Ana Sayfa Blog Sayfa 191

Ton balıklarındaki cıva seviyeleri alarm veriyor

Dünya çapında ton balıklarında cıva seviyelerinin tehlikeli bir şekilde yüksek olması, denizlerin ve denizlerde yaşayan canlıların sağlığı için ciddi endişelere işaret ediyor.

Cıvanın, deniz balıklarını yiyen insanlara da geçen toksik bir metal olarak metil cıva formunda, nörolojik ve gelişimsel zararlara neden olabileceği belirtiliyor. Son elli yılda hava, su ve toprakta cıva kirliliğini azaltma yönünde uluslararası çabalar artarken, Environmental Science & Technology Letters dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, bu girişimlerin ton balıklarındaki cıva seviyeleri üzerindeki beklenen olumlu etkisini sorguluyor.

Çalışma, denizlerdeki cıva kirliliği ve ton balıklarındaki metil cıva konsantrasyonlarına dair önemli bulgular sunarken, aynı zamanda deniz ekosistemlerinin kirlilikle başa çıkma kapasitesindeki sınırlılıkları ve bu durumun insan sağlığı üzerindeki uzun vadeli etkilerini de ortaya koyuyor.

Araştırma: Atmosferdeki cıva miktarı son 500 yılda yedi kat arttı
Cıva kullanımını sınırlayan kanun Meclis’ten geçti: Türkiye Minamata Sözleşmesi’ne resmen taraf

Yüzyıllardır cıva seviyeleri birikiyor

Bilim insanları, ton balıklarındaki cıva seviyelerinde, balıkların büyüme ve yaşlanması gibi doğal birikim süreçlerinin etkilerinden arındırdıktan sonra bile, yıldan yıla ciddi farklılıklar gözlemledi.

Bu değişkenliklerin en dikkat çekici örneklerinden biri, 1990’ların sonlarında, kuzeybatı Pasifik bölgesinde yaşayan orkinos cinsi ton balıklarında yaşandı. Bu dönemde, balıklardaki cıva miktarında belirgin bir artış kaydedilmişti. Araştırmacılar, bu artışın, aynı dönemde Asya‘da cıva salınımının artmasıyla doğrudan bağlantılı olduğunu belirtiyorlar. Yani, bölgedeki endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan cıva emisyonlarındaki artış, deniz yaşamında da cıva konsantrasyonlarının yükselmesine neden oldu.

Bulunan sonuçlar, 1970’lerden bu yana dünya genelinde cıva emisyonları ve çökeliminde gözlenen genel düşüşe rağmen, ton balıklarındaki cıva konsantrasyonlarının stabil kaldığını gösteriyor. Araştırmacılar, bu sınırlı yanıtın, yüzey altı okyanuslarda yüzyıllar boyunca biriken ve yüzey okyanus cıvasına sürekli bir kaynak sağlayan miras cıvanın etkisi olduğunu belirtiyor.

Çalışma, Minamata Sözleşmesi kapsamında daha agresif cıva emisyon azaltım çabalarının gerekliliğine işaret ediyor. Bilim insanları, deniz ekosistemlerinin sağlığı ve insan sağlığını korumak adına, uluslararası toplumun bu konuda daha kararlı ve etkili önlemler alması çağrısında bulunuyor.

cıva seviyeleri
Fotoğraf: Naja Bertolt Jensen / Unsplash

İnsanlara kolaylıkla cıva geçebiliyor

Ton balığı dünya çapında insanlar tarafından en çok yenen balıklardan biri olduğu için, taşıdığı cıvayı da insanlara ulaştırabiliyor.

Cıva elementinin özellikle doğmamış bebekler ve küçük çocuklar için tehlikeli olduğu belirtilirken, vücutta fazla cıva birikmesinin yetişkinlerde de kalp ve damar hastalıklarına yol açabileceği ifade ediliyor.

Dünyada cıva emisyonlarını artıran kömür ve altın madenciliği, kömür yakma, endüstri, atık işleme gibi faaliyetlerin

İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nde iki yıl önce de ‘toprak kayması’ yaşanmış

Erzincan‘ın İliç ilçesinde Anagold Madencilik tarafından işletilen Çöpler Altın Madeni’ndeki faciada göçük altında kalan dokuz işçiye halen ulaşılamadı. Madenle ilgili yeni ayrıntılar da ortaya çıkmaya devam ediyor.

CHP Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından Sorumlu Deniz Yavuzyılmaz, Çöpler Altın Madeni’nde iki yıl önce de toprak kaymasının yaşandığını ve bunun kamuoyundan gizlendiğini açıkladı. Anagold tarafından işletilen aynı maden sahasında, 27 Mart 2022 tarihinde de bir kayma yaşandığını paylaşan Yavuzyılmaz, olaya ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan raporu yayınladı.

Yavuzyılmaz, şunları yazdı:

“Erzincan İliç’te çevre felaketine yol açan Anagold şirketinin işlettiği altın madeni yığın liç sahasında; Daha önce, 27.03.2022 tarihinde de bir kayma olayı meydana geldiğini tespit ettik.

1292-1346 katları arasında yaşanan bu tehlikeli olay kamuoyundan gizlendi! Kaynak: E-79380874- 145.09- 4459 575 sayılı Çevre Bakanlığı resmi belgesi.”

Kuir Fest’e yasak geldi: ‘Kışı ısıtmamıza engel olamayacaklar!’

Pembe Hayat Derneği tarafından organize edilen ve 23-25 Şubat tarihleri arasında Goethe Institut Ankara, Makina Mühendisleri Odası Eğitim ve Kültür Merkezi ve Mülkiyeliler Birliği’nde gerçekleşmesi planlanan etkinlikler, Ankara Valiliği Hukuk İşleri Şube Müdürlüğü tarafından yasaklandı.

