Ana Sayfa Blog Sayfa 1018

Rus birlikleri Kiev’ın dış mahallelerinde: Çernobil endişesi yeniden doğdu

Rusya‘nın işgale başladığı Ukrayna genelinde seferberlik ilan edilirken, saldırılarda şimdiye kadar 137 asker ve sivilin öldüğü bildirildi. Son olarak, Rus askerlerinin Ukrayna’nın başkenti Kiev‘in dış mahallerine girdiği ve hükümet binasının etrafında silah seslerinin duyulduğu açıklandı. Ukraynalı yetkililer, Rusya’nın tanklarla Kiev’e girmeyi planladığını ve bugünün en zor gün olacağını söyledi. Rusya Savunma Bakanlığı ise Rus güçlerinin Ukrayna’ya ait 118 askeri altyapı tesisini imha ettiğini açıkladı.

Rusya birlikleri dün Ukrayna‘yı işgal etmelerinin ilk gününde, 1986’daki nükleer felaketin başrolü Çernobil‘i ele geçirmişti. Ukraynalı yetkililer, Çernobil’in ele geçirildiğini doğrularken ABD, santral personelinin Rusya güçleri tarafından rehin tutulduğunu söyledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy de Rus işgalinin devam etmesi durumunda benzer bir felaketin tekrar yaşanabileceği konusunda uyarıda bulundu: “Askerlerimiz 1986 trajedisi tekrarlanmasın diye hayatlarını veriyor. Bu, tüm Avrupa‘ya karşı bir savaş ilanıdır.” 

‘Avrupa’daki en ciddi tehditlerden biri’

Ukrayna Devlet Başkan Zelenskiy’nin sözcüsü Mykhailo Podoliak, durumun “Bugün Avrupa’daki en ciddi tehditlerden biri” olduğunu söyledi.
Ukrayna Dışişleri Bakanlığı ise bölgede başka bir ekolojik felaket olasılığı konusunda uyardı.

Ukrayna hükumeti iki ay önce sınırı etkileyen reaktörden beş mil uzakta olan ve Rusya’nın yakın zamanda askerlerini hareket ettirdiği Belarus ile artan gerilim nedeniyle bölgeye ek kuvvetler yerleştirmişti.

Zelenskiy: Bize yardım etmezseniz savaş sizin de kapınızı çalacak

Ukrayna Devlet Başkanı Vlodomir Zelenskiy dün akşam “Rusya, Kiev’işgal etti” dedi.

Kendisinin ve ailesinin birinci hedefte olduğunu söyleyen Zelenskiy, Putin‘in daha ileri gideceğini belirterek AB‘ye, Rusya’ya doğal gaz ve petrol ambargosu uygulaması çağrısında bulundu.

Batılı ülkeleri, “Yalnız bırakıldık, kimse bizim için savaşmak istemiyor. NATO‘ya alınmıyoruz, güvenlik garantisi vermekten korkuyorlar. Ülkemizi tek başımıza savunuyoruz. Destek veren herkese minnettarım. ” diyerek eleştiren Ukrayna lideri savaşın tüm Avrupa‘ya tehdit olduğunu vurgulayarak destek çağrılarını yineledi.

Zelenskiy bu sabah yayımladığı ulusal sesleniş konuşmasında da hem Ukraynaca hem de Rusça olarak ateşkes çağrısı yaptı. Hava saldırılarının hem askeri hem de sivil bölgeleri hedef aldığını belirten Zelenskiy, “Saldırılar durana kadar ülkemizi savunmaya devam edeceğiz. Rusya  bu işgalin nasıl durdurulacağı konusunda bizimle konuşmak zorunda kalacak” diye konuştu.

Rusya, sivilleri hedef almadığını söylemişti.

Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı Valeriy Zalujnıy ise, Rusya’nın kayıplarının 30’dan fazla tank, yaklaşık 130 zırhlı araç, 7 uçak ve 6 helikopter olarak tahmin edildiğini açıkladı. Zalujnıy, Ukrayna ordusunun Harkiv, Herson, Sumi, Ahtırku ve Siverske bölgelerinde savaşmaya devam ettiğini aktardı.

Seferberlik ve olağanüstü hal ilan edilen Ukrayna’da 18-60 yaş arasındaki erkeklerin ülkeyi terk etmelerine izin verilmezken, isteyen herkese silah verileceği duyurulmuştu. Ukrayna vatandaşlarından kimi sığınak olarak kullanılmaya başlayan metro ve tünellere sığınırken kimi ise yaşadığı kentleri terk ederek Polonya ve Romanya sınırına ulaşmaya çalışıyor.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Rusya’nın askeri harekatının sürdüğü Ukrayna’da çatışmalardan etkilenen bölgelere tıbbi malzeme sağlanması için 3,5 milyon dolarlık acil durum fonu oluşturulduğunu açıkladı. Dünya Bankası Başkanı David Malpass, Ukrayna’ya acil destek sağlamaya hazır olduklarını ifade etti.

Putin saldırıları savunmaya, dünya kınamaya devam ediyor

Rusya Devlet Başkanı Putin, işgal kararına ilişkin “Bunlar Rusya’nın güvenliği için alınması gereken tedbirlerdi” açıklamasını yaptı. “Rusya dünya ekonomisinin bir parçası olmaya devam ediyor ve bu sisteme zarar vermeyi planlamıyor” diyen Putin’in ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da Rusya’nın her zaman diyaloğa hazır söyledi.

Lavrov, “Batı uluslararası hukuka saygı göstermiyor. Uluslararası hukuku mahvetmeye ve kurallara dayalı düzen dedikleri bir sistemi dayatmaya çalışıyor” dedi.

ABD Başkanı Joe Biden ise“ABD, NATO topraklarının her karışını  tüm gücüyle savunacak” açıklamasını yaptı. Biden,Ukrayna’da Rusya ile savaşmayacaklarının altını çizerek, “Askerimiz Ukrayna’da savaşmak için değil, NATO müttefiklerimizi savunmak ve güvence altına almak için gidiyor” dedi.

İngiltere Başbakanı Boris Johnson Rusya’ya karşı genişletilen ekonomik yaptırımları açıkladı. Putin ve Fransa lideri Emmanuel Macron telefon görüşmesi yaptı. Macron, bu görüşmenin Zelenskiy tarafından istendiğini, görüşmede de Putin’in Zelenskiy ile görüşmesini istediğini söyledi.

Ukrayna’nın komşusu Polonya, Slovakya, Macaristan, Romanya gibi ülkeler ise göçmen krizi hazırlıkları yapıyor. Ülkeler, sınırlarını güçlendirmek için askeri birlikleri artırdı.

Piyasalarda ne oldu?

