kullanarak yağa veya enerjiye dönüştürmek de dâhil olmak üzere, çöpten enerji elde etmek iddialı ve etkili bir çözümmüş gibi görünse de bu yöntemler hem pahalı hem de küresel çöp ticaretinin de nedenlerinden biridir. Çünkü birçok ülke çöp azaltmak ya da alternatif yöntemlerle tekrar kullanımı teşvik etmek yerine bu tarz tesislere yatırım yapmıştır. Ancak zamanla hem ekonomik hem de çevresel maliyetlerin artması, bu tesislerin cazip olmaktan çıkmasına neden olmaktadır. Bu durum da başka bir yatırımı olmayan ülkeleri bu çöpleri başka ülkelere ihraç etmeye yöneltmiştir.

Sonuç olarak çöpten enerji elde etmek matah bir fikir değil, tersine oldukça riskli bir yöntemdir. Bunu bir de termik santrallerine bile filtre taktıramayan Türkiye gibi ülkelerde yapmak çevre ve insan sağlığı açısından ciddi tehlikeler barındırmaktadır.

Yakmak toplumsal hafızada derinlere kadar yerleşmiş bir yaklaşım tarzıdır. Ancak insani, hukuki ve çevresel maliyetleri ne yazık ki o kadar iyi anlaşılamamıştır. Çocukken de olsa yetişkinken de olsa, yakmanın ortaya çıkardığı maliyet telafisi olmayan durumlar yaratabilir. Toplumsal akıldan yakmanın sökülüp atılması hem çevre hem insan hem de gelecek için olmazsa olmazdır.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.