Dernek tarafından sosyal medya kanalları üzerinden yapılan açıklamada, “İlgili valilik biriminin yetkisi dışında verdiği, dosya numarası dahi konmaya tenezzül edilmemiş seri kopya yasak kararı 22 Şubat Cuma günü Makina Mühendisleri Odası Eğitim ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiğimiz açılışın başlamasına yarım saat kala, kolluk kuvvetleri tarafından tebliğ edildi” denildi.

Pembe Hayat Derneği olarak avukatımız aracılığıyla yürütmenin durdurulması için İdari Mahkeme’ye başvurduk. Elimize tutuşturulan bu seri kopya yasak kararını artık ezberledik. Daha önce de film izlemesi, piknik yapması, yürümesi, çay içmesi, bir araya gelmesi yasaklanan lubunya için bu ne ilk, ne de son çerçevesi hukuk olmayan yasak uygulaması.

Valiliğin açıklamasına göre, yıllarca Ankara’da düzenlenen festival, “kamu düzeninin, genel sağlığın ve genel ahlakın, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla” yasaklandı.

Kuir Fest: ‘Bir dakikamız bile yok’

Pembe Hayat Derneği’nin Kuir Fest’in yasaklanmasına ilişkin, “Şunu tekrar hatırlatmak isteriz; Pembe Hayat KuirFest, 2017 Ankara lubunya etkinlikleri yasakları ve akabinde idari baskıları deneyimlemiş, ana ayağını İstanbul’a taşımak zorunda kalsa da her seferinde yasakları yasaklamış, yasaksızlık özlemiyle her yıl yeni yollar açmış bir lubunya festivalidir” denildi.

Kararla ve kararı alan kişilerle mücadelenin hukuk zemininde süreceğini belirten  Pembe Hayat Derneği, “Ancak şu anda bu aklın sınırlarını zorlayan kür gerekçeler silsilesine, numarasız boş kağıda, ya da karara ayıracak bir dakikamız bile yok. Vaktimizi dahi çalmanıza izin vermeyeceğimiz kadar ezberledik” dedi.

12. Pembe Hayat Kuirfest, küründen online bir şekilde etkinliklerini aksatmadan devam edecek. Sen saatini ayarla, takvimini değiştirme ve bizden haber bekle lubunya. #DöndümBak dedik bir kere aşkım, kışı ısıtmamıza engel olamayacaklar!

Kuirfest
12. Pembe Hayat KuirFest, başladığı yere dönüyor: 23 Şubat’ta Ankara’da

Polonya’nın kömür bölgesi, kömürden tamamen çıkıyor

Polonya‘nın Wielkopolska Eyaleti, kömürden elektrik üretimine geçişi hızlandırmak için çalışan 180’den fazla ülke, yerel yönetim ve şirketten oluşan bir koalisyon olan Powering Past Coal Alliance (PPCA)’a katılan ülkenin ilk bölgesi oldu.

Donald Tusk hükümetinin tavrı kömürden çıkış tarihini ilan etme konusundaki tutumu konusunda karışık sinyaller verse de Polonya kömürden elektrik üretimini azaltıyor ve temiz enerji payını yavaş ve istikrarlı bir şekilde artırıyor. Ülkede  2015 yılından bu yana kömürden elektrik üretimi 27 Terawatt saate yakın azaldı. Bu, 2022 yılında Pakistan, Bangladeş ve Sri Lanka‘nın toplamda ürettiği kömür enerjisine denk geliyor.

Yenilenebilir enerji üretimi ise 2015 yılında 11 Terawatt saat iken 2023 yılında 35 Terawatt saate yükseldi. Bu da 2015 yılında yüzde 7 olan rüzgar ve güneş enerjisi üretiminin 2023 yılında yaklaşık yüzde 20’ye çıkmasıyla elde edildi.

Wielkopolska eyaleti, bugün Polonya’nın Poznan kentinde düzenlenen “Kömürden Sonra Yaşam” konferansında PPCA’ya resmi olarak katılacak.  Wielkopolska’nın adil ve düzenli bir şekilde kömürden uzaklaşma çabaları, kömür endüstrisine bağımlı kalan diğer bölgeler için de bir örnek teşkil ediyor.

Wielkopolska kömürden nasıl çıktı?

Wielkopolska, Polonya’da PPCA’ya katılan ilk eyalet. Bölge, özel bir şirket olan ZE PAK‘a ait bir maden ve enerji santrali kompleksine ev sahipliği yapan önemli bir linyit madenciliği bölgesini içeriyor. Kömür madenciliği ve elektrik üretimi, kömür ihtiyacındaki yapısal düşüş nedeniyle son yıllarda hızla azalıyor. Madenlerde ve santrallerde şu anda yaklaşık 2.500 kişi çalışıyor ve bu sayı on yıl öncesine göre beş kat daha az.

Kömürden kaçınılmaz çıkışla karşı karşıya kalan bölge yetkilileri ve şirket, 2040 yılına kadar iklim nötrlüğüne ulaşma ve 1,5o C hedefi doğrultusunda 2030 yılına kadar kömürü aşamalı olarak terk etme taahhüdüyle desteklenen yeni bir kalkınma vizyonu geliştirdi. Yenilenebilir enerji kaynakları gibi sektörlerde yeni ekonomik fırsatlar yarattılar. Ayrıca AB Adil Geçiş Fonu‘ndan ve son olarak kıdem tazminatı programı için devlet yardımından işçiler ve toplumlar için destek sağlamayı başardılar.

