Ana Sayfa Blog Sayfa 524

Yeni Zelanda Başbakanı kadın tanımlaması yapmayı reddetti: İnsanlar kendilerini tanımlar

Yeni Zelanda‘da iktidardaki İşçi Partili Jacinda Ardern‘in istifasıyla ocak sonunda başbakanlık koltuğuna oturan Chris Hipkins, basın toplantısı sırasında bir gazetecinin ‘kadın’ tanımı sorusuyla karşılaştı.

“Siz ve hükümetiniz kadın tanımını nasıl yapıyorsunuz” sorusu yöneltilen Başbakan Hipkins, “Dürüst olmak gerekirse, bu soru beklemediğim yerden geldi” dedi.

“Biyoloji, cinsiyet, toplumsal cinsiyet…” diye başladıktan sonra bir süre susan Hipkins, “İnsanlar kendilerini tanımlar, insanlar kendi cinsiyetlerini tanımlar” diye devam etti.

‣ Yeni Zelanda Parlamentosu’nun yarısı kadın, yüzde 11’i LGBTI+

Tekrar kadın tanımlaması yapması istenince, “Herkesin kimliği kendine” diyen İşçi Partili Başbakan, “Bu soruyu beklemiyordum, bu yüzden cevabını önceden formüle ettiğim bir şey değildi. Ama cinsiyet kimliği açısından, insanlar kendi kimliklerini kendileri tanımlar” diye ekledi.

Kadın tanımlaması yapmayan Hipkins, Ocak 2023’te kadın Başbakan Jacinda Ardern’in yerine gelmişti.

‣ Ardern’den veda: Yeni Zelanda Başbakanı Chris Hipkins

Olimpiyat‘a transseksüel olduğunu açıklamış sporcu gönderen ilk ülke olan Yeni Zelanda’da, transseksüel sporcuların cinsiyet kimliklerini kanıtlamaları gerekmeden kendilerini özdeşleştirdikleri cinsiyette toplum sporlarına katılabileceği kararı uygulanıyor.

Bir av ihalesi iptali de Erzincan İdare Mahkemesi’nden

Haber: Fırat BULUT

*

Erzincan’daki devlet avlaklarında beş yaban keçisi ve bir adet çengel boynuzlu dağ keçisinin avlanmasına izin veren av ihalesi hayvan hakları savunucularının açtığı dava sonucu iptal edildi.

Veteriner hekim Askar Altınöz ile Erzincan Doğa ve Sokak Hayvanları Koruma Derneği Başkanı Güler Öztürk, av ihalelerinin iptali istemiyle mahkeme başvurmuştu.

Başvuruda, “ihalenin 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na aykırı olduğu, avlanılmasına izin verilen yaban keçisi ve çengel boynuzlu dağ keçisinin nesli yok olma tehlikesi altında bulunan türler olduğu ve bunların yaşama ortamlarının korunmasının esas olduğu, ihale işleminde belirtilen bireylerin avlanmasının, neslin devamına yapacağı etki hakkında bilimsel ve istatistiksel herhangi bir araştırma yapılmadığı, emsal kararlar bulunduğu, hukuka aykırı olduğu iddia edilerek iptaline karar verilmesi” istendi.

Tarım Bakanlığı: Bern Sözleşmesi’ne çekince koyduk, avlanabilirler

Bakanlık ise savunmasında, yapılan gözlem ve fotokapanlar sayesinde avlaklarda yeterli sayıda popülasyon olduğunu tespit ettiklerini,  bölgedeki hayvanların başka yere naklinin söz konusu olamayacağını, Türkiye’nin  ‘Bern Sözleşmesi’ndeki ‘yaban keçilerinin de yer aldığı kesin koruma altında olan türler listesi’ne çekince koyduğu için avlanmalarının sözleşmeye aykırı olmadığını, hayvanların avlanmalarına ilişkin üniversitelerden olumlu rapor aldıklarını ve böylece bilimsel açıdan sakınca olmadığına karar verildiğini” öne sürdü.

Erzincan İdare Mahkemesi, sezonun bitmesine bir hafta kala verdiği kararda ihaleleri ‘kamu yararına ve hizmet gereklerine uygun olmadığı’ gerekçesiyle iptal etti.

‘Kanunla düzenleme yapılması gerekir’

24 Mart tarihli kararında, idarenin envanter raporlarında, toplam popülasyon sayısına nasıl ulaşıldığına, birey sayılarının ne şekilde tespit edildiğine yönelik herhangi bir açıklamaya yer vermediğini belirten İdare Mahkemesi, ayrıca bakanlığın ‘yaşlı çiftlerin avlanmasının popülasyonu artıracağı’ yönündeki savunmalarının da bilimsel bir tespite dayanmadığına dikkat çekti:

Askar Altınöz ve Güler Öztürk.

“… Bu durumda; Erzincan İli, Akça, Kapıkaya, Kazankaya ve Dutluca Devlet Avlakları ile Konarlı-Yaylım Genel Avlağı sahalarının sadece gözlem noktası olarak belirlenen kısımlarında günün belli saatlerinde sayma yapılarak oluşturulan etüt-envanter çalışmaları sonucu hazırlanan ve dosyaya sunulan envanter raporlarında toplam popülasyon sayısına nasıl ulaşıldığına, birey sayılarının ne şekilde tespit edildiğine yönelik herhangi bir açıklamaya yer verilmediği, bu şekilde yapılan hesaplamaların sağlıklı sonuçlar elde etmeye elverişli olmadığı; davalı idarece sunulan teknik raporda da ‘Başta melez bireyler olmak üzere hatalı ve çelek boynuza sahip bireylerin tamamının seleksiyon avıyla doğadan uzaklaştırılması gerekmektedir. Böylelikle besin rekabeti saf ve sağlıklı yaban keçisi lehine artacaktır. Hatalı boynuz, çelek ve melez yaban keçilerinin doğal habitatlardan tamamen uzaklaştırılması ile aynı zamanda sağlıklı ve saf yaban keçilerinden oluşan popülasyonun artışına katkı sağlayacak, yaban keçisindeki genetik bozulma ve deformasyonların önüne geçilecek, yaban keçilerine evcil keçi kaynaklı hastalıkların bulaşmasını engellenecek, biyoçeşitliliğin korunması sağlanacaktır’ tespitlerine yer verilmesine ve ihaleye konu sahalarda yetişkin bireylerin çiftleşmeye katılmaya devam etmeleri nedeniyle doğum oranlarında azalma olduğu yönünde bilimsel verilere dayalı bir tespit ve değerlendirme yapılmamasına karşın hatalı boynuz, çelek ve melez yaban keçileri/dağ keçisi yerine 7/8 yaş üzeri yetişkin bireylerin seçilme nedenlerinin ortaya konulmadığı, kaldı ki envanter çalışmalarında da sahalarda hatalı boynuz, çelek ve melez yaban keçilerinin ya da benzer şekilde çengel boynuzlu dağ keçilerinin bulunup bulunmadığı noktasında bir tespite yer verilmediği; popülasyon yoğunluğunun hesaplanmasında Köyceğiz YHGS‘de elde edilen veriler baz alınarak varsayıma dayalı sonuçlara ulaşıldığı; önceden belirlenen bireylerin uygulama esnasında nasıl tespit edileceği ve özellikle tespit edilenlerin avlanmasının nasıl sağlanacağına ilişkin bir açıklama getirilmediği, avlanmanın uygulanma biçimine ilişkin esaslar incelendiğinde ise avlanma kıstaslarına uygun olmayan hayvanların da avlanabilmesinin ihtimal dahilinde olduğu ve kıstaslara uymayan hayvanların avlanılmasının sadece iki kat para cezası ile cezalandırıldığı dikkate alındığında korunması gereken hayvan türleri arasında yer alan ihale konusu yaban hayvanlarının neslinin tükenmesine yol açılabileceği riskinin de göz önünde bulundurulması gerektiği hususları bütün olarak dikkate alındığında, bilimsel verilere dayanılmadan tesis edilen dava konusu işlemde yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.”

