Ana Sayfa Blog Sayfa 846

‘Bitki bazlı et, açık ara en iyi iklim yatırımı’

Dünyanın en büyük araştırma ve danışmanlık şirketlerinden Boston Consulting Group’un (BCG) verilerine göre dünyanın dört bir yanında insanların alternatif proteinler satın almayı istiyor ve bulduklarından çok memnun oluyor.

Öte yandan bitki bazlı et sektörüne yapılan finansman dolar başına sera gazı azaltım etkisi kıyaslandığında açık ara iklim için en karlı yatırım.

Kullanılan sermayedeki bu etkiye IoCE adı veriliyor. Bu alternatif proteinlere yapılan yatırımlar, ulaşım, inşaat gibi diğer yüksek emisyonlu sektörlere yapılan karbonsuzlaştırma yatırımlarından çok daha büyük bir karşılık veriyor.

Yani karbon azaltma çabalarına yatırılan dolar başına önlenen sera gazı emisyonunu karşılaştırıldığında, bu sektöre yatırım yapmak dekarbonizasyon üzerindeki en büyük etkilerden birine sahip.

Rapora göre, hayvansal olmayan et ve süt ürünleri üretimini geliştirmeye ve büyütmeye yönelik yatırım inşaat sektöründe karbonsuzlaşmaya yönelik yapılan yatırıma kıyasla üç kat, otomotiv sektöründe karbonsuzlaşma için yapılan yatırımdan ise 11 kat daha fazla sera gazı azaltımına katkı sağlıyor.

Bunun nedeni ise tarım ve hayvancılık sektörünün büyük karbon ve metan emisyonları.

Gıda sistemi, mevcut küresel sera gazı  emisyonlarının yüzde 26‘sını oluşturuyor.

Gıda sistemi içindeki en büyük sera gazı emisyonundan sorumlu olan hayvancılık, küresel emisyonlarınyüzde 15’inden sorumlu: Bu, ulaşım sektöründen kaynaklanan emisyonlara kabaca eşit.

BCG’nin mevcut tahmin modellerine göre, alternatif proteinler 2035 yılına kadar tüm protein tüketiminin yüzde 11’ini temsil edebilir ve teknolojinin, yatırımcıların ve düzenleyicilerin biraz yardımıyla da küresel pazarın yüzde 22’sine hakim olabilir.

Bu tahmine uygun şekilde 2035 yılına kadar alternatif proteinler için %11’lik bir pay gerçekleşirse bu, 2030 yılına kadar dünya çapında 0,85 gigaton sera gazı azaltımına neden olur. Bu, havacılık endüstrisinin yüzde 95’inin karbondan arındırılmasıyla eşdeğer!

Yani daha az uçmak veya mevcut konutları ‘yeşil’ yapmak gibi diğer çözümlerle karşılaştırıldığında, alternatif proteinlere geçişin içerdiği ekonomik ve bireysel tüketici fedakarlığı nispeten küçük.

BCG ve Blue Horizon tarafından yedi ülkede 3.700’den fazla katılımcıyı kapsayan 2022 Raporu’na göre tüketiciler de böyle düşünüyor: Tüketicilerin  yüzde 30’dan fazlasının  alternatif proteinlere geçmesinin birincil motivasyonu iklim üzerinde büyük bir olumlu etkiye sahip olması.

Katılımcıların yaklaşık yüzde 70’i de daha sağlıklı bir diyete sahip olmanın, alternatif proteinleri tüketmeye başlamaları için birincil motivasyon olduğunu söylüyor. Birden fazla ürün arasında satın alma kararı verirken lezzet önemli bir kriter.

Çoğu tüketici,  en çok tat, besin değeri ve sağlık gibi ürün özelliklerini takdir ediyor. Ayrıca sağlık, lezzet ve fiyat olmak üzere üç temel alandaki iyileştirmeler, bu ürünlere talebi artırmanın anahtarı.

Et ve süt ürünlrinin bu dönüşümü, gıda sisteminin geniş biçimde yeniden şekillenmesinin bir parçası. Tat, sağlık ve maliyet gibi kritik konulardaki yeni teknolojiler ve süreçler etrafında birikim oluştukça, hayvan kesimi ve et paketleme gibi uzun süredir devam eden süreçlere olan ihtiyacın azalacağı tahmin ediliyor.

BCG’ye göre bu zincirdeki her paydaşın dönüşümün etkisini hissetmesi muhtemel ve birçoğu, sürdürülebilir bir gıda sistemi oluşturmaya katkıda bulunmak için fırsatlar bulacak.

 

 

Asya sele karşı mücadele veriyor: Onlarca insan öldü

Asya‘daki ülkeler günlerdir, hatta haftalardır sele karşı mücadele veriyor.