Wielkopolska Bölgesi Mareşali Marek Woźniak şunları söyledi: “Wielkopolska, Polonya’da kömür endüstrisini başarılı bir şekilde kapatan ilk il olacak. Kömürü aşamalı olarak terk etme konusundaki net kararlılığımız sayesinde yabancı yatırımları çekiyor, yeni endüstriler yaratıyor ve daha temiz ve ucuz elektriğe geçiyoruz. Geçiş sürecimiz, stratejik yönlendirme, dikkatli planlama ve vatandaşlarla ciddi bir diyalogla kömüre bağımlı bölgelerin yerel ekonomiyi çeşitlendirebileceğini ve geçişten en çok etkilenenler için yeni fırsatlar yaratabileceğini gösteriyor.”

Kömüre bağlı diğer bölgeler için örnek oluşturuyor

Polonya ve kömüre bağımlı diğer ülkelerdeki birçok bölge, kömür kullanımındaki yapısal düşüş nedeniyle Wielkopolska Eyaleti ile benzer zorluklarla karşı karşıya. Dünyanın en büyük kömür kullanıcılarından biri olan ülkede 2023 yılında kömürden elektrik üretimi, 2020’de kaydedilen yüzde 70’lik bir önceki düşük seviyeden yüzde 61’lik rekor bir düşük seviyeye geriledi.  Bu durum, 2023’te kömür üretiminin yüzde 26’lık rekor bir düşüş gösterdiği AB’deki daha geniş bir eğilimin parçası. Yeni Polonya hükümeti kısa bir süre önce, ülkenin ekonomik rekabet gücünü güçlendirmek ve işçiler ile sektöre netlik kazandırmak amacıyla yeni bir kömürden çıkış tarihi belirlemeyi planladığını açıklamıştı.

Wielkopolska da  iddialı bir enerji dönüşüm planını uygulama deneyimini dünyadaki diğer ülkelerle paylaşmak için, kömürle çalışan elektrik üretiminden hızla uzaklaşarak iklimi korumayı ve ekonomik kalkınmayı hızlandırmayı amaçlayan dünyanın ilk uluslararası girişimi olan PPCA’ya katılacak.  Doğu Wielkopolska, Koszalin, Wałbrzych ve kamu hizmeti şirketi ZE PAK’ın 2021’de katılmasının ardından PPCA’nın beşinci Polonya üyesi oldu. İttifak 2017 yılında Kanada ve Birleşik Krallık tarafından başlatılmıştı.

Birleşik Krallık‘ın Polonya Büyükelçisi Anna Clunes, Wielkopolska’nın PPCA’ya katılımıyla ilgili “Wielkopolska’yı kömürden çıkış sürecini sorumlu ve kapsayıcı bir şekilde yönetmeye yönelik ilham verici yolculukları için içtenlikle tebrik ediyorum. Hem Polonya’daki diğer bölgelerin hem de ulusal hükümetin bu örnekten daha fazla etkileneceğini umuyorum. Birleşik Krallık olarak kömürden çıkış yolculuğumuzla gurur duyuyoruz ve adil bir geçişi desteklemek üzere öğrendiklerimizi paylaşmak için Polonya hükümetiyle yakın bir şekilde çalışmaya hazırız” diye konuştu.

Kanada‘nın Polonya Büyükelçisi Catherine Godin ise “Bugün Wielkopolska eyaletini Powering Past Coal Alliance’ın bir üyesi olarak ağırlamaktan gurur duyuyoruz. Wielkopolska’nın 2030 yılına kadar kömürü aşamalı olarak terk etme taahhüdü takdire şayandır. Sizi de üyemiz olarak görmekten gurur duyuyoruz” dedi:

“Kömürlü termik santral emisyonlarının sona erdirilmesi, iklim değişikliğiyle mücadelede dünyanın atması gereken en etkili adımlardan biridir. Kanada, Powering Past Coal Alliance’a Birleşik Krallık ile birlikte liderlik etmekten gurur duymaktadır. İttifak, 180’den fazla üyesiyle kömürlü termik santrallerden kaynaklanan emisyonların küresel ölçekte ortadan kaldırılmasını amaçlayan dünyanın önde gelen girişimidir.  Her yeni üyede gördüğümüz şey, geçişin gerçekleşmekte olduğudur. Bu çoktan başlamış durumda. Ve hızlanıyor.”

60 hükümet, 51 yerel yönetim ve 71 şirket anlaşmaya katıldı

PPCA şu anda gelişmiş ülkelerde 2030 yılına kadar, dünyanın geri kalanında ise 2040 yılına kadar kömürden uzaklaşılmasını savunan 60 hükümet, 51 yerel yönetim ve dünyanın dört bir yanından 71 şirket ve kuruluştan oluşuyor. Bugüne kadar OECD ve AB ülkelerinin yüzde 80’inden fazlası ulusal düzeyde PPCA’ya katılmış durumda.

Ülkeler ve işletmeler kömürün getirdiği faydaları (daha temiz hava, daha ucuz elektrik ve daha güvenli ekonomiler ve enerji sistemleri) giderek daha fazla fark ettikçe, kömürden çıkışın küresel olarak hızlanması bekleniyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşmasının da etkisiyle, elektrik üretimi için kömür kullanımının 2023 yılında dünya genelinde en üst seviyeye ulaşması ve önümüzdeki yıllarda azalarak tarihi bir dönüm noktasına işaret etmesi umuluyor.

E3G‘nin Kıdemli Ortağı [Japonya] Yoko Mulholland,  Wielkopolska’nın PPCA’ya katıldığını ve dünyanın kömüre en bağımlı ülkelerinden biri olan Polonya’nın kömürden çıkış tarihi belirlemeyi planladığını görmenin cesaret verici olduğuna vurgu yaptı:

“Kömürün sonu gerçekten de çok yakın ve bu heyecan verici haber, kömüre büyük ölçüde bağımlı bölgelerde bile kömürden uzaklaşmanın mümkün olduğunu gösteriyor. Kyoto şehrinin 2022 yılında Japonya’dan ilk üye olarak PPCA’ya katıldığını görmek de harikaydı. PPCA’ya ulusal düzeyde üyelik de hız kazanıyor ve Japonya şu anda G7’de henüz üye olmayan tek ülke konumunda.”

