Ana Sayfa Blog Sayfa 757

Akbelen davasına bir kala: Ekoloji mücadelesi veren kadınlar doğadan vazgeçmeyecek

Akbelen Ormanı’nda kıyıma izin vermeyen aktivistlerin mücadelesi sürerken direnişçilerin yargılandığı dava yarın görülecek.

8 Ağustos 2021’de büyük yangınların gerçekleştiği Ege’de, Akbelen’de süren direnişte Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret Anonim Şirketi (YK Enerji) tarafından kesilmek istenen ağaçlar için nöbet tutuluyordu.

Yangın önleme bahanesiyle Akbelen Ormanı’nda ağaçlar kesildi

8 Ağustos’ta bölgede kesilmek istenen ağaçları korumaya çalışan, Jandarmanın sert müdahalesiyle karşılaşan direnişçiler hakkında dava açılmıştı. Davanın üçüncü duruşması yarın görülecek. Duruşma öncesinde davada yargılanan Akbelen direnişçisi kadınlarından Füsun Kayra, savunmasını paylaştı:

“Temmuz 2021’de Akbelen Ormanı‘nda YK Enerji şirketi ile dava süreci devam ederken, izinsiz orman içinde ilk kesim yapıldığında, yöreden köylü kadınların yardım ve destek çağrısı ile dayanışma göstermek için Akbelen’e gittim. Köylülerle birlikte bir daha kesim olmaması için nöbet tutmaya karar verildiği andan itibaren oradaydım.

Akbelen Ormanı’nda uykusuz gece nöbeti [Foto Galeri]

Hukuksuz ağaç kesimlerini önlemek amacıyla. Nöbet tutulması için İkizköy’den Gülören Ablaların şahıs arazisi içinde, onların da bize izin verdiklerine dair belge elimizde olduğu halde çadırlı nöbete başladık.

Nöbetin başından itibaren ne bölgedeki jandarma, ne de Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri bizlere herhangi bir müdahalede bulunmadı. Her gün nöbet tuttuğumuz alan yanından geçtikleri halde GBT dahi yapma gereği duymadılar.

Nöbette bulunduğumuz süre içersinde bölgede yoğun olarak yangınlar başladığında, hem ağaçlar kesilmesin hem de yangın tehlikesine karşı neredeyse günde dört saat uyku ile geceli gündüzlü nöbet devam etti. Pek çok sivil toplum kuruluşu, siyasi partiler, Muğla, Bodrum ve Milas belediyeleri nöbete çeşitli şekillerde destek olup dayanışma gösterdiler. İkizköy ve Akbelen Mahallesi’nde yaşayan köylüler başından beri yanımızda oldular.

Yangınlar başladıktan sonra Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri bizlere ‘bu bölge size emanet‘ dedi.

Gönüllü olarak nöbetteki pek çok arkadaşımız yangınlarda görev aldı. Meşru ve kabul gören nöbet ile ilgili hiçbir hukuki yasal sorun yaşanmadı.

Nöbetin 20. gününde Milas, Mazı, Çökertme ve en yakınımızda Fesleğen Köyü’nde yangın devam ederken, Yeniköy Termik Santrali’ne ait araç ve kesim motorları ile çalışan bir ekip, nöbet tutanlar yetişene kadar 100’den fazla ağaç kesimi yaptı. Davası süren bir alanda yapılan bu kesim de diğer kesim gibi hukuksuz olduğu için tarafımızca engellendi. Jandarmaya haber verildi. Hukuki olarak şikayetçi olundu.

Bu kesimi durdurmamızdan hemen sonra da Jandarma 22 gün bulunmamızda hiçbir sorun görmediği şahsa ait araziden çıkmamız gerektiğini beyan etti. Bu talebin şirket tarafından dayatıldığı ortadayken, ısrarla bir yazılı belge istememize rağmen herhangi bir tebliğ, emir sunulmadı.

Alandan çıkmayacağımızı beyan ettik. Elimizdeki arazide kalmamıza verilmiş izin belgesini gösterdik ve haklı itirazlarımızı jandarma bölge komutanına ilettik. Tüm bu yaşanılanlar gündüz gerçekleşirken ve gündüz herhangi bir müdahale yapılmamışken, gece yarısı 00.00’da köylülerin büyük kısmı evlerine gittikten sonra, nöbette 11 kişi kalmış ve uyumak için çadırlarımıza ve traktör kasalarına geçtiğimiz sırada jandarma baskını oldu. 11 kişi için robocop, bordo bereli 250’ye yakın askeri tabur bulunduğumuz şahsa ait araziye gelip bizi buradan zorla çıkartmaya çalıştı.

Yasal bir dayanağı olmayan bu hukuksuz duruma karşı bir ekoloji aktivisti olarak sivil itaatsizlik hakkımı kullanarak kendimi ağaca zincirledim. Bu kadar orantısız bir güç kullanıldığı halde karşılık vermedim. Sadece zorla götürülmeye çalışılmama direndim. Kendimi ağaca zincirlemişken ve herhangi bir karşı harekette bulunamaz haldeyken, kadınlı erkekli jandarmalar tarafından hem fiziki, hem de sözlü taciz edilmiş, zor kullanarak zincirin kırılması ile 6 kadın jandarma tarafından, yaklaşık 100 metrelik bir mesafede yerlerde sürüklenerek, kollarımdan tuttukları yerlerde tırnaklarını da geçirir vaziyette orman dışına çıkarılmaya zorlandım. Bu esnada sözlü hakaretlere, aşağılamalara da maruz bırakıldım. Tüm bu darp edilip, ağır şekilde tartaklanmama rağmen hiçbir jandarmayı, itmedim, düşürmedim. Hakaret ya da tehdit edici bir söz sarf etmedim. Kayıtlı jandarma videolarında da, bizim mahkemenize sunduğumuz videolarda da görüleceği üzere sadece anayasal hakkımı kullandığımı, yüksek sesle beyan ettiğim görülecektir.