Hindistan, Bangladeş, Pakistan, Malezya gibi pek çok ülkeyi haftalardır etkisi altına alan yağışlar hafiflemedi; Avustralya ve Kuzey Kore’de de su baskınlarına neden oldu.

Yılın bu döneminde etkili olan Muson yağmurları, iklim krizinin etkisiyle çok daha şiddetli yaşanıyor.

‣ İklim değişikliği dünya çapında aşırı hava olaylarını nasıl etkiliyor?
‣İklim krizi: Avrupa’da erken sıcak dalgası, orman yangınları; Asya’da sel
PAKİSTAN

Pakistan’da 5 Temmuz’dan beri şiddetli yağış nedeniyle şimdiye kadar 4’ü çocuk 62 kişi yaşamını yitirdi.

Aşırı yağışlar sonucu yedi barajın kapakları patladı ve çok sayıda bölge sular altında kaldı. Ulusal basındaki haberlere göre, Belucistan, Pencap ve Hayber Pahtunhva eyaleti ile Gilgit-Baltistan bölgesinde aşırı yağış hayatı olumsuz etkiledi.

Fotoğraf: Arshad Butt / AP

Afganistan- Pakistan sınırındaki köyleri de su basarken, Belucistan ile Pencap eyaletini birbirine bağlayan otoyolun birçok noktası kapatıldı.

Sindh eyaletine bağlı Thatta şehrinde, 5 Temmuz’da sel sularının dolduğu kömür madeninde meydana gelen su baskını sonucu 10 işçi hayatını kaybetmiş, işçilerin cenazeleri madenden dün çıkarılabilmişti.

Afganistan

Afganistan’nın doğu ve kuzey illerinde meydana gelen şiddetli su taşkınları nedeniyle ülkede ikisi çocuk en az 10 kişi hayatını kaybetti.

Birleşmiş Milletler (BM), sel nedeniyle 11 kişinin de yaralandığını duyurdu.

5 ve 6 Temmuz’da kaydedilen şiddetli yağışlar nedeniyle 280’den fazla ev zarar görürken; dört köprü ve sekiz kilometrelik yol dahil olmak üzere dokuz ilde altyapıda da ciddi hasarlar meydana geldi.

Açıklamada, Haziran ayında iki gün boyunca meydana gelen şiddetli yağışlarda 19 kişinin öldüğü ve 131 kişinin de yaralandığı doğu bölgesinde bir aydan kısa bir süre içinde ikinci kez ani sel yaşandığı belirtildi.

Hindistan

Hindistan’da Pazartesi gününden bu yana Mumbai kentinin bazı kesimleri bel hizasına kadar sular altında kalırken, hayat durma noktasına geldi.

Hindistan Meteoroloji Departmanı (IMD), yoğun yağışların şehri ve komşu ilçelerini etkilemeye devam etmesi nedeniyle Mumbai için kırmızı alarm verdi. Dün de şiddetli yağış öngörüldüğü için plajlara girişler yasaklanmıştı.

Şehrin bugün şiddetli ila çok şiddetli yağış alması ve bunun daha fazla sele yol açması bekleniyor.

Fotoğraf: Rajanish Kakade / AP – Mumbai
Fotoğraf: BBC – Silchar

Birçok bölgede, su birikintisi trafiği felç etti ve insanlar sokakları basan çamurlu sular içinde yürümek zorunda kaldı.

Mumbai’de yılın bu zamanlarında Muson yağmurlarının görülmesi normal olsa da uzmanlar, iklim değişikliğinin ve kontrolsüz kentsel gelişimin son yıllarda yağmurları daha yoğun ve daha az tahmin edilebilir hale getirdiğini söylüyor. Mumbai, her gün binlerce insanın göçüyle hızlı ve çarpık şekilde kentleşiyor.

Avustralya

Avustralya’da bir haftadır devam eden şiddetli yağışlar bugün itibariyle hafifledi. Binlerce sakin sel hasarı tespiti yapmak için evlerine döndü.

Fotoğraf: Loren Elliott / Reuters

Sidney’in batısında ve şehrin kuzeyindeki bazı bölgelerde sel devam etti, Avustralya’nın doğu kıyılarında geçen hafta sonu başlayan şiddetli yağmurlardan kalan su hala nehirlere dökülüyor.

Fotoğraf: AP

Kuzey Kore‘nin Çin sınırındaki kasabaları da bu hafta şiddetli yağmurdan sonra sular altında kaldı ve ülkede zaten kritik olan gıda ve ekonomik durumu daha da kötüleştirdi.