Ember Avustralya İklim Stratejisi Danışmanı Chris Wright da “Polonya’nın kömür madenciliği bölgesi Wielkopolska, temiz enerji geleceğini benimsemenin karşılığını aldığını kanıtladı. Kömürün kaçınılmaz düşüşünü kabul ederek, gelecek nesiller için yerel ekonomiyi kuracak organize bir geçiş sağlamak üzere yatırım sağladılar. Avustralya‘nın Hunter ve Bowen havzaları bu ileri görüşlü planlamadan ders çıkarabilir” dedi:

“Sadece yeni temiz ekonominin inşasında değil, aynı zamanda metan sızıntılarını sınırlandırmak için kömür madenlerinin sorumlu bir şekilde kapatılmasında da iş imkanları bulunmaktadır. Halihazırda devam etmekte olan küresel enerji devriminin farkına varılmaması, kömüre bağımlı bölgelerin kendilerini yeni temiz enerji ekonomisinin ön saflarında yeniden konumlandırma şansını kaçırmaları anlamına gelecektir.”

Wielkopolska’nın kararının küresel ve bölgesel olarak kömürden çıkış hareketi için harika bir örnek teşkil ettiğini belirten Ember Güneydoğu Asya Kıdemli Elektrik Politikası Analisti Dr. Dinita Setyawati ise şu değerlendirmeyi yaptı:

“Avrupa Birliği’nde, son raporumuza göre 2023 yılında hem fosil üretiminde hem de CO2 emisyonlarında rekor bir düşüş yaşandı. Bununla birlikte, Malezya, Filipinler ve Endonezya gibi ülkelerde kömürün hala elektriğin yüzde 40’ından fazlasını ürettiği Güneydoğu Asya’da, ülkelerin, belediyelerin ve kuruluşların kömürden çıkış konusunda daha güçlü taahhütlerde bulunmasına ihtiyacımız var.

Bugüne kadar Singapur, altı yerel yönetim ve Filipinler ile Endonezya’da bulunan iki kuruluş kömürü aşamalı olarak terk etmeyi taahhüt etmiştir. Bu geçişler, kömürden çıkış için bir yol çizmenin mümkün olduğunu kanıtlıyor.

Her kuruluşun kendi geçiş sürecini belirlemesi gerekse de, Güneydoğu Asya’daki kömüre bağımlı ülkeler bu hikayelerden ders çıkarabilir ve Powering Past Coal Alliance’a (PPCA) katılarak kömürden çıkış taahhüdünde bulunabilirler.”

Instrat Polonya CEO’su ve Kurucu Ortağı Michal Hetmanski de yönetilebilir ama her şeyden önce adil bir geçiş için masanın her tarafında liderliğe ihtiyaçları olduğunu belirterek, “Bu sadece Polonya’da değil, dünya genelinde de benzersiz bir durum. Instrat olarak uzmanlığımızla bu süreci birlikte şekillendirmekten gurur duyduk ve bu deneyimle bunu Polonya’nın yanı sıra Ukrayna ve Batı Balkanlar‘daki ihmal edilmiş linyit bölgelerine de taşımaya hazırız” diye konuştu.

Karacasöğüt’teki mühürlenmiş iskeleye Ağaoğlu ‘demirledi’

Muğla Marmaris’e bağlı Karacasöğüt’teki koyda işletme ruhsatı olmadığı halde faaliyet gösterdiği için mühürlenen iskeleye Ağaoğlu’na ait bir teknenin yanaşmış olduğu görüldü.

Muğla Turizm Çevre Vakfı’na (MUÇEV) ait iskele işletmesi, çevre savunucularının mücadelesi ile mühürlenmişti. Mühürlenen iskeleye üzerinde Ağaoğlu yazılı ait bir teknenin yanaşmış halde durduğunu gören bölge halkı, gerekli işlemlerin yapılmıyor olmasından şikayetçi.

Muğla Çevre Platformu’ndan (MUÇEP) gönüllüler, bugün (23 Şubat’ta) Karacasöğüt’te bulunan Global Marin‘in keşfi için koya gitti ve “MUÇEV Marina’nın mühürlenen ancak yıkılmayan iskelesine Ağaoğlu teknesinin bağlı olduğunu tespit ettik” şeklinde bir açıklama yaptı. Bölge halkının ifadesine göre bu tekne, yaklaşık üç aydır burada duruyor.

MUÇEP‘ten Halime Şaman, Yeşil Gazete‘ye yaptığı açıklamada, “yıkılması gereken ve mühürlü olan iskelede, Ağaoğlu’nun teknesini bağlı bulduk. Hala gerekli işlemlere neden başlanmadığını hiç bilmiyoruz. Bundan Kaymakamlık ve Belediye sorumlu, çünkü mühür varken, ruhsatlı değilken ve ÇED olumlu kararı iptal edilmişken onlara düşen görev, gereğini yapmak ve burayı yıkmak. Yıkmayarak, fiili olarak iskelenin varlığının devam etmesine katkı veriyorlar” dedi.

Ruhsatı iptal edilmiş, mühürlenmişti

Marmaris Belediyesi tarafından iskele ruhsatı verilmiş olmasına rağmen işletme ruhsatı bulunmayan marinada, çevrecilerin ve bölge halkının itirazları üzerine açılan dava sonucunda ruhsatın iptaline karar verilmişti. Bu karar, daha sonra MUÇEV tarafından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı‘ndan alınan ÇED olumlu raporuna rağmen geçerliliğini korudu.

