ManşetHayvan Hakları

Hak örgütlerinden sokakta yaşayan hayvanlarla ilgili araştırma: Kanun çıktı ama vahşet ve katliam sürüyor

0

Hayvan Hakları İzleme  Komitesi (HAKİM) bugün, Burak Özgüner Hayvan Hakları Çalışma Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısı ile İstanbul’un her bölgesinden, toplam 50 hayvan koruma gönüllüsü ve 3 hayvan bakımevi veterineri ile yaptıkları birebir görüşmeler sonunda elde ettiği bilgileri paylaştı.

HAKİM, çalışmanın İstanbul’da sokakta yaşayan hayvanların ve hayvan koruma gönüllülerinin yaşadığı sorunlara ve bakımevlerindeki problemlere dikkat çekmesini, çözüm önerilerinin özellikle yerel yönetimlere yol gösterici olmasını umduğunu belirtti.

Basın açıklamasını yapan Hayvan Hakları ve Etiği Derneği’nden Avukat Hacer Gizem Karataş şunları söyledi: “Yüzyıllardır sokakta yaşayan ve artık birer kent sakini olan kedi ve köpekler ile bir ortak yaşam kültürüne sahip olan İstanbul’da bu birlikte yaşam kültürüne yapılan en büyük saldırı, devlet eliyle 1910 yılında gerçekleşti. 1910 Hayırsız Ada Katliamı’nda İstanbul’da yaşayan 80 bin köpek toplandı ve sonradan Hayırsız Ada olarak anılacak olan Sivriada’da ölüme terk edildi. Bu olay İstanbul köpeklerinin yaşayacağı son katliam olmayacaktı. İstanbul’un sokaklarında yaşayan köpeklere yönelik tecrit ve sürgün politikaları günümüze kadar devam etti.”

Kanun çıktı ama hayvan soykırımı sürüyor

“Türkiye’de 2004 yılından önce hayvanların haklarını korumaya yönelik bir hukuki düzenleme yoktu” diyen Karataş, 2004’ten önce yerel yönetimlerin oluşturduğu “itlaf ekipleri”nin sokakta yaşayan hayvanları toplayıp öldürdüğünün saklanmayan bir gerçek olduğunu, sokakta zehirlenmiş, can çekişen hayvanlar ile karşılaşıldığını, belediyelerin halka hayvan öldürmek için mermi dağıttığını, öldürülen hayvan başına teşvik parası ödendiğini o dönemlerden sonra, 2004 yılında “Hayvanları Koruma Kanunu”nun yürürlüğe girdiğini belirtti. Kanunun, öldürmeleri yasaklarken yerel yönetimlere de hayvanların yaşamlarını korumak için bazı görevler verdiğine işaret eden Karataş, belediyelerin bu görevlerini yerine getirmediğini aksine hayvanları dağ başlarına, yol kenarlarına ve çöplüklere attıklarını, bakımevlerinin içinde öldürmeye devam ettiklerini, çoğu belediyenin hala bu katliamlara devam ettiğini vurguladı.

Hayvanlar devlet kurumları aracılığı ile öldürülmeye devam ederken hayvan düşmanı söylemlerin de yıllar içerisinde sistematik olarak arttığını, toplumun medya aracılığı ile kışkırtıldığını gördüklerini söyleyen Gizem Karataş, özellikle son dönemlerde “başıboş köpek sorunu” denilerek sokakta yaşam mücadelesi veren hayvanların toplatılması ya da zehirlenmesi yönünde çağrılar yapan sosyal medya hesaplarının ve medya kuruluşlarının bu çağrılarının hayvanlara zulüm ve ölüm olarak geri döndüğünü belirtti.

‘Sorunun kaynağı görevini yerine getirmeyen kamu kurumları’

Av. Karataş, sadece sokakta yaşayan hayvanların değil, bu hayvanların haklarını savunan yada hayvanları koruyan kişilerin de hemen hedef tahtası haline gelebildiğini kaydetti; “Kendi emekleri ile, yaşamlarından tavizler vererek, maddi, manevi olarak yıpranarak belediyenin yerine getirmediği görevlerini üstlenmeye çalışan hayvanseverlere yapılan bu muamele kabul edilemez” dedi. Sorunun gerçek kaynağının bu hayvanlar yada hayvanseverler olmadığını belirten Karataş, kaynağın sorumluluklarını yıllardır yerine getirmeyen kamu kurumları olduğunu söyledi.