Üzerime atılı suçlamaların kantılanmasını, bu suçlamaları atan kişilerin mahkemeye getirilmesini talep ediyoruz. Adil yargılanma hakkım için bunun gerekliliği ortadır.

Suçsuz olduğumu, suç teşkil edecek bir hareketim olmadığını, anayasanın tanımış olduğu hakkımı kullandığımı, kamuya mal olmuş, tüm ülkenin gündemine oturmuş Akbelen davasında haksız bir yargılamaya mecbur bırakıldığımı ve mahkemenizin de, davanın bu kadar erken seyrinde, tanıklar dinlenmemiş, deliller incelenmemişken beni suçlu bulması halinde adil yargılanma hakkımın da elimden alındığını, ülkenin dört bir yanında Ekoloji mücadelesi veren kadınların, dağlardan, ovalardan, ormanlardan, ağaçlardan vazgeçmeyeceğini, mahkemeler, yargılamalar, cezalar ile yılmayacağını mahkemeniz nezdinde, şirketlerin, şirketler ile işbirliği içindeki iktidarların da bunun farkına varmasını son sözüm olarak söylemek isterim.”

İranlı bir kadının, İranlı kadınları kutladığı resim sergisi: Her biri anlatılması gereken bir hikaye

İngiltere’de yaşayan sanatçı Soheila Sokhanvari‘nin Rebel Rebel adlı resim serisi şu anda Londra‘da sergileniyor.

Sanatçı bu serisinde devrim öncesi İran’dan çoğu sürgüne gönderilen Füruğ Feruhzad, Guguş, Nosrat Partavi gibi 27 feminist ikonu, zarif modern minyatür portreleriyle kutluyor.

“Bu kadınlar İran kültür tarihinden silindi, ancak çok önemlilerdi. Oyunculuk yapmaları, şarkı söylemeleri, dans etmeleri yasaklandı. Bir kadın sanatçı olarak, bunun anlatılması gereken çok önemli bir hikaye olduğunu düşünüyorum. Onların mücadelelerine dikkat çekmek istiyorum.”

Sokhanvari’nin The Guardian tarafından paylaşılan Rebel Rebel eserleri:

Arzularla toplum değerleri arafında bir adamın öyküsü: ‘Stiletto’, Fransa ve Arnavutluk’ta yürüyecek

Can Merdan Doğan’ın yazıp yönettiği “Stiletto”, Türkiye’deki gösterimlerine devam ederken, Fransa ve Arnavutluk’ta da seyircisiyle buluşuyor. 25 Eylül akşamı, dünyanın önde gelen medya gruplarından Fransız CANAL+’ın Cinéma kanalında yayınlanan “Stiletto”, gelecek hafta da, Balkanlar’ın en önemli sinema etkinliği sayılan ve Arnavutluk’un ilk uluslararası film festivali de olan Tirana Film Festivali’nde gösterilecek.

Türkiye’de 17 Eylül’de MUBI Türkiye platformunda gösterime giren film, Aralık ayında Uşak Kısa Film Festivali’nde yarışacak. Yapımcılığını Erkan Taşkıran’ın üstlendiği Türkiye ve Almanya ortak yapımı “Stiletto”, Ankara Film Festivali’nde En İyi Kısa Film, Dublin Film Festivali’nde En İyi Uluslararası Kısa Film seçilmiş, İzmir Kısa Film Festivali’nde İkincilik Ödülü ile En İyi Oyuncu Ödülü’nün yanı sıra Akbank Kısa Film Festivali’nden de Mansiyon Ödülü’nü almıştı.

Arzular ile toplum değerleri arafında bir adam

Murat Kılıç ve Nihal Yalçın’ın oynadığı film, arzuları ve toplum değerleri arasında seçim yapmaya zorlanan taksi şoförü Hasan’ın yaşadıklarını anlatıyor.

“Stiletto”nun görüntü yönetmenliğini Fırat Lita Sözbir üstlenirken, kurgusunu Çisem Baydar, sanat yönetmenliğini Elif Taşçıoğlu, kostüm tasarımını ve uygulayıcı yapımcılığını ise Selda Durna yaptı. Filmin özgün müziklerinde ise genç müzisyen Uran Apak’ın imzası bulunuyor.

Ekim 2021’de Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ilk kez seyirciyle buluşan ve uluslararası gösterimini BFI Londra Film Festivali’nin yarışmalı bölümünde yapan “Stiletto”, başrolündeki Murat Kılıç’a En İyi Oyuncu Ödülü’nü getirmişti.

https://vimeo.com/589331556/8e383169e1

Filmin gösterildiği/gösterileceği festivaller:

