Ana Sayfa Blog Sayfa 920

Vegan Derneği, öğrencilerin vegan menü hakkını yok sayan YÖK’e dava açtı

Vegan Derneği Türkiye (TVD), vegan öğrencilerin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenme haklarının tanınması ve gerekli düzenlemelerin Türkiye çapındaki tüm üniversitelerde yapılması amacıyla 7 Nisan 2022 tarihinde Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığı’na yaptığı başvurunun reddedilmesi nedeniyle bugün YÖK’e dava açtı.

Dernek, YÖK yetkilisiyle Kasım 2021’de yapılan görüşmede ve nisan ayında kuruma teslim edilen başvuru dilekçesinde; Türkiye çapındaki üniversitelerde okuyan vegan öğrencilerin vegan yemek hakkına istisnasız erişebilmesi, bunun bir istisna veya imtiyaz olarak görülmemesi ve kurum düzeyinde karar vericilerin keyfi uygulamalarına tabi olmaması için yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesini talep etmişti.

TVD, YÖK’ten gelen olumsuz yanıtın insan haklarına ve ulusal/uluslararası mevzuata aykırılık teşkil etmesi sebebiyle dava dilekçesini Danıştay’a iletti.

Danıştay’da açılan davanın dilekçesinde, sağlıklı beslenmenin kamusal bir hak olduğuna ve bu hak konusunda devletin yerine getirme yükümlülüğüne vurgu yapıldı.

Yeterli ve dengeli beslenmeye erişim hakkı görmezden geliniyor

Dilekçesinde TDV, YÖK’ün, bağlı üniversitelerde her öğrencinin yeterli gıda, düzgün beslenme, besleyici ve asgari temel yiyeceklere erişim hakkını korumaktan ve gerekli önlemleri almaktan sorumlu olduğunun altını çizdi.

Buna karşın YÖK’ün söz konusu haklara saygı gösterme, koruma ve yerine getirme yükümlülüğü altında olmasına rağmen, “bu hakların yerine getirilmesi talebini içeren dilekçeye net bir cevap vererek hakların teslimini sağlamak yerine çözüm önerisi sunma gereği dahi duymadığı” belirtildi.

Dilekçede “Davalı idarenin işbu tutumu anayasal ve uluslararası sözleşmelerle devlete yüklenen yükümlülüklerin de görmezden gelinmesi anlamına gelmektedir. (…) Ülke genelini ilgilendiren bir sorunun tek tek her üniversitenin inisiyatifine bırakılması bir çözümden ziyade karmaşaya sebep olacak, öğrenciler arası sağlanması gereken fırsat eşitliği dengesini de yerle bir edecektir” denildi.

İnsan hakları, anayasal haklar ve uluslararası sözleşmelerin ihlali

Dilekçede ayrıca ulusal mevzuata ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere atıfta bulunuldu:

“Ülke genelinde idarece düzenlenen bir genel düzenleyici işlemle sağlıklı beslenme hakkı ve vicdan hürriyeti kapsamında hayvansal ürün tüketmeyi reddeden bireylere vegan alternatif sunulmasının sağlanmıyor oluşu, vegan bireylerin hem yetersiz ve dengesiz beslenerek adeta aç kalmalarına sebep olmakta hem de Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan temel haklarını ihlal etmektedir.

Kaldı ki bireylerin kendi varlıklarını korumak ve geliştirmek istemelerine bağlı olarak belli bir düşünce yapısıyla bir etik tutum benimsemiş olmaları da Anayasa ile korunan haklardan olup bu tutumların sürdürülebilirliginin imkansız kılınıyor olması da insan haklarının ve anayasal hakların ihlali anlamına gelmektedir”

Üniversitelerde vegan yemek hakkı mücadelesi sürüyor

TVD, Kasım 2021’den bu yana İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), Gazi Üniversitesi, Bakırçay Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) gibi farklı illerdeki pek çok üniversitenin Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlıklarına (SKS) öğrencilerin vegan menü taleplerini içeren dilekçeler ile başvurmuş, eşzamanlı olarak YÖK ile irtibata geçerek başvuru ve görüşmeler yapmıştı.

TVD Kurucu Başkanı Ebru Arıman, vegan öğrenci gruplarının uzun süreli mücadelesi, TVD’nin rektörlüklere yaptığı başvurular ve aktivistlerin sosyal medyadaki çağrıları sayesinde geçtiğimiz aylarda YTÜ ve Ege Üniversitesi’nde vegan menü çıkarılmaya başlandığını hatırlattı:

“Ancak aylar geçmesine rağmen Gazi, Bakırçay ve İTÜ gibi başvuru yaptığımız diğer üniversitelerin rektörlüklerinden ve SKS birimlerinden yanıt alamadık. Bu keyfi uygulamaya ve hak ihlallerine bir an önce son verilmeli. YÖK, daha fazla mağduriyet yaşanmadan, ülke genelinde vegan menülerin zorunlu ve düzenli kılınmasını sağlayacak düzenlemeyi hayata geçirmelidir.”

Vegan ve vejetaryen cezaevi mahkumların haklarının Türkiye’de 2012’den bu yana yasal düzeyde korunduğunu belirten Arıman, üniversitelerin dışarıda bırakılmasının sosyal ve ekonomik hakların ihlali olduğunu söyledi:

“Ceza infaz kurumlarında beslenme hakkı ve vicdan özgürlüğü, olması gerektiği gibi mevzuat kapsamında korunurken, üniversite yemekhanelerinde ve kantinlerinde bu toplu beslenme sisteminden faydalanmak isteyen öğrencilerin etik tutumları nedeniyle bu haktan mahrum bırakılması kabul edilemez. Özellikle de uygun fiyatlı yemeğe erişebilecek tek seçenek üniversite yemekhanesiyken, vegan öğrencilerin bu haktan ve seçenekten mahrum edilmesi hakkaniyete de aykırılık teşkil ediyor.”

İTÜ’deki vegan öğrenciler, İTÜ yemekhanelerinde her öğünde besleyici ve nitelikli vegan menü çıkarılması için kampüste topladıkları 2 bin 266 ıslak imzayı rektörlüğe teslim ettikten sonra change.org/ituveganmenu adresinde taleplerinin görülebilmesi ve yaygınlaşabilmesi için destekçilerden elektronik imza toplamaya devam ediyor.

Eskişehir Teknik Üniversitesi’nden Marmara Üniversitesi’ne kadar pek çok farklı üniversiteden öğrenciler, üniversite yönetimlerinin vegan menü taleplerini hayata geçirmesini istiyor.

Soma katliamının üzerinden sekiz yıl geçti: Sorumlular dışarda, işçilerin avukatları hapiste

13 Mayıs 2014’te Manisa‘nın Soma ilçesinde Soma Kömür İşletmeleri Anonim Şirketi‘ne ait Eynez maden ocağında 301 işçinin hayatını kaybetmesinin, 162 işçinin ise yaralanmasının üzerinden tam sekiz yıl geçti.

İşçilerin ailelerinin adalet arayışı ise devam ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş cinayetinin davasında tek tutuklu sanık kalmadı. Ancak süreç boyunca işçi ailelerinin avukatlığını üstlenen Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay cezaevinde.

Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı “örgüt yöneticiliği” suçlamasıyla 2017’den bu yana tutuklu bulunuyor. Av. Selçuk Kozağaçlı tutuklandığında ona sorulan sorulardan biri Soma idi.  

Sosyal Haklar Derneği üyesi avukat Can Atalay da 25 Nisan’da Gezi Davası’nda çıkan kararlarla 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İlgili haber: Soma Davası’nın avukatlarından Can Atalay: Karar eksik, yanlış ve kabul edilemez

Atalay, geçen yıl ailelerin mücadelesine dair şunları söylemişti:

“Somalı aileler, ekmeğini kazanırken kimse öldürülmesin diye uğraşıyor. İşçi canı, işletmelerde en ucuz sarf malzemesi olarak görülmeye devam edilmesin diye uğraşılıyor. Türkiye’de eğer demokrasi kazanılacaksa, adaletle kazanılacak. Adalet de ancak, ekmeğini kazanan insanlar için olduğunda, sosyal adalet olduğunda olur.”