Dün 2014’ten bu yana ilk kez 102 doların üzerini gören ve günü 95,7 dolar seviyelerinden tamamlayan Brent petrolün varil fiyatı bugün  97,3 dolar seviyelerinde bulunuyor.

Dün yüzde 5,7 yükselen buğday fiyatları ise bugün Haziran 2008’den bu yana en yüksek seviyeyi gördü. Rusya ve Ukrayna dünyanın en önemli buğday ihracatçılarından.

Bu sabah emtia fiyatlarında  yükselişin yavaşlayarak sürdüğü ABD ile Avrupa endeks vadeli kontratlarında paniğin düne göre yatıştığı gözleniyor. Altının ons fiyatı dün 17 ayın zirvesi olan 1.974 doları görmesinin ardından bugün 1.913 dolar seviyesinde.

Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi TBMM Başkanlığı’nda

Genel ilkeler

  • Düzenlemeyle nükleer enerji ve iyonlaştırıcı radyasyona ilişkin yürütülecek faaliyetler konusunda genel ilkeler de belirleniyor.
  • Nükleer enerji ve nükleer maddelerle ilgili herhangi bir faaliyeti yürütecek gerçek veya tüzel kişiler, Türkiye’nin taraf olduğu nükleer güvence ile ilgili uluslararası anlaşma ve sözleşmelere uymakla yükümlü olacak.
  • Çalışanların, halkın, çevrenin ve gelecek nesillerin radyasyona maruz kalma riskini içeren her türlü faaliyette; faaliyetin bireysel veya toplumsal açıdan fayda sağlaması, faaliyet nedeniyle maruz kalınabilecek radyasyon dozlarının mümkün ve makul olan en düşük düzeyde tutulması, bu radyasyon dozlarının Nükleer Düzenleme Kurumunca belirlenen doz sınırlarını aşmaması ilkeleri esas alınacak.
  • Nükleer enerji ve radyasyona ilişkin faaliyetler ile bu faaliyetlerle ilgili kişi, tesis, cihaz ve maddeler güvenlik, emniyet ve nükleer güvence açısından düzenleyici kontrole tabi olacak. Düzenleyici kontrole ilişkin verilecek muafiyetler ile bu muafiyetlerin sınır ve koşulları, güvenlik ve emniyetle ilgili gerekleri karşılayacak şekilde, dereceli yaklaşım esas alınarak Nükleer Düzenleme Kurumunca yönetmelikle belirlenecek.
  • Düzenleme kapsamındaki faaliyetlerde güvenlik ve emniyet, öncelikli olarak sağlanacak.
  • Çalışanların, halkın, çevrenin ve gelecek nesillerin radyasyona maruz kalması riskini doğuracak her türlü faaliyete ilişkin bu riskten etkilenebilecek kişilerin bilgilendirilmesi esas olacak.

Yetkilendirme ve denetim

  • Nükleer enerji ve iyonlaştırıcı radyasyona ilişkin faaliyetler, Nükleer Düzenleme Kurumuna bildirimde bulunulmaksızın veya kurumdan yetki alınmaksızın yürütülemeyecek. Bu faaliyetleri yürütmek isteyen gerçek veya tüzel kişiler Nükleer Düzenleme Kurumuna başvuruda bulunacak. Kurum güvenlik veya emniyetle ilgili ilkeleri esas alarak bildirim veya yetkilendirme gerektiren faaliyetleri belirleyecek.
  • Nükleer Düzenleme Kurumundan nükleer tesis, radyasyon tesisi, radyoaktif atık tesisi işletmek ve radyasyon uygulamalarını yürütmek için lisans alınacak. Kurumdan yalnızca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları veya Türkiye Cumhuriyeti mevzuatına göre kurulmuş tüzel kişiler lisans alabilecek.
  • Nükleer Düzenleme Kurumundan nükleer tesis, radyasyon tesisi, radyoaktif atık tesislerinin inşa edilmesi, işletmeye alınması, işletmeden çıkarılması, yeniden işletmeye geçilmesi ile tesiste güvenlik ve emniyeti ilgilendiren değişiklik yapılması için izin alınacak.
  • Ayrıca radyoaktif maddelerin ihracatı, ithalatı, taşınması, transit geçirilmesi, nükleer güvence kapsamında, nükleer alanda kullanılmak için özel tasarımlanmış veya hazırlanmış madde, malzeme, ekipman, sistem, bileşen ve ilgili teknoloji ile nükleer çift kullanımlı madde, malzeme, ekipman, sistem, bileşen ve ilgili teknolojinin ihracatı; nükleer güvence kapsamında kurum tarafından belirlenen madde, malzeme, ekipman, sistem, bileşen veya ilgili teknolojinin ithalatı ile güvenlik, emniyet ve nükleer güvence dikkate alınarak kurum tarafından belirlenen diğer faaliyetler için izin alınması zorunlu olacak.
  • Düzenleme kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Nükleer Düzenleme Kurumunca belirlenen faaliyetlerde görev alacak personele radyasyondan korunmaya yönelik eğitim veren tüzel kişiler, radyasyondan korunmaya yönelik hizmet verecek kişiler, faaliyetlerde görev alacak personel, ekipman imalatı yapan kişiler ile üçüncü taraf gözetimi yapan şirketler için kurumdan yetki belgesi alınacak.
  • Nükleer Düzenleme Kurumu, yetkilendirilen kişilere diğer kişiler tarafından verilecek hizmetler veya güvenlik, emniyet ve nükleer güvenceye etki edebilecek diğer faaliyetler için yetki belgesi alma yükümlülüğü getirebilecek.
  • Kurum yetkilendirdiği bir faaliyet için güvenlik, emniyet ve nükleer güvenceye ilişkin uyulması gereken koşullar da dahil olmak üzere gerekli yetki koşullarını belirleyecek.

  • Kurum tarafından verilen lisans, izin ve yetki belgesi devredilemeyecek.
  • Bildirimlere ve yetkilendirmelere ilişkin süreçler, yetkilendirme koşulları, başvuru, yetkilerin kapsamı ve geçerlilik süreleri ile yetkinin yenilenmesi, kısıtlanması, askıya alınması, iptali veya daha önce yetkilendirilmiş bir faaliyet için başka bir kişinin yetkilendirilmesine ilişkin konular, Nükleer Düzenleme Kurumunca ilgili bakanlıkların görüşü alınarak yönetmelikle belirlenecek.