Karacasöğüt

Çevreciler, Karacasöğüt’te MUÇEV’in yat bağlama iskelesi için planladığı alanda, 1. derece arkeolojik tespit ve tescil kararı alınması sonucu, kurul izni olmadan inşai faaliyetlerin yürütülemeyeceğini belirterek mücadelelerini sürdürmüşlerdi. Muğla Büyükşehir Belediyesi‘nin de desteklediği bu çaba, Muğla İdare Mahkemesi’nin ÇED olumlu kararını iptal etmesiyle önemli bir gelişme yaşadı. Sonuç olarak, Marmaris Belediyesi, MUÇEV’e verdiği ruhsatı iptal ederek, iskele alanını mühürledi ve kararı ilgili kurumlara bildirdi.

Yerel halk, Marmaris Belediyesi’nden MUÇEV’e verilmiş olan ruhsatın iptalini ve denize hukuksuz şekilde dökülen betonlar ile tehlike arz eden demir ayakların kaldırılmasını beklerken, koya yanaşmış halde duran Ağaoğlu teknesi ile karşılaştı.

karacasöğüt

‘Kıyılar işgal ediliyor’

Avukat Arzu Alper, “Devlet ihale yasasına aykırı olarak buralar peşkeş çekiliyor” diyerek durumu açıklamıştı. Aynı şeyi Marmaris Belediye Başkanlığı üç ayrı yerde ihaleye açtığını belirten Arzu Alper, “Bu açtığımız davalar da şu anda devam ediyor. Datça’da, Fethiye’de ve Antalya’da da MUÇEV aynı şekilde davranarak kıyıları işgal etmeye çalışıyor” dedi.

Karacasöğüt gönüllüleri de yayınladıkları bildiride gelişmeyi “Marmaris Karacasöğüt çevre mücadelesinde yasalar ve kanunlar işliyor” diyerek sevinçle karşılamıştı ancak halk, gerekli işlemlerin yapılmamasından hala şikayetçi.

Karacasöğüt’te tescilli koruma altındaki alanda inşaat girişimi: Şirket, belediye ve kolluk el ele
Karacasöğüt’te Akdeniz’in rahmini öldürecek projeye ÇED olumlu: Bu karar çürümüş kurumların ayıbı
Karacasöğüt’te yat limanı projesi iptal edildi, doğa kazandı

Karacasöğüt’te ne olmuştu?

Marmaris Karacasöğüt’teki koyda Marmaris Belediyesi, bölgenin 1. Derece Arkeolojik Sit Alanıilan edilmiş olmasına rağmen, ilandan önceki dosyalar üzerinden işlem yaparak marina işletmesi için MUÇEV’e iskele ruhsatı vermişti.

Ancak MUÇEV bu karara rağmen Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan “Çed Olumlu” raporu alarak, Marmaris Belediyesi’nin iptal ettiğini CİMER üzerinden beyan ettiği ruhsatı yenilemişti. Bunun üzerine MUÇEV bu ruhsatla, tekrar inşaat çalışmalarına başlamıştı.

Mücadeleye devam eden çevre savunucuları Karacasöğüt’te MUÇEV yat bağlama iskelesinin de bulunduğu alanın 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak tespit ve tescil edilmesinin ardından kurul kararı olmadan inşai faaliyet yapılamayacağı kararını yayınladı. Bu tespit kararı ile Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin de açtığı davada Muğla idare Mahkemesi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın verdiği ‘Çed Olumlu’ kararını iptal etti. Böylece Marmaris Belediyesi, ruhsat verdiği MUÇEV iskele alanını mühürledi ve kararı kurumlara tebliğ etti.

İklim krizi: Arılar bu yıl da uyuyamadı, baharda toplu ölümler görülebilir

Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ender Yarsan son zamanlarda yaşanan toplu arı ölümlerinin en önemli nedeninin iklim değişikliği olduğunu, ilaçların etkisiz kalması ve tarım zehirlerinin bilinçsizce kullanılmasının da bu durumu kötüleştirdiğini söyledi.

Sıcaklık arttı, arılar uyuyamıyor

Kış mevsiminde sıcaklığın 13-14 dereceye indiğinde arıların kış uykusuna benzer ‘kış salkımı’ denilen fizyolojik bir mekanizmaya girdiklerini anlatan Yarsan şunları söyledi:

“Çok az bir besinle kış dönemini geçirirler ama çevre sıcaklığının bu derecelerin üzerine doğru yükselmesi, 15-16 derecelere yükselmesi -ki son zamanlarda özellikle son birkaç yıldır bu şekilde-arıların sanki bahar gelmiş gibi kovandan dışarı çıkmasına ve fizyolojik faaliyetlerine başlamasına yol açar.Özellikle bahar döneminde olacak şekilde birtakım problemlerin ya da toplu arı ölümlerinin yaşanması kaçınılmaz bir sonuç olur.”

‘Aşırı yağışlar da ölümlere neden oluyor’

Toplu arı ölümlerinin sadece hava sıcaklıklarındaki düşüş ya da yükselmeye bağlı olmadığını, aynı zamanda deprem, sel, yangın gibi olaylarla da oluşabileceğini kaydeden Prof. Dr. Yarsan, “Aşırı yağış alınması durumunda da yine arılarda sindirim kanalında yerleşmiş olan ‘nosema’ adını verdiğimiz bir hastalığın daha fazla ortaya çıkmasına yol açar. Nosema özellikle bağışıklık sistemini etkiler, arının ve buna bağlı olarak da yine arıda hem öldürücü nitelikte hem de aynı şekilde koloninin zayıflaması niteliğindeki etkiler şekillenecektir” dedi.

