Ana Sayfa Blog Sayfa 964

Almanya 2035’e kadar yüzde yüz yenilenebilir enerjiye geçme yasasını hazırladı

Rusya‘nın Ukrayna‘ya açtığı savaş devam ederken Almanya, 2035 yılına kadar yüzde yüz yenilenebilir enerji için bir yasa üzerinde anlaştı.

Böylece Avrupa‘nın en büyük ekonomisi, elektrik üretiminde fosil yakıtların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasını beş yıl öne çekmiş oldu.

Güncellenen Yenilenebilir Enerji Kaynakları Yasası, 2030 yılına kadar Almanya’da tüketilen elektriğin yüzde 80’inin, 2035 itibariyle ise yüzde yüzünün yenilenebilir kaynaklardan sağlanmasını öngörüyor.

 Hükümet, temiz enerji geçişinin sadece güvenli bir iklim için değil, aynı zamanda kısa vadeli ulusal güvenlik için de uygun olduğunu kabul ediyor.

Bu yeni hedefle Almanya, Uluslararası Enerji Ajansı’nın OECD ülkelerinin 2035 yılına kadar elektrik üretimlerinde net sıfır emisyon elde etmelerini öneren 2050 yol haritasıyla uyumlu ilerliyor. Bu, Almanya’yı 2035 yılına kadaryüzde yüz temiz enerji uygulayan ilk G7 ülkesi yapıyor. Kanada, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’nin de benzer hedefleri mevcut.

Yine de, yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payı neredeyse yüzde yüz olan Uruguay ve yüzde 90’dan fazla olan Kenya gibi yenilenebilir enerji şampiyonlarının gerisinde kalıyorlar.

Özgürlük enerjileri

Taslak yasa tasarısı, “yenilenebilir enerjilerin kullanımının her şeyden önce kamu yararına olduğu ve kamu güvenliğine hizmet ettiği” ilkesini benimsiyor.

Yenilenebilir enerjideki büyümenin hızlandırılması, ülkeyi Rus fosil yakıt kaynaklarına daha az bağımlı hale getirmede ve ulusal ve Avrupa güvenliğini artırmada kilit bir unsur olarak görülüyor.

Yeni 2030 hedefleri, Almanya’nın karadaki rüzgar enerjisi kapasitesinin iki katına çıkararak 110 GW’a,açık deniz rüzgar enerjisinin 30 GW’a ve güneş enerjisinin üç katına çıkarılarak 200 GW’a ulaşmasını ve artırılmasını içeriyor.

Ember’in en son Küresel Elektrik Görünümü Raporu’na göre, 2021’de Almanya’da üretilen elektriğin hala %47’sini fosil enerji kaynakları oluştururken, rüzgar ve güneş enerjisinden oluşan yenilenebilir enerji payı %29’un biraz altında kalmıştı.

İlgili haber: Savaş, yeşil enerjiye geçişi durdurabilir mi? – Ahmet Soysal 

Bu ayın başlarında, Almanya Maliye Bakanı Christian Lindner, dekarbonizasyon yatırımları için yaklaşık 200 milyar euro ve önümüzdeki dört yıl için  Almanya’ya fosil yakıtlarda ithal kaynaklardan daha fazla enerji bağımsızlığı sağlayabilecek yenilenebilir enerji kaynaklarını “özgürlük enerjileri” olarak nitelendirdi.

Yasa tasarısının, önümüzdeki haftalarda parlamento tarafından resmen kabul edilmesi bekleniyor.

Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi (GWEC) CEO’su Ben Backwell, rüzgar enerjisine artan yönelimi memnuniyetle karşıladıklaırnı belirtti. Backwell,2022’de G7 başkanı olarak Almanya, diğer ülkelere rüzgar ve yenilenebilir enerjinin daha güvenli ve esnek bir enerji sistemine giden patikalar olduğunu ve kurulumlarını acilen hızlandırmak için bir dizi reforma ihtiyaç duyulacağını gösteriyor” dedi.

İlgili haber: Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi raporu: 2021 en iyi ikinci yıl oldu

2045 yılına kadar karada ve denizde rüzgar enerjisine yatırım yapmak için güçlü teşvikleri sürdürmek ve projeleri hızlandırmak için prosedürlerini basitleştirmeye yönelik bir finansman planı oluşturmalarını memnuniyetle karşıladıklarını ifade eden Backwell şöyle diyor:

Rüzgar enerjisinin, tüketicileri koruma ve sürdürülebilir büyümeyi destekleme aracı olarak kamu yararındaki artan bu önemli rolü, bu yasa ile ivme kazanıyor. Diğer G7 ve G20 ülkelerinin de aynı şeyi yapmasını umuyoruz.

