KitapKöşe YazılarıManşetYazarlar

[Çocuklar için Yeşil Kitaplar] Büyülü bir gün: Hiçbir şey yapmama günü

0

Carlo Rovelli, “Fizik Üzerine Yedi Kısa Ders” adlı kitabına ünlü fizikçi Albert Einstein’in yaşamından verdiği bir örnekle başlar: “Albert Einstein gençliğinde bir yılını aylaklık ederek geçirdi. Boşa zaman geçirmeden bir yere varılmaz ama gençlerin anne babaları ne yazık ki bunu genellikle unutur.” (*)

Benim bu yazıdaki niyetim, ebeveynlerin gençlere “zamanlarını boşa geçirmemek” konusunda uyguladığı baskılar filan değil… Esasen Carlo Rovelli’nin Einstein’ın yaşamından verdiği bu “aylaklık ederek zamanını boşa geçirme” örneği bende bambaşka bir çağrışım yarattı. Beatrice Alemagna’nın yazıp Rüzgar Rumi’nin çevirdiği, Aylak Kitap tarafından Türkçe’de basılan “Hiçbir Şey Yapmama Günü” kitabı, tam da içinde yaşadığımız sistemin sürekli somut çıktı üretecek bir şeyler yapma basıncının dışında “hiçbir şey yapmadan geçirilen” bir günü anlatıyor.

Yanı başında olup da fark etmediği dünyayı görmek

Tam da bu somut çıktı üretecek şeylerle sürekli meşgul olma hali biz insanları doğanın dışına da itmiyor mu? Özellikle kentliler için doğada “hiçbir şey yapmadan” geçirilen bir gün artık bir hafta sonu kaçamağına indirgenmiş durumda… Fakat acaba “bir şey yapmak”, illa ki raporlar, yayınlar vs. üretecek somut eylemselliklerden mi ibarettir? Bunun dışındaki boş zaman, hele ki hiçbir şey yapmadan geçiriliyorsa sadece bir dinlenme zamanına mi hapsedilmelidir?

Beatrice Alemagna, “Hiçbir Şey Yapmama Günü” kitabında, hiçbir şey yapmadan geçirilen büyülü bir günü bir çocuğun gözünden anlatıyor. Bugünü büyülü yapan, kitabın çocuk kahramanının o günü tabletinde oyun oynayarak değil, açık havada, doğanın içinde geçirmesi… O özel gün, kahramanımız için, suda, toprakta, türlü türlü keşifler demek… Yanı başında olup daha önce hiç fark etmediği bir dünyayı görmek demek…

Kahramanımız kırda karşısına çıkan salyangozların peşinden gittiğinde gözlerinin önünde yeni bir dünya açılıyor! Bu dünyada neler neler yok ki! Mantarlar, tohumlar, parıl parıl taşlar, kuşlar, böcekler… Başka bir gökyüzü, başka bir toprak…

Kitabımızın gerek benzetmeleri, gerek çizimleri, okurun hayal gücünü öyle harekete geçiriyor ki; okur kitabın kahramanı çocuğun hayal dünyasına misafir oluyor. Kitaba hareket duygusu kazandıran çizimler ise, hikayeye gerçeklik duygusu kazandırıyor.

Kitabımızda gerek çizimlerle gerek metinle anlatılan hikaye o kadar güçlü ki; kahramanımızın hikâyenin sonunda geçirdiği değişim okurun gözüne hiç de olanaksız görünmüyor. Hatta kahramanımızın kitapta anlatılan keşif hikayesi okuru doğaya bir kaşifin gözünden bakmak konusunda cesaretlendiriyor. Kahramanımız bu keşif gezisinden sonra eve döndüğünde kendisinin de annesinin de bambaşka görüyor; tıpkı doğanın bir parçası gibi… Tıpkı bir aynada kendine ve dünyaya yeniden bakar gibi…

*

(*) Carlos Rovelli, Fizik Üzerine Yedi Kısa Ders, çev: Tolga Esmer, Can Yayınları.

More in Kitap

You may also like

Comments

Comments are closed.