Sorumluluk yetkilendirilen kişiye ait olacak

  • Yetkilendirilen tüzel kişiler, verilen yetkinin koşulları kapsamında her türlü sorumluluk kendilerinde olmak üzere faaliyet sırasında radyasyondan korunma, güvenlik ve emniyeti sağlayacak.
  • Bir faaliyetin yürütülmesinde güvenlik, emniyet ve nükleer güvencenin sağlanmasında asıl sorumluluk yetkilendirilen kişiye ait olacak. Verilen yetkinin koşullarına ve mevzuata uymak, düzenleyici kontrol altında olmak veya yükümlülüklerini yerine getirmek üzere görevlendirme yapmak, hizmet almak yetkilendirilen kişinin sorumluluğunu azaltmayacak veya ortadan kaldırmayacak.
  • Yetkilendirilen kişiler, faaliyete ilişkin yükümlülükleri sona ermeden, faaliyetin yürütüldüğü yeri veya tesisi, nükleer maddeyi, radyoaktif kaynağı veya radyoaktif atığı sahipsiz kalacak şekilde terk edemeyecek.
  • Yetkilendirilen kişinin sorumlulukları, düzenleyici kontrolden çıkarılma ile sona erecek. Yetkilendirilen kişinin işi bırakması, yetkisinin kısıtlanması, askıya alınması ya da iptal edilmesi ve benzeri durumlar sorumluluğunu ortadan kaldırmayacak.

Onay

  • Nükleer tesisler, radyasyon tesisleri veya radyoaktif atık tesislerinin kurulacağı saha Nükleer Düzenleme Kurumu onayına tabi olacak. Kurum, faaliyetlere ilişkin radyasyondan korunma, güvenlik, emniyet ve nükleer güvenceyi dikkate alarak onaya tabi başka hususlar belirleyebilecek.
  • Nükleer Düzenleme Kurumu; çalışanların, halkın, çevrenin ve gelecek nesillerin radyasyondan korunmasına etki edebilecek faaliyetler için uygunluk ölçütleri belirleyebilecek ve onaya tabi tutabilecek.

Denetim ve yerinde inceleme

  • Düzenleme kapsamındaki faaliyetler ve yetkilendirilen kişiler Nükleer Düzenleme Kurumunun denetimine tabi olacak. Kurum, yetkilendirme kapsamında yetkilendirilen kişilerin yüklenici, alt yüklenici, tedarikçi ve alt tedarikçilerinin faaliyetlerini de denetleyebilecek.
  • Kurum denetim ve yerinde inceleme kapsamında, sonuçları itibarıyla kurum açısından bağlayıcı olmayacak şekilde inceleme, araştırma, tespit ve raporlama yapmak üzere ihtisas sahibi kamu kurum ve kuruluşları, özel hukuk tüzel kişileri ve gerçek kişilerden teknik destek hizmeti alabilecek.
  • Lisans verilen nükleer tesislerin ve radyoaktif atık tesislerinin sahalarında yapılacak yapılar hakkında Yapı Denetimi Hakkında Kanun hükümleri ile İmar Kanunu’nun fenni mesuliyete ilişkin hükümleri uygulanmayacak. Bu yapılara ilişkin her türlü sorumluluk yetkilendirilen kişiye ait olacak. Bu yapıların denetimi Nükleer Düzenleme Kurumunca yapılacak. Bu durum yetkilendirilen kişinin sorumluluğunu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmayacak. Denetimler bu konuda ihtisas sahibi olan kamu kurum ve kuruluşları ile birlikte de yapılabilecek. Kurumun bu kapsamdaki talepleri ihtisas sahibi kamu kurum ve kuruluşları tarafından gecikmeksizin karşılanacak.
  • Nükleer Düzenleme Kurumunun denetimine ilave olarak yetkilendirilen tüzel kişiler, nükleer tesis veya radyoaktif atık tesisine ilişkin yapıların denetimi de dahil olmak üzere kurum tarafından belirlenen faaliyetlerin üçüncü taraf gözetimi için yetkilendirilmiş şirketlerden hizmet alacak.
  • Denetime tabi olanlar, kurum denetçilerinin ve kurum tarafından görevlendirilen kişilerin görevlerini serbestçe ve zamanında yerine getirebilmeleri için gerekli şartları sağlayacak ve koruyucu güvenlik tedbirlerini alacak.
  • Nükleer güvence denetimine tabi olanlar, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının Türkiye tarafından onaylanmış denetçileri tarafından yapılan denetimlerde, ilgili mevzuatta belirtilen yükümlülüklerini yerine getirecek. Bu denetimlere Nükleer Düzenleme Kurumu temsilcisi refakat edecek.

Kurum denetçileri

  • Kurum denetçileri, Nükleer Düzenleme Kurumunca belirlenen vasıfları taşıyan kurum personeli arasından Nükleer Düzenleme Kurulu tarafından yetkilendirilecek.
  • Kurum denetçileri ve denetime eşlik etmek üzere görevlendirilen diğer kurum personeli, denetim amacıyla ilgili yerlere veya tesislere girmek; faaliyetleri denetlemek ve yerinde incelemek; gerekli gördükleri kişilerle görüşmek ve gerekli gördükleri hususlarda inceleme, araştırma ve soruşturma yapmak; her türlü bilgi, belge ve kayıtları istemek, incelemek, inceletmek, alıkoymak veya suretini almak; herhangi bir malzeme veya numuneyi almak, aldırmak, alıkoymak, usulüne uygun olarak bertaraf etmek veya ettirmek; herhangi bir cihazı kullanarak ölçüm, analiz, muayene ve test yapmak veya yaptırmak; görsel, işitsel veya yazılı kayıt tutmak yetkisine sahip olacak.
  • Güvenlik veya emniyetin tehlikeye düştüğü veya düşebileceği ve müdahalenin gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Nükleer Düzenleme Kurumu denetçisi, durumu kuruma ve yetkilendirilen kişiye derhal bildirecek. Bu durumda, kurum yetki verilen faaliyetin tamamının veya bir kısmının durdurulması veya sınırlanması da dahil olmak üzere gerekli tedbirleri aldırabilecek.
  • Kurum denetçisi, denetim sırasında gerekli hallerde mülki idare amirlerinden kolluk kuvveti talebinde bulunabilecek. Bu durumda mülki idare amirleri ve kolluk kuvvetleri kurum denetçilerine gereken desteği gecikmeksizin sağlayacak.

