İklim KriziKöşe YazılarıManşetYazarlar

İklim değişikliği haberleri nasıl yapılmalı?

0

İlkbahar ve sonbaharda iklim değişikliğinden bahsediyor olsak değil manşet olmak, kendimize yedinci sayfada yer bulmamız zor olabilir. Ancak sıcaklıklar artıp herkes “yandım Allah” demeye başladığında gazeteciler de bilim insanlarının kapısını çalmaya başlıyorlar. Bunun üzerine yeni bir habercilik daha geldi.

Önce beni sosyal medyadan takip edip az sayıda karakter kullanılarak yazılan bir bildirimi haber yapıyorlar. Sonra bu yapılan haberi genişletmek isteyen bir muhabir beni arıyor, kısaca konu hakkında bilgi alıyor ve bir haber yapıyor.

Sonra o haberi okuyan başka bir muhabir de o haberden daha başka bir haber yapıyor. Dolayısıyla haber kulaktan kulağa yayılır gibi oluyor, bir farkla, her basın mensubu biraz daha okunsun diye haberi biraz daha ilgi çeken hale getirmeye çalışıyor. Sonuçta da ilk yazılan 140 karakterle son haberdeki birbirinden oldukça farklı olabiliyor.

Öncelikle hava durumu ve iklim arasındaki farkı doğru biçimde anlamamız gerekiyor. “Bu hafta sonu sıcaklıklar yurt genelinde normallerin 2-3 derece üzerinde seyredecek” cümlesi hava durumunu belirtir. Bu cümlenin ardında yapılan türlü analizler vardır ama Mikdat Hoca’nın da hep dediği gibi “hava havaidir”, yani bu bir hava tahminidir. Tahminlerin tutmasını hepimiz isteriz ama kaotik bir sistem için yapılan tahminler her zaman doğru olmayabilir.

Ayrıca genele yönelik yapılan tahminler özel yerler için geçerli de olmayabilir. Antalya sıcaktan kavrulurken Rize’nin yaylaları normalin altında bir sıcaklık görebilirler.

İklimsel öngörüler ise hava tahminlerinden farklı olarak kaotik değil fiziksel temellere dayanan, hesaplanabilir ve rastgele olmayan bir bilgi yöntemine dayanır. Yani daha fazla kömür, petrol ve doğalgaz yakarsak atmosfere daha fazla karbondioksit salınır, daha fazla karbondioksit de atmosferin ısınmasına yol açar.

“Bugün atmosferde 425ppm seviyesindeki karbondioksit 450ppm seviyesini aşacak olursa yeryüzünün atmosferi Sanayi Devrimi öncesine göre 1,5℃ ısınır” cümlesi kaotik bir sistemi değil belirli kurallarla çalışan bir sistemi tarif eder.

1,5℃ sınırını belki 440ppm’de belki de 460ppm’de geçiyor olabiliriz. Buradaki fark bizim sistem hakkındaki bilgimiz arttıkça daha azalır. Yani tahmindeki eksiğimiz sistemin içindeki karmaşıklıktan değil, bizim o sistemi daha öğrenme aşamasında olmamızdan kaynaklanır. Bu da bilgimizin gelişmesiyle iklim öngörülerinin daha da kesinleşeceği anlamına gelir. Bundan farklı olarak hava durumu konusunda bilgi eksiğimiz yoktur, sadece sistem çok karmaşık olduğundan uzun süreli olarak net biçimde tahmin edilmesi imkansızdır. Çünkü bu tahmin sonsuz sayılacak seviyede ölçüm ve hesaplama gücü gerektirir.

Bu açıklamaların ardından bir örnek verebiliriz:

Cizre’de bu hafta sonuna doğru en yüksek sıcaklık 46-48℃ aralığında olacaktır” cümlesi bir hava tahminidir. Ama “Şırnak 49,1℃ ile 2021 yılında ülkemizin en yüksek sıcaklığının ölçüldüğü yer olmuştur. 2021 yılı küresel bağlamda La Nina’nın görüldüğü, yani sıcaklıkların normalden düşük olduğu bir senedir. Şu anda ise El Nino dönemine giriyoruz, yani sıcaklıklar normalden yüksek olacak. Bu nedenle de bu sene Cizre’de kırılmış olan en yüksek sıcaklık rekorunun kırılmasını bekliyoruz. Muhtemelen bu rekor 50℃’nin üzerinde olacaktır” iklimle ilgili bir öngörüdür.

Seneler içerisinde zaten sıcak olan bir bölgenin, küresel ısınma artı El Nino ile birlikte sıcaklık rekoru kıracağını öngörmek bilimsel açıdan doğru olan yaklaşımdır.

Şimdi, ilk muhabirimiz yukarıdaki bilgiyi “Türkiye’nin bazı bölgelerinde sıcaklık 50℃’yi aşacak!” şeklinde daha genele taşıması büyük bir sakınca yaratmıyor, çünkü iklim bilimi açısından bakıldığında Cizre yerine Nusaybin’de sıcaklığın 50℃’yi aşması detaydır. “Güneydoğu Anadolu’nun güneyindeki bir ölçüm istasyonunda sıcaklık rekoru kırılmasını bekliyoruz” daha doğru bir yaklaşım olur esasında. Rekor daha önce Cizre’de kırıldığı için “Cizre” demek daha kolay ve anlaşılır oluyor sadece.

Bir sonraki muhabir bu haberi alıyor ve daha da genele yayıyor:

“Türkiye’nin bazı şehirlerinde sıcaklık 50℃’yi aşacak.”

Şimdi, burada da aslında bilimsel açıdan çok önemli bir hata yok, Mardin veya Şırnak demek yerine Nusaybin veya Cizre denmesi uzaktan izleyen ve sadece sıcaklıkla ilgilenenler açısından çok önemli olmayabilir. Ama sadece haberin başlığına bakıp Mardin ve Şırnak kısmını okumayanlar hemen bu 50℃’nin İstanbul veya İzmir’de görüleceğini düşünmeye başlıyorlar. Sorunumuz da bu noktada başlıyor.

Sorunumuzun iki parçası var: İklim ve hava olayları sadece felaket seviyesine çıktıklarında birinci sayfaya gelebiliyorlar. Bu nedenle de küçük felaketleri de büyütmek beklenen bir davranış olabiliyor.

İkinci parçamız ise çok daha acı: Özelde iklim ve çevre, genelde ise tüm bilim eğitimimiz gazetecileri bu tür haberleri vermek için hazırlamıyor. Ben uzun uzun konuşarak El Nino, La Nina, okyanus akıntıları, Basra alçak basıncı, Sahra’da gelen toz, Akdeniz’in sularının normalden 5℃ daha sıcak olması falan anlatırken karşımdaki kişinin yüzünde “ben bundan en çarpıcı haberi nasıl çıkartırım” düşüncesini okumak zor olmuyor. Sonunda çıkan haber, bilim insanlarının gerçekte konuşulmasını istediği konulardan farklı bir boyuta taşınabiliyor.

Kısacası, 2023 şimdiye kadar yaşadığımız en sıcak sene olmaya aday. Bunun çeşitli sebepleri var ve bu hafta içerisinde bunları da anlatacağım. Ancak duyduğunuz haberlere biraz da olsa temkinli yaklaşmanızda fayda var. Beni takip edenlerin de 140 karakterle yazılmış bir bilgiyle kafası karışabilir, onun için lütfen soru sorun. Birlikte öğrenelim ve doğruyu bulalım.

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.