Ana Sayfa Blog Sayfa 187

Binlerce sanatçı İsrail’in Venedik Bienal’inden çıkarılması için imza verdi

İsrail‘in, Gazze’ye yönelik saldırıları nedeniyle Venedik Bienali‘nden çıkarılması amacıyla başlatılan imza kampanyasına dünya çapında sekiz binden fazla sanatçı, küratör ve yazar destek verdi.

“Soykırım Değil Sanat İttifakı (Art Not Genocide Alliance – ANGA)” isimli uluslararası grup tarafından başlatılan kampanyada “Gazze’de Filistinlilere yönelik zulümlerine devam eden İsrail’e”, İtalya’nın Venedik kentinde düzenlenecek bienalde yer verilmemesi gerektiği belirtiliyor.

Bienalde ‘soykırım pavyonu’ olmasın

Kampanya metninde Uluslararası Adalet Divan’ının (UAD) ocak ayında verdiği geçici tedbir kararına da işaret edilerek, “İsrail’in Gazze’ye yönelik aylar -aslında on yıllardır- süren saldırısı her şeye rağmen devam ederken; liderleri, uluslararası hukukun üstünde olduklarını ilân ediyor ve soykırım niyetlerini küstahça açıklıyorlar. Venedik Bienali’nde Soykırım Pavyonu olmasın” deniliyor.

İmza kampanyasında ayrıca, 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle Bienal’in Ukrayna halkının “kendi kaderini tayin hakkını ve özgürlüğünü destekleyen” çok sayıda açıklama yaptığına ve Rusya’nın eylemlerinden ötürü men edilme kararı alındığına işaret edilerek, İsrail hakkında da aynı kararın verilmesi gerektiğinin altı çiziliyor.

Bienal’in çifte standart uyguladığı belirtilen metinde şunlara dikkat çekiliyor:

“Bienal, İsrail’in Filistinlilere yönelik zulmü konusunda sessiz kalmıştır. Bu çifte standart karşısında dehşete düştük. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları, tarihin en yoğun bombardımanlarından birini teşkil ediyor. Ekim 2023 sonu itibarıyla İsrail, Gazze’ye 1945’te Japonya’nın Hiroşima kentine atılan nükleer bombaya eşit güçte tonlarca patlayıcı attı. Ocak 2024’te Gazze’deki günlük ölüm oranının 21. yüzyıldaki diğer tüm büyük çatışmalardan daha fazla olduğu bildirildi.

İsrail devletini resmî olarak temsil eden herhangi bir çalışma, onun soykırım politikalarının onaylanması anlamına gelir.

İsrail tarafından öldürülen, susturulan, hapsedilen, işkence gören ve yurt dışına ya da yurt içine seyahat etmeleri engellenen Filistinli şairler, sanatçılar ve yazarlar için ifade özgürlüğü yok. İsrail tarafından kapatılan Filistin tiyatrolarında ve edebiyat festivallerinde, ifade özgürlüğü yok. İsrail tarafından bombalanarak yerle bir edilen Gazze’deki müzelerde, arşivlerde, yayınevlerinde, kütüphanelerde, üniversitelerde, okullarda ve evlerde ifade özgürlüğü yok. Kültürel soykırım savaş suçunda ifade özgürlüğü yoktur.”

‘Doğurganlık pavyonu açarken, çocukları öldürüyorlar’

İsrail pavyonunun ilerlemeye devam ederken, Gazze ve Batı Şeria‘daki soykırımda ölenlerin sayısının her geçen gün arttığına dikkat çeken sanatçılar, ” İsrail’in küratöryel ekibi çağdaş anneliği yansıtan ‘Doğurganlık Pavyonu‘nu planlarken, İsrail 12 binden fazla çocuğu öldürdü ve üreme bakımı ile tıbbi tesislere erişimi yok etti. Sonuç olarak, Filistinli kadınlar anestezi olmadan sezaryen oluyor ve sokakta doğum yapıyor. Bienal, soykırımcı bir apartheid devletine platform oluşturmaktadır” dedi.

AYM Cumhurbaşkanlığı kararıyla Çevre Bakanlığı’na verilen belediye yetkilerini iptal etti

Anayasa Mahkemesi (AYM), Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi‘nin ilk düzenlemesi olan ve Cumhurbaşkanlığı ile bakanlıkların teşkilatlarını düzenleyen 1 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi‘ne ilişkin 37 ayrı iptal kararına imza attı.

İptal kararlarının gerekçesinde; Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’da güvence altına alınan temel haklara ilişkin düzenleme yapma yetkisinin olmadığı, bu konuda kararname çıkarılamayacağı ve düzenlemelerin ancak kanunla yapılabileceği vurgulandı.

CHP ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 10 Temmuz 2018’de yayımlanan kararnamenin bazı maddelerinin iptali istemiyle dava açmıştı. Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç ile 131 milletvekilinin açtığı iptal davasında 18 Ocak 2024’te alınan karar, oybirliğiyle alındı.