Radyoaktif atıklar ve kullanılmış yakıtlar

  • Türkiye’nin egemenlik alanı dışında yürütülen bir faaliyet sırasında ortaya çıkmış olan radyoaktif atıklar, Türkiye sınırları içine sokulamayacak.
  • Türkiye sınırları içinde üretilmiş ve kullanım süresi dolduğunda menşe ülkeye iade şartı ile ihraç edilmiş radyasyon kaynaklarına, radyoaktif atıkların transit geçişine ve doğal radyoaktif maddelerin bulaşmış olduğu malzemenin ithalatına söz konusu hüküm uygulanmayacak.
  • Radyoaktif atıklar çevreye salınamayacak veya bırakılamayacak.
  • Yürütülen faaliyetlere ilişkin ortaya çıkan kullanılmış yakıtların veya bertaraf hariç radyoaktif atıkların yönetiminde tüm sorumluluk faaliyet için yetkilendirilen kişiye ait olacak.
  • Tesislerde yürütülen herhangi bir faaliyet sonucu üretilen radyoaktif atıklar başka bir yetkilendirilen kişiye devredilene kadar tesiste depolanacak.
  • Nükleer santrallerde ortaya çıkan kullanılmış yakıtlar, işletme ömrü boyunca nükleer santral sahasında depolanacak.
  • Faaliyetleri sonucu kullanılmış yakıtı veya radyoaktif atığı üreten yetkilendirilen kişi, bunların tesis içinde veya tesis dışarısında her türlü taşınmasından sorumlu tutulacak. İşletmeden çıkarma faaliyetleri sırasında ortaya çıkacak radyoaktif atıkların her türlü sorumluluğu yetkilendirilen kişiye ait olacak.
  • Türkiye’nin egemenlik alanında yapılan faaliyetler neticesinde ortaya çıkan radyoaktif atıklar Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK) tarafından bertaraf edilecek.
  • Sahipsiz radyoaktif madde tespit edildiği takdirde TENMAK, ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği yaparak gerekli tedbirleri alacak veya aldıracak, bertaraf dahil gerekli iş ve işlemleri yürütecek.
  • TENMAK, yetkilendirilen kişilerin görüşlerini de alarak radyoaktif atıkların ve kullanılmış yakıtların yönetimine ilişkin ulusal radyoaktif atık politikası ve stratejisinin belirlenmesine esas Ulusal Radyoaktif Atık Yönetim Planı Taslağı’nı, sonu 0 ve 5 ile biten yılların sonuna kadar hazırlayacak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına sunacak. Bakanlık, Nükleer Düzenleme Kurumunun görüşünü alarak Ulusal Radyoaktif Atık Yönetim Planı‘nı belirleyecek.

İkizköylülerden bilirkişi keşfi öncesi Akbelen Ormanı’nı koruma çağrısı

Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret AŞ’nin (YK Enerji) Muğla Milas’taki iki termik santraline kömür sağlamak amacıyla genişletilmek istenen kömür madeni sahasının İkizköy Mahallesi’ndeki Akbelen Ormanı‘nı yok etmemesi için İkizköylülerin hukuk mücadelesi sürüyor. Nisan 2021’de şirkete Akbelen Ormanı’nda maden işletme izni veren Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli imzalı kararın iptali için açılan dava devam ediyor. Davanın tekrarlanan bilirkişi keşfi 1 Mart 2022 Salı günü saat 10.00’da İkizköy’de gerçekleştirilecek. Yöre halkı kamuoyunu 1 Mart’ta Akbelen Ormanı’nı korumaya İkizköy’e çağırıyor.

780 dönümlük ormanlık alanda maden sahası işletme izni veren karar normal uygulamada Orman Genel Müdürlüğü tarafından veriliyor. Ancak daha önce de endüstriyel plantasyon yapılacağı gerekçesi ile Milas Orman İşletme Müdürlüğünce kesilmeye çalışılan Akbelen Ormanı’nı korumak için İkizköylülerin yürüttüğü yoğun hukuki ve fiili mücadele sonucu kesim programında çıkarılmak zorunda kalınmıştı.

Akbelen Ormanı ÇED yapılmadan maden işletmesine açılmak isteniyor

İkizköy Çevre Komitesi tarafından konuya ilişkin olarak yapılan basın açıklamasında “Konu 2020’de de kamuoyunun gündeminde uzun süre kaldığı için şirketin siyasi bağlantılarla bu izni Bakanlık makamından almayı tercih etmiş olabileceğini akıllara getiriyor” ifadelerine yer veriliyor.

YK Enerji, yüzde 50 Limak, yüzde 50 IC İçtaş ortaklığında kurulu bir şirket ve 2014’teki özelleştirmeyle Yeniköy  ve Kemerköy termik santrallerinin yanı sıra 230 bin dönümlük bir alanı kapsayan kömür madeni ruhsatlarının da işletme hakkını devralmıştı. Açıklamada ÇED süreci şöyle anlatılıyor:

“Özelleştirme esnasında işletme hakkı devralınan beş ayrı ruhsat, son olarak Aralık 2018’de tek bir ruhsat altında toplandı. 86 bin 541 erişim numaralı ruhsatın altında birleştirilen üç saha ÇED’e tabi olmasına rağmen, diğer iki ruhsata ÇED Yönetmeliği Geçici 2. ve 3. Maddeler kapsamında tanınmış olan ÇED muafiyeti, sanki 230 bin dönümlük alanın tamamını kapsıyormuş gibi işlem görüyor. Bu nedenle Akbelen Ormanı da ÇED sürecine tabi tutulmadan sadece ilgili kamu idaresi tarafından verilen bir izinle maden işletmesine açılmaya çalışılıyor. KARDOK Derneği’nin ÇED muafiyetinin hukuksuz uygulamasına dair de ayrıca açtığı bir dava devam ediyor.”

7 Eylül’de keşfin tekrarı yapılacak

Daha önce Muğla 1. İdare Mahkemesi tarafından 7 Eylül’de düzenlenen bilirkişi keşfinde, mahkemece ataması olmadığı halde bilirkişi keşif heyetine başkanlık yapan hakimin, davacı İkizköy KARDOK Derneği avukatlarına ve dernek yönetim kurulu üyeleri ile davacı uzmanlarına söz hakkı tanımadığı, avukatlara ve uzmanlara hakaret içeren sözler sarf ederek keşfin sakatlanmasına neden olduğu belirtilen açıklamada şunlar aktarıldı:

“KARDOK avukatlarının reddi hakim ve keşif iptali taleplerine mahkeme olumlu yanıt vermemiş, sonuçta ortaya çıkan bilirkişi raporu ise bilimsel dayanaktan yoksun olması, kanıtların eksik değerlendirilmesi gerekçeleri ile yeniden itiraza konu olmuştu.”

Yürütmeyi durduma kararı

Muğla 1. İdare Mahkemesi, 7 Aralık’ta verdiği ara kararda, söz konusu bilirkişi keşfinde görevli naip üyeleri görevden alarak yeni bir naip üye atanmasına, keşfin tekrarına ve bu keşif sonucu düzenlenecek bilirkişi raporuna dair işlemler tamamlanınca kadar, iptali istenen maden işletme izninin yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. İkizköylülerin ve KARDOK Derneği’nin avukatlarından Arif Ali Cangı, 2019’dan beri devam eden Akbelen Ormanı mücadelesinde belirleyici olanın İkizköylülerin ve onların dostları yaşam savunucularının ormanını, yaşamını korumakta kararlı tavrı olduğunun altını çiziyor.