Ember Avrupa Lideri Charles Moore “Bu, iklim değişikliği ve uluslararası enerji politikalarıyla mücadeleye yönelik küresel çabalar adına önemli bir an. Almanya, gelişmiş bir ekonominin tüm fosil yakıtları elektrik sisteminden hızla kesebileceğini gösteriyor” ifadelerini kullandı.

Daha fazla ülkenin, 2035 yılına kadar yüzde yüz yenilenebilir enerjiyi hedefleyen Almanya, İngiltere, ABD, Kanada ve diğer iklim öncülerine katılmasının sadece bir zaman meselesi olduğunu söyleyen Moore, “Bu artık güvenilir bir Net Sıfır planının ayırt edici özelliğidir. İklim hedefleri yüksek bu koalisyon, önümüzdeki on yılda dünya çapında net sıfır hedeflerine itibar sağlarken, emisyon azaltımlarını ve temiz teknoloji inovasyonunu da teşvik edecek” dedi.

İlgili haber: Oxford Üniversitesi’nden rapor: Net sıfır taahhüdü veren bazı şirketler fosil yakıt yatırımını arttırdı
İlgili haber: SHURA Raporu: Dijital teknolojiler, yeşil enerjiye geçişi kolaylaştıracak

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) Bilgi, Politika ve Finans Merkezi Direktörü Dr. Rabia Ferroukhi şu değerlendirmede bulundu:

“Almanya, enerji sektörlerinin karbondan arındırılması için iddialı teknolojik hedefler belirleyen birkaç önde gelen ekonomi arasında yer alıyor.

Bununla birlikte, enerji geçişine tamamen teknoloji merkezli bir perspektiften yaklaşılmamalıdır. İş gücünü yetiştirmek ve eğitmek için gerekli önlemler ve politikalar artık takip edilmelidir.

Yenilenebilir enerji sektörü, 2030 yılına kadar 38 milyon kişiyi istihdam etme kapasitesine sahip. Beceriler ile arzı eşleştirmek için enerji, emek ve eğitim arasında entegre bir yaklaşıma sahip olduğumuzdan emin olmak önemlidir.”

Dünya ısındıkça ortaya çıkan yeni tehdit: Ani kuraklıklar

Çoğu insan sel baskınını duymuştur. ‘Ani kuraklıklar’ ise o kadar tanıdık değil.  Ancak dünyanın giderek daha çok ısınan koşullarında, anormal, ani kuraklık dönemleri giderek daha sık görülmeye başladığı için bu durum değişmek üzere olabilir. 

Ani kuraklıklara ilişkin yeni bir analiz , bunların yaklaşık yüzde 33-46’sının artık sadece beş gün içinde ortaya çıktığını ortaya koyuyor.

Geleneksel kuraklık anlayışımızla karşılaştırıldığında – uzun süreli yağış eksikliği nedeniyle zaman içinde yavaş yavaş biriken olayların aksine, ani kuraklıklar hızlı ve çok az uyarı ile gelişen, topraktan önemli ölçüde nem kaybı da dahil olmak üzere kuraklık koşullarının hızlı bir şekilde yoğunlaşmasıyla kendini gösteriyor.

Nasıl başladığı halen bilinmiyor

Bu fenomen,  Avustralya , Çin veAfrika‘daki son olaylarla birlikte, orta ABD‘de haftalar içinde hızlı kuraklık koşullarının ortaya çıktığı 2012-2013 Kuzey Amerika kuraklığı da dahil olmak üzere birçok ülkede gözlendi .

Hızla ortaya çıkan kuraklık manzaraları birçok yerde belgelenmiş olsa da, bunların nedeni ve nasıl bu kadar çabuk ortaya çıktıkları hakkında, hala tam olarak anlaşılamayan çok şey var.

Uluslararası bir ekibin yaptığı araştırmada, Hong Kong Politeknik Üniversitesi‘nden baş yazarlar Yamin Qing ve Shuo Wang, bu durumu “Ani kuraklıkların en önemli özelliği olan hızlı başlangıcın altında yatan nedenleri araştıran çok az çalışma var” diye açıklıyor:

“Ani kuraklık gelişiminin hızının uzamsal modelini ve zamansal değişkenliğini ortaya çıkarmak için küresel bir flaş kuraklık başlangıcı resmine ihtiyaç var.”