Gönüllülerin anlattıkları…

HAKİM Koordinatörü Fatma Biltekin de gönüllüler ve bakımevi çalışanları ile yaptıkları görüşmelerin sonuçlarını paylaştı:

“Gönüllülere besleme yaptıkları bölgedeki hayvan sayısını sorduğumuzda en az 10 kedi, 1 köpek en fazla 3000’e yakın köpek cevabını aldık. Arada bu kadar büyük bir rakam farkı olmasının sebebi bir gönüllünün sadece sokağında yaşayan hayvanlar ile ilgilenmesi, diğer gönüllünün ise ormanlarda besleme yapması. Orman beslemesi yapan gönüllüler avcılar tarafından vurulan hayvanlar bulduklarını, her gittiklerinde farklı köpeklerin özellikle yasaklı ırkların ormana atıldığını, bölge halkının hayvanların durumları ile ilgilenmediklerini belirtiyor. “

Biltekin gönüllülerin 35’inin belediyelerden destek aldıklarını, 13’ünün eski deneyimleri sebebi ile belediyelere güvenmediklerini bu yüzden belediyeden destek almadıklarını, iki kişinin ise belediyeden hiç destek almadığını belirttiğini; destek alan 35 gönüllünün hepsinin kısırlaştırma konusunda destek aldıklarını, %14.3’ü mama, %5.7’si mama ve su kabı ile kulübe, %25.8 tedavi, %17.2’si ise aşı için destek aldığını söylediğini kaydetti.

Gönüller bakımevindeki en büyük problemleri ise şöyle sıraladı:

“Yanıt veren 45 kişiden beşi psikolojik olarak çok yıpratıcı olduğu için bakımevi ziyareti yapmıyor;  yüzde 53,3’ü ekipman eksikliği,  yüzde 51’i  hayvan sayısının çok fazla olması, yüzde 40’ı veteriner hekim eksikliği, yüzde 24,4’ü hekimlerin gönüllülere karşı olan kötü tutumu, yüzde 35.2’si hijyen eksikliğine bağlı viral hastalıkların yayılmasını öncelikli sorun olarak ifade ediyor.”

Biltekin, gönüllülerin besleme yaparken karşılaştıkları en büyük problemleri ise şöyle sıraladı: “Yüzde 76.1’i hayvan beslenmesini istemeyen insanlar, yüzde 58.7’si mama alamama, yüzde 41,3’i mama ve  su kaplarının atılması, yüzde 15,2 kulübelerin kırılması, yüze 8,7’si yanlış beslemeler yüzünden yaşanan temizlik ve sağlık sorunları dedi.”

Gönüllülerin besleme yaparken çevredeki insanlardan en fazla aldıkları tepkiler ise şöyle sıralandı:

  • Buraya mama koyma
  • Hayvanları buraya alıştırma
  • Kirletiyorlar, burada besleme
  • Zehirlerim hepsini
  • Bunları besleyeceğine çocuklara yardım et
  • İnsan kalmadı da bunları mı besliyorsun
  • Hastalık bulaştıracaklar
  • Sokakta hayvan istemiyoruz, çok istiyorsan al evinde bak
  • Hayvanlarla kafayı bozmuşsun.

Gönüllülere “Sokakta yaşayan hayvanların sorunlarını azaltmak, hayvan insan çatışmasını azaltmak için neler yapılmalı?” diye sorduklarını belirten Biltekin en fazla verilen iki cevabın “kısırlaştırma ile hayvan sayısının kontrol edilmesi” ve “özellikle çocuklara yönelik hayvan hakları ile ilgili  eğitimler yapılması” olduğunu söyledi.

Verilen cevaplar şöyle: .

  • Kurumlar gönüllüler ile koordineli çalışmalı,
  • Daha fazla ödenek ayrılmalı,
  • Atık yemeklerden mama üretilmeli,
  • Okul müfredatlarına hayvan hakkı ile ilgili ders eklenmeli,
  • Kamu spotları hazırlanmalı,
  • Halkı bilgilendirici içeriklerin şehirdeki bilboardlara asılması,
  • Gönüllüler ile birlikte belirlenen noktalara besleme odakları yapılmalı,
  • Kamu kurumları sorumluluklarını yerine getirmeli,
  • Hayvana yönelik şiddet fiillerine caydırıcı cezalar verilmeli,
  • Öncelikle hayvan düşmanı devlet politikaları değişmeli,

Gönüllülere “Yerel yönetimlerden neler talep ediyorsunuz?” diye sorduklarını belirten HAKİM Koordinatörü, en fazla verilen üç yanıtın “cerrahi prensiplere uyarak kısırlaştırma yapılması, gönüllü ile koordineli çalışması, belediye logosu taşıyan mama ve kulübelerin gönüllüler ile uygun yerlere yerleştirilmesi” olduğunu söyledi.