‘Akbelen Ormanı İkizköylülerin kararalı tavrı ile yaşayacak’

Bugüne kadar gelinen hukuki süreci değerlendiren Cangı, “Kararlı mücadele ve kamuoyunun mücadeleyi sahiplenmesi sonucunda, Mahkeme 12 Ağustos 2021’de geçici yürütmeyi durdurma kararı verdi. Yürütmeyi durdurma kararından sonra mahallinde yapılan keşifte Türkiye Yargı pratiğinde kara bir leke olarak anılacak olaylar yaşandı. Yargıç da bilirkişiler de güven kaybına uğradılar” diyor.

‘Mahkeme, kara leke keşfi yok saydı’

Maden mühendisi ile Biyolog bilirkişilerin Akbelen’in feda edilmesinin kamu yararına olacağı görüşü bildirdiklerini söyleyen Arif Ali Cangı, şu ifadeleri kullanıyor:

“Buna rağmen yıllar önce Bergamalıların dediği gibi ‘karıncanın kardeşleri vardı’; Akbelen’e  ve onun savunulması direnişine sahip çıktılar. Mahkeme, kara leke keşfi yok saydı, yeniden yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak yeniden keşif kararı verdi, bunun yanı sıra daha önce verdiği geçici yürütmeyi durdurma kararının devamına da karar verdi. Bu karara davalı taraf itiraz etti, İzmir Bölge İdare Mahkemesi 7.İdari Dava Dairesi 27.12.2021 tarihli kararı ile itirazı reddetti.”

‘Göreviniz yapın, sizin işiniz peşkeş çekmek değil; korumak’

Akbelen ormanını vermeyecek binlerce yaşam savunucusu ve binlerce yürek  olduğunu söyleyen Cangı “Termikçiler boşuna uğraşmasınlar, Işıkdere’yi arazileri, evleri ile tarihi kalıntılarını kömür karasına boğdular, ama #AkbelenOrmanınıVermeyeceğiz” şeklinde konuşuyor.

Son olarak “Asıl görevinize dönün, sizin varlık nedeniniz ormanları peşkeş çekmek değildir, korumakla görevlisiniz” diyerek Tarım ve Orman Bakanlığı’na selenen Arif Ali Cangı,  “Akbelen için verdiğiniz maden işletme iznini geri alın, yangından kurtulan ormanlardaki tahsislerin tamamını kaldırın, yoksa bu coğrafyada yaşanacak bütün felaketlerden tarihsel ve hukuksal sorumluluğunuz olacak” ifadelerini kullanıyor.

Ne olmuştu?

Akbelen Ormanı’ın 740 dönümlük bölümündeki ağaçlar, Limak Holding ve İÇTAŞ ortalığıyla kurulan YK Enerji tarafından işletilen Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerine linyit sağlayacak maden ocağı açmak için kesilmek isteniyor. Şirketin bunun için gerekli izinleri de almış ve ocak ÇED Yönetmeliği’nden muaf tutulmuştu ancak İkizköylüler, çevre aktivistleri ve hukukçular karara itiraz etti. Kesimleri önlemek için 22 Nisan’da başlatılan nöbetse halen sürüyor.

Geçen yaz, Türkiye‘nin Ege ve Akdeniz sahilleri başta olmak üzere pek çok bölgesinde çıkan yangınlardan etkilenen Muğla‘da, bölge halkı yangınlara müdahale ederken, şirket tarafından yangın bahanesiyle 105 ağaç kesilmiş; İkizköy halkının direnmesi üzerine jandarma sert müdahalede bulunmuştu.

Maden ocağına karşı, KARDOK Derneği‘nin açtığı davalarda Muğla 3’üncü İdare Mahkemesi ve Muğla 1’inci İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Muğla Valiliği de kömür taşıma bandının yapımını durdurdu.  Bölgede ilk yapılan keşifte hakimin avukatlara hakaret etmesi nedeniyle avukatlar Arif Ali Cangı,  İsmail Hakkı Atal ve Şiar Rişvanoğlu reddi hakim başvurusunda bulunmuştu.

Dünyadan ‘savaşa hayır’ sesleri yükseliyor: Rusya’da halk sokaklarda

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin‘in kararıyla Ukrayna‘ya başlatılan işgal, tüm dünyanın gündeminde. Dünyanın çeşitli ülkelerinde ‘savaşa hayır’ diyenler protestolar düzenledi.

Rusya’nın başkenti Moskova ve St. Petersburg gibi çeşitli kent merkezlerinde savaş karşıtı halk ve kanaat önderleri sokaklarda protesto gösterisine çıktı. ‘Savaşa hayır’ sloganları atan insanlar, ellerinde ‘Putin istifa’, ‘Savaşı durdurun’ yazılı pankartlar taşıdı.

Rusya İçişleri Bakanlığı göstericilere ‘sokağa çıkmayın’ uyarısı yaptı, başkent sokaklarında gvenlik önlemleri artırıldı.

Reuters‘ün belirttiğine göre polisin müdahelsine maruz kalan göstericilerden 1600 kişi tutuklandı.

Rusya’da bağımsız 30 medya kuruluşunun oluşturduğu Syndicate-100, “Acı, öfke ve utanç” başlıklı açıklamasında, “Biz gazeteciler, Rus liderliğinde başlatılan katliamın kesinlikle karşısında olduğumuzu beyan ediyoruz. Savaşa hayır”  dedi.

2021 Nobel Barış Ödülü sahibi Novaya Gazetesi  Genel Yayın Yönetmeni Dmitry Muratov da Putin’in Ukrayna’ya müdahalesini kınayan bir paylaşım yaptı.

Türkiye’de de savaş karşıtı protestolar gerçekleşti. Antalya‘da sokağa çıkan Ukrayna, Rusya, Türkiye vatandaşları, ellerinde ‘Katil Putin’ yazılı panlkartlarla ‘savaşa hayır’ dedi. Rusya ve Ukraynalı vatandaşlar ayrıca İstanbul‘daki  Rusya Başkonsolosluğu binası önünde toplandı,  bazı sivil toplum örgütleri de  gösteriye destek verdi.

Rusya’ya spor dünyasından da tepkiler geldi. UEFA Avrupa Konferans Ligi Play-Off Turu rövanş karşılaşmalarında  savaş karşıtı mesajlar verildi.  Çek Slavia Prag takımı, “Ukrayna’nın yanındayız” tişörtleri ile ısınmaya çıkarken, Napoli ve Barcelona futbolcuları,  karşılaşma öncesi birlikte “Savaşı durdurun” pankartı ile fotoğraf verdi. Atalanta’nın Ukraynalı oyuncusu Ruslan Malinovskyi, attığı golden sonra “Ukrayna’da savaş istemiyoruz” yazılı tişörtünü gösterdi.