Maden faciası, nasıl adalet faciasına dönüştü?

13 Mayıs’ 2014’te maden ocağında yaşanan yangın ve patlama sonrası işçiler, yerin 800 metre altında mahsur kaldı, ocak zehirli dumanla doldu. Çalışmayan asansörle yukarıya çıkamayan işçiler, karbonmonoksit gazından zehirlendi. Kurtarma çalışmaları ancak beş günde tamamlanabildi.

Tüm Türkiye’nin gözü, şeffaflıktan yoksun ve karmaşa içinde yürütülen çalışmalara kilitlenmiş, facia sonrası Türkiye’de üç günlük ulusal yas ilan edilmişti.

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, bölgeye gittiğinde “Kömür madenlerinde bunar olağan şeylerdir, fıtratında var” dedi. Erdoğan’ı protesto edenlerden 34 kişi ‘hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme’ suçundan altı  buçuk yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor.

Devlet yetkililerini protesto eden bir madenci polis tarafından gözaltına alınırken, dönemin Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel tarafından yerde tekmelendi. Yerkel, dört yıl sonra, bir özür diledi.

Başlayan adli süreçte işverenler hakkında Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi‘nde “olası kastla insan öldürme”, “neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama”, “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma”, “taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma” suçlamalarıyla dava açıldı.

Dava süreci başladığında hazırlanan blirkişi raporu, işçilerin “alınmayan güvenlik önlemleri” sebebiyle öldüğünü doğruladı.

Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava 2018 yılında bitti.

37 kişi beraat ederken, 14 sanık taksirle ölüme ve yaralanmaya sebebiyet vermekten cezalandırıldı. ‘Basit taksir’ suçundan Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan’a 15 yıl; bilinçli taksirden de Genel Müdür Ramazan Doğru’ya 22 yıl 6 ay, İşletme Müdürü Akın Çelik’e 18 yıl 9 ay, Yardımcısı İsmail Adalı’ya 22 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

Yerel mahkemenin kararı ardından istinafa giden dosyada İzmir Bölge Adliye Mahkemesi kararın bozulmasın istedi ve davayı Yargıtay’a gönderdi.

Yargıtay 12. Dairesi oy birliği ile Can Gürkan hakkında “basit taksirle insan öldürme”, Ramazan Doğru, İsmail Adalı, Akın Çelik hakkında ise “bilinçli taksirle insan öldürme” ilişkin hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğuna  “sanıkların şirketteki pozisyonları gereği ocak içerisindeki yüksek riskleri bilmelerine rağmen faaliyetlerine uzun süre devam ettiklerine” hükmetti ve ‘olası kastla 301 kez öldürme ve 162 kez yaralama suçundan‘ ceza verilmesine karar verdi.

Üç ay sonra sonra ise Yargıtay’ın beş üyesinden üçü değiştirildi ve yeni üyeler kararı bozarak ‘bilinçli taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma’ suçundan ceza verilmesini istedi.

İlgili haber: Soma’da heyet değişti, Yargıtay kendi verdiği kararı bozdu

Bu karar sonrassı Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürü Ramazan Doğru, müdür yardımcısı İsmail Adalı ve işletme müdürü Akın Çelik tahliye edildi.

Daha hafif cezalı bu suçlamayla yargılanan Can Gürkan 20 yıl, mühendisler Efkan Kurt ile Adem Osmanoğlu 12 yıl 6 ay hapis cezalarına çarptırıldı. Yönetim Kurulu Üyesi Haluk Evinç ise beraat etti. Davada tutuklu sanık kalmadı.

Çağdaş Hukukçular Derneği, açıklamasında “Yedi yıldır adalet aranan bu mahkeme önünde aileler hırpalandı, avukatlar sürüklendi, gözaltına alındı. Değiştirilen heyetler, Yargıtay’da dosyaya atanan bürokratlar bu katliama tekrar ortak oldu” dedi.

İlgili haber: Soma’da madencilerden eylem: İş kazaları, tazminat ve emeklilik sefaleti

Sanıklara verilen cezalar 8 Nisan 2022’de onandı:

Ormanoğlu ve Kurt‘a verilen iki yıl süreyle kontrol teşkilatı başmühendisliği görevini yapma yasağı kararı bozuldu,infaz düzenlemesinden yararlanan Can Gürkan’a verilen 20 yıl cezanın infazı yarı yarıya indirilerek 10 yıla düşürüldü.

Üç yıl denetimli serbestlik ve Gürkan’ın hapiste kaldığı dört buçuk yıl da düşülünce cezanın 2 yıl 6 aylık infazı kaldı.

Böylece Gürkan’a verilen ceza toplamda yedi yıl hapis oldu. Gürkan, 301 madencinin her biri için sekiz gün hapis yatmış olacak. Gürkan’ın yurtdışına çıkış yasağı da bulunmuyor.

Yargıtay’ın değiştirilmeyen iki üyesi ise karara muhalefet şerhi koydu: Başkan Ahmet Er, Can Gürkan’ın maden ocağındaki yüksek riski bilmesine rağmen ‘olursa olsun’ mantığı ile hareket ettiğini ve bu nedenle olası kastla öldürme suçundan cezalandırılması gerektiğini belirtti.

Üye Nadir Güngüneş ise, patron Gürkan’ın ihmallerine rağmen olası kastla öldürme suçundan cezalandırılmamasının, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yer alan olası kastla öldürme suçunun içini boşaltacağını ve başka bir olayda bu suçlamayla ceza verilemeyeceğini ifade etti.

Sanıkların, ‘bilinçli taksirle ölüme neden olma’ suçundan Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılanmasına kanaat getirildi.

Çağdaş Hukukçular Derneği, açıklamasında “Yedi yıldır adalet aranan bu mahkeme önünde aileler hırpalandı, avukatlar sürüklendi, gözaltına alındı. Değiştirilen heyetler, Yargıtay’da dosyaya atanan bürokratlar bu katliama tekrar ortak oldu” demişti.

TÜİK madencilik verileri artışa işaret etti: MAPEG’de kayıtlı olanlar 15 bine yaklaştı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Mart 2022 sanayi üretim endeksini açıkladı.

TÜİK verilerine göre Mart 2022’de madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2,9 arttı.

Verilere göre; Mart 2022’de 2021 Mart’a göre imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 10,6 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 1,9 arttı.

Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden (MAPEG) derlediğimiz verilere göre; 2021’de madencilik işletmelerinden iki bin 154 adet ruhsat başvurusu gerçekleşti. 2020’de bu sayı bin 504’tü.

Yıllara göre ruhsat müracaatları sayısı. Kaynak: MAPEG

Türkiye genelinde 4 Nisan itibariyle işletme izni olan ruhsatlı maden sayısı toplamda (1. B, 2. A, B ve C, 3., 4. ve 5, grup) 7 bin 487 oldu.

2022 başı itibariyle Türkiye’de aşama ve işletme sürecinde olan toplam maden ocağı sayısı ise 14 bin 720’yi geçmiş durumda. Ancak denetlenen saha sayısı yine 2022 başı itibarıyla sekiz bin 129’da kaldı.

Türkiye’de doğa savunucularının en çok muzdarip olduğu konulardan biri madencilik ve taşocakçılığı. Söz konusu ocakların doğa tahribatı neredeyse her gün medyada yer alıyor, vatandaşların kendi topraklarından uzaklaştırılmasına sebep oluyor.

Söz konusu doğa tahribatı faaliyetlerinin öne çıkan şirketleri ise Cengiz Holding, Limak Holding, Kalyon Grup, Kolin Holding ve Makyol Grubu. Muhalifler için ise nam-ı diğer “beşli çete”. Şirketlerin böyle adlarılmasının sebebi ise AKP’ye yakınlığı ve ihalelerde öne çıkan isimler olmaları.

İkizdere mücadelesi

Rize İkizdere’de Cengin Holding’in süren projesi için taş ocağı çalışmaları devam ediyor. Çalışmalar İkizdereliler tarafından tepkiyle karşılanıyor ve vatandaşlar doğa katliamına karşı uzun bir süredir direniyor. Bölgedeki taşocağının usulsüz olduğu, çay üretimine ve yaban hayatına zarar vereceği bilirkişi raporunda ortaya koyulmuştu ancak mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermedi.