Tarım ve Orman Bakanlığı Bingöl’de yargı kararlarına rağmen yeni ‘av ihalesi’ne çıktı
Konya ve Karaman’da av ihalesine karşı açılan davada yürütmenin durdurulması kararı verildi
CHP ve İYİ Parti il teşkilatları av ihalesine karşı dava açtı: İki yaban keçisi kurtuldu
Urfa’da dokuz ceylanın av ihalesi iptal edildi
Av ihalesine Danıştay’dan iptal: Erzincan’daki yaban keçileri şimdilik kurtuldu
CHP’li Barut: Beş ilde daha av ihalesine çıkıldı, tümü iptal edilmeli
Afyon’da kızıl geyiklerin avlanma ihalesine iptal

Başvurucuların avukatı Özlem Kaya ise doğanın kendi içerisinde bir dengesi olduğunu, yırtıcı hayvanların yaşlı yaban keçilerini avladığını, insanların bir denge kuramayacağını söyledi. Kanunda bir düzenleme yapılmadığı sürece avlanmanın önünün hep açık olacağına belirten Kaya, “Devlet avlanma ile ilgili bir karar almadığı sürece av talimatnamesine istinaden her yıl çok sayıda yaban hayvanı avlanacak. Kanunlarda bir düzenleme yapılması gerekir” dedi.

 

Ekoloji aktivisti milletvekili aday ve aday adayları bir araya geldi

Ekoloji Hareketleri İletişim ve Dayanışma Ağı Karıncalar, çevre ve ekoloji hareketlerinde yer alan ve ekoloji mücadelelerinin içerisinde yer almış olan milletvekili adayları ve aday adaylarının talebi üzerine 3 Nisan’da geniş katılımlı bir hibrit toplantı düzenledi.

İstanbul Taksim‘de Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası’nda gerçekleştirilen toplantıda adaylar ve aday adayları kendilerini kısaca tanıttıktan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yer almanın ekoloji mücadelesine ne gibi katkı sağlayabileceği üzerine fikirlerini dile getirdi.

Adayların ve aday adaylarının konuşmalarından öne çıkanlar, konuşma sıralarına göre şu şekilde:

CHP Giresun Milletvekili Aday Adayı Hakan Adanır: Biz karacaların tüm hayvanların, ceylanların yaşadığı alanları korurken, meclisteki milletvekillerimiz ceylan derisi koltuklarla bizim ceylanların yaşam alanlarını da elde ettiğimiz anlayışlarımızı el kaldırarak heba ettiler. Bunları gördük. Bu nedenle ben artık meclisi de bir saha olarak görüyorum. Evet, doğa koruma alanının sorunun yaşandığı önemli bir saha olduğu doğru. Ama biz eylemlerimizi niye yapıyoruz? Zaten meclistekilere, karar vericilere duyurmak için yapıyoruz ve karar verici noktasında az sayıda olduğumuz için de başarısız oluyoruz. Ben de yaşım ilerledikçe artık eskisi kadar sahalarda olamadığımı fark ediyorum ve enerjimi daha verimli kullanabilmek için de mecliste bu hak mücadelesine ve doğa sorunlarından doğan bütün hak mücadelelerini de desteklemek için mecliste olmak istiyorum.

CHP İstanbul 3. Bölge Milletvekili Aday Adayı Murat Akbaş: “Partilerin ekolojik mücadeleye bakış açısında da sorunlar var. Kiminde az, kiminde çok. O bakış açısını da değiştirebilecek vekillerin orada olması bunun diğer mücadele alanlarından farklı bir mücadele alanı olmadığı, birbirini beslediği önümüzdeki süreçte de daha aktif kullanılacağı ve temel mücadele biçimlerinden, bağlamlarından biri olacağı yadsınamaz bir gerçek. Bu sınırlar içerisinde mücadele ediyorsa ve orada partiler varsa ve bunların emekten, gençlikten, kadından adayları varsa, ekolojiden niye olmasın? Hele bu da ön seçimlerle insanların özgür iradesiyle oraya gönderdikleri bir arkadaşımız neden olmasın? Daha önemlisi neden merkezli yapılar bizim irademizin üzerinde bir irade beyan ediyor? Biz buna neden evet diyoruz? Bunların hepsini ortadan kaldırabilecek gerçekten de bu ekoloji mücadelesinde yer alan yapıların ortak irade beyanıyla mümkün olabilirdi. Ekoloji mücadelesini diğer mücadeleye alanlarından koparmamak gerektiğini de bir kez daha altını çizerek söyleyeyim.