DW Türkçe’den Alican Uludağ‘ın aktardığına göre, iptal edilen ve iktidara dokuz ay süre verilen düzenlemeler arasında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na belediyelere ait yetkiler verilmesi, Cumhurbaşkanlığına personel ataması, maaşlarının düzenlenmesi, hakim ve savcıların Cumhurbaşkanlığınca görevlendirilmesi, üst kademe yöneticileri hakkında bilgi toplanması gibi yetkiler bulunuyor.

Çevre Bakanlığının belediye yetkileri iptal edildi

Kararnamede Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın görevleri de düzenlenmiş; bakanlığa imar ve yapılaşmaya ilişkin yetkiler verilmişti. Bunlar arasında “gecekondu, kıyı alanları ve tesisleri ile niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan alanlar dâhil kentsel ve kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme, yenileme ve dönüşüm uygulamalarında idarelerce uyulacak usul ve esasları belirlemek” gibi belediyelerde olan bazı yetkiler de yer alıyordu.

AYM; Çevre Bakanlığına çevre, imar ve yapılaşmaya ilişkin olarak etüt, harita, her tür ve ölçekteki çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planları, parselasyon planları, yapı ruhsatı, yapı kullanma izni ile işyeri açma ve çalışma ruhsatıyla ilgili verilen düzenleme yetkisinin iptaline karar verdi.

Anayasa’da güvence altına alınan mülkiyet hakkıyla ilgili düzenlemenin de kararnameyle yapılamayacağını belirten Yüksek Mahkeme,  “Bu alanlarda yapılacak iş ve işlemler, kişilerin maliki bulundukları arsa, arazi ve yapılar üzerindeki kullanım ve tasarruf biçimlerini kısmen veya tamamen değiştirme, yeniden düzenleme veya sona erdirme gibi mülkiyet hakkına müdahale teşkil edebilecek niteliktedir” uyarısı yaparak bu maddeyi de iptal etti.

Ayrıca bakanlığın mahallî idarelerin ve bunların merkezî idare ile olan ilişkilerini düzenleyen kararname de iptal edildi. Yerel yönetimlere tanınan özerkliğin Anayasa’da güvence altına alındığı belirtilen kararda, buna ilişkin düzenlemenin de kanunla yapılması gerektiği belirtildi.

Bakanlığa bağlı Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü‘ne verilen bazı yetkiler de iptal edildi. İptal edilen yetkiler arasında “Cumhurbaşkanınca belirlenen proje kapsamı içerisinde kalmak kaydıyla kamuya ait tescilli araziler ile tescil dışı araziler ve muvafakatleri alınmak koşuluyla özel kişi veya kuruluşlara ait arazilerin yeniden fonksiyon kazandırılıp geliştirilmesine yönelik olarak her tür ve ölçekte etüt, harita, plan, parselasyon planı, kamulaştırma, arazi ve arsa düzenlemesi yapmak, yaptırmak ve onaylamak” da yer alıyor.

AYM, bu konuda kanun çıkarılmasını istedi.   

CİMER kararnamesi kısmen iptal

Resmi Gazete‘de yayımlanan karara göre iptal kararları arasında, CİMER‘in usul ve esaslarının belirlenmesine ilişkin olan 14 sayılı İletişim Başkanlığı Teşkilatı hakkındaki Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 3. maddesinin 3. fıkrası da yer alıyor.

Buna göre, 14 sayılı İletişim Başkanlığı Teşkilatı hakkındaki Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 3. maddesinin 3. fıkrası; yurttaşların talep ve şikayetlerini kamu kurum ve kuruluşlarına iletmesini sağlamak amacıyla kurulan CİMER’in usul ve esaslarının Cumhurbaşkanlığı’nca çıkarılacak olan yönetmelikle belirlenemeyeceği gerekçesiyle iptal edildi.

Cumhurbaşkanı’nın ‘istisnai yetkisi’ de iptal edildi

Kararnameyle Cumhurbaşkanlığı Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün “devletin sevk ve idaresinde görevli üst kademe yöneticileri hakkında bilgi toplamak, sicil özetlerini ve biyografilerini tutmak” görevinde yer alan “bilgi toplamak” ifadesi de iptal edildi. Gerekçede kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının anayasal güvence altına alındığı ve bunun Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle düzenlenmeyecek konular arasında yer aldığı ifade edildi.

Benzer bir iptal kararı, Cumhurbaşkanlığı politika kurulllarına verilen “görevleriyle ilgili gerekli olan bilgileri” kamu kurum ve kuruluşlarından isteme yetkisine ilişkin oldu. Kararnameyle Cumhurbaşkanı İdari İşler Başkanı‘na Cumhurbaşkanlığına personel atama yetkisi verilmişti. AYM, bu yetkiyi “Kararnameyle değil kanunla düzenlenmesi gereken bir konu” olduğu gerekçesiyle iptal etti. Ayrıca İdari işler Başkanlığı’nda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine bağlı kalınmaksızın sözleşmeli personel istihdam edilmesine izin veren hüküm de Anayasa’ya aykırı buldu.

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların Cumhurbaşkanlığında kadrolu olarak atanamayacakları düzenleniyordu. Ancak bu atamalara “Cumhurbaşkanı tarafından atananlar hariç olmak üzere…” şeklinde bir istisna getirilmişti. AYM, cumhurbaşkanı tarafından atanacaklara getirilen bu istisnai düzenlemeyi Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti.