Böyle bir genel bakış sağlamak için araştırmacılar, 2000’den 2020’ye kadar dünya çapında toprak nemindeki hızlı ve şiddetli düşüşlerin uydu ölçümlerinden derlenen 21 yıllık hidroiklim verilerini analiz etti. Sonuçlar, ani kuraklıkların sayıca artmasa da daha da hızlı ortaya çıktığını gösteriyor.

Sadece beş gün içinde ortaya çıkıyor

Araştırmacılar bu yeni durumla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor: “Özellikle, ani kuraklıkların başlangıç ​​gelişimi daha hızlı hale geliyor. Bunların  ~ yüzde 33,64−46,18’i 2000−2020 dönemi için beş gün içinde meydana geldi, bu da kuraklığın izlenmesi için büyük bir zorluk teşkil ediyor.

Genel olarak, ani kuraklıkların yüzde 70’inden fazlası yarım ay içinde gelişir ve bunların da yüzde 30’undan fazlası, yüksek bir yoğunlaşma oranıyla birlikte yalnızca beş gün içinde gelişir, oysa geleneksel kuraklıkların gelişmesi ilgili iklim değişkenlerinin kümülatif etkilerine bağlı olarak beş-altı ay sürebilir.”

Araştırmacılara göre, ani kuraklıkların yüksek sıcaklıklar, düşük yağış ve yüksek buhar basıncı açığı ile karakterize edilen ve toprak neminin tükenmesini şiddetlendiren atmosferik kuraklık dönemleri sırasında tetiklenmesi muhtemel.

Bölgesel olarak ise en çok nemli ve yarı nemli bölgelerde (Güneydoğu Asya, Doğu Asya, Amazon Havzası, Kuzeydoğu Amerika ve Güney Amerika gibi) meydana geliyor, ancak bu sıcak noktaların dışında da görülebiliyor.

Wang , “Eşzamanlı toprak kuraklığı ve atmosferik kuraklık olasılığının yüksek olduğu hassas bölgelere çok dikkat etmeliyiz” diyor .

Araştırmacılar, hassas bölgelerin izlenmesine ek olarak, bulguları burada tanımlanan kriterleri kullanarak ve daha hızlı bir şekilde tanımlayarak gelecekteki ani kuraklıkların tahribatını azaltmamıza yardımcı olabileceğini söylüyor: “Ani kuraklıkları izleme ve tahmin etme yeteneğini daha da geliştirmek ve bu olayların benzersiz özelliklerini yakalamak için nispeten kısa başlangıç zaman çizelgelerine ek olarak hızlı bir yoğunlaştırma oranı kriteri de dikkate alınmalı. İklim durumundaki değişiklikler, izlemenin ısınan bir iklimde anlamlı kalması için ani kuraklık izleme ve tahminine de dahil edilmeli.”

 

Enerji Dönüşüm Dairesi Başkanlığı kuruldu: Karbon piyasası ve emisyon ticareti yetkisi

Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasında Dair Yönetmelik’le birlikte Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna bağlı bir Enerji Dönüşüm Dairesi Başkanlığı kuruldu. Kararla birlikte yeni başkanlığa karbon piyasası ve yeşil sertifika gibi piyasa süreçlerinde görevler tanımlandı.

Başkanlık görev ve yetkileri arasında karbon piyasası, emisyon ticareti, yeşil sertifika ve benzeri piyasa süreçlerinin tasarımı, mevzuatının geliştirilmesi, uygulamaya geçirilmesine dair çalışmalar, uygulamaların izlenmesi ve yönlendirilmesi bulunuyor.

Fosil yakıt kullanımında yetkilendirildi

Öte yandan başkanlığa fosil yakıtları ikame veya destekleyici olarak kullanılabilen hidrojen, biyoatıklar, sentetik ve parafinli yakıtlar, biyometan ve benzeri alternatif yakıtların enerji piyasasında kullanılmasına yönelik araştırmalar yapması, yakıtların kullanılmasına ilişkin izin ve izleme süreçlerini tasarlaması ve yönetmesi görevleri de verildi.

Kurumun görevleri arasında Ar-Ge faaliyetlerinin ve yenilikçi politikaların ve projelerin izlenmesi, desteklenecek projelerin tespiti, desteklerin kapsamı ve miktarının belirlenmesi ve destekleme uygulamalarının izlenerek sonuçlarının değerlendirilmesi de yer alıyor.

Dijitalleşme süreçleri ve elektrikli araçlar

Yeni Daire Başkanlığı ayrıca dijitalleşme süreçlerini izleyip değerlendirecek ve alternatif yakıtlarla ilgili araştırmalar yapacak.