milletvekili

CHP İstanbul 2. Bölge Milletvekili Aday Adayı Göksen Ezeltürk: Doğanın rant uğruna yok edilişi konusunda hepimizin sadece bizlerin değil herkesin daha duyarlı ve bu konuda çalışkan olması gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda da birilerinin öncü olması gerekiyor. Yani bu öncülük konusunda ben ya da diğer arkadaşlarım hepimizin aynı oranda etkili, aynı oranda çalışkan olacağına tamamen tüm kalbimle inanıyorum. Bizlerden birileri mecliste olursa önümüzdeki dönemde giderek artacak olan ekolojiye ilgi döneminde daha hızlı, daha kalıcı sonuçlar alabiliriz veya yapılmaya çalışılan tüm işleri de tamamına erdirebiliriz diye düşünüyorum.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Mersin Milletvekili Aday Adayı Serhat Ertuğrul: Ben Mersin aday adayıyım. Neden Mersin diye sorulursa da hem zaten burada bulunduğum için kampüs salonundayım hem de Mersin’de [Akkuyu] Nükleer Enerji Santrali biliyorsunuz ki devam ediyor. Nükleer santrali, benim alanım olan deniz ekosistemine ciddi bir yük getirecek. İkincisi afet bölgesine yakın olduğu için Mersin’de şu anda nüfus ciddi miktarda nüfus artmış bulunuyor ve Mersin’de ciddi manada başka bir ekolojik yıkımla karşı karşıya kalmadan önce de bir şeyler yapılması gerektiğini düşünüyorum. Yine bir yaz felaketiyle karşı karşıya kalacağız ve Mersin’de özellikle Aydıncık bölgesindeki yanmaya başlayacak olan ormanlar için bir milletvekili adayı olarak buradaki çalışmalara destek vermem gerektiğini ve Mersin’de bir demokratik bir alan açmam gerektiğini düşündüğüm için aday adaylığına başvurdum.

Yeşil Sol Parti İstanbul (Kadıköy) 1.Bölge Milletvekili Aday Adayı Ali Kemal İpek: 10 yıldır Maltepe HDP ilçesinde çalışıyorum. Çalışma nedeni de şu. Bir bu ülkenin doğusu, batısı işte tartışılıyor ama Kürdistan’a bir gerçek var. Orada her şey daha farklı gidiyor. Ekolojik kırma ses çıkaramıyoruz. Beyaz Toroslara ses çıkaramadık. İnsanlar öldürülüyor. Ben de bulunduğum yerde bu nedenle HDP ilçe örgütüne ciddi destek veriyorum, onlarla çalışıyorum. Bu benim vicdanım, vicdanım bana bunu emrediyor. Dayanışma içinde olmak istiyorum oradaki halkların kardeşliği için.

TKP Antalya Milletvekili Adayı Nazlı Ece Mutlu: Çevre meselesi, çevre talanı, doğa talanı diye kodladığımız şeylerin hepsinin temelinde sömürü düzeni ve sermaye darlığın kar hırsının olduğunu görüyoruz. Nerede bir talan olsa, nerede bir rant olsa, ne zaman bunlara müdahale etmeye gitsek, her zaman karşımıza, birilerine ihaleyle peşkeş çekilmiş alanlar olduğunu görüyoruz. Ben Antalya’da yaşayan bir emekçi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Biz her sabah Antalya’da yeni bir rant olayına uyuyoruz, istisnasız her sabah. … Her gün farklı farklı talan planlarına uyanıyoruz ve bunların hepsinin ihalelerle büyük patronlara peşkeş çekilen alanlar olduğunu görüyoruz. Bir kere eğer biz çevre konusundaki mücadelemizi bu düzene karşı olan mücadeleyle birleştirmezsek buradan bizim kalıcı bir çözüm ulaşma ihtimalimiz de kalmıyor. … Meclise girmeyi de alanda verdiğimiz mücadeleleri büyütmenin daha görünür kılmanın ve bu alana mevzi kazandırmanın bir aracı olarak görüyoruz. Başka bir mücadele yeri olarak görüyoruz.

TİP İstanbul Milletvekili Aday Adayı Hadice Özbay: Cumhuriyet’in 100’üncü yılı bitti. İkinci yüzyılına girerken demokratik ve laiklik haklarımızı ayaklar altına alınmış haklarımızın, bir anne olarak, çocuklarımıza gelecekte iyi bir gelecek bırakmak adına doğru bir Türkiye, demokratik bir Türkiye, laik bir Türkiye bırakmak adına aday olmak istedim… Ekolojik sistemden bağımsız bir kadın hareketi, kadından bağımsız bir ekolojik sistem hareketi düşünülemez ve ben kadın hareketinin Türkiye’de kadına karşı şiddetin de dahil, hele mecliste dayatmalarla getirilen, parsel parsel milletvekilliği verilen HÜDA PAR ya da Yeniden Refah Partisi, 6284 sayılı yasanın ne yazık ki kaldırılmasının istenmesi ve bununla kaybedilecek haklarımızın karşısında durabilmek için aday adayıyım.

TKP İstanbul 1. Bölge Milletvekili Adayı Ömür Yaşayan: Çevre mühendisiyim ve mesleğim gereği birçok platformda, ekoloji mücadelesinde birleştik, yapabildiğim kadar teknik destek de verdim ve [bulunduğum tüm ekoloji mücaledelerinde] halkın örgütlüğünü gördüm ve halk örgütlenmesinin çok daha önemli olduğunu söylemek istiyorum. Burada bizim bütün mücadele dinamiklerine baktığımızda bir halk hareketiyle oluştuğunu bilmemiz gerekiyor. Bunu es geçmememiz lazım. ÇED’in tarihi de 1956 yılında ABD‘de yapılacak bir projeye karşı halkın hareketinden kaynaklı bu yasa çıktı. Yani yasaları oluşturan yasaların biraz daha uygulanmasını da sağlayan yine halk hareketi olur. Bizler oluruz. Sokakta olan insanlar olur. Buradan tartışmak gerekiyor. Tabii parlamento önemli ama neye göre? Halk örgütlü değilse orada 2000’li yıllardan bu yana 20 tane Orman Kanunu değişti. Bu ülkede 16’yı aşkın Çevresel Etki Değerlendirme dediğimiz kanun geçti. Birçok arkadaşımız meclisteydi ama geçti ve bir şekilde yağma devam etti. Neden bunu yaptılar? Bilimden uzak, teknikten uzak bir bakış açısıyla da olduğu için ve toplumdan yana değil de, sermayenin çıkarını gözettikleri için.