Kuzey Kore devlet yayıncıları, Sinuiju şehrinin dün en az 132,5 mm yağışla yılın en yoğun yağışını yaşadığını bildirdi. Kavşakları dolduran suda otobüsler ve yayalar yolda kaldı.

Hollanda’daki çiftlik hayvanlarının etinde, sütünde ve kanında mikroplastik tespit edildi

Hollanda‘daki Vrije Universiteit Amsterdam Üniversitesi‘nden (VUA) bilim insanları, test edilen et ve süt ürünlerinin dörtte üçünde ve her kan örneğinde plastik parçacıklar buldu.

Test edilen her hayvanda ayrıca pelet yemi örneği de bulundu. Bu, potansiyel kontaminasyonun, satın alınan yemlerden geçmiş olabileceğini gösteriyor.

VUA araştırmacıları mart ayında ilk kez insan kanında mikroplastik tespit etmişti. Aynı yöntemler hayvansal ürünleri test etmek için de kullanıldı. Kanda bulunan parçacıkların keşfi, mikroplastiklerin vücutta dolaşabildiğini ve organlara yerleşebileceğini gösteriyor.

VUA’dan Dr Heather Leslie, “Kan örneklerini analiz ederken, tüm farklı maruz kalma yollarından emilen dozu buluyorsunuz: Hava, su, yiyecek vb. “Size yaşam nehrine neyin sızdığını hemen söylüyor.”

Kontrol ve denetim yok

Araştırmada, bilim insanları 12 inek ve 12 domuz kanı örneğini test etti ve hepsinde polietilen ve polistiren de dahil olmak üzere mikroplastik buldu. İncelenen 25 süt örneğine ise süpermarkette karton içinde satılan sütler, çiftliklerdeki süt tankları ve elle sağım yapılanlar dahil edildi.  Her türden en az biri dahil olmak üzere numunelerin 18’inin mikroplastik içerdiği tespit edildi.

Sekiz sığır örneğinden yedisi ve sekiz domuz örneğinden beşinde de plastik bulundu.

Çiftlik hayvanlarının et ve sütleri diğer ülkelerde henüz test edilmese de 2021’de İsviçre‘de market sütünde ve Fransa’da çiftlik sütünde daha önce de mikroplastikler rapor edilmişti.

Araştırmayı talep eden PlasticSoup Vakfı‘ndan Maria Westerbos, “Hayvan yemlerinde bulunan mikroplastiklerle, test edilen et ve süt ürünlerinin açık bir çoğunluğunun mikroplastik içermesi şaşırtıcı değil. Hayvanların ve insanların sağlığını korumak için hayvan yemlerindeki plastikten acilen kurtulmamız gerekiyor” dedi.

Ülkede yem endüstrisi ile ilgili herhangi bir kontrol mevcut değil.

Westerbos, plastiğin yüzde 99’unun petrolden üretildiğine dikkati çekerek, şunları söyledi: “Aslında ‘Kanımda plastik var’ derken, kanınızda petrol olduğunu söylüyorsunuz. Bunu hayal ettiğinizde, vücudunuzdaki plastiğin o kadar da iyi olmadığını düşünebilirsiniz. Bu, hayvanlar için de geçerli. Birçok bilimsel araştırma, hayvanların plastikten olumsuz etkilendiğini ortaya koyuyor. Plastik yüzünden daha yavaş büyüyor, uyuşuklaşıyor ve hastalanıyorlar. Aynısı insanlar için de geçerli.”

 

Evden çok uzakta: Avustralya’da denizden üç km içerideki buğday tarlasında yavru fok bulundu

Güney Avustralyalı bir çiftçi, Eyre Yarımadası, Cowell yakınlarındaki çiftliğinde, buğday tarlası arasında yavru bir fok buldu. Yolunu kaybettiği sanılan fok, okyanusa geri salındı. 

Çiftçi Ty Kayden dün sabah komşusu tarafından arandı ve denizden üç km uzakta, araç yolunda yavru bir fok bulduğunu söyledi: “Komşum beni aradı, ‘gelip şuna bir bakmalısın’ dedi. Arabamın önünde yavru bir inek olduğunu söylediğini sanıyordum. Gittim ve baktım; hayır, bu bir yavru fok. Şaka gibiydi.”

Kayden, fokun zayıflamış göründüğünü, ancak şu anda bölgede tilkiler yaygın olduğu için hayatta olduğu için şanslı olduğunu söyledi.

Okyanusa saldılar

Çiftçiler, yakınlarda bir hayvan refahı örgütü olmadığı için üzerine havlu atarak yakaladıkları ve bir küvete yerleştirdikleri hayvanı sahile götürdü. Kayden, fokun ilk başta gitmek istemediğini ancak biraz cesaretlendirince suya daldığını söyledi. 