Ek olarak Enerji Dönüşüm Dairesi Başkanlığı elektrikli araçlar için kurulan şarj istasyonlarının birlikte çalışabilirlik esasına uygun ve standartlara uygun şekilde kurulmasıyla ilgili işlemler ile şarj hizmetiyle ilgili mevzuatın geliştirilmesine çalışacak ve şarj hizmeti vermek isteyen kişilerle ilgili piyasaya giriş izni ve piyasa faaliyetlerinin izlenmesiyle ilgili işlemleri de yürütecek.

Yönetmelikle birlikte EPDK bünyesinde yer alan başkan yardımcısı kadrosu sayısı da ikiden üçe çıkarıldı.

Cengiz Holding’in İkizdere’deki yıkımı yeniden gözler önüne serildi

Rize İkizdere‘de bilirkişi raporuna rağmen yürütmeyi durdurma kararı verilmeyen Cengiz Holding‘in taş ocağı çalışmalarının Eskencidere Vadisi‘nde yarattığı yıkım böyle görüntülendi.

Söz konusu projeye “Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) gerekli değildir” kararına karşı açılan dava için hazırlanan bilirkişi raporunda projenin usulsüz olduğu ve yapımının uygun olmadığı belirtilmişti.

Ancak, bilirkişi raporuna rağmen mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermedi. Taş ocağı yapım çalışmaları devam ederken, İkizderelilerin taş ocağına karşı direnişleri de hala devam ediyor.

İkizdereliler, Eskencidere Vadisi’ndeki doğa yıkımını böyle paylaştı:

Yaban hayvanları da zarar görüyor

İkizdereliler projenin yaban hayatı ve hayvanlar da dahil ekosisteme zarar verdiğini, hayvanların kaçtığını belirtiyor.

Bilirkişi raporunda da proje alanı çevresinde yaban hayvanlarının yaşam ortamlarının olduğu, projenin gerçekleşmesi durumunda tozuma ve gürültüden dolayı yaban hayvanlarının ortamdan uzaklaşabileceği belirtilmişti.

Bölgede yaşayan bazı yaban hayvanları da böyle görüntülendi:

İkizdereliler aylardır yürütmeyi durdurma kararı verilmesini bekliyor.

Taş ocağının yarattığı doğa tahribatı, şubat ayında da böyle görüntülenmişti:

https://twitter.com/ikizdere_icder/status/1477668424633491471?s=20&t=litoxMbiN0cB16YfYBo9xw

İkizdere Çevre Derneği, Ulaştırma Bakanlığı‘na yazdığı ve projenin derhal durdurulmasını talep ettiği dilekçede şu ifadelere yer vermişti:

Bunca zarardan sonra mahkemenin vereceği karar ile doğa eski haline gelecek mi? Hukukumuzda tam da bu tür zararların önlenmesi için yürütmeyi durdurma şeklinde bir düzenleme vardır. Bu müessese, bu doğa katliamı devam ederken uygulanmayacak ise ne zaman uygulanacak?”

Bilirkişi raporunda, madenin ekosisteme, çay üretimine, yaban hayatına zarar vereceği de bir kez daha belgelenmişti.

Raporda bilirkişi heyeti,  Cengiz Holding’in taş ocağı projesine dair,

  • Heyelana duyarlılık ve izleme çalışmalarına ilişkin yeterli çalışma yapılmadığı; kazı çalışmalarının yamaç stabilitesini olumsuz yönde etkilemesinin olası olduğu,  beşeri heyelan olaylarının yaşanabileceği,
  • Çalışmalar dolayısıyla meydana gelen tozlanma nedeniyle köy halkının geçim kaynağı olan çay yetiştiriciliğinin olumsuz etkileneceğini,  taş ocağı bölgesinde toplam 163 adet büyükbaş ve 953 adet faal arılı kovan bulunduğunu,  tozlanma nedeni ile döllenemeyen çiçeklerde nektar miktarındaki azalma o yıl balın verimini etkileyebileceği gibi, sonraki yıllarda çiçek popülasyonlarında azalmaya neden olacağını,
  • Çok geniş bir alanda çalışma yapılacağı, her gün patlatma yapılacağı ve kamyon trafiği de göz önüne alındığında toz indirgeme sisteminin yetersiz olacağı, bu kadar fazla miktarda oluşabilecek tozun indirgenmesinin fiili durumda çok zor ve maliyetli olacağı,
  • Ne 30 metrelik dere koruma bandı ne de 6 metrelik şev üst kotu taahhütlerine uyulmadığı, dere yatağının yol çalışmaları başta çıkan hafriyat atıkları dökülerek daraltıldığı, yüzey kazısı ile yürütülecek taş ocağı faaliyetinin doğaya yeniden kazandırma planı uygulamalarına kadar bölgenin doğal görünümünü bozacağı ve özellikle üst bitkisel toprak ve yapılan kazılar sonucu zeminin su tutma kapasitesinin değişeceği ve yağış-akış-sızma dengesinin bozulacağı,
  • ocağın işletilmesi sırasında su kaynaklarının görebileceği zararlar ve bu kaynakların korunmasına yönelik alan özelinde alınacak tedbirlere değinilmediği, taşkın değerlendirmeleri yapılmadığı,
  • 20’nin üzerinde yapraklı ağaç türünün de bulunduğu yöre halkının yaşam alanı ve geçim kaynağı konumundaki  orman alanını tahrip edeceği ve bu durumun yöre halkı açısından yaşam alanları yönüyle kabul edilemez olacağı,