İlgili haber: İkizdere’de bilirkişi raporu: Taş ocağı projesi usulsüz

Cengiz Holding’in icraatları

Çevreye verdiği zararlarla adından sıkça söz ettiren Cengiz Holding’in hayata geçirdiği ve geçirmek istediği bazı projeler şöyle:

  • Holding, İstanbul’un ekolojisine ciddi zararlar veren İstanbul 3. Havalimanı projesinin ihalesini Mapa, Limak, Kolin ve Kalyon ile beraber alan şirketlerden biri.
  • Holding, Artvin Cerattepe‘de 2016’da maden arama ve çıkarma çalışmalarına başladı. Maden arama çalışmaları için holdinge yeni ruhsatlar verildi.
  • Cengiz Holding, Kazdağları‘nda yıllardır arama faaliyetleri sürdüren Truva Bakır İşletmeleri A.Ş maden işletmesini, Liberty Gold ve Teck Resorurces’dan satın aldı. Alamos Gold‘un yerli ortağı Doğu Biga Madencilik, Kazdağları’nda 2019 yılında biten inşaat ruhsatının yenilenmemesinden dolayı bölgedeki çalışmalarına son vermişti.
  • Holding, Rize İyidere’de İyidere Lojistik Liman Projesi‘nin yapımını üstlenmiş, projeye taş temin etmek için İkizdere’de taş ocağı yapımına başlamıştı. İkizderelilerin taş ocağına karşı mücadelesi 100 günü aşkın süredir sürüyor.
  • Holding, Çanakkale Bayramiç’te faaliyete geçirilmek istenen Halilağa Bakır Madeni Projesi‘ni yapmak için de çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor.
  • Cengiz Holding’e bağlı Cengiz Elektrik ŞirketiDiyanet İşleri BaşkanlığıTürkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ardından İçişleri Bakanlığı’nın da milyonlarca liralık elektrik enerjisi ihalesini aldı.
  • Holding, bunların yanında Akkuyu Nükleer Santral LimanıOrdu-Giresun Havalimanı Rize-Artvin HavalimanıAnkara Hızlı Tren GarıHüseyin Avni Paşa Korusu gibi birçok projenin yapım işlerinde de yer aldı.

Balıkesir’de ise onlarca maden ocağı bulunuyor. Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği tarafından yapılan açıklamaya göre şehirde, işletme ruhsatı almış ve Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinden geçmiş ya da geçmekte olan projelerin dışında henüz Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın ECED duyuru sistemine yansımamış, ihale ya da arama aşamasında da bir sürü projenin yer aldığı belirtildi.

Balıkesir‘in hemen hemen tüm ilçelerinde çeşitli madencilik projeleri bulunuyor. Özellikle Balya, İvrindi, Havran, Sındırgı ve Dursunbey bu projelerden çokça nasibini almış ilçelerden. Bu projelerin arasında metalik madencilik, taş ocakları, mermer ocakları, kömür ocakları da yer alıyor.

İlgili haber: Balıkesir madencilik projelerinin sahasına dönüştü

Limak Enerji’nin ortağı YK Enerji’ye karşı İkizköylülerin doğa mücadelesi

Madencilik şirketleri ihalelerin ardından bölgede zeytinliklerini korumaya çalışan doğa savunucuları tarafından zorlukla karşılaşmasını engelleyecek bir karara da Mart başında imza atıldı.

1 Mart 2022’de Resmi Gazete’de yayımlanan “Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile Zeytincilik Kanununa aykırı olmasına rağmen zeytinliklerin “sonra rehabilite edilmesi koşulu” ile madenlere açılması kamuoyunda büyük tepkiye yol açmıştı. Yönetmeliğin iptaline yönelik  Zeytinime Dokunma imza kampanyası başlatıldı. İkizköy Çevre Komitesi ve Aydın Şensal tarafından başlatılan kampanyalardaki toplam imza sayısı 500 bini geçti.

İlgili haber: [İklim Adaleti Kervanı-1] ‘Adil bir dünya talebinden vazgeçmeyeceğiz’

Aradan geçen bir ayın ardından, yönetmeliğin ilk uygulaması Muğla’da yapılmaya çalışıldı. 31 Mart 2022 tarihinde Muğla Milas‘ın İkizköy mahallesinde bulunan Akbelen Ormanı‘nı çevreleyen zeytinliklerde YK Enerji’nin kömür madeni yapmak için yönetmelik değişikliğine dayanarak 17 zeytin yerlerinden söküldü. Yörede yaşayanların müdahalesinin ardından ağaç sökümü durduruldu ve şirket ertesi gün sökülen ağaçları eski yerlerine geri dikmek zorunda kaldı.

İkizköylülerin madene karşı mücadeleleri ise yıllardır sürüyor.

İlgili haber: Yüz binlerce kişi ölmez ağaç için tek ses oldu

Limak Holding’e verilen ihalelerle yapılan diğer projeler şöyle:

  • 1915 Çanakkale Köprüsü ve Malkara – Çanakkale Otoyolu
  •  Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yerleşkesi 1.Etap
  •  Kuzey Marmara Otoyolu 6. Kısım
  • Artvin-Erzurum Yolu I. Kısım
  • Artvin-Erzurum Yolu II. Kısım
  • Artvin-Erzurum Yolu III. Kısım
  • Yusufeli Barajı ve HES
  • Çetintepe Barajı İkmali
  • Gürsöğüt 1-2 Barajı ve HES
  • Çetin Barajı ve HES
  • İstanbul Havalimanı
  • Terkos-İkitelli İsale Hattı
  • İmamoğlu Sulaması 4. Kısım

Kalyon Holding’e verilen ihalelerle yapılan milyonlarca lirayı geçen diğer projeler şöyle:

  • İstanbul Havalimanı 58 milyar liranın üzerinde
  • Kuzey Marmara Otoyolu
  • TANAP 4
  • Metrobüs ulaşım hattı inşaatı
  • Marmaray
  • Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi
  • Yeşilvadi Konakları
  • Taksim Meydanı Düzenleme İnşaatı

Son olarak Makyol’a verilen ihaleler otoyollarda öne çıkıyor.

İlgili haber: Köprü-otoyol rantı patronları savaştıracak
  • Sabiha Gökçen Havaalanı İkinci Pist
  • Osmangazi Köprüsü
  • Kaş Yat Limanı
  • Boğaziçi Köprüsü Halat Semer bölgesi geçiş Takviyesi
  • Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu
  • Bomonti Tünel Çıkışı Kavşak ve Yol Düzenleme İnşaatı

[Yeşil Havadis] Eş Sözcü Taşdemir Teke: Yeşiller Partisi ittifak seçeneklerine açık

Röportaj: Savaş ÇÖMLEK

*

Yeşil Gazete ile Açık Radyo işbirliğiyle gerçekleştirilen “Yeşil Havadis” programının son konuğu, Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Özlem Taşdemir Teke ile konuk oldu. Taşdemir Teke ile 1 Mayıs’tan iklim krizine, orman yangınlarından yaklaşan seçimlere Türkiye’nin önemli gündem maddeleri üzerine konuştuk.

Savaş Çömlek: Nasıl geçti 1 Mayıs? İklim krizi yeterince görünür oldu mu? İklim aktivistlerini alanlarda gördük mü? Hangi sloganlar atıldı?

Özlem Taşdemir Teke: Pandemi sonrası alanlarda ilk kitlesel 1 Mayıs’ı kutladık. İstanbul için daha kitlesel olabileceğini düşünüyordum ama umutsuz değilim. Harekete geçmek, sokaklarda olmak hem pandemi hem de ülkenin politik iklimi nedeniyle zayıflamış bir siyasi refleks. Farklı alanlardaki mücadelenin, ortaklaşması ve deneyimlerin aktarılması çok önemli. Gençlerin siyasetten uzak olmasının birçok nedeni olmakla birlikte, ekonomik kaygılar ve işsizliğin dayattığı koşullar da kitlelerin alanlarda çoğalmasını kısıtlayan nedenlerden birisi. Özellikle kadın hareketinden öğrenilecek çok şey olduğunu düşünüyorum. Daha güçlü bir muhalefeti örgütlemek için bunu başarmak zorundayız. Yeşiller Partisi  iklim krizini odağına alan sloganları ve pankartlarıyla, politik önceliklerini göstermiş oldu.