58. Antalya Altın Portakal Film Festivali
Dünya Prömiyeri & Ulusal Yarışma
2-9 Ekim 2021 | ANTALYA, TÜRKİYE

65. BFI Londra Film Festivali
Uluslararası Prömiyer & Uluslararası Yarışma
6-17 Ekim 2021 | LONDRA, BİRLEŞİK KRALLIK

19. GwangHwaMun Kısa Film Festivali
Güney Kore Prömiyeri & Uluslararası Yarışma
14-19 Ekim 2021 | SEUL, GÜNEY KORE

55. Hof Film Festivali
Almanya Prömiyeri & Uluslararası Yarışma
26-31 Ekim 2021 | HOF, ALMANYA

Cottbus Film Festivali
2-7 Kasım 2021 | COTTBUS, ALMANYA

32. Ankara Film Festivali
Ulusal Yarışma – En İyi Kısa Film
4-12 Kasım 2021 | ANKARA, TÜRKİYE

37. INTERFILM Berlin Kısa Film Festivali
16-21 Kasım 2021 | BERLİN, ALMANYA

22. İzmir Kısa Film Festivali
Ulusal Yarışma – ikincilik Ödülü, En İyi Oyuncu (Murat Kılıç)
4-12 Kasım 2021 | ANKARA, TÜRKİYE

Londra Kısa Film Festivali
14-23 Ocak 2022 | LONDRA, BİRLEŞİK KRALLIK

Dublin Uluslararası Film Festivali
Uluslararası Yarışma – En İyi Kısa Film
23 Şubat- 6 Mart 2022 | DUBLİN, İRLANDA

Türkiye Almanya Film Festivali
Uluslararası Yarışma
11-20 Mart 2022 | NÜRNBERG, ALMANYA

Go Short Kısa Film Festivali
Uluslararası Yarışma
1-20 Nisan 2022 | NIJMEGEN, HOLLANDA

41. İstanbul Film Festivali
Ulusal Yarışma
8-19 Nisan 2022 | İSTANBUL, TÜRKİYE

Ayvalık Film Festivali
Türkiye’den Kısalar
16-21 Eylül 2022 | AYVALIK, TÜRKİYE

Tirana Film Festivali
Panorama
24-30 Eylül 2022 | TİRAN, ARNAVUTLUK

Uşak Kısa Film Festivali
Ulusal Yarışma
20-28 Aralık 2022 | UŞAK, TÜRKİYE

Can Mercan Doğan kimdir?

1987 yılında Ankara’da doğmuştur. Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü, Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı’nı bitirdikten sonra, Kadir Has Üniversitesi Sinema ve TV programında yüksek lisansını tamamladı.“Biz Küçükken Babamla Oyunlar Oynardık” adlı oyunu Tiyatro Tiyatro Dergisi Ödülleri’nde Yılın Oyun Yazarı dalında aday oldu ve Tiyatro Boğaziçi prodüksiyonuyla Maya Sahnesi ve Moda Sahnesi’nde sahnelendi. 2014 yılında senaryosunu Aysim Türkmen ile birlikte yazdıkları “Çekmeköy Underground” adlı film Antalya, İstanbul film festivallerinde yarıştı. 2017 yılında Hildesheim Üniversitesi Medya, Tiyatro ve Popüler Kültür Bölümü’nde başladığı doktorasına devam eden Doğan, ilk uzun metraj filminin hazırlıklarını sürdürmektedir.

Erkan Taşkıran kimdir?

1967’de İzmir’de dünyaya geldi. Üniversite eğitimini Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde tamamladı. Turizm alanında çalışmaya başladı ve Alman Trescher yayınevi için Batı Anadolu’yu kapsayan bir rehber kitap yayımladı. 2016’da Zeynep Atakan’ın düzenlediği YapımLab Temel Yapımcılık Atölyesi’ni tamamladı. 2017 yılında Halit Eke’nin yönettiği “Almodovar Teorisi” adlı kısa filmle yapımcılık kariyerine başladı. Aynı yıl Almanya’nın Münih kentine taşındı. Güncel sanatçı Martina Riescher’in “What If…” adlı video çalışmasının yapımcılığını üstlendi. 2021 yılında Can Merdan Doğan’ın yönettiği ve uluslararası prömiyerini Londra Film Festivali’nde yapacak “Stiletto” adlı kısa filmin yapımcısı oldu. Türkiye’den bağımsız film projelerini desteklemek adına Münih’te kendi yapım şirketinin çalışmalarını yürütmekte ve Can Merdan Doğan’ın ilk uzun metraj filminin yapım sürecine devam etmektedir.

Bu akşam gökyüzüne bakmayı unutmayın: Jüpiter 59 yılın ardından Dünya’ya en yakın konuma gelecek

Güneş sistemimizin en büyük gezegeni Jüpiter bu akşam Dünya‘ya 1963’ten beri hiç yaklaşmadığı kadar yaklaşacak. 

Dev gezegen, aynı zamanda her 13 ayda bir geldiği karşı konumda, yani Güneş’in  tam karşısında yer aldığı için daha büyük ve parlak görünecek.

Jüpiter’in Dünya’ya en yakın geçişi ve bu karşıt konumu çok nadiren bir araya geldiği için yıldız gözlemcilerini bir görsel şölen bekliyor. Öte yandan bu manzara, dürbün veya teleskop olmadan da görülebilecek.

En uzak mesafesinde Dünya’dan yaklaşık 965 milyon kilometre uzakta bulunan Jüpiter, bugün 590 milyon kilometre mesafede olacak.

NASA’nın Alabama‘daki Marshall Uzay Uçuş Merkezi‘nde araştırma astrofizikçisi Adam Kobelski, iyi bir dürbünle bu gece Jüpiter’in uydularından (aylarından) üç veya dördünün görülebileceğini söyledi.

Jüpiter ve uydusu Io

Jüpiter’in tespit edilmiş 53 uydusu var, ancak bilim insanları toplamda 79 uydu olduğuna inanıyor. En büyük dört uydusu 1610’da modern fiziğin en önemli isimlerinden Galileo Galilei tarafından keşfedildiği için Galile uyduları olarak anılır ve  isimleri Io, Europa, Ganymede ve Callisto‘dur.