TKP Muğla Milletvekili Aday Adayı Ahmet Aksüt: Çevre talanının arkasında sermaye görmeden bir mücadele geliştirmenin doğru olmadığını düşünüyorum ve doğru sonuçlara da ulaşamayacağımızı düşünüyorum. Milletvekili adaylığıma gelince asıl olan mücadeleler içinde halkı örgütleyebilmektir. Bu da kapitalizme karşı verilen bir mücadeledir. Brezilyalı ekososyalist Mendes‘in söylediği bir söz var: ‘Sınıf mücadelesini içermeyen bir çevre hareketi bahçıvanlıktır.’ Yani o noktada oraya düşmememiz gerekiyor. Bu sınıf gerçeğini görmemiz gerekiyor. Buna karşı da mecliste bir çoğunluk oluşturulabilir mi? Mecliste bir etki yaratacak anlamlı bir çoğunluk oluşturulabilir mi? Onun çabasındayız ama asıl çabamız halkın örgütlenmesi yolundadır. Bu örgütlenme başarıldığı zaman ancak meclisteki çalışmanın da bir karşılık bulacağını ve oradan da bir destek çıkacağını düşünüyorum ve o şekilde sonuç alınabileceğini düşünüyorum. Çünkü bu şeylere baktığımız zaman yani arkasında her türlü devlet desteğini aldıklarını görüyoruz. Yani yargı da artık taraflı bir yargı haline geldiği için sürekli onlar sermayenin çıkarları doğrultusunda kararları çıkıyor. Aynı şekilde yerini, yurdunu savunmaya çalışan köylülere ya da oradaki yaşayan insanlara yönelik devlet zoru da aynı şekilde sermayeden yana bir tavır koyuyor. Bunun aşılması ancak yine halkın örgütlenmesi yoluyla olacaktır.

Atatürk Havalimanı davasında bilirkişi raporu: Kamu yararı gözetilmedi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB), Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nın kapatılan Atatürk Havalimanı’nı ‘Millet Bahçesi’ne dönüştüren imar planlarına karşı açtığı davada bilirkişi raporu çıktı.

Davanın görüldüğü İstanbul 11. İdare Mahkemesi‘ne sunulan raporda, Atatürk Havalimanı’yla ilgili imar planları için “Şehircilik ilkelerine, yerleşmenin gelecekteki ihtiyaçlarına, planlama tekniklerine uygun olmadığı ve kamu yararının gözetilmediği tespit edilmiştir” denildi.

Bakanlığın 2022’deki imar planı değişikliğiyle 877 hektarlık havalimanı alanının 500 hektarı ‘Millet Bahçesi’ ve ‘Kentsel ve Bölgesel Sosyal Altyapı Alanı’ olarak düzenlenmiş; plan ile havalimanı arazisine spor kulüpleri, müzeler, sergi alanları, fuar, bilim merkezleri, sağlık birimleri ve cami inşaatının da önü açılmıştı.

Planlara itiraz eden İBB, bakanlığa da iptali için dava açtı. Davada, plan değişikliğinin yetkisiz kurum tarafından yapıldığı, İBB yetkisinin görmezden gelindiği belirtilerek yürütmesinin durdurulması ve iptali istendi.

Dava kapsamında düzenlenen bilirkişi raporunda havalimanı için yapılan planda ilgili kurumların görüşlerinin alınmadığı, altyapı etkilerine ilişkin raporun hazırlanmadığı tespit edildi.

Havalimanındaki inşaat çalışmaları ise sürüyor. Son olarak İYİ Partili İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Ali Kıdık, sosyal medya hesabından bir video paylaşarak, Atatürk Havalimanı‘ndaki piste cami yapıldığını duyurmuştu.

Riskler ve olası afet durumları öngörülmemiş

Atatürk Havaalanı’nın deprem gibi afet durumlarında üstleneceği rolün önemine dikkat çekilen raporda şunları denildi:

“Konumu, mevcut ulaşım sistemlerine olan entegrasyon düzeyi (hava, kara, raylı sistem), kentin çok büyük bir nüfusuna hızlı erişim potansiyeli, sahip olduğu teknik altyapı, alansal büyüklüğü ve yardımcı yapıları dikkate alındığında, olası bir kriz durumunda, -örneğin bu kriz İstanbul depremi olabileceği gibi, bir uçak kazası olayı gibi- üstleneceği rol yeterince irdelenmemiştir. Atatürk Havaalanı’nın kullanıma devam etmesi, hem olası bir afet durumunda koordinasyon/lojistik merkez hem de uçakların inişine imkân sağlanması ile kentin insani ihtiyaçlarına erişim ve ulaşım açısından kritik durumlarda önemli olanaklar sunacaktır.”

‘Pistlerin işler hale getirilmesinde kamu yararı daha çok’

Bilirkişi heyeti, Atatürk Havalimanı’nın olası bir kriz durumunda kolayca üç pisti ile uluslararası uçuşların yönlendirilebileceğini ve kriz durumlarında çevresindeki hangar yapılarının kullanılabileceğini belirti. Mevcut durumda işlevsiz hale geldiğine işaret edilen kuzey-güney doğrultulu pistlerin güney ucunda Covid-19 salgını sırasında prefabrike yapıya sahip bir hastane yapısı inşa edilmiş olsa dahi, işler hale getirilmesi ile elde edilecek kazanç ve kamu yararının, başka bir kullanıma ayrılması ile elde edilecek kamu yararından daha fazla olacağı da vurgulandı.

Raporda, “27.05.2022 tasdik tarihli İstanbul İli 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği (İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, Atatürk Havalimanı, Millet Bahçesi ve Çevresi) şehircilik ilkelerine, yerleşmenin gelecekteki ihtiyaçlarına, planlama tekniklerine uygun olmadığı ve kamu yararını gözetmediği bilirkişi heyetimizce tespit edilmiştir” denildi.

Ayrıca havalimanı ile ilgili imar planlarının mevzuata aykırı olduğu da saptandı. Detaylı etüt, araştırma, inceleme yapılmadığı, yapılanların ise son derece yüzeysel ve dar kapsamlı olduğu, konunun gerektirdiği derinlikte inceleme yapılmadığı ve yapılamayacağı vurgulanan raporda, bu nedenle dava konusu düzenlemenin, bir plan değişikliğiyle değil, daha kapsamlı bir revizyon planıyla yapılması gerektiği kaydedildi.