Verilen diğer cevaplar ise şöyle sıralandı:

  • Çocuklara yönelik eğitimler düzenlenmesi,
  • Tüm tedavilerin yapılabileceği, eksik ekipmanın olmadığı, yeterli veterinerlerin istihdam edildiği tedavi merkezleri oluşturması var olanların eksikliklerini giderilmesi,
  • Mama desteği sağlamaları, bunun için daha önce örneklerini de gördüğümüz atık yemeklerden mama üretecek tesislerin kurulması,
  • Reklam panolarından bilgilendirici ve yasal uyarıların olduğu içeriklerin paylaşılması,
  • Bakımevlerinde düzenli olarak çocuklar için etkinlikler yapılması,
  • Kazaların çok yaşandığı yerlere kasislerin yapılması,
  • Hayvan bakan esnaf ve gönüllülerin desteklenmesi,
  • Belediyede çalışan veterinerler ve diğer görevlilerin gönüllü olarak barınakta çalışmak isteyen, hayvan seven kişilerden seçilmesi,
  • Hayvanlara nasıl yaklaşılacağı ile ilgili çocuklara yönelik bilgilendirici içeriklerin (kartlar, oyunlar…)  hazırlanması,
  • Cami imamlarına, öğretmenlere, muhtarlara eğitimler verilmesi,
  • Kent Konseylerinin etkin çalışması,
  • Yerel yönetimlerin tüm çalışanlarına eğitimler vermesi,
  • Belediyenin ruhsat verdiği mekanlarda çalışan kişilere eğitim verilmesi.

Bakımevinde çalışan üç veteriner ile yapılan görüşmelerden çıkan sonuçlara da değinen Biltekin; veterinerlerin, bakımevinin içinde yeterli alan ve çalışan olmadığını, ödeneklerin yetersiz olduğunu, bazı bakımevlerinde gelen ziyaretçiler ile veterinerlerin ilgilenmek zorunda kaldığını bu yüzden tedaviler ile ilgilenemediklerini, yetişemedikleri yerlerde ise hayvanseverler ile sorunlar yaşadıklarını, bazı hayvanseverlerin çok tepkisel yaklaşabildiğini belirttiklerini söyledi.

Veterinerler çözüm olarak ise şu önerilerde bulundu: ” Öncelikle havyan üretimi bitmeli,  soruna duygusal yaklaşılmamalı, sakin kalınmalı, gönüllü ile koordineli çalışılarak sorunlar çözülmeli, bunun için her mahallede koruma bölgeleri oluşturulmalı, hekimler ameliyat dışında ilaçla tedavi edilebilecek hastalıkları bu bölgelerde tedavi etmeli, bölgelerdeki hayvanların bakımları ve tedavilerinin gönüllüler ile birlikte yapılmalı.”

Biltekin, veterinerlerin ayrıca “her bakımevinde bir halkla ilişkiler görevlisi istihdam edilmeli; ziyaretçilere bilgi vermek, yuvalandırma için kişiler ile görüşmek gibi konularla hekimler yerine bu kişiler ilgilenmeli,  bakımevlerinde çalışan kişiler dikkatle seçilmeli, bakımevleri sürgün yeri olarak görülmemeli, burada istihdam edilecek kişiler öncelikle gönüllü olanlardan seçilmeli” dediklerini belirtti.

Fatma Biltekin şunları kaydetti: “yaptığımız tüm bu görüşmeler açık bir şekilde gönüllüler ile yerel yönetimlerin birlikte çalışmak zorunda olduğunu gösteriyor. Ülkenin cumhurbaşkanının hayvan bakan kişileri “beyaz türk”, “paralı kimseler” diyerek marjinalleştirmeye çalıştığı, mecliste bizleri temsil etmesi gereken milletvekillerinin yasaya aykırı bir şekilde hayvanların toplatılmasını talep ettiği,  “sanatçıların” köpekleri zehirlemeyi önerdiği bir dönemde bu çok zormuş gibi görünebilir ancak hayvanların sorunlarını, hayvan insan çatışmasını, hayvan koruma gönüllülerinin yükünü azaltmak için buna mecburuz. “Sokakta hayvan istemiyorum”, “Sokakta insan istemiyorum” gibi söylemler çatışmayı artırdığı gibi sorunu da derinleştiriyor.”

Hayvanlara Adalet Derneği Başkanı Hülya Yalçın da hayvan hakları mücadelesinin tüm türler için sürmesi gerekirken alanın devlet eliyle daraltılması sebebiyle sokakta yaşayan köpekler ile sınırlandırılmak durumunda kalındığını belirtti.

Cumhurbaşkanının son açıklamalarından sonra nefret söyleminin ve şiddetin arttığını hatırlatan Yalçın, toplumun kutuplaştırıldığını belirterek sahada verilen mücadelenin masaya da taşınması gerektiğini kaydetti. Hareketin içindeki insanların birbirleri ile mücadele etmeden, gözünü hayvandan ayırmadan ve hayvanı önceliklendirerek mücadeleyi sürdürmesi gerektiğini hatırlatan Hülya Yalçın, hak savunucularının çok yol aldığını ancak şiddet dilinin de arttığını belirtti. Yalçın, çocukların ve köpeklerin karşı karşıya getirilmeye çalışıldığını kaydetti; bu söylemlere çok dikkat edilmesi gerektiğini, ne çocuğun ne de köpeklerin zarar görmesinin istenmediğine yönelik söylemlerde bulunulması gerektiğini vurguladı ve yaşanan olayların sorumlularının görevini yapmayan belediyeler ve kanun uygulamaları olduğunun unutulmaması gerektiğini söyledi.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.