tespitlerini yapmıştı.

İkizdereliler, doğa tahribatının belgelendiği bu rapora dayanarak çalışmaların bir an önce durdurulmasını talep ediyor.

Edirne’de fuel oil kazanı patladı, tonlarca yakıt çevreye yayıldı

Edirne‘nin Hasanağa köyü yakınlarındaki bir asfalt şantiyesinde henüz belirlenemeyen nedenle fuel oil kazanı patladı.

Kazandaki asfalt yapımında kullanılan tonlarca fuel oil çevreye yayıldı. Yayılan yakıt nedeniyle ortalık siyaha büründü.

Pet shop yönetmeliği yürürlükte: Hayvanlar artık sergilenmeden satılacak

Resmi Gazete’de bugün yayımlanan “Ev ve Süs Hayvanlarının Üretim, Satış, Barınma ve Eğitim Yerleri Hakkında Yönetmelik”le birlikte hayvanların satışlarına artık katalogdan devam edilecek. Hayvanlar bundan böyle sergilenmeyecek ancak satışları sürdürülecek.

Yönetmelikle birlikte satış yerlerindeki kedi ve köpek türlerine ilişkin de geçici maddeler yürürlüğe girmiş oldu, ancak uygulaması 14 Temmuz’dan sonra. Buna göre 14 Temmuz’dan itibaren, ev hayvanı satış yeri çalışma izni olan işyerlerinde kedi ve köpek türleri bulundurulamayacak. Hayvan satışı yapan satış yerlerinin belirli türleri kayıt altına alması da zorunlu tutulacak. 

Hayvanlar satış yerlerinden değil ama kataloglardan satın alınacak

Temmuz 2021’de Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılan değişikliğin kabul edilmesiyle Türkiye‘de pet shoplarda sergilenerek hayvan satışı yapılması yasaklandı. Yasakla birlikte 14 Temmuz’dan itibaren pet shoplarda hayvanlar bulundurularak satışları yapılamayacak ancak “katalog istisnası” var. Bu tarihten sonra evcil hayvan satışları internet üzerinden yapılacak. Hayvanların fotoğrafları ve bilgileri satıcı tarafından internete yüklenecek. Seçilen hayvanlar kişilere teslim edilecek.

Hayvan kataloğuyla ilgili AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Temmuz 2021’de TBMM Hayvan Haklarını Araştırma Komisyonu’nda hazırlanan rapora da atıfta bulunarak şunları söylemişti:

“Petshoplarda kedi ve köpek satışının önüne geçilmekte, bu yerlerden Bakanlığın denetimindeki üretim çiftliklerinde üretilen hayvanların satışı katalog üzerinden yapılacaktır. Bu hususla hem hayvan sağlığı ve refahı dikkate alınmakta hem de bir anlık hevesle alınan hayvanlarımızın daha sonra terk edilmelerinin önüne geçilmesi düşünülmektedir.”

‘Süs hayvanı’ ibaresi kaldırıldı

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından esasları belirlenen yönetmeliğin ismi “Ev Hayvanlarının Üretim, Satış, Barınma ve Eğitim Yerleri Hakkında Yönetmelik” olarak değiştirildi. Böylece ‘süs hayvanı’ ibaresi yürürlükten kaldırıldı. 

Öte yandan aynı Yönetmeliğin 19’uncu maddesinde yapılan değişiklikler gereğince çalışma izni almış hayvan üretim, satış, barınma ve eğitim yerlerinde, il müdürlüğünün izni olmadan vaziyet planlarında herhangi bir değişiklik veya ilave yapılamayacağı yönünde karar alındı. Bu da iznin ardından hayvanların yaşam koşullarında herhangi bir değişiklik yapılmasını engelleyebilirken aynı şekilde böyle bir değişiklik yapılması durumunda satış yerlerinin ceza ödemesi yapmalarını gerektirecek.