Bilirkişi raporunda Atatürk Havaalanı’nın ülke ve hatta uluslararası ölçekte hizmet veren bir ulaşım ve lojistik tesisi olduğuna vurgu yapılarak,  bu tesise yönelik gerçekleştirilen bir planlama işleminin sadece havaalanını içine alan çok sınırlı bir alanda yapılan mevzi bir değişiklikle gerçekleştirilemeyeceği ifade edildi. Havaalanın konumu, hizmet etki alanı, yarattığı ulaşım talebi ve entegre olduğu ofis, otel, fuar alanı gibi diğer kullanımlar düşünülmeden hazırlanmasının, İstanbul’un tüm kentsel sistemlerini etkileyeceği uyarısı yapıldı.

Çevre Düzeni planı’na aykırı

Bilirkişi raporunda, 2009 tasdik tarihli Çevre Düzeni Planı‘nın ana kararları ve ilkelerinde, Atatürk Havalimanı’nın çalışma sürecinin devam edeceğinin öngörüldüğü hatırlatıldı:

“Bu havaalanında kapasite artışı desteklenmekte ve üçüncü bir havalimanı ise Çorlu’da önerilmektedir. Dava konusu Çevre Düzeni Planı Değişikliği ile Atatürk Havaalanı’nın kapasitesi düşürülmüş, yeni havaalanı kent makroformu ile uyumsuz biçimde kuzeye önerilmiş, doğu-batı doğrultusunda doğrusal büyüyen kent makroformu ilkesi desteklenmemiş ve Çevre Düzeni Planı ana kararlarına aykırı düzenleme yapılmıştır.”

Davaya konu plan değişikliği ile havalimanının mevcut büyüklüğünün önemli ölçüde azaltıldığı, kapasitesinin düşürüldüğü ve tarifeli uçuşlara kapatıldığı hatırlatılarak “Dava konusu Çevre Düzeni Planı değişikliğinde Atatürk Havaalanı yerine ise başka sosyal altyapı alanları önerilmiştir. İstanbul Havaalanı farklı bir plan değişikliğinde yer almaktadır. Birbiri ile bağlantılı değişiklik kararlarının olduğu değişikliklerin plan bütünlüğü bakımından aynı planda yapılması planlama esaslarına ve tekniklerine aykırıdır” denildi.

Havalimanının altyapısı tamamlanmış, yüksek erişilebilirliğe sahip, raylı sistemler ile birlikte Anadolu Yakası’nda yer alan Sabiha Gökçen Havalimanı ile bağlantılı durumdayken ve Çevre Düzeni Planı kararlarına göre kapasitesi arttırılarak işletmesinin devam etmesi öngörülmekteyken yapılan plan değişikliğinin çevre düzeni planının ana kararlarıyla çeliştiğine dikkat çekildi.

‘İklim değişikliğine uyum gerekçesi gerçekçi değil’

Kentin kuzeyinde yer alan yaklaşık olarak 3 bin 500 hektarlık orman ve yeşil örtüsü yeni İstanbul Havaalanı için gelişmeye açılırken, dava konusu plan değişikliğiyle 500 hektarlık ‘Millet Bahçesi’ önerildiği hatırlatılan raporda, “Bu nedenle salt dava konusu plan değişikliğinde önerilen 500 hektarlık bir yeşil alan önerisiyle iklim değişikliğine uyumun hedeflendiği gerekçesinin yeterli analitik değerlendirmeye dayanmadığı ve gerçekçi olmadığı düşünülmektedir” denildi.

NASA ilk kez bir kadın ve siyah bir astronotu Ay’a gönderiyor

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA) ile Kanada Uzay Ajansı‘nın (CSA), “Ay’a dönüş” projesi kapsamında Ay’ın etrafında yolculuk yapacak ilk mürettebatlı Artemis II uçuşunda görev alacak astronotların isimlerini açıklandı.

Houston kentindeki Johnson Uzay Merkezi’ne yakın Ellington Field’da düzenlenen etkinlikte, ekipte ilk kadın ve ilk siyah astronotun da görev alacağı duyuruldu.

Buna göre, NASA’dan Reid Wiseman yönetimindeki ekip, pilot Victor Glover, misyon uzmanları Christina Hammock Koch ile CSA’dan Jeremy Hansen olacak.

İnsanın derin uzayda yaşama pratiklerini test edecekler

Yaklaşık 10 günlük Artemis II uçuşunda kullanılacak Orion uzay aracı, yaşam destek sistemlerini ve insanların derin uzayda yaşamaları ve çalışmaları için gereken yetenekleri ve teknikleri test edecek.

Bu, uçuşun komutanı Wiseman’ın ikinci uzay yolculuğu olacak. Deneyimli astronot daha önce, Mayıs 2014’ten Kasım 2014’e kadar Uluslararası Uzay İstasyonu‘nda uçuş mühendisi olarak görev yapmış ve ve iki kez yörünge kompleksinin dışına çıkarak yaklaşık 13 saat lider astronot olmuştu. Son uçuş, aracın pilotu Glover’ın da ikinci uzay uçuşu olacak. Glover, daha önce, 168 gün uzayda kaldıktan sonra 2 Mayıs 2021’de indirilen NASA’nın SpaceX Crew-1‘in pilotuydu. Deneyimli pilot, uzay istasyonunda bilimsel araştırmalara, teknoloji çalışmalara katkıda bulundu ve dört kez uzay yürüyüşüne katıldı.

Ay’a yönelik bir görevde yer alacak ilk kadın astronot Koch da daha önce bir kez uzay uçuşu yaptı ve  328 gün uzayda kalarak bir kadın astronotun en uzun süreli tek uçuş rekorunu kırdı. Koch, tamamı kadın astronotlardan oluşan ilk uzay yürüyüşüne de katıldı.

Artemis II görev uçuşunda Kanada’yı ise Hansen temsil edecek. Hansen’in Kanada Silahlı Kuvvetleri’nde albay ve eski bir savaş pilotu olduğu bilgisi verilen açıklamada, pilotun ilk kez uzay uçuşuna çıkacağı belirtildi.

NASA Yöneticisi Bill Nelson, astronotlarla ilgili açıklamasında, “Artemis II mürettebatı, bizi yıldızlara taşımak için özveriyle çalışan binlerce kişiyi temsil ediyor. Bu onların mürettebatı, bizim mürettebatımız, insanlığın mürettebatı” dedi.