 

Akkuyu Nükleer Santrali’nde iş kazası: Bir işçi öldü

Mersin’in Silifke ilçesinde, Akkuyu Nükleer Güç Santrali şantiyesindeki vincin taşıdığı tonlarca ağırlıktaki demir blok taşıma halatından koptu, olayda Rus uyruklu bir işçi hayatını kaybetti.

Dün akşam saatlerinde meydana gelen olayda henüz ismi açıklanmayan bir işçi kopan demir bloğun altında kaldı ve yaşamını yitirdi. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (ISIG) tarafından yapılan sosyal medya paylaşımıyla duyurulan olaya emekçi sendikalarından da tepkiler geldi:

‘Halatın koptuğu yerde uzun kuyruklar olur genelde’

Emeğin Gücü Derneği ise şantiyede çalışan bir işçinin olay anını anlattı:

“Parçanın düştüğü yer, lavobaların da olduğu bir yer. Burada hep sıra olur. Uzun kuyruklar olur. Sigara alanı da aynı yerde. Mesai dışında çalıştırıyorlar bizi. Gecemizi gündüzümüze katmışız burada çalışmak için.

Emeğin Gücü’nün bir diğer paylaşımında ise bir işçi yine uzun mesai saatlerinden söz ediyor:

ANKA Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre Cumhuriyet savcılığı kazayla ilgili soruşturma başlattı.

Akkuyu’da bugüne kadar neler yaşandı?

Mersin’in Gülnar ilçesinde inşasına devam edilen  Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde (NGS) 19 Ocak’ta da bir patlama gerçekleşmişti.
Projenin başından itibaren sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmediğini belirten Pınar Demircan, “Akkuyu’da bilgiler toplumla şeffaf bir şekilde paylaşılmıyor. Esasen nükleer santrallerle ilgili süreçlerde genel manada ‘güvenlik’ gerekçesi öne sürülerek şeffaflıktan imtina edilir. Ne var ki, inşasına başlandığı tarih  itibariyle Akkuyu NGS’deki iş yapma biçimlerinin kendisi güvenlik tehlikesinin kaynağı” demişti. 2019’un yaz aylarında da  inşaat temelinde oluşan çatlakların üstüne 2020’de inşaat alanında su sızıntısı tespit edilmişti.

Kasım 2021’de de Akkuyu Nükleer Güç Santrali‘nde aylardır maaşlarını alamayan işçiler eylem gerçekleştirmişti. Taşeron şirketlerde görevli yaklaşık 10 bin işçiden büyük bölümü hafta içinde toplu olarak iş bırakmıştı.

İşçilerin çalışma koşullarının oldukça kötü şartlarda olduğu da Pınar Demircan tarafından gündeme getirilmişti.

 

Manisa Caferbey’de çöp tesisi istemeyen vatandaşlara dava açıldı

Manisa Büyükşehir Belediyesi tarafından Caferbey‘de yapılmak istenen çöp tesisine karşı yaşam alanlarını koruyan üç vatandaş hakkında dava açıldı. Caferbeyliler söz konusu çöp tesisine hem mera alanlarını etkileyeceği hem de sularını kirleteceği nedeniyle uzun bir süredir karşı çıkıyorlar.

Manisa Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmak istenen çöp transfer merkeziyle ilgili olarak üç kişi hakkında yapılan hakaret ve tehdit suçlamasına ilişkin olarak Yeşil Gazete‘ye konuşan Salihli Çevre Derneği Başkanı ve davanın avukatı Seçil Ege, “Böyle bir suçun işlendiğine dair herhangi bir delil olmadığı gibi jandarmanın kendi çektiği kayıt üzerinden suç isnad ediliyor. O kayıtlarda da ne hakaret ne tehdit var. Tamamen bir baskı oluşturmak amacıyla açılmış bir dava” dedi. Ege, vatandaşlara ve sivil toplum örgütlerine seslenerek Caferbey halkını yalnız bırakmamalarını istedi.

‘ÇED raporu dahi yok’

Vatandaşlar haklarında hakaret ve tehdit suçlamasıyla açılan davaya ilişkin olarak Salihli Çevre Derneği’nin Sekreteri Hakkı Uysal ise suçlamalara konu olan olayı şöyle anlattı:

“Çöp tesisinin yapılacağı yer, mera alanı ve aynı zamanda içme suyunun da bulunduğu bir yer. Caferbeyliler de ‘Manisa Büyükşehir Belediyesi nedeniyle hem meramız gitti hem de suyumuz atıklar nedeniyle kirlenecek’ diyerek tesise karşı çıktılar. Köylüler şirkete ait dozerlerin alana girmesini engellemeye çalıştılar. Bunun karşılığında üç vatandaş işlerini engelledikleri için şikayet edildi. Bunun sonucunda vatandaşlar hakkında soruşturma başlatıldı.”

Uysal, Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin çöp tesisini oldu bittiye getirmeye çalıştığını belirterek “Konuyla ilgili olarak hukuki yollara başvurduk. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu dahi alınmadan böyle bir yola girdiler.  Köyde halkı tahrik edercesine ölçümler yaptılar. Vatandaşlar buna karşı koyuyorlar” diyor.

Köylüler Kasım 2021’de iş makinelerinin alana girişini engellemek için de günlerce nöbet tutmuşlardı:

‘Burada bir rant kapısı açılıyor’

Söz konusu tesisin faaliyetlerini gerçekleştiren şirketin suç duyurusuyla haklarında soruşturma açılan üç vatandaş yarın Salihli Adliyesi’nde hakim karşısına çıkacak. Uysal “Burada bir rant kapısı açılıyor. 2008’den beri bu mücadele devam ediyor. Kasım başında köylü yeniden harekete geçti” şeklinde konuşuyor. Vatandaşlar sosyal medyadan seslerini duyurmaya çalışıyorlar:

RTÜK’ün üç medya kurumuna verdiği 72 saat doldu: Erişim engeli talep edilecek

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) Euronews, Voice of Amerika (VoA) ve Deutsche Welle’nin Türkçe haber sitelerine lisans başvurusu yapması için tanıdığı 72 saatlik süre doldu.

RTÜK, 9 Şubat’ta üç gün süre tanıyacağını, söz konusu medya kurumlarının lisans için başvurmaması halinde erişimin engelleneceğini bildirmişti. 21 Şubat’ta ilgili kararlar yayınlanarak haber sitelerine tanınan 72 saatlik başvuru süresi başlatılmıştı.

RTÜK mahkemeye başvuracak

Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Üyesi İlhan Taşçı, sürenin dolduğunu ve üç kurumun da başvuru yapmadığını açıkladı.