‘Hakim ve savcı görevlendirmesi kanunla yapılmalı’

Cumhurbaşkanı Kararnamesi’yle adli ve idari yargıda görevli hakim ve savcıların da İdari İşler Başkanı’nın talebi üzerine üç yıl süreyle Cumhurbaşkanlığı’nda görevlendirilebilmesi hükmü de iptal edildi.  İptal gerekçesinde, “Adli ve idari yargı mensuplarının -yürüttükleri görevler idari nitelikte olsa bile- resmî ve özel görev almalarının, atanmalarının, hakları ve ödevlerinin, meslekte ilerlemelerinin, görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi ile diğer özlük işlerinin kanunla düzenlenmesi gerekir” denildi.

AYM, Cumhurbaşkanlığı’na bağlı politika kurullarının üyelerine yapılacak ödemeleri düzenleyen kararname maddesinin iptaline de hükmetti. Kararda, ek ödemeleri düzenleyen kuralın mülkiyet hakkına ilişkin bir düzenleme niteliğinde olduğu, bunun da kararname ile düzenlenemeyeceği vurgulandı.

Adalet Bakanlığı tarafından yurt dışı kadrolara atanan hakim ve savcılara yapılan ödemelere ilişkin kararname hükmü de iptal edildi.

Meslek odalarının denetimi

Kararnameyle mimarlık ve mühendislik meslek kuruluşlarına ilişkin mevzuatı hazırlamak ve anılan konularla ilgili olarak mimarlık ve mühendislik meslek kuruluşlarını denetlemek görev ve yetkisi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına verilmişti. AYM’nin iptal kararında meslek kuruluşlarının özerk yapısına işaret edilen iptal kararında, buna ilişkin düzenlemenin ancak kanunla çıkarılabileceği belirtildi.

Kararnamede teşkilat yapısı oluşturulan İçişleri Bakanlığına verilen “ülkenin idari bölümlere ayrılması, il ve ilçelerin genel idarelerini düzenlemek” görevi de  kanunla çıkarılmadığı gerekçesiyle iptal edildi. İçişleri Bakanlığına bağlı mülkiye müfettişlerinin görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerinin yönetmelikle düzenleneceği hükmü de Anayasa’ya aykırı bulundu.

Sağlık Bakanlığı’nın hastanelere başvuran hastaların verdikleri kişisel verilerini işleyebilmesi ile Dışişleri Bakanlığı’ndaki meslek memurları ile konsolosluk ve ihtisas memurlarına ilişkin sınavların kararnameyle düzenlenmesinin de Anayasa’ya aykırı olduğu vurgulandı.

Anayasa Mahkemesi, iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine hükmetti. Bu süre dolana kadar iktidarın, kararname maddelerinde iptal edile hükümlerle ilgili yasa çıkarması gerekecek.

Ukrayna işgalini kınayan Rus hak savunucusuna 30 ay hapis cezası

Nobel Barış Ödülü sahibi Memorial İnsan Hakları Merkezi’nin  eş başkanı Oleg Orlov, Ukrayna savaşına yönelik eleştirileri nedeniyle  Moskova‘da 30 ay hapis cezasına çarptırıldı.

70 yaşındaki Oleg Orlov, 24 Şubat 2022’den bu yana süren Ukrayna işgalini kınayan makalesinde Rus ordusunu “defalarca itibarsızlaştırmaktan” suçlu bulundu.

Rusya Ukrayna’ya yönelik saldırısını “özel askeri harekât” olarak adlandırıyor. Ülkede savaşa yönelik her türlü eleştiriye sansür uygulanıyor ve “Rus ordusuna hakaret” olarak değerlendirilerek para ve hapis cezasına tabi suç sayılıyor.

Orlov: Dava siyasi, pişman değilim

EuroNews‘in aktardığına göre, Orlov, duruşmada davayı siyasi saikle açılmış olduğu gerekçesiyle reddetti ve kendisini cezalandıran Moskova mahkemesine “Hiçbir şeyden pişman değilim ve hiçbir şeyden pişmanlık duymuyorum” diyerek meydan okudu. Karar okunur okunmaz kelepçelenen insan hakları savunucusu mahkeme salonundan doğruca cezaevine götürüldü.

Orlov’un ex başkanı olduğu insan hakları kuruluşu Memorial ise cezayı “Rusya’daki insan hakları hareketinin sesini ve devlete yönelik her türlü eleştiriyi bastırmaya yönelik bir girişim” olarak niteledi.

Grup, Orlov’un eş başkanlığında belgelediği  Sovyetler Birliği dönemindeki  insan hakları ihlalleri dolayısıyla 2022’de Nobel Barış Ödülü’ne değer bulunmuştu.

Savcılık Orlov’a verilen 150 bin ruble (yaklaşık 40 bin TL) para cezasını az bularak dün (27 Şubat) verilen cezanın şiddetlendirilmesi talebiyle karara itiraz etti.

Mahkemenin kararı, aralarında ABD‘nin Moskova Büyükelçisi Lynne Tracy’nin de bulunduğu çok sayıda Batılı diplomat tarafından kınandı.