Güney Avustralya suları, Avustralya deniz aslanlarına, uzun burunlu kürklü foklara ve Avustralya kürklü foklarına ev sahipliği yapıyor.

Güney Avustralya Deniz Yaşamı Derneği (RSPCA) Başkanı Steve Reynolds, hayvanın muhtemelen paletleri üzerinde yürüyebilen Longnose Yeni Zelanda kürklü bir foku olduğunu söyledi. Bir RSPCA sözcüsü de insanların herhangi biri hasta veya yaralı bir hayvanla karşılaştığında yerel veteriner veya vahşi yaşam organizasyonunu aramanın önemine dikkat çekti.

 

Muğla’nın ekolojik yıkımı: Vatandaş CHP’li belediyelere tepkili

Muğla’da CHP’li ilçe belediyelerinin yapı/inşaat ruhsatı verdiği ekolojik yıkım projeleri bölge halkından büyük tepki çekiyor.

Menteşe Belediyesi önünde toplanan yurttaşlar, verilen ruhsatların iptal edilmesi için çağrı yaparken, CHP Genel Merkezi’ne de ruhsatları veren belediyelere müdahale çağrısında bulundu.

‣Otuz yıllık bir doğa mücadelesi: Muğla’da çimento fabrikası istemiyoruz

‘Muğla’mıza kıymayın!’

Belediye yetkililerine seslenen Muğlalılar, “Halk sizleri Muğla’nın taşını, toprağını, doğasını korumanız ve Muğla halkını sağlıklı bir çevrede yaşatmanız için seçti. Bu yaptığınız zulüm yeter artık. Hem çimento yıkım projesinin yapı ruhsatını, hem Marmaris Belediyesi’nin verdiği Marmaris Milli Parkı’nı yok eden Sinpaş yapı ruhsatlarını, hem de Milas’ta Bargilya Tuzla Sulak Alanı’nın dibine yapılmak istenen tatil köyü için Milas Belediyesi’nin verdiği yapı ruhsatını iptal edin. Muğla’mıza kıymayın, sahip çıkın” ifadelerini kullandılar.

‣Muğla’nın göbeğinde çimento fabrikası: Geri dönülmez zararlar verecek

‘Buraya Çimento Tesisi Yapılırsa, CHP’liler Akbelen’e nasıl gidecek?

K2 TV Yayın Yönetmeni Barış Tınay’ın hazırlayıp sunduğu Yeşil Oda programına konuk olan Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Menteşe gönüllülerinden Haluk Özsoy, bölge halkının ruhsat verilen entegre çimento tesisi projesine yönelik tepkilerini anlattı:

‘CHP Genel Merkezi’nden alınmış olan talimat, neden yerine getirilmiyor?’

Çimento tesisinin kurulacağı alanın Menteşe yerleşim alanının iki katı büyüklüğünde olduğunu ve bölgenin tamamen ormanlık alandan meydana geldiğini belirten Özsoy, “Bizler sadece bize verilmiş olan sözlerin tutulmasını istiyoruz. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Menteşe Belediye Başkanı Bahattin Gümüş’ü aramış ve amasız, fakatsız ruhsatı iptal etmesini söylemiş. Bunu net olarak biliyoruz. Peki, CHP Genel Merkezi’nden alınmış olan talimat, neden yerine getirilmiyor? Ne bekleniyor, altında ne var, kimlerle hangi pazarlıklar var?” dedi.

‣Muğla’daki çimento fabrikasına ruhsat tepkisi sürüyor

‘Fabrika kurulursa çocuklarımız erken ölecek’

CHP’nin çimento tesisi projesini engellemesi gerektiğini belirten Özsoy, “Bu insanlar hayatları için mücadele ediyor, yaşam mücadelesi veriyor. Köylerini, ormanlarını, derelerini, tüm yaşam alanlarını kaybedecekler. Oraya çimento tesisi kurulursa burada kimse yaşayamayacak, çocuklarımız erken ölecek… Yılmamızı mı bekliyorsunuz? Yaşam mücadelesi veren insan hiç geri adım atar mı? Artık iş kurumsala gidiyor. Buraya çimento tesisi yapılırsa, CHP’liler yarın Akbelen’e, Karadeniz’de bir HES protestosuna nasıl gidecek? Hiç mi utanmayacaklar?” diye sordu.