RTÜK’ün, haber sitelerinin erişiminin engellenmesi istemiyle Ankara Sulh Ceza Hakimliği’ne başvuruda bulunacağını belirten Taşçı, “RTÜK’ün sitelerin erişimini engelleme istemini Ankara Sulh Ceza Hakimliği ya kabul ya da reddedecek. Hakimlik, RTÜK’ün erişimin engellenmesi talebini yerinde bulursa haber siteleri bu karara karşı bir üst mahkemeye itiraz edebilecek. Basın özgürlüğü de son söz de artık yargıda” dedi.

Deutsche Welle (DW), lisans başvurusunda bulunmayacağını belirterek, konuyu yargıya taşıyacağını açıklamıştı. ABD merkezli VoA ise alternatif bulunmadığı takdirde RTÜK’e itiraz edileceğini bildirmişti.

Sağlık çalışanları iş bıraktı: Çalışırken ölmek istemiyoruz

Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yenimahalle Semt Polikliniği’nde Nöroloji Uzmanı Dr. Ebru Ergin’in hastası tarafından darp edilmesi üzerine Ankara sağlık emek meslek örgütleri tarafından şiddete karşı basın açıklaması düzenlendi.

Zekai Tahir Burak Hastanesi önünde çok sayıda hekimin ve sağlık çalışanının şiddete karşı bir araya geldiği eylemde “çalışırken ölmek istemiyoruz”, “sağlıkta şiddet sona ersin” sloganları atıldı. Ankara Eğitim Araştırma Hastanesi ana binada ve Zekai Tahir Burak hastanesinde sağlık çalışanları iş bıraktı.

‘Sağlıkta etkin şiddet yasaları istiyoruz’

Ankara Tabip Odası (ATO) Yönetim Kurulu üyesi Dr. Ayşe Uğurlu neredeyse her gün sağlıkta şiddet olayı yaşandığını belirterek “Bir hafta önce bu hastanede Solmaz hemşire, iki gün önce Dr. Ebru Ergin, dün Ankara Eğitim Araştırma Hastanesi Kadın Doğum Polikliği’nde bir asistan arkadaşımız şiddete uğradı. Maalesef sağlıkta etkin şiddet yasaları istiyoruz ancak yetmediğini de biliyoruz. Ülkemizin içinde bulunduğu siyasi, ekonomik ve kültürel iklim ile sağlıkta dönüşüm programı da artan şiddet vakalarında çok büyük bir etken” diye konuştu.

Fotoğraf: Ankara Tabip Odası – Dr. Ayşe Uğurlu

‘Yaşatmak için yola çıkanlar yaşamak için mücadele ediyor’

SES Ankara Şube Eşbaşkanı Nazan Karacabey de yaptığı konuşmada Ankara Eğitim Araştırma Hastanesi’nin ard arda yaşanan şiddet olaylarıyla adeta şiddetin merkezi haline geldiğini söyledi. Etlik Şehir Hastanesi’nin açılmasıyla birlikte bir çok hastanenin kapanacağını belirten Karacabey “Peki Ankara Eğitim Araştırma Hastanesi bizler için ne kadar güvenli olacak” diye sordu.

Yaşatmak için yola çıkanların yaşamak için mücadele etmek zorunda kaldığına dikkat çeken Karacabey “Çöken, kışkırttığınız sağlık sisteminin altında biz sağlık çalışanları kalmayacağız çünkü bizler her şeye rağmen yeni bir sağlık sistemi mümkün diye yola çıktık” sözlerini kaydetti.

Fotoğraf: Ankara Tabip Odası – Nazan Karacabey

‘Bakanlık şiddete seyirci kalmaya devam ediyor’

Basın açıklamasını okuyan Türk Nöroloji Derneği Başkanı Dr. Mehmet Akif Topçuoğlu sağlıkta şiddetin ancak hekimlerin ve sağlık çalışanlarının yaşamına kast ettiği takdirde Sağlık Bakanı’nın gündemine girmesini eleştirdi. Dr. Topçuoğlu “Beklentimiz sağlıkta şiddeti engelleyecek etkin bir yasa ve tedbir iken, sosyal medyadan ‘geçmiş olsun’ paylaşımlarından öteye gitmiyor. Bakanlık ve kamu idarecileri sağlıkta şiddete seyirci kalmaya devam ediyor” dedi.

Fotoğraf: Ankara Tabip Odası – Dr. Mehmet Akif Topçuoğlu

Hekimlerin yetkililere yönelttiği sorular şöyle:

  • Her geçen yıl katlanarak artan beyaz kod bildirimi nedeniyle Bakanlık bu kapsamda il ve hastane düzeyinde risk tespitini yapmış mıdır?
  • Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan Strateji Planı ile sağlıkta şiddet kapsamında çalışma yapacağını ifade edilmişti. Bu konuda bugüne kadar kamuoyuna yansıyan bir çalışma ve rapor açıklanmamıştır. Çalışma yapılmakta mıdır?
  • Ankara EAH en fazla şiddet yaşanan hastanelerden biridir, iş veren olarak Başhekimliğin ya da İl Sağlık Müdürlüğünün bir çalışması var mıdır?
  • Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, yoğunlaşan sağlıkta şiddet haberlerini ihbar kabul edip inceleme başlatmış mıdır? Sağlık Bakanlığı ile bir çalışma yürütmekte midir?

Ne olmuştu?

Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi‘nde 23 Şubat’ta nörolog Dr. Ebru Ergin,  rapor olmadan istediği ilacı yazamayacağını söylediği hasta tarafından sert şekilde darp edilmiş ve çalıştığı hastanede tedavi altına alınmıştı. 

Sağlık Bakanı Fahrettin KocaTwitter üzerinden olayı insanlık dışı şiddet olarak nitelendirmiş, “Sağlık hizmeti verenleri koruyacak yasal düzenlemeler yakın. Şiddet suçlularını gözümüz uzun süreler görmeyecek. Yerleri hapistir” demişti.

Türk Tabipler Birliği de Mart sonuna kadar yapılacak eylem planını açıklamış, Tıp Bayramı haftası olan 14-15 Mart’ta bütün hekimlerle g(ö)reve gidileceğini bildirmişti.

İzmir Altınkum Plajı’nda ‘beach club’ yıkımı

İzmir‘in Çeşme ilçesinde bulunan birinci ve ikinci doğal sit alanı statüsündeki Altınkum Plajı‘nda Yeşilköylü Atık Yönetimi Madencilik Tic. Ltd. Şti. tarafından doğa tahribatı yapılıyor. ANKA Haber Ajansı‘ndan Abdullah Çelebi‘nin özel haberine göre firma, Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürlüğü‘nden kiralanan toplam 12 dönümlük araziyi tıraşladı, asırlık ağaçları keserek dere yataklarını doldurdu.