Toplu arı ölümlerine neden olan bir diğer etkenin pestisitler olduğuna dikkat çeken Yarsan,  hayvanların kullanılan antibiyotik türevi ilaçlara karşı direnç geliştirdiğine dikkat çekti:

“Ruhsatlı olan bir ilacın yüzde 69 oranında dirençli olduğunu tespit ettik. 100 etken varsa, kullandığınız ilaç bunların yaklaşık yüzde 70’inde etkisiz olacak, diğerlerinde etkili olacak. Dolayısıyla kullandığınız zaman, ilacın etkisiz olma durumu da beraberinde gelecek. Bu durum illere göre, değişkenlik gösterdi. Bazı illerimizde bu yüzde 50’lerdeydi ama bazı illerimizde ise örneğin yüzde 90’ın üzerinde dirençlilik tespit ettik.”

İklim değişikliği karşısında çiçeksiz kalan arılara ‘şerbet takviyesi’ önerisi
İklim krizi yaban arılarının kanatlarını değiştirdi: 21’inci yüzyılda zor zamanlar geçirecekler
ABD hükümeti, bal arıları için dünyanın ilk ‘aşısını’ onayladı

Arı olmazsa hayat yok

Birçok bitki, çoğalmak için arılar gibi polen taşıyıcılarına ihtiyaç duyuyor. Dünya Doğayı Koruma Vakfı, yabani bitkilerin yaklaşık yüzde 90’nın ve başlıca mahsullerin yüzde 75’inin hayvanların gerçekleştirdiği polenleşmeye bağlı olduğunu söylüyor. Arılar bunun büyük kısmını üstleniyor.

Avrupa ve Amerika’da da bombus arısı tespit etme ihtimali geçen yüzyıldan bu yana yüzde 30’dan fazla azalmış durumda.

İliç sonrası Enerji Bakanlığı’nda beş bürokrat görevden alındı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, üst düzey yöneticilik görevlerini yapan isimlerde önemli değişiklikler yapıldı.

İliç’te yaşanan facia ile ilgili birimlerde yapılan değişiklikler dikkat çekerken, Enerji Bakanlığı‘nda beş, Tarım ve Orman Bakanlığı‘nda ise dört genel müdürün görevden alındığı açıklandı.

Bağımsız Maden-İş‘ten Başaran Aksu, durumu “yargılamadan kaçırıyorlar” diyerek yorumladı.

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu Başkanlığı’na Ahmet Türkoğlu getirilirken, Adalet Bakanlığı Bakan Yardımcılığı’na Hurşit Yıldırım atandı. MASAK Başkanlığına Hasan Kaymak, Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğüne Ekrem Candan ve TCDD Genel Müdürlüğü’ne Veysi Kurt’un atandığı açıklandı.

2019 yılında TCDD Taşımacılık AŞ Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı görevinden alınan Veysi Kurt’un döneminde (2017-2019 yılları arasında) yaşanan tren kazaları dikkat çekiyor. 2017’de Ankara-Kırıkkale‘de ve Elazığ‘da olmak üzere iki, 2018 yılında 25 kişinin öldüğü Çorlu‘daki tren kazası ve Ankara’da gerçekleşen yüksek hızlı tren kazası olmak üzere iki, 2019 yılında ise Bilecik‘te bir yüksek hızlı tren kazası yaşandı.

Kararla, Batman, Sinop, Kocaeli, Isparta, Çorum, Balıkesir, Kırıkkale, Bingöl, Bayburt, Dersim ve Hakkari İl Müftüleri de değişti.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’ne ise, ‘Çocuklar Duymasın’ dizisinin senarist ve yapımcısı Birol Güven atandı.

Enerji Bakanlığı Anagold’un maden ruhsatlarını iptal etmedi
Enerji Bakanı: İliç’te izinlerle ilgili sorun yok, şirketin zafiyeti
Bakan Özhaseki: ‘İliç’teki aktif fay hattından haberim yoktu, araştıracağım’

Enerji Bakanlığı’nda beş genel müdür yardımcısı görevden alındı

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda görevden alınan beş genel müdür yardımcısı şöyle:

  • Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdür Yardımcısı Ayhan Kandemir
  • Maden Tetkik ve Arama Genel Müdür Yardımcısı Abdulkerim Aydındağ
  • Maden ve Petrol İşleri Genel Müdür Yardımcısı Kazım Özgür
  • Maden ve Petrol İşleri Genel Müdür Yardımcısı Bayram Arı
  • Maden Petrol İşleri Genel Müdür Yardımcısı Sami Sarıyıldız

Tarım ve Orman Bakanlığı’nda görevden alınan isimler ise şöyle:

  • Su Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Maruf Aras
  • Su Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Uzun
  • Devlet Su İşleri Genel Müdür Yardımcısı Murat Alp
  • Devlet Su İşleri Genel Müdür Yardımcısı Abdullah Ekin

 

İklim krizi: Deniz kestaneleri yosun ormanlarını istila ediyor, afet geliyor

Okyanus Vakfı ve Antarktik Bilimsel Araştırmalar Komitesince hazırlanan “Kutup Bilimlerinde 100 Kadın Projesi”ne giren ilk Türk kadın olan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ebru Caymaz, 2013’ten bu yana Norveç-Svalbard, Grönland, İzlanda ve Kuzey Kutbu’ndaki Arktik bölgesinde sürdürdüğü çalışmalar kapsamında Norveç‘in kuzeyinde bulunan Lofoten Adaları‘na gitti.

Kuzey Kutup Dairesi’ndeki adalarda 15 gün kalarak özel izinle dalış yapan Caymaz,  deniz habitatında küresel ısınmanın etkilediği kelp (deniz yosunu) ormanlarında istilacı hale gelen deniz kestanelerinin verdiği zararı kamerasıyla kaydetti.