Deştinliler çimento fabrikasına karşı direniyor: Sahuru da gece nöbetinde yaptılar

Muğla‘da 1993’te ilk girişimlerin başladığı, açılmaması için köylülerin 29 yıldır mücadele verdiği Bayır Mahallesi‘nde entegre çimento fabrikası kurulması için Menteşe Belediyesi tarafından verilen ruhsata ilişkin tepkiler devam ediyor. Köylüler bu mücadele kapsamında dün (3 Nisan) köye girmek isteyen kazanların girişini engellemek için Entegre Çimento Fabrikası ve Hammadde Ocakları’na giden yolu kapatarak bir eylem gerçekleştirdi.

Köylülerin de katıldığı, Menteşe Kent Konseyi ile MUÇEP Menteşe Meclisi Deştin Çevre Platformu söz konusu çimento fabrikasına karşı yıllardır mücadele veriyor.

Çimento fabrikasına karşı direnen vatandaşlar 3 Nisan’da başlattıkları eylemin devamında gece de nöbetini sürdürdü. Vatandaşlar sahurlarını da gece nöbetinde yaptı.

[4 Nisan Sokak Hayvanları Günü] ‘Hayvanları Koruma Kanunu, sokakta yaşan canları korumak için yetersiz’

Bugün 4 Nisan Sokak Hayvanlarını Koruma Günü. Tüm dünyada sokakta yaşayan hayvanların zor yaşam koşullarını iyileştirmek ve içinde bulundukları duruma ilişkin farkındalık oluşturmak amacıyla 2010’dan bu yana her yıl 4 Nisan “Dünya Sokak Hayvanları Günü” olarak kutlanıyor.

Şehirlerde ve yerleşim yerlerinde hayatlarını sürdürmeye çalışan sahipsiz sokakta yaşayan hayvanlar, Türkiye’de 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında kontrolsüz nüfus artışını önlemek için belediyeler tarafından kısırlaştırılıyor.

‣ Sokakta yaşayan hayvanlar için tek ses: Saldırılara karşı bir şey yapmayan siyasetçileri unutmayacağız

Can dostlara yönelik şiddete her gün bir yenisi ekleniyor. Hayvan hakları savunucularına göre cezaların yetersizliği, hayvan hakkı ihlallerinin artmasına neden oluyor.

‣ Hak örgütlerinden sokakta yaşayan hayvanlarla ilgili araştırma: Kanun çıktı ama vahşet ve katliam sürüyor

‘Kanunda yapılan değişiklikler yetersiz’

Birgün‘den Öykü Bayar‘ın aktardığına göre, Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) Başkanı Av. Ahmet Kemal Şenpolat’a göre, sorunların kaynağında hayvanı, ‘mal’ olarak gören anlayış yatıyor.

‣ Suçlu kim? Sokakta yaşayan hayvanları korumaya çalışanlar mı yoksa kamu kurumları ve yöneticiler mi?

Türk Ceza Kanunu’nda da hayvanlar için “mal” ya da “eşya” tanımı yapıldığını aktaran Şenpolat, “Oysa insan merkeziyetli bu bakış özellikle gelişen, değişen dünyada terk edilmekte” diye konuştu ve ekledi:

“Biz ülke ve toplum olarak her ne kadar da bu gelişmeleri kabul etmesek de, dirensek de, dünyada son 40 yılda çevre ve hayvan hakları ile ilgili STK sayıları artmakta. Üniversitelerde özel bölümler açılmakta, basın konuyu klasik bakışların dışında işlemekte. Yeni gelen kuşak eskilere nazaran çevre ve hayvan haklarına daha fazla hassasiyet göstermekte.”

‣ Sokakta yaşayan hayvanlara yönelik şiddeti durdurmak için rekor destek

Şenpolat, 2021’de Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılan değişikliğin yeterli olmadığına dikkat çekti. HAYTAP Başkanı, şöyle devam etti:

Adı Hayvanları Koruma Kanunu olmasına rağmen, ne evcil hayvan dükkanlarından satış engellenebildi ne hayvanlara kötü muamele eden insanlara ciddi ceza yaptırımı geldi. Avcılık yasaklanmadı. Savcılara re’sen soruşturma yetkisi verilmedi. Sahipsiz hayvanlara kötü muamelede işi zaten başından aşkın tarım il müdürlüklerine suç duyurusunda bulunma tekeli verildi.

‣ Hayvanlar dört ay önce sokaklardan toplatıldı: Şimdi ne yapıyorlar?

[Seçim Günlüğü] Kılıçdaroğlu’dan emeklilere 8.500 TL bayram ikramiyesi sözü

Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geçmişe yönelik ikramiyelerin farklarıyla birlikte Kurban Bayramı‘nda emeklilere 15 bin lira ödeneceği yönünde vaatte bulundu. CHP lideri “Gençler bilmeyebilir, geçmişte emekliler ikramiyeleriyle kendilerine ev alırdı” dedi.

Öte yandan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın mensubu olan Türkiye İşçi Partisi 14 Mayıs’ta yapılacak parlamento seçimine, en az 41 ilde kendi adı, amblemi ve adaylarıyla gireceğini açıkladı. Karar, Emek ve Özgürlük İttifakı içinde yer alan bazı siyasetçiler tarafından eleştirildi. Ayrıca Memleket Partisi lideri Muharrem İnce adaylıktan çekilme tartışmalarına “İşimize bakalım” ifadeleriyle noktayı koydu.

Sosyal medya hesabından paylaştığı videoyla emekli vatandaşlara seslenen Kılıçdaroğlu, “Sevgili halkım bugün hepinize değil 15 milyon emekliye sesleneceğim. Devlet emeklileri yıllardır yoksulluk altında yaşamaya mahkum etti. Adına yaşamak denirse tabi. Yıllarca bu ülkeye çalışmış, prim ödemiş, değer kazandırmış insanlarımız ekonomik baskıyla evlere kapatıldı” dedi.

‘Hakkınız olanı alacaksınız’

“Gençler bilmeyebilir, geçmişte emekliler ikramiyeleriyle kendilerine ev alırlardı. Emeklilik çalışmakla geçen bir ömrüm mükafatıydı. Şimdi bırakın ev almayı, emeklinin maaşı ev kirasına dahi yetmiyor. Emekli torununu görünce içi burkuluyor. Niye? Cebine koyacak harçlık yok diye” ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hatırlayacaksınız, sizin için iki ikramiye savaşını ben verdim. Yıl henüz 2015’ti. Bayramlarda iki ikramiye demiştim. Ancak yapılanlar bizim söylediğimizin çok ama çok geride kaldı. Zaten bunların huyunu bildiğim için savaşmak zorundaydım.

Artık sizin taleplerini değil, iktidara gelince bizzat yapacaklarımızı söylemek için karşınızdayım.