Elektrik kabloları ve inşaat atıklarını da plajda bırakan firma, daha önce Haziran ayında kiralanan dört dönümlük bölgede koruma altındaki asırlık ardıç ağaçlarının kesimiyle de gündeme gelmişti.

Duruma tepki gösteren vatandaşlar tarafından yapılan şikayetler üzerine Çeşme Cumhuriyet Savcılığı ve Çeşme Belediyesi duruma el koyarak projeyi şimdilik durdurdu. 

Çeşme Altınkum Plajı yaz aylarında yalnızca yerli değil yabancı turistlerin de uğrak noktalarından biri. 

Kum tepeleri yok edildi, asırlık ağaçlar kesildi

ANKA Haber Ajansı’nın konuştuğu bölge halkı denizden gelen soğuğu ve kumu önleyen 50 yıllık kum tepelerin yok edildiğini; kum zambaklarına, tilki ve kekliklere zarar verildiğini anlattı.

Elektrik kabloları ve inşaat atıklarını da plajda bırakan firma, daha önce Haziran ayında kiralanan dört dönümlük bölgede koruma altındaki asırlık ardıç ağaçlarının kesimiyle de gündeme gelmişti.

ANKA‘ya konuşan bir bölge sakini, doğal sit alanı olmasına rağmen bunların yaşandığını, ilgili kurumlara yaptıkları başvuruları rağmen Bakanlık görevlileri ve belediyeden kimsenin kontrole gelmediğini söyledi.

Çeşme Çevre Grubu ve vatandşların müdahelesiyle projenin şimdilik durdurulduğu açıklansa da, projenin arkasında bıraktığı tahribat sürüyor. Vatandaşlar doldurulan dere yataklarından yağmur suyunun denize ulaşmasının engellenmesi sebebiyle DSİ‘yi göreve çağırıyor.

Bölgede açıkta bırakılan inşaat atıkları ve yüksek akımlı elektrik kabloları  tehlike arz ederken bitki örtüsü de ciddi zarara uğramış durumda.

 

 

 

 

İklim Değişikliği Başkanı Solak: Kömürden çıkış bugünden yarına mümkün değil

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İklim Değişikliği Başkanı Orhan Solak, Türkiye’nin Net Sıfır Vizyonu ve Paris Anlaşması’na taraf olma iradesi ile Yeşil Kalkınma Devrimi’nin başlatıldığını söyledi.

29 Ekim 2021’de kurulan İklim Değişikliği Başkanlığı’nın ilk adımını Konya’da süren İklim Şurası ile attığını belirten Solak, “İklim Kanunu için kapsamlı bir raporu Meclis’e sunacağız. Aynı zamanda Paris Anlaşması kapsamında Ulusal Katkı Beyanımızı da güncelleyeceğiz. Uzun dönemli politika ve strateji hazırlayacağız. Yeşil Mutabakat‘a uyum kapsamında ticaret sisteminin kurulmasına yönelik çalışmalarımız var” dedi.

Paris İklim Anlaşması’na taraf olunması dolayısıyla BM Sekretaryasına sunulması planlanan Ulusal Katkı Beyanı’nın, 2053 Net Sıfır Hedefi doğrultusunda güncelleneceğini aktaran Solak, beyanı, 27. Taraflar Konferansı öncesinde BM Sekretaryası‘na sunacaklarını bildirdi.

‘Kömürden çıkış hemen olmaz’

AA‘ya konuşan Orhan Solak, gündemde olan konuların başında gelen “kömür kullanımının azaltımı” çalışmalarının, Sera Gazı Azaltımı Komisyonu‘nda konuşulduğuna işaret ederek, şunları söyledi:

“Kömürden çıkış, bugünden yarına olacak bir konu değil. Enerji çok kritik bir sektör. Uzun vadeli projeksiyonlarda planlamaların doğru şekilde yapılıp ona göre kömürden çıkış hedefinin belirlenmesi lazım. Bu anlamda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın çalışmaları var. Şura bildirgesinde de bu konuya ilişkin kararları göreceğiz.”

Yeşil dönüşümün tüm sektörlerde kapsamlı değişimi beraberinde getireceğini, bunun kolay olmadığını vurgulayan Solak, sektörlerin bunu yapabilmeleri için zamana ve finansmana ihtiyaçları olacağını dile getirdi.

Başkan Solak, İklim Şurası’nda yeşil dönüşüm çerçevesinde tüm konuları konuştuklarını belirterek, şöyle devam etti:

“Sera gazı azaltımı, enerji, sanayi, ulaştırma bir komisyonda, tarım, atık, binalar ve yutak alanlar diğer komisyonda olmak üzere iki ayrı komisyonda konuşuyoruz. Başka bir komisyonumuzda yeşil finansman ve karbon fiyatlamayı konuşuyoruz. Teknoloji belki de bu dönüşümün en önemli sektörü. Burada teknolojik dönüşüm ciddi bir konu. Yerel yönetimlerin çalışıldığı ayrı bir komisyon var. Tüm komisyonların sonrasında alınan sonuçlar, istişarenin neticesinde ortaya çıkacak. Sonuçlar, hazırlayacağımız mevzuat, strateji ve politika çalışmaları için altlık olacak.”

Karbon fiyatlandırma çalışmaları

Şura’da en çok konuşulan konuların başında Paris Anlaşması’nın 6. maddesi altında yer alan piyasa mekanizmalarının bulunduğunu aktaran Solak, karbon fiyatlandırmayla, şirketlerin, sektörlerin emisyonlarının fiyatlandırılması yoluyla sera gazı azaltımının hedeflendiğini söyledi.

Karbon fiyatlandırmanın, düşük karbonlu teknolojilere yatırım yapan şirketlerin ödüllendirilmesini de içerdiğinin altını çizen Solak, şunları kaydetti:

“Gitgide büyüyen bir piyasadan bahsediyoruz. Karbon fiyatlama sisteminde 2050 yılında küresel ölçekte 800 milyar dolarlık bir hacmin oluşacağı öngörüsü var. AB Emisyon Ticaret Sisteminde karbon fiyatında ciddi bir artış var. Şu anda 85 avroya ulaşmış durumda. Karbon piyasasında ciddi artışlar var. Biz de Emisyon Ticaret Sistemi’ne çalışıyoruz. Avrupa Yeşil Mutabakatı da itici bir güç oldu. Bu fiyatlandırmayı uygulamayan ülkeler için AB, ‘sınırda karbon düzenleyeceğim’ diyor. Türkiye’nin ihracatının 2020’de yüzde 42’si AB’ye yapıldı, bu önemli bir konu. Biz de buna yönelik hazırlıklarımızı yapıyoruz. ”