Söz konusu izinlerin Aralık 2022’ye kadar bakanlık tarafından yenileneceğinin belirtildiği yönetmelikte satış yerlerinin 5199 sayılı Kanuna göre yerel yönetimler tarafından düzenlenen eğitim sertifikasının aslı veya il müdürlüğünce onaylı fotokopisine sahip olması gerektiği de bildirildi.

İstanbul’da sis: Görüş mesafesi beş metreye kadar düştü, Boğaz trafiğe kapandı

İstanbul’da gece itibariyle etkili olmaya başlayan sis nedeniyle İstanbul Boğazı‘ndaki transit gemi geçişleri askıya alındı ve vapur seferleri de iptal edildi.

15 Temmuz Şehitler Köprüsü‘nün bir kısmı görünmez hale gelirken D-100 Karayolu’nda da yer yer görüş mesafesi azaldı.

Yoğun sis Maltepe ve Kartal‘ın yüksek kesimlerinde ve ağırlıklı olarak Fatih, Bayrampaşa ve Eyüpsultan ve İstanbul Boğazı çevresindeki bazı ilçelerde etkili oldu. Kıyı kesimlerinde Adalar ve deniz neredeyse görünmez oldu.

Bazı bölgelerde görüş mesafesinin beş metreye kadar düştüğü kaydedildi.

İstanbul Şehir Hatları da bazı seferlerin aksayabileceğini veya iptal olabileceğini duyurdu. İDO’nun Bursa-Armutlu ve Yenikapı-Kadıköy seferleri iptal edildi.

Coşkun Ailesi’nin yaşam alanı yine maden tehdidi altında

5 Nisan sabah saatlerinde, Aydın, Çine, Topçam Köyü yanındaki Eysim Madenciliğe ait kuvars taşı çıkarma alanında, dinamitler patlatılarak bir çalışma vahşeti sergilendi. Vahşet diyorum çünkü daha önce de kendi habitatını savunduğu için silahlı saldırıya uğrayan Coşkun Ailesi’nin evi, bu alana sadece 50 metre uzaklıkta bulunuyor. Ve sabah saatlerinde dinamitler patlarken Ali ve Cennet Coşkun evlerindeymiş. Şirket veya jandarma, dinamit patlatılacağına dair hiçbir uyarıda bulunmamış. Ailenin çektiği ve jandarmanın engellemeye çalıştığı videolardan anlıyoruz ki jandarma aslında bölgedeymiş ve uyarı yapma gereği duymamış. Bunun sonucu olarak da kendileri korkuyla dışarı fırlayan ailenin ağıldaki hayvanları da yaralanmış.

Dibinde yaşayan insanların ve hayvanların ölme, yaralanma ve psikolojisinin alt üst olma hatta çıldırma riski olan bir dinamit patlatma faaliyeti ne anlama gelir? Hem de haber vermek bu kadar kolayken! Biz sizin yaşamınızı, sağlığınızı ve geçiminizi zerre kadar önemsemiyoruz denmek mi isteniyor? Bu kötücüllük bir gözdağı mı içeriyor? Ne bekliyorsunuz bu insanlardan? Onların doğup büyüdüğü, barındığı ve geçimini sağladığı evlerinden, siz gelir gelmez çekip gidip, evsiz ve aç kalmalarını mı bekliyorsunuz? 

Kolluk güçleri asli görevini yapmıyor!

Aralık 2021’de Ali ve Cennet Coşkun, maden şirketine karşı direndiği için silahlı saldırıya uğramıştı. Etkin bir soruşturma yapıp, delil toplaması ve olayın izini sürmesi gereken jandarma, bunların hiçbirini yapmadı. Daha sonra ise yeterli delil olmadığı için davaya takipsizlik kararı geldi.

5 Nisan’da ise aileye haber verilmeden yapılan ve sonucu öngörülemeyecek bu patlatma bir suçtur. Aslında Aydın Valiliği bir süre önce bölgede dinamit patlatılmasını yasaklamıştı. Ancak buna rağmen birkaç kez patlatmalar devam etti. En son da bu olay meydana geldi. Öğreniyoruz ki TİP milletvekili Sera Kadıgil, Aydın Valiliği’ni aramış ve dinamit patlatmalarından, Valiliğin kendilerinin de haberi olmadığı bilgisini almış. O halde yukarıda da belirttiğim gibi ortada valilik kararına da uyulmayarak işlenmiş bir suç yok mu? Bir soruşturma açılması gerekmez mi? 