Emekli kardeşlerim güzel haber şu: Hakkınız olanı alacaksınız, bu bir.

Şu andan itibaren emeklilerin bayram ikramiyesi asgari ücret kadar, yani güncel tutarla 8 bin 500 liradır. Şu andan itibaren diyorum. Çünkü bu ramazan bayramı da buna dahildir.

Şimdi hemen bağıracaklar biliyorum, ‘vay efendim parayı nereden bulacaksınız? Para yok’ diyecekler. Para var emekli kardeşim, sana gelince yok diyorlar ama beşli çetelere, beş altı yerden maaş alanlara, beslemelere para var.

Ben o paraları hukuk yoluyla alıp, senin cebine koyacağım. Sen hiç merak etme.

Göreve gelir gelmez yapacağımız yasal düzenlemeyle emekli bayram ikramiyeleri asgari ücretin altına asla düşmeyecek. Öyle sadece torunlardan konuşmanız içime sinmez. Hayatı da yaşayın istiyorum. Sevdiklerinize, ailelerinize feda ettiğiniz şu kısa hayattan biraz da keyif alın istiyorum.

Yani özetle emekli kardeşim, sana söz, sana söz o baharı sana da getireceğim. Bay Kemal’i takip edin. Bu 40 günde başka sürprizlerim de olacak.”

TİP’in seçim kararı

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın mensubu olan Türkiye İşçi Partisi (TİP) 14 Mayıs’ta yapılacak parlamento seçimine, en az 41 ilde kendi adı, amblemi ve adaylarıyla gireceğini açıkladı. Bu karar, başta Halkların Demokratik Partisi’nde (HDP) olmak üzere Emek ve Özgürlük İttifakı içinde yer alan bazı siyasetçiler tarafından eleştirildi.

Edirne Cezaevi’nde bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Twitter hesabında yapılan açıklamada, “Tek bir milletvekilliğinin bile geleceğimizi belirleyeceği bu seçimde Türkiye’nin tüm sosyalistlerini, tüm demokratlarını Yeşil Sol Parti listelerine güç vermeye, güç almaya çağırıyoruz” ifadelerine yer verildi.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, seçime kendi isim, amblemi ve adaylarıyla gireceklerini açıklamalarının ardından ortaya atılan eleştirilerin ardından açıklama yaptı:

“Geçmişte olduğu gibi bugün ve bundan sonra da ülkemizin mevcut karanlıktan kurtulmasını zora sokan ve ittifakımızın kazandığı mevzileri riske atan tutum ve girişimlerden uzak duruyoruz.

Partimizin Yeşil ve Sol Parti’nin herhangi bir ilden çekilmesi yönünde talebi olmamıştır.

Partimiz, Adıyaman, Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Dersim, Diyarbakır, Gaziantep, Hakkari, Iğdır, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve Van’ın da dahil olduğu bir dizi ilde seçime girmeyeceğini müttefikleriyle paylaşmıştır.

Partimiz, iki partinin seçime girmesi halinde milletvekili çıkarma şansının taraflar için riskli olduğu Aydın, Bursa ve İzmir’in birer bölgesi, Kocaeli ve Manisa’da seçime girmeme ve Yeşil ve Sol Parti’ye oy çağrısı yapma eğilimini müttefikleriyle paylaşmıştır.

Partimiz, yasalar gereği seçime katılmak zorunda olduğu en az 41 ilin belirlenmesinde de sadece Yeşil ve Sol Parti’ye değil, diğer muhalefet güçlerine de zarar vermemeyi esas almıştır.

Bu iller ve seçim bölgeleri dışında kalan bölgeler için hem ülkemizin hem de Emek ve Özgürlük İttifakı’nın çıkarlarını azamileştiren ve müttefiklerin birbirine zarar vermeyeceği formüller titizlikle çalışılmaktadır. Emin olunmalı ki, partimiz yalnızca milletvekili çıkarma potansiyeli gördüğü illerde, ittifakımıza ve hatta muhalefetin hiçbir bölmesine zarar vermemeyi esas alan bir yaklaşımla seçimlere katılacaktır.”

İnce: İşimize bakalım

Ayrıca Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce de ‘adaylıktan çekilme’ tartışmalarına ilişkin açıklamada bulundu.

İnce, “Cumhurbaşkanı adaylığı söz konusuyken, ‘aday olamaz’ dediler. 100 bin imza toplanırken, ‘toplayamaz’ dediler. Şimdi adaylar netleşmiş, kesin adaylar açıklanmış, kuralar çekilmiş, pusulalar basılmış, ‘çekilir mi’ diyorlar. Seçeneksiz bırakarak seçim kazanma dönemi bitti. Bu yorumları, bu beklentileri bırakın, işimize bakalım. Biz bu seçimi alacağız. Biz bu Erdoğan’ı göndereceğiz” dedi.

Paris’te çöp toplayıcıları emeklilik reformuna tepki olarak süresiz greve gidiyor

Fransa‘da emeklilik yaşını iki yıl uzatan reforma tepki olarak başkent Paris‘teki çöp toplayıcıları 13 Nisan’dan itibaren süresiz greve gitme kararı aldı.

Fransız televizyon kanalı BFMTV‘nin haberine göre, birçok sendikanın çatı kuruluşu Genel İş Sendikası (CGT), bünyesindeki temizlik çalışanlarının 13 Nisan’da süresiz grev başlatacağına ilişkin Paris Belediyesi‘ne bildirimde bulundu.

Belediye Başkanı Anne Hidalgo‘ya yazılan bildiride, sektör çalışanlarının hükümetin tartışmalı emeklilik reformuna karşı greve yoğun katılım göstermesi istenildi.

‣ Fransızları sokağa döken emeklilik yasasına Senato onayı: Yeni grevler bekleniyor

BirGün‘ün aktardığına göre, yazıda çöp toplayıcıların 6 Nisan’da ülke genelinde düzenlenecek grevlere de katılacağı iletildi.

Diğer yandan, Hidalgo da reformun çekilmesini talep etmesi ve grevlere destek vermesiyle biliniyor.

Ayrıca söz konusu süresiz grev kararı, Anayasa Konseyi‘nin incelediği reforma ilişkin kararını vereceği 14 Nisan’dan bir gün önce alınması bakımından sembolik önem taşıyor.

Konsey 14 Nisan’da reform için ya “yeşil ışık” yakacak ya da reformun geri çekilmesini talep edecek.