Kayıtlarda, deniz kestanelerinin boyutlarının sudaki ısınmanın etkisiyle büyüdüğü, deniz bitkilerinin yapraklarının büyük ölçüde yok olduğu ve sadece gövdelerindeki dalların kaldığı dikkati çekti.

Lofoten Adaları’nın 68. kuzey enleminde yer aldığını belirten Caymaz, Grönland’da, Baykal Gölü‘nde yaptığı buz altı dalışlardan farklı bir durumla karşılaştığını anlattı:

“Lofoten Adaları’ndaki kelp ormanlarında artan su sıcaklığıyla beraber inanılmaz sayıda deniz kestanesi ile karşılaştım. Deniz kestaneleri kelplere çok ciddi ölçüde zarar vermişti. Bu denli yoğun şekilde olumsuz etkiyi görmeyi beklemiyordum. O bölgede de artan su sıcaklığıyla deniz kestaneleri sayısındaki artış ve su altı yağmur ormanları dediğimiz, su döngüsünü, oksijen döngüsünü ayakta tutan kelp ormanlarının bu denli olumsuz etkilenmesini görmek benim için acı bir tecrübeydi.”

’30 yıl sonra bunu bir afet olarak konuşmaya başlayacağız’

Doç. Dr. Caymaz, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nde (IPCC) küresel ısınmadaki artışın 2 derecede tutulmasının hedeflendiğini ancak her yıl yapılan ölçümlerde bu durumun daha kötüye gittiğini vurguladı.

Karbon emisyonlarındaki artışla dünyanın normalde kendini yenileyebilen bir kapasiteye sahip olduğuna değinen Caymaz, “Biz ona yerküre diyoruz ama aslında bahsettiğimiz şey su küre. Yani su küredeki olumsuzluklar, yaşanan bu döngüdeki olumsuzluklar su kürenin kendi adaptasyon becerisini de bozuyor ve su kürede meydana gelen bu dengesizlikler dünyamızın iklimini de oldukça olumsuz etkileme potansiyeline sahip” diye konuştu.

Yerli halklarla faaliyetler yaparken bir yandan da iklim mültecileri konusunda çalışmalar yürüttüğünü belirten Caymaz, bu tür olumsuz etkiler nedeniyle 20-30 yılda iklim mültecilerinin ortaya çıkacağı yönünde öngörüler olduğunu belirtti:

“Bu işin afet yönetimi boyutu. Dolayısıyla biz buna aslında artık iklim değişikliğine yeni nesil afet diyoruz ve bu noktada artık 30 yıl sonra biz bunu bir afet olarak konuşmaya başlayacağız gibi görünüyor.”

Antakya: Yine zeytinlikler, yine acele kamulaştırma, yine TOKİ

6 Şubat depremlerinin en çok hasar yarattığı Hatay’ın Defne ilçesine bağlı Hancağız Köyü’nde “acele kamulaştırma” uygulaması kapsamında el konulan arazilerdeki 70 ila 100 yaşındaki zeytin ağaçları konut yapmak için kesildi.

Bir kısmı özel mülkiyette olan diğer kısmı da Hazine arazisi olup Hancağız halkına kiralanan yaklaşık 100 dönümlük alanda, depremlerin ardından köylülerin tapularına el konulmuş; kiralanan zeytinlikler de üreticilerin ellerinden alınmıştı.

Vatandaşlar bugün ihbar üzerine zeytinliklerine gittiklerinde onlarca zeytin ağacının kesildiğini gördü.

Antakya Çevre Koruma Derneği Başkanı Nilgün Karasu, “Alana gittiğimizde, ortalama 70 ila 100 yaşında onlarca zeytinin kesildiğini gördük. Katledilen zeytinliklerimizin üzerine ise 273 hanelik TOKİ konutlarının yapılacağını öğrendik. Zeytinlerin başında toplanan Hancağızlılar umutsuz ve çaresiz bir şekilde kime ve neye karşı savaşacaklarını şaşırmış durumdalar” dedi.

‘Her gün bir çevre katliamı’

Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’a göre, tek bir zeytin ağacının kesilemeyeceğini, zeytinliklerin yok edilemeyeceğini hatırlatan Karasu şöyle konuştu:

“Dededen toruna geçen ve yüz yıllık zeytin ağaçlarının olduğu alanda yüzlerce zeytin ağacı bulunuyor. Depremin yarası hala tazeyken ve yaralarımızı sarmaya çalışırken her güne yeni bir çevre katliamı ile başlıyoruz.

Dünya küresel iklim değişikliği tehdidi ile karşı karşıya ve bu tehdit artık krize dönüşmüş durumda. Ayrıca deprem sonrası sağlığımızı tehdit eden hava kirliliğini bu ağaçlar temizleyecek, bu ağaçların kökleri sismik dalgaların gücünü azaltarak depremin etkisini büyük ölçüde azaltacaktır.”

Yetkililere “Zeytin ağaçlarımıza kıymayın, TOKİ’lerinizi zeytinlik alanlarımızdan çekin. Yeter artık daha kaç tarım alanımız, kaç zeytinlik alanımızı yok edeceksiniz” diye seslenen Karasu, Hataylıların sağlıklı ve nitelikli bir çevrede yaşama hakkı için mücadelesini sürdüreceğini kaydetti.

 

 

Üç büyük et şirketi Cerrado’daki ormanı yok etti

Sivil Toplum Örgütü Global Witness’in yayınladığı rapor, Brezilya’daki üç büyük et şirketinin Cerrado savanasında 6 bin kilometrekareden daha büyük bir ormanın yok olmasına neden olduğunu ortaya koydu. Rapora göre Cerrado’da yaşanan orman kaybı, Amazon’dakinden beş kat daha fazla.