Yaşamını savunmak insanın en temel hakkıdır!

Bölgede bulunan insanlar, geçimini büyük oranda fıstık çamlarından ve hayvancılıktan sağlıyor. Şirketin faaliyetleri ise bir sürü fıstık ağacının kesilmesine yol açarken, toz duman içinde kalmasına ve koca koca ağaçların hafriyatların altında kalmasına sebep oluyor. Cennet Coşkun şöyle diyor:

“Bir gün önce gördüğüm ağaç, ertesi gün bakıyorum ki kaybolmuş. Hafriyatın altında kalmış. Akıl alır gibi değil.”

Madencilik faaliyeti bölgede herhangi bir bitki yetiştirilmesine de izin vermiyor. Alandan çıkan toz, kapladığı yerleri mahvediyor. Hayvanların otlama alanları yok oluyor. Dinamit seslerinden korkarak çıldırmanın eşiğine gelen hayvanlar, kendi bedenlerine zarar veriyor. Yavrularını da besleyemeyecek hale geliyor stresten. İnsanların nefesini kesip, yaşam alanlarını tahrip edip, sonra da hiç ses çıkarmamalarını bekleyemezsiniz. Bu durumda verilen tepki son derece doğal ve yaşamsal bir tepkidir. Ve bir yaşam hakkı savunusudur. 

Coşkun Ailesi ve Topçam Köyü sahipsiz kalmamalı!

Cennet Coşkun’un annesi Adile Hanım (sağda) ile Eysim’de çalışırken slikozis hastası olan bir işçinin kızı.

Herhangi bir şirket, kasasını doldurmak için bu kadar fütursuz davranamamalı! Bu ekolojik tahribata  ve yaşam alanlarına saldırıya karşı, hem yerelden hem de Türkiye’nin her yanından ses verilmeli. Kimse ben uzaktayım ne yapabilirim diye düşünmesin. Herkesin yapabileceği bir şeyler var. Olayı gündemde tutmak için yapacağınız paylaşımlar ve imkânı olanların bölgeye gitmesi büyük moral kaynağı olacaktır. Örneğin, aileye yapılan silahlı saldırıyı kamuoyunun sahiplenmesi ve dikkatlerin oraya verilmesi fıstık çamlarının uzun bir süredir kesilmesini engelledi. Ve bunun devam etmesi gerekiyor.

Son olarak şunu söylemeliyim ki, eğer bulunduğunuz bölgede herhangi bir ekoloji örgütüyle bağınız yoksa bir an önce bağ kurun! Yoksa olan şeylerin çoğundan haberiniz olmayacak ve yalnız kaldığınız için de enerjinizi verimli kullanamayacaksınız. Bir ekoloji kolektifine katılıp destek veren her birey, yaşamı savunmak için birlikte hareket etmenin gücüne ulaşacağı gibi aynı zamanda o kolektifi zenginleştirecektir de…

Türkiye cezaevi mahkumu sayısında Avrupa ikincisi

Avrupa Konseyi için Lozan Üniversitesi tarafından her yıl hazırlanan 2021 Avrupa Ceza ve Cezaevi İstatistik Raporu (SPACE) yayımlandı.

Rapora göre Türkiye, Rusya‘nın ardından dünyada en çok cezaevi mahkumu sayısına sahip ülke oldu.

2021 yılı istatistiklerine göre 49 Avrupa ülkesinde 1,414,172 cezaevi mahkumu bulunuyor. Raporda en çok mahkum bulunduran ülke sıralaması ise şöyle oldu:

Rusya (478 bin 714), Türkiye (272 bin 115), Birleşik Krallık (87 bin 035), Polonya (67 bin 894), Fransa (62 bin 673), Almanya (59 bin 045), İspanya (55 bin 110), İtalya (53 bin 329), ve Ukrayna (49 bin 520).

Tutuklama oranına göre Türkiye yine ikinci sırada yer aldı.

100 bin kişiye düşen mahkum sayısıyla ülkeler Rusya (328) , Türkiye (325), Gürcistan (232), Azerbaycan (216), Slovakya (192), Litvanya (190), Çek Cumhuriyeti (180), Macaristan (180) ve Polonya (179) şeklinde sıralandı.

Raporda 49 ülkenin kendi sağladığı verilerle elde edilen toplam cezaevi nüfusu, tutuklanma oranları, cezalar ve cezaevi personelini ve ölüm, intihar ve kaçma oranları da hesaplandı.