‣ Fransa’da emeklilik reformu protestolarında Bordeaux belediye binası ateşe verildi

Dermanin’den ‘zorla çalıştırma’ talimatı

Paris’te çöp toplayıcıları daha önce de 6-29 Mart’ta greve gitmiş, grev nedeniyle başkentte 10 binden fazla çöp yığını birikmişti.

Günlerce yerde kalan çöpler nedeniyle Paris sokaklarında fareler sık sık göze çarpmaya başlamış, hükümet, durumun kamu sağlığını tehdit eder hale geldiğini savunarak greve tepki göstermişti.

Çöp yığınlarıyla dolan Paris sokakları uluslararası basında ve sosyal medyada uzun süre gündem olmuştu.

İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, Paris Valiliği’ne, grevdeki çöp toplayıcılarından asgari bir kadro oluşturulması için “zorla çalıştırma” prosedürünü devreye alması talimatını vermişti.

‣ Fransa’da emeklilik reformuna karşı düzenlenen protestolarda 500’den fazla kişi tutuklandı

Ne olmuştu?

Emeklilik yaşının 62’den 64’e çıkarılmasını öngören yasa tasarısının son halinin parlamentodan geçtikten sonra meclis onayına sunulması gerekiyordu.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, yasa tasarısının Ulusal Meclis’ten geçirilebileceğinden ‘emin olmadığı’ için, yasa tasarısını hayata geçirmek için perşembe günü erken saatlerde halihazırda tartışmalı olan yürütme yetkilerine başvurarak Anayasa’nın 49.3 sayılı maddesini kullanmaya karar vermişti.

Macron, sistemin çökmesini önlemek için yasa tasarısında öngörülen değişikliklerin gerekli olduğunu söyledi.

Fransa Anayasası’na göre yasal olsa da bu hareket, muhalefet partilerinin tepkisiyle karşılandı.

Macron’un, Parlamento sürecini atlamak amacıyla özel anayasal yetkilerin kullanılıp kullanılmayacağına karar vermek için Başbakan Elisabeth Borne‘un, diğer bakanlar ve siyasi partilerin meclis gruplarının başkanlarıyla istişarelerde bulunduğu ifade edildi.

Borne’un attığı bu adım, pazartesi öğleden sonra parlamentoda görüşülmek üzere hükümete karşı iki gensoru önergesi sunan muhalefet milletvekilleri tarafından şiddetli eleştirilere yol açtı.

Tüm muhalefet partilerinin bir araya gelmesini gerektireceğinden, iki gensoru önergesinin geçmesi pek olası görünmüyor. 287 oyluk mutlak çoğunluk barajını tutturmak için, siyasi yelpazede radikal soldan Marine Le Pen‘in aşırı sağcı partisine ve Nicolas Sarkozy‘nin sağcı cumhuriyetçi partisine kadar birleşik bir cephe olması gerekiyor.

Gensoru önergelerinden biri, merkezci grup Liot tarafından bir tür çok partili önerge olarak öne sürüldü ve solcu partiler ittifakı tarafından ortaklaşa imzalandı. Bir başka gensoru önergesi, Le Pen’in 88 milletvekili bulunan aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi tarafından önerildi.

Emeklilik maaşlarındaki değişikliklere karşı birçok sendika birleşerek grev kararları almıştı. Yaklaşık iki ay devam eden protestoların ardından, söz konusu yasa tasarısının açıklanmasıyla eylemler ülke geneline yayıldı. Birçok sektör, bu haftadan itibaren grevlere katılmayı planladığını açıkladı.

İklim krizi: Avrupa’da bu yıl kayıtlara geçen en sıcak ikinci kış yaşandı

Avrupa Birliği‘nin Copernicus İklim Değişikliği Servisi tarafından yayımlanan veriler, küresel ısınmanın geleneksel mevsimleri nasıl değiştirdiğini ortaya koydu.

Euronews‘in aktardığına göre, Avrupa‘da aralık ve şubat ayları arasında ortalama sıcaklıklar 1991-2020 ortalamasının 1,4 derece üzerinde gerçekleşti.

Mevsim normallerinin üzerinde artan sıcaklık 2021-2022 kışını Avrupa’da şimdiye kadar kaydedilen en sıcak ikinci kış mevsimi haline getirdi. Rekor kıran sıcaklık ise 2019-2020 kışına ait kalmaya devam etti.

‣ Yerkürenin en sıcak ocak ayı 2020’de yaşandı

Avrupa’nın hangi bölgelerinde yüksek kış sıcaklıkları kaydedildi?

Yılbaşı döneminde kıtanın bazı bölgeleri kış mevsimine göre sıcak hava dalgasının etkisi altında kaldı.

Anormal derecede ılıman seyreden hava sıcaklıklarının pistleri sulu kara çevirmesi nedeniyle birçok kayak merkezi geçici olarak kapanmak zorunda kaldı.

Harita: ECMRW

Copernicus verilerine göre, sıcaklıklar özellikle Doğu Avrupa ve Kuzey İskandinavya‘da yüksek seyretti.

Birçok ülkede bölgesel sıcaklık rekorları kırıldı. Örneğin İsviçre‘de, Alplerin kuzeyinde 19,4 derece ile şimdiye kadarki en yüksek kış sıcaklığı kaydedildi. Kuzey İspanya ise yaklaşık 25 derecelik sıcaklıklar yaşadı.

‣ 2023 sıcaklık rekorlarıyla başladı: Ocak’ta en yüksek ve en düşük sıcaklık rekorları kırıldı

Ancak yüksek sıcaklıklar, şubat ayına kadar devam eden kaygı verici bir yağış eksikliğiyle aynı zamana denk geldi.

Copernicus merkezinin analizine göre; Şubat 2023’te batı ve güney Avrupa’nın çoğu ortalamanın üzerinde kurak koşullar yaşadı, bazı bölgelerde toprak neminin rekor düzeyde düştüğü görüldü.

‣ Eylül ayının henüz ilk haftalarında Grönland’daki buzullar rekor düzeyde eridi

İtalya‘da Garda Gölü‘nün su seviyesi yılın bu zamanı için ortalamanın yaklaşık 65 cm altına düştü. Po Nehri ile Maggiore ve Como göllerinin sularının da alışılmadık derecede düşük değerlere geriledi.

İspanya’daki zeytin ve zeytinyağı üreticileri aşırı kuraklık sebebiyle bu yıl zeytin hasadının yarı yarıya düşebileceği uyarısında bulundu.