 

Demiryolu sendikasından uyarı: Erdoğan’ın açtığı Sirkeci-Kazlıçeşme hattında güvenlik riskleri var

13 Ağustos 2013 tarihinde kapatılan hattın 11 yıl sonra açıldığını hatırlatan BTS İstanbul 1 No’lu Şube Yönetim Kurulunun açıklamasında “11 yıl boyunca Kazlıçeşme-Sirkeci arası demiryolu hattında banliyö treni çalıştırılmayarak yöre halkının ucuz ve hızlı ulaşılabilir kamusal işletmecilik hakkı elinden alınarak mağdur edilmiştir” denildi.

Hattın herhangi bir ihale olmamasına rağmen Sirkeci-Kazlıçeşme yüzeysel demiryolu hattının tek hatlı olarak yenileme işi Ulaştırma Bakanlığı Altyapı Genel Müdürlüğü tarafından Kolin İnşaat’a verildiği kaydedilen açıklamada, “yeni nesil ulaşım projesi olarak da tanıtılan, Sirkeci Kazlıçeşme arasındaki raylı sistem hattına dair sıralanan itirazlar ve uyarılar şöyle: 

  • Yolcu iniş ve binişi için yapılan peronlar bazen sağda bazen solda bulunmaktadır. Bu da makinistin her istasyonda farklı kapı açması gerektirdiğinden emniyetli değildir. İstasyonlar ve peronlar sadece banliyö tren hizmeti (Marmaray) standardın da yapılmadığından, peron ile tren arasındaki boşluk can güvenliği açısından tehlikelidir.
  • Demiryolu hat kapasitesinden fedakârlık edilerek kısa sayılabilecek bir koridorun içine yürüme ve bisiklet yolu sıkıştırmak, bu unsurları, aralarında beton ve cam bariyer olsa da ana hat standardında inşa edilen bir demiryoluna bu kadar yakın yapmak can güvenliği için tehlikeye sokacağı gibi mevzuattaki demiryolu yaklaşma mesafelerine aykırıdır.
  • Kentin trafik üretim ve çekim potansiyeli dikkate alındığında, tek hatlı demiryolu kapasitesinin zaman içinde artması beklenen yolcu trafiği için yetersiz kalması kaçınılmazdır.
  • Sirkeci garı İstanbul’un merkez garı olup Trakya ve Avrupa ile bağlantısını sağlayan demiryolunun tek hatta düşürülmüş olması hatalıdır. Sirkeci Merkez Garı’nın Ulusal ve uluslararası trenlerin çıkış/varış garı olması gerekmektedir.
  • İstanbul’un merkez tren garı olan Sirkeci Gar binasının ve gar alanın demiryolu işlevi yok sayılarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ön protokolle devredilme girişiminin ardından, Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığınca ‘Özel Proje Alanı’ ilan edilerek kültür ve turizm amaçlı kullanım adı altında sermayenin kullanımına verilmesi hedeflenmektedir.

BTS, Sirkeci-Kazlıçeşme arasındaki demiryolu hattını “kapasitesi yetersiz ve güvenlik riskleri bulunan” bir demiryoluna dönüştürüldüğüne vurgu yaptı;  “Vakit geçirmeden bu yanlıştan dönülmesi için Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD yönetimine çağrıda bulunuyoruz” dedi.

İliç’te ‘ihmal var’ diyen iş güvenliği uzmanı işten çıkarıldı

Erzincan İliç’te Anagold Madencilik’e ait Çöpler altın madeninde meydana gelen facianın ardından, yaşanan olayda ihmallerin bulunduğunu ifade eden iş güvenliği uzmanı Muhammed Budak’ın işten çıkarıldığı öğrenildi.

Anagold’un taşeron firmalarından olan Çiftay A.Ş’de çalışan iş güvenliği uzmanı Muhammed Budak, patlamanın yaşandığı güne dair detayları paylaştı. Olay günü sabahında madende çatlaklar meydana gelmesine rağmen maden müdürleri ve iş güvenliği müdürünün işi durdurmadığını belirten Budak, 9 işçinin bu ihmaller sebebiyle liç yığını altında kaldığını ifade etti.

Asıl sorumlular olarak maden müdürleri Cengiz Demirci, Kenan Özdemir ve Selcuk Çiftlik’i işaret eden Budak, Mühendis Şenol Demir’in ise tüm birimlere mail attığını ve sorumluluğu sayesinde yüzlerce insanın hayatı kurtulduğunu ifade etti. Şenol Demir’in bunlardan dolayı haksız yere gözaltına alınmış olduğunu ifade eden Budak, yaptığı paylaşımla NOWTW’ye verdiği röportajdan dolayı işten çıkarıldığını duyurdu.

