HaftasonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Bu han-ı iştiha…

0

Bugün size nüanslarla farklılaşan örneklerini sıkça görmeye alışık olduğumuz bir “halkın malı elinden nasıl alınır” öyküsü anlatacağım. Öykü bir öğretmenevi ile ilgili. İstanbul’un en güzel yerlerinden biri olan Kadıköy Kızıltoprak’taki bir öğretmenevi bu. Adı Fatma Şadiye Toptani Öğretmenevi. Bakalım neler olmuş…

Fatma Şadiye Toptani adlı hayırsever yurttaş, Esatpaşa Köşkü olarak anılan, 2744 m2 arsa üzerinde iki katlı ahşap köşk ve müştemilatından oluşan tapulu mülkünü 1952 yılında muallimler yurdu olması şartıyla İstanbul Valiliği Özel İdaresine hibe ediyor. Söz konusu hibeye ilişkin İstanbul 6’ncı Noterinde düzenlenen hibe senedinde kelimesi kelimesine şöyle yazıyor:

“İleride İstanbul Belediyesi ile Vilayeti ayrıldığı takdirde mezkûr köşk İst. Vilayeti Hususi İdaresine terk ve tefrik edilecektir. Tapuda memuru huzurunda namıma işbu hibe takririni vermeye ve hibe şartlarını her zaman için idare ve murakabeye İst. Valisi Sayın Ordinaryüs Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay’ı vekil ve idarei umura memur tayin ettim. İşbu köşkün daimi olarak Muallimler Yurdu olarak kalmasını ve maksadı hibenin hiçbir suretle değiştirilme(me)si kat’i arzumdur. Varislerimin işbu hibe(ye) hörmet ve riayet göstereceklerine emniyetim berkemaldir.”

Düzenlenen bu hibe senedi doğrultusunda, 12 Kasım 1952 tarihinde, bahçeli müştemilatı olan ahşap köşk niteliğindeki taşınmazın tapusu İstanbul Vilayeti Özel İdaresi adına düzenleniyor. Tapu senedinde taşınmazın iktisabı kısmında yine kelimesi kelimesine şu ifade var:

“Tamamı Fatma Şadiye Toptani namına kayıtlı iken hibe etmiştir. Mezkür gayrimenkul muallimler yurdu olmak ve ileride İstanbul Belediyesi ile Özel İdare ayrıldığı takdirde Özel İdareye ait olmak üzere hibe edildiğinden tescil edilir.”

Görüldüğü gibi hem hibe senedinde, hibe eden Fatma Şadiye Toptani köşkün muallimler yurdu (öğretmenevi) olarak kullanılması şartını açıkça belirtiyor hem de tapu senedinde bu şart yer alıyor. Bu şarta uygun olarak, köşk 1952-1967 yılları arasında İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Fatma Şadiye Toptani Öğretmenler Dinlenme Yurdu olarak işletiliyor. Daha sonra 24 Kasım 1967 tarihinde düzenlenen bir protokolle yurdun idare ve idamesi İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğünün murakabesi altında Türkiye Emekli Öğretmenler Cemiyetine veriliyor.[1] İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Türkiye Emekli Öğretmenler Derneği arasında 14 Ağustos 1991 tarihinde ikinci bir protokol imzalanıyor ve bu protokolde tesisin adı Kızıltoprak Fatma Şadiye Toptani Emekli Öğretmenler Evi olarak geçiyor. Tesisin yönetiminin her iki kurum tarafından ortaklaşa gerçekleştirileceği ve Türkiye Emekli Öğretmenler Derneği Genel Merkezi/nin de bu tesiste bulunması da ayrıca protokol hükümlerinden. 2020 yılı başına kadar yaşananların özeti böyle.

Birdenbire ortaya çıkan vakıf!

68 yıllık süreç mayıs ayında Türkiye Emekli Öğretmenler Derneği’ne gelen bir yazı ile bambaşka bir kanala giriyor. İstanbul Vakıflar II. Bölge Müdürlüğü derneğe gönderdiği 20.05.2020 tarihli yazıyla bahse konu taşınmazın Sultan Selim Hanı Kadim Vakfı’na ait olduğunu, derneğin köşkteki üç odayı sekretarya olarak işgal ettiğini ve 30 gün içerisinde tahliye etmesi gerektiğini belirtiyor.