Türkiye’nin verileri ise şöyle:

  • 272 bin 115 mahkum var.
  • 100 bin kiş başına 325 kişi tutuklu.
  • Mahkumların yüzde 4’ü kadın.
  • Mahkumların yüzde 3.8’i yabancı uyruklu
  • Mahkumların yüzde 12.5′, 50 yaş ve yüzde 1.7’si 65 yaş ve üzerinde.
  • Yüzde 29.7’si uyuşturucu suçları, yüzde 25.8’i hırsızlık, yüzde 14.1’i cinayet ve cinayete teşebüsten hüküm giydi.
  • 5 ila 10 yıl ceza alanların oranı yüzde 24.3 iken 3 ila 5 yıl hapis cezası alanların oranı yüzde 6.6.
  • Cezaevi personeli başına düşen 3.9 mahkum sayısıyla Avrupa birincisi.

Mahkumların yüzde 95’i erkek

Rapora göre 49 ülkede tutulan mahkumların %95’i erkek ve sadece %5’i kadın.

Suç dağılımına göre ise mahkumların %17’si uyuşturucu suçlarından, yüzde 14’ü teşebbüsler dahil cinayettenve yüzde 12.3’ü ile hırsızlık suçundan hüküm giydi.

Şiddet içeren suçlardan (cinayet, saldırı ve darp, tecavüz, diğer cinsel suçlar ve hırsızlık) hüküm giyenler tek bir kategoride ele alındığında, toplam cezaevi nüfusunun %36,6’sını temsil ediyor.

Tutuklama oranları ve hapishane nüfusu düşüyor

Ocak 2020 ve Ocak 2021 arasında tutuklama oranlarında yüzde 5 ile 10 arasında azalma görüldü. Buna göre tutuklama oranları İzlanda‘da yüzde 9.7,  İsviçre‘de yüzde 9.2, İrlanda‘da yüzde 8.9 ve Türkiye‘de yüzde 8.9 düştü.

Raporda, ortalama Avrupa cezaevi nüfus oranının 2011’den 2021’e kadar sürekli düştüğü kaydedildi. COVID-19 salgını 2020’den 2021’e, önceki yıllara göre daha sert bir düşüşe neden oldu.

Avrupa düzeyinde, hapis cezası 2020’de 26 milyar Euro’dan fazlaya mal oldu.
Avrupa düzeyinde, her mahkûmun günlük maliyeti 77 Euro oldu. Bu hesap, ülkelerin açlık, yoksulluk sınırı, alım gücü ve para değerleri karşılaştırmadan yapıldı.

İstanbul’da ulaşıma yüzde 40 zam!

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Ulaşım Koordinasyon Merkezi bugün olağanüstü toplandı. İstanbul‘da toplu ulaşıma beklenen zam geldi. Ulaşım Koordinasyon Merkezi nisan ayı toplantısında, elektronik bilet, taksi, taksi dolmuş ve minibüs ücretlerine yüzde 40’lık zam teklifi kabul edildi. Servis ücretlerine yapılan zamlar yarın, diğer tarifelerdeki zamlar ise 9 Nisan’da yürürlüğe girecek.

İstanbul’da elektronik bilet, taksi, taksi dolmuş ve minibüs ücretlerine oy birliğiyle yüzde 40 oranında zam yapılmasına karar verildi. Buna göre tam elektronik bilet ücreti 7,67 tl, tam abonman 602 tl, öğrenci abonman 109 tl oldu. Sarı taksi açılış 9,8 TL, sarı taksi kısa mesafe ücreti 28 tl ve minibüs indi – bindi ücreti 5,25 oldu. Okul servis ücreti 0-1 km 396 TL’den 554 TL’ye, personel servis ücreti 211 TL’den 295 TL’ye Taksi Dolmuş (Kadıköy-Bostancı) 7.25 TL’den 10 TL’ye çıkarıldı.

İBB UKOME, üçüncü kez zam gündemi ile Yenikapı’daki Dr. Mimar Kadir Topbaş Kültür Merkezi’nde olağanüstü olarak toplandı. İstanbul’da toplu ulaşıma zam teklifi, son olarak 4 Nisan’daki olağanüstü toplantıda reddedilmişti.

Oturum, İBB Genel Sekreteri Can Akın Çağlar başkanlığında yapıldı. Toplantıda İBB yönetiminin hazırladığı zam teklifi, bu kez yapılan müzakerelerin ardından yenilenerek oya sunuldu.

Zammın ardından toplu ulaşımdaki yeni tarife şöyle:

UKOME’de ulaşım zammı ikinci kez reddedildi: Esnafı batırmaya yönelik bir karar