Budak’ın paylaşımının tamamı şu şekilde:

Sizlerin bilmediği ama bizim çok iyi bildiğimiz bazı şeyler var. Bu madende herkesin (düz işçi) iş durdurma yetkisi varken, maden müdürleri ve iş güvenliği müdürü işi neden durdurmadı? Yapılan toplantıya rağmen neden tüm saha boşaltılmadı? Bu kadar risk varken neden saat 12:15’te patlatma yapıldı? Neden bilirkişi raporunda suçlular sadece sıradan kişiler yoksa bu kazanın maliyetini bu insanlara rücu edip, parayı devletten mi alacaksınız? Sırf NOWTV’ye röportaj verdim ve olayın ihmal olduğunu belirttiğim için beni Çiftay A.Ş. işten çıkardı. A sınıfı iş güvenliği uzmanı olmam sahada olursam sizi zor duruma mı sokacaktı ki beni uzaklaştırdınız?

İliç

Meteorolojiden pus ve sis uyarısı

Bugünkü (28 Şubat) hava durumu raporlarına göre Türkiye genelinde yağış beklenmiyor. Hava sıcaklıkları, çoğu yerde mevsim normalleri aralığında seyredecek. Batı bölgelerinde havanın biraz daha sıcak, doğu bölgelerinde ise mevsim normallerine yakın olması bekleniyor. Doğu Anadolu‘nun doğu kesimlerinde, sıcaklıkların mevsim normallerinin biraz altında olması öngörülüyor.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü, sabah ve gece saatlerinde İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya başta olmak üzere birçok şehirde sis ve pus görülebileceğini duyurdu. Raporlara göre gün içinde Batı Karadeniz‘in iç kesimleri, İç Anadolu‘nun güney ve doğusu ile Akdeniz‘in iç kesimleri bulutlu geçecek; diğer bölgeler ise daha az bulutlu olacak.

Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun bazı bölgelerinde, yüksek kar örtüsü nedeniyle çığ tehlikesi oluşabileceğine dikkat çekiliyor.

Hava sıcaklığı büyük bir değişiklik göstermeyecek. Rüzgar genellikle güney yönlerden eserken, güneydoğu bölgelerinde kuzey ve kuzeydoğu yönlerden hafif ya da orta kuvvette esecek. Hakkari ve çevresi ile Şırnak‘ın doğusu ve Van‘ın güneyinde rüzgarların kuvvetli olacağı ve yüksek dağlık alanlarda zaman zaman fırtına şeklinde esebileceği ifade ediliyor.

sıcak dalgası
Sıcak dalgası Türkiye’de: Neden ısınıyoruz?

İnsan eli değmemiş yeryüzü katmanlarında mikroplastik bulundu

Avrupalı araştırma ekibinin yaptığı çalışmalar, modern insanın dokunmadığı sediman katmanlarında mikroplastiklerin varlığını ortaya çıkardı.

Letonya‘da bulunan üç farklı gölde yapılan detaylı araştırmalar, bu göllerin derinliklerindeki sediman katmanlarında mikroplastik partikülleri ortaya çıkardı. Bu bulgu, Science Advances dergisinde yayımlanan bir çalışmada ayrıntılı bir şekilde ele alındı.

Araştırmacılar, Dünya’nın jeolojik tarihinde insan etkinliklerinin çevre üzerinde belirgin bir etki yaratmaya başladığı ve bu nedenle “Antroposen çağı” olarak adlandırılan 1950 yılından bu yana oluşan katmanlarda mikroplastiklerin bulunup bulunmadığını incelediler. Bu inceleme, mikroplastiklerin, insan faaliyetlerinin gezegenimiz üzerindeki derin etkilerini belgeleyebilecek güvenilir bir gösterge olup olmadığını anlamaya yönelikti.

Geçmişte, bilim insanları Dünya’nın geçmişine ışık tutmak için genellikle volkanik kül veya buzul katmanları gibi doğal arşivleri kullandılar ve bu materyaller, gezegenimizin geçmişinde meydana gelen önemli olayları ve değişiklikleri kronolojik olarak sıralamada kilit rol oynadı.

Ancak mikroplastiklerin, insan etkisinin belirginleştiği Antroposen çağını tanımlamak için kullanılabilecek yeni bir kronolojik işaretçi olup olmadığı konusunda yapılan son araştırma, incelenen tüm sediman katmanlarında, hatta 18. yüzyıla tarihlenen 1733 yılına ait bir örnekte bile mikroplastiklerin var olduğunu belirleyerek, mikroplastiklerin bu amaçla kullanılmasının beklenen netliği sağlamadığını gösterdi. Bu durum, mikroplastik kirliliğinin ne kadar yaygın ve uzun süreli olduğunu gözler önüne sererken, aynı zamanda bu küçük partiküllerin gezegenimiz üzerindeki etkilerinin karmaşıklığını da vurguluyor.

Sediman katmanı nedir?

Sediman katmanları, yeryüzünde uzun yıllar boyunca biriken ve zamanla katılaşarak kayaçları oluşturan kum, kil, organik madde ve mineraller gibi çeşitli malzemelerin oluşturduğu tabakalar olarak tanımlanıyor. Bu katmanlar, Dünya’nın jeolojik tarihini, geçmiş iklim değişikliklerini ve ekosistemlerin evrimini anlamamızda kritik öneme sahip.