Derneğin genel başkanı Erdoğan Kadir Karadeniz’den aldığım bilgiye göre 1952 yılında sahibi tarafından öğretmenevi olarak kullanılmak şartıyla hibe edilen köşk 29 Ocak 2020 tarihinde 5737 Sayılı Yasası’nın 30. maddesine göre Sultan Selim Hanı Kadim Vakfı’na devredilmiş. Bakalım neymiş bu yasa maddesi:

5737 Sayılı Yasa Madde 30: “Vakıf yoluyla meydana gelip de her ne suretle olursa olsun Hazine, belediye, özel idarelerin veya köy tüzel kişiliğinin mülkiyetine geçmiş vakıf kültür varlıkları mazbut vakfına devrolunur.”

Özet olarak ve resmi belgelere dayanarak aktardığım köşkün tarihi ile bu maddenin uzaktan yakından ilgisi yok. Üstelik adı geçen vakfın ne olduğu da meçhul. İnternette bu gizemli vakıfla ilgili, söz konusu köşke ilişkin haberler dışında tek satır bilgi bulunmuyor. İşin özü şu; hayırsever bir yurttaş kendi mülkünü devlete, yani halka bağışlıyor. Bu bağışı yaparken de mülkün sadece öğretmenevi olarak kullanılmasını şart koşuyor. Ne var ki, bağıştan 68 yıl sonra gizemli bir vakıf ortaya çıkıyor ve devletin resmi kurumu, geçmişi belgeleriyle ortada olan söz konusu mülkün bu gizemli vakfa ait olduğunu söyleyerek, öğretmenlerimize siz işgalcisiniz, terk edin diyor.

İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurdu

Akıllara zarar bu idari işlem Türkiye Emekli Öğretmenler Derneği tarafından yargıya taşındı. İstanbul 4. İdare Mahkemesi 07.07.2020 tarihinde dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. İşlemin iptali istemine ilişkin dava süreci ise halen devam ediyor. Bu arada elleri öpülesi öğretmenlerimiz ve gönüllüler de herhangi bir oldubittiye meydan vermemek için öğretmenevinde nöbet tutuyorlar.

Bakalım idare, yani “köşk vakfa aittir” diyen İstanbul Vakıflar II. Bölge Müdürlüğü bu iddiasını neye, hangi belgelere dayandıracak? Açılan davaya ilişkin idarenin savunması henüz dava dosyasını girmediği için şimdilik bunu bilmiyoruz. Ancak, davaya konu idari işlemin gerekçesi dışında özet olarak aktardığım köşkün tarihçesi bütünüyle resmi belgelere dayanıyor.

Artık neredeyse her gün yeni bir iç karartıcı olayla karşı karşıya kalıyoruz. Sanki birileri bu ülkenin ne kadar maddi ve manevi birikimi varsa yok etmeye, onları toplumun elinden alıp yalnızca belli bir kesimin çıkarlarına hizmet eder hale getirmeye ant içmiş gibi. Bir yandan doğamızın en güzel, en eşsiz parçaları yerli ve yabancı şirketlerin üç kuruşluk arsız rant emellerine feda edilirken, bir yandan da devletin, yani halkın olan varlıklar kerameti kendinden menkul vakıflara dağıtılıyor. Açıkça halk yok sayılıyor, bizler yok sayılıyoruz, çocuklarımızın geleceği yok sayılıyor.

Bu durum, öyle anlaşılıyor ki böyle devam edecek. Bize düşen görev hem uyanık olmak hem de mutlaka yararlı olsa da, yalnızca sosyal medyada paylaşım yaparak gerçek çözüme ulaşılamayacağının farkına varmak. Onunla birlikte, önyargılardan arınmış, bilgiye ve akla dayanan örgütlü demokratik mücadele şart. Bizim ve çocuklarımızın haklarını bizden başka koruyacak kimse kalmadı çünkü.

*

[1] Türkiye Emekli Öğretmenler Cemiyeti (Derneği) 1964 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile kamu yararına çalışan dernek statüsü kazanmış bir sivil toplum kuruluşudur.

 

 

 

 

More in Haftasonu

You may also like

Comments

Comments are closed.