Köşe YazılarıManşetYazarlar

Et yerine balık tüketmek, küresel iklim değişikliği için bir çözüm mü?

0

Güçlü bir sera gazı olan metanın en önemli kaynağı endüstriyel ölçekte et üretimi… Sera gazları içindeki toplam payı %18-20 arasında değişen metan emisyonunun yarıya yakını endüstriyel et yetiştiriciliğinden ve tarım alanlarından kaynaklanıyor. Metan gazını iklim değişikliği açısından önemli bir sera gazı haline gelmesindeki neden ise atmosferi birim başına karbondioksitten 20 kat daha güçlü ısıtma potansiyeline sahip olması ve atmosferdeki ömrünün karbondioksitten uzun olması… Bir başka anlatımla bir kg metanın salınması, 84 kg karbondioksit emisyonuna eş değer… Bu durum metan emisyonlarının küresel ölçekte hızla arttığı da göz önünde bulundurulduğu zaman küresel iklimin değişikliği açısından endişelerin artmasına neden oluyor.

Daha az emisyon üretiyorlar

Küresel çapta metan emisyonlarını azaltmanın en önemli yollarından biri de endüstriyel et üretimini bırakmak ve et tüketimini kontrol altına alabilmekten geçiyor. 8 Eylül’de Communications Earth & Environment dergisinde  yayımlanan bir makale, et tüketiminin yerine rahatlıkla balığın konabileceğini gösteriyor. Araştırmanın amacı ‘deniz ürünü tüketmenin iklim üzerine etkilerini nitelikli beslenme odağından sapmadan anlayabilmek’ olarak özetlenmiş.

Makaleye göre çiftliklerde yetiştirilen midye, istiridye gibi çift kabuklu deniz hayvanlarının ve hamsi, sardalye, uskumru ve ringa balığı gibi doğal ortamdan yakalanan, küçük, deniz yüzeyine yakın yaşayan balıkların, ete oranla daha az sera gazı emisyonu ürettiğini gösteriyor.

Ayrıca bu su ürünleri sığır, koyun eti veya tavuktan daha fazla besleyici olduğu araştırmacılar tarafından ortaya konmuş. 41 deniz ürünü türünü kullanan araştırmacılar, belirli yağlar ve vitaminler gibi temel besinleri hesaba katan bir besin yoğunluğu skoru oluşturmuşlar. İncelenen türler arasında çiftlik ve doğal ortamdan yakalanmış balıklar, kabuklular, çift kabuklular ve sefalopodlar (ahtapot ve kalamar içeren grup) var. Ekip daha sonra, besin yoğunluklarını üretimleri veya yakalamalarıyla ilişkili emisyonlarla karşılaştırmak için bu türlerin 34’ü için mevcut emisyon verilerini kullanmış. Deniz ürünleri türlerinin yarısı, emisyonlar açısından düşük, beslenme açısından yüksek değerlerde bulunmuş. Doğal ortamda yakalanmış pembe somon (Oncorhynchus gorbuscha), başka bir somon türü (Oncorhynchus nerka), küçük hamsi, sardalye, ringa balığı gibi balıklar ile midye, istiridye gibi çiftlik çift kabukluları besin yoğunluğu yüksek, düşük emisyonlu protein kaynakları olarak en iyi seçenekler olduğu bulunmuş. Morina balığı (Gadus sp.) gibi beyaz balıklar ise da düşük bir emisyon etkisine sahip olmasına karşın beslenme açısından tatmin edici olmadığı görülmüş. Doğal yakalanan kabuklular en yüksek sera gazı emisyonlarına sahipmiş ve karbon ayak izi açısından sadece sığır etinden avantajlı bulunmuş.

Ya yok olan balık popülasyonu?

Araştırmacılar, emisyon verilerinin, soğutma veya nakliye yoluyla üretilenler gibi ‘üretim sonrası’ emisyonları içermediğini de belirtiyorlar. Yani bu durumda yerel üretim ve yerel tüketimin önemi de ortaya çıkıyor.

Araştırma sonuçları deniz ürünlerinin gıda sistemlerindeki rolüne daha fazla önem vermemiz gerekliliğini ortaya koyuyor. Ayrıca araştırmacıların tüketim için dikkat çektiği ikinci bir etken ise deniz ürünlerinin fiyatı… Araştırma ekibinde yer alan Kanada, Halifax’taki Dalhousie Üniversitesi’nden Tyedmers, fiyatların deniz ürünleri diyetlerine erişimi zorlaştırıcı bir faktör olduğunu kabul etmekle beraber  ‘Deniz ürünlerini sığır eti yerine koymak için her fırsat değerlendirilmeli, bu küçük bir iklim kazancıdır’ diyor ve ekliyor: “Her öğün masada deniz ürünü olmak zorunda değil.”

Araştırma ekibi okyanus ve denizlerdeki küresel iklim değişikliği sonucu yaşanan sıcaklık artışı nedeniyle balık varlığının azalması ve bunun fiyatlar üzerindeki etkisi konusunda ise bir yorum yapmamışlar.

Küresel iklim krizi her geçen yıl daha derinleşiyor. Artık dünyanın büyük bir bölümünde küresel iklim krizinin çevre ve insan sağlığı üzerine yaptığı olumsuz etkileri daha fazla yaşamaya başladık. Sadece bu yıl yaşananlara bakarsak sorunun ne kadar derinleştiğini görebiliriz. Avrupa ve Kuzey Amerika kıtasında yaşanan sıcak dalgaları ve orman yangınları, Pakistan’da yaşanan seller binlerce insanın yaşamını yitirmesine, milyonlarca insanın ise evsiz kalmasına ve iklim göçmeni durumuna düşmesine neden oldu. Dünyanın birçok bölgesinde kuraklık sürüyor. Kuraklığın etkisi ile gıda ve su kıtlığı yaşanıyor.

Kesin çare olmayacak

Küresel iklim değişikliğini durdurmak için tek çözüm ise başta kömür olmak üzere fosil yakıtların kullanımının bir an önce terk edilmesinden geçiyor. Çünkü fosil yakıtların kullanımı sonucu ortaya çıkan sera gazları atmosferdeki sera gazlarının yaklaşık %60’ını oluşturuyor. Et ürünlerinin yerine balık tüketiminin artırılması ise kişisel karbon ayak izini mutlaka düşürecektir ama küresel iklim krizine ise kesin çare olmayacak ve etkisi küresel iklim değişikliği ve sonuçlarına karşı sadece toplumsal duyarlılığı artırmak ile kişisel karbon ayak izini azalmakla sınırlı kalacak.

Gerek sağlığımız, gerekse küresel iklim değişikliği açısından et üretimi kaynaklı metan emisyonlarını düşürebilmek için balık tüketimine ağırlık verelim, ama gerçek çözümün fosil yakıtların kullanımının terk edilmesinde olduğunu unutmadan yapalım bunu…

 

You may also like

Comments

Comments are closed.