NASA’nın belrttiğine göre Galile uyduları, Jüpiter bu karşı konumundayken dürbün veya teleskopla her iki tarafında parlak noktalar olarak görünecek.

Kobelski, 10 santimetre (4 inç) veya daha büyük bir detaylı teleskopta yeşil ila mavi aralığındaki bazı filtreler kullanılarak gezegenin halkalarının ve Büyük Kırmızı Nokta‘nın da görünebileceğini belirtti.

Jüpiter’le ilgili 10 bilgi

  • Jüpiter bir gaz devidir. Bu nedenle Dünya benzeri bir yüzeye sahip değildir. Eğer katı bir iç çekirdeğe sahipse bunun Dünya’dan büyük olduğu tahmin ediliyor.
  • Jüpiter bildiğimiz şekliyle yaşamı desteklemez. Ancak bazı uydularının kabuklarının altında yaşamı destekleyebileceği düşünülen okyanuslar bulunmaktadır.
  • Jüpiter, Güneş’ten yaklaşık 778 milyon kilometre uzaklıktadır.
  • Jüpiter’in atmosferi çoğunlukla hidrojen (H2) ve helyumdan (He) oluşur.
  • Jüpiter’in 75’ten fazla uydusu vardır.
  • Jüpiter’in ekvatoruna on bir Dünya sığabilir. Dünya bir üzüm büyüklüğünde olsaydı, Jüpiter bir basketbol topu büyüklüğünde olurdu.

Jüpiter’in ikonik Büyük Kırmızı Noktası, gezegende yüzlerce yıldır devam eden ve Dünya’dan daha büyük olan dev bir fırtınadır.

  • Burada günler kısa, yıllar uzundur: Jüpiter yaklaşık her 10 saatte bir kendi etrafında döner ve buna bir Jovian günü denir. Ancak Güneş’in etrafındaki bir yörüngesini yaklaşık 12 Dünya yılı, yani bir Jovan yılında tamamlar.
  • Jüpiter’in soluk renkli halkaları 1979’da NASA’nın Voyager misyonu ile keşfedildi. Güneş sistemimizdeki dört dev gezegenin hepsinde halka sistemleri vardır.
  • Şimdiye kadar Jüpiter’e dokuz uzay aracı  gönderdik. Yedi tanesi etrafında uçtu ve ikisi yörüngesine girdi. NASA’nın Juno uydusu 2016’dan beri Jüpiter’de.

Bilim insanları, Jüpiter’i incelemenin Güneş sisteminin oluşumu hakkında çığır açan keşiflere yol açabileceğine inanıyor.

NASA’nın altı yıl önce Jüpiter’in yörüngesine fırlattığı Juno uydusunun görev süresi yakın zamanda 2025’e veya uzay aracının ömrünün sonuna kadar uzatıldı.

Köpek beslerken darp edilen öğrenciler: Kazanana kadar durmayacağız

Kayseri’nin Kocasinan ilçesinde, sokak hayvanlarını beslemek isteyen hayvanseverlere yoldan geçen ve DHA’nın aktardığına göre baba oğul olan iki şahıs saldırdı.

Sokakta yaşayan hayvanların, mahallelerinde beslenmesini istemeyen iki şahıs tarafından saldırıya uğrayan öğrenciler o anları cep telefonu kamerasıyla kaydetti.

DHA’nın aktardığına göre; olay, 23 Eylül’de öğle saatlerinde, Kocasinan ilçesi Molu Mahallesi yakınlarında meydana geldi. Bir grup hayvansever, yol kenarındaki köpekleri beslerken yanlarına, otomobille, M.K. ve oğlu İ.K. geldi. Hayvanların mahallelerinde beslenmesini istemeyen baba- oğul ile hayvanseverler arasında çıkan tartışma, kavgaya dönüştü.

Görüntülerde M.K.’nın araçtan indikten sonra hayvanseverlere, “Burası köy yolu. Burası besleme yeri mi?” dediği duyuldu. Hayvanseverler ise bu sözlere, “O zaman söyleyin belediye köpekleri buraya atmasın. Biz de beslemeyelim” yanıtını verdi.

Tartışma sonrası, M.K.’nın telefonla kayıt alan kadına yumruk atıp, telefonunu düşürdüğü görüldü. Sonra da kadınların kendisine yumruk atan M.K.’ya biber gazı ve tekmeyle karşılık verdiği kamera kayıtlarına yansıdı. M.K.’nın kadınlara yumruk attığı görüldü.

‘Hayvanlar biz yemek vermediğimiz sürece beslenemiyorlar’

Hayvanseverler, bugün aynı bölgedeki sokak köpeklerini besledi. Yaşadıkları olayı anlatan Zeynep Polat, “Yaklaşık 5- 6 yıldır köpekleri besliyoruz. Önceki zamanlarda evimizin çevresinde besleme yapıyorduk. Evimizin çevresindeki köpekler toplanmaya başlayınca bu tarz arazileri öğrendik. Bu araziler, otoyol kenarları ve dağlık araziler gibi yerleri keşfettik. Daha sonrasında gönüllü olarak buralara gelmeye başladık. Ortalama 10 kişilik bir ekipten oluşuyoruz. Kendi aramızda destek topluyoruz. Bu işi gönüllü olarak yapıyoruz” diye konuştu. Polat, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dün Molu Mahallesi’nin girişinde köpekleri beslemeye başladığımız anda, yanımızda bir araç durdu. Araçtakiler bize buradan gitmemizi söylediler. Biz de gitmeyeceğimizi ifade ettik. Aracın yan koltuğunda oturan kişi arabadan inerek bize, ‘buradan gidin‘ naraları atmaya başladı. Daha sonra babası araçtan inerek bize el kol hareketleri yapmaya başladı. Buradan hemen gitmemiz gerektiğini söyledi. Biz de hayvansever olarak burayı terk etmeyeceğimizi söyledik. Buradaki hayvanlar biz yemek vermediğimiz sürece beslenemiyorlar. Aç ve susuz kalıyorlar.”