Dünyanın en yüksek biyolojik çeşitliliğe sahip savanı olan Cerrado, yer altında uzanan derin kökleriyle büyük miktarlarda CO2 depolamasına olanak tanıyan, gezegen için hayati bir ekosistem olarak tanımlanıyor. 2017’de tespit edilen değerlere göre bu ekosistemin, yaklaşık 13,7 milyar ton karbondioksit tuttuğu belirlenmişti. Bu büyüklük, Çin’in 2020’deki yıllık emisyonlarına eşdeğer.

Daha fazla sivil topluluğun ve hükümetin çabasıyla Amazon’daki ormansızlaşma yıldan yıla azaltılırken, resmi veriler orman katliamının Cerrado’ya da sıçradığını gösteriyor. 2023’te Amazon yağmur ormanlarındaki ormansızlaşma yarı yarıya azalırken, korumaların nispeten eksik olduğu komşusu Cerrado’da ormansızlaşma yüzde 43 artmış durumda.

Global Witness’ın araştırması, Brezilya’nın en büyük et şirketlerinden bazılarının Cerrado’da yaşanan orman kaybında büyük ölçüde etkili olduğunu ortaya koyuyor.

Cerrado

Cerrado’daki ‘sığır başkentinde’ ormanlar yok oldu

Rapor, 2018’den 2019’a kadar olan verileri kullanarak, Brezilya’nın hem Cerrado hem de Amazon bölgelerine ev sahipliği yapan “sığır başkenti” Mato Grosso eyaletinde faaliyet gösteren JBS, Marfrig ve Minerva şirketlerinin tedarik zincirindeki ormansızlaşma seviyelerini analiz ediyor.

Genel olarak, Cerrado’da bulunan ve üç büyük et şirketine et tedarik eden sığır çiftliklerinin yüzde 42,8’inde ormanlık alanların yok edildiği görülürken, Amazon’daki çiftliklerde bu oran sadece yüzde 9,7.

Yapılan araştırmaya göre, bu şirketlerin Mato Grosso’nun Cerrado bölgesinden aldığı her üç inekten biri, ormanı yok edilmiş olan çiftliklerden geliyor. Bu oran, Amazon bölgesinde sadece her on inekten biri şeklinde.

Araştırmada, Brezilya yasalarına göre gerekli ormansızlaştırma izinlerinin alınmamış olması nedeniyle, tespit edilen ormansızlaştırma faaliyetlerinin neredeyse tamamının yasa dışı olduğu da ifade ediliyor.

Amazon havzasındaki yasa dışı faaliyetler ormansızlaşma tehdidi yaratıyor
‘Brezilya’da ormansızlaşma en geç iki yılda tarihi seviyelere düşebilir’
Amazon yağmur ormanlarındaki başarılı koruma çalışmaları komşularına zararı yayıyor

‘Ekolojik felaketi görmezden gelemeyiz’

Global Witness’in Kampanya Stratejisi Lideri Veronica Oakeshott, “Amazon’un korunmasına yönelik çabalar devam ederken, Cerrado’nun ekolojik bir kıyım bölgesine dönüştüğünü görüyoruz. Ormansızlaşma, bu bölgeye sıçrıyor ve savananın yarısı şimdiden tarım arazisine dönüşmüş durumda. Dünya, haklı olarak yağmur ormanlarına odaklanmış durumda; ancak bu, yanı başımızda gerçekleşen ekolojik felaketi görmezden gelebileceğimiz anlamına gelmiyor” diyor.

Global Witness’ın bölgede yaptığı kapsamlı ormansızlaşma analizi şunları ortaya koyuyor:

  • Dünyanın en büyük et paketleyicilerinden üçünün (JBS, Marfrig ve Minerva) tedarik zincirleri, Mato Grosso‘da Chicago büyüklüğünde (6 bin kilometrekareden fazla) bir ormansızlaşma alanının sorumlusu. Et paketleyicilerinin tedarik zincirleriyle bağlantılı olarak Cerrado’daki ormansızlaşma, aynı dönemde Amazon bölgesinin ormansızlaştırılmasından beş kat daha büyük.
  • Bu, üç şirketin toplu olarak Amazon’dan Cerrado‘ya kıyasla neredeyse üç kat daha fazla sığır tedarik etmesine rağmen (yaklaşık 1,2 milyona karşılık 438 bin sığır), iki biyomdaki orman koruma seviyelerindeki tutarsızlıkları vurguluyor.
  • Şirketlerin Mato Grosso’daki Cerrado’dan satın aldığı üç inekten biri, Amazon’dan satın aldıkları 10 ineğin birinden biraz fazlasına kıyasla ormansız arazilere sahip çiftliklerden geliyor. Cerrado ineklerinin yüzde 36’sı ormansızlaşmış arazilerden geliyordu, Amazon ineklerinin ise yüzde 12’si. Bu ormansızlaşmanın yüzde 99’undan fazlası yasa dışı.
  • Mato Grosso’da faaliyet gösteren üç et paketleyicisinden dünyanın en büyük et şirketi JBS en büyük suçlu. Şirket, üç et paketleme şirketinin toplam 59 bin 890 hektarının 41 bin 481 hektarıyla bağlantılı ve üç şirket tarafından satın alınan ormansızlaşmayla bağlantılı toplam sığırların yaklaşık üçte ikisini satın aldı.

İngiltere ve AB‘deki sığır eti talebi bu yıkımda rol oynuyor. Birleşik Krallık, son beş yılda Mato Grosso eyaletinden yılda ortalama 1.756 ton sığır eti ürünü ithal etti; JBS, Minerva ve Marfrig, 2018 ile 2023 yılları arasında Mato Grosso’dan ülkeye gönderilen tüm sığır etinin neredeyse yarısından sorumluydu. 2018 ve 2019’da JBS, Marfrig ve Minerva’ya ait en az 14 mezbahaya AB’ye ihracat yapma izni verilmişti.