Sediman katmanları, su yoluyla taşınan malzemelerin göller, denizler ve okyanuslar gibi çökelti ortamlarında birikmesiyle oluşuyor. Zamanla, bu birikintiler katmanlar halinde üst üste yığılır ve sıkışarak kumtaşı, kiltaşı, kireçtaşı gibi çeşitli sedimanter kayaçları meydana getiriyor. Bu süreçler, Dünya’nın yüzeyindeki yaşamın, iklimin ve coğrafyanın milyonlarca yıl boyunca nasıl değiştiğine dair değerli bilgiler sunuyor.

Bilim insanları tarafından yapılan son araştırmalar, mikroplastiklerin yalnızca modern çağda değil, aynı zamanda insan faaliyetlerinin doğal ortamlara etki etmeden önceki dönemlere ait sediman katmanlarında bile bulunduğunu ortaya koydu. Sediman katmanlarındaki mikroplastik bulguları, gezegenimizin en uzak köşelerinde dahi insan faaliyetlerinin bıraktığı izlerin varlığını ve çevresel etkilerin kapsamını vurguluyor.

Araştırma: Mikroplastik yiyen planktonlar, nanoplastik olarak sucul ortama geri veriyor
DEVA Partisi’nden Tarım Bakanı’na: Topraktaki mikroplastik kirliliğine ilişkin ne yapıyorsunuz?
‣ Zehirli lastik tozun okyanusa yolculuğu: En kötü mikroplastik kirliliği olabilir

Mikroplastikler neden tehlikeli?

Mikroplastikler, çapı 5 milimetreden küçük olan plastik parçacıklar olarak tanımlanıyor ve çevre, sağlık ve ekosistemler üzerinde bir dizi tehlike oluşturuyor:

Biyolojik birikim ve gıda zinciri üzerindeki etkileri: Mikroplastikler, su yoluyla kolayca yayılarak deniz canlıları tarafından yanlışlıkla yutulabilir. Bu durum, mikroplastiklerin gıda zincirinde yukarı doğru biyolojik birikimine yol açar ve denizdeki canlıların yanı sıra, bu canlıları yiyen insanlar için de sağlık sorunlarına neden olur.

Toksin taşıyıcı olarak rolü: Mikroplastikler, çevreden zararlı kimyasalları emebilir ve taşıyabilir. Bu kimyasallar, plastikler yutulduğunda canlıların dokularına transfer edilebilir, bu da hormonal bozukluklara ve diğer sağlık sorunlarına neden olabilir.

Habitat zararı: Mikroplastiklerin çevresel dağılımı, sucul ve kara ekosistemlerinde habitatların bozulmasına yol açabilir. Bu parçacıklar, suyun kalitesini düşürebilir ve çevresel stresin bir kaynağı olarak hizmet edebilir.

Biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkiler: Mikroplastik kirliliği, biyolojik çeşitlilik üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Bazı türler, mikroplastiklerin bulunduğu ortamlarda hayatta kalmak ve üremek için mücadele eder, bu da ekosistemlerin dengesini bozabilir.

Kimyasal kirlilik ve insan sağlığı üzerine etkiler: Mikroplastikler, insan sağlığı üzerinde doğrudan ve dolaylı yollarla olumsuz etkilere sahip. Bu parçacıkların taşıdığı kimyasallar, insan vücuduna girdiğinde çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir, özellikle endokrin bozucular ve kanserojen maddeler içerebilir.

Zorluğu ve yaygınlığı: Mikroplastiklerin küçük boyutu, onları çevreden temizlemeyi zorlaştırır ve geniş çapta yayılmalarına olanak tanır. Bu yaygınlık, ekosistemler ve insan sağlığı üzerindeki potansiyel etkileri daha da artırır.

El Niño yüzünden ‘kasırga rotası’ aşırı ısınan Atlantik’te 2024 zor geçecek

Atlantik Okyanusu‘nun “kasırga rotası” henüz şubat ayı olmasına rağmen şimdiden yaz sıcaklıklarını yaşıyor. Araştırmacılar, benzeri görülmemiş sıcaklıkların yaklaşan fırtına sezonu için kötü haber olabileceğini söylüyor.

Mart 2023’ten bu yana, dünya çapında ortalama deniz yüzeyi sıcaklıkları rekor  seviyelere ulaştı ve hâlâ yükselmeye devam ediyor. Okyanuslardaki ısınma, hızlanan iklim değişikliğinin etkileri ve El Niño hava olayından kaynaklanıyor.

Okyanustaki rekor sıcaklıkların gezegen için felaket sonuçları olacak

El Niño, tropik doğu Pasifik açıklarındaki suların normalden daha sıcak olduğu ve küresel hava durumunu etkilediği bir iklim döngüsü. Ekvator çevresindeki daha zayıf ticaret rüzgarlarıyla bağlantılı olduğu için ekvatordaki ortalama deniz yüzeyi sıcaklıklarını en az 1,5 C artırıyor.

Birleşik Krallık Ulusal Oşinografi Merkezi’nde deniz sistemleri modelleme başkan yardımcısı Joel Hirschi, “1980’lerden bu yana dünyada artan bir ısınma yaşanıyor. Isınma sadece yıldan yıla artmıyor, bunun aşamaları da daha hızlı oluyor. 2023’te ve şimdi 2024’te gördüğümüz ısınma seviyesi dikkat çekici” dedi.