*İklimi değil sistemi değiştir
*Evimiz yanıyor söndüreceğiz
*Eşit Özgür Yeşil bir dünya
*İnsana doğaya yeryüzüne özgürlük,

Yeşillerin 1 Mayıs sloganlarıydı.

Hükümet imzaladığı Paris iklim anlaşmasının gereklerini yerine getiriyor mu?

Hem İklim Şurası’nda ortaya çıkan tablo, hem de zeytinliklerin kömür madenciliğine açılmasını sağlayan değişiklik gibi düzenlemeler, hükümetin sorunu ciddiye almadığını ve Paris İklim Anlaşması‘nın gereklerini yerine getirmekten oldukça uzak olduğunu gösteriyor. Enerji krizini bahane ederek kömür yatırımları yapma ve termik santralleri ek ünitelerle büyütme eğilimi devam ediliyor. “Kömürden çıkış”, küresel düzeyde benimsenmiş en acil iklim eylemi. Avrupa‘da kömürden çıkışa dair planlama açıklamayan dört ülkeden biri Türkiye, diğerleri Bosna Hersek, Sırbistan ve Polonya. Afşin Elbistan Termik Santrali’ne ait korkunç görüntüler, birkaç gündür sosyal medya üzerinden paylaşılıyor. Bu hem sağlık hem de çevre hakları açısından büyük bir ihlal ve ekokırım suçudur. Fosil yakıtların yerin altında kaldığı, finanse edilmediği adil dönüşüm sürecinin planlanması gerekiyor. Enerji sorununa çözüm, enerji demokrasisinden geçiyor. Enerjinin yerel, yenilenebilir kaynaklardan elde edildiği, yurttaş girişimlerinin, kooperatiflerin etkin olduğu süreçler bunlar.

‘Öncelikler adil geçiş ve yeşil dönüşüm olmalı’

Hükümetin  Türkiye’nin karbon salımlarındaki payını reddeden yaklaşımını bildiğimiz için Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmasını olumlu bulmakla birlikte, sürecin takipçisi olacağımızı söylemiştik. Bu sorunun inkarı, günü kurtaran politikalar iklim krizinin giderek artan şiddette yaşayacağımız gerçeğini değiştirmiyor. Karbon nötr bir patikaya geçilmemesi durumunda hem ekonomik hem de ekolojik yıkımı yaşayacağız. Türkiye yıl sonunda Mısır‘da yapılacak zirvede (NDC) emisyon hedeflerini bu yaklaşımla nasıl  güncelleyecek göreceğiz. IPM‘nin Türkiye için hazırladığı karbonsuzlaşma  raporu  2030 ve 2050 net sıfır için önemli bir yol haritası ve bunun mümkün olduğunu bilimsel olarak ortaya koyuyor. Adil geçiş, yeşil dönüşüm ve Avrupa Yeşil Mutabakatı’yla uyumlanmayı içeren politikalara geçilmeli.

Yerel ekolojik sorunlar çoğu zaman  iklim krizinden daha fazla gündem oluyor. Sizce neden?

Bunun birden fazla nedeni olabilir. Yeşiller Partisi gibi programıyla sorunu odağına alıp, tanımlayarak  politikalar öneren  başka bir parti olmaması, iklim aktivizminin etkilerinin sınırlı kalması gibi. Yerel sorunlar doğal olarak o bölgede yaşayan halkı doğrudan etkiliyor. Tarımsızlaşma politikalarının, hafriyat ekonomisiyle daha da artan  yıkıcı etkileri çok belirgin ve bugüne dair. İklim krizi ise hala geleceğin sorunu olarak algılanıyor. 80’lerden bu yana inşa edilen neoliberal kapitalist sistem tam da bu inkarın üzerinde yükseldi. Geçen yıl yaşadığımız orman yangınları ve seller tam tersini gösterir nitelikteydi, ama küresel olarak da toplumların iklim krizi ve sonuçları hakkında yeterli bilgi alamamaktan ve kutuplaşmalar yüzünden yeterli tepkiyi veremediğini düşünüyorum.

Gezi davasında verilen kararlar toplum vicdanında kabul görmedi. 1 Mayıs alanında bu konuya ilişkin ne söylendi. İktidarı korkutan gezi ruhu hala yaşıyor mu?

1 Mayıs’ta doğal olarak Gezi önemli temalardan birisiydi. Gezi davasında tutuklanan arkadaşlarımızın mesajları okundu, hayatını kaybedenler anıldı. Gezi davasının siyasi bir dava olduğu, yargılanan kişilerin nazarında tüm sivil topluma, muhaliflere gözdağı verildiğini biliyoruz. Klasik örgütlenme biçimleri ile mümkün olamayacak bir çeşitlilik ve çoklukta insanı yan yana getirmeyi başaran bir süreçti. Sonraki seçimlere belirgin etkileri oldu. Kadın hareketi, ekoloji hareketleri, hayvan özgürlüğü gibi birçok alanda sıçramalar yaptığını ve kesişimselliğin önünü açtığını düşünüyorum. Sürecin ülkenin siyasi iklimi gereği doğal olarak evrildiğini, gelecek seçimler için de oldukça fazla ders içerdiği kanısındayım. Bu ortaklaşmayı başarırsak Gezi ruhunun  yaşadığını da söyleyebiliriz.

‘İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilemez’

İstanbul sözleşmesinin mevcut iktidar tarafından iptal edilmesine karşı tepkiler her geçen gün büyüyor. Bu konuda Yeşiller Partisi’nin tutumu nasıl?

Feminizm ve toplumsal cinsiyet eşitliği, Yeşillerin temel ilkelerinde yer alan bir politika alanı .Feminist hareketin uzun yıllardır süren mücadeleleri sonucu  kazanılmış hakların geriletilmeye çalışıldığını, hem anti-gender akımların küresel yansımalarını hem de ülkedeki baskın siyasetin etkilerini görüyoruz. İstanbul Sözleşmesi hem kadına şiddeti tanımlamadaki kapsayıcılığı hem de dört temel ilkesiyle önemli bir kazanım. Hükümetlerin önleme, koruma, etkili soruşturma ve bütüncül politikalar bağlamında sorumluluk almasını istiyor. Yeşiller hem bu mücadelelerin içinde yer alarak hem de bu hareketlerin ürettiği özgürleştirici politikaların yaygınlaşması ve uygulanması için çalışmalarını sürdürecek.

Orman yangınları mevsimi yaklaşıyor. Hükümet bu konuda ne yapıyor? Geçen yıl, ‘’ormanları PKK yakıyor ‘’ provokasyonuyla, toplumun iktidara karşı tepkisi savuşturulmaya çalışıldı. İklim değişikliğinin yangınlardaki rolüne de dikkat çeken Yeşiller Partisi’ne de sosyal medya üzerinden ağır saldırılar oldu. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Orman yangınları Türkiye’nin  içinde yer aldığı Doğu Akdeniz havzası için büyük risk. İklim krizinin bu bölgede sıcaklık dalgaları ve kuraklıkla birlikte ortak etkisinin bu yangınların şiddeti ve sayısını arttıracağını bilimsel raporlarda görüyoruz. Hükümetin politikasızlığını algı yönetimiyle aşmaya çalıştığı benzer süreçlerden birisiydi. Gerçek sorunu tanımlayıp politikalar geliştirmek yerine manipülasyon yapmak istiyorsunuz, bir taş ile iki kuş vuracaksınız. Yeşiller,  bu basiretsizliği en iyi  ifşa eden parti oldu ve saldırılara maruz kaldı. Hükümetin Kürt sorunu üzerinden muhalefeti nasıl etkisizleştirebildiğini görüyoruz. Burada da bu söylemin  işe yarayacağını düşünmüş olmalılar. İklim krizini ciddiye alan bir hükümet azaltım ve uyum çalışmalarını, tüm paydaşlarla birlikte yürüteceği bir işleyişi mümkün kılardı. Bütçenin şekillenmesi orman yangınlarına dair bir niyet olmadığını gösteriyor.