‘Kazanana kadar durmayacağız’

Bu duruma insan olarak vicdanlarının el vermediğini ifade eden Polar, “Bunu beyefendiye gayet güzel bir üslupla anlattık. Buna rağmen bize sert çıkıştı. Aycan isimli arkadaşımızı itti. Aycan’ı itince araya girdik. Biz araya girince birkaç arkadaşımıza daha vurdu. Bize tekme ve tokat attı. Biz sakin bir üslupla karşılamaya çalıştıkça üzerimize geldi. Bunun sonucunda darp ve tacize uğradık. Bunların hepsi ifadelerimizde mevcut. Darp raporumuz var. Bu işin peşini bırakmayacağız. Şikayetçi ve davacı olduk. Kazanana kadar durmayacağız” dedi.

‘Köpekleri beslemememiz gerektiğini söylediler’

Köpek beslediği esnada baba ve oğlu tarafından saldırıya uğradıklarını belirten Aycan Köle ise “Bize bağırmaya başladılar. Ne olduğunu anlamadık. Bizim yanlış yaptığımızı söylediler. Bu köpekleri beslemememiz gerektiğini söylediler. Burasının kendi arazileri olduğunu ve devlete ait olmadığını söylediler. Biz de burasının devletin yolu olduğunu söyledik. Bu sefer arabadan çıkıp bizi darbetmeye başladılar. Telefonla çekmeye başladık. Biz çekmeye başlayınca da telefona yumruk attılar. O sırada jandarma geldi. Hepimizin darp raporu var. Bunun dışında Molu halkıyla hiçbir problemimiz yok. Ancak o iki şahıs tarafından darbedildik” ifadelerini kullandı.

İklim değişikliğine dirençli bitkiler

İklimler Güzeldir ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Başka Bir Tarım Mümkün vizyonuyla oluşturulan, Terra Madre Anadolu etkinliğine özel hazırlanan ‘İklim Değişikliğine Dirençli Bitkiler Bülteni’ yayımlandı.

İklim Değişikliğine Dirençli Bitkiler bülteni iklim krizi kaynaklı mevsim normallerinin üzerinde geçirilen mevsimlere işaret ediyor:

“Yine mevsim normallerinin üzerinde bir yaz geçirdik. Aşırı sıcaklar ve aşırı yağışlar hayatımızın bir rutini haline geldi diyebiliriz. Terimsel olarak bahsetmek gerekirse, iklim olayları aldı başını gitti. Ülkelerin karnesi aşırılıklarla doldu. Artık iklim değişikliğini hissetmeyen kalmadığına göre, yeni normallere alışmak, buna uyum sağlayarak dayanıklı hale gelmek elzem değil mi?”

İklimler Güzeldir oluşumunun bülteninin literatür çalışması Türkiye’den ve dünyadan iklim değişikliği haberlerine de odaklanıyor. Araştırma süreci şu ifadelerle anlatılıyor:

“Bir yandan küresel ısınma tetikleyicileriyle mücadele ederken, bir yandan da insanlık olarak nasıl adapte olacağımızın araştırmalarını yapıyoruz. Uyum sürecine dair konuları araştırırken ilk aklımıza gelen başlıklardan birisi bazı bitkilerin iklim değişikliğine dair nasıl dirençli olabildikleriydi.”

Dirençli bitkiler üzerine yapılan araştırmanın ardından nar, lavanta, mercimek ve ayrık otu dirençli bitkiler arasında kendilerine yer buldu.

İklimler Güzeldir oluşumu bir de İklim Değişikliği ve Gıda Güvenliği Anketi yayımladı. Anket Terra Madre Anadolu Gastronomi Fuarı için hazırlandı. Eş zamanlı olarak internetten yayınlanan ve doksan beş katılımcının yer aldığı ankette; tohum, gıda güvenliği, toprak, biyoçeşitlilik ve su başlıklarında sorular soruldu.

Ankete göre; Türkiye ve Dünya’da yaşanan gıda enflasyonu nedeniyle de gündeme ilgi sıcak görünüyor. Buna göre; ilginin etkiye dönüştürülmesi için, kamunun farkındalığının arttırılması yönünde birçok fırsat bulunuyor.

İklimler Güzeldir hareketi nedir?

İklimler Güzeldir oluşumu manifestosunda, iklim değişikliğine ilişkin olumsuz havanın uyum sürecini de olumsuz etkilediğini şöyle aktarıyor:

“İklim değişikliği üzerinden medya diliyle yaratılan olumsuz ve umutsuz havanın, insanları iklim değişikliğine uyum sürecine adapte etmekte zorladığını düşünüyoruz.

Biz ‘iklimler güzeldir’ yaklaşımımızla Anadolu’daki iklimin çeşitliliği açısından zenginliğini ve yaşam kültüründen gelen iklim dostu alışkanlıklarını anlatmayı, bu bağlamda bilgi alışverişinde bulunmayı, sorumlu ortak bir çaba içinde yer almayı istiyoruz.