El Niño etkisiyle şubat ayı da sıcaklık rekoru kırmaya aday

Şubat ayında okyanus yüzeyi ortalaması 20,3C

Kuzey Atlantik genelinde ortalama deniz yüzeyi sıcaklıklarının şu anda kabaca 20,3 santigrat derece seviyesinde olduğunu söyleyen Hirschi, “Bu, 1981-2011 ortalamasının çok üzerinde. Buna, Afrika‘nın batı kıyısından Orta Amerika‘ya kadar uzanan ve  kasırga oluşturan bir su kuşağı olan Atlantik’in kasırga yolu da dahil” diye konuştu.

Miami Üniversitesi‘nde deniz, atmosfer ve yer bilimleri alanında kıdemli araştırma görevlisi olan Brian McNoldy de  sosyal medya hesabından “İnanılmaz: Kuzey Atlantik deniz yüzeyi sıcaklığı şu anda 1991-2020’deki iklimsel ortalamanın 4,5 standart sapma üzerinde. Bu, 284.000 yılda bir olan bir olay anlamına geliyor. Ancak neredeyse her gün yeni bir rekorun ortaya çıkmasını izliyoruz. Bu son derece rahatsız edici” diye yazdı.

Deniz sıcaklıklarındaki bu artış, kasırga sezonunun 1 Haziran’da başlayıp 30 Kasım’da bitmesinin beklendiği yılın ilerleyen dönemlerinde daha yoğun Atlantik kasırgalarına yol açabilir.

Yeni kategoriler oluşturuluyor

Kasırgalar, fırtına bulutlarını oluşturmak üzere yükselmeden önce rüzgarlarla buharlaşan ince bir okyanus suyu tabakasından büyüyor. Daha sıcak sular bu sisteme daha fazla enerji vererek şiddetli fırtınaların büyük bir hızla şekillenmesini sağlıyor.

Bilim insanları daha önce iklim değişikliğinin aşırı derecede aktif Atlantik kasırga sezonlarını 1980’lerde olduğundan çok daha muhtemel hale getirdiğini bulmuştu.  Bunun nedeni, daha sıcak okyanusların kasırgaları daha sık hale getirmese de onları daha güçlü ve daha hızlı büyümesine neden olmasıydı.
Araştırma: Okyanuslar beş yıl üst üste en yüksek sıcaklık rekorunu kırdı

Geçen son on yılda benzeri görülmemiş bir hızda (309 km/saat) beş fırtına meydana geldi ve bilim insanlarının bunları tanımlamak için yeni bir “Kategori 6” gücü önermesine yol açtı.

‣ ‣ İklim krizi, kasırgaların şiddetini artırıyor: Mega kasırgalara ‘Kategori 6’ gerekli
NASA’nın Terra uydusunın yakaladığı, 2017 yılında meydana gelen Kategori 5 düzeyindeki Maria Kasırgası’nın termal görüntüsü. 

Ancak Hirschi, ılık okyanus sıcaklıklarının tek başına aktif bir sezon için garanti oluşturmadığını söyledi: “Ayrıca, subtropiklerdeki dikey rüzgar kesmesinin zayıf olması gerekiyor.”

Dikey rüzgar kayması (rüzgar hızının yükseklikle değişmesi) çok yoğunsa, fırtınalı bulutlar parçalanıyor ve kasırga oluşmuyor.

Mevcut El Niño temmuz 2023’te hızla gelişti ve bu yılın haziran ayına kadar sürmesi bekleniyor.

El Niño sırasında Atlantik’teki rüzgarlar genellikle normalden daha güçlü ve daha istikrarlı olup kasırga oluşumunu frenliyor. Ancak iklim döngüsü tahminleri takip edip sona ererse veya yerini La Niña‘ya (daha soğuk muadili) bırakırsa, alışılmadık derecede fırtınalı bir yaz yaşanabilir.

Hirschi, “Ekvator Pasifik’in yaz ve sonbaharda nötr veya La Niña koşullarına geçmesi muhtemeldir. Eğer bu dönemde anormal derecede sıcak Atlantik sıcaklıkları devam ederse, çok aktif bir kasırga mevsimi için tüm malzemelere sahip olacağız” dedi.

Köpek katili Orçun Maviş’in tutuklanması için kampanya başlatıldı

Daha önce bir sokak köpeğini öldürdüğünü açıkça ifade ettikten sonra gözaltına alınan ve hakkında açılan davadan sonra, ‘nefsi müdafaa’ gerekçesiyle serbest bırakılan Orçun Maviş isimli şahsın tekrar tutuklanması için sosyal medya platformlarında kampanya başlatıldı.

Ses Kocaeli’nin aktardığına göre Orçun Maviş, daha önce İzmit Yahya Kaptan Mahallesi’nde çocuğunu ısırdığını iddia ettiği sokak köpeğini tüfekle vurarak öldürmüş ve sosyal medya hesabından skandal bir paylaşım yapmıştı. Hakkında ‘hayvanı kasten öldürme’ suçu ile açılan davadan eylemin zorunluluk halinde gerçekleşmiş olması gerekçesiyle beraat eden Maviş’in hayvanlara yönelik nefret söylemleri devam ediyor.