‣Muğla’da çimento fabrikasına karşı doğa nöbeti

“Milas da, Marmaris de, Deştin de, Akbelen de artık Muğla için tek bir yerdir” diyen Özsoy, Muğla’daki ekoloji aktivistleri ve örgütleri olarak artık birlikte hareket etmeye karar verdiklerini ifade ederek şunları söyledi:

 “Biz Muğla’yı toptan olarak savunmaya karar verdik. Birimizi yapılmış bir hata, hepimize yapılmış sayılacak. CHP bu meseleyi halletmezse, Türkiye’deki ekoloji meselelerinin hiçbirinde yer bulamayacaktır. Buradan bir kez daha Menteşe Belediyesi’ne bu ruhsatı iptal etmesi çağrısını yapıyorum. Emin olun bizler onların olduğu her yerde olacağız, her fırsatta da tepkimizi dile getireceğiz.”

Doktorların grevi ikinci gününde: Eylemlerde gazeteciye saldıran Emniyet mensubuna suç duyurusu

Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve sağlık meslek örgütlerinin, Dr. Ekrem Karakaya’nın Konya’da uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirmesi üzerine başlattığı 7-8 Temmuz G(ö)REV eyleminde ikinci gün başladı.

Dün Türkiye’nin hemen her kentinde eyleme çıkan doktorlar, bugün de iş bırakacak.

Sağlık emekçileri, sağlıkta şiddetin etkin şekilde önlenmesini istiyor ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca‘ya istifa çağrısı yapıyor.

‣ Doktorlar Türkiye’nin her yerinde iş bıraktı: Fenalaşan polise darp edilen doktorlar müdahale etti…

Konya Şehir Hastanesi’nde görev yaptığı esnada katledilen Dr. Ekrem Karakaya’nın cenazesi memleketi Kayseri‘nin Develi ilçesinde düzenlenen cenaze namazının ardından toprağa verildi.

Cenaze törenine, Karakaya’nın ailesi, yakınları ve meslektaşlarının yanı sıra Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık, İYİ Parti Kayseri Milletvekili Dursun Ataş, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, CHP Kayseri İl Başkanı Ümit Özer ve çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.

Çevik kuvvet ekiplerinin güvenlik önlemi aldığı törene çok sayıda doktor, önlüğüyle katıldı. Cenaze törenine katılanlar, Bakan Koca’yı “yuh” sloganlarıyla ve alkışlarla protesto etti.

Cenazenin ardından sağlık çalışanları Kayseri Tabip Odası önünde basın açıklaması yaptı.

Çapa’da eylemleri takip eden muhabirin darp edilmesine suç duyurusu

Grevin ilk gününde İstanbul Çapa Tıp Fakültesi önünde toplanan ve İl Sağlık Müdürlüğü‘ne yürümek isteyen binlerce sağık emekçisi polis saldırısına uğramış ve yürüyüş engellenmek istenmişti.

Eylemi takip eden Artı TV muhabiri Meral Danyıldız, sosyal medya hesabından İstanbul Emniyeti Güvenlik Şube Müdürü Hanifi Zengin‘in kendisinin üzerine yürüdüğüve yanındaki kameraman arkadaşını tehdit ettiği görüntüleri paylaşarak şunları söyledi:

“Hanifi Zengin az önce benim üzerime yürüdü. Kameramanım Bilal Meyveci‘ye ‘Ayağına bastığımı çektin mi cekmezsen seninle görüşeceğiz’ diye tehdit etti. Kurumumu tüm polislerin ortasında yüksek sesle bağırıp hedef gösterdi.

Kadın olarak bir kadına vurmasına yediremedigim için kameramanımı tehdit ederken ben artık hem bir gazeteci, hem kadın olarak kendimi alanda güvende hissetmiyorum. Birçok meslektaşım da aynı duyguları paylaşıyor biliyorum.”

Olayın ardından DİSK Basın-İş de, “Gazetecilerin tartaklanmasına neden olan Güvenlik Şube Müdürü Hanifi Zengin hakkında bir işlem yapacak mısınız?” diye sordu.

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), olayla ilgili suç duyurunda bulunulacağını açıkladı.

Hanifi Zengin, Onur Yürüyüşü‘nde de bir kadını taciz ettiği görüntülerle gündeme gelmişti.

HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy, bu olayla hakkında “taciz” iddiasıyla suç duyurusunda bulunulan Hanifi Zengin hakkında Meclis’te soru önergesi verdi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle verilen soru önergesinde Zengin hakkında idari ve adli soruşturma başlatılması gerektiğini söyleyen Ersoy, “İstanbul’da son iki eylemde Hanifi Zengin’in özellikle kadınlara yönelik taciz ve tehdit içeren davranışlarının sistematik olarak devam ediyor olması, kadınları hedef gösteren tutumları kadın örgütleri başta olmak üzere kadınlar tarafından tepki ile karşılanmaktadır” ifadelerini kullandı:

“Hanifi Zengin neden hala İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü görevindedir?”