‘Solda bir ittifak için girişimlerimizi sürdürüyoruz’

Seçim önümüzdeki günlerin en umutlu konularından birisi olacak? Yeşiller Partisi’nin kurulmasına niçin engel olunduğuna dair en değerli hipotezlerden birisinin, ‘ilk defa oy kullanacak gençlerin yerleşik siyasal partiler yerine Yeşiller Partisi’ni destekleme olasılığı’ olduğu söyleniyor. Sabancı Üniversitesi’nden Fuat Keyman, bu hipotezi dile getirmişti. Bu konuda ne söylemek istersiniz? Yeşiller Partisi’nin yaklaşan seçimlerdeki pozisyonu ne olacak?

Demokrasi adına elimizde seçimlerden  başka bir enstrümanın kalmadığı koşullardayız. Çok uzun süredir iktidarda kalmayı başarmış, parlamenter sistem ve tüm işleyişi yok ederek tek adam rejimine evrilmiş Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin de oylanacağı, gelecek açısından çok kritik bir seçim olacak.

İklim krizi, sosyal adalet  gibi gençlerin en çok etkilendiği ve aktivizm yaptığı  alanda politikalar üreten Yeşiller Partisi engelleniyor. Gençler bildiğimiz siyasi dil ve politikacılardan bıkmış durumdalar. Siyasi alanın darlığı, eğitim ve işsizlik gibi sorunlar gençlerin bu alana girmesini zaten zorlaştırıyor. Mevcut siyaset alanı 65 yaş üstü, zengin erkek profili tarafından kontrol ediliyor. Yeşiller Partisi ise uyguladığı kotalarla kadınların, gençlerin, farklı kesimlerin temsilini sağlayacak şekilde yapılanıyor. Amacımız gençleri yeşil siyasetle buluşturmak ama öncelikle verilmesi gereken bir demokrasi mücadelesi var. Özellikle son 10 yıl dünya genelinde yükselişe geçmiş sağ popülist liderlerin, muhalefetin doğru ittifak politikaları yürütebildiği yerlerde iktidarı kaybettiğini görüyoruz. İttifaklar, önümüzdeki sürecin belirleyicisi olacak. Yeşiller Partisi de ittifaklar siyasetine açık, özellikle solda bir ittifakın gereğine inanıyor ve bu yönde girişimlerimizi sürdürüyoruz.

Dinlemek için tıklayın 

Galaksimizin merkezindeki kara deliğin ilk görüntüsü yayımlandı

Galaksimiz Samanyolu‘nun merkezindeki çok büyük bir kara deliğin görüntüsü, NASA bilim insanları tarafından ilk kez paylaşıldı. Saggitarrius A (SgrA) ismi verilen gizemli nesne, bugüne kadar görüntülenebilen yalnızca ikinci kara delik.

Kara deliğin görüntüsü, ABD Washington ve dünyanın farklı noktalarında aynı anda düzenlenen altı basın toplantısıyla yayımlandı.

SgrA‘yı görüntülemeyi başaran NASA’nın Event Horizon Teleskopu (EHT), dünya çapında sekiz senkronize radyo teleskopundan oluşuyor. Teleskobu yöneten uluslararası bilim insanları grubu, 2019’da da farklı bir galaksinin kalbindeki Messier 87 (M87) kara deliğinin ilk fotoğraflarını ortaya çıkarmıştı.

Galaksimizin merkezindeki nazik dev

Güneş‘in 4 milyon katı kütleye sahip olan SgrA, Dünya‘dan yaklaşık 26 bin ışıkyılı (9,5 trilyon kilometre) uzaklıkta yer alıyor.

Gruptaki bilim insanlarından Prof. Dr. Feryal Özel, yeni kara deliği “galaksinin merkezindeki nazik dev” olarak adlandırdı.

Neden önemli?

Gökbilimciler, Samanyolu Galaksisi de dahil olmak üzere neredeyse tüm galaksilerin merkezinde, ışık ve maddenin kaçamadığı bu dev kara deliklerin bulunduğuna inanıyor.

Son derece yoğun maddeler olan kara deliklerin içindeki yerçekimi o kadar kuvvetlidir ki hiçbir şey, hatta ışık bile kaçamaz: Sonuç olarak, onları görüntülemek çok zordur.

Projede bilim insanları, kara deliği temsil eden karanlık bir alanın etrafında bir ışık halkası aradılar. Bu, kara deliğin gölgesi veya silueti olarak biliniyor.

NASA Yöneticisi Bill Nelson, yeni görüntülerle ilgili şöyle dedi:

“Bu kara deliğe daha kapsamlı bakmak, çevresi üzerindeki kozmik etkileri hakkında daha fazla bilgi edinmemize yardımcı olacak. Bu bizi geleceğe taşıyarak asla hayal bile edemeyeceğimiz keşifleri ortaya çıkaracak uluslararası işbirliğinin bir örneği.”

Yargıtay kararı sonrası Kaftancıoğlu’na destek mesajları yağdı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında dün Yargıtay 3. Ceza Dairesi, kararını açıklamış, Kaftancıoğlu’na beş ayrı suçtan verilen dokuz yıl sekiz ay 20 günlük hapis cezasının dört yıl 11 ay 20 gün olan bölümünü onanmıştı.

Yargıtay, iki suçtan verilen dört yıl iki aylık hapis cezasını ise bozmuştu. Karar muhalif kanattan tepkilere neden oldu.

Kaftancıoğlu hakkında 2012-2017 yıllarındaki Twitter paylaşımları nedeniyle dava açılmıştı. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi, 2019’daki yargılama sonucunda Kaftancıoğlu’nu, silahlı terör örgütü propagandası yapmak, Cumhurbaşkanı’na ve kamu görevlilerine alenen hakaret, halkı kin ve düşmanlığa tahrik gibi  beş ayrı suçtan toplam 9 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırmıştı. Karar istinaf mahkemesinde de onaylanınca dosya Yargıtay’a taşınmıştı.

İlgili haber: Yargıtay, Canan Kaftancıoğlu’nun cezasını onadı, CHP vekilleri İstanbul yolunda

Hapis cezasının onanmasının ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partinin tüm milletvekillerini İstanbul il başkanlığı binasına çağırdı.

‘Sen zorba ve manipülatörsün ama artık son buluyor, yaklaşan gök gürültüsünü duyuyor musun?’

İstanbul İl Başkanlığı önünde açıklamada bulunan CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Cezalandırmaya çalıştığın Canan’ın arkasında kocaman bir halk var. Bunu aklından çıkarma. Canan yüreklidir, Canan cesurdur, Canan bizimdir” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da yer aldığı açıklamada Kılıçdaroğlu AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a şu sözlerle seslendi:

“Bu zülme son vereceğiz. Yönetenlere yönetene Erdoğan’a sesleniyorum: İki yüzlüsünüz. Sen zorba ve manipülatörsün. Ama zulmün ve küstahlığın artık son buluyor. Erdoğan yaklaşan gök gürültüsünü duyuyor musun? Biz göreve geldiğimizde sana rağmen her şeyin daha güzel olacağını hepimiz biliyoruz. Yeni bir hayat başlamak üzere bu ülkenin insanları için. Bütün acımasızlıklar senin zayıflıklarından doğuyor. Sen zayıfsın, biz güçlüyüz. Biz omuz omuza gelen bir halkız. 21 Mayıs’ta Bursa’da  miting yapacaktık, artık adres değişti. İstanbul’da yapacağız.”