Change.org’ta başlatılan kampanyada, şu ifadeler yer aldı:

“22 Temmuz 2022 tarihinde Kocaeli‘de Orçun Maviş tarafından uyurken tüfekle gözünden vurularak katledilen sokak hayvanı Garip‘in karar duruşması görüldü ve katili Orçun Maviş nefsi müdafa sebebiyle ceza almadı.”

İşkenceyle öldürülen kedi Eros için, hafta sonu beş ilde sokaklara çağrı: Pankartını al gel!
Kediyi öldüren katile iyi hal indirimine tepkiler yağıyor

“Hukuken nefsi müdafa olarak değerlendirilecek kanıtlar olmamasına rağmen akıllara durgunluk veren bu karara karşı “ADALET” diye haykırıyoruz.”

“Garip dahil birçok sokak hayvanını öldürdüğünü ve öldüreceğini beyan eden Orçun Maviş isimli caninin hak ettiği cezayı alması, Garip ve nice katledilen hayvanın sesleri olmak için kampanyayı imzalayabilirsiniz.”

Sıcak dalgası Türkiye’de: Neden ısınıyoruz?

Türkiye genelinde sıcak hava, etkisini artırıyor. Ülkenin hem doğusunda hem de batı illerinde sıcaklıklar 20 dereceyi buldu. Ancak ‘erken bahar’, iklim endişelerini de gündeme getiriyor.

NTV’ye konuşan İTÜ Meteoroloji Mühendisi Prof. Dr. Hüseyin Toros, “Bakın geçtiğimiz ocak ayı, Türkiye’de yaşanan en sıcak ocak ayı olarak kayıtlara geçti. Aslında sıcak artışları küresel ölçekte bazı işlerin yanlış olduğunu bizlere gösteriyor” dedi.

sıcak dalgası
Kaynak: mgm.gov.tr

Uzmanlara göre mevsime göre yüksek seyreden sıcaklıklar başka tehlikeler de yaratıyor. Toros, “Bugünlerde çiçek açmaya başlayan bir bitki, önümüzdeki günlerde gelecek soğuk hava dalgasıyla beraber ciddi anlamda zarar görecek; bu da çifçilerin yeterince verim alamaması demek. Barajların yeterli suyu almadığı bölgeler de var” uyarısında bulundu.

2023 yılı şimdiye dek kaydedilen en sıcak yıl olmuştu. 2024’ün Ocak ayı da en sıcak ocak olarak kaydedilirken, Şubat için de göstergeler aynı yönde ilerliyor.

Meteorologların açıklamalarına göre, şubat ayı da insan yapımı küresel ısınmanın ve doğal El Niño iklim modelinin bir araya gelmesiyle dünya genelinde kara ve deniz sıcaklıklarını yükselterek, bir dizi sıcaklık rekorunu daha kırmaya hazırlanıyor.

El Niño etkisiyle şubat ayı da sıcaklık rekoru kırmaya aday
İklim krizi, kasırgaların şiddetini artırıyor: Mega kasırgalara ‘Kategori 6’ gerekli
Akdeniz’de deniz suyu ısınıyor, kasırga riski artıyor

Yılın en kısa ayının yarısını biraz geçmiş olmamıza rağmen sıcaklık artışı öylesine dikkat çekici bir hal aldı ki, iklim grafikleri daha önce görülmemiş bir alana ilerliyor. Bu durum özellikle deniz yüzeyi sıcaklıkları için geçerli; bu sıcaklıkların sürekli artışı ve hızlanması, deneyimli gözlemcilerin bu değişiklikleri nasıl açıklayacakları konusunda zorlanmalarına neden oluyor.

El Niño sıcak dalgasını nasıl etkiliyor?

El Niño, Pasifik Okyanusu‘nun orta ve doğu kesimlerinde deniz suyu sıcaklıklarının yükselmesiyle karakterize edilen küresel bir iklim olayı olarak tanımlanıyor. Bu olay, dünya genelinde hava koşullarında önemli değişikliklere yol açabilirken; genellikle ısınmanın başlamasından birkaç ay sonra, bazen daha uzun sürelerde kendini gösteriyor.

El Niño, atmosferdeki rüzgar sistemlerini değiştirerek, dünya çapında hava döngülerini de etkiliyor. Bu, bazı bölgelerde kuraklık, diğerlerinde ise aşırı yağışlara neden olabilir. Türkiye gibi ülkelerde, El Niño genellikle ortalama sıcaklıkların artışı ve mevsim normallerinden sapmalarla ilişkilendirilir. Özellikle kış ve ilkbahar aylarında, El Niño’nun etkisiyle sıcaklık artışları gözlemlenebiliyor.

El Niño’nun etkileri sadece sıcaklıkla sınırlı değil. Yağış düzenlerindeki değişiklikler, su kaynakları üzerinde baskı oluşturabiliyor, tarım ve gıda güvenliğini tehdit edebiliyor. Deniz suyu sıcaklıklarındaki artış, deniz ekosistemleri ve balıkçılık için de olumsuz sonuçlar doğurabiliyor.

İklim krizi: El Niño nedeniyle 1,5°C eşiği iki yıl içerisinde aşılabilir