TTB de de Meral Danyıldız’a desteğini bildirerek “Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının yas tutmasına, gazetecilerin görevlerini yapmasına dahi tahammülü olmayan bu şiddet, “sağlıkta şiddet”ten ayrı düşünülemez. Toplumsal bir sağlık için şiddetin her türlüsü ile mücadele şarttır!” mesajını paylaştı.

https://twitter.com/ttborgtr/status/1545343898926596097?s=20&t=ogaSRpFjjFUpUP06zebOdQ

Şiddet Meclis gündeminde,

 

 

İstanbul Beykoz’da üç bölge ‘kesin korunacak hassas alan’ ilan edildi

Resmi Gazete‘de yayınlanan 5791 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı‘na göre,  İstanbul‘un Beykoz ilçesi sınırları içerisinde bulunan üç bölge “kesin korunacak hassas alan olarak tescil ve ilan edildi

Karar, Kaynarca Mahallesi Etabı Doğal Sit Alanı, Beykoz Batı Kesimi-Anadolu Feneri Mahallesi Doğal Sit Alanı ve Alibahadır, Paşamandıra ve Öğümce mahalleleri Etabı Doğal Sit Alanı koruma statülerinin yeniden değerlendirilmesi sonucu alındı.

Dilovası’nda acele kamulaştırma

Öte yandan, 5786 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı da bugünkü Resmi Gazete’de yayımlandı.

Buna göre, Kocaeli’nin Dilovası ilçesi sınırları içerisinde “rezerv yapı alanı” olarak belirlenen sahada yer alan bazı taşınmazların da Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından acele kamulaştırılması kararı verildi.

 

TGC’nin Basın Özgürlüğü Ödülleri, Diyarbakır’da tutuklanan 16 gazeteciye

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC)  1989’dan bu yana dağıttığı Basın Özgürlüğü Ödülü‘nü bu yıl Diyarbakır’da tutuklanan 16 Kürt gazeteciye verdi.

Kurum dalında da ödül Meclis’te görüşülmesi Ekim’de başlayacak yeni yasama yılına ertelenen dezenformasyon yasasına karşı mücadele eden basın örgütlerinin kurduğu Sansür Yasasına Karşı Direniş ve Dayanışma’ya gitti.

TGC ödüllerle ilgili yaptığı açıklamada şöyle dedi:

“Siyasette seçim söylemlerinin yaklaştığı bir dönemde yurttaşların haber alma hakkını engellemek, tek tip gazeteci, tek tip haber yaratma amacıyla tutuklanan 16 Kürt  gazeteci; Abdurrahman Öncü, Aziz Oruç, Elif Üngür, İbrahim Koyuncu, Lezgin Akdeniz, Mazlum Doğan Güler, Mehmet Ali Ertaş, Mehmet Şahin, Neşe Toprak, Ömer Çelik, Ramazan Geciken, Remziye Temel, Safiye Alagaş, Serdar Altan, Suat Doğuhan ile Zeynel Abidin Bulut’un şahsında mesleklerini yapmaları engellenen tüm gazetecilerle, tutuklu gazetecilere;

İktidarın TBMM gündemine getirdiği; sansürü ve oto sansürü daha da derinleştirecek, basınla birlikte toplumsal muhalefeti de susturmayı, korkutmayı ve hapsetmeyi hedefleyen yasa teklifinin geri çekilerek 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama yılına ertelenmesini sağlayan Sansür Yasasına Karşı Direniş ve Dayanışma’ya ödül verilmesi kararlaştırıldı.”

TGC ödül töreni tarihini daha sonra duyuracak.

Cemiyet’in  2022 Basın Özgürlüğü Ödülü Seçici Kurulu’nda yer alan isimler şöyle: Adnan Özyalçıner (Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı), Altan Öymen (TGC Onur Kurulu Başkanı), Kenan Kocatürk (Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı), Nazan Moroğlu (İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı), Prof. Dr. Nurçay Türkoğlu (İletişim Profesörü), Sibel Güneş (TGC Genel Sekreteri), Tuğrul Eryılmaz (T24 Yazarı-Ödülü daha önce kazananları temsilen), Turgay Olcayto (TGC Başkanı) ve Zeynep Oral (PEN Türkiye Merkezi Başkanı).

Caretta carettalar için 12 yıllık nöbet: Yavrulama alanlarında insanlar büyük tahribata neden oluyor

Ekolojik Araştırmalar Derneği (EKAD) Başkanı Ali Fuat Canbolat başkanlığında hazırlanan Deniz Kaplumbağaları İzleme ve Koruma projesi kapsamında 10 yıl Belek‘te gönüllü çalıştıktan sonra iki yıldır da Manavgat’ın Kızılot sahilinde kamp kuran Fatih Polat‘ın mesaisi mayıs aylarında başlıyor.