‘Bizi ve Cumhurbaşkanımızı yargı kararının arkasındaki etiket olarak görüyorlar’

AKP Sözcüsü Ömer Çelik de Kaftancıoğlu hakkında açıklamada bulunan isimlerden biri oldu. Çelik, “Karar yayınlanır yayınlanmaz cumhurbaşkanımızı ve partimizi suçladılar. Dosyanın içeriğini kimse bilmiyor. Hukukçular çıkıp görüşlerini söylesin. Nerede bir yargı kararı çıksa cumhurbaşkanımızı, partimizi hedef gösteriyorlar. Bazı davalardan beraat etmiş, diğerlerini onamış. Neyi bozmuş, neyi onamış buna bakmak lazım. Bizi ve Cumhurbaşkanımızı yargı kararının arkasındaki etiket olarak görüyorlar. Yargı kararını herkes dosyaya bakarak konuşsun” dedi.

 

İstihbarat’ın eski isminden Kaftancıoğlu mesajına EGM’den tepki

İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun da Canan Kaftancıoğlu nezdinde tüm kadınları kutladığını belirttiği bir mesaj paylaşmıştı.

Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) İstihbarat Başkanlığı tarafından CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na destek mesajı yayınlayan Uzun’a tepki gösterildi:

‘Adaletin olmadığı yerde demokrasi olmaz’

İşte Kaftancıoğlu’nun attığı tweetler nedeniyle aldığı cezaya karşılık muhalif kanattan gelen tepkiler:

Yeşiller Partisi: Muhalifleri sindirmek ve parmaklıkların ardına atmak için AKP-MHP Hükümeti’nin emrinde olan “yargının”; Canan Kaftancıoğlu’na kestiği cezanın ve getirdiği siyasi yasağın ardından daha nelerin gelebileceğini tahmin etmek zor değil! AKP-MHP Hükümeti’nden, onun emrine giren hukuktan ve kendilerinden olmayan her şeyi yasaklayan anlayıştan kurtulmak için, bu atmosferi dağıtmak için muhalefet olarak hep beraber hareket emeliyiz. Umudu birlikte yeşertelim.

Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Özlem Teke: İktidar elindeki ceza ve yasak sopasını tüm muhaliflere sallıyor. Bu kötücül iktidarın neler yapabileceğini biliyoruz. Ortaklaşmayı başarmış bir muhalefetin neler yapabileceğini gösterme sırası ise bizde! #CananKaftancıoğlu yalnız değildir.

Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Koray Doğan Urbarlı: Hükümet ve her siyasi davada sopa olarak kullanmaktan çekinmediği hukuk, İstanbul’u kaybetmenin hıncını hala bu durumun öznelerinden çıkarmaya devam ediyor. Ana muhalefet partisinin İstanbul İl Başkanı’na hapis cezası ve siyasi yasak bunun net göstergesi.

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş: İktidar yapamadıklarını yargı yoluyla yapmaya çalışıyor.

İYİ Parti Genel Sekreterliği: Adaletin olmadığı yerde demokrasi olmaz. Bugün, bu kararı, sıradan bir mahkeme kararı olarak görüp geçemeyiz.

‘Bu adaletsizlikten hep beraber kurtulacağız’

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan: Nereden gelirse gelsin, haksızlığa boyun eğmeyiz. Kaftancıoğlu’na verilen cezanın hedefinde demokratik siyaset olduğunu bilecek kadar deneyimliyiz. Bu adaletsizlikten hep beraber kurtulacağız.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu: Hiç kimse endişeye kapılmasın, umutsuzluğa düşmesin. Siyasi kararların odağı haline gelen yargı kurumunu yeniden ayağa kaldıracağız.

‘Baskı, yasak, zorbalık sökmeyecek’

SOL Parti: AKP iktidarı, baskı, yasak ve zorbalıkla ayakta kalmanın yollarını arıyor. Gezi Davası’nın ardından şimdi de Kaftancıoğlu hakkında ceza ve siyasi yasaklama kararı ancak bunun ifadesidir. Baskı, yasak, zorbalık sökmeyecek. Kaybedeceksiniz!

EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz: Kaftancıoğlu hakkında verilen hapis cezaları ve siyasi yasak kararı demokratik siyasete gözdağıdır. Bu hukuksuzluğa karşı dayanışma içinde olacağız.

TKP: Katillere, hırsızlara, tecavüzcülere, ülkenin kaynaklarını yağmalayanlara dokunmayan iktidar kendisini eleştirenlere yargı yoluyla parmak sallamaya devam ediyor. Bir kez daha, daha güçlü ve hep birlikte söyleyelim: Bu halk sana boyun eğmez!

‘Saray saldırılarına karşı omuz omuza mücadele’

TİP Genel Başkanı Erkan Baş: Saray saldırılarına karşı omuz omuza mücadeleye devam edeceğiz.

Öte yandan CHP’li vekiller, yöneticiler ve belediye başkanları da Kaftancıoğlu’na destek mesaları gönderdi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç:  İstanbul İl Başkanımız Canan Kaftancıoğlu’na verilen ceza ne hukuki ne de vicdanidir, tamamen siyasidir. Bu başta muhalifler olmak üzere halka gözdağı vermeye yönelik bir karardır. Ama şunu kimse unutmasın hiçbir CHP’li korkmayacak, yılmayacak, sinmeyecek…

‘Saray talimat verdi, yargı topuk selamıyla uyguladı’

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı: Saray talimat verdi, yargı topuk selamıyla uyguladı. İstanbul seçiminin rövanşını almaya çalışıyorlar. Birlikte kazandık, birlikte mücadele edeceğiz!

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin:  İstanbul İl Başkanımız Canan Kaftancıoğlu hakkında verilen kararın hukukla ilgisi olmadığını 83 milyon biliyor. İktidarın yargıyı araçsallaştırmasına yeni bir örnektir. Ne yapsalar boş. Adalet mücadelesi dalga dalga büyüyecek, AKP gidecek Türkiye’ye adalet ve özgürlük gelecek! Bu mücadelede CHP ailesi olarak dostlarımız ve milletimizle tek yürek ilerlemeye devam edeceğiz. Adaleti yok eden, ekonomiyi batıran, halkın sırtında kambur olan AKP rejimi sandıkta yenilecek, Türkiye kazanacak.

‘Korkmuyoruz, yılmayacağız, susmayacağız’

CHP Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi:  İstanbul İl Başkanımız sayın Canan Kaftancıoğlu, saray tarafından susturulmak istenmektedir. Hukuku siyasetin sopası haline getirenler unutmasın ki, halktan büyük güç yoktur! Korkmuyoruz, yılmayacağız, susmayacağız!!

CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan:  Bu karar hukuksuzdur. Siyaseten yenemediğini masa başında cezalandırma operasyonudur. Tüm kadrolarımızla İstanbul İl Başkanımız Canan Kaftancıoğlu’nun yanındayız.

CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun: Bu hukuksuz, kötülük düzeni son bulacak! Yanındayız başkanım.

CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır: Türkiye’de yargı tüm kurumlarıyla iflas etmiştir! Bizler seni bu adaletsiz düzene teslim etmeyeceğiz!

Kaftancıoğlu kararının ardından ayrıca, Kılıçdaroğlu, 13 Mayıs Cuma sabahı CHP Merkez Yönetim Kurulu’nu (MYK) olağanüstü toplantıya çağırdı.

Toplantıda, Kaftancıoğlu kararının ardından izlenecek yol haritasının ele alınması bekleniyor.

Çevrecilerin mücadelesiyle Çeşme Altınkum’daki inşaat durdu: Tehlike geçmiş değil

İzmir‘in Çeşme ilçesindeki dünyaca ünlü doğal sit alanı Altınkum Plajı‘ndaki ‘beach club’ yıkımına karşı Çeşme Çevre Platformu‘nun ve vatandaşların aylardır süren mücadelesi sonuç verdi. 

Ocak ayından beri devam eden ruhsatsız inşaat durduruldu. Firmanın sit alanına kaçak sondaj vurdurarak açtığı izinsiz su kuyusu Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından mühürlendi, denizin içine inşa edilen izinsiz yapılar söküldü. Jandarma, halkın denize erişimini engelleyen firmanın tahrip ettiği yolları açtı.

Ancak kaçak inşaat firmasının 20 bin metrekarelik  doğal alanda bıraktığı geri dönülmez tahribatın onarımı pek mümkün değil. Firmanın ceza alıp almayacağı henüz belli değil. Doğal sit alanını makul bir ücrete üç yıllığına firmaya kiralayan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da henüz sözleşmeyi iptal etmedi.

İlgili haber: Çeşme Çevre Platformu, Altınkum Plajı’ndaki ‘beach club’ yıkımına karşı dava açmaya hazırlanıyor

Tehlike geçmiş değil

Altınkum Mahallesi Çavuşkuyu mevkiindeki kıyı kesiminde 1400 metrekarelik alanı Bakanlık’tan kiralayan Yeşilköylü Atık Yönetimi Madencilik Tic. Ltd. Şti, arkasında büyük bir tahribat bıraktı.

Şirket, alana büyük iş makinalarıyla girmiş, 100 yıllık ardıç ağaçlarını köklerinden sökmüş, binlerce kum zambağına zarar vermiş, 20 bin metrekareye yakın bir alanı tamamen tahrip etmiş, plaja adını veren ve bölge ekosisteminin bir parçası olan kum tepeciklerini tamamen yok etmişti.

İlgili haber: Çeşme’de asırlık ağaçları ‘beach club’ için kestiler

Kestiği ağaçlarla dere yatağını doldurarak suyun denize ulaşmasını engelleyen firma, izinsiz su kuyusu da açmış, kumsala inen yolları tahrip ederek halkın denize ulaşımını engellemişti.

Çeşme Çevre Platformu, doğal sit alanı olan ve kıyı kenar kanununa göre korunan bu alanda, denizin içine demir iskeleler kurulduğunu, balık yumurtlama yuvalarının yok edildiğini de belirtmişti. Gediz Elektrik Firması’na “Çeşme’de konutlara elektrik veremiyor ama 6 metrekarelik  meşrubat büfesi için bir ilçeye yetecek elektrik hattı ve trafo döşüyor” tepkileri gelmişti.

İlgili haber: Çeşme Altınkum’da madencilik firmasına sahilde büfe izni

Çeşme Çevre Platformu sözcüsü Ahmet Güler ve Avukatları Seher Gacar “Bakanlığın bu firma ile yapmış olduğu üç yıllık kira kontratı iptal edilmedikçe tehlike geçmiş değil, Çeşme Belediyesi bu kaçak yapılaşmaya işletme ruhsatı vermemeli, yapılan tahribat mahkeme bilirkişisi tarafından tespit edilmeli ve bu firma ağır cezalar almalı” açıklamasını yaptı.

Mücadelenin henüz bitmediğini vurgulayan Platform, “Hukuki başvurularımızı devam ettireceğiz, hazineye ait olan, halkın malı olan bu kumsalın işgaline karşı duracağız” dedi.

 

Doğa mücadelesi ve hak ihlalleri için BM’ye başvuru rehberi yayında

Doğa mücadelesi ve hak ihlallerinde Birleşmiş Milletler mekanizmalarının nasıl kullanılabileceğini gösteren, “Doğa Mücadelesi ve Hak İhlallerinde Birleşmiş Milletler Özel Prosedürlere Başvuru Rehberi” yayımlandı.

Doğayla birlikte yaşamı yok edilenler ve doğayı savunurken yaşanan hak ihlalleri için Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne başvuru yapılabiliyor. Yaşam alanlarını ve doğayı tahrip eden projelere, yanlış uygulamalara ve yaşanan hak ihlallerine karşı destek alınabilecek uluslararası prosedürlerden biri olan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Başvuru Mekanizmaları, insan hakkı ihlallerini gerekçe göstererek savunuculuk çalışmalarına destek oluşturuyor.

Ücretsiz erişim

Doğa Derneği Hukuk Danışmanı Av. Özlem Altıparmak’ın Etkiniz AB programı desteğiyle hazırladığı rehber, doğa tahribatı nedeniyle yaşanan insan hakları ihlallerinde başvuru yöntemini açıklıyor ve bu mekanizmaya başvurmak isteyen kişi ve kurumlara yol gösteriyor.

Herkesin erişimine ücretsiz olarak açık olan rehbere ulaşmak için tıklayın 

Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde mobbing, hakaret ve usulsüzlük iddiaları

Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde görev alan Sabahat Aslan hakkında son dönemde onlarca soruşturma açıldı. Akdeniz Belediyesi’ndeki görevinin ardından Büyükşehir Belediyesi’ne geçiş yapan Aslan’ın gerçekleştirdiği işlerin ve satınalmaların ekonomik değerinin altında olması nedeniyle rant çevrelerini rahatsız ettiği belirtiliyor.

Aslan’ın avukatı Mersin Çevre ve Doğa Derneği (MERÇED) Yönetim Kurulu üyesi Semra Kabasakal, Sabahat Aslan’ın mobbinge ve hakaretlere maruz kaldığını anlatıyor. Olaya konu iddialar ilk kez gündeme getirilmiyor ancak belediye yönetimi tarafından konuyla ilgili herhangi bir adım da atılmış değil.

23 Mart 2022, MERÇED tarafından Sabahat Aslan’ın maruz kaldığı ifade edilen mobbingler ve hakaretlere, görevden alınmaya dair basın açıklaması. Açıklama sonrası Aslan hakkında soruşturma açıldığı bildiriliyor.

Satınalmalar sonrası soruşturmalar

Olaylar Eylül 2019’da Akdeniz Belediyesi’nden Mersin Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığına bağlı Makina İkmal Bakım ve Onarım Şube Müdürlüğüne geçen Makina Mühendisi Sabahat Aslan çevresinde gelişiyor.

MERÇED Başkanı Aslan, Büyükşehir Belediyesi’nde Makina İkmal Bakım ve Onarım Şube Müdürü olarak göreve başlıyor. Ardından Ekim 2019’da kurulan Makina İkmal Bakım ve Onarım Dairesi’ne Daire Başkanı olarak atanıyor ve bu görevden 23 Ağustos 2021’de alınıyor. Avukata göre Aslan’ın maruz kaldığı mobbing, hakaretler ve soruşturmalar bu süreçte gerçekleşiyor.

Aslan göreve gelmeden önce Mersin Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı yaklaşık bin 400 aracın özel firmalara yaptırıldığı ancak Aslan’ın görev almasının ardından daha ekonomik olacağı için bakım ve onarımların atölyelerde yapılmaya başlandığı bildiriliyor.

Maddi ve manevi kayıplar: Sürgün

Sabahat Aslan

Avukat Kabasakal, Aslan’ın çalışma koşullarını ve görevden alındıktan sonra yaşadığı maddi manevi kayıpları şöyle anlatıyor:

“Çalıştığı şartlar çok ağırdı. Maddi ve manevi kayıpları oldu. Şöyle ki; Akdeniz Belediye Başkanı Mustafa Gultak Aslan’ın çalışmalarından çok memnundu ve ilk önce Büyükşehir Belediyesi’ne gitmesine onay vermemişti. Ancak Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in Aslan’ın Büyükşehir’e transferinde ısrarı ve Seçer’in Aslan’ı Daire Başkanı yapma sözü üzerine Büyükşehir’e geçişine izin vermişti. Büyükşehir’deki Daire Başkanlığı görevindeki maaşı, mühendis maaşından fazla idi. Görevden alındıktan sonra düz mühendis kadrosuna atanmak ekonomik kayba neden oldu. Ama Sabahat Aslan ve bizler ekonomik kayıptan öte görevden alınma sırasında ona yapılan çirkin saldırılardan çok rahatsız olduk.”

Aslan’ın başta kadın kimliğine yapılan hakaret ve daire başkanlığı kadrosunun elinden alınarak Yol Yapım ve Bakım Onarım Dairesi’ne sürgün edilmesinin Mersin kamuoyunda çok ciddi rahatsızlıklar oluşturduğunu belirten Kabasakal şöyle konuşuyor:

“Elbette bu durumdan Sabahat Aslan da manen çok rahatsız olmuştur. Yıllardır severek ve başarılı bir şekilde yaptığı mesleğini yapma hakkı elinden alınmıştır.”

‘Mobbingler artırıldı, idari izinler verilmemeye başlandı’

Aslan’a yapıldığı iddia edilen hakaretler ve mobbingleri sorduğumuz Avukat Semra Kabasakal, şunları aktarıyor:

Görevden alınma sırasında kadın kimliğine hakaret edilmiştir ve kendisini görevden almak için mesnetsiz, kelime oyunlarıyla dört adet soruşturma açılmıştır. Ayrıca görevden alındıktan sonra da üç adet soruşturma açılmıştır. Bu soruşturmalar mobbing amaçlı açılmıştır. Kaldı ki 30 yıllık meslek hayatında Akdeniz Belediyesi’nde çok farklı siyasi partili Belediye Başkanları ile çalışmış ve hakkında hiçbir soruşturma açılmamıştır. Ama Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde ne garip ki bir sene içerisinde  yedi adet soruşturma açılmıştır. Bu soruşturmaların açılması için Vahap Seçer izin vermiştir. Ayrıca son zamanlarda mobbinglerin dozajı arttırılmış olup idari izin verilmemeye başlanılmıştır.”

8 Mart 2021, Vahap Seçer Kadınlar Günü kapsamında birtakım etkinliklere katılıyor. Seçer bu etkinliklerde yaptığı konuşmalarda kadın emeğine dikkat çekerek “Parkları, bahçeleri güzelleştiren, kültüre-sanata yön veren, mühendislik yapan, MESKİ’de kadın daire başkanlarımız, plan projeler yapan, Makine İkmal’de makineyle uğraşan, otobüsle, kamyonla, motorla uğraşan kadın. Sağlığa yön veren kadın. Bunu çoğaltabiliriz” diyor. Sabahat Aslan ise bu süreçte Seçer’in değindiği Makina İkmal’deki kadın olarak görev yapıyordu.
Kaynak: Mersinhaber.com

‘Fahiş fiyatlı firmalardan onarım atölyelerine…’

Kabasakal, Vahap Seçer’in uzlaşmaz ve kendi emriyle uygulanan mobbingleri görmezden geldiğini belirtiyor.

Peki tüm bu olayların başlamasının kaynağı olarak gösterilen ekonomik onarım ve bakımlar kimlerin çıkarını engelledi? Semra Kabasakal bu soruya şöyle yanıt veriyor:

Aslan göreve geldikten sonra kendisinden önce yapılan satınalmaların ve belediye atölyelerinin dışındaki firmalara yaptırılan tamiratların fiyatlarını incelemiş ve çok fahiş fiyatlarla yedek parça ve tamirat işi yapan firmalardan her türlü alışverişin yapılmasını yasaklamıştı. Kendisi görevden ayrıldıktan sonra kendisinin yasakladığı firmalardan tekrar alışveriş ve iş yaptırılmaya başlanmıştır.”

Basın açıklaması sonrası soruşturma…

MERÇEP 23 Mart’ta Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde Aslan’ın görevden alınmasına ilişkin bir basın açıklaması gerçekleştiriyor. Açıklamada yapılan usulsüzlüklere değiniliyor ve şunlar aktarılıyor:

“Aslan, kendisinden önce yapılan akaryakıt ihalesi yüzde 1 kırım ile alınmış iken kendisinin görev yaptığı 2020’de yüzde 13.35  kırım ve  2021 için de yüzde 11 kırım İle ihale alınmıştır. Kendisi görevden alındıktan sonra yapılan akaryakıt ihalesi yüzde 3 kırımla yapılmıştır. Kendisinden önce çalıştırılmayan araç takip sistemini çalıştırarak araçların yerinde ve verimli çalışması sağlanmış olup akaryakıt ihale kırımından ve araç takip sisteminin verimli çalışmasından araçların dönüşümünden, lastik, yağ ve yedek parçalarınnın verimli kullanımından kaynaklı ik yılda 100 milyonun üzerinde belediyeye tasarruf etmenin yanında atıl ve çürümeye bırakılan araçların bakım ve onarımı yapılarak belediyeye kazandırılmıştır.”

Basın açıklamasından sonra Sabahat Aslan hakkında soruşturma açıldı. Aslan’ın avukatı Kabasakal, açılan soruşturmaların usulsüzlüğü ve hukuksuzlukları hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını bildirdi.

‘İki kez maaştan kesme cezası’

Aslan’ı görevden aldırmak için açılan soruşturmalara ilişkin Yeşil Gazete’ye konuşan Semra Kabasakal soruşturmalara giden süreci ise şöyle anlatıyor:

“Belediye yönetiminden üst düzey bir yöneticinin talimatıyla kendi personeline gerçek dışı tutanak tutturuluyor. Bu tutanak bir sene Sabahat Aslan’dan gizlenmiş onun tutanak tutan personellerle ilgili disiplin süreci başlatması engellenmiş ve tutanak konusu Savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştur.  Belediye bu tutanağın içeriğinin ve soruşturmanın süresi bakımından aynı soruşturmadan başka bir personele ceza vermez iken Sabahat Aslan’a iki defa maaştan kesme cezası vermiştir.”

‘Covid-19 karantinalarında internetten araç takibi cezası’

Kabasakal, akaryakıt tank ihalesi sürecinde yaşananlara ilişkin olarak da “Yapılan akaryakıt tank ihalesinin Covid-19 salgını nedeniyle tankların beton kaidelerinin Fen İşleri Daire Başkanlığı ve Muhtarlık Daire Başkanlıkları tarafından ihale sürecinde hazırlanmamasının cezasını Sabahat Aslan’a kasıtlı olarak vermiştir. Ama asıl suçu işleyen diğer dairelerin ifadelerine bile başvurulmamıştır” ifadelerini kullanıyor.

Sekiz yıldır bakımı yapılmamış ve 45 metre yükseklikte merdiveni olan itfaiye aracının bakımının yapılması için İzmir’deki servise gönderilmesi ve Covid-19 pandemisi nedeniyle internet üzerinden tamirat sürecinin izlenmesi konusu da Aslan’ın ceza almasına neden olan alaylar arasında bulunuyor. Kabasakal bu cezayı ise şöyle anlatıyor:

“Covid salgını nedeniyle bakım sırasında denetim için İzmir‘e gidilememiş ve bakım esnasında yapılan tüm iş ve işlemlerin video ve fotoğraflarla denetlenmesi nedeniyle ceza verilmiştir. Covid19 salgını nedeniyle bütün ülkeler internet aracılığıyla yönetildi… Ama Sabahat Aslan İtfaiye aracının bakım ve onarım aşamalarını internet aracılığıyla denetlediği için ceza yedi, ayrıca itfaiye yapılan bakımdan sonra sorunsuz bir şekilde çalıştırılarak teslim alınmıştır.”

İddiaların merkezindeki isimler yanıt vermedi

İddiaların kaynağında yalnızca Belediye Başkanı Vahap Seçer yok, ayrıca Seçer’in de bilgisi dahilinde olduğu belirtilen mobinglerin merkezinde Mersin Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Olcay Tok da bulunuyor. İddialarla ilgili aradığımız Seçer ve Tok ise konuya ilişkin yanıt vermedi.

Yargıtay, Canan Kaftancıoğlu’nun cezasını onadı, CHP vekilleri İstanbul yolunda

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu‘nun yargılandığı davalara ilişkin kararını açıkladı. Buna göre, Kaftancoğlu’na beş ayrı suçtan verilen 9 yıl 8 ay 20 günlük hapis cezasının 4 yıl 11 ay 20 gün olan bölümünü onandı. Yargıtay, Kaftancıoğlu’na iki suçtan verilen 4 yıl 2 aylık hapis cezasını ise bozdu.

Onama kararlarının ardından Kaftancıoğlu’nun, cezaevine prosedür gereği giriş yapması ardından serbest kalması bekleniyor. Kaftancıoğlu’nun, siyasi yasak nedeniyle önümüzdeki dönem milletvekili olamayacağı ancak il başkanlığı görevi için bir yasaklama olmadığı belirtiliyor.

CHP teyakkuzda

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yargıtay’ın kararı üzerine partisinin milletvekillerine çağrı yaparak, “Partimizin tüm milletvekilleri, derhal İstanbul il başkanlığı binamıza doğru yola çıkın” dedi.