İklimler Güzeldir; iklim kriziyle örtüşen konuları, Anadolu’nun yaşam kültüründen gelen zenginlik ile harmanlayarak olumlu ve motive eden bir dil ile içeriğe dönüştüren, yaratıcı proje geliştiren ve farklı paydaşlar ile birlikte eyleme geçen bir sosyal girişimdir.”

Uluslararası İşçi Filmleri Festivali için başvurular başladı

On yedi yılı geride bırakan ve geçtiğimiz yıl hibrit olarak gerçekleştirilen İşçi Filmleri Festivali, seyircileriyle yeniden buluşmaya hazırlanıyor.

Birçok sendika ve sivil toplum kuruluşunun desteği ile yoluna devam eden festival, bu yıl da hibrit gerçekleştirilecek.

İşçi, emek temalı filmler öncelikli olmak üzere, toplumsal cinsiyet, kent-çevre mücadelesi ve/veya insan hakları odaklı, kısa ve uzun metraj kurmaca, belgesel, deneysel ve canlandırma türlerindeki yapımlara ulaşıp Türkiye’deki seyirci ile buluşturan İşçi Filmleri Festivali, bu yıl da programına eklediği filmleri Türkiye’nin birçok noktasına ücretsiz taşımayı hedefliyor.

1-7 Mayıs 2023 tarihleri arasında aynı anda İzmir, İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirilecek olan festival, hem sinema salonlarında hem de çevrimiçi olarak seyirciyle buluşmayı hedefliyor.

Festival, daha sonra yıl boyunca Türkiye’nin diğer illerinde seyirci ile buluşacak.

Film başvuruları için son tarih ise 15 Ocak 2023.

Türkiye denizlerinde mercan doğa alanları inceleniyor – Doç. Dr. Barış Özalp*

Türkiye denizleri, her geçen gün kıyılarında dağılım gösteren mercanlara daha fazla önem veriyor. Yeni keşifler ve projeler, mercanların önemini ortaya koyarak farkındalığı yükseltmeye çalışıyor.

Bozcaada ve Marmara Adası özelinde gerçekleştirilen yeni mercan projesi, Birleşmiş Millet Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye himayesinde desteklenmeye değer görüldü.

Çanakkale Sualtı Spor Kulübü Derneği idari yürütücülüğünde, Biyolog Simge Özalp koordinatörlüğünde ve UNDP Türkiye himayesinde gerçekleştirilen “Türkiye Kıyıları Mercan Resif Deniz Doğa Alanlarını Geliştirme, Koruma, İzleme ve Yönetimi” adlı proje, aynı zamanda Türkiye’nin ikinci UNDP Türkiye destekli mercan resif projesi niteliğinde.

Proje kapsamında Bozcaada’da yaşam süren nesli tehlike altındaki taş mercan (Cladocora caespitosa) ve derin karanlıkların gizemli canlısı, “deniz ağacı” olarak kitaplara konu olmuş nesli tehlike altındaki altın mercan (Savalia savaglia) incelenecek ve Bozcaada ve Marmara Adası‘nda dağılım gösteren nesli tehlike altındaki mercan türlerinin yaşam alanları incelenecek.

Çalışmalar sonunda Türkiye mercan fauna envanterine önemli katkılar yapılması ve 2030 yılında ülkemiz kıyılarında yüzde 30 deniz koruma alanı hedeflerine ulaşılması,; yüksek hassasiyet gerektiren canlıların ağ atım ve çapa faaliyetlerinden korunmaları hedefleniyor.

Marmara Adası Hayırsız adacık mercan habitatları konuşuyor. Seslerine kulak verin.

Nesli tehlike altındaki türlerin oluşturduğu bazı habitatlar ülkemiz kıyılarında son yıllarda keşfedildi.

Bunlardan ilki Akdeniz orijinli Cladocora caespitosa’nın yoğun dağılım gösterdiği Bozcaada resifleri. Bir diğeri Marmara Adası Hayırsız adacık mevkiinde yaşam süren ve aynı zamanda “deniz ağacı” olarak da isimlendirilen altın mercan Savalia savaglia.

Marmara Denizi çevresinde yoğun dağılım gösteren Savalia savaglia mercan toplulukları birçok deniz canlısı için barınma, beslenme ve üreme alanı teşkil ediyor. Bu kapsamda sadece Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) kırmızı listede ‘hassas korunan’ türler kapsamında olması değil, diğer deniz canlılarına ev olmaları bakımından da önemli görülen S. savaglia yaşam alanlarının acil eylem planları doğrultusunda sürdürülebilir sağlıklı yaşama kazandırılması ve içerdikleri denizel biyoçeşitliliğin korunması gerekiyor.

Önceki yıllarda ağ atım faaliyetleri sonrasında Hayırsız adacık mevkiinde yaşam süren yetişkin S. savaglia kolonileri tarumar edilmişti. Bu sebeple hassasiyet yükseltilmiş durumda.

Proje çalışmalarında Bozcaada ve Marmara Adasında mercanlar üzerine atılan balık ağlarının ve çapaların öldürdüğü kolonilere odaklanılıyor. Bu kapsamda balıkçıları destekleyici uygulamaların da yapılması planlandı.

Mercan resiflerinin dışında açık suda avcılık yapan küçük balıkçılara da destek olunması amacıyla derin su ahtapot resifleri, sualtında mercan transplantasyonu ve seramik prototip Cladocora gibi yan faaliyetler planlanıyor.

Aşırı balıkçılık faaliyetlerinin etkisi altında olan, iklimsel değişimlerin de olumsuz etkilediği ve aynı zamanda hassas olarak rapor edilen mercan resifleri son yıllarda birçok deniz, okyanus kıyı bölgesinde ve açık sularda koruma altına alınıyor.

Türkiye kıyılarında son yıllarda yapılan sualtı araştırmaları ve ortaya çıkarılan mercan alanları, denizlerimizin ne derece zengin doğal yaşama sahip olduğunu gösteriyor.

Türler üzerindeki hassasiyeti arttırmalı ve mercan kolonileri çevresinde çapa atan veya ağ atan balıkçılarımızı bilgilendirmeliyiz.

Bu denizler hepimizin. Birçok deniz canlısına yuva görevi üstlenen mercan resif deniz doğa alanlarımızı yok olmadan önce kurtarmalıyız.

  • Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Deniz Teknolojileri Meslek Yüksekokulu Sualtı Teknolojisi Programı Öğretim Üyesi, UNDP/GEF Küçük Destek Projesi Bilim Danışmanı

Balık ölümleri Bakanlığın incelemesine girmedi

Bingöl’ün Çeltiksuyu köyünde Göynük çayında yaşanan balık ölümleri tartışmalara yol açtı. Köy muhtarı ve muhalafet partileri yaşanan çevre kirliliğinin ve toplu balık ölümlerinin SÜTAŞ’ın atık suyundan kaynaklandığını ileri sürdü.

Fırat Bulut‘un Munzurpress’ten  aktardığına göre; SÜTAŞ su analiz sonuçlarını paylaşarak suçlamaları reddederken, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü‘nden de ‘ölü balıkların bulunamadığı’ açıklaması yapıldı.

Murat Nehri’ni besleyen en önemli kollardan olan Göynük çayının Çeltiksuyu köyü mevkiisinde son bir haftadır toplu balık ölümleri yaşanıyor. Çeltiksuyu köyü muhtarı Yücel Gürdeğir balık ölümlerinin SÜTAŞ’tan kaynaklandığı iddia etti.

SÜTAŞ’ın geri dönüşüm tesislerinden Göynük çayına dökülen atık suyunun zehirlenmelere yol açtığını ileri süren Gürdeğir, “Bölgede bir çevre felaketi yaşanıyor ama yetkililer sessiz” diyerek duruma tepki gösterdi.

Gürdeğir, toplu balık ölümlerine ilişkin fotoğraf ve video paylaşarak şunları söyledi:

“Son bir haftadır binlerce balık öldü. Göynük çayında yüzen köyün çocukları hastalanıyor, vücutlarında kaşıntı, alerji gibi rahatsızlıklar oluşuyor. Daha önce de sudan içen hayvanlar hastalanmıştı. SÜTAŞ yetkilileri ile görüştüm ama SÜTAŞ tesislerinin yol açtığı çevre kirliliğini kabul etmiyorlar.”

Can suyu dahi kalmayıncaya kadar…

Çevre Yüksek Mühendisi TMMOB ÇMO Diyarbakır Şube Başkanı Canfidal Boldaş ise bölgede büyük ve küçükbaş hayvanlarda da rahatsızlıklar görüldüğünü belirtiyor:

“Göynük Çayı, ilimiz Karlıova ilçesi civarından kaynaklanıp 95 km uzunluğundadır. Bu çayın suyu, ilerlediği güzergâh boyunca tarımsal sulamada ve hayvansal faaliyetlerde de kullanılmaktadır. Bize ulaşan bilgilere göre Göynük Çayından su ihtiyacını karşılayan büyük ve küçükbaş hayvanlarda da rahatsızlıklar gözlemlenmiştir.”

“İnşa edilen barajlar sermayedarlara ait olduğundan dolayı yüksek kar için maksimum su tutma kapasitesi geliştiriyorlar. Bu barajların sonrasında neredeyse can suyu bile yok denecek kadar az oluyor” diyen Boldaş, şu çağrıda bulundu:

“Her platformda dediğimiz gibi teknik ve hukuki sınırlarda, TMMOB’un ilkeleri ışığında bu tür sorunlara karşı duracağımızı, tekniğin ve bilimin referansı ile politik duruşumuzun gerekliliğinden ötürü halkımız için-emek için-doğa için kapitalist merkezler ile egemen ittifaklara-koalisyonlara karşı mücadelede yol arkadaşlığı yapabileceğimiz ve bu hassasiyetle yaklaşan tüm kesimlerle ilkelerimiz doğrultusunda ortak hareket edebileceğimizi belirtmek isteriz.”

‘Bölgeden alınan numuneler temiz çıktı, ölü balıklar bulunamadı’

İddiaların basında yer alması sonrası Bingöl Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü inceleme başlattı. Telefonla ulaştığımız İl Müdürü İsa Gülgür balık ölümlerini yalanladı:

“Ekiplerimiz bölgeye giderek incelemelerde bulundu. Çeltiksuyu’nun kargaşa sisteminin doğal arıtma ile arıtıldığı ve söz konusu bölgeye deşarj edildiği, SÜTAŞ ile ilgili periyodik olarak numune alındığı, numunelerde herhangi bir sıkıntı görülmediği tespit edilmiştir. Bölgeye giden arkadaşlarımız kanal boyunda dolaşmış ama ölü balık görmemişlerdir.”

Ölü balıkların bölgedeki köprünün altında olduğu ve köy muhtarı tarafından fotoğraflarının çekildiğini hatırlattığımız Gülgür, “Arkadaşlarımız da orada fotoğraf çekmiş ve ölü balık bulamadıklarını söylemişlerdir. SÜTAŞ’ın kaynağına ve havaalanına kadar gidilmiş ancak herhangi bir sorun görülmemiş. Sadece Çeltiksuyu kanalizasyon hattının taştığı görülüyor” yanıtını verdi.

‘Ölü balıkları kendi gözümüzle gördük’

Halkların Demokratik Partisi İl Genel Meclis üyesi İmdat Morsümbül de balık ölümlerinin yaşandığı Çeltiksuyu köyüne giderek incelemelerde bulundu ve şunları söyledi:

“Göynük çayında yüzen çocukların vücutlarında kızarıklıklar görülüyormuş. Köylüler yetkililere durumu aktarmış ama ilgilenen olmamış. Atık suyunun Göynük çayı ile birleştiği yerde yüzlerce balık ölmüş.”

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü’nün ‘Ölü balık bulamadık’ açıklamasına da tepki gösteren Morsümbül, “Nasıl bulamamışlar, kendi gözlerimizle gördük ve telefonla kayıt altına aldık. Atık suyun kaynağından başlayarak Göynük çayı ile birleştiği yere kadar balık ölümleri yaşanmış. Köprünün altında suyun kirliliği çok açık görünüyor. Yağmur yağması sonucu ölen balıklar geniş bir alana yayılmış” ifadelerini kullandı.

Köyde incelemelerde bulunan Saadet Partisi Bingöl İl Başkanı Muhammed Fatih Tiryaki de açıklama yaparak Göynük çayında daha önce de balık ölümlerinin yaşandığını ifade etti:

“Balık ölümlerine ilişkin daha önce de çokça şikâyet ulaştı bize. SÜTAŞ’ın hayvan gübresinden elektrik ve gaz ürettiği geri dönüşüm tesisinden çevreye yayılan kokular nedeniyle de bölgedeki Çeltiksuyu, Yeniköy ve Sarıçiçek köylerinde yaşayan vatandaşlarımız çok ciddi şekilde rahatsız oluyor.”

SÜTAŞ tahlil sonuçlarını paylaştı

İddialara ilişkin ulaştığımız SÜTAŞ yetkilileri, SÜTAŞ’ın balık ölümleri ile ilişkilendirilmesinden büyük bir üzüntü duyduklarını ifade ederek atık suyu tahlillerini paylaştı. SÜTAŞ yetkilileri tarafından sorularımıza verilen yazılı yanıtta bölgedeki çevre kirliliği sorunun çözülebilmesi için her türlü desteği vermeye hazır oldukları belirtilerek “İddiaların aksine tesislerden dereye karışan deşarj sularında kirliliğe yol açabilecek herhangi bir madde bulunmayıp bu durum düzenli olarak yapılan tahlillerle de belgelenmektedir” denildi.

 

İtalya’da rekor düşük katılımlı seçim: Mussolini’den beri ilk kez aşırı sağ iktidara geldi

İtalya‘da dün 23.00’da son bulan genel seçimlerin resmi olmayan sonuçlarına göre aşırı sağcı İtalya’nın Kardeşleri Partisi (FdI) lideri Giorgia Meloni, İkinci Dünya Savaşı‘ndan bu yana ülkenin başına gelen ilk aşırı sağ lideri olmaya hazırlanıyor.

Ulusal Faşist Partisi ile iktidara gelen Mussolini’nin ardından aşırı sağcı bir parti ilk defa seçimlerden birinci parti olarak çıktı.

FdI, Matteo Salvini’nin liderliğindeki Lig, eski Başbakan Silvio Berlusconi’nin partisi Forza Italia (FI)ve küçük partilerin oluşturduğu sağ ittifakın oy oranı, sandık çıkış anketlerine göre yüzde 44 civarında oldu.

Merkez soldaki Demokrat Parti ve müttefikleri yaklaşık yüzde 26 oy alırken sahipken, 2018 Parlamento seçimlerinde en çok oyu alan 5 Yıldız Hareketi’nin (MS5) oyları yarı yarıya azalarak yaklaşık yüzde 15’e düştü.

Öte yandan bu seçim, yüzde 63,9’luk katılım oranıyla İtalya tarihindeki en az katılımlı seçim olarak rekor kırdı. Katılım, dört yıl önceki seçimde yüzde 73 olmuştu.

FdI Partisi’nin oyların yüzde 26’sını alması bekleniyor, bu gerçekleşirse  Meloni ayrıca İtalya’nın ilk kadın başbakanı olacak.

Gençliğinde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra diktatör Benito Mussolini’nin destekçileri tarafından kurulan İtalya’nın neo-faşist hareketinin gençlik kanadında yer alan 45 yaşındaki Meloni, LGBTİQ+ haklarına ve ve Müslüman göçmenlere karşı söylemleri benimsiyor.

İttifaktaki diğer ortaklarının aksine Putin’i desteklemiyor; Batı yaptırımlarına sıcak bakmasa da NATO ve Ukrayna yanlısı olduğu biliniyor. Partisi, dört yıl önce yapılan son genel seçimde oyların yüzde 4’ünü alabilmişti.

Meloni, bugün erken saatlerde yaptığı zafer konuşmasında, “İtalyanların nihayet kimi yönetmek istediklerini açıkça belirleyebildiklerini” söyledi:

“Bu milleti yönetmeye çağrıldıysak, bunu herkes için yapacağız, tüm İtalyanlar için yapacağız ve bunu (bu ülkenin halkını) birleştirmek amacıyla yapacağız. İtalya bizi seçti. Biz de ülkeye asla ihanet etmeyeceğiz.”

1946’dan bu yana 68’incisi kurulacak olan koalisyon hükümetinin Ekim ayının sonundan önce kurulması öngörülmüyor. Başbakan Mario Draghi, şimdilik geçici bir yönetimin başında kalmaya devam edecek.