Sorumlusu olduğu ekip ile Mayıs’ın 15’inden Ekim’in sonuna kadar her sabah 04.00’da uyanan Polat; mayıs, haziran ve temmuz aylarında ergin kaplumbağaların izleriyle yuvaların yerlerini tespit ediyor.

Antalya’da caretta carettaların koruma alanına 500’ü aşkın kaçak yapı yapıldı
Fatih Polat – Fotoğraf: Süleyman Elçin, AA

26 kilometrelik sahilde yavru kaplumbağa kontrolü

AA’dan Süleyman Elçin’in aktardığına göre; 26 kilometrelik sahilde iz takibi gerçekleştiren Polat, yuvaların üzerine bilgiler yazılı çubuk yerleştiriyor ve GPRS ile işaretleme yapıyor.

Etrafını tahta çubuklar ve uyarıcı levhalarla çevirdiği yuvaları koruma altına aldıktan sonra kamp merkezine dönerek elde ettiği bilgileri veri tabanına giren Polat, temmuzun sonunda başlayan yumurtadan çıkış döneminde de yavruların denize ulaşıp ulaşmadıklarını kontrol ediyor ve yuvalarında sıkışan kaplumbağaları kurtarıyor.

Caretta carettaların yuvalama alanına yapılan Hunutlu termik santraline itiraz: Kaplumbağa kömür sevmez
Fotoğraf: Süleyman Elçin – Anadolu Ajansı

Yuvadaki yumurtaları tek tek sayan, yumurta ile yavruların istatistiklerini tutan Polat, nesli tükenme tehlikesi altındaki bir canlının popülasyonunun artmasına yardımcı olarak yeniden dinlenmeye geçiyor.

EKAD Kızılot Bölgesi Proje Sorumlusu Fatih Polat, Kültür ve Turizm Bakanlığının desteği ve Derneğe tahsis ettiği alanda kamp kurarak yıllar sonra Kızılot Yuvalama Alanı‘nda çalıştıklarını söylüyor.

Geçen yıl 2 bin 150 yuvayı kayıt altına alarak korunmasını sağladıklarını anlatan Polat, bu yıl da şu ana kadar 528 yuva kayıtlarının bulunduğunu dile getiriyor.

Kendisine, eski Antalya Valisi Münir Karaloğlu tarafından “Caretta ebesi” lakabının konulduğunu söyleyen Polat, EKAD’daki diğer gönüllülerle Belek ve Kızılot’ta her yıl ortalama 2 bin 500’e yakın yuva tespit ettiklerini belirtiyor.

Fotoğraf: Süleyman Elçin, AA

12 yılda 30 bin yuva

Rakam 12 yılda 30 bin yuvaya denk geliyor. Polat, “Çalışma sürem boyunca ortalama 1 milyon 500 bine yakın yavruyu denizle buluşturduk. Bu yavruların çok çok az bir kısmı maalesef hayatlarını sürdürebiliyor. Bu nedenle onları korumaya devam ediyoruz. Kaplumbağalara gönül verdim ve bu şekilde de devam edecek. Yüksek lisans tez konum da deniz kaplumbağaları üzerine. Doktora konum da aynı şekilde olacak. Amacım caretta carettaların korunmasına ömrüm yettiği kadar destek olabilmek” diyor.

Hâlâ ilk günkü gibi yavruların denize buluştuğu anlarda duygulandığını anlatan Polat, şunları söylüyor:

“Ekip arkadaşlarımızla aylarca büyük bir emek veriyoruz. Bu emeğin meyvesinin denizle buluşması bizi mutlu ediyor.”

Caretta carettalar da insan tehdidi altında: Peki neler yapılmalı?

Yavrulama alanlarında insanların büyük tahribata neden olduğuna dikkat çeken Polat, insanlardan artık bu yuvalama kumsallarında duyarlı olmalarını beklediğini söylüyor ve ekliyor:

“İnsanlar arazi araçlarıyla, traktörleriyle yuvaların üzerinden geçiyor ve yumurtalar kırılıyor ya da yavrular içerisinde sıkışabiliyor. Piknik için sahile gelen insanlar yuva etrafına koruma için diktiğimiz çubukları mangal yakmak için alıyor. Sahillerden bahçe dekoru için kepçe ile kum alındığına da zaman zaman şahit olduk. Yuvayı da alıp götürebiliyorlar. Gece deniz kaplumbağaları yuva yapmaya çıktığında telefon ışıklarıyla üzerlerine gidilmemesi gerekiyor. Hemen onlara güvenilir ortam oluşturulması gerekiyor.”

ODTÜ Rektörlüğü, Devrim Stadyumu’ndaki mezuniyet törenini iptal etti

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Rektörlüğü, üniversitenin gelenekselleşen Devrim Stadyumu’ndaki mezuniyet törenini, ‘güvenlik’ gerekçesiyle iptal ettiğini duyurdu.

Rektörlük, akademisyen ve öğrencilere attığı duyuru metninde, mezuniyet töreninin Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenleneceği açıklandı. Karar, akademisyen ve öğrenciler tarafından tepkiyle karşılandı.

Toplumsal olaylarla ilgili dikkat çeken pankart ve dövizlerle her sene Devrim Stadyumu’nda gerçekleşen mezuniyet töreniyle ilgili Rektörlük’ten atılan mailde şu ifadeler kullanıldı:

“Stadyum’da düzenlenmesi planlanan bir törende gruplaşmalara neden olabileceği ve farklı grupların tören alanımızı kendi amaçları doğrultusunda bir protesto alanına çevireceği yönünde bilgiler almış bulunuyoruz. Dolayısıyla, bu olumsuz gelişmeler tören hazırlıkları sürecimizde bizleri oldukça zorlayan, farklı çözüm arayışlarına yönlendiren bir durum halini almıştır.

“Ek güvenlik önlemlerinin alınmasını zorunlu hale geldiği” öne sürülen törenle ilgili ODTÜ’lülere atılan mailde özetle şunlar denildi:

“Sevgili Öğrencilerimiz,

… Bildiğiniz gibi, Üniversitemizde son dönemlerde farklı grupların gerçekleştirdikleri izinsiz toplantı ve eylemlerle farklı, yanlı ve yanlış bir gündem oluşturma veya Üniversitemizi çeşitli gruplaşmaların merkezi haline getirme çabası belirgin bir şekilde görülmektedir. Diploma Törenimizin planlanması sırasında, bu kapsamdaki olumsuz çabaların, Stadyum’da düzenlenmesi planlanan bir törende gruplaşmalara neden olabileceği ve farklı grupların tören alanımızı kendi amaçları doğrultusunda bir protesto alanına çevireceği yönünde bilgiler almış bulunuyoruz. Dolayısıyla, bu olumsuz gelişmeler tören hazırlıkları sürecimizde bizleri oldukça zorlayan, farklı çözüm arayışlarına yönlendiren bir durum halini almıştır.

… Her ne kadar içinde bulunduğumuz dönemde de planlanan uygulama, törenlerin Stadyum’da devam etmesi yönünde olduysa da bize ulaşan bilgiler sonucunda bunun özellikle güvenlik sebepleriyle mümkün olamayacağı noktasına gelinmiştir. Ek güvenlik önlemlerinin alınmasını zorunlu hale getiren durumların kampüsümüzün herhangi bir yerinde gerçekleşmesi hepimize büyük üzüntü yaşatırken, Diploma Törenimiz sırasında Stadyum’da böyle bir durumun oluşması ihtimalinin bile kabul edilemez olduğu açıktır…”

Organizasyonun asıl amacı…

…Üniversitemizin tüm anlamlı ve geleneksel uygulamalarının devam edebilmesi için başta tüm öğretim üyelerimiz olmak üzere öğrenci ve mensuplarımızın ilgili süreçlerin tamamını bu organizasyonların asıl amaçlarının geri planda kalmamasını sağlayacak şekilde desteklemesi gerekmektedir.

ODTÜ, birçok konuda farklı görüşe sahip öğrencileri ve mensupları ile büyük ve çok kıymetli bir bütündür; bu bütünlüğün korunması için her bir ODTÜ’lünün desteği çok büyük önem taşımaktadır. Bu bütünlüğün ve zenginliğin ortaya çıkardığı yeni mezunlarımızı içtenlikle kutlar, sağlıklı, başarılı ve mutlu günler dileriz.”

Boğaziçi Üniversitesi‘nde (BÜ) de bu yılki toplu mezuniyet töreni kayyım rektör Naci İnci tarafından iptal edilmiş; İnci, mezunlara herhangi bir etkinliğe katılmaları halinde mezun kartlarının iptal edileceği tehditinde bulunmuştu. Kendisine yönelik tepkiden çekinen İnci odasında bazı öğrencilere ödül dağıtmıştı.

BÜ öğrencileri ve akademisyenleri de alternatif mezuniyet töreni düzenlemişti. Bu törene katılan bazı mezunların mezun kartları iptal edildi.

Boğaziçi Üniversitesi’nde alternatif mezuniyet töreni

Hocalar ve öğrencilerden büyük tepki

ODTÜ Rektörlüğü’nün mezuniyet töreni kararı öğrenci ve akademisyenler tarafından tepkiyle karşılandı